• Sonuç bulunamadı

TORONTO ZİRVESİ LİDERLER BİLDİRİSİ (26-27 Haziran 2010)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TORONTO ZİRVESİ LİDERLER BİLDİRİSİ (26-27 Haziran 2010)"

Copied!
26
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TORONTO ZİRVESİ LİDERLER BİLDİRİSİ (26-27 Haziran 2010)

Giriş

1. G-20’nin uluslararası ekonomik işbirliğinde temel forum olma sıfatını aldıktan sonraki ilk zirve toplantısını Toronto’da gerçekleştirmiş bulunuyoruz.

2. Küresel ekonomik krizle mücadelede gösterdiğimiz başarıya dayanarak, kaliteli istihdama dayalı büyümenin tam olarak yeniden sağlanması, finansal sektörün reformu ve sağlamlaştırılması ve güçlü, sürdürülebilir ve dengeli küresel büyümenin sağlanması için bundan sonra atmamız gereken adımlar üzerinde mutabık kaldık.

3. Çabalarımız bugüne kadar olumlu sonuçlar verdi. Benzeri görülmemiş ve küresel ölçekte eşgüdümle belirlenmiş olan mali ve parasal genişleme politikaları, özel talebin ve kredi akışının toparlanmasında temel rol oynamaktadır. Finansal sistemimizin sağlamlığını ve istikrarını artırmak için güçlü adımlar atıyoruz. Uluslararası finansal kuruluşların önemli ölçüde artan kaynakları, krizin dünyanın korunmaya en muhtaç kesimleri üzerindeki etkilerinin kontrol altına alınmasına ve istikrarın sağlanmasına yardımcı olmaktadır.

Tamamlanması gerekli olan ve halen devam eden yönetişim ve idare reformları da söz konusu kuruluşların etkinliğini ve ihtiyaca cevap verme kapasitelerini güçlendirecektir.

Korumacılığa karşı olan güçlü taahhüdümüzü başarıyla muhafaza ettik.

4. Ancak, ciddi zorluklar halen mevcuttur. Birçok ülkede büyüme oranları eski seviyesine dönmesine rağmen, ekonomik canlanma istikrarsız ve kırılgan bir seyir izlemekte, işsizlik oranları oldukça yüksek seviyelerde seyretmekte ve krizin toplumsal etkisi hala derin bir şekilde hissedilmektedir. Ekonomik canlanmanın güçlendirilmesi temel önem arz etmektedir. Canlanmanın sürdürülmesi için, özel talebin güçlendirilmesini sağlayacak şartları oluşturmaya çalışırken, mevcut genişletici politikaları uygulamaya da devam etmeliyiz. Aynı zamanda, son gelişmeler, sürdürülebilir bir kamu maliyesinin önemini ve bunu sağlamak için ülke koşullarına göre değişen güvenilir, uygun zamanlı ve büyüme-dostu planların hayata geçirilmesine duyulan ihtiyacı ortaya koymaktadır.

Ciddi kamu maliyesi sorunları olan ülkelerin mali uyum planlarını hızlandırmalarına ihtiyaç bulunmaktadır. Küresel ekonomik büyümenin sürdürülebilir bir yolda ilerlemesini teminen bu adımlara küresel talebin yeniden dengeye oturtulması yönündeki çabalar eşlik etmelidir. Finansal kuruluşların bilanço yapılarının güçlendirilmesi ve şeffaflığının artırılması, kredi imkanlarının desteklenmesi ve reel ekonomiyi de kapsayacak şekilde büyümenin hızlandırılması için finansal sistemin onarılması ve reforme edilmesi alanında daha fazla ilerleme kaydedilmesi gerekmektedir.

Vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına cevap verecek daha iyi düzenlenmiş ve daha sağlam bir finansal sistem kurmak için yeni adımlar attık. Uluslararası finansal kuruluşların reformlarının tamamlanmasına da acil ihtiyaç vardır.

5. Güçlü bir istihdam artışı yakalamanın ve başta toplumun korunmaya en muhtaç kesimleri olmak üzere vatandaşlarımıza sosyal koruma sağlanmasının önemini dikkate alarak, Nisan 2010’da bir araya gelen Çalışma Bakanlarımızın önerilerini ve OECD işbirliğiyle Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından hazırlanan eğitim stratejisini memnuniyetle karşılıyoruz.

(2)

6. Taahhütlerimizin sorumluluğunu üstlenmeye kararlıyız. Ekonomi Bakanlarımızı ve yetkililerimizi, bu taahhütleri, anlaşmaya varılan takvim içinde bütünüyle uygulamak için gerekli tüm adımları atmak üzere görevlendirdik.

Güçlü, Sürdürülebilir ve Dengeli Büyüme Çerçevesi

7. G-20’nin ana önceliği ekonomik toparlanmayı korumak ve güçlendirmek; güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümenin temelini atmak ve finansal sistemlerimizi risklere karşı sağlamlaştırmaktır. Bu kapsamda, bir çok G-20 ülkesi tarafından talebi artırmak ve büyümeyi yeniden dengelemek, kamu maliyesini güçlendirmek ve finansal sistemlerimizi daha dayanıklı ve şeffaf hale getirmek amacıyla atılan adımları ve ortaya konulan taahhütleri memnuniyetle karşılıyoruz. Bunlar, daha önceki adımlarımızın üzerine inşa edilmiş olup, kolektif refahımıza yapılan önemli bir katkıyı temsil etmektedir. Ekonomik büyümeyi güçlendirmek, güçlü ve kalıcı toparlanmayı sağlamak için işbirliği yapmaya ve uygun adımları atmaya devam edeceğiz.

8. Politika adımlarımızın kolektif tutarlılığını değerlendirmek ve politika çerçevelerimizi güçlendirmek suretiyle ortak amaçlarımızı gerçekleştirmenin yolu Pittsburgh’ta başlattığımız Güçlü, Sürdürülebilir ve Dengeli Büyüme Çerçevesidir.

9. Karşılıklı Değerlendirme Sürecimizin ilk aşamasını tamamladık ve daha iyisini yapabileceğimiz sonucuna vardık. IMF ve Dünya Bankası, daha iddialı politika reformlarını içeren bir yolu seçmemiz halinde orta vadede;

 küresel hasılanın yaklaşık 4 trilyon ABD Doları daha yüksek olacağını,

 on milyonlarca kişiye ilave istihdam yaratılacağını,

 Daha fazla insanın yoksulluktan kurtarılacağını ve

 küresel dengesizliklerin önemli ölçüde azaltılacağını, tahmin etmektedir.

En yoksul ülkelerde yaşayanlar da dahil bütün vatandaşlarımızın hayatlarını iyileştirmek üzere atabileceğimiz en önemli adım küresel büyümeyi sürdürülebilir bir biçimde artırmaktır.

10. Toparlanmayı sürdürmek, istihdam yaratmak ve daha güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümeyi gerçekleştirmeyi teminen uyumlu adımlar atmayı taahhüt ediyoruz. Bu adımlarımız, ülkelerin durumlarına göre şekillendirilecek ve farklılaşacaktır. Bugün aşağıdaki hususlarda karara vardık:

 Gelişmiş ülkelerde genişleyici maliye politikasının sürdürülmesi ve büyüme dostu bir mali uyumu gerçekleştirmek üzere önümüzdeki dönemde uygulanacak planların açıklanması. Toparlanmayı sürdürmek, yeni şoklara karşı esneklik sağlamak, yaşlanan nüfusa yönelik sorunları karşılayacak kapasiteye sahip olmak ve gelecek nesillere kamu açığı ve borç mirası bırakmamak için sağlam kamu finansmanı önem taşımaktadır. Mali uyum süreci, özel talepteki toparlanmayı sürdürmek amacıyla dikkatli bir biçimde ayarlanmalıdır. Birçok büyük ekonomideki eşzamanlı mali uyumun ekonomik toparlanmayı olumsuz etkilemesi riski bulunmaktadır. Diğer taraftan, gerektiğinde mali uyuma gidilmemesi halinde güvenin azalması ve büyümenin engellenmesi riski mevcuttur. Bu dengeyi yansıtacak şekilde, gelişmiş ekonomiler 2013 yılına kadar mevcut kamu açıklarını en azından yarıya indirmeyi ve kamu borcu/GSYH oranlarını 2016’ya kadar

(3)

istikrara kavuşturmayı veya düşürmeyi taahhüt etmektedirler. Japonya’nın kendine özgü koşullarını dikkate alarak, Japon hükümetinin büyüme stratejisi ile birlikte son dönemde açıkladığı mali uyum planını memnuniyetle karşılıyoruz.

Kamu maliyesinde ciddi sorunlarla karşı karşıya olan ülkelerin mali uyumun hızını artırmaları gerekmektedir. Mali uyum planları, güvenilir olacak, net bir biçimde kamuya açıklanacak, ulusal koşullara göre çeşitlendirilecek ve ekonomik büyümeyi destekleyecek önlemlere odaklanacaktır.

 Bazı yükselen piyasa ekonomilerinde sosyal güvenlik ağlarının güçlendirilmesi, kurumsal yönetim reformlarının ilerletilmesi, finansal piyasaların geliştirilmesi, altyapı yatırımları ve kur esnekliğinin artırılması;

 Tüm G-20 üyelerinde büyümeyi sürdürmek ve artırmak üzere yapısal reformlar gerçekleştirilmesi ve

 Küresel talebin dengelenmesinde daha çok ilerleme kaydedilmesi.

Para politikası, fiyat istikrarını sağlamaya ve bu suretle toparlanmayı desteklemeye devam edecektir.

11. Cari açık veren gelişmiş ülkeler, piyasalarının dışa açıklığını koruyup, ihracatta rekabet edebilirliklerini geliştirirken tasarruflarını artıracak önlemler almalıdır.

12. Cari fazla veren ülkeler, dış talebe bağımlılıklarını azaltacak ve büyümede yerel kaynaklara daha çok odaklanacak reformlar yapacaktır.

13. Gelişmişlik farklılıklarını azaltmayı ve politikalarımızın düşük gelirli ülkelere olan etkisini dikkate almayı taahhüt ediyoruz. Hem kamu hem de özel sektör kaynaklarından sağlanan kalkınma finansmanını teşvik eden yeni yaklaşımlar da dahil olmak üzere kalkınma finansmanını desteklemeye devam edeceğiz.

14. Bu önlemlerin ulusal düzeyde uygulanması ve tek tek ülkelerin kendine özgü koşullarına göre şekillendirilmeleri gerektiğinin bilincindeyiz. Bu süreci kolaylaştırmak amacıyla ülke bazındaki istişari karşılıklı değerlendirme sürecimizin ikinci aşamasının ulusal ve Avrupa Bölgesi düzeyindeki öneriler çerçevesinde yürütülmesi ve güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümeye ulaşmak için her birimizin gerekli ilave tedbirleri açıklaması hususunda anlaşmaya vardık.

Finansal Sektör Reformu

15. Ekonomilerimizin ihtiyaçlarına hizmet eden, ahlaki tehlikeyi azaltan, sistemik riskin birikimini sınırlayan güçlü ve istikrarlı bir ekonomik büyümeyi destekleyen daha dayanıklı bir finansal sistem inşa ediyoruz. İhtiyati denetimi güçlendirmek, risk yönetimini geliştirmek, şeffaflığı teşvik etmek ve uluslararası işbirliğini artırmak suretiyle küresel finansal sistemi güçlendirdik. Önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Avrupa İstikrar Mekanizması ve İmkanı’nın tamamen uygulanmasını, AB’nin Avrupa bankaları için devam etmekte olan stres testlerinin sonuçlarının yayımlanması kararını ve ABD’nin finansal reform yasasını memnuniyetle karşılıyoruz.

16. Ancak daha yapılması gereken çok iş bulunmaktadır. Bu kapsamda, finansal sektörü reforme etmek için Vaşington, Londra ve Pittsburgh Zirveleri’nde verilmiş taahhütleri, kararlaştırılmış ve hızlandırılan süreler içinde gerçekleştirmek üzere birlikte hareket etmeye söz veriyoruz. Yeni düzenlemelere geçiş süreci, reformların gelişmiş ve yükselen ekonomiler üzerindeki toplam makro ekonomik etkilerini dikkate alacaktır. Aldığımız

(4)

kararların bütünüyle uygulanmasını sağlamak amacıyla uluslararası değerlendirme ve karşılıklı gözden geçirme süreçlerine yönelik taahhüdümüze bağlıyız.

17. Reform gündemimiz dört ana başlıktan oluşmaktadır.

18. İlk ana başlık, güçlü düzenleme çerçevesidir. Basel Bankacılık Denetim Komitesi’nin (BCBS) banka sermayesi ve likiditesi için yeni bir küresel düzene geçiş çalışmalarındaki ilerlemesini değerlendirdik. Basel Bankacılık Denetim Komitesi’nin söz konusu çalışmalarını destekliyor ve memnuniyetle karşılıyoruz. Bankacılık sistemlerimizin dayanıklılık seviyesini ciddi derecede yükseltecek reformlarda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Yeni düzenlemeler tamamen uygulandığı zaman, sermaye miktarı ciddi bir şekilde artacak ve sermaye kalitesi de önemli bir şekilde iyileştirilecektir. Bu, bankaların son finansal krizle birlikte meydana gelen büyüklükteki baskılara olağanüstü hükümet desteği olmadan karşı koymasını sağlayacaktır. Seul Zirvesinde, yeni sermaye çerçevesi üzerinde anlaşmaya varılmasını destekliyoruz. G-20 üyelerinin tamamı yeni standartları kabul edecektir. Yeni standartların, ekonomik toparlanmanın sürdürülmesi ile uyumlu olacak ve piyasa bozulmalarını sınırlayacak şekilde aşamalı olarak ve Finansal İstikrar Kurulu (FSB) ve BCBS’nin makro ekonomik etki analizi çerçevesinde belirlenecek geçiş dönemi ile birlikte 2012 sonu itibariyle tamamen hayata geçirilmesi üzerinde anlaşmaya vardık. Kademeli geçiş düzenlemeleri ülkelerin farklı başlangıç noktalarını ve koşullarını yansıtacak olup, yeni standartlara ilişkin başlangıçtaki farklılıklar ülkeler yeni küresel standarda yaklaştıkça azalacaktır.

19. Finansal piyasa alt yapısını, riskten korunma (hedge) fonları, kredi derecelendirme kuruluşları ve tezgah üstü türev ürünlerin şeffaflığını ve gözetimini iyileştirecek güçlü tedbirlerin uygulanmasını uluslararası düzeyde tutarlı ve ayrımcılıktan uzak bir şekilde iyileştirmek için güçlü tedbirlerin uygulanmasını hızlandırmak suretiyle güçlendirmeyi kabul ettik. Yüksek kalitede gelişmiş tek bir küresel muhasebe standartları seti oluşturulmasının ve finansal sektörde sağlıklı bir maaş ve ikramiye (ücretlendirme) sistemi için FSB’nin ilgili standartlarının uygulanmasının önemini yeniden vurguladık.

20. İkinci ana başlık, etkin denetimdir. Yeni, daha güçlü kuralların daha etkin gözetim ve denetim ile tamamlanması konusunda anlaştık. FSB’yi, başta denetçilerin yetkisi, kapasitesi ve kaynakları ile erken uyarı sistemi de dahil olmak üzere riskin proaktif olarak belirlenmesi ve çözümlenmesi için sahip olunması gereken özel yetkilere ilişkin olanlar olmak üzere gözetim ve denetimin güçlendirilmesine yönelik tavsiyeler içeren bir raporu Ekim 2010’da Ekonomi Bakanlarımıza ve Merkez Bankası Başkanlarımıza IMF ile iştişare halinde sunması hususunda görevlendirdik.

21. Üçüncü ana başlık sistemik öneme sahip kuruluşların çözümlenmesi ve ele alınmasıdır.

Kriz içindeki tüm finansal kuruluşların yeniden yapılandırılmasını veya çözümlenmesini, vergi mükelleflerine maliyet yüklemeden sağlayacak araçlara ve güçlere sahip olduğumuz bir sistem oluşturmak ve uygulamak konusunda taahhütte bulunduk ve söz konusu sistemin uygulanmasına yön verecek ilkeleri kabul ettik. FSB’den Seul Zirvesine kadar, sistemik açıdan önemli kuruluşların çözümlenmesi ve bu kuruluşlarla ilgili problemlerin etkin bir şekilde ele alınması için somut politika önerilerini değerlendirip geliştirmesini istedik. Ahlaki tehlike riskinin azaltılması için; etkin çözümleme araçlarını, güçlendirilmiş ihtiyati ve denetim gerekliliklerini ve temel finansal piyasa altyapılarını içeren bir politika çerçevesine ihtiyaç duyulmaktadır. Finans sektörünün, ortaya çıktığı yerlerde, finansal sistemin tamir edilmesi ya da kurtarma işlemlerinin

(5)

finansmanı amacı ile yapılan devlet müdahalelerine ilişkin tüm maliyetlere adil ve önemli katkıda bulunması gerektiği konusunda uzlaşmaya vardık. Bu amaçla çeşitli politika yaklaşımlarının mevcut olduğunun farkındayız. Bazı ülkeler finansal sektöre ilave vergiler getirmektedir. Diğer ülkeler ise farklı yaklaşımlar benimsemektedir.

22. Dördüncü ana başlık şeffaf uluslararası değerlendirme ve karşılıklı gözden geçirme süreçleridir. IMF ve Dünya Bankası’nın Finansal Sektör Değerlendirme Programına (FSAP) taahhüdümüzü güçlendirdik ve FSB aracılığıyla yürütülen sağlam ve şeffaf karşılıklı gözden geçirme süreçlerini desteklemeyi taahhüt ettik. İşbirliği yapmayan yetki bölgelerini; vergi cennetleri, kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadele ve ihtiyati standartlara uyum konusunda yapılan kapsamlı, uyumlu ve şeffaf değerlendirmeler vasıtasıyla ele alıyoruz.

Uluslararası Finansal Kuruluşlar ve Kalkınma

23. Uluslararası Finansal Kuruluşlar, IMF tarafından 750 milyar ABD Doları, Çok Taraflı Kalkınma Bankaları tarafından ise 235 milyar ABD Doları tutarındaki kaynaklar da dahil olmak üzere kritik önemdeki finansmanı harekete geçirerek finansal ve ekonomik krize karşı küresel çapta alınan önlemlerde merkezi bir rol oynamışlardır. Böylece, küresel işbirliğimizin platformları olan bu kuruluşların değeri ortaya konmuştur.

24. Uluslararası Finansal Kuruluşların gelecekte bizler için daha güçlü ortaklar haline gelmelerini sağlamak üzere itibarlarını, meşruiyetlerini ve etkinliklerini artırmayı taahhüt ediyoruz.

25. Bu amaca yönelik olarak, çok taraflı kalkınma bankaları konusunda Pittsburgh Zirvesi’nde verdiğimiz taahhüdü yerine getirdik. Söz konusu taahhütler, çok taraflı kalkınma bankalarınca sağlanan finansmanı yaklaşık 2 katına çıkaracak şekilde bankaların sermayelerinde yapılan 350 milyar ABD dolar tutarındaki artışı da içermektedir. Söz konusu yeni sermaye, bu kuruluşların daha şeffaf, hesap verebilir ve etkin olmalarının temin edilmesi ve bu kuruluşların, yoksulların yaşam koşularının iyileştirilmesi, büyümenin garanti altına alınması, iklim değişikliği ve gıda güvenliğinin ele alınmasına daha fazla odaklanmalarının sağlanması bakımından süreklilik arz eden ve önemli reformlara dahil edilmiştir.

26. Başta Uluslararası Kalkınma Bankası (IDA) ve Afrika Kalkınma Fonu olmak üzere çok taraflı kalkınma bankaları tarafından sunulan imtiyazlı finansman imkanlarının önemli düzeyde artırılmasının sağlanmasına ilişkin taahhüdümüzü yerine getireceğiz.

27. Gelişmekte olan ülkelerin ve geçiş ülkelerinin Dünya Bankası’ndaki oy gücünü 2008’den bu yana % 4,59 oranında artıracak olan ve banka hissedarlarınca üzerinde mutabakata varılan önemli temsil reformlarını onayladık.

28. 2008 IMF Kota ve Temsil Reformunun onaylanması ve Borçlanma Amaçlı Yeni Düzenlemelerin (NAB) genişletilmesi hususundaki kararlılığımızı ortaya koyduk.

29. Pittsburgh’da verilen taahhütlere uygun olarak, IMF’nin kota reformunu Seul Zirvesi’ne kadar tamamlaması ve buna paralel olarak diğer kurumsal yönetişim reformlarını gerçekleştirmesi için halen gerekli olan önemli düzeydeki çalışmaların hızlandırılması için çağrıda bulunduk.

30. Bugün, tüm uluslararası finansal kuruluşların başkanları ve üst yönetimleri için açık, şeffaf ve liyakate dayalı seçim süreçleri getirilmesi hususunda daha önce vermiş

(6)

olduğumuz taahhüdümüzü genişletiyoruz. Daha kapsamlı reformlar çerçevesinde, seçim süreçlerini Seul Zirvesi’ne kadar güçlendireceğiz.

31. Ekonomi Bakanlarımızı ve Merkez Bankası Başkanlarımızı Seul Zirvesi’nde görüşülmek üzere, küresel finansal güvenlik ağlarını güçlendirmek için politika seçenekleri hazırlamakla görevlendirmek hususunda anlaştık. Hedefimiz daha istikrarlı ve dayanıklı bir uluslararası parasal sistem inşa etmektir.

32. Haiti halkı ile birlikteyiz ve Haiti’nin uluslararası finansal kuruluşlara olan borçlarının tümüyle iptali de dahil olmak üzere ihtiyaç duyulan imar yardımlarını sağlıyoruz. Haiti Yeniden İmar Fonunun kurulmasını memnuniyetle karşılıyoruz.

33. KOBİ Finansmanı Yarışmasını başlattık ve kazanan önerilerin uygulanabilmesi için çok taraflı kalkınma bankalarının güçlü desteği de dahil olmak üzere kaynakları harekete geçirmeyi taahhüt ediyoruz. Finansal hizmetlerin tabana yayılması için yenilikçi bir ilkeler seti geliştirdik.

34. Tarım ve Gıda Güvenliği için Küresel Ortaklığın uygulamasına devam edilmesinde önemli bir adım olan ve gıda güvenliğine yönelik Pittsburgh taahhüdümüz kapsamında yer alan Küresel Tarım ve Gıda Güvenliği Programı’nın (GAFSP) başlatılmasını olumlu karşılıyor, daha fazla katkı yapılması için çağrıda bulunuyoruz. Önümüzdeki dönemde tarımsal yenilikçilik alanında özel sektörü desteklemek üzere yenilikçi, sonuç odaklı mekanizmalar bulmayı taahhüt ediyoruz. L’Aquila İnisiyatifi’nin tam olarak uygulanması ve ilkelerinin hayata geçirilmesi için çağrıda bulunuyoruz.

Korumacılıkla Mücadele ve Ticaret ve Yatırımların Desteklenmesi

35. Küresel ekonomik kriz, yetmiş yıldan fazla bir süredir ticarette görülen en sert düşüşe neden olurken, G-20 ülkeleri pazarlarını ticaret ve yatırımların sunduğu fırsatlara açık tutmayı tercih etmişlerdir. Bu doğru bir seçim olmuştur.

36. Bu bağlamda, yatırımlara veya mal ve hizmet ticaretine yeni engeller konulmasından veya var olan engellerin artırılmasından, yeni ihracat kısıtlamalarından veya Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) ters düşen ihracat teşvik önlemlerinden kaçınılması ve ortaya çıkmaları halinde söz konusu önlemlerin düzeltilmesi yönündeki taahhüdümüzü 2013 yılı sonuna kadar, önümüzdeki üç yıl için olmak üzere yeniliyoruz. Maliye politikası ve finansal sektörü desteklemek amacıyla uygulanan önlemler dahil, yurtiçine dönük politika eylemlerimizin ticaret ve yatırımlar üzerindeki her türlü olumsuz etkisini en aza indireceğiz. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), OECD, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD)’nı; bu konudaki görevleri çerçevesinde, taahhütlerdeki durumu üçer aylık dönemler itibarıyla kamuoyuna raporlamak suretiyle gelişmeleri izlemeye çağırıyoruz.

37. Açık piyasalar, büyüme ve istihdam yaratılmasının desteklenmesi ve “Güçlü, Sürdürülebilir ve Dengeli Büyüme için G-20 Çerçevesi” kapsamındaki hedeflerimize ulaşabilmemiz bakımından çok önemli rol oynamaktadır. OECD, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Dünya Bankası ve DTÖ’yü serbest ticaretin istihdam ve büyüme üzerindeki olumlu etkileri hakkında Seul Zirvesi’ne rapor sunmaları için göreve çağırıyoruz.

38. Bu nedenle, DTÖ Doha Kalkınma Müzakerelerinin, misyonuna uygun ve bugüne kadarki ilerlemeleri esas alacak şekilde bir an önce dengeli ve başarılı bir sonuca

(7)

ulaştırılmasına yönelik desteğimizi yineliyoruz. Temsilcilerimizi tüm müzakere kanallarını kullanmak suretiyle bu hedefi gerçekleştirmeleri ve söz konusu müzakerelerin durumunu ve geleceğini ele alacağımız Seul’de gerçekleşecek bir sonraki toplantımızda sunulmak üzere kaydedilen ilerlemeleri rapor etmeleri yönünde görevlendiriyoruz.

39. Ticaret İçin Yardım konusundaki ivmeyi sürdürmeyi taahhüt ediyoruz. Aynı zamanda, Dünya Bankası ve diğer çok taraflı kalkınma bankaları da dahil olmak üzere uluslararası kuruluşlara, dünya ticaretini canlandırmak üzere ticaretin kolaylaştırılmasının desteklenmesi ve kapasitelerinin artırılması yönünde çağrıda bulunuyoruz.

Diğer Konular ve Önümüzdeki Gündem:

40. Yolsuzluğun piyasa bütünlüğünü tehdit ettiği, adil rekabeti zayıflattığı, kaynak dağılımını bozduğu, kamuoyunun güvenini yok ettiği ve hukuk devletini çürüttüğü hususunda hemfikiriz. Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi’nin (UNCAC) tüm G-20 üyeleri tarafından onaylanmasını ve tam olarak uygulanmasını talep ediyor, diğer ülkeleri de aynısını yapmaya teşvik ediyoruz. UNCAC’ın hükümleri uyarınca, gözden geçirilen hususları tam olarak uygulayacağız. Yolsuzluğun ele alınması konusunda Pittsburgh’dan bu yana kaydedilen ilerlemeye dayanarak, bir Çalışma Grubu kurulmasını kararlaştırdık. Söz konusu Çalışma Grubu, G-20’nin yolsuzlukla mücadele için uluslararası çabalara nasıl pratik ve değerli katkılar yapmaya devam edebileceği ve rüşvetle mücadeleye ilişkin etkin ve güçlü kuralların kabul edilmesini ve uygulanmasını, kamuda ve özel sektörde rüşvetle mücadele edilmesini, yolsuzluğa bulaşmış kişilerin küresel finansal sistemlere erişiminin önlenmesini, vize reddi, sınır dışı etme ve varlık geri kazanımında işbirliğini ve yolsuzluğa karşı çıkan muhbirlerin korunmasını içeren, ancak bunlarla da sınırlı kalmayan önemli alanlarda nasıl öncülük edebileceği hususunda Kore’de liderlerin dikkatine sunulmak üzere kapsamlı tavsiyeler hazırlayacaktır.

41. Yeşil toparlanma ve sürdürülebilir küresel büyüme konusundaki taahhüdümüzü yineliyoruz. Kopenhag Mutabakatı ile ilgili çalışmalarda bulunmuş G-20 ülkeleri, bu anlaşmaya ve söz konusu anlaşmanın uygulanmasına olan desteklerini teyit etmekte olup, diğer ülkelere bu anlaşmaya uymaları yönünde çağrıda bulunuyoruz. Objektif hükümleri ve “ortak ancak farklılaştırılmış sorumluluklar” ile “ilgili kapasiteler” gibi prensipler temelinde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamındaki müzakerelerde yer almayı taahhüt ediyoruz ve Cancun Konferanslarında kapsayıcı bir süreç yoluyla başarılı bir sonuç alınması için kararlıyız. 29 Kasım-20 Aralık 2010 tarihlerinde Cancun’da düzenlenecek olan 16. Taraflar Konferansı’nın (COP 16) evsahipliğini üstlenecek olması dolayısıyla Meksika’ya teşekkür ediyor ve Meksika’nın müzakereleri kolaylaştırmak için gösterdiği çabaları takdirle karşılıyoruz.

Diğer görevlerinin yanında, yenilikçi finansmanın keşfini sağlayan “BM Genel Sekreterinin İklim Değişikliği Finansmanı konusundaki Yüksek Düzeyli Danışma Grubu”nun sonuç raporunu bekliyoruz.

42. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), Petrol İhraç Eden Ülkeler (OPEC), İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ve Dünya Bankası’ndan gelen enerji sübvansiyonlarıyla ilgili raporu takdirle not ediyoruz. Ekonomi ve Enerji Bakanlarının, kırılgan kesimi ve

(8)

bunların kalkınma ihtiyaçlarını dikkate alarak, orta vadede aşırı tüketimi tetikleyen verimsiz fosil yakıt sübvansiyonlarının rasyonel bir hale getirilmesi ve aşamalı olarak kaldırılması için ulusal koşullara dayalı uygulama stratejileri ve zaman çizelgeleri hazırlanması yönündeki çalışmalarından memnuniyet duyuyoruz. Ülkeye özgü stratejilerin sürekli ve tam olarak uygulanmasını teşvik ediyoruz ve önümüzdeki zirvelerde bu taahhüdün yerine getirilmesi yönündeki ilerlemeyi gözden geçireceğiz.

43. Meksika Körfezi’ndeki son petrol sızıntısının ardından denizleri kirlilikten korumak, açık denizde petrol arama ve geliştirme ile ilgili kazaları önlemek ve bu kazaların sonuçlarını bertaraf etmek için, ulaştırma konusunda olduğu gibi en iyi uygulamaları birbirimizle paylaşma ihtiyacını kabul ediyoruz.

44. 2010’un kalkınma konuları bağlamında önemli bir yıl olduğunun farkındayız. 2010 Eylül ayında yapılacak Binyıl Kalkınma Hedefleri (MDG) Yüksek Düzeyli Toplantısı, 2015 yılına kadar MDG’lerin yerine getirilmesi için eylemler üzerinde uzlaşı sağlanması, küresel kalkınma gündeminin ve küresel ortaklığın teyit edilmesi ve en yoksul ülkelerin desteklenmesine yönelik taahhütlerimizin teyit edilmesi için önemli bir fırsat teşkil edecektir.

45. Bu çerçevede en az gelişmiş ülkelerin küresel ekonomik sistemin aktif katılımcıları haline getirilmeleri ve sistemden fayda sağlamaları için bu ülkelerle birlikte çalışılması önem arz etmektedir. Bu doğrultuda, Türkiye’ye Haziran 2011 tarihinde Birleşmiş Milletler En Az Gelişmiş Ülkeler 4. Konferansına ev sahipliği yapma kararından ötürü teşekkür ediyoruz.

46. Küresel Nabız Girişimi’nin ara dönem raporunu memnuniyetle karşılıyor ve raporun güncellenmesini bekliyoruz.

47. Gelişmişlik farkları ile yoksulluğun azaltılması; güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümenin sağlanması ve herkes için daha dayanıklı ve sağlıklı bir küresel ekonominin oluşturulması yönündeki kapsamlı hedefimiz bakımından tamamlayıcıdır. Bu bağlamda, bir Kalkınma Çalışma Grubu kurulması ve bu gruba G-20’nin ekonomik büyümeyi ve dayanıklılığı destekleme yönündeki önlemlere odaklanmasıyla uyum gösterecek şekilde Seul Zirvesi’nde kabul edilmek üzere bir kalkınma gündeminin ve çok-yıllı eylem planlarının değerlendirmesini yapmak üzere görev verilmesi hususunda mutabık kaldık.

48. Gelecek sefer 11-12 Kasım 2010 tarihlerinde Seul/Kore’de buluşacağız. 2011 Kasım ayında Fransa, 2012’de ise Meksika’nın başkanlığında bir araya geleceğiz.

49. Kanada’ya Toronto Zirvesine başarıyla ev sahipliği yapmış olmasından dolayı teşekkür ediyoruz.

(9)

Ek-I

Güçlü, Sürdürülebilir ve Dengeli Büyüme Çerçevesi

1. Vaşington, Londra ve Pittsburg Zirvelerinde mutabakata varılan olağanüstü ve son derece koordineli politika tedbirlerinin bir sonucu olarak, küresel ekonomi beklenenden daha hızlı toparlanmaktadır. Son iki yıldaki kararlı ve benzeri görülmemiş tedbirlerimiz ekonomik daralmayı sınırlamış ve toparlanmayı teşvik etmiştir.

2. Ancak, riskler hala mevcuttur. İşsizlik, pek çok G-20 ülkesinde kabul edilemez ölçüde yüksek düzeydedir. G-20 ülkelerindeki toparlanma; hem gelişmiş ekonomilerin kendi arasında hem de gelişmiş ekonomiler ile yükselen piyasa ekonomileri arasında eşit seviyede değildir. Bu durum, devam eden ekonomik genişleme için risk teşkil etmektedir.

İlave politika tedbirlerinin alınmaması durumunda, küresel dengesizliklerin tekrar artması riski bulunmaktadır. Finansal sektörün iyileştirilmesi ve reformu alanında önemli ilerleme kaydedilmiş olmakla birlikte, finansal piyasalar hala kırılgandır ve kredi akışındaki düzelme hala sınırlı düzeydedir. Bazı ülkelerin büyük mali açıklara ve artan borç düzeylerine ilişkin kaygılar da belirsizliklerin ve finansal piyasalarda dalgalanmaların kaynağı olmuştur.

3. G-20’nin ana önceliği ekonomik toparlanmayı korumak ve güçlendirmek ve finansal sistemlerin risklere karşı daha dayanıklı olmasını sağlamak dahil olmak üzere, güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümenin temelini atmaktır. Bu nedenle, çeşitli G-20 ülkelerinde alınan tedbirleri ve verilen taahhütleri memnuniyetle karşılıyoruz. Son dönemde alınan önlemler arasındaki, Avrupa Finansal İstikrar Mekanizması ve İmkanı’nın bütünüyle uygulanmasından, AB’nin Avrupa’daki bankalara uygulanmakta olan test sonuçlarını kamuya açıklama kararından ve çeşitli G-20 ülkeleri tarafından son dönemde açıklanan mali uyum planları ve hedeflerinden özellikle memnuniyet duymaktayız. Bunlar, daha önceki tedbirlerimizi devam ettirmemize imkan sağlamakta ve kolektif refahımıza yapılan önemli katkıları göstermektedir. Ekonomik büyümeyi güçlendirmek, güçlü ve kalıcı toparlanmayı sağlamak için işbirliği yapmaya ve uygun adımları atmaya devam edeceğiz.

4. Ortak amaçlarımızı gerçekleştirmenin yolu Pittsburgh’ta başlattığımız Güçlü, Sürdürülebilir ve Dengeli Büyüme çerçevesidir. Küresel ekonominin genel sıhhatinin güvence altına alınması G-20 ülkelerinin tüm dünyaya karşı sorumluluğudur. Ortak amaçlarımıza ulaşmak için politikalarımızın kolektif olarak tutarlılığını değerlendirmeyi ve politika çerçevelerimizi güçlendirmeyi taahhüt ettik. Kolektif politika adımlarımız sayesinde büyümenin sürmesini, daha dengeli olmasını, tüm ülkelerle bölgeler arasında paylaşılmasını ve kalkınma hedeflerimiz ile tutarlı olmasını sağlayacağız.

5. Karşılıklı Değerlendirme Sürecimizin ilk aşamasını tamamladık. Pittsburgh’da talep ettiğimiz gibi, G-20 Ekonomi Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları; IMF, Dünya Bankası, OECD, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve diğer uluslararası kuruluşların desteği ile politika çerçevelerimizin kolektif tutarlılığını ve alternatif politika senaryoları altında küresel ekonomik görünüme ilişkin ihtimalleri değerlendirdiler.

6. Bu değerlendirmeye göre, koordineli politikalar uygulanmaması halinde, küresel çıktı düzeyi kriz öncesi trendinin altında kalabilecek; işsizlik pek çok ülkede kriz öncesi

(10)

düzeylerin üzerinde kalmaya devam edecek; bazı gelişmiş ekonomilerdeki mali açıklar ve borç seviyesi kabul edilemez ölçüde yüksek düzeylere ulaşacak ve kriz sırasında azalmış olan küresel dengesizlikler tekrar artacaktır. Bunlara ilave olarak, bu görünüm ciddi aşağı yönlü risklere tabidir.

7. Bundan çok daha iyisini yapabileceğimiz sonucuna vardık. IMF ve Dünya Bankası tarafından yapılan analizler daha iddialı politika reformlarını içeren bir yolu seçmemiz halinde orta vadede;

 küresel hasılanın 4 trilyon ABD Doları daha yüksek olabileceğini,

 52 milyon civarında ilave istihdam yaratılabileceğini,

 90 milyona yakın insanın yoksulluktan kurtarılabileceğini ve

 Küresel dengesizliklerin önemli ölçüde azalabileceğini ortaya koymaktadır.

Koordineli bir şekilde hareket edersek, tüm bölgeler şimdi ve gelecekte daha iyi durumda olacaktır. En yoksul ülkelerde yaşayanlar da dahil herkesin hayatını iyileştirmek için atabileceğimiz en önemli adım küresel büyümeyi sürdürülebilir bir biçimde artırmaktır.

8. Toparlanmayı sürdürmek, istihdam yaratmak ve daha güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyümeyi gerçekleştirmek amacıyla uyumlu adımlar atmayı taahhüt ediyoruz. Bu adımlar, ülkelerin durumlarına göre değişiklik gösterecek ve şekillendirilecektir. Bugün;

 gelişmiş ekonomilerde genişleyici maliye politikası önlemlerini sürdürmek ve büyüme dostu bir mali uyumu gerçekleştirmek üzere önümüzdeki dönemde uygulanacak planları açıklamak,

 bazı yükselen piyasa ekonomilerinde sosyal güvenlik ağlarını güçlendirmek, kurumsal yönetim reformlarını genişletmek, finansal piyasaları geliştirmek, altyapı harcamalarını yükseltmek ve kur esnekliğini artırmak,

 Büyüme perspektifimizi sürdürmek ve iyileştirmek üzere tüm G-20 ülkelerinde yapısal reformları hayata geçirmek ve

 Küresel talebin dengelenmesinde daha fazla ilerleme kaydetmek hususları üzerinde anlaştık.

Para politikası, fiyat istikrarını sağlamaya ve bu suretle toparlanmayı desteklemeye devam edecektir.

9. Gelişmiş ülkelerde genişleyici maliye politikasının sürdürülmesi ve büyüme dostu bir mali uyumu gerçekleştirmek üzere önümüzdeki dönemde uygulanacak planların açıklanması hususunda mutabık kaldık. Toparlanmayı sürdürmek, yeni şoklara karşı esneklik sağlamak, yaşlanan nüfuslara yönelik sorunları karşılayacak kapasiteye sahip olmak ve gelecek nesillere bir açık ve borç mirası bırakmamak için sağlam kamu finansmanı önem taşımaktadır. Mali uyum patikası, özel talepteki toparlanmayı sürdürmek amacıyla dikkatli bir biçimde ayarlanmalıdır. Birçok büyük ekonomideki eşzamanlı mali uyumun ekonomik toparlanmayı olumsuz etkilemesi riski bulunmaktadır.

Gerekli olduğu takdirde mali uyuma gidilmemesi durumunda güven azalması ve büyümenin engellenmesi riski de mevcuttur. Bu dengeyi yansıtacak şekilde gelişmiş ekonomiler 2013 yılına kadar mevcut kamu açıklarını yarıya indirmeyi ve kamu borcu/GSYH oranlarını 2016’ya kadar istikrara kavuşturmayı veya düşen bir patikaya oturtmayı taahhüt etmektedirler. Japonya’nın kendine özgü koşullarını dikkate alarak, Japon hükümetinin yakın zamanda büyüme stratejisiyle birlikte açıklamış olduğu mali uyum planını memnuniyetle karşılıyoruz. Kamu maliyesinde ciddi sorunlarla karşı

(11)

karşıya olan ülkelerin mali uyumun hızını artırmaları gerekmektedir. Mali uyum planları, itibarlı olacak, net bir biçimde kamuya açıklanacak, ulusal koşullara göre şekillendirecek ve ekonomik büyümeyi destekleyecek önlemlere odaklanacaktır.

10. Gelişmiş ekonomilerdeki mali uyum planlarını yönlendirmek amacıyla aşağıdaki ilkeler üzerinde anlaşmaya vardık:

 Mali uyum planları itibarlı olacaktır. Uyum planları, ekonomik büyüme ve mali pozisyonlarımıza ilişkin ihtiyatlı varsayımlara dayanacak ve mali sürdürülebilirliği sağlayan hedef patikayı belirlemek amacıyla özel tedbirlere yer verecektir.

Güçlendirilmiş bütçe çerçeveleri ve mali kurumlar, uyum stratejilerinin güvenilirliğini destekleyebilecektir.

 Şimdi orta vadeli mali planları açıklama zamanıdır. Kamu finansmanını sürdürülebilir bir temele oturtacak açık ve güvenilir planlar geliştireceğiz. Her ülkede bütçe açığını ve borç stokunu düşürme ve mali teşvikleri sonlandırma zamanı ve hızı ülkeye özgü koşullara ve küresel ekonominin ihtiyaçlarına göre belirlenecek ve ülkeden ülkeye farklılık gösterebilecektir. Ancak, gelişmiş ekonomilerde mali uyumun 2011’de başlaması gerektiği açıktır. Halihazırda kamu maliyesinde önemli sorunlar yaşayan ülkelerin ise mali uyuma daha erken başlaması gerekmektedir.

 Mali uyum ekonomik büyümeyi destekleyecek tedbirlere odaklanacaktır. Mali kaynaklarımızı daha verimli kullanmak ve müdahalelerimizin toplam maliyetini düşürürken kaynakları en çok ihtiyaç duyulan yerlere yönlendirmek için yollar arayacağız. Bunlara ek olarak, uzun vadeli büyümeyi teşvik eden yapısal reformlara odaklanacağız.

11. Cari açık veren gelişmiş ülkeler, piyasalarının dışa açıklığını koruyup, ihracatta rekabet edebilirliklerini geliştirirken tasarruflarını artıracak önlemler almalıdır.

12. Cari fazla veren ülkeler, dış talebe bağımlılıklarını azaltacak ve büyümenin iç kaynaklarına daha çok odaklanacak reformlar yapacaktır. Söz konusu reformlar, bu ülkelerin dış şoklara karşı dayanıklılığının artırılmasına ve daha istikrarlı büyümeye katkıda bulunacaktır. Bu amaçla, cari fazla veren gelişmiş ülkeler, artan iç talebi destekleyecek yapısal reformlara odaklanacaklardır. Cari fazla veren yükselen piyasa ekonomileri ülke koşullarına göre biçimlendirilmiş reformlar gerçekleştireceklerdir.

Söz konusu reformlar:

 Sosyal güvenlik ağlarını (kamu sağlık hizmetleri ve emeklilik planları gibi) güçlendirmek, kurumsal yönetimi iyileştirmek ve finansal piyasaları geliştirmek suretiyle ihtiyati tasarruf düzeyini azaltmak ve özel kesim harcamalarını teşvik etmek,

 Üretken kapasiteyi arttırmak ve arz yönlü engelleri azaltmak amacıyla altyapı harcamalarını arttırmak ve

 Ekonomik temelleri yansıtmak üzere, kur esnekliğini artırmak. Kurlardaki aşırı dalgalanma ve düzensiz hareketler ekonomik ve finansal istikrar üzerinde olumsuz etkiler yapabilir. Ekonomik temelleri yansıtan piyasa koşullarına dayalı kurlar küresel ekonomik istikrara katkıda bulunmaktadır.

13. Tüm G-20 ülkelerinde yapısal reformların ekonomik büyüme ve küresel refah üzerinde büyük etkisi olacaktır. Ekonomilerimizin büyüme potansiyelini artıracak düzenlemeleri toplumun korunmaya en muhtaç olan kesimlerine özel dikkat gösteren bir şekilde

(12)

uygulayacağız. Ücretlerin verimlilikle paralel olarak artması halinde, reformlar talebin büyük ölçüde paylaşım halinde genişlemesini destekleyebilecektir. Piyasalarda daha fazla rekabeti destekleyen politikalar ile ekonomik büyüme ve ülkelere özgü koşullar dahilinde sosyal güvenlik ağlarını koruyan politikalar arasında doğru dengenin kurulması önemlidir. Bu önlemler, toplu olarak talebin tekrar artmasını sağlayacaktır. Bu önlemler şunları içermektedir:

 Gelişmiş ülkelerde (özellikle kriz sırasında üretken kapasitesinin bir kısmını kaybetmiş olanlarda) ürün, hizmet ve işgücü piyasası reformları: İşgücü piyasası reformları arasında daha iyi hedeflenmiş işsizlik yardımları ile mesleki eğitim ve işgücü hareketliliğini artırmak gibi aktif işgücü politikalarının daha etkin hale getirilmesi yer alabilir. Ayrıca, istihdamı desteklemek amacıyla ücret görüşmeleri için uygun sistemlerin ortaya konulması da bu önlemler arasında yer alabilir. Ürün ve hizmet piyasası reformları arasında hizmet sektöründe rekabetin güçlendirilmesi; ağ yapısına sahip endüstrilerde, profesyonel hizmetler ve perakende sektörlerinde rekabetin önündeki engellerin azaltılması; yenilikçiliğin teşvik edilmesi ve yabancı rekabetin önündeki engellerin daha da azaltılması yer alabilecektir.

 Yükselen piyasa ekonomilerinde işgücü hareketliliği üzerindeki kısıtlamaların azaltılması, doğrudan yabancı yatırım imkanlarının iyileştirilmesi ve ürün piyasası düzenlemelerinin basitleştirilmesi.

 Yeni korumacı önlemlerden kaçınılması.

 Ticaret akımları yoluyla küresel büyümenin hızlanması için Doha müzakerelerinin tamamlanması. Serbest ticaret tüm ülkelere önemli faydalar sağlayacak ve küresel dengenin yeniden kurulmasını kolaylaştırabilecektir.

 Finans sektörünün iyileşmesi ve reformunu hızlandırmak için tedbirler: Gelişmiş ekonomilerde finansal sektörün düzenlenmesi ve denetimindeki zayıflıklar son krize yol açmıştır. G-20 finansal reform gündemini uygulayacağız ve daha güçlü bir finansal sistemin reel ekonominin ihtiyaçlarına hizmet etmesini sağlayacağız.

Krizin merkezinde olmamakla birlikte, bazı yükselen piyasa ekonomilerinde hızlı ekonomik büyüme ve kalkınma oranlarını desteklemek ve sürdürmek için gerekli derinlik ve genişlikte hizmetler sağlayabilmelerini teminen finansal sektörün daha da geliştirilmesi gereklidir. Gelişmiş ekonomilerdeki finansal reformların, yükselen piyasalara ve gelişmekte olan ekonomilere yönelik finansal akımlar üzerindeki olumsuz etkileri dikkate alınarak yapılması önem arz etmektedir.

Sermaye piyasalarının serbestliğinin teminine ve finansal korumacılıktan kaçınmaya karşı tetikte olunması gerekmektedir.

14. Nisan 2010’da bir araya gelen G-20 Çalışma ve İstihdam Bakanları’nın küresel ekonomik krizin istihdam üzerindeki etkisi konusundaki tavsiyelerini memnuniyetle karşılıyoruz.

Korunmaya en muhtaç durumdaki vatandaşlarımız için istihdam artışı yaratılması ve sosyal koruma sağlanması yönündeki taahhüdümüzü yineliyoruz. Etkin bir istihdam politikası kaliteli iş imkanları ekonomik iyileşmenin merkezine oturtmalıdır. İş gücünün bugünün ve yarının meslekleri için gereken yeteneklerle donatılması için bir eğitim stratejisi belirlenmesi konusunda Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından OECD ile birlikte yapılan çalışmayı takdirle karşılıyoruz.

(13)

15. Gelişmişlik farklılıklarını azaltmayı ve aldığımız politika tedbirlerinin düşük gelirli ülkelere olan etkisini dikkate almayı taahhüt ediyoruz. Hem kamu hem de özel sektör kaynaklarından sağlanan kalkınma finansmanını teşvik eden yeni yaklaşımlar da dahil olmak üzere kalkınma finansmanını desteklemeye devam edeceğiz. Krizin dünyanın her bölgesindeki yoksul ülkelerin kalkınma süreçleri üzerinde uzun süreli etkileri olacaktır.

Gelişmekte olan ülkelerin hem kamu kaynaklarından hem de özel sektör kaynaklarından finansman sağlamakta artan güçlüklerle karşılaşması bu etkiler arasında sayılabilir. Pek çok üye ülke olarak, gelişmiş piyasa taahhütleri, KOBİ finansmanı modeli yarışması ve finansal hizmetlerin tabana yayılması kapsamında kaydedilen aşama gibi, finansman konusunda yenilikçi yaklaşımlar uygulayarak bu eksikliği gidermek için adımlar atmış bulunuyoruz. Düşük gelirli ülkeler, daha güçlü ve daha dengeli küresel büyümeye katkı sağlama potansiyeline sahiptir ve yatırımlar için birer pazar olarak görülmelidir.

16. Bu tedbirlerin ulusal düzeyde uygulanması ve ülkelerin içinde bulundukları koşullara uygun olması gerekmektedir. Ortak amaçlarımıza ulaşmaya yönelik olarak bazı G-20 üyeleri tarafından ilan edilen ilave önlemleri memnuniyetle karşılıyoruz.

17. Bu süreci kolaylaştırmak için, G-20 ülkeleri tarafından yürütülen istişari karşılıklı değerlendirme sürecinin ikinci aşaması, ulusal ve Avrupa bölgesi düzeyindeki öneriler çerçevesinde yürütülecektir. Her bir G-20 üyesi, daha güçlü, daha sürdürülebilir ve daha dengeli büyüme için bugün üzerinde uzlaştığımız politikaları uygulamaya yönelik olarak almakta olduğu tedbirleri belirleyecektir. Ekonomi Bakanlarımızdan ve Merkez Bankası Başkanlarımızdan bu tedbirler üzerinde daha detaylı çalışmalarını ve bir sonraki toplantımızda bu tedbirleri raporlamalarını talep ediyoruz. IMF, Dünya Bankası, OECD, Uluslararası Çalışma Örgütü ve diğer uluslararası kuruluşların uzmanlıklarından gerektikçe yararlanmaya devam edeceğiz. Söz konusu çalışmalar, Seul Zirvesinde açıklanacak olan kapsamlı eylem planımızın temelini oluşturacaktır. Güçlü, sürdürülebilir ve dengeli bir büyümeyi hedeflediğimiz için, ekonomik kalkınmanın sosyal ve çevresel boyutlarını dikkate alan ölçüm metotları üzerindeki çalışmaları teşvik etmeye devam ediyoruz.

18. Bugün açıkladığımız politika taahhütler ile birlikte yakın geçmişte almış olduğumuz politika tedbirleri, faydaları hem G-20 içinde hem de dünya çapında hissedilecek olan güçlü, sürdürülebilir ve dengeli büyüme hedefimize ulaşmamıza imkan tanıyacaktır.

(14)

Ek-II

Finansal Sektör Reformu

1. Finansal kriz büyük maliyetler doğurmuştur. Bunun tekrar etmesine izin verilmemelidir.

Son finansal dalgalanma, finansal onarım ve reform sürecini tamamlamada birlikte çalışma kararlılığımızı güçlendirmiştir. Ekonomilerimizin ihtiyaçlarına hizmet edecek, ahlaki tehlikeyi azaltacak, sistemik riskin artmasını sınırlayacak, güçlü ve istikrarlı büyümeye hizmet edecek daha sağlam bir finansal sistem kurmaya ihtiyacımız vardır.

2. Birlikte, ihtiyati gözetimin güçlendirilmesi, risk yönetiminin geliştirilmesi, şeffaflığın desteklenmesi ve uluslararası işbirliğinin sürekli pekiştirilmesi yoluyla küresel finansal sistemi güçlendirme yolunda önemli ilerleme kaydettik. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki güçlü finansal sektör reformu yasa tasarısını memnuniyetle karşılıyoruz.

3. Ama yapılacak daha çok şey bulunmaktadır. Finansal sektörün onarımının devamı, sürdürülebilir küresel ekonomik toparlanma açısından kritik öneme sahiptir. Küresel finansal sistemi güçlendirmek ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlayacak kredi akışını iyileştirmek için, bankaların bilançolarının ve piyasaların sağlamlığının yeniden sağlanması ve şeffaflığının artırılması ve finansal şirketlerin kurumsal yönetişimi ile risk yönetimini geliştirmek için daha çok çalışmak gerekmektedir. AB Liderlerinin, Avrupa Bankacılık Sisteminin şeffaflığı ve dayanıklılığı konularında piyasaları ikna etmeye yönelik olarak Avrupa Bankaları üzerinde yapmakta oldukları testlerin sonuçlarını açıklama kararlarını memnuniyetle karşılıyoruz.

4. Finansal sektörü reforme etmek için Vaşington, Londra ve Pittsburgh Zirvelerinde verilmiş taahhütleri, kararlaştırılmış veya hızlandırılan süreler içinde gerçekleştirmek üzere birlikte hareket etmeye söz veriyoruz. Geçiş süreci, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde reformların toplam makro ekonomik etkilerini dikkate alacaktır.

Sermaye ve Likidite

5. Finansal sektör reformuna ilişkin gündemin temelinin, sermaye ve likiditenin güçlendirilmesine ve aşırı borçlanmanın önüne geçilmesine dayandığını kabul ettik.

Sermayenin kalitesinin, miktarının ve uluslararası tutarlılığının artırılmasına, likidite standartlarının güçlendirilmesine, aşırı borçlanmanın ve risk alımının sınırlandırılmasına ve konjonktüre bağlılığın azaltılmasına karar verdik.

6. Basel Bankacılık Denetim Komitesi’nin (BCBS) sermaye ve likidite konusunda yeni küresel sisteme yönelik çalışmalarını değerlendirdik ve bu çalışmaları memnuniyetle karşılıyor ve destekliyoruz. Bankacılık sistemimizin sağlamlık derecesini önemli ölçüde yükseltecek olan reformlarla ilgili olarak önemli ilerlemeler kaydedilmiştir:

 Yeni reformlar tamamıyla uygulandığında, sermaye miktarı ciddi ölçüde artmış olacaktır.

 Bankaların zararları karşılama gücünü artırmak için sermayenin kalitesi önemli ölçüde artacaktır.

(15)

7. Seul Zirvesinde, sermaye yükümlülüklerini aşağıda açıklanan yollarla artıracak yeni sermaye çerçevesi konusunda anlaşmaya varmayı destekliyoruz.

 Her bankanın, en azından, ana sermayenin (common equity) payını artıracak şekilde, mahsup edilecek miktarlardan sonra, risk-ağırlıklı varlıkların yüzdesi olarak ölçülmüş ve son finansal kriz düzeyinde sıkıntılarla olağanüstü hükümet desteği olmaksızın baş etmesini sağlayacak, tüm zararı absorbe edebilen düzeyde sermaye (Tier I -1. Kuşak Sermaye) bulundurması konusunda yeni bir yükümlülük oluşturulması.

 Uygun ve küresel olarak uyumlu bir geçiş sürecinde, ana sermayeye veya anonim şirket niteliğini haiz olmayan şirketlerde bunun eşdeğerine uygulanacak küresel düzeyde uyumlu ve şeffaf bir indirim kalemleri setinin oluşturulması.

8. Pittsburgh Liderler Zirvesinde, Basel II’nin tüm önemli merkezlerde 2011’e kadar uygulanacağı konusundaki kararımıza dayanarak, tüm üyelerin yeni standartları benimsemesi konusunda anlaştık. G-20 üyelerinin tamamının yeni standartları kabul etmesi ve yeni standartların ekonomik toparlanmanın sürdürülmesi ile uyumlu olacak, piyasa bozulmalarını sınırlayacak şekilde aşamalı olarak ve Finansal İstikrar Kurulu (FSB) ve BCBS’nin makro ekonomik etki analizi çerçevesinde belirlenecek geçiş dönemi ile 2012 sonu itibarıyla tamamen hayata geçirilmesi üzerinde anlaşmaya vardık.

9. Kademeli geçişe ilişkin düzenlemeler, ülkelerin yeni küresel standarda yakınsamaları ile birlikte azalmak üzere yeni standartlara ilişkin başlangıç farklılıklarını dikkate alacak şekilde, farklı ulusal başlangıç noktalarını ve koşullarını yansıtacaktır. Geçiş süreci boyunca mevcut kamu kaynaklı sermaye enjeksiyonları devam edecektir.

10. Uygun bir gözden geçirme ve ayarlamaya dayanan uygun bir geçiş sürecinden sonra, Yapısal Blok 1 uygulamasına dahil olacak, Basel II Risk bazlı çerçeveyi tamamlayıcı nitelikte bir kaldıraç oranının oluşturulmasına yönelik desteğimizi tekrarladık.

Karşılaştırabilirliğin sağlanmasını teminen, kaldıraç oranının detayları muhasebe farklılıklarına göre tamamen düzeltilerek, uluslararası düzeyde uyumlaştırılacaktır.

11. Halihazırda BCBS tarafından yürütülmekte olan yeni Basel standartlarının etkisini ölçen sayısal etki çalışmasının önemini kabul ettik ve bu çerçevede, yeni sermaye ve likidite standartlarının yüksek kalitede olmasını ve uygun şekilde ayarlanmasını temin edeceğiz.

BCBS ve FSB’nin makroekonomik etki çalışmaları, yeni standartların aşamalı olarak uygulanma sürecinin oluşturulması konusunda bilgi verecek.

12. BCBS’in menkul kıymet alım satım defterine (trading book) ilişkin gözden geçirilmiş kuralların uygulanmasına koordineli olarak başlamak için en geç 31 Aralık 2011 tarihinin belirlenmesini memnuniyetle karşıladık.

13. Piyasa disiplininin güçlendirilmesinde ve özel sektörün yatırımlarından kaynaklanan kayıpları tamamıyla yüklenmesini sağlayan bir finansal sistem oluşmasında şarta bağlı sermayenin rolünü dikkate alan BCBS çalışmasını destekliyoruz. Şarta bağlı sermayenin dikkate alınması, 2010 reform paketinin bir parçası olacak şekilde dahil edilmelidir.

14. Seul Zirvesine kadar FSB ve BCBS’i finansal reform paketinde sağlanan ilerlemeleri raporlaması konusunda göreve çağırdık. Güçlü bir ekonominin sağlanmasında finansal

(16)

sektörün kritik öneminin farkındayız. Sağlam, istikrarlı ve kredi imkanlarının sürekliliğini sağlayan bir finansal sistem oluşturma konusunda kararlıyız.

Daha yoğun denetim

15. Yeni, güçlü kuralların daha etkin gözetim ve denetim ile tamamlanması konusunda anlaştık. Basel Komitesinin bankacılık sektörü etkin denetim prensiplerine büyük önem veriyoruz ve FSB’yi, IMF ile istişare halinde gözetim ve denetimin güçlendirilmesi konusunda, özellikle denetçilerin yetkisi, kapasitesi ve kaynakları ile denetçilerin riski proaktif olarak tanımlamaları ve ele almaları için sahip olmaları gereken özel yetkiler konusunda tavsiyeler içeren bir raporu Ekim 2010’da Ekonomi Bakanlarımıza ve Merkez Bankası Başkanlarımıza sunması hususunda görevlendirdik.

Finansal Kuruluşların Çözümlemesi

16. Finansal sektördeki ahlaki tehlikeyi azaltma konusundaki taahhüdümüzü sürdürmekteyiz.

Kriz döneminde tüm finansal kuruluşların yeniden yapılandırılmasını veya çözümlenmesini sağlayacak, vergi mükelleflerinin maliyeti yüklenmediği araçlar ve güçlere sahip olduğumuz bir sistem oluşturmak ve uygulamak konusunda taahhütte bulunduk ve söz konusu sistemin uygulanmasına yön verecek ilkeleri kabul ettik. Bu güçler, “gone concern1” sonrası yeniden yapılanma ve iflas önlemlerinin yanı sıra “going concern” halinde sermaye ve likidite yeniden yapılanmasını kolaylaştırmalıdır. Finansal istikrarı koruyucu bir şekilde ulusal çözümleme güçlerimizi ve araçlarımızı uygulamayı kabul ettik ve Mart 2010’da BCBS tarafından yayımlanan sınır ötesi banka çözümlemelerine yönelik on ana tavsiyeyi uygulama konusunda taahhütte bulunduk. Bu çerçevede, ulusal çözümleme ve iflas süreçlerine ve kanunlarına ilişkin yapılacak değişiklikleri, gerektiğinde ilgili ulusal otoritelere sınır ötesi çözümlemelere yönelik koordinasyon ve işbirliği kapasitesi sağlamak için destekliyoruz.

17. Çözümleme Rejimleri;

 Ahlaki tehlikeyi azaltmak için zararların uygun bir şekilde dağıtımını ve vergi mükelleflerinin korunmasını,

 Mevduat sigortasına sahip mudilere kesintisiz hizmeti de içerecek şekilde, kritik finansal hizmetlerin sürekliliğini,

 Piyasada çözümleme rejiminin güvenirliğini,

 Yayılma etkisinin minimum olmasını,

 Düzenli şekilde çözümleme ve sözleşmeden doğan ilişkinin aktarımı konusunda ileri düzeyde planlamayı,

 Sınır ötesi bir şirketin iflası halinde, yerel düzeyde ve yetki bölgeleri arasında etkin işbirliği ve bilgi paylaşımını sağlamalıdır.

1 “Gone concern”, şirketin iflası ya da faaliyetlerinin durması halini; “going concern” şirketin faaliyetlerini sürdürmesi halini ifade etmektedir.

(17)

Sistemik Açıdan Önemli Finansal Kuruluşların Ele Alınması

18. Finansal İstikrar Kurulu’nun (FSB) sistemik açıdan önemli finansal kuruluşların sebep oldukları ahlaki tehlikenin azaltılmasına yönelik ara dönem raporunu memnuniyetle karşıladık. Bu risklerin azaltılması için daha fazlasının yapılması gerektiğinin farkındayız.

Söz konusu kuruluşlar için ihtiyati gereklilikler bu kuruluşlarının iflaslarının maliyeti ile orantılı olmalıdır. FSB’den, Seul Zirvesine kadar, sistemik açıdan önemli kuruluşların çözümlenmesi ve bu kuruluşlarla ilgili problemlerin etkin bir şekilde belirlenmesi için somut politika önerilerini ele alıp geliştirmesini istedik. Bu öneriler daha yoğun bir denetimin yanı sıra, şarta bağlı sermaye, mali destek seçenekleri, ek vergiler, yapısal kısıtlamalar ve teminatsız alacaklara belli bir marj uygulanmasına ilişkin metodlar da dahil olmak üzere piyasa disiplinini destekleyecek finansal ürünlerin birlikte ele alınmasını içermelidir.

19. FSB tarafından belirlenen büyük karmaşık finansal kuruluşlar için denetim otorite grupları ve kriz yönetimi gruplarının geliştirilmesine ilişkin kaydedilen önemli ilerlemeyi memnuniyetle karşıladık.

20. 2010 yılı sonuna kadar, büyük sınır ötesi kuruluşların hızlı bir şekilde çözümlenmesi, sağlam ve üzerinde uzlaşma sağlanılmış, kuruluşa özgü iyileştirmeyi sağlayacak planları geliştirmek için birlikte çalışmaya devam etmekteyiz. Finansal kuruluşların çözümleme işlemlerinde, yetki bölgeleri arasında koordinasyonu sağlamak için çalışmaları sürdürmeyi taahhüt ettik.

Finansal Sektör Sorumluluğu

21. Ortaya çıktığı takdirde, finansal sistemin tamir edilmesi ya da kurtarma işlemlerinin finansmanı amacı ile yapılan devlet müdahalelerine ilişkin tüm maliyetlere finans sektörünün adil ve önemli ölçüde katkıda bulunmasını veya çözümlemelere fon sağlamasını ve bu amaçla çeşitli politika yaklaşımlarının mevcut olduğunu kabul ettik.

22. Bu amaçla, çeşitli politika yaklaşımları olduğunu onayladık. Bazı ülkeler finansal sektöre ilave yükümlükler getirmektedir. Diğer ülkeler ise farklı yaklaşımlar benimsemektedir.

Çeşitli yaklaşımların aşağıdaki prensiplere uygun olması için uzlaştık;

Vergi mükelleflerinin korunması;

Finansal sistemden kaynaklanan risklerin azaltılması;

İyi ve kötü zamanlarda kredi akışının korunması;

Ülkelerin şartlarının ve tercihlerinin münferiden göz önünde bulundurulması; ve

Adil rekabet ortamının teşvik edilmesine yardımcı olunması.

23. Bu alandaki çalışması için IMF’ye teşekkür ettik.

(18)

Finansal Piyasa Altyapısı ve Düzenlemelerin Kapsamı

24. Sistemik riski azaltmak; piyasa verimliliğini, şeffaflığını ve bütünlüğünü arttırmak için finansal piyasaların altyapısının güçlendirilmesi gerektiğini kabul ettik. Düzenleme arbitrajının minimum düzeye indirilmesi, adil rekabet ortamının geliştirilmesi, uygunluk, doğruluk ve şeffaflık prensiplerinin yaygın bir şekilde uygulanmasının teşvik edilmesi için küresel çalışma önemlidir.

25. Tezgah üstü türevlere ilişkin düzenleme ve denetim uygulamasının hızlandırılması ve şeffaflık ve standartlaşmanın artırılması için koordineli bir şekilde çalışma taahhüdü verdik. Tüm standartlaştırılmış tezgah üstü türev sözleşmelerinin borsalarda veya elektronik alım satım platformlarında işlem görmesi ve uygun olan yerlerde alım satım işlemlerinin merkezi takas birimleri üzerinden en geç 2012 yılı sonuna kadar yapılmasına yönelik taahhüdümüzü teyit ettik. Tezgah üstü türev sözleşmeleri merkezi kayıt kuruluşlarına rapor edilmelidir. Global standartlara uygun şekilde merkezi takas birimleri ve merkezi kayıt kuruluşlarının kurulması ve ulusal düzenleyicilerin ilgili tüm bilgilere ulaşmasının sağlanması için çalışacağız. Buna ek olarak, finansal piyasalarda konjonktürle aynı yönlü etkileri azaltacak ve finansal piyasa direncini artıracak; menkul kıymet finansmanı ve tezgah üstü türev işlemleri için tahvil iskontosu düzenleme ve marj belirleme uygulamaları ile ilgili politika tedbirlerini uygulamayı kabul ettik. Bu alanda önemli çalışmalar yapıldığının farkındayız. Bu önerilerin uygulanmasında ilerlemeyi desteklemeye devam edeceğiz.

26. Riskten korunma fonları, kredi derecelendirme kuruluşları ve tezgah üstü türevlerin şeffaflığını ve düzenleme gözetimini uluslararası düzeyde tutarlı ve ayrımcılıktan uzak bir şekilde iyileştirmek için güçlü tedbirlerin uygulanmasını hızlandırmayı taahhüt ettik.

Ayrıca emtia piyasalarının şeffaflığının ve işleyişinin geliştirilmesini taahhüt ettik. Kredi derecelendirme kuruluşlarından şeffaflığın ve kalitenin artırılmasını, çıkar çatışmasından kaçınmalarını ve ulusal denetim otoritelerinden gözetim yaparken bu konulara odaklanmaya devam etmelerini istedik.

27. Kural ve düzenlemelerde kredi derecelendirme kuruluşlarının notlarına bağımlılığı azaltmayı taahhüt ettik. BCBS’de düzenleyici özkaynak çerçevesinde kredi değerlendirme kuruluşu notlarının kullanımından kaynaklanan ters teşvik tedbirlerini ele almak üzere yürütülen ve FSB’de otoritelerin ve finansal kuruluşların dışsal derecelendirmeye olan bağımlılığını azaltmak için genel prensipler geliştirilmesi konusunda sürdürülen çalışmaları yerinde buluyoruz. Bu iki kurumdan Ekim 2010’da Ekonomi Bakanlarımıza ve Merkez Bankası Başkanlarımıza rapor hazırlamalarını istedik.

28. Uluslararası Menkul Kıymetler Komisyonları Örgütü’nün (IOSCO) hem düzenleyici ve denetleyiciler arasında bilgi alışverişini kolaylaştırmayı hem de Örgütün riskten korunma fonları ile ilgili düzenleme ve sistemik risklerin çözümlenmesini amaçlayan prensipler konusundaki çalışmalarının önemini kabul ettik.

29. FSB’den bu alanda, daha önceki G-20 taahhütlerinin ulusal ve bölgesel uygulamalarını gözden geçirmesini, küresel politika uyumluluğunu teşvik etmesini, değerlendirmesini ve eğer daha fazla çalışma gerekirse Ekim 2010 tarihinde Ekonomi Bakanlarımıza ve Merkez Bankası Başkanlarımıza rapor etmesini istedik.

(19)

Muhasebe Standartları

30. Tek ve yüksek kalitede geliştirilmiş küresel muhasebe standartları seti oluşturmanın önemini yeniden vurguladık. Uluslararası Muhasebe Standartları Kurulu (IASB) ve Finansal Muhasebe Standartları Kurulu’ndan yakınsama projelerinin 2011 yılı sonuna kadar tamamlanması için çabalarını artırmalarını istedik.

31. IASB’ı, bağımsız muhasebe standardı belirleme süreci çerçevesinde yükselen piyasa ekonomileri ile işbirliği de dahil olmak üzere paydaşların katılımını daha da arttırması için teşvik ettik.

Değerlendirme ve Emsal Gözden Geçirme

32. Finansal sistemlerimizin IMF ve Dünya Bankası’nın Finansal Sektör Değerlendirme Programı (FSAP) ve FSB emsal gözden geçirme süreci aracılığıyla sağlam ve şeffaf, bağımsız uluslararası değerlendirme ve emsal gözden geçirme süreci ile değerlendirilmesini desteklemeyi taahhüt ettik. Finansal sistemimizin karşılıklı bağımlılığı ve bütünleyici yapısı taahhütlerimize ulaşmamızı gerektirmektedir. Bazı ülkelerdeki zayıf finansal sistemler, uluslararası finansal sistem için tehlike arz etmektedir. Uluslararası değerlendirme ve karşılıklı gözden geçirme süreci, finansal sektörü herkes için daha güvenli kılma açısından temel ve zorunludur.

33. Uluslararası finansal sektör denetim ve düzenleme politikaları ve standartlarının hazırlanmasında, birçok standart belirleyici kuruluş arasındaki koordinasyonda tematik ve ülke emsal gözden geçirmeleri ile reform gündeminin hesap verilebilirliğinin sağlanmasında ve ülkeler ile sektörler arasındaki uyumlaştırılmış uygulamalar aracılığıyla adil rekabet ortamının teşvik edilmesinde FSB’nin öncü rolünü bir kez daha teyit ettik. Bu amaçla, artan talebe ayak uydurabilmesini teminen FSB’den çeşitli yollar araştırmasını istedik.

34. FSB’den, dış paydaşlara erişim faaliyetlerini, finansal sistemimizin küresel yapısını yansıtacak şekilde G-20 üyeliğinin ötesinde geliştirmesini ve şekillendirmesini istedik.

IMF ve Dünya Bankası da dahil olmak üzere diğer önemli kuruluşlarla birlikte FSB’nin de önemli bir rol üstlendiğini kabul ettik. Diğer uluslararası standart belirleyici ve denetleyici kuruluşlarla birlikte, bu kuruluşlar finansal sistemimizin refahı ve sağlığı açısından merkezi bir rol üstlenmektedir.

35. Ülkelerarası tutarlı finansal ve düzenleyici politikaların teşvik edilmesinin ve bunların arzu edilen sonuçlara ulaşmada verimliliklerinin değerlendirilmesinin bir aracı olarak FSB’nin emsal tematik gözden geçirmelerini tamamen destekliyoruz. Finans şirketlerinde sağlam bir ücretlendirme sistemi için FSB’nin standartlarının uygulanmasındaki ilerlemeyi gösteren ilk emsal tematik gözden geçirme raporunu memnuniyetle karşıladık ancak tüm uygulama henüz tamamlanmamıştır. Tüm ülkeleri ve finansal kuruluşları, FSB ilkelerini ve standartlarını yıl sonuna kadar tamamen uygulamaya teşvik ettik. FSB’den bu alanda gözetim görevini üstlenmesini ve 2011 yılı ikinci yarısında derinlemesine ikinci bir emsal gözden geçirme yapmasını istedik. FSB’nin risk açıklamaları ile ilgili tematik gözden geçirmesinin sonuçlarını da beklemekteyiz.

(20)

36. FSB’nin ülke değerlendirme programı kapsamında kaydettiği önemli ilerlemeyi takdir ettik. Bu değerlendirmeler IMF/Dünya Bankası Finansal Sektör Değerlendirme Programı’nın önemli tamamlayıcısıdır ve aynı zamanda da sorunların çözümlenmesinde karşılıklı-öğrenme ve diyalog için bir platform sunmaktadır. Bu yıl üç değerlendirme tamamlanacaktır.

Diğer Uluslararası Standartlar ve İşbirliği Yapmayan Yetki Bölgeleri

37. Kapsamlı, tutarlı ve şeffaf değerlendirme ile uluslararası finansal kuruluşların (IFIs) vereceği destekle birlikte teknik destek sağlamayı da içerecek şekilde bağlılığı teşvik temelinde işbirliği yapmayan yetki bölgelerine ilişkin tedbirler ve mekanizmalar üzerinde çalışmayı kabul ettik.

38. Vergide Bilgi Paylaşımı ve Şeffaflık Küresel Forumu’nun (Global Forum) çalışmalarını, emsal değerlendirme sürecindeki ilerlemelerini ve bilgi paylaşımı için ilgili tüm ülkelere açık olacak çok taraflı bir mekanizma geliştirilmesini tamamen desteklemekteyiz. Nisan 2009’da Londra’daki toplantımızdan bu yana imzalanmış vergi bilgi anlaşmaları yaklaşık 500 adet arttı. Global Forum’dan Kasım 2011’de Liderlere, verimli bir bilgi değişimine ulaşmak için ülkelerin yaptıkları yasal çerçevedeki ilerlemeyi değerlendiren bir rapor sunmasını istedik. Aynı zamanda, Çalınan Varlıkları Yerine Koyma Programındaki ilerlemeyi memnuniyetle karşılıyor ve yolsuzluk gelirlerinin geri alınmasına ilişkin ilerlemelerin izlenmesi çabalarını destekliyoruz. Vergi cennetlerine karşı tedbirleri kullanmak için hazırız.

39. Mali Eylem Görev Gücü’nün (FATF) ve FATF-tarzı bölgesel birimlerin kara para aklama ve terörist finansmanı ile mücadelesini ve stratejik eksiklikleri olan ülkelere ilişkin kamuya açık listesindeki düzenli güncellemelerini tamamen destekliyoruz. FATF’ı, kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadelede uluslararası standartlara küresel uyumun izlenmesi ve geliştirilmesine devam etmesi konusunda teşvik ediyoruz.

40. FSB’nin tüm yetki bölgelerinde, makul bilgi paylaşımı ve uluslararası işbirliği standartlarına uyumu değerlendirme sürecini başlatmasını memnuniyetle karşıladık.

Referanslar

Benzer Belgeler

Peygamber Efendimizin (sav) bir hadis-i şeriflerinde buyrulduğu üzere “İnsan, Ramazan ayının faziletini bilseydi, yılın hepsinin Ramazan olmasını isterdi.” Gerçekten

Kazanlar, makineler, mekanik cihaz ve aletler sektörü 45 milyon dolarlık ihracatı ile nisan ayında Konya’nın ihracatının yüzde 41’ini oluşturmaktadır ve

Düşük gelirli ülkelere borç verme: IMF, ödemeler dengesi sorununun mahiyetine bağlı olarak değişen, düşük gelirli ülkelere yönelik çeşitli kredi

Bu bankaların devlet (hazine) garantisiyle borçlanabilmeleri nedeniyle uluslararası piyasalardan tahvil ihraç ederek veya uluslararası finans kurumlarından

Finansal varlığın sözleşmeye bağlı nakit akışlarının tahsil edilmesini ve finansal varlığın satılmasını amaçlayan bir iş modeli kapsamında elde tutulmasına

Burada arzu edenler rehberlerinin ekstra olarak düzenleyeceği Aarhus şehrini tanıtan yarım günlük panoramik bir tura katılabilirler.. Aarhus şehrinin eski ve modern

Salı günü ABD'den açıklanan İnşaat İzinleri’nin beklenti üzerinde açıklanmasının etkisi ile sınırlı bir geri çekilme yaşanmış olsa da çarşamba günü sona eren ABD

Çarşamba günü Asya bölgesinden açıklanması beklenen önemli bir veri bulunmazken, güne 09:00’da açıklanacak Euro Bölgesi GFK Tüketici Güven Endeksi