Mayıs 2000 13
Günümüzden yaklaşık 65 milyon yıl önce, dinozorları yeryüzünden si-len olay Meksikalılar’a yaramış gibi görünüyor. Meksika Körfezi’nde, Yu-katan’a düşen bir göktaşı, dünya ikliminde önemli de-ğişimlere yol açmış, bu dev sürüngenleri ortadan kaldır-mıştı. Ancak, Meksika’nın petrol gelirinde bu göktaşının önemli payı olduğu ortaya çıktı.
Günde 1,2 milyon varil petrolün çıkarıldığı Cantarell
bölgesi, Meksikanın en
önemli petrol kaynağı. Bura-daki petrolün kaynağı yakla-şık 150 milyon yıl öncesinin organik çökeltilerine dayanı-yor. Göktaşı, Canterall’ın yaklaşık 350 km
uzaklığında-ki sığ sulara düştüğünde, çok büyük tsunamilere yol açarak, bu çökeltile-rin üzeçökeltile-rinin yaklaşık 300 metre ka-lınlıkta kireçtaşıyla örtülmesine yol
açmış. Daha sonra, göktaşının çarp-manın etkisiyle fışkırttığı madde bu-nun üzerine çökmüş.
O zamandan bugüne kadar geçen sürede, birtakım kimyasal
tepkimelerne, kireçtaşı,
magnezyumca zengin, daha gözenekli bir yapıya sahip olan dolomite dönüşmüş. Yeraltındaki basınç ve sıcak-lık yardımıyla, burada bulu-nan organik madde, yaklaşık 15 milyon yıl önce petrol ya-taklarını oluşturmuş. Çarpış-manın yardımıyla oluşan petrol yatakları, ülkenin pet-rol üretiminin yaklaşık üçte birini oluşturuyor. Ayrıca, bu bölgede, çok daha fazla pet-rol bulunduğu sanılıyor.
New Scientist, 15 Nisan 2000
Dinozorlara Karşı Petrol
Antik Orta Doğu’da yapılıp ya-pılıp yeniden yok olan tarihi Me-giddo kentinin kötü kaderi, zalim düşmanları çeken zenginliği yerine, kenti ilk kuranların farkında bile ol-madıkları bir yanlıştan kaynaklanı-yor olabilir. Stanford Üniversitesi yerbilimcilerinden Amos Nur’a gö-re, Mısır’ı, Mezopotamya’ya bağla-yan yol üzerindeki stratejik kale-kent, "Orta Doğu’nun San Andreas Fayı" üzerinde kurulu. Kent, 2000 yıl içinde 30 kez yıkılıp, yeniden kurulmuş. Araştırmacılara göre bu döngü, bronz çağı uygarlığının çök-mesine yol açmış olabilir. Nur, "isti-lacıların kente bir miktar zarar ver-diklerinden kuşku yok, ama asıl yı-kım depremlerden kaynaklanmış olmalı" diyor. "Aksi halde istilacılar neden kentin duvarlarını, ahırlarını, kapılarını yerle bir edip sonra he-men bunları yeniden inşa etmeye koyulsunlar?"
Kentte yıkımın ölçüsü öyle bo-yutlara varmış ki, bugün İncil’de geçen adı "Armageddon" Batı’da hâ-lâ kıyamet anlamına gelen bir de-yim olarak kullanılıyor.
New Scientist, 22 Nisan 2000
Soyları tükenmek üzereyken ko-ruma altına alınıp yurtlarının dışında üretilen dev kaplumbağalardan bi-nincisi de bu Mart sonunda Galapa-gos adalarına geri götürülerek doğa-ya bırakıldı.
Pasifikteki ünlü takımadada yer alan Espanola adasında yaşayan dev kaplumbağaların G e o c h e l o n e e l e
p-hantopus hoodensis sayısı, yüzyıllar
boyunca insanların ve onlar tarafın-dan adaya sokulmuş başka hayvan türlerinin uyguladığı katliam nede-niyle 1963 yılında yalnızca 14’e in-miş ve hayvanlar üreme içgüdülerini yitirmişlerdi. Aynı yıl başlatılan bir koruma programı çerçevesinde ada da bulunabilen kaplumbağalar top-lanmış ve başka bir adada kurulan üretme çiftliğinde çoğaltılarak yeni-den doğal ortamlarına geri döndürül-meye başlanmıştı.
Galapagos adalarının önemi, kara-dan çok uzaklarda olduklarınkara-dan uzun süre üzerlerinde yaşayan canlı türlerinin, binyıllar boyunca değişen çevre koşullarına uymak için uğradık-ları değişimlerin izlenmesine olanak sağlayan bir doğal laboratuvar olarak kalmaları. Charles Darwin, Beagle araştırma gemisiyle çıktığı yolculukta
bu adalara uğramış ve evrim kuramıy-la ilgili öngörülerini burada yaptığı gözlemlere dayandırmıştı.
Dev kaplumbağaların yeniden üretilmesi programını, gene Galapa-gos’lardaki Santa Cruz adasında bu-lunan Charles Darwin Araştırma Enstitüsü yürütüyor. Enstitünün gündeminde, adadaki öteki kaplum-bağa türleri için de yeni bir koruma programı başlatmaya hazırlanıyor.
Nature, 30 Mart 2000