• Sonuç bulunamadı

Özet Turizmi Te

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Özet Turizmi Te"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Özet

Turizmi Teşvik gerekçesiyle Turizm Bakanlığı ve Orman Bakanlığı işbirliği ile başlatılan 100 Golf Sahası Projesi kıyı ormanlarını tehdidi altına almaktadır. “Kazanç” ve “zengin turist” vaatleri ile Antalya Sorgun ve Belek’te başlatılan tahsislerde binlerce dönüm orman alanı tek gecede ihale edilmiş ve saha yapımları sırasında akıl almaz orman katliamları yaşanmıştır. çalışmanın amacı ekolojik bakımdan oldukça yüksek değere sahip olan Sorgun Ormanı’nın tahsisi örneğinden yola çıkılarak tahsislerin yasal dayanağı, tahsisin nasıl geliştiği, karşı mücadelede ne gibi yasal sorunlarla karşılaşıldığı konusuna açıklık getirmektir. 100 Golf Sahası Projesi’nin hangi kıyı bölgelerini kapsadığı ve golfün doğaya verdiği zararların da ele alındığı çalışmada sivil toplumun sürdürdüğü mücadeleye ve konuyla ilgili siyasilerin ve ilgili kurumların iddia ve tepkilerine ve kazanılan başarılara da yer verilmektedir. Bugün bir yandan proje hızla hayata geçirilirken tahsis edilecek yaklaşık 80.000 dönümlük alan konusunda endişeler sürmekte, bir yandan ard arda kazanılan davalar, iptal edilen mevzuatlar ve yeni anayasa gündeme gelmektedir. Diğer yandan, geçtiğimiz yıl yaşanan orman yangınları ile talan edilen kıyılardaki binlerce dönüm ormanlık alanda yangın sonrası “golf sahası yapma önerileri” ile “golf sahası yapılan yerde yangın çıkmaz” iddiaları sonrasında tartışmalar ve mücadele yeniden alevlenmektedir.

Giriş

Ülkemizdeki anayasal boşluklar ve yapılmış birçok yasa değişikliği bugüne kadar ormanlarımızda onarılamaz tahriplere neden olmuştur. Bu durum son iki yılda sistematik hale gelerek büyük hız kazanmıştır. Özellikle 2(B) değişikliği olarak gündeme gelen “orman vasfını yitirmiş arazilerin orman köylüsü haricindeki üçüncü şahıslara satışı” olarak özetlenen ve aslen ormanları esas alan anayasa ve orman yasası değişikliği büyük tepkilere neden olmuş ve ilgili değişiklikleri yaparak ormanların satışını gerçekleştiremeyen hükümet, bu hedefini mevcut kanunları

kullanma yoluyla gerçekleştirme yolunu seçmiştir.

Gerekli yetki değişikliklerini gerçekleştirmelerinin ardından hükümet yetkilileri ormanların turizmi teşvik amacıyla tahsisini destekleyen “100 Golf Sahası Projesi” adı altında bir proje ortaya atmıştır. Halkımıza “turizmi geliştirme ve kalkındırma” vaatleri ile sunulan bu proje ile Antalya, Mersin, Muğla gibi bakir ormanların mevcut olduğu tatil yörelerinde 49 yıllık kiralamalar yoluyla kıyı ormanları tahrip ve yok edilmeye başlanmıştır.

“Turizmi teşvik” adı altında Turizm Bakanlığı

ve Orman Bakanlığı’nın işbirliği ile 2004-2006 yılları arasında hız kazandırılan tahsislerin sayısı 300’ün üzerindedir. Bu tahsislerden biri, Antalya Manavgat’ta bulunan 350 yıllık doğal fıstıkçamı ormanı olan Sorgun Ormanı’nda iki adet golf sahası ve otel alanı tahsisi olmuştur. Binlerce canlıya ev sahipliği yapan ve büyük ekolojik değere sahip olan Sorgun’un tahsisi, kazanılan davalar neticesinde tahsise izin veren mevzuatın yürürlükten kaldırılması sonucunda iptal

edilmiştir. Gönüllülerin başvuruları neticesinde de 2007 yılında orman 1. Derece Sit Alanı ilan edilmiştir.

Ancak bu süreç içerisinde yeni yapılanlarla birlikte, orman içerisindeki otel sayısı 25’e yükselmiştir. Diğer yandan Belek-Kadriye ormanlarında 11 golf sahası tahsisi gerçekleşmiş ve bu sahaların 6’sı tüm karşı çabalara ve açılan davalara rağmen tamamlanmıştır. Yeni anayasa çalışmaları, iptal edilen kanun maddelerinin yerine hangilerinin getirileceği, hükümetin 2 (B) çalışmalarının neyle sonuçlanacağı ise belirsizdir. Bu çalışma aracılığıyla Sorgun Ormanı örneğinden yola çıkılarak 100 golf sahası tehdidi altında olan kıyı ormanlarının karşı karşıya bulunduğu yeni tehdide ışık tutulmak istenmek, konunun hukuki ve sivil toplum boyutu da ele alınarak okuyucuya bilgi vermek amaçlanmaktadır.

Yasal ve Anayasal Baltalar

Ülkemizde orman talanları 1950’lerden bu yana süregelen bir durumdur. Bu talanlara izin veren birçok yasa ve

Anayasa maddesi mevcuttur. Bunların tamamına değinmek ayrı bir çalışma konusu teşkil etmekte olduğundan, burada daha çok gündemde olan ve golf sahası tahsisleri için taban olarak gösterilen Anayasa maddeleri ile Orman Yasası ve Turizm Teşvik Kanunu’na değinilecektir.

(2)

Anayasa Madde 131: 1970 tarihli 1255 no’lu kanunla Anayasanın 131. maddesinde değişiklik yapılarak “Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz” hükmü eklenmiştir.

1982 Anayasasının 170. maddesinde aynı hüküm genişletilerek konulmuştur. Yeni anayasada söz konusu maddelerin yerini hangi ibarelerin alacağı ise bilinmemektedir.

Orman Kanunu: 6831 sayılı Orman Kanunu’nda 1986 tarih ve 3302 sayılı yasa ile gündemdeki 2(B) maddesi son şeklini almıştır. Kanununun 2(B) maddesine göre; Orman sayılan yerlerden 31 Aralık 1981’den önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan yerler orman sınırları dışına çıkartılır. Orman Kanunu’nu destekleyici olarak 2924 sayılı Orman Köylülerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile orman sınırı dışına çıkarılmış yerlerden orman köylülerinin nasıl yararlanacağı hususları düzenlenmiştir. Bu ibareler söz konusu alanların “orman dışına çıkarılma” ve “orman köylüsüne satılma” olanağı yaratmıştır.

2007 seçimlerinin ardından hükümet, 2(B) değişikliğini yeniden gündeme getirmiştir. Bu değişiklik ile ulaşılmak istenen amaç, “vasfını yitirmiş” orman alanlarının orman köylüsü dışında 3. şahıslara da satışına olanak sağlamaktır. Turizm Teşvik Kanunu: 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanunu’nun 8. maddesi A/I fıkrası “Hazineye ait olan yerlerle ormanlar ilgili kuruluşlarca bakanlığa tahsis edilir” ve H fıkrası “Kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesinin tamamı veya planlarla belirlenmiş alt bölgeleri veya bir veya birden fazla parselleri, plan amaçlarına uygun olarak Bakanlıkça tahsis edilebilir” şeklindedir. Bu ibareler 1985’ten bu yana “ormanların turizmi teşvik amacıyla tahsis edilmesini” mümkün kılmaktadır. 2004 yılında yapılan değişikliklerle tamamen Orman Bakanlığı’nın yetki ve onayında bulunan bu tahsisler, Turizm Bakanlığı’nın yetki alanına bırakılmıştır.

2007 yılında Antalya’daki bir orman tahsisi için Antalya Barosu’nun açtığı dava sonuca ulaşmıştır. Davada bu tahsise olanak veren Turizmi Teşvik Kanunu Madde 8’in iptali istenmiştir. Danıştayın olumlu kararını takiben Anayasa Mahkemesi ilgili maddenin iptaline karar vermiştir.

Yukarıdaki yasa/anayasa maddeleri gözönüne alındığında şunları söyleyebiliriz: Bilim adamlarına göre doğal olarak “bilim ve fen bakımından” niteliğini yitiren bir orman alanı yoktur. Buna rağmen “Bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak yitirmiş yerler” tabiri işgalcilerin lehine yorumlanmış ve ormanlar büyük hızla tahrip edilmiştir. Yeni hükümet ise bu madde ile yetinmemekte, orman sınırları dışına çıkarılan veya çıkarılacak yerlerin, “orman köylüsü dışında üçüncü şahıslara satışı” olanağını vermek için Anayasanın 170. maddesi ile Orman Kanunu 2(B) maddesinde değişikliğe gidilmesinde ısrar etmektedir. Son olarak, Turizmi Teşvik Kanunu’nun iptal edilen maddesinin

yerine hangi madde/maddelerin konulacağı ise belirsizdir. 100 Golf Sahası Projesi

Yukarıdaki yasal dayanak ve 2004 yılında almış olduğu yetkiye dayanarak Turizm Bakanlığı “turizmi teşvik edeceği” iddiasıyla aynı yıl Antalya’da 13 golf sahası tahsisi yapmış, halkın tepkisi üzerine 100 Golf Sahası Projesi ilk defa kamuoyuna duyurulmuştur. Golf turizminden 16 milyar dolarlık bir gelir beklentisi olduğunu açıklayan yetkililer toplumdan projeye destek verilmesini istemiştir. Ayrıca Türkiye Golf Federasyonu (TGF) yakın zamanda

özerkleştirilerek projenin motor gücünü oluşturmaya başlamıştır.

100 Golf Sahsı Projesi hangi alanları kapsamaktadır? Her ne kadar “ülke genelinde” saha yapımını öngören ve “golfü geliştirmeyi” de amaçlayan bir proje olduğu iddia edilse de, planlanan sahaların çoğu kıyılarda ve özellikle turizm ve orman varlığı bakımından önemli bölgelerdedir.(Şekil 1) Her ne kadar şekildeki haritada iç bölgelerde de saha

yapılacağı mesajı verilmişse de bu işaretler yanıltıcıdır. Zira Eskişehir, Gaziantep, Kayseri gibi illerde birer saha öngörülürken Ege ve Akdeniz kıyılarında toplam 92 saha yapılması planlanmaktadır. (Tablo 1)

(3)

Plan: Sorgun

Sorgun Ormanı golf tahsislerinin ilklerinden olması ve konuyu kamuoyunun gündemine taşıyan tahsis olması bakımından örnek teşkil eder. Antalya’nın Manavgat ilçesi Titreyengöl mevkiinde bulunan ve yaklaşık 3000 dönüm alanda kurulu 350 yıllık doğal fıstıkçamı ormanı olan Sorgun, tahsisten önce “Orman içi turistik mesire alanı” iken yapılan plan değişikliği ile “Turizm alanı” kapsamına alınmıştır. (Resim 1) Yapılan plan değişikliği ile 2004 yılında Sorgun’da iki adet golf sahası ve tesise ek olan iki otel alanı tahsis olunmuştur. Tahsisin ilki Ahmet BARUT’un sahibi olduğu TURAB isimli şirkete yapılmıştır (www.sorgun.org). Ekolojik bakımdan büyük değere sahip olduğu tespit edilen Sorgun’daki tahsisi alan şirket, bulduğu yasal dayanak sonucunda ormanın bir bölümünü tahrip ederek golf sahalarını tamamlayıcı tesis olarak gösterdiği otel inşaatına hukuki sürecin tamamlanması beklenmeden başlatılmıştır. Büyük hızla, gece gündüz yürütülen otel inşaatı geçtiğimiz günlerde tamamlanarak kullanıma açılmıştır.

Sorgun Ormanı’ndaki tahsisin iptali için ormanın birtakım ekolojik ve kültürel özelliği vurgulanmaktadır. Bu özelliklerine rağmen ormanın bir gecede yok denecek bir fiyata tahsis edilmiş olması kıyı ormanlarını tehdidi altına almakta olan projenin ne kadar kontrolsüzce ve hiçbir tespit ve denetim yapılmadan yürütüldüğünü göstermesi açısından önemlidir. Sorgun Ormanı ile ilgili vurgulanan bu özelliklerden bazıları şunlardır:

1- Sorgun ormanını yüksek ekolojik öneme sahip bir kumul ormanıdır. Dünya genelinde kumullar dünya yüzeyinin yaklaşık %7’lik bir bölümünü kaplamaktadır. Ülkemizde ise kıyı kumulları yaklaşık 30-35 bin hektarlık bir alana yayılmaktadır. Tüm kıyı ekosistemlerinde olduğu gibi kıyı kumulları da giderek artan turizm ve kentleşme baskısı sonucu, önemli ölçüde tahrip edilmişlerdir. (Neyişçi, 2004) Barındırdığı 100 ila 350 yıllık ağaçlarla kumullar üzerine kurulu olan bu ormanın tahrip edilmesi ile kumul ekosistemi tamamen yok olacağı gibi, kumulların harekete

geçebileceği ve civarındaki tarım arazilerinin kumul istilası altında kalabileceği bilinmektedir. (Neyişçi, 2004)

2- Sorgun’da ülkemizde az sayıda bulunan fıstık çamı (pinus pinea) türü bulunmaktadır. Yemek kültürümüzde önemli bir yer tutan çam fıstığı, Avrupa’da çokça bulunsa da ülkemizde yoğun olarak 4 noktada mevcuttur.(Şekil 2)

Sorgun’un yok olmasıyla birlikte fıstık çamı da ülkemizde önemli ölçüde azalacaktır.

3- Manavgat ilçesi diğer kıyı turizm bölgelerinde olduğu gibi sezonunda 400.000 nüfusa ulaşan oldukça kalabalık bir yerleşim bölgesidir. Sorgun, ilçe halkının “soluk alabileceği” tek yeşil alandır. Ayrıca bölgedeki plajların tamamı kıyıdaki oteller tarafından çevrilmiş ve halka kapatılmıştır. Bugün bölgedeki halka açık tek plaj ve tek orman içi piknik alanı Sorgun’da mevcuttur. Sorgun Ormanı’nın son kalan parçalarının da tahsisi ile plaj halkın kullanımına tamamen

kapatılacaktır.

Verilen Sivil Mücadele ve Hukuki Gelişmeler

Kıyı ormanlarındaki “49 yıllığına golf sahası tahsisleri” ile ormanların geri dönülemeyecek biçimde tahribine olanak sağlanması ve ormanın yarım asır boyu üçüncü şahısların tasarrufuna bırakılması Anayasamızın 169. maddesinde öngörülen “kamu yararı” ilkesine açıkça aykırıdır. Bu maddeye göre: “Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.” Bu nedenle acımasızca ormanları golf adına katledilen Belek ve Sorgun halkı kesimlere ve tahsislere tepki göstermektedir.

Tahsislerden bu yana Sorgun için üç ayrı idari dava açılmıştır. Davaların akışına etki etmek amacıyla halktan 200.000 imza toplanarak Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER’e teslim edilmiş, ülke genelinde sayısız eylem ve basın açıklaması düzenlenmiştir. (Platform bugün 50’ye yakın vakıf, oda, dernek, sivil toplum kurumu, ve web portalından destek almaktadır.)

(4)

Ancak dava süresince yapılacak olan ağaç kesiminin “geri dönülemez zararlara sebep olacağını, bu nedenle dava bitene kadar yürütmenin durdurulması” gerektiğini dile getiren gönüllüler için alınan sonuç tatmin edici olmaktan çok uzaktır. Sorgun davalarında davanın açılmasından yaklaşık 2 yıl sonra çıkan yürütme durdurma kararı gecikerek otel inşaatının tamamlanmasına ve alandaki ağaçların tahribine sebep olmuştur. Üstelik 3 katlık inşaat iznine sahip olan otel 5 kat olarak tamamlanmış ve kullanıma açılmıştır. (Resim 2 ve 3)

Aynı zamanda yürütme durdurmanın gerekçesi istenildiği gibi “kamu yararına aykırılık”değil, şirketin “ihale koşullarını yerine getirmemesi” olarak gösterilmiştir. Bu karardan cesaret alan ve tahsisin iptal olmayacağına kesin gözüyle bakan şirket ek bina inşaatına da başlamıştır. (Resim 4) Danıştay’ın benzer bir kararı Belek için de geçerlidir. Belek için açılan davada Danıştay yürütmeyi yine kamu yararı için değil, yapılan tahsisin bölgedeki imar planına uymaması (inşaatın 7000 m2 den büyük olmaması gerekirken, tahsiste bu sınırı aşması) nedeniyle durdurmuştur. Her ne kadar çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe “Sorgun’a golf sahası yapılırsa yazık olur. Gereken yapılacaktır” şeklinde açıklamalar yapmışsa da gerçekte Bakan iki yıldır vaatlerini tutmamış, tahsis iptal edilememiştir.

2007 yılında yaşanan gelişmelerse, süreci dondurmuştur. Öncelikle TEMA Vakfı’nın golf alanları için açmış olduğu dava, yürütmenin durdurulması ile sonuçlanmış ve gözler davadan alınacak nihai karara çevrilmiştir. Sorgun için tüm umutlar yeşilken, sürpriz bir dava kararı, sadece Sorgun’u değil tüm ön izinli tahsisleri iptal etmiştir. Antalya

Barosu’nun açmış olduğu bu orman tahsisi davasında hem Sorgun benzeri bir tahsis olan Lara Park tahsisin iptalini hem de bu tahsise izin veren Turizmi Teşvik Kanunu Madde 8’in iptalini istemiştir. Danıştay, talebi yerinde bulmuş, Anayasa Mahkemesine giden dosya, çevrecilerin yüzünü güldürecek kararla sonuçlanmış, yasa maddesininiptali onanmıştır. Karar sonrasında “ön izni verilmiş” Sorgun Ormanı dahil 50’ye yakın orman tahsisi iptal edilmiştir. Bu yıl içerisinde iptal edilen madde yerine nasıl bir maddenin konulacağı ise merak konusudur.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken Haziran 2007’de gönüllülerin Antalya’da ilgili kurumlara yaptıkları başvuru sonuçlanmış ve Sorgun Ormanı 1. Derece Sit Alanı ilan edilmiştir.

Proje Yanlısı Argümanlar

Herşey hukuka uygundur: Orman Bakanlığı, milletvekillerinin Sorgun için verdiği soru önergelerinde “Orman’ın ekolojik değerine dair” sorulan sorulara cevap dahi yazmazken sürekli şu vurguyu yapmıştır: “Herşey iç hukuka ve uluslararası sözleşmelere uygundur. Ayrıca yetki Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndadır.” Bu iddia aslında doğrudur. Herşey iç hukuka uygundur. çünkü yasal zemini uygun olarak hazırlanmıştır. Uluslararası hukuka da uygundur. çünkü uluslararası sözleşmeler “yok olma tehdidi altındaki türlerin korunmasını” öngörürken hükümet hiçbir “tespit”

çalışması yapmadan buraları tahsis ve tahrip etmiştir. Bir tespit olmayınca da bir “tür tehdidi” söz konusu olamayacağından, aslında var olmayan bir “uygunluk” söz konusudur. Son olarak, yetki kimde olursa olsun, ormanların sorumluluğunu üzerinden atamayacak tek kurum da gene çevre ve Orman Bakanlığı’dır.

Golf bizi zengin edecek ve kestiğimiz kadar ağaç dikiyoruz: Hükümet 100 Golf Sahası Projesi’ne arka çıkmak ve gerekçelendirmek için ortaya akıl almaz rakamlar atmış ve 100 sahadan 10 yılda 16 milyar dolar turizm geliri elde edileceğini açıklamıştır. Ancak savaşa sınır olan, “kuş gribi” ve ölümcül “kene” vakaları barındıran ülkemizde 2006 yılında 50 YTL’ye 5 yıldızlı tatil yapılmakta olduğunu düşünürsek bu koşullarda turizm beklentilerini astronomik rakamlarla telaffuz etmek halkı kandırma girişiminden öteye geçemez. “Para için ekolojik dengeyi mi feda

edeceksiniz” denildiğinde ise gerek TGF’nin gerekse Bakanlığın verdiği cevap akıllara durgunluk veriyor: “Kestiğimiz ağaç sayısı kadar fidan dikiyoruz.”

Golf orman yangınlarını önler: 9 Ağustos 2006 tarihinde TGF’nin düzenlediği Golf ve çevre konferansında

“Marmaris’te yanan ormanların yerine golf sahası yapsak, bakın bu yıl nasıl turist gelirdi” sözlerini sarf eden TGF Başkanı, yanan ormanlara talip olduklarının mesajını vermektedir. Hatta “Ormanların koruyucusu golf sahasıdır.

(5)

Ormanlara golf sahası yaparsak yangın çıkmaz” diyerek el değmemiş ormanlarda saha yapma iddiasında olduklarını açıkça ortaya koymaktadırlar. “Ormanda boşluk yarattığı için golf sahasının ormanı koruduğu ve her golfçünün orman gözcüsü olduğu” şeklindeki iddia ise gülünçtür. Her bir golf sahası için en az 750.000m2 alan öngörüldüğünü

düşünürsek (www.tgf.org), bunun bir orman koruma yolu değil ormanı talan etme yöntemi olduğunu görmekteyiz. Ormanların turşusunu mu kuralım?: 2006 Temmuz ayı Bakanlar Kurulu toplantısında çevre ve Orman Bakanı’na “tüm ormanları satsak kaç para eder” diye soran Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve ormanda golf sahasına karşı çıkanlara “Ne yapalım? Ormanların turşusunu mu kuralım? Turşu da yemek içindir” diyen Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç konuyla ilgili yoruma gerek bırakmayan “en talihsiz açıklamaların” da sahibi olmuştur.

İkinci Boyut: Golf-çevre İlişkisi

Golfün doğaya verdiği zararlar gelişmiş ülkelerce bilinmekte ve özellikle ABD’de golf karşıtı önemli bir lobi bulunmaktadır. Ülkemizde ise golf için “doğasever” sloganı kullanılmaktadır. Mayıs ayında TGF’nin yayınlattığı “Golf Doğasever Spordur” sloganı üzerine kurulu uzun metrajlı reklama karşı golfün bilinen zararları aşağıdaki gibi özetlenmiş ve ilgili kurumlardan reklamın kaldırılması talep edilmiştir:

1- Dünyada mevcut golf sahalarının sulanması için günde 1 milyar ton su tüketilmektedir. Bu rakam, BM’nin

tespitlerine göre tüm dünyada susuzluk çeken insanların asgari su tüketimini karşılayabilecek olan rakama eşittir. 100 hektarlık bir golf sahasının bir yılda tüketeceği su miktarı yaklaşık 1 milyon m3’tür. Bu da 12.000 nüfuslu bir

yerleşimin ortalama yıllık su tüketimine eşittir. (World Watch Institute, 2004)

2- Ülkemiz, kişi başına ortalama yıllık 1500 m3’lük kullanılabilir su miktarı ile su fakiri bir ülkedir. ABD gibi kişi başına yıllık kullanılabilir su miktarının 16.000 m3 olduğu ülkelerde bile golf sahalarının su kaynakları ve doğa üzerine olumsuz etkileri tartışılırken, su fakiri olan ülkemizde yapılacak her golf sahası hem doğadaki suyu golfe yönlendirerek doğal yaşamı bozacak hem de su kaynaklarımızı hızla tüketecektir. (Doğal Hayatı Koruma Vakfı, 2005)

3- Bir hektarlık bir golf sahası için yılda toplam 21 kilo kimyasal ilaç kullanılmaktadır. Bu rakam çevreye verdiği zararı düşünülünce oldukça ürkütücüdür. (World Watch Institute, 2004) Bir golf alanı için kullanılan yıllık ortalama gübre miktarı ise, dünyada hektar başına tarımda kullanılan ortalama gübre miktarından çok daha fazladır. Kimyasal gübreler aşırı kullanıldıklarında çevreye ve yer altı sularına telafisi mümkün olmayan zararlar vermektedir.(ABD Tarım Bakanlığı, 2005)

4- Ülkemizde 2004 yılından bu yana kıyı ormanları turizmi teşvik gerekçesiyle golfe tahsis edilmektedir. Sorgun’da ve Belek’te yapılan tahsisler nedeniyle büyük orman katliamları yaşanmakta, ormanlarımız golf için hızla yok

edilmekteyken golfün doğasever olduğunu savunmak gerçek dışıdır. Şikayet üzerine Reklam Özdenetim

Kurulu halkı yanıltıcı içeriği nedeniyle 2006 Haziran ayında reklamın yürürlükten kaldırılması kararı almıştır. Kararda, “golfün çevre dostu özelliği vurgulanan reklamın tüketicilerin çevre konusundaki duyarlılığını ya da bu alandaki olası bilgi eksikliğini istismar edecek biçimde” yapılmış olduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda “golfün çevre dostu olduğu” ifadesinin kullanılmasıyla Uluslararası Reklam Uygulama Esasları’nın çevreye ilişkin 19. maddesine aykırı olan reklamın kaldırılması gerektiği sonucuna varmıştır.

Sonuç ve Öneriler

Turizmi Teşvik Kanunu’nun ilgili maddesi iptal olsa da, başlatılan geniş çaplı yok etme girişimi yeni Kıyı Yasa Tasarısı ve Maden Kanunu ile de sürdürülmeye çalışılmaktadır. Kıyılardaki kaçak yapılara af getirmeyi, kıyı ormanlarını imara açmayı ve ormanlarda koşulsuz maden aranmasına izin vermeyi öngören yasa tasarıları mecliste görüşülmekte, sırayla yürürlüğe konmaktadır. Üstelik hükümet “2B’de kararlıyız” diyerek son günlerde anayasa ve yasa değişikliklerini de yeniden gündeme getirmiştir.Yeni anayasanın neler getireceği henüz bilinemezken, tüm bu söylenti ve çabalar sonucunda ise 2006-2007 yılında büyük bölümünün kasıtlı çıkarıldığına inandığımız geniş çaplı orman yangınlarıyla karşı karşıya kalınmıştır.

(6)

Bir diğer nokta ise sit alanı ilan olunan Sorgun’un hala tam olarak koruma altında olmadığıdır. Ülkemizde 1.Derece Sit alanları gerektiği gibi korunmamakta, tahrip edilmektedir. Diğer yandan Sorgun’un bu caydırıcı statüsü diğer

ormanlarımız için söz konusu değildir. Yeni düzenlemeler tamamlandıktan sonra ön izni iptal olan tahsislerin ne olacağı ve yeni tahsisler yapılıp yapılmayacağı büyük bir soru işareti olarak varlığını sürdürmektedir.

Sorunun çözümü için i) orman talanlarına sebep olan yasalarda değişikliğe gidilmesi, ii) anayasal boşlukların ortadan kaldırılması, iii) işgal edilen veya yakılan ormanlarda herhangi bir yapılaşma ya da amaç dışı kullanıma izin

vermeyen bir orman koruma yasasının ivedi olarak çıkarılması, iv) yasal düzenlemeler tamamlanana kadar orman tahsisi yapılmaması v) tahsis yapılacak orman dışı alanlarda ise golf sahasının bölgedeki olası ekolojik zararlarının tespit edilmesi ve zarar söz konusu olacaksa tahsis yapılmaması gerekmektedir.

Bizim ve nesillerimizin sağlıklı yaşama hakkı ormanlarımızın sistematik yok edilmesi yoluyla elimizden alınırken bir yandan iç hukuk yollarını tüketmekte, bir yandan da mücadelemize ulusal ve uluslararası destek bulma çabasındayız. Son orman yangınları, nükleer enerji geliştirme çabaları, gömülü bulunan zehirli atıklar ve golf sahası projelerinin de açıkça gösterdiği gibi, üç temel yaşam unsurunun hava, toprak ve su olduğunu unutup “para, para ve yine para” olduğuna inanan ve asıl yaşam damarlarını hızla kurutan bir yönetim ve toplum anlayışı içerisindeyiz. Bu anlayışı değiştirmek için mücadele ederek ormanları korumaksa hepimizin Anayasal görevidir.

Işıl ETEŞ

Muğla Üniversitesi İktisat Bölümü Doktora Öğrencisi Sorgun Platformu Koordinatörü

Kaynaklar:

ABD Tarım Bakanlığı Raporu, Ağustos 2005, www.ars.usda.gov (20.10.2007) Doğal Hayatı Koruma Vakfı Raporu, 2005, www.wwf.org.tr (20.10.2007)

Fady, B., S. Fireschi, G.G. Vendramin, EUFORGEN Technical Guidelines for Genetic Conservation and Use of Italian Stone Pine (pinus pinea), International Genetic Resources Institute, Rome, Italy, 2006, 6 pages.

Neyişçi, Tuncay, Manavgat Side-Sorgun Ormanlarının, Tarihi, Bilimsel, Ekolojik Ve Sosyolojik Değeri Üzerine Görüşler, TEMA Vakfı, İstanbul, 2004 (yayınlanmamış rapor).

Sorgun Platformu Web Sitesi, www.sorgunplatformu.org, www.sorgun.org (20.10.2007) Türkiye Golf Federasyonu Web Sitesi, www.tgf.org (20.10.2007)

World Watch Enstitüsü, Matters of Scale-Planet Golf, 2004, www.worldwatch.org (20.10.2007) Makale, 20.10.2007 tarihinde Ankara'da düzenlenen Toplumsal Hareketler Forumu'nda sunulmuştur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Arama ruhsatı veya işletme ruhsatı almaksızın petrol işlemi yapanlara 250 bin lira, araştırma izni ve arama ruhsatı almadan araştırma yapanlara 100 bin lira, verilen bir

Yeni Türk Ticaret Kanunu ile birlikte 01.01.2013 tarihinden itibaren sermaye şirketlerinin muhasebe kayıtlarını ve finansal tablolarını, Türkiye Muhasebe

amatör sporcu için uygulanmak üzere, her yıl ulusal yarışmalara iştirak ettiklerinin belgelenmesi şartıyla amatör sporcu çalıştıranların, bu sporculara ödedikleri

“menkul kıymetlerin veya diğer sermaye piyasası araçlarının elden çıkartılmasından sağlanan kazançlar” değer artış kazancı olarak tanımlanmıştır. Bu düzenlemeyle,

Diğer yandan özellikle sokak köpeklerinin diğer hayvanlar ve insanlar için oluĢturdukları bulaĢıcı hastalık tehlikesinin yalnzca kuduz ile sınırlı olmadığını

132 sayılı dergimizde, “Maden Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı” hakkında yer alan yazımızda; 57.. Hükümet tarafından

“Bu kanun tasarısı, emperyalizmin gelişmekte olan ülkelere uyguladığı örneklerden de bilindiği gibi, kendisine yeni sömürü alanı olarak belirlediği ülkemizde IMF ve Dünya

• İzin ve kontrollerde gümrük idarelerinin yetki ve etkinliğinin arttırılması, Konularına özel bir önem verildiğini görmek mümkün. Türk Gümrük Mevzuatında