• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyet'in İlk On Yılında Doğu Vilayetlerinde Emniyet ve Asayişi Sağlama Faaliyetleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cumhuriyet'in İlk On Yılında Doğu Vilayetlerinde Emniyet ve Asayişi Sağlama Faaliyetleri"

Copied!
34
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ISSN: 1309 4173 (Online) 1309 - 4688 (Print) Volume 12 Issue 3, June 2020 DOI Number: 10.9737/hist.2020.877

Araştırma Makalesi

Makalenin Geliş Tarihi: 20.03.2020 Kabul Tarihi: 20.04.2020

Atıf Künyesi: Resul Köse, “Cumhuriyet'in İlk On Yılında Doğu Vilayetlerinde Emniyet ve Asayişi Sağlama Faaliyetleri”, History Studies, 12/3, Haziran 2020, s. 1259-1292.

Volume 12 Issue 3

June 2020

Cumhuriyet'in İlk On Yılında Doğu Vilayetlerinde Emniyet ve Asayişi Sağlama Faaliyetleri

Providing Safety and Security Activities in the Eastern Provinces in the First Ten Years of the Republic

Dr. Resul Köse

ORCID No: 0000-0002-4658-6778 Sağlık Bilimleri Üniversitesi

Öz: Cumhuriyet'in ilk yıllarında kurucu kadroyu uğraştıran en önemli meselelerden biri ülke dâhilinde emniyet ve asayişin sağlanması hususu idi. Özellikle bu çabaya daha çok Doğu vilayetlerinde ihtiyaç duyulmuştu. Bu durumun tarihi arka planı vardı. Osmanlı'da II. Mahmut Dönemi'nden itibaren bölgede merkeziyetçilik politikası uygulanmaya başladı. Ancak buradaki bazı yerel güçler eskiden beri sürdürdükleri idari ve sosyo-kültürel yaşantının değişmesini istememişlerdi. Devletin son yıllarında yaşanan savaş koşulları bölgede kurulmak istenen merkezi otoriteyi olumsuz etkilemişti. Buna dış destekli Kürtçülük düşüncesinin de eklenmesiyle birlikte bölge, Cumhuriyet Dönemi'ne emniyet ve asayişin pek de hissedilmediği bir yer olarak geldi. Bu makalede Cumhuriyet'in ilanından başlayıp onuncu yıl kutlamalarının yapıldığı 1933 yılına kadar geçen süreçte Doğu vilayetlerinde çıkan Şeyh Sait ve Ağrı isyanları haricinde emniyet ve asayişi ihlal eden hususlar ve bunlara karşı devletin verdiği mücadele arşiv belgeleri ve diğer kaynaklardan istifade edilerek ele alınmıştır. Şimdiye kadar üzerinde pek çok araştırmanın yapıldığı bu isyanlara sadece dönemin şartlarını daha iyi anlayabilmek için kısaca değinilmiştir.

Cumhuriyet kadrolarının on yıllık başarısını ortaya koymaya çalıştığımız bu makalede sonuç olarak devletin Birinci Umumi Müfettişlik ve Seyyar Jandarma Alaylarını kurması gibi aldığı birtakım idari, askeri ve siyasi tedbirler sayesinde Doğu vilayetlerinde asayiş büyük ölçüde sağlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Şeyh Sait isyanı, Birinci Umumi Müfettişlik, Seyyar Jandarma Alayları, çete, Kürtlük.

Abstract: One of the most important issues that the founding staff of the Republic had to deal with in the early years of the Republic was to ensure safety and security in the country. This effort was particularly necessary in the Eastern provinces. This situation had a historical background. In Ottomans. The centralization policy started to be implemented in the region from period of Mahmut 2. However, some local powers here, did not want the administrative and socio-cultural life changed which they had been carrying on for a long time. The war conditions in the last years of the state had a negative effect on the central authority which was wanted to be established in the region. With the addition of Kurdishism idea supported by the external support, the region came to the Republic Period as a place where security and safety were not felt much. This article discusses

(2)

Cumhuriyet'in İlk On Yılında Doğu Vilayetlerinde Emniyet ve Asayişi Sağlama Faaliyetleri

1260

Volume 12 Issue 3

June 2020

the issues that violated the safety and security other than the Sheikh Sait and Ağrı revolts, which took place in the Eastern provinces during a period starting from the declaration of the Republic and until 1933, when the tenth year celebrations were held. These issues along with the Turkish State's struggle against them were approached with the help of archive documents and other sources. These revolts, which have been investigated thoroughly until today, have only been briefly mentioned in order to better understand the conditions of the period. This article, in which we have attempted to reveal the ten-year success of the Republican cadres, explains that the public order has ultimately been largely ensured in the Eastern provinces, thanks to a number of administrative, military and political measures taken by the state, such as the establishment of the First General Inspectorate and the Mobile Gendarmerie Regiments.

Keywords: Sheikh Said rebellion, First General Inspectorate, Mobile Gendarmerie Regiments, gang, Kurdishness.

Giriş

Cumhuriyet'in ilk on yılında asayişi ihlal eden hususların başında, "devlet düzenine karşı gelme, başkaldırma" olarak tabir edilen isyan vakaları yer almaktaydı. Bu tabir Cumhuriyet'in ilk yıllarında sıkça kullanılan ayaklanma kelimesi ile aynı anlama sahipti.1

Cumhuriyet'in ilk on yılına başlamadan evvel bölgenin Cumhuriyet Dönemi'ne kadar kısa tarihine bakmak bu dönemde yaşananları daha iyi anlamamıza fayda sağlayacaktır.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi,2 16. yüzyılda Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran seferinin ardından Osmanlı hâkimiyet sahasına dâhil edilmişti. Daha sonra bölgede ilk önce Diyarbakır ardından Van'da olmak üzere iki eyalet kuruldu. Bu eyaletlere bağlı sancaklar üç gruba ayrılmaktaydı. Bunlar, klasik tarzda Osmanlı sancakları, bazı beylere hizmet ve itaatleri karşılığında daimi olarak verilen Yurtluk ve Ocaklık tarzındaki sancaklar3 ve idarenin tamamen yerli beylere terkedildiği Hükûmet adı verilen sancaklardı.4

Bu idari yapı, Osmanlı klasik devlet düzeninde katı bir merkeziyetçi yapının olmadığının kanıtıydı. Mevcut merkezi otorite, bitip tükenmez savaşlar ve iç isyanlardan dolayı 17. yüzyıl boyunca zamanla iyice kaybedilmişti. Bu yüzyılda doğan yeni sosyal ve iktisadi şartlar ayan, derebeylik rejimini ortaya çıkardı.5 Doğu vilayetlerinin merkeze uzak olması otoriteyi hepten zayıflatan bir sebep olmuştu. Bu zayıflık Yurtluk ve Ocaklık sahibi beylerin devlete bağlılığını sadece "kâğıt üzerinde" bir hale getirdi. Bu dönemde Sivas’tan, İran ve Arabistan sınırlarına kadar olan coğrafya Kürt6 beylerinin eline geçti.7

1 Örnekleriyle Türkçe Sözlük C: 1-2, TTK Basımevi, Ankara 1995, s.192, 1450.

2 1941 yılındaki Coğrafya Kongresinde belirlenen bölge sınırları ve vilayetleri için bkz. Besim Darkot, "Türkiye'nin Coğrafi Bölgeleri Hakkında" Türk Coğrafya Dergisi, Sayı: 13-14, 1955.

3 Ayrıntılı bilgi için bkz. Orhan Kılıç, "Yurtluk" DİA, C: 43, s. 614-615 ve Orhan Kılıç "Ocaklık", DİA, C: 33, İstanbul, s. 317-318.

4 Ahmet Akgündüz, "Osmanlı Tarihinden Günümüze Tarihte Kürtler", Kimlik, Kültür ve Değişim Sürecinde Osmanlı'dan Günümüze Kürtler Uluslararası Sempozyumu, 6-8 Eylül 2012, Bingöl Üniversitesi Yayınları, 2013, s.

18-20.

5 Yaşar Yücel, “Osmanlı İmparatorluğunda Desantralizasyona (Adem-i Merkeziyet) Dair Genel Gözlemler”, Belleten, XXVIII/152, TTK, Ankara 1974, s. 688; Mustafa Akdağ, “Osmanlı Tarihinde Âyanlık Düzeni Devri 1730- 1839”, Tarih Araştırmaları Dergisi, C: VIII, S: 14, Ankara 1975, s. 51.

6 Kürtlerin kökeni konusunda genelde siyasî ağırlıklı yaklaşım farklılığı vardır. Kürtlerin Kardu (Karduk), Med (İran), Arap, Hint-Avrupa, Gürcü-Ermeni ve Guti-Sümer kökenli oldukları yönünde iddialar vardır. Bu iddialar özellikle Türk karşıtı yabancıların yaptırdığı çalışmalarla güçlendirilmeye çalışılmıştır. Dışarıda yapılan bu tarz çalışmalarda siyasî maksatlara hizmet etmek için kendi içerisinde ve de aynı eserin farklı tarihlerde basılan çalışmaların da bile bilgilerin çelişmesi, yapılan işlerin bilimsellikten ne kadar uzak olduğunu da ortaya koymaktadır. Örneğin Encyclopedia Britannica'nın 9. baskısında (1875-1899) yayımlanmış olan "Kürdistan"

(3)

Resul Köse

1261

Volume 12 Issue 3

June 2020

Devlet, II. Mahmut Dönemi'nde bölgede merkezi otoriteyi güçlendirmek için çok geniş yetkilerle Reşit Paşa (1833-1836) ve Hafız Paşa'yı (1836-1839) Sivas’a vali olarak atadı. Bu iki ismin Sivas valiliği dönemlerinde bölgede merkezi otorite büyük ölçüde sağlandı.8

Ancak Cizre hanedanının son temsilcisi Bedirhan Bey, 1840'lı yıllarda bölgedeki otoriteyi ve huzuru bozdu. 1847 yılında gerçekleştirilen harekâtta Bedirhan Bey bölgeden uzaklaştırıldıktan sonra 1847 yılında Kürdistan eyaleti kuruldu. Diyarbekir-İran arasındaki toprakların bağlı hale getirildiği bu eyalette bu tarihten sonra yerel unsurlarından hiç kimsenin idareci olmasına müsaade edilmedi. Bölge merkezden atanan memurlarla idare edilmeye başlandı. Ayrıca bölgedeki güçlü Kürt beylerinin önemli bir kısmı buradan uzaklaştırılırken geri kalan kısmının da elindeki yurtluk ve ocaklıklarına el konuldu.9

Bölge Tanzimat Dönemi'nde sakin bir dönem geçirdi. 1878 yılında dini kimliği de olan Şeyh Ubeydullah'ın isyanı Sultan II. Abdülhamit'in izlediği başarılı siyaset sayesinde çok fazla büyümeden bastırıldı10

İttihat ve Terakki Dönemi'nde devletin Doğu vilayetlerinde uygulamaya çalıştığı reformlar bölgede çıkarları zedelenen bazı şeyh ve reislerin tepkisine yol açmıştı. Buna Rusların Bitlis Konsolosluğunun tahrik ve teşvikleri de eklenince Hizan kazası şeyhlerinden Gayda Tekkesi Şeyhi Şehabeddin, Seyit Ali ve Molla Selim devlete karşı isyan etti. Asi liderlerden Molla Selim bu isyana gerekçe olarak, İttihatçıların dini kuralların dışına çıkmasını ve Kürtlere karşı reformlar yapıldığını ileri sürse de11 daha sonra bu isyanın Bitlis’te ayrı bir muhtar idare kurmak niyetiyle çıkarıldığı anlaşıldı.12

Bilindiği üzere Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi ile Birinci Dünya Harbi’nden yenik çıkmıştı. Mütareke ile birlikte İtilaf devletleri bölgede bir Ermeni devletinin kurulmasının zeminini hazırlarken13 bazı Kürtçü isimler de bölgede bağımsız bir Kürt devleti kurmak istemişti. Bunların başında gelen isimlerden biri Seyit Abdülkadir idi. Abdülkadir 17 Aralık 1918’de İstanbul’da kurup sadece beş ay içerisinde Doğu’da 19 farklı yerde şube açtığı Kürt

maddesinde "Kürtlerin Turan kökenli bir halk olduğu" iddia edilirken bu maddenin yazarı İngiliz Sir Henry Creswicke Rawlinson'un (1810-1895) ölümünden sonra 11. baskıya kadar (1910-1911) aynı görüş muhafaza edilmesine rağmen bu tarihten sonra İngilizler, Kürtleri İran kökenli saymıştır. Bu durum İngilizlerin 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi'nden sonra politika değiştirmesinden kaynaklanıyordu. Bkz. Bilal Şimşir, Kürtçülük 1787-1923, Bilgi Yayınevi, İstanbul 2010, s. 15-16. Bununla birlikte Kürtlerin Turan kökenli olduğu yönünde de çok güçlü ipuçları vardır. Bu konudaki farklı iddialar için bkz. Ali Kemali, Erzincan Tarihi, Coğrafi, İçtimai, Etnoğrafi, İdari, İhsai Tetkikat Tecrübesi, Resimli Ay Matbaası, 1932; Şükrü Kaya Seferoğlu, Halil Kemal Türközü, 101 Soruda Türklerin Kürt Boyu, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1982; Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Türk Beylikleri-Osmanlı Beylikleri İle Kürt Türkleri Tarihi, Haz.: Nazmi Sevgen, Şükrü Kaya Seferoğlu, Halil Kemal Türközü, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1982; S. Ahmet Arvasi, Doğu Anadolu Gerçeği, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, İstanbul 1986, s. 24-32; Şükrü Mehmet, Kürt Sorunu, Haz.:

Ş. Vedat, Kamer Yayınları, İstanbul 1998, s. 17-19; Vladımır Mınorsky, Thomas Boıs, Kürt Milliyetçiliği, Örgün Yayınevi, İstanbul 2008, s. 11-17; Ahmet Özer, 100 Soruda Kürt Sorunu, Hemen Kitap, İstanbul 2013, s. 20.

7 Fatih Gencer, Merkeziyetçi İdari Düzenlemeler Bağlamında Bedirhan Bey Olayı, (Ankara Üniversitesi Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara 2010, s. 11.

8 Gencer, a.g.t., s. 19-64.

9 Gencer, a.g.t., s. 260-262.

10 Bayram Kodaman, Sultan II. Abdulhamid Devri Doğu Anadolu Politikası, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1987, s. 28.

11 Erdal Aydoğan, "Yeni Belgeler Işığında Bitlis Vukuatı," Kimlik, Kültür ve Değişim Sürecinde Osmanlı'dan Günümüze Kürtler Uluslararası Sempozyumu, 6-8 Eylül 2012, Bingöl Üniversitesi Yayınları, 2013, s. 208-211.

12 BOA, (Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi) DH.KMS 16/30 lef 3.

13 Mütareke'nin 24. maddesi ile Doğu'daki Erzurum, Elaziz, Bitlis, Van ve Diyarbekir vilayetlerinde bir Ermeni devleti kurulması planlanmıştı. Bkz. İsmail Soysal, Tarihçeleri ve Açıklamaları ile Birlikte Türkiye'nin Siyasal Andlaşmaları, (1920-1945), C: 1, TTK Yayınları, Ankara 1989, s. 12-14; Seha L. Meray, Osman Olcay, Osmanlı İmparatorluğu'nun Çökmüş Belgeleri, Ankara 1995, s. 1-5.

(4)

Cumhuriyet'in İlk On Yılında Doğu Vilayetlerinde Emniyet ve Asayişi Sağlama Faaliyetleri

1262

Volume 12 Issue 3

June 2020

Teali Cemiyeti üzerinden İngilizlerle iş birliği yaparak bölgede bağımsız bir Kürt devleti kurmak istemişti.14 Bu yıllarda ayrılıkçı Ermeni ve Kürtler arkalarında daima İngiliz ve Fransızları bulmuştu. Özellikle İngilizler bölgedeki Ermenileri ve Kürtleri kullanmak için bölgeye gönderdiği ajanlar vasıtasıyla yoğun çaba sarf etmişti. Bu ajanlardan en önemlisi şüphesiz Binbaşı E. W. C. Noel idi. Binbaşı Noel, 1919 yılında yaklaşık altı ay boyunca Güneydoğu vilayetlerini gezerek Kürtleri devlet aleyhine kışkırtmaya çalıştı.15 Kürtlerin Türklere karşı kışkırtılmaya çalışıldığı bu günlerde Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu Kıtaatı Müfettişi sıfatıyla milli mücadele fitilini ateşlemek için 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı.16 Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadelenin hazırlık sürecinde aldığı isabetli kararlar sayesinde hem Kürt Teali Cemiyetinin kapatılmasını17 hem de Binbaşı Noel'in faaliyetlerinin sonuçsuz kalmasını sağladı.18

Binbaşı Noel, Eylül 1919’dan itibaren bölgeden ayrılmış olsa da İngiltere ve Fransa'nın bölgede bir Ermeni ve Kürt devleti kurma planları İstiklal Harbi yıllarında da devam etmişti. 10 Ağustos 1920 tarihinde imzalanan Sevr Antlaşması ile bunun alt yapısı hazırlanmaya çalışıldı.19 Zikredilen devletler bu maksatlarını kolaylaştırmak için bu yıllarda bölgedeki bazı aşiretleri ve Kürtleri tahrik ve teşvik etmişlerdi. Bu yıllarda yabancı devlet tahriki, desteği ve güvencesi ile Ali Batı, Cemil Çeto, Millî Aşireti ve Koçgiri isyanları çıktı.20

İstiklal Harbi'nin zaferle sonuçlanmasının ardından Türk heyeti barış görüşmelerinin yapılacağı Lozan'a gitmeden evvel Konferansta görüşülecek meseleler öncelikle 3 Kasım 1922'de Mecliste masaya yatırılmıştı. Türk tarafının karşısına, İtilafların Doğu vilayetlerinde yine bir Kürt devleti kurma niyetinin çıkarılacağı tahmin edildiğinden özellikle Kürt kökenli milletvekilleri bu konuda Türk-Kürt kardeşliğine çok net bir şekilde vurgu yapmıştı.21 Meclisten, Kürt kökenli milletvekillerinden alınan bu destek sayesinde Lozan’da Kürtlerin azınlık olduğu ya da ayrı bir devlet kurulması meselesi "mevzuubahs ettirilmemişti."22

Yeni Türk devleti 1923 yılında Cumhuriyet rejimini benimsemişti. Kurucu kadro, İstiklâl Harbi'nin ardından on yıldır süren savaşların toplum üzerinde yarattığı tahribatın izlerini silmek, ülke çapında devlet otoritesini yeniden tesis etmek ve yeni rejimle birlikte bir dizi inkılâp yaparak Türk milletini hak ettiği yer olan çağdaş medeni milletler seviyesine çıkarmak için kolları hemen sıvadı. Ancak bu mücadelede türlü gerekçelerle çıkarları zedelenen, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu vilayetlerindeki bazı unsurlar Cumhuriyet'in ilk yıllarında devlete zorluk çıkarmaktan geri durmamıştır.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında ülkede emniyet ve asayişi ihlal eden birçok vaka yaşandı.23 Bu vakalardan bizim bu çalışmamızın sınırları içerisinde yer alan en etkili isyanlar, şimdiye kadar

14 Oya Girit, Millî Mücadele Dönemi Kürtçülük Hareketi, (Marmara Üniversitesi Yayınlammamış Doktora Tezi), İstanbul 1994, s. 40-43.

15 Noel'in Anadolu'daki faaliyetleri için bkz. Cengiz Kartın, "Binbaşı Edward Charles Noel'in Kürtler Üzerine Çalışmaları", Tarihte Kürtler ve Türkler Sempozyumu Bildiriler 9-10 Ocak 2014, C: 3, TTK Yayınları, Ankara 2012, s. 206.

16Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, (1919- 1927), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Ankara 1997, s. 4.

17 Atatürk, a.g.e., s. 647-654.

18 Genel Kurmay Başkanlığı Atase Arşivi: Kutu No: 3, Gömlek No: 113; Atatürk, a.g.e., s. 92.

19 Atatürk, a.g.e., s. 502.

20 Bu isyanlar için bkz. Türk İstiklâl Harbi, C: VI, İstiklal Harbinde Ayaklanmalar, T.C. Genelkurmay Harp Dairesi Başkanlığı Resmî Yayınları, Ankara 1964.

21 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: 1, C: 24, İçtima: 3, TBMM Matbaası, Ankara 1960, s. 347-353.

22 Atatürk, a.g.e., s. 502.

23 Bu ayaklanmalar için bkz. Reşat Hallı, Türkiye Cumhuriyeti'nde Ayaklanmalar (1924-1938), Genelkurmay Bas., Ankara 1972.

(5)

Resul Köse

1263

Volume 12 Issue 3

June 2020

üzerlerinde birçok araştırma yapılan Şeyh Sait ve Ağrı isyanlarıydı.24 Ancak Cumhuriyet'in ilk yıllarında bu isyanlar haricinde özellikle Şeyh Sait isyanının sonuçları arasında değerlendireceğimiz Raçkotan ve Raman tedip25 harekâtı, Mutki ayaklanması, Bicar tenkil26 harekâtı, Savur tenkil harekâtı ve Oramar ayaklanması gibi genel itibarıyla Şeyh Sait isyanının sebebiyet verdiği bazı mevzii nitelikli ayaklanmalar da vardır ki bunlar genelde gözden kaçmaktadır. Yani araştırmacılar genelde 1925 yılında Şeyh Sait isyanı bastırılınca isyana dair söyleyeceklerini sonlandırmaktadırlar. Ancak bu isyanlar Şeyh Sait isyanının sonuçlarındandı.

Hatta bu çalışmamızın bir diğer önemli konusu olan çetelerle mücadelede, çeteler bölgede daha fazla nüfuz kazanarak devlet güçlerine karşı taraftar sayılarını artırabilmek için isyan ya da eşkıyalık hareketlerine Şeyh Sait isyanından sonra Kürtlük kimliği kazandırmaya çalışmışlardı.27 Çeteler, bu çabalarında Türkiye hududunun güneyindeki İngiliz ve Fransızların desteğini almakta hiç de zorlanmamıştı.28

Cumhuriyet'in ilk on yılında bölgedeki asayiş vakalarını daha iyi anlayabilmemiz için burada, Şeyh Sait isyanından hatta Ağrı isyanlarından kısaca bahsetmekte fayda vardır.

1. Şeyh Sait İsyanı

Misak-ı Millî sınırları içerisinde yer alan Musul meselesi Lozan'da halledilememişti.29 Musul'u elinde tutan İngiltere ve Türkiye arasında, Lozan'da belirlenen esaslar doğrultusunda diplomatik görüşmeler devam ederken İngilizler meseleyi kendi lehine çözüme kavuşturmak için Türkiye dâhilinde birtakım karışıklıklar, isyanlar çıkarma yoluna gitmişti. Bu isyanlardan biri Nasturi isyanıydı.30 7 Ağustos 1924’te Hakkâri Valisi Halil Rıfat Bey'in kaçırılmasıyla başlayan isyanda31 İngiliz uçakları Nasturileri desteklemek için Türk askerinin ikmal hattı ve kervanlarını bombalamıştı. Ancak Türk ordusunun kararlı takibi sayesinde isyan 22 Eylül 1924’te bastırıldı.32

Bu süreçte 13 Şubat– 14 Nisan 1925 tarihleri arasında çıkan bir diğer isyan Şeyh Sait isyanıydı. Bu isyanın sebebi ve niteliği hususunda araştırmacılar arasında varılmış ortak bir kanaat yoktur. Görüş ayrılığı, isyanın irticaî33 ya da millî34 olup olmadığı ya da bu isyanın hem

24 Resul Köse, CHP ve DP Hükûmetleri Dönemlerinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Politikaları, (İstanbul Üniversitesi Yayımlanmamış Doktora Tezi), İstanbul 2019, s. 52-74.

25 Edeblendirme, haddini bildirme. Bkz. Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi, Ankara 2010, s. 1229.

26 Örnek olacak şekilde ceza verme. Bkz. Develioğlu, a.g.e., s. 1258.

27 BCA, (Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı Cumhuriyet Arşivi) BMGM (Muamelat Genel Müdürlüğü) Kataloğu, Fon:30 10 0 0 Yer:113 9 771.

28 Saygı Öztürk, İsmet Paşa'nın Kürt Raporu, Doğan Kitap, İstanbul 2008, s. 2-6.

29 Soysal, a.g.e., s. 15. Musul meselesi için ayrıca bkz. Bkz. Mim Kemal Öke, Musul-Kürdistan Sorunu 1918-1926, Bilge Karınca Yayınları, İstanbul, 2002

30 Feridun Kandemir, Hatıraları ve Söylemedikleri ile Rauf Orbay, Sinan Matbaası, İstanbul 1965, s. 121-122.

31 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, C: 9, İçtima Senesi: II, s. 5-21, (18 Ekim 1924).

32 Hallı, a.g.e., s. 28-63.

33 Bu görüşü savunan bazı çalışmalar şunlardır: İsmail Beşikçi, Doğu Anadolu'nun Düzeni Sosyo-Ekonomik ve Etnik Temeller, e Yay., Ankara 1970, s: 312-313; Hüseyin Okçu, "Şeyh Said'in Torunu A. Melik Fırat İle..." Girişim Dergisi, İstanbul 1989; Uğur Mumcu, Kürt- İslam Ayaklanması 1919-1925, Tekin Yay., İstanbul, t.y., s. 233; K.

Doğan Dirik, Atatürk'ün İzinde, Vali Paşa Kâzım Dirik Bandırma Vapuru'ndan Halkın Kalbine, Gürer Yay., İstanbul 2008, s. 164; Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal, Üçüncü C. 1922-1938, Remzi Kitabevi, İstanbul 2011, s. 202; Mesut Yeğen, Devlet Söyleminde Kürt Sorunu, İletişim Yay., İstanbul 2013, s. 135.

34 Bu görüş için bkz. Ahmet Süreyya Örgeevren, Şeyh Sait ve Şark İstiklâl Mahkemesi, Yay. Haz.: Osman Selim Kocahanoğlu, Temel Yay., İstanbul 2002, s. 223.

(6)

Cumhuriyet'in İlk On Yılında Doğu Vilayetlerinde Emniyet ve Asayişi Sağlama Faaliyetleri

1264

Volume 12 Issue 3

June 2020

ulusçu hem de irticaî bir karakter taşıyıp taşımadığı35 ve isyanda İngiliz desteği var mıydı yoksa yok muydu36 sorunsalı üzerinde yoğunlaşmaktadır.

İsyanın lideri konumundaki Şeyh Sait, isyandan sonra kurulan Şark İstiklal Mahkemesindeki yargılamalar sırasında isyanı dini gerekçelerle çıkardığını savunmuştu.37 Ancak aynı mahkemede isyana katılan bir diğer isim, Emekli Binbaşı Kasım mahkeme salonunda Şeyh Sait'in de bulunduğu bir sırada, isyanın Kürt istiklali için çıkarıldığını söyleyince Şeyh Sait'ten bu ifadeye karşı herhangi bir şekilde bir itiraz ya da yalanlama gelmemişti.38 Görülen davaların ardından isyanın, çok önceden beri planlanan39 ve "Bağımsız Kürdistan teşkili" hedefiyle çıkarılmış olduğuna hükmedilmişti.40

İsyanın patlak verdiği gün, 13 Şubat'ta Şeyh Sait'in yanındaki adamlar askere karşı silah kullandığı için bu hareket devletin gözünde "isyan" olarak değerlendirilmişti. Bu sebeple dönem Ali Fethi Bey (Okyar) Hükûmetinin çıkardığı 23 Şubat 1925 tarih ve 1547 sayılı Kararname ile Genç, Muş, Ergani, Elâziz, Dersim, Diyarbekir, Mardin, Siverek, Urfa, Siirt, Bitlis, Van ve Hakkâri vilayetleriyle Erzurum vilayetinin Kiğı ve Hınıs kazasında bir ay müddetle sıkıyönetim ilan edildi.41 Bu yerler arasına daha sonra 24 Şubat 1925 tarih ve 1551 sayılı Kararname ile Malatya da dâhil edildi.42 Bu bir aylık süre daha sonra 22 Mart 1925,43 20 Nisan 1925,44 21 Kasım 192545 ve 22 Kasım 192646 tarihlerinde defalarca uzatılmış ve sıkıyönetim 23 Kasım 1927 tarihine kadar yürürlükte kalmıştır.

Bu günlerde gelişmeleri gün gün takip eden Reis-i Cumhur Mustafa Kemal, Ali Fethi Bey kabinesinin isyan yönetiminden memnun kalmayınca o sırada İstanbul’da bulunan İsmet Paşa’yı acil olarak Ankara’ya çağırdı. İsmet Paşa'nın Ankara'ya gelmesi Hükûmete karşı güvensizliğin açık bir göstergesi oldu ve Ali Fethi Bey, Hükûmetinin istifasını Reis-i Cumhur'a sundu. Reis-i Cumhur daha sonra yeni Hükûmeti kurma görevini İsmet Paşa'ya verdi.47

Başvekil İsmet Paşa, işe çok hızlı başladı. Hükûmeti kurduktan hemen bir gün sonra 4 Mart’ta isyana karşı gerekli tedbirlerin alınması ve isyanın süratle bastırılabilmesi için Takrir-i Sükûn Kanunu'nu Meclisten çıkarttırdı.48 Bu Kanun 1929 yılı Mart ayına kadar yürürlükte

35 Bernard Lewis, Modern Türkiye'nin Doğuşu, TTK Yay., Ankara 2007, s. 405-406; Erik Jan Zürcher, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (1924-1925), İletişim Yay., İstanbul 2010, s. 116.

36 Bilal N. Şimşir, İngiliz Belgeleriyle Türkiye'de "Kürt Sorunu" (1924-1938) Şeyh Sait, Ağrı ve Dersim Ayaklanmaları, 2. Baskı, TTK Yay., Ankara 1991, a.3-10, No. 1; Martin van Bruinessen, Ağa, Seyh, Devlet, İletisim Yay., İstanbul 2013, s. 387.

37 Örgeevren, a.g.e., s. 187-193.

38 Örgeevren, a.g.e., s. 222-225.

39 Behçet Cemal, Şeyh Sait İsyanı, Sel Yay., t.y s. 24-25.

40 Ali Fuat Cebesoy, Siyasi Hatıralar Büyük Zaferden Lozan'a Lozan'dan Cumhuriyete I-II, Yay. Haz.: Osman Selim Kocahanoğlu, İstanbul 2007, s. 571-572. İsyan günlerinde Dâhiliye Vekâletinin isyanı harici telkinlerle din perdesi altında Kürdistan teşkili maksadıyla çıkarılmış bir isyan olarak gördüğüne dair 25 Şubat 1925 tarihinde yayımlanan tebliğ için bkz. Yaşar Kalafat, Şark Meselesi Işığında Şeyh Sait İsyanı Olayı, Karakteri, Dönemi’ndeki İç ve Dış Olaylar, Boğaziçi Yayınları, Ankara, 1992, s. 164.

41 BCA, BMGM Kataloğu Fon: 30 18 1 1 Yer:12 76 17; Resmî Cerîde, 26. 03. 1925, Sayı 85, No:114; TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, C: 14, İçtima Senesi: II, TBMM Matbaası, Ankara 1976, s. 306-309.

42 BCA, BKK (Bakanlar Kurulu) Kataloğu, Fon: 30 18 1 1 Yer:12 77 1.

43 BCA, BKK Kataloğu, Fon: 30 18 1 1 Yer:13 15 10; Resmî Cerîde, 24.03.1925, Sayı: 90.

44 Resmî Cerîde, 23. IV.1341, Sayı: 96.

45 Resmî Cerîde, 26.11.1925, Sayı: 229; TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, C: 19, İçtima Senesi: II, TBMM Matbaası, Ankara 1977, s. 173.

46 Resmî Cerîde, 27.11.1926, Sayı: 521.

47 Hallı, a.g.e., s. 113.

48 Resmî Cerîde, 04.03.1925, Sayı 87; TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, İçtima Senesi II, TBMM Matbaası, Ankara 1976, s. 149-154.

(7)

Resul Köse

1265

Volume 12 Issue 3

June 2020

kaldı.49 Takrir-i Sükûn Kanunu’nun kabul edildiği gün, İstiklal Mahkemeleri Kanunu da çıkartılmıştı. Kanunla biri askerî harekât mıntıkasında, diğeri Ankara’da olmak üzere iki İstiklal Mahkemesi kuruldu.50 Bu mahkemelerin görev süreleri 28 Şubat 192651 ve 18 Mayıs 1926 tarihlerinde altışar ay daha uzatılmıştır.52

Hükûmetin aldığı askeri, idari ve adli tedbirler sayesinde isyan, Genç ili ile Diyarbekir ve Ergani illerinin bir kısmında etkili olmak üzere yaklaşık uzunluğu 200 km., genişliği de 150 km. olan 30.000 kilometrekarelik bir sahada mevzii nitelikte kalmıştı.53

İsyanın askeri kısmı Şeyh Sait’in 14 Nisan 1925’te yakalanmasıyla sonuçlandı.54 Reis-i Cumhur Mustafa Kemal 31 Mayıs 1925 tarihinde yayınladığı bir beyanname ile tenkil işinin sonlandığını kamuoyu ile paylaşmıştı. Ancak her ne kadar isyan, bugünlerde zararsız hale gelse de harekâta memur birlikler kendilerine verilen bölgelerde tedip ve temizlik faaliyeti ve çıkacak olan perakende asilerin tenkili ve silahların toplanması işi ile görevlendirilmişti.55 Bu maksatla Dâhiliye Vekâleti, 26 Mayıs ve 13 Haziran 1925 tarihlerinde sıkıyönetim uygulanmakta olan illere genelgeler göndererek temizleme harekâtı için valiliklere gerekli talimatları verdi. Bu genelgelerde asi kalıntıları ve bunların ellerindeki silahların toplanması temel hedefti.56 Bu bağlamda Raçkotan ve Raman Tedip Harekâtı (9-12 Ağustos 1925), Mutki ayaklanması (26 Mayıs-25 Ağustos 1927) ve Bicar Tenkil Harekâtı (7 Ekim-17 Kasım 1927) bu tarz temizleme harekâtları içerisinde yer almıştı.

2. Ağrı İsyanları (1925- 1930)

Şeyh Sait isyanından sonra bölgede, Ağrı Dağı civarında 1925- 1930 yılları arasında beş yıl boyunca süren asayiş vakaları yaşanmıştı. Burada görülen ilk ciddî asayiş vakası İran tarafından gelen bir eşkıya çetesinin 1925 yılında karakollarımıza gerçekleştirdiği saldırıydı.

1926 yılı Mayıs ayı başlarında birinci Ağrı isyanı olarak anılan isyan ise Yusuf Taşo idaresindeki eşkıya grubunun Bayazıt’ın Muson bucağına bağlı Kalecik köyünden bir miktar hayvan çalarak Ağrı Dağı’na götürmesi ile patlak vermişti. Çapulculuk gibi görünen bu olayın iç yüzü gerçekte farklıydı. Çünkü Nasturi isyanı sırasında ordudan firar eden Yüzbaşı İhsan Nuri57 bu günlerde Irak’tan Ağrı Dağı eteklerine gelmişti.58 Yine burada Ermeni Zilan59 ve Celali Aşireti Reisi İbrahime Hasso Bro Telli ve Yusufan Tayo komutasındaki Celali, Hasenan, Cibran ve Haydaran aşiretleri Şeyh Sait isyanı sonrasında bölgede toplanmıştı. Yeni bir isyan için askeri talime başlayan aşiret kuvvetlerine İngilizler de destek olmuştu.60

49 BCA, CHP (Cumhuriyet Halk Partisi) Kataloğu, Fon:490 1 0 0 Yer:1 2 21, TBMM Zabıt Ceridesi, C: 9, Devre: 3 s. 5-7.

50 Resmî Cerîde, 04.03.1925, Sayı: 87; TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, İçtima Senesi II, TBMM Matbaası, Ankara 1976, s. 149-154.

51 Resmî Cerîde, 22.11.1926, Sayı: 328.

52 Resmî Cerîde, 25.05.1926, Sayı: 381.

53 Hallı, a.g.e., s. 124-125.

54 Hâkimiyet-i Milliye, 16 Nisan 1925; Cemal, a.g.e., s. 71-72; Cebesoy, a.g.e, s. 566-567.

55 Cemal, a.g.e., s. 72.

56 Hallı, a.g.e., s. 145-153; Genelkurmay Belgelerinde Kürt isyanları II, Kaynak Yay., İstanbul 2011, s. 247.

57 Kürtlerin istiklâli için 1924 yılından itibaren Türkiye Cumhuriyeti’ne isyan bayrağı açan İhsan Nuri'nin hatıratı için bkz. İhsan Nuri Paşa, Ağrı Dağı İsyanı, Med Yay., İstanbul 1992.

58 Hallı, a.g.e., s. 46.

59 Hoybun Cemiyetinin önemli isimlerinden Garo Sasuni Ağrı isyanlarının üç büyük lideri olarak tanımladığı İbrahim Huske Telli, İhsan Nuri Paşa ve Zilan üçlüsünü "Kürdistan ve Ermenistan'ın bağımsızlığı amacındaydılar"

şeklinde tanımlamaktadır. Bkz. Garo Sasuni, Kürt Ulusal Hareketleri ve 15. YY'dan Günümüze Ermeni Kürt İlişkileri, Med Yay., İstanbul 1992, s. 217.

60 Ağrı isyanlarındaki İngiliz ve diğer devletlerin rolü için bkz. Şadillili Vedat, Türkiye'de Kürtçülük Hareketleri ve İsyanlar 1, Kon Yay., Ankara 1980, s. 127-129; Esra Sarıkoyuncu Değerli, "Ağrı İsyanlarında Yabancı Parmağı

(8)

Cumhuriyet'in İlk On Yılında Doğu Vilayetlerinde Emniyet ve Asayişi Sağlama Faaliyetleri

1266

Volume 12 Issue 3

June 2020

Asilerin tedibi için 17 Mayıs 1926’da taarruza başlandı. Ancak taarruzun tertibinde ve sevk ve idaresinde eksiklikler yaşanınca asiler İran tarafına firar etti. Bu suretle asilerin Ağrı Dağı’nda tamamen imhası mümkün olamamıştır.61

1927 yılında bölgede tekrar toparlanmaya çalışan asilere karşı 13 Eylül’den itibaren yeni bir tedip harekâtı başlatıldı. Ancak harekât gayretle sürdürülse de bu ikinci harekâttan da istenilen sonuç alınamamıştı. Bunda arazi şartları ve birliklerin sevk ve idaresinde yapılan hatalar etkili olmuştu.62

Ağrı Dağı civarındaki asilerle daha etkin mücadele için 1928 yılında Takip Bölgesi Komutanlığı kuruldu.63 Komutanlığın kurulmasında 1927 yılında Kürtçülerle Ermenilerin kurduğu Hoybun örgütü64 de etkili olmuştu. Amacı Anadolu'da bağımsız bir Ermenistan ve Kürdistan devleti kurmak olan bu örgüt, Türkiye’ye gönderdiği çete ve adamları sayesinde 1930 yılında Zilan65 ve Ağrı isyanlarını çıkarmıştı.66 Zilan ayaklanması, 19/20 Haziran 1930 gecesi sınırı geçen Kör Hüseyin ve Emin Paşa oğulları komutasındaki birkaç yüz kadar asinin Çaldıran-Bayazıt telgraf hattını keserek Erciş’in 20 km. kuzeyindeki Zilan bucak merkezi ve jandarma karakolunu basıp kendi aşiretlerine mensup halkı da yanlarına katarak çıkardıkları bir ayaklanmaydı. Asiler bölge halkını kendi yanlarına çekmek için çok çaba sarf etse de bölge halkı tam tersi bir tutum izlemiş ve asilere karşı koymuştu.67 Böylelikle asiler bir sonuç alamadan 1 Temmuzdan itibaren İran’a firar etmeye başladılar.68 31 Temmuz 1930 tarihinde Doğu hududunda sükûnet tamamen sağlanmıştı.69

Ağrı Dağı bölgesinde Hoybun Cemiyetinin kışkırttığı bu aşiretler ve asiler üzerine yapılmak üzere 28 Aralık 1929 tarihli Hükûmet toplantısında bir tenkil harekâtı kararı alındı. Harekât, hazırlıkların tamamlanmasıyla 1930 yılı içerisinde başlatılacaktı.70 7 Eylül’de başlayan harekâtta "eşkıyanın kesin yenilgisi sağlanmış ve bir hayli reis öldürülmüştür." Ancak asilerin lider kadrosundaki birçok ismin yine İran tarafına kaçmasına mâni olunamamıştı.71 Asi liderlerden İhsan Nuri önce İran’a ardından Suriye’ye geçerken Haso Bro Telli, Memekanlı Timur, Şeyh Resul, Ferzende, Halis, Şeyh Tahir ve arkadaşları İran’ın batısındaki Akgöl mevkiinde toplandı. Şeyh Abdülkadir ise zaten İranlı olduğundan kendi köyüne yerleşti.72

(1926-1930)", SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2008, Sayı: 18, s. 113-132; M. Nuri Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, Doz Yay., İstanbul 2012, s. 247.

61 Hallı, a.g.e., s. 169-173.

62 Hallı, a.g.e., s. 171-173.

63 Hallı, a.g.e., s. 216-229.

64 Ayrıntılı bilgi için bkz. Rohat Alakom, Xoybûn Örgütü ve Ağrı Ayaklanması, Avesta Yay., İstanbul 2011, s. 19;

Yusuf Sarınay, "Hoybun Cemiyeti ve Türkiye'ye Karşı Faaliyetleri", Atam Dergisi, Ankara 1996, s. 213.

65 Zilan, 1930 yılında Van Vilayeti Erciş kazasının bir nahiyesiydi. Bkz. Son Teşkilat-ı Mülkiyede Köylerimizin Adları, Dâhiliye Vekâleti Nüfus Müdüriyet-i Umumiyesi 1928, s. 31.

66 BCA, BMGM Kataloğu Fon:30 10 0 0 Yer:113 771 1; BCA, BMGM Kataloğu Fon:30 10 0 0 Yer:110 740 17;

BCA, BMGM Kataloğu Fon:30 10 0 0 Yer:116 805 6; M. Sadi Koçaş, Kürtlerin Kökeni ve Güneydoğu Anadolu Gerçeği, İstanbul 1990, s. 140; Kadri Cemil Paşa (Zinar Silopî), Doza Kurdistan (Kürdistan Davası) Kürt Milletinin 60 Yıllık Esaretten Kurtuluş Savaşı Hatıraları, Yay. Haz.: Mehmet Bayrak, Özge Yay., Ankara 1991; Sasuni, a.g.e., s. 195-217; Prens Süreyya Bedirhan, Kürt Davası ve Hoybun, Çev.: Dilara Zîrek, Med Yay., İstanbul 1994, s. 55-56;

Erdal Aydoğan, Türk Siyasi Hayatında Dr. İbrahim Tali Mustafa Kemal'le Trablusgarp'tan Cumhuriyet'e, Yeditepe Yay., İstanbul 2008, s. 104; Bilal Şimşir, Kürtçülük II 1924-1999, Bilgi Yayınevi, 2011, s. 369-372.

67 BCA, CHP Kataloğu, Fon: 490 1 0 0 Yer:1580 440 2.

68 Akşam, 1 Temmuz 1930.

69 Akşam, 31 Temmuz 1930.

70 Hallı, a.g.e., s. 318-322.

71 Bir Türk Subayının Ağrı İsyanı Anıları, Haz.: Rohat Alakom, Avesta Yay., İstanbul 2011, s. 108-109.

72 A.e., s. 117-118.

(9)

Resul Köse

1267

Volume 12 Issue 3

June 2020

3. Raçkotan ve Raman Tedip Harekâtı (9-12 Ağustos 1925)

Şeyh Sait isyanı bastırıldıktan sonra sıra ayaklanmanın kalıntılarını ve gelecekteki muhtemel tehlikeleri tamamen ortadan kaldırmaya gelmişti. Harekâtı gerçekleştiren birlikler kendilerine verilen bölgelerde tedip ve temizlik faaliyetini icra ederken halkın elinde olan silahları da toplayacaktı.73

Bu maksatla Dâhiliye Vekâleti, 26 Mayıs 1925’te isyanı bastırmak için kurulan Şark İstiklâl Mahkemesi Savcılığı74 3'üncü Ordu Müfettişliği, Erzurum, Mardin, Dersim, Ergani, Genç, Siverek, Van, Beyazıt, Malatya, Diyarbakır, Muş, Bitlis, Elâziz ve Siirt illerine gönderdiği bir genelgede, "temizleme ameliyesi"nin şu tarzda yürütülmesini istemişti:

“Ayaklanma ile sözle veya eylemli olarak ilgilenmiş, fakat ilgisini ve izini gizlemiş veyahut Kürtlük ve irtica ve öteden beri sanık olarak kişilerin ve zümrelerin ellerinde veya evlerindeki yasak her türlü silâh ve yaralayıcı aletler toplanacaktır.”

Dâhiliye Vekâleti, temizleme hareketi için 13 Haziran 1925’te sıkıyönetim uygulanmakta olan illere75 bir genelge daha göndermişti. Bu genelgenin içeriği şu şekilde idi:

“Doğuda esaslı ıslahata azmetmiş olan Hükûmetin ilk hedefi ahali üzerindeki silâhların toplanmasıdır.

Bazı bölgelerde bunun için büyük kuvvetlere lüzum gösterilmekte ise de Hükûmet bu işi mutlaka büyük kuvvetlerle halledilecek sorun haline getirmeyi uygun bulmamaktadır. Bundan önce, 26 Mayıs 1925’te yayınlanan bildiride hâkim olan ruh ve maksat, doğudaki son durumdan faydalanarak yakın gelecekte gerçekleştirilmesi esas olan gaye için şimdiden hazırlıklı bulunmaktan ibarettir. Şurası da bir gerçektir ki, halen sonuçlandırılması pek mümkün olan bu işin, kıtaların barış garnizonlarına dönmesinden sonra, sadece jandarma kuvveti ile yapılması güçleşebilir. Şu hale göre, bu meseleyi, herhalde kesin bir ameliye ile derhal sonuçlandırmak anlamında almak, asıl maksada uygun olmayacağı gibi, hareketsiz durmakta isabetli olmaz.

Bu sebeple, ayaklanmanın başlama, devam ve genişlemesine birinci derecede etkili olanlardan başka, cezaevlerinden kaçan, cinayet ve diğer suç hükümlülerini ve gene aynı derecede bir veya çeşitli suçtan sanık ve hükümlü olanları, sözün kısası eylemin niteliğine, çevredeki önemine ve zarar derecesine göre bütün suçluları uygun bir ayrıma tabi tutmak ve önem derecesine göre bunları yakalamakla beraber silâhlarını almak gerekir.

Bu işler yapılırken, ayaklanma harekâtı sırasında Hükûmete çeşitli şekilde bağlılık ve sadakat gösterenlerle, halen kırgınlığa ve umutsuzluğa düşürülmeleri, hudut dışında aleyhimizde faaliyetler olması nedeni ile uygun olmayan kişi ve zümreleri kuşkulandırmamak yolunu göz önünde tutmak ve her halde azimli bir çalışma ve takip suretiyle çevreyi ve kişileri silâhtan arındırmak bugün ve gelecek için hayatî bir gaye olmalıdır”

Genelgelerden de anlaşıldığı üzere Hükûmet, bölgede artık kalıcı bir emniyet ve huzur ortamı sağlamak istiyordu. Ancak isyanın bastırılmasıyla birlikte kontrol her ne kadar sağlanmış olsa da bölgedeki silâhların toplaması, isyanla bir şekilde alakası olan kişilerle, isyan sırasında cezaevlerinden kaçan hükümlülerin yakalanması isteği karşında kendilerini çok tehlikeli bir akıbetin beklediğini düşünen bazı aşiretler ve kesimler Hükûmete karşı kendi aralarında birleşmekte geç kalmadılar.

Özellikle Beşiri bölgesindeki Raman, Garzan ve Raçkotan aşiretleri, Silvan ve Kulp'un Bukran aşiretleri hâlâ direnmekteydi. Yapılan tedip harekâtı bunların cüretini kıramamıştı. Bu aşiretler, "silahlarının, düşmanlarına, karşı varlıklarını korumak için lazım olduğunu ileri sürüyorlar ve silah kuvveti ile şimdiye kadar alıştıkları özerk idareyi ellerinden kaçırmamak"

73 Cemal, a.g.e., s. 72. Bu yıllarda Doğu vilayetlerinde ıslahat yapılması gerektiğini düşünen isimlerden birisi de Şeyh Sait isyanı günlerinde muhalefette olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası lideri Kazım Karabekir idi.

Karabekir uzun yıllar Doğu'da görev alan bir isim olarak Doğu'nun ıslah edilmesi için Dâhiliye Vekaletine isyandan önce 1924 yılında birçok defa rapor sunmuştu. Bkz. Kazım Karabekir, Kürt Meselesi, Haz. : Faruk Özerengin, 12. Baskı, Emre Yay., İstanbul, 2004, s. 161-163.

74 Resmî Ceride, 04.03.1925, Sayı: 87.

75 BCA, BKK Kataloğu, Fon:30 18 1 1 Yer:12 76 17.

(10)

Cumhuriyet'in İlk On Yılında Doğu Vilayetlerinde Emniyet ve Asayişi Sağlama Faaliyetleri

1268

Volume 12 Issue 3

June 2020

istiyorlardı. 3. Ordu Müfettişliği, harekât tarzı olarak önce Beşiri, Garzan, Silvan, Kulp ve Sason kazalarında tedip harekâtı yapacaktı. Ardından Dersim bölgesinde Koçuşağı aşireti ile Hozat ve Ovacık kazalarındaki aşiretler tedibe tabi tutulacaktı. 9 Ağustos 1925'te başlayan silah toplama harekâtı; 12 Ağustos'ta Raman, Alikan ve Receban aşiretlerinin silahlarının toplanması ve bu aşiretler bölgesinin tamamen taranması ile başarılı bir şekilde sonuçlandırılmıştı.76

4. Mutki Ayaklanması (26 Mayıs-25 Ağustos 1927)

Sason pek sarp, arızalı bir coğrafya olduğu için dış etkenlere kapalı bir yerdi. Bu durum da burada eskiden beri aşiret kurallarının geçerli olması sonucunu doğurmuştu.77 Bölgenin bu hususiyetleri Sason'u zamanında burada yaşayan Ermeniler78 başta olmak üzere halkının itaatsizlikleri ile Cumhuriyet’e kadar bu şekilde getirmişti. Şeyh Sait isyanı sırasında Sason'da da bir ayaklanma çıkmıştı. Gerçekleştirilen tedip hareketiyle bölge kontrol altına alınırken Asi ve Küsküt bölgeleri idareten yasak bölge olarak kabul edilmiş ve boşaltılmıştı.79

Sason tedibatının ardından Bitlis Valiliği bölgedeki silahları toplamadan Mutki'deki 35 köyün naklini emretmişti. Bunun üzerine bu köyler halkı ayaklandılar ve bu suretle Silent ve Mutki olayları başladı. Ayaklanma bölgesi, Selaş Dağı- Kalmas Dağı- Kanıpirim Dağı- Karmelih Dağı- Arziyo Dağı hattı ile çevrili sekiz aşiretin bölgesiydi. Bu aşiretlerin nüfusu 6.242 idi. 26 Mayıs 1927'de tenkile memur edilen kıtaların emir ve komutası 2. Tümen Tugay Komutanı'na verildi.80

Tedip harekâtının başlamasıyla birlikte özellikle 1926 yılında Sason ayaklanmasını tertipleyenler ile halkı bu bölgede Hükûmete karşı kışkırtan Mehmet Ali Yunus'un yakalanmasına önem verilmişti. İlk günlerdeki küçük çaplı çatışmalardan sonra kesin sonuç almak için 2. Tümen Komutanlığı 9 Haziran81 ve 5 Temmuz 1927'de birliklere verdiği emirde, ayaklanmaya fiilen katılan ve askere karşı silah kullanarak birçoğunun şehit düşmesine sebep olan asilere karşı çok sert ve kararlı davranılmasını istemişti. Bununla birlikte:

"Bütün harekât ve faaliyette esas adalettir. Ayaklanma sahasının büyümesine ve asi kitlesinin çoğalmasına meydan bırakmamalıdır. Hükûmet ve askere karşı, maksatlı olmayıp, kandırılmak veya zor yüzünden, ayaklanmaya katıldığı anlaşılanların ve böyle hareketi huy etmemiş olanların iyi muamele ile affa tabi tutulmaları uygun bir idare"82 tarzı olduğunu da hatırlatmadan geçmemiştir.

Bu emir esasları dâhilinde birliklerin yaptıkları harekâtta asilerin bir kısmı kaçmış, bir kısmı etkisiz hale getirilmiş ve bir kısmı da yakalanmıştı. Harekâtta önemli başarılara imza atılmış olsa da Mehmet Ali Yunus ile adamları ve Mutki ayaklanmasını yapan asi reisleri yakalanamamıştı. Harekât bu suretle 25 Ağustos 1927'de sona erdirildi ve birlikler yerlerine döndüler.83

76 Hallı, age, s.145-153.

77 Cemal Madanoğlu, Anılar (1911-1938), Çağdaş Yay., İstanbul 1992, s. 290.

78 Bu konuda bkz. Cezmi Eraslan, "I. Sasun İsyanı Sonrasında Osmanlı Devleti'nin Karşılaştığı Siyasî ve Sosyal Problemler", Kafkas Araştırmaları, 1996, ss. 65-92; Nihat Çelik, XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda Sason Ermenileri ve Sason Ermeni İsyanları, (Batman Üniversitesi Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Batman 2016;

Cumhuriyet dönemi Sason isyanları için bkz. Abdülaziz Kardaş, "Cumhuriyet Döneminde Sason İsyanları ve Alınan Tedbirler", The Journal of Academic Social Science Studies, No: 43, 2016, ss. 49-70.

79 BCA, BMGM Kataloğu, Fon:30 10 0 0 Yer:115 804 16 lef 1.

80 Hallı, age, s.193-194.

81 Age, s.196-197.

82 Age, s.199-200.

83 Age, s.200-212.

(11)

Resul Köse

1269

Volume 12 Issue 3

June 2020

5. Bicar Tenkil Harekâtı (7 Ekim-17 Kasım 1927)

Şeyh Sait isyanı sırasında tedip ve tarama harekâtı, o dönem belli başlı asi reisleri üzerine ve ulaşıma daha elverişli mıntıkalarda yapılmıştı. Ulaşımdan yoksun birçok arazi tedip harekâtının dışında kalmıştı. Bicar tedip harekâtına sahne olan mıntıka yer olarak; kuzeyde Muratsuyu, doğuda Sarum havzası, güneyde Silvan-Hazro-Eğil ve batıda Eğil'den yine Muratsuyu'na uzanan hattın teşkil ettiği çerçeve içinde kalan bölge; Çotela, Arşik, Lis, Cibir, Faso ve Miri İsmail gibi rakım olarak yüksek derin vadi ve ormanlarla kaplı bir arazi idi.

Bu sarp araziye sığınan asiler tedip harekâtının sonlanmasının ardından civar köylere baskın yapmak, hayvan çalmak, yol kesmek, kervan soymak, postalara saldırmak gibi hal ve hareketlerde bulunmaya başlamışlardı. İşte bu asayişsizlik ve devlet otoritesini sarsan durumu ortadan kaldırmak için 3. Ordu Müfettişliği ilk olarak 7. Kolordu Komutanı General Nazmi'yi (Solok) ardından da Haziran 1927'de Elâziz ve Havalisi Komutanı Albay Mustafa'yı (Muğlalı) bölgeye gönderdi.

Albay Mustafa, bölgede 34 gün sürecek olan bir inceleme gezisi yaptı. Silvan, Lice, Bicar, Genç, Çapakçur ve Palu bölgelerinde 20’ye yakın asi reisinin faaliyette bulunduğunu tespit etti.

Tespit ve hazırlıkların ardından tedip harekâtına 7. ve 8. Kolordudan alayların yanı sıra eskiden beri Hükûmete sadakati ve bağlılıkları ile tanınmış bazı yerli şahısların meydana getirdikleri milis teşkilatlar da katılmıştı. Harekâtta, asiler çevrelenecek ve sonradan bu çember yavaş yavaş daraltılarak bunlar tamamıyla imha edilecekti. Ancak arazinin geniş ve önemli bir kısmının dağlık bulunması bu işi zorlaştırmıştır. Yaklaşık bir ay süren tedip harekâtı sırasında raporlara göre yakılan köy sayısı 280, etkisiz hale getirilen eşkıya ile bunlara mensup şahıs sayısı da 2.000'i aşmıştı.84

6. Savur Tenkil Harekâtı (13 Mayıs-11 Haziran 1930)

Doğu'da birbiri ardına çıkan ayaklanmalar ve eşkıya faaliyetleri memleketin asayişini bozmaktaydı. Huzur ve sükûnu bozan bu tür durumlar mahallinde yakinen takip edilmekteydi.

Örneğin Urfa Valisi Ethem Bey (Aykut), 25 Şubat 1929 tarihinde Dâhiliye Vekili Şükrü Bey’e (Kaya) gönderdiği telgrafta Ramazan'ın 27. günü Kürtçüler tarafından bir ayaklanma hareketi yapılacağını belirtmişti. Bu ayaklanmada Suriye Arappınar'daki Şahin zadeler, batıdan asker sevkine mâni olmak için tren hattını tahrip edecekti. Şahin zade Mustafa ve adamları çöle çıkmak üzere çadır ve saire levazımını ikmal etmekteydi.85

Dâhiliye Vekâleti, 1930 yılı başlarında bu gelişmelerin siyasi hedeflere yönelme ihtimali taşıyıp taşımadığını Doğu illerine ve Elâziz, Urfa, Bitlis, Hakkâri, Diyarbekir, Siirt, Mardin, Van ve Bayazıt illerinden oluşan Birinci Umumi Müfettişliğe86 sordu. Bayazıt, Mardin, Muş,

84 Age, s.236-242.

85 BCA, BMGM Kataloğu, Fon:30 10 0 0 Yer:112 13 758.

86 Türk idare tarihinde 1927-1952 yılları arasında 25 yıl boyunca Umumi Müfettişlikler teşkilatı var olmuştur. Bu süreçte beş Umumi Müfettişlik Teşkilatı kurulmuştu. Bunlardan birincisi 1927 yılında Doğu vilayetlerinde, ikincisi 1934 yılında Trakya'da, Üçüncü ve Dördüncü Umumi Müfettişlikler 1935 ve 1936 yıllarında yine Doğu vilayetlerinde, Beşincisi ise 1947 yılında Güney vilayetlerinde kurulmuştu. Bu teşkilatlar bulundukları bölgelerde asayişi sağlamanın yanı sıra tüm devlet işlerinin teftişi, kanun ve nizamların uygulanmasına nezaret, müşterek, sistemli bir idare ve kalkınma temini gayesiyle kurulmuştu. Bkz. Abidin Özmen, "Genel Müfettişlikler Hakkında Bir Düşünce", İdare Dergisi, (Ocak-Şubat 1947), 184: s. 238-239; Serap Taş, Umumi Müfettişlikler, Anadolu Üniversitesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 1997; Hüseyin Koca, Yakın Tarihten Günümüze Hükûmetlerin Doğu-Güneydoğu Anadolu Politikaları, Mikro Yayınları, Konya, 1998; Cemil Koçak, Umumi Müfettişlikler, İletişim Yay., İstanbul, 2011.; Murat Burgaç, Türkiye’de Umumi Müfettişliklerin Kurulması ve Trakya Umumi Müfettişliği, Atam Yayınları, Ankara, 2013; Köse, a.e.t, s.

241-270).

(12)

Cumhuriyet'in İlk On Yılında Doğu Vilayetlerinde Emniyet ve Asayişi Sağlama Faaliyetleri

1270

Volume 12 Issue 3

June 2020

Elâziz, Urfa, Hakkâri, Diyarbekir ve Siirt vilâyetlerinden alınan cevaplarda bölgede Kürtçü bir ayaklanmaya pek ihtimal verilmese de uyanık davranılması gerektiği kanaati paylaşılmıştı.

Birinci Umumi Müfettiş ise, “Müfettişlik bölgesinde genel bir ayaklanma %20 ihtimal dâhilinde bile değil iken bu ihtimalinde daima göz önünde bulundurularak hazırlıkların yapılması gerekmektedir" görüşünü Ankara'ya bildirmişti. 7. Kolordu Komutanlığı, son aylarda alınan haberlerden hareketle hariçteki Kürt istiklâlini kendine ideal edinen Hoybun ve Ermeni Taşnak Cemiyetinin birleşip İngiliz ajanlarının da desteğini alarak bir ayaklanma ile Kürt özerkliği veya bağımsızlığı yolundaki faaliyetlerini artırdığını, ayrıca senelerdir birbirine düşman olan aşiret reisleri ve ağaların barıştıklarını bildirmişti. İlgili makamlardan vaziyete ilişkin alınan bu görüşlerin ardından Genelkurmay Başkanlığının aldığı bütün tedbirlere rağmen bölgede asi şekavet olayları87 devam ediyordu.

Mayıs 1930 ortalarında da Savur ve Midyat bölgeleri dâhilinde sırasıyla Hırbatan, Han Hasso, Savayıç köylerinde ve Cizre'nin bazı köylerinde asker ve jandarmaya karşı tecavüzler yapılmıştı. En son 13 Mayıs'ta Savur'un 22 km. doğusundaki Batuş köyünde çıkan bir adi olayı teskine giden jandarmaya bu köyden eli silah tutan 100 kadar asi ateşle karşılık vererek firar etmişti. Ortaya çıkan bu olay sonrasında bölgede asayişin yeniden sağlanması için harekât zorunlu hale geldi. Harekâtın sevk ve idaresi 2. Tümen Tugay Komutanı Albay Salih'e verildi.

Savur bölgesinde yapılması kararlaştırılan harekât, 26 Mayıs 1930 günü başlatıldı. 11 Haziran’a kadar devam eden harekâtta muhtelif cinste 503 silah toplanmıştı.88

7. Oramar Ayaklanması (16 Temmuz-10 Ekim 1930)

Oramar ayaklanması başlamadan önce askeri birlikler Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da bir yandan Zilan ve Ağrı bölgelerinde çıkan ayaklanmaları bastırmaya çalışırken diğer taraftan Diyarbekir, Silvan, Sason, Lice, Çapakçur, Garzan ve Muş bölgelerinde de eşkıyalıkla karışık Kürtçülük kışkırtmalarıyla mücadele etmekteydi.

İran, Irak ve Suriye'ye hâkim olan İngiliz ve Fransızların kışkırtmasıyla hem bu ülkelerdeki hem de Türkiye'deki aşiretler, Kürtlük davası için kışkırtılarak silahlandırılıyor ve merkezi Ağrı olan Kürt ayaklanmasının bütün Doğu illerine yayılması isteniyordu.89

Bu aşiretlerden biri de Irak'ta yaşayan Barzan aşiretiydi. Dâhiliye Vekili Şükrü Bey'in C.H.F. Umumi Kâtibi Saffet Bey'e gönderdiği yazıda, Irak topraklarında bulunan Barzan şeyhinin 22 Haziran 1930'da 200 kadar adamıyla Şemdinan'ın hudut üzerindeki Oramar nahiyesine taarruz ettiği bildirilmişti. Saldırganlar oradaki hudut bölüğünü sarsalar da bölüğün müdafaası neticesinde başarısız olmuşlardı. Saldırganları Barzan şeyhinin kâtibi Şeyh Yusuf kumanda etmekteydi.90

Şeyh Barzan'ın bir diğer teşebbüsü 16 Temmuz'da olmuştu. Şeyh Barzan, sınırı ihlalle yurda girdikten sonra 21 Temmuz'da Oramar Sınır Bölük Komutanlığına 500 kişilik kuvvetle saldırmıştı. Saldırının birinci safhası Oramar-Şat-Mendinan-Herki bölgelerinde yaşanmıştı.

Bölge, rakımı 2000-3500 metre arasında yolsuz olup oldukça sarp bir araziydi. Arazinin sarplığından dolayı takviye birlikler bölgeye ulaşmada geç kaldıkça asiler de bu fırsatı değerlendirmiş ve bölgedeki aşiret ağalarına din uğruna çalıştıkları yolunda propaganda yapmışlar ve Hakkâri ili içlerine de girmeye çalışarak köylüleri Hükûmete karşı ayaklanmaya

87 Devletin gözünde mal gasp etmek, ev, çiftlik, ağıl, köy basmak, adam öldürmek, yollarda ve kırlarda soygunculuk yapmak veya adam kaldırmak gibi fiiller şekavet yani eşkıyalık bu işi yapanlar da şaki yani eşkıya olarak nitelendirilmekteydi. Bkz. TBMM Zabıt Ceridesi, İkinci Devre, Birinci İçtima Senesi, 38. İçtima: s. 757-797.

88 Hallı, age, s. 271-286.

89Saygı Öztürk, a..g.e., s. 2-6.

90 BCA, CHP Kataloğu, Fon:490 1 0 07 Yer: 1 4 4.

(13)

Resul Köse

1271

Volume 12 Issue 3

June 2020

çağırmışlardı. Ayrıca Şemdinan merkez ve köyleri de bu ayaklanmaya katılırken Şemdinan ile Oramar arasında bulunan ve tamamen silahlı olan Herki ve bunun güneyindeki Cirgi aşiretleri de ayaklanmaya karışmış, Binavikli Ahmet ve Sikanlı Hacı İbrahim de Barzani eşkıyasına katılmıştı. 26 Temmuz 1930'da, Oramar'daki mahsur bölüğü kurtarmak için Baştazin, Çal ve Alamon hudut bölükleri ile Ferhat Ağa ve Kerim Ağa milisleri Çölemerik Hudut Alay Komutanlığının emrine verilmiş ayrıca 3. Tayyare Tabur Komutanlığı da bu ayaklanmada görevlendirilmişti. 28 Temmuz'da karadan ve havadan başlatılan taarruz akşam sonuç vermiş ve eşkıya Oramar'dan sınırın diğer tarafına atılmıştır. Yedi günden beri muhasara altında kalmış olan bölük bu süre zarfında dört şehit dörtte yaralı vermişti. Bu olayın ardından Doğu illeri yönetiminden sorumlu Birinci Umumi Müfettiş İbrahim Tali Bey, Genelkurmay Başkanlığına yazdığı yazıyla hudutlar dışındaki birtakım teşekküllerin, hudutlarımızın savunma bakımından zayıf ve de ulaşımın zor olduğu yerlere sürekli saldırılar düzenleyerek bu bölgeler halkını din istismarı ile devlet aleyhine kışkırtmakta olduklarının bir kez daha Oramar olayı ile görüldüğünü belirtmişti. O'na göre bu Oramar olayı geçici bir olay değildi. Şeyh Barzan, kuvvetleriyle Beytüşşebap ve daha sonra Pervari, Şırnak, Cizre bölgelerine de saldırı düzenleyebilirdi. Yine bu saldırılarda fırsattan istifade Nasturiler de isyana kalkışabilirdi. Bu değerlendirmeler sonrası İbrahim Tali Bey, Doğu'dan gelecek bu saldırının Batı'ya yayılmaması ve de Suriye'den asi aşiret reislerinin kuzeye saldırmamaları için Siirt bölgesinde asker miktarının artırılmasını istemişti. Ancak Genelkurmay Başkanlığı Doğu bölgeleri için 7.

Kolorduya bağlı olarak bölgede görev yapan 15. Dağ Alayından başka ayrıca bir kuvvet bulundurmayı gerekli görmemişti. Bu tedbirler düşünülürken İbrahim Tali Bey haklı çıkmıştı.

Barzani eşkıyası 31 Temmuz 1930'da iki koldan tekrar saldırmıştı. Bu saldırı, Molla Mustafa komutasında 200 kadar Barzani eşkıyasının ilk olayda askerlere yardım eden Doskili Ferhat Ağa'ya saldırı girişimiydi. Yüzbaşı Mehmet Ali komutasındaki birlikler sayesinde eşkıya uzaklaştırıldı. Diğer olay, Barzani eşkıyasından 150-200 kadar bir eşkıya grubunun Baştazin'i işgal edip Gevar'ı ele geçirme isteğiydi. Genelkurmay Başkanlığının 2 Ağustos 1930'da vermiş olduğu emir gereğince hava destekli mücadelede eşkıyalar Baştazin'i boşaltarak güneye doğru çekilmişti. 29 Ağustos 1930'a kadar aralıksız devam eden bu olaylar ile harekâtın ilk safhası sonlanmış oldu.91

Harekâtın ikinci safhasında, Türkiye ile Irak sınır bölgesinde yaşayan asi aşiretleri kontrol altına almak için Başkale ile Saray arasındaki Merziki ve Milan aşiretlerinin daha sonra da Şemdinan ve Oramar bölgelerindeki eşkıyanın tedibi görevi 7. Kolorduya verildi. Plana göre Çölemerik, Oramar ve Şemdinan bölgelerinde harekât yapılacaktı. Van Hudut Komutanlığı emrinde 3 bölgede 3 ayrı grup tarafından 27 Eylül'de başlatılan tedip harekâtında Oramar ve Zinebar Gediği ve Keletan civarında rastlanılan eşkıya grupları birliklerin taarruzuna karşı koyamayıp Irak'a iltica ettiler. Dâhildeki eşkıyalar ise Hükûmetten af talebinde bulundukları için harekât 10 Ekim'de sonlandırılmıştır.92

Ancak harekât bu tarihte her ne kadar sonlandırılmış olsa da asiler devamlı surette sınırı aşarak karakollara ve hükûmet taraftarı aşiretlere saldırmaktaydı. Birinci Umumi Müfettişlik tarafından hazırlanan asayiş raporlarında da bu durum açıkça görülmekteydi. 29 Ekim 1930'da Oramarlı asiler tarafından Baştazin'deki jandarma nöbetçilerine taarruz edilmiş ve yetişen karakol efradıyla yaşanan çatışmada asiler püskürtülmüştü. 30 eşkıyadan ibaret olan bu asiler, Ferhat ağa milislerine de taarruz etmişlerse de mukabele üzerine firar etmişlerdi. Yine eşkıyalar 2 Kasım 1930 akşamı Gevar ovasının batısında Kerim Ağa'nın Bilyis, Amur ve Şatak köylerine tecavüz ederek 9 adam, 4 silah ve birçok eşya alarak götürmüşlerdi. Eşkıya sayısının 400 kişi

91 Hallı, age, s. 309-312.

92 Age, s. 312-317.

Referanslar

Benzer Belgeler

Our aim was to demonstrate choroidal anatomy by measuring the subfoveal choroidal thickness (SFCT), choroidal pulsatile blood flow by measuring ocular pulse amplitude (OPA), and

ANNEMİ BEKLİYORUZ BİRKAÇ. GUN

En genel anlamıyla cumhuriyet, “egemenliğin bir kişi veya bir zümreye ait olmayıp, toplumun tümüne ait olduğu devlet şekli” olarak tanımlanmaktadır..

A similar approach has been used in the presence of bound template to modify the binding site distribution in favour of the higher affinity sites by selective poisoning of

Bu makalede, bilhassa zorunlu göçe giden süreçte ve hadisenin yaşandığı dönemde Doğu Anadolu Bölgesi’nde Osmanlı yöneticilerinin jandarma öncülüğünde almış

1923 yılında ku- rulduğunda toplumdaki farklılıkları kültürel bir zenginlik olarak gören Türkiye Cumhuriyeti’nde, 1925 yılında gerçekleşen “Şeyh Sait

Cumhuriyetin ilânını takip eden ilk yıllarda Türkiye’deki belli başlı sanayi kolları yün sanayii, ipekli, mensucat, balıkçılık, un fabrikaları,

1950 yılında, Bayındırlık Bakanı tarafından, Cumhuriyet döneminde devlet tarafından 3644 kilometre demiryolu inşa edildiği, satın alınanlarla birlikte toplam