• Sonuç bulunamadı

DOKTORLARIN MESLEK HAYATLARINDA YAŞADIKLARI STRESE YÖNELİK GÖRÜŞLERİ İLE

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "DOKTORLARIN MESLEK HAYATLARINDA YAŞADIKLARI STRESE YÖNELİK GÖRÜŞLERİ İLE "

Copied!
99
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK ANA BİLİM DALI

DOKTORLARIN MESLEK HAYATLARINDA YAŞADIKLARI STRESE YÖNELİK GÖRÜŞLERİ İLE

YAŞAM KALİTELERİNE İLİŞKİN TUTUMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Damla ÖZHUY

Lefkoşa

Ocak 2019

(2)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK ANA BİLİM DALI

DOKTORLARIN MESLEK HAYATLARINDA YAŞADIKLARI STRESE YÖNELİK GÖRÜŞLERİ İLE

YAŞAM KALİTELERİNE İLİŞKİN TUTUMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Damla ÖZHUY

Danışman: Doç. Dr. Ahmet GÜNEYLİ

Lefkoşa

Ocak 2019

(3)

JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğüne;

Damla Özhuy tarafından hazırlanan ''Doktorların Meslek Hayatlarında Yaşadıkları Strese Yönelik Görüşleri ve Yaşam Kalitelerine İlişkin Tutumlarının Değerlendirlimesi” adlı bu çalışma jürimiz tarafından Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı’nda YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir.

Başkan : Doç. Dr. Yağmur Çerkez

Danışman : Doç. Dr. Ahmet Güneyli

Üye : Yrd. Doç. Dr. Gözde Latifoğlu

Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylıyorum.

... / ... / 2019

Prof. Dr. Fahriye ALTINAY AKSAL Enstitü Müdürü

(4)

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Yüksek lisans tezi olarak çalıştığım “''Doktorların Meslek Hayatlarında Yaşadıkları Strese Yönelik Görüşleri ve Yaşam Kalitelerine İlişkin Tutumlarının Değerlendirlimesi” adlı çalışmamda bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle uyduğumu, tez içindeki tüm bilgileri bilimsel ahlak ve gelenek çerçevesinde elde ettiğimi, tez yazım kurallarına uygun olarak hazırladığım bu çalışmada doğrudan ve dolaylı olarak her alıntıya kaynak gösterdiğimi ve yararlandığım eserlerin kaynakçada gösterdiklerimden oluştuğunu beyan eder ve bunu doğrularım.

Adı-Soyadı: Damla ÖZHUY İmza:

Tarih: ..../..../2019

(5)

ÖNSÖZ

Yakın Doğu Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı, yüksek lisans programı gereği olarak hazırlanan bu araştırmada, KKTC Lefkoşa ilçesindeki bir özel hastanede çalışan doktorların meslek hayatlarında yaşadıkları strese yönelik görüşleri ve yaşam kalitelerine ilişkin tutumlarına dair görüşlerini ortaya koymak, bu konu hakkında farkındalık yaratmak ve dolayısıyla bu alanında gelişim sağlamak amaçlanmaktadır.

Araştırmada altı bölüm yer almaktadır. Birinci bölümde giriş, araştırmanın amacı, problemi, alt problemler, önem, sayıtlılar, sınırlılıklar, tanımlar ve kısaltmalar; ikinci bölümde kuramsal çerçeve ve ilgili araştırmalar; üçüncü bölümde araştırmanın yöntemi (modeli, çalışma grubu, veri toplama araçları, verileirn toplanması ve verilerin analizi); dördüncü bölümde katılımcılardan elde edilen bulgular (araştırmanın nitel bulguları ve araştırmanın nicel boyut bulguları); beşinci bölümde tartışma; altıncı bölümde ise sonuç ve öneriler (araştırmanın nitel boyutunun sonuçları ve araştırmanın nicel boyutunun sonuçları) bulunmaktadır.

Saygılarımla Damla ÖZHUY

(6)

TEŞEKKÜR

Tezimin hazırlanması sürecinde her şeyin hayal ettiğim gibi gerçekleşmesi için bıkıp usanmadan bana yardımcı olan değerli katkılarını hiç esirgemeyen en küçük detayları dahi birlikte tamamladığımız öğrencisi olmaktan mutluluk duyduğum çok kıymetli hocam, danışmanım Doç. Dr. Ahmet GÜNEYLİ’ye sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

Tezimin oluşumuna büyük katkı sağlayan, araştırmama katılan sevgili doktorlara ve yardımlarını esirgemeyen tüm hastane çalışanlarına teşekkür ederim.

En içten ve en büyük teşekkürlerimin bir diğer sahipleri de en değerli hazinem aileme. Yardımlarını esirgemeyen güven, anlayış ve sabırla bu süreçte yanımda olarak gücüme güç katan, her zaman ve her koşulda yanımda olup desteklerini hiç ama hiç esirgemeyen, hayranlık duyduğum iki benzersiz karakter olan sevgili annem Gülgün ÖZHUY ve babam Süleyman ÖZHUY’a teşekkürlerimi sunarım.

Tezimde uğraştığım her an, biricik oğlum, hayatımın anlamı Süleyman’ımdan çaldığım dakikalar ve saatler için ona da teşekkürlerin en özelini sunmak isterim.

(7)

ÖZET

DOKTORLARIN MESLEK HAYATLARINDA YAŞADIKLARI STRESE YÖNELİK GÖRÜŞLERİ İLE YAŞAM KALİTELERİNE İLİŞKİN

TUTUMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ ÖZHUY, Damla

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı Tez Danışmanı: Doç. Dr. Ahmet Güneyli

Ocak 2019, xii + 83 Sayfa

Bu araştırma, doktorların meslek hayatlarında yaşadıkları strese yönelik görüşleri ve yaşam kalitelerine ilişkin tutumlarının değerlendirilmesi amacına yönelik karma bir araştırmadır. Araştırmanın nitel boyutunda doktorların iş stresleri detaylı bir şekilde değerlendirilmiştir. İş stresi değerlendirilirken; sıklığı, nedenleri, iş ve aile yaşamını nasıl etkilediği, çözüm önerileri, stres yaşamamak için nelere dikkat edilmesi gerektiği, iş ortamındaki stresli arkadaşların durumu, stresin pozitif etkilerinin olup olmadığı ve son olarak ideal ve stressiz bir hastane ortamının nasıl oluşturulabileceği üzerinde durulmuştur. Araştırmanın nicel boyutunda ise doktorların yaşam kalitesi düzeyleri değerlendirilmiştir. Araştırmada doktorların yaşam kalitesi tutum düzeyleri; cinsiyet, medeni durum, yaş, mesleki kıdem, öğrenim durumu ve toplam çalışma saati gb bağımsız değişkenler temelinde analiz edilmiştir.

Ayrıca doktorların Yaşam Kalitesi Ölçeği alt boyutlarından elde ettikleri puanların korelasyonuna bakılmıştır.

Araştırmada model olarak karma araştırma yöntemi açımlayıcı model tercih edilmiştir. Nitel boyutta durum çalışması modeli temel alınmış, nicel boyutta ise durum tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın nicel boyutunda uygun örneklem temel alınarak 2017-2018 yıllarında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Lefkoşa ilçesinde özel bir hastanedeki farklı bölümlerde çalışmakta olan 45 doktora ulaşılmıştır. Araştırmanın nitel boyutunda ise, sözü edilen 45 doktordan amaçlı ve kolay ulaşılabilir durum örneklemesine uygun olarak 15 doktora ulaşılmıştır. Veri toplama araçları ise, nitel boyutta araştırmacı tarafından geliştirilen iş stresi konulu yarı yapılandırılmış görüşme formu, nicel boyutta ise, Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalite Ölçeği’dir. Yaşam Kalite Ölçeğinin Türkçe uyarlaması Eser ve arkadaşları (1999) tarafından gerçekleştirilmiştir. Nitel veriler analiz edilirken içerik analizinden

(8)

yararlanılmıştır. Nicel veriler analiz edilirken ise normallik testi betimsel istatistikler, Mann Whitney U ve Spearman Korelasyon katsayısı kullanılmıştır.

Araştırmanın nitel boyutunda sonuçlar değerlendirildiğinde, stressiz ve ideal iş ortamının; görevlerin zamanında ve doğru yapıldığı, kararların konuşularak birlikte alındığı ve kaliteli personelin bulunduğu ortamlar olduğu üzerinde durulmuştur. Stresli olunan durumlarda nasıl bir çözüm yolu bulunduğu ve çözümün etkili olup olmadığına ilişkin soruya ise doktorlar, yaptığı işten farklı şeylere odaklanmak ve spor yapmak şeklinde cevap vermişlerdir.

Araştırmanın nicel boyutunda doktorların yaşam kalitesi ölçeğinden aldıkları puanlar değerlendirildiğinde, en düşük puanı fiziksel sağlık boyutundan aldıkları görülmüştür. En yüksek puan ise sosyal ilişkiler boyutunda gözlenmiştir. Bağımsız değişkenlere göre yaşam kalitesi puanları değerlendirildiğinde ise, bir tek çalışma süresi değişkeninde anlamlı bir farklılık çıktığı görülmüştür. Çalışma süresi arttıkça doktorların yaşam kalitesi ölçeği puanlarının düştüğü görülmüştür. Hekimlerin yaşam kalitesi ölçeği puanları arasındaki korelasyonlar incelendiğinde; fiziksel sağlık, psikolojik, sosyal ilişkiler ve çevre boyutları puanları arasında yüksek derece ilişki çıktığı görülmüştür.

İş ortamında stres yaşamamak için doktorların çözüm önerileri incelendiğinde (hasta yakınlarıyla iyi iletişim, planlı çalışma, iş arkadaşları ile uyum gb.) söz konusu davranışların pekiştirilmesi için hastane yönetiminin cesaretlendirici olması önemlidir. Araştırmada doktorların ideal ve stressiz hastane ortamı yaratma konusundaki görüşleri anlamlıdır. Bu önerilerin (güvenli ortam, birlikte karar alma etkili toplantılar, nitelikli personel istihtamı gb.) dikkate alınması için KKTC Sağlık Bakanlığı’nın devreye girip denetimler yapması gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler: Meslek hayatı; doktor; stres; doktor; yaşam kalitesi; doktor.

(9)

ABSTRACT

ANALYZING PERCEPTIONS OF DOCTORS ABOUT STRESS IN THEIR WORK LIFE AND ATTITUDES ABOUT THEIR LIFE

QUALITY ÖZHUY, Damla

Department of Guidance and Psychological Counseling Master Program Thesis Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Ahmet Güneyli

January 2019, xii + 83 Pages

This is a mixed research aimed on evaluating the opinions of the medical doctors towards their experienced stress in their professional lives and their attitudes on their life quality. On the qualitative dimension of the research the work stress of the medical doctors is thoroughly evaluated. On the evaluation of the work stress the research focuses on; frequency, reasons, its effects on work and family life, solution suggestions, the main points to pay attention in order to avoid stress, the status of the stressed colleagues, whether stress would have any positive effects or not and finally how to sustain an ideal and stress free hospital environment. On the quantitative dimension of the research, medical doctors’ level of life quality has been evaluated.

In measuring the life quality attitude level; independent variables such as, sex, marital status, age, professional seniority, level of education and total work hours are analysed. In addition, the correlation of the points taken by doctors from sub dimensions of quality of life scale is examined.

Mixed research method, sequential explanatory model is chosen as the model of research. Case study model is used in both qualitative and quantitative dimensions of the research. In the quantitative aspect of the study, 45 medical doctors who are working in a private hospital in Nicosia, Turkish Republic of North Cyprus in the years 2017-2018 are contacted based on the convenience sampling method. In the qualitative aspect, 15 of these 45 medical doctors are contacted in accordance with purposive sampling method. As data gathering tools, in qualitative aspect, the research used a semi-structured interview form with a stress theme, developed by the researcher. In quantitative aspect, quality of life scale of WHO is chosen. The adoption of a Turkish version of WHO quality of life scale is published by Eser et Al

(10)

(1999). During the analysis of qualitative data, content analysis method is made use of while during the analysis of quantitative data normality test descriptive principles, Mann Whitney U and Spearman correlation coefficients are used.

As the results are evaluated in the qualitative dimension of the research; it is reached that a stress free, ideal work environment is one where duties are carried out properly and in time, where the decisions discussed and taken together and where quality staff are present. Upon a question on how they find a solution to stressful situations and whether the solution is effective, the doctors replied, focusing on something other than the work they are doing or engaging sports activities.

On the quantitative dimension of the research as the points taken by doctors in quality of life scale are evaluated, it is found that doctors are taken the lowest points on physical health. They’ve taken highest points in social relations. On the evaluation of the quality of life scale points in relation to independent variables, it is observed that only the variable of total work hours makes a meaningful difference. It is observed that as the total work hours’ increase, their points in quality of life scale decrease. In examining the correlations between practitioners’ quality of life scale points, physical health, psychological health, social relations and environmental dimension points show highly correlated.

Considering the doctors’ suggestions for a solution to avoid stress in work environment (such as quality communication with patients’ relatives, planned working, harmony with colleagues) it is important that the hospital management is encouraging about consolidating such behaviours. In the research, the doctors’

opinions on creating an ideal, stress free hospital environment are found to be meaningful. It is necessary that the Ministry of Health of Turkish Republic of Northern Cyprus step up and conduct inspections for these suggestions (safe environment, mutual decision making, effective meetings, employment of quality staff etc.) to be taken into consideration.

Key Words: Job life; doctor; stress; doctor; quality of life; doctor.

(11)

İÇİNDEKİLER

JÜRİ ÜYELERİNİN İMZA SAYFASI...i

BİLİMSEL ETİK BİLDİRİMİ...ii

ÖNSÖZ...iii

TEŞEKKÜR...iv

ÖZET...v

ABSTRACT...vii

İÇİNDEKİLER...viii

TABLOLAR LİSTESİ...xii

BÖLÜM 1 GİRİŞ 1.1. Araştırmanın Amacı...3

1.2. Problem Cümlesi...3

1.2.1. Alt Problemler...4

1.3. Araştırmanın Önemi...4

1.4. Sınırlılıklar...5

1.5. Tanımlar...6

1.6. Kısaltmalar...6

BÖLÜM II KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR 2.1. Meslek...7

2.1.1. Meslek Seçimi ve Mesleğin İnsan Yaşamındaki Yeri...7

2.1.2. Doktorların Mesleki Özellikleri...8

2.2. Stres...9

2.2.1. Stresin Tanımı...9

2.2.2. İş Stresi...10

2.2.3. Sağlık Çalışanlarında Stres...11

2.2.4. Doktorlarda Stres Faktörleri...12

2.2.5. Doktorlarda Görülebilen Stres Faktörleri...13

2.3. Yaşam Kalitesi...14

2.3.1. Yaşam Kalitesinin Tarihçesi...14

2.3.2. Yaşam Kalitesinin Tanımı...16

(12)

2.3.3. Yaşam Kalitesinin Sınıflandırılması...17

2.3.4. Yaşam Kalitesini Azaltan Faktörler...17

2.3.5. Yaşam Kalitesini Arttıran Faktörler...18

2.3.6. Sağlık Çalışanları AçısındanYaşam Kalitesi...18

2.3.7. Kaliteli Yaşamı Sağlamanın Yolları...20

2.3.7.1. Hareketli Yaşam...20

2.3.7.2. Beslenme...20

2.3.7.3. Düzenli Yaşam ve Uyku...21

2.3.7.4.Günlük Yaşamda Streslerle Başa Çıkma...21

2.3.7.5.Zaman Yönetimi...21

2.3.7.6.Çalışma Ortamı...22

2.3.8. İlgili Araştırmalar...22

BÖLÜM III YÖNTEM 3.1. Araştırmanın Modeli...25

3.1.1. Araştırmanın Nicel Boyutu...26

3.1.2. Araştırmanın Nitel Boyutu...27

3.2.Çalışma Grubu...27

3.3.Veri Toplama Araçları...29

3.4.Verilerin Toplaması...30

3.5.Verilerin Analizi...30

BÖLÜM IV BULGULAR 4.1. Nitel Boyuta İlişkin Bulgular...32

4.2. Nicel Boyuta İlişkin Bulgular...43

ÖLÜM V TARTIŞMA...51

BÖLÜM VI SONUÇ VE ÖNERİLER 6.1. Sonuçlar...58

6.1.1. Araştırmanın Nitel Boyutunun Sonuçları...58

6.1.2. Araştırmanın Nicel Boyutunun Sonuçları...59

6.2. Öneriler...59

(13)

6.3. İlerki Araştırmalara Yönelik Öneriler...61

KAYNAKÇA...62

EKLER...68

EK 1.Kişisel Bilgi Formu ...68

EK 2. WHOQOL-BREF (TR) Türkçe Ulusal Kısa Sürüm ...69

EK 3.Kişisel Bilgi Formu 2 ...73

EK 4.Doktorların Meslek Hayatlarında Yaşadıkları Strese Yönelik Görüşleri ve Yaşam Kalitelerine İlişkin Tutumlarının Değerlendirilmesine İlişkin Görüşme Formu...74

EK 5.Aydınlatılmış Doktor Onam ve Bilgi Formu...79

EK 6.Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Ölçeği Kısa Türkçe Sürümü Kullanım İzin Belgesi...80

EK 7.Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Yataklı Tedavi Kurumları Dairesi İzin Belgesi...81

EK 8.Yakın Doğu Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Etik Kurul İzin Belgesi...82

(14)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 3.1. Hekimlerin Tanıtıcı Özellikleri...28 Tablo 3.2. Doktorların Uzmanlık Alanlarına Göre Dağılımı...29 Tablo 4.1. İş Ortamında Ne Sıklıkta Stresli Hissedildiğine İlişkin Doktorların

Görüşleri...32 Tablo 4.2. İş Ortamında Stresli Olma Nedenlerine İlişkin Doktorların

Görüşleri...32 Tablo 4.3. Stresli Olmanın İş Yaşamını Nasıl Etkilediğine İlişkin Doktorların

Görüşleri...34 Tablo 4.4. Stresli Olmanın Aile Yaşamını Nasıl Etkilediğine İlişkin Doktorların Görüşleri...35 Tablo 4.5. Stresli Olduğunuz Durumlarda Nasıl Bir Çözüm Yolu veya Yolları

Buldukları ve Buldukları Çözümlerin Etkili Olup Olmadığına İlişkin Doktorların Görüşleri...36 Tablo 4.6. İş Ortamında Stres Yaşamamak İçin Nelere Dikkat Ettiklerine İlişkin Doktorların Görüşleri...37 Tablo 4.7. İş Ortamında Stresli Arkadaşları Olup Olmadığına İlişkin Doktorların Görüşleri...38 Tablo 4.8. İş Ortamında Stresli Arkadaşlarının Davranışları ve Duygularına İlişkin Doktorların Görüşleri...39 Tablo 4.9. Hastanede En Çok Stres Yaşayan Kişilerin Kimler Olduğuna İlişkin Doktorların Görüşleri...40 Tablo 4.10. Stressiz ve İdeal İş Ortamının Nasıl Olması Gerektiğine İlişkin

Doktorların

Görüşleri...41 Tablo 4.11. İş Yaşamında Stresli Olmanın Artısı/Pozitif Yönü Olup Olmadığına İlişkin Doktorların Görüşleri...42 Tablo 4.12. İş Yaşamında Stresli Olmanın Artısı/Pozitif Yönlerin Neler Olduğuna İlişkin Doktorların Görüşleri...42 Tablo 4.13. Hekimlerin Yaşam Kalitesi Ölçeği Puanları...43 Tablo 4.14. Hekimlerin Cinsiyetlerine Göre Yaşam Kalitesi Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması...44 Tablo 4.15. Hekimlerin Medeni Durumlarına Göre Yaşam Kalitesi Ölçeği

Puanlarının

Karşılaştırılması...45 Tablo 4.16. Hekimlerin Yaşlarına Göre Yaşam Kalitesi Ölçeği Puanlarının

Karşılaştırılması...46

(15)

Tablo 4.17. Hekimlerin Mesleki Kıdemlerine Göre Yaşam Kalitesi Ölçeği Puanlarının

Karşılaştırılması...47 Tablo 4.18. Hekimlerin Öğrenim Durumlarına Göre Yaşam Kalitesi Ölçeği

Puanlarının

Karşılaştırılması...48 Tablo 4.19. Hekimlerin Çalışma Saatlerine Göre Yaşam Kalitesi Ölçeği Puanlarının Karşılaştırılması...49 Tablo 4. 20. Hekimlerin Yaşam Kalitesi Ölçeği Puanları Arasındaki

Korelasyonlar...50

(16)

İnsanlar içinde yaşadıkları dünyayı anlamaya ve kendi amaçları doğrultusunda onu değiştirmeye çabalarlar. Her insan gücü ölçüsünde, başkalarınında kullanabileceği bir şeyler üretmekte ve kendisi de başkalarının ürettiklerini kullanarak yaşamını sürdürmektedir.

İnsanoğlu belli alanlarda faaliyet göstererek, gereksiniminden çok fazla ve başkalarının da ihtiyaçlarını giderebilecek kadar fazla şeyler üreterek ve bu ürettiklerini ihtiyaç duyduğu diğer gereksinimlerini karşılamak için takas yoluyla başkaları ile paylaşarak mesleklerin başlangıcını oluşturmuştur (Kuzgun, 2004).

Meslekler, kazanç elde etmek için yapılan faaliyetler olmasına rağmen meslek sahibi olmaktaki tek neden maddi kazanç değildir. Çünkü meslek para kazanmanın ötesinde, gizil güçleri kullanma ve dünyayı güzelleştirmek için bir araçtır. Meslek bireye bağımsızlık, güvence, bir guruba aitolma ve tanınma ihtiyacını doyurma olanağı sağlar. En önemlisi de meslek kendini gerçekleştirmeye olanak sağlayan en önemli yollardan biridir. Bireyler çalışıp bir şeyler ürettikçe gizil güçlerini kullanıp geliştirirler ve bu durumdan haz, ve doyum sağlarlar. Çoğu zaman gelir seviyesi yüksek olup yaşamını sürdürmek için paraya ihtiyacı duymayan kişilerin dahi meslek sahibi olarak çalıştıklarını, gözlemlemekteyiz. Meslekler kişilerin kimliklerinin oluşmasında önemli bir kaynak olup, toplum tarafından saygı görmesine, toplumda bir yer edinmesine ve işe yaradığı duygusunu yaşamasına imkan veren etkinlik alanlarıdır. Meslek etkinlikleriyle kişiler kapasitelerini kullanır, üretir ve yaratırlar. Meslek hayatında yaşanan doyum, huzursuzluk veya doyumsuzluk genel yaşama da yansıyarak, kişilerin psikolojik durumunu olumlu ve olumsuz yönlerde etkileyebilmektedir (Kuzgun, 2004).

Dünyamız da, birçok değişim ve dönüşümlerin yaşandığı, duyguların yoğun bir şekilde hissedildiği ve bireyleri içinden çıkılması kolay olmayan bunalımlara sürükleyen, dönemler yaşanmaktadır. Yaşanan bu hızlı değişim ve dönüşümler, özellikle çalışanları stres durumlarına sürüklemekte, yaşama bağlılıklarını azaltmakta ve giderek yaşam kalitesini düşürmektedir. Her şeyin hızla değişip geliştiği ve yaşam

(17)

koşullarının gittikçe karmaşıklaştığı günümüzde, toplumlardaki en büyük sorunlardan biri de kişilerin mesleklerini icra ederken iş ortamlarında artan iş yükü ve yaşadıkları stres durumlarıdır (Özen, 2011).

Türkçede ve Batı literatüründe stresin karşılığını bulmak oldukça zordur.

Stresin Türkçede şiddet, zor, baskı, gerginlik gibi anlamlarının olduğu görülmektedir (Ferhanoğlu, 2009). Bir başka deyişle stres, kişiler üzerine etki yaratan, davranışları, iş yaşamını ve başka kişiler ile olan ilişkileri etkileyen bir kavramdır (Akt.

Ferhanoğlu, 2009).

Stresin başlamasıyla birlikte durumdan etkilenen kişilerin vücudunda özel biyokimyasal değişmelerin oluşması ve vücut sisteminin harekete geçmesi gereklidir (Akt. Ferhanoğlu, 2009).

İnsanların huzuru ve sağlığı için tehlike çanları çaldıran, bir uyarı olarak algılanan, olaylara gösterilen belirgin olmayan psikolojik ve fizyolojik tepkiye stres denilmektedir (Akt. Ferhanoğlu, 2009). Kısaca stres, canlılar üzerinde psikolojik, fiziksel, ve davranışsal sapmalara neden olan dış şartlara karşı bir uyum tepkisi olarak tanımlanabilir (Akt. Ferhanoğlu, 2009).

Kutsal bir meslek olan doktorluk mesleğini icra eden doktorlarımız da zaman zaman stres yaşamakta ve yaşanan stres durumları yaşamlarının her noktasına etki etmektedir. Etkilenmekte olan en önemli noktalardan biri de hiç kuskusuz ki yaşam kaliteleridir. Yaşam kalitesi kişinin yaşamdan memnuniyetini ifade eden bir kavramdır. Kişinin kendinden ve yasam koşullarından memnuniyetine etki eden bedensel, ruhsal, sosyal ve çevresel faktörleri içermektedir (Özyıldırım, 2015).

Meslek ile ilgili olmayan zaman dilimlerimizide doğrudan etkileyen bir meslek olan doktorluk mesleğinde stres büyük önem taşımaktadır. Yoğun iş yükü, zor hastalara bakım, hasta ve yakınlarına duygusal destek, iş ile ilgili stres ve gerginliğe yol açabilmektedir (Karlıdağ, 1998).

(18)

Çalışan bireyler günlerinin büyük bir kısmını iş yerlerinde geçirmektedirler.

Çalıştığımız ortamlar ve bu ortamlarda maruz kaldığımız olaylar üzerimizde etkiler yaratmakta ve dolayısıyle strese yol açmaktadırlar (Özkan, 2012).

Hekimlerde yaşam kalitesi ve stres kavramı birbirini tamamlayan konulardır.

Bu iki konunun birlikte çalışılması hekimlerin yaşam kalitesi ve stres düzeylerini, yaşam kalitesinin aksayan yönleri ile strese neden olan faktörlerin belirlenmesini sağlayacak, bunlara yönelik öneriler getirme imkânı sunacak hekimlerin sağlığına ve yaşam kalitesine olumlu katkılar sağlayacaktır.

Bu noktalardan hareketle bu çalışma da doktorların meslek hayatlarında yaşadıkları stres düzeylerinin, yaşam kalitelerine ne kadar etkili olduğunun araştırılması ve üzerinde durduğumuz konu ile ilgili eksikliklerin giderilmesi amaçlanmıştır.

Araştırmamıza başladığımız zaman uzaktan göründüğü kadar kolay olmayan birçok zorlukla baş etmek durumunda kaldık, düşünülenin de üstünde kutsal bir görev icra eden doktorlarımızın birden çok sorunları olduğunu gözlemledik. Şimdiye kadar yapılmış olan bu ve benzeri konulardaki çalışmaların aksine daha anlaşılır ve akıcı bir dille bu çalışmayı aktardığımızı ve okurken merak edilen pek çok sorunun cevabının bulunabileceği düşünülmektedir.

1.1. Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın amacı, doktorların meslek hayatlarında yaşadıkları strese yönelik görüşleri ve yaşam kalitelerine ilişkin tutumlarının değerlendirilmesidir.

1.2. Problem Cümlesi

Doktorların meslek hayatlarında yaşadıkları strese yönelik görüşleri ve yaşam kalitelerine ilişkin tutumları nelerdir?

(19)

1. 2. 1. Alt Problemler

1. Doktorların iş yaşamındaki stres yaşama durumunun; sıklığı, nedenleri, iş ve aile yaşamını nasıl etkilediği, çözüm yolları, olmaması için aldıkları tedbirler, iş arkadaşlarını nasıl etkilediği, pozitif yönleri gibi konularda görüşleri nasıldır?

2. Doktorların yaşları, cinsiyetleri, çalışma süreleri, eğitim durumu, medeni durumları, çalışma saatleri ve kıdem gibi değişkenlere göre yaşam kalite düzeyleri anlamlı bir şekilde farklılaşmakta mıdır?

3. Doktorların yaşam kalitesi ölçeği alt boyut puanları arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?

1.3. Araştırmanın Önemi

Sağlık çalışanları arasında yer alan doktorların, hiç hata payı olmadan çalışmalarının önemi, yapılan hataların özellikle kişilerin hayatlarına mal olabilecek olması çalışmanın önemini artırmaktadır. Bu iki konunun birlikte çalışılması doktorların sağlığına ve yaşam kalitesine olumlu katkılar sağlayacak, doktorların meslek yaşamlarında maruz kaldıkları stres düzeylerinin yaşam kalitesine etkisinin ve yaşam kalitesinin aksayan yönlerinin belirlenmesi ve bunlara yönelik öneriler getirilmesi imkânı sunacaktır.

Çalışmamız, KKTC’nin Lefkoşa ilçesinde faaliyette olan özel hastanelerden birinde çalışan doktorlardan seçilen örneklem ile gerçekleştirilmiştir. Bu örneklemlerden yola çıkarak doktorların meslek hayatlarında yaşadıkları strese yönelik görüşleri ve yaşam kalitelerine ilişkin tutumları araştırılmıştır.

Araştırma, doktorların meslek hayatlarında yaşadıkları strese yönelik görüşleri ve yaşam kalitelerine ilişkin tutumlarına katkı sağlayabilecek niteliktedir, ayrıca sonraki araştırmalar için de yol gösterici olacaktır.

(20)

1.4. Sınırlılıklar

Bu araştırma,

1. Stres düzeyleri ile ilgili verilerDünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalite Ölçeği Kısa Formu(WhoqolBref (TR) ölçeğinin ölçümleri ve doktorların verdikleri bilgiler ile sınırlıdır.

2. Özel bir hastanede çalışan, çalışmaya gönüllü olarak katılmak isteyen doktorlar ile sınırlıdır.

3. Veri toplama aracı olarak, Kişisel Bilgi Formu, Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalite Ölçeği Kısa Formu (WhoqolBref (TR) ve Doktorların Meslek Hayatlarında Yaşadıkları Strese Yönelik Görüşleri ve Yaşam Kalitelerine İlişkin Tutumlarının Değerlendirilmesine İlişkin Görüşme Formu ile sınırlıdır.

1.5. Tanımlar

Meslek: Yararlı mal veya hizmet üreterek karşılığında maddi kazanç elde edilen, eğitim alınarak yapılabilecek olan, sistemli bilgiler ve becerilere dayalı, kuralları toplumca belirlenen etkinliklerdir (Kuzgun, 2004).

Stres: Kişinin içinden gelen veya dışarıdan maruz kaldığı, mevcut dengesini bozan ve duygusal, bilişsel, sosyal işleyişini bozma eğilimi gösteren, kişiyi bozulan dengeleri korumaya veya bozulan dengeleri yeniden yapılandırmaya dair yeni davranışlara zorlayan gerçek veya algılanan uyarıcılara verdiği fiziksel-ruhsal ve bilişsel tepkilerdir. Çoğu zaman olumsuz bir durum olarak görülmesine rağmen, evlilik, yeni bir işe veya okula başlamak gibi olumlu yaşantılarda stres kaynağı olabilir. Kişilerde görülen bu türde tepkilere yol açan her türlü çevresel veya içsel, geçici veya sürekli fiziksel, kimyasal, ruhsal etken, stresin yoğun veya uzun süreli olması kişilere aşırı yükleme yapıp çeşitli patolojilere yol açabilir (Budak, 2005).

Yaşam Kalitesi: DSÖ’nün tanımında yaşam kalitesi; kişilerin içinde yaşadıkları kültürler ve değerler sistemindeki kendi yaşam algılarıdır (Akt.

Özüdoğru, 2013).

(21)

Tutum: Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğünde: Tutulan yol, davranış (TDK, 1998: 2260) olarak tanımlanmaktadır. Aynı kelime Millî Eğitim Bakanlığı’nın Örnekleriyle Türkçe Sözlüğünde: Tutulan yol, davranış; hareket tarzı olarak tanımlanmaktadır (Çetinkaya, 2007).

1.6. Kısaltmalar

DSÖ: Dünya Sağlık Örgütü

KKTC: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti MEB: Milli Eğitim Bakanlığı

NIOSH: İş Güvenliği ve Sağlığı Ulusal Enstitüsü TDK: Türk Dil Kurumu

WHOQOL_Bref : Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Ölçeği Kısa Formu

(22)

KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

Bu bölümde meslek, stres ve yaşam kalitesi başlıkları ele alınmış ve meslek yaşamında maruz kalınan stresin yaşam kalitesine etkisi ile ilgili yapılan araştırmalara yer verilmiştir.

2.1. Meslek

2.1.1. Meslek Seçimi ve Mesleğin İnsan Yaşamında Yeri

Meslek seçimi; bireylerin tercih edebilecekleri meslekler arasından, yapmak istedikleri mesleği seçip birinde karar kılması ve bu mesleğe sahip olabilmek için çaba göstermesi olarak adlandırılır. Yani meslek seçimi, yapılabilecek mesleklerden birine hazırlanmaya karar vermiş olmaktır (Kuzgun, 2004).

Hoppock’a göre, bireylerin seçtikleri meslekler yaşam biçimlerini belirleyecek olan en önemli etkenlerdendir. Seçilen meslek bireyin çalışma hayatındaki başarı oranını ve ilerleyen zamanlarda kimler ile etkileşimde bulunacağını belirler. Bunların yanı sıra kişinin mesleği onun değer yargılarını, görüşlerini, günlük yaşam şeklini ve alışkanlıklarını biçimlendirecek etkiye sahiptir (Kuzgun, 2004).

Meslek dallarının çoğalması ile artık bireyler meslekleri deneyimlemeye imkan bulamamakta hatta o kadar çok meslek çeşidi ve ismi ortaya çıkmıştır ki akılda kalmaları bile neredeyse imkansız hale gelmiştir. Günümüzde teknolojik ilerlemelerin çok hızlı bir şekilde devam etmesinden dolayı bazı meslekler çalışma hayatından kopmakta, bazıları ise bir takım değişiklikler ile varlıklarını sürdürmeye çalışmaktadırlar. Mesleklerde uzmanlaşmanın artması ile her uzmanlık alanı ayrı bir meslek olarak kabul görmeye başlamıştır. Teknolojik ilerlemelerin devamı ile meslek çeşitliliği ve değişimlerini takip etmek giderek zorlaşacak gibi görünmektedir.

Meslek sahibi olmabilme konusunda bireylerin seçme özgürlüklerini kullanmaları hak olmaktan öte, çağdaş insan olmanın gereğidir de. Demokratik toplumlarda her birey kendi yolunu çizme ve yaşamı ile ilgili kararları verme konusunda özgürlüğe

(23)

sahiptir. Kişinin doğru tercihler yapıp seçeceği alanında başarılı olabilmesi için öncelikle kendini tanıması, tercihi ile ilgili detaylı bir şekilde bilgi sahibi olması gerekir (Kuzgun, 2004).

2.1.2. Doktorların Mesleki Özellikleri

Sağlık hizmetleri en eski hizmet sektörlerinden biridir ve geçmişten bu yana çeşitli riskleri barındırdığı bilinmektedir. Sağlık çalışanlarının büyük bölümünü hekimler ve hemşireler oluşturmaktadır. Sağlık çalışanın sağlığını belirleyen iki temel faktörden ilki çalışanın bireysel özellikleri, ikincisi ise iş yeri ortamındaki faktörlerdir. Hekimlerin bireysel özelliklerine bakıldığında tıp fakültelerine yüksek puanlar alarak girdikleri, yüksek eğitim düzeyi ve diplomalarına sahip oldukları, çalışan kadın oranının pek çok iş kolundan daha yüksek olduğu, birçok iş kolunda 50 yaşın üzerindeki kimseye pek rastlanmazken, hekimlerden 65 yaş üzerinde olanların bile aktif çalışmaya devam ettikleri görülmektedir. Doktorlar için iş yeri ortamı risklerinin başında mikroorganizmalar gelmektedir. Başta solunum yolu enfeksiyonu etkenleri olmak üzere pek çok enfeksiyon etkenine maruz kalma riski bulunmaktadır.

Bunun dışında iş yeri ortamı birçok riski barındırmaktadır.

Risklerin başlıcaları aşağıdaki gibidir:

a. Fizik-Ergonomik: Gürültü-vibrasyon, sıcak-soğuk, kaza, radyasyon, ayakta durma, ağır kaldırma.

b. Kimyasal: Solventler, anestezi ilaçları, kanser ilaçları, antibiyotikler, metal, Hg, temizlik malzemeleri.

c. Biyolojik: Enfeksiyonlar, Tbc, HBV-HCV, HIV, Solunum sistemi enfeksiyonları.

d. Psiko-Sosyal: Vardiya, gece çalışma, uzun süre çalışma, stres, iş yükü, şiddet.

Bireysel faktörler ve sıralanan risk faktörleri sağlık çalışanlarının sağlık durumlarını belirler. Sağlık çalışanlarında en sık görülen sağlık sorunları enfeksiyon hastalıklarıdır. Akut solunum yolu enfeksiyonları, Hepatit B,C ve HIV enfeksiyonları, tüberküloz bunların başlıcalarıdır. Fiziksel etkenler arasında radyasyon öne çıkmaktadır. Uzun süre ayakta durma, ağırlık kaldırma gibi ergonomik risk faktörleri kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarına yol açabilmektedir.

(24)

Kaza riski önemli bir faktördür. Özellikle kesi ve iğne batması sık görülmektedir.

Bunların dışında çeşitli ilaçlar ve kimyasallara maruziyet sonucu alerjik hastalıklar görülebilmektedir. Doktorlar gece çalışması ve vardiyalı çalışma şartları nedeniyle toplumla ilişkilerini sürdürmekte zorluk çekebilmektedirler. Doktorların psiko-sosyal sorunlarını oluşturan faktörlerin başında uzun süre çalışma, gece çalışması ve sık tutulan nöbetler gelmektedir. Ailesine ve kendine yeterli vakit ayıramayan hekimlerin aile içi ilişkileri ve sağlık durumları bozulmaktadır. Bununla birlikte hastanın sorumluğunu taşıma, tedavi ve takip sırasındaki stres, ölümle sonuçlanan durumlarda duyulan üzüntü psiko-sosyal sorunları artırır. Kırsal alanda çalışan hekimlerde yalnızlık başka bir risk faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunların dışında aşırı hasta yükü en önemli psiko-sosyal risk faktörüdür. Kısa sürede çok sayıda hastaya bakmakla yükümlü olan hekimin hata oranı artmaktadır (Özyıldırım, 2015).

Acil servis başta olmak üzere hemen her tıp bilim dalının en önemli sorunlarından biri hekime yapılan şiddettir. Bu sözlü ya da fiziki taciz şeklinde olabilmektedir. Ne yazık ki toplumumuzun ve hekimlerin bir bölümü iletişim konusunda medeni seviyede değildir. Hukuki prosedürlerin çokluğu ve cezaların tatmin edici olmaması şiddeti tırmandırmaktadır. Hekimlerin önemli bir kısmı hukuki yollara başvurmamaktadır. Kurumsal takip ve koruma çalışmaları yeterli seviyede ve sistematik olmadığından uygulanan şiddet karşılıksız kalmaktadır. Bu nedenlerden dolayı hekimlerin güvenliği ile ilgili kaygıları gün geçtikçe artmaktadır (Özyıldırım, 2015).

2.2. Stres

2.2.1. Stresin Tanımı

Stres Latince “stringere” kelimesinden türetilmiş sıkıntıyı, güçlüğü, zorluğu veya üzüntüyü ifade etmek için kullanılmıştır. 18. ve 19 yüzyılda ise stres; bireyin organları ve/veya ruhsal güçleri üzerindeki baskı, güç, gerginlik veya zorlayıcı çaba olarak tanımlamıştır. Stresin tanımı ve özellikleri ile ilgili ortak bir tanım yapılamamıştır (Özen, 2011).

(25)

Selye stresin, her zaman kaçınılması gereken, zararlı ve kötü bir durum olarak değerlendirilmemesini vurgulamaktadır. Evlenmek ve terfi almak gibi gelişmeler olumlu stresler olup; kişileri motive ve teşvik edici etkiye sahiptirler. İşten ayrılmak, ölüm, terfi alamamak gibi engellenme veya kayıplar ise olumsuz stres etkenleri olup, psikolojik ve fiziksel açılardan zararlı sonuçlar doğurmaktadırlar. Selye stres konusu ile ilgilenen öncü bilim adamlarındandır. Stresi vücuda yüklenen, herhangi bir özel olmayan isteme karşı, vücudun tepkisi olarak tanımlamıştır. Stres; organizmanın fiziksel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanması sonucunda ortaya çıkan, psikolojik ve sosyal düzeylerde etkiler gösteren bir olaydır. Tehlikeli ve sorunlu bir ortamda olan kişi stresle karşılaşır. Mümkün olduğunca hızlı bir şekilde onunla mücadele eder veya stresten uzaklaşır (Yüksel, 2011).

Cüceloğlu stresi, kişinin sosyal ve fiziksel çevresindeki, uyumsuz şartlar sebebiyle, psikolojik ve bedensel sınırlarının ötesinde harcadığı çaba olarak açıklar.

Stres etmenlerini, fiziksel, sosyal, psikolojik olarak gruplandırabiliriz. Fiziksel strese örnek olarak; şiddetli egzersiz, travma, ısı, gürültü, çevre kirliliği, cerrahi girişimler vb., sosyal strese örnek olarak; birey-çevre ilişkisi-çatışması ve psikolojik strese örnek olarak; hayal kırıklığı, izolasyon vb. verilebilir (Yüksel, 2011).

2.2.2. İş Stresi

Rowden ve Conine’e göre iş stresi, bireyleri iş yaşamından alacakları doyumdan ve iş yaşamı kalitesinden mahrum etmektedir (Akt. Ferhanoğlu, 2009). İş stresi, İş Güvenliği ve Sağlığı Ulusal Enstitüsü (NIOSH)’nün tanımına göre, “işin gereklilikleri ile çalışanın yetenekleri, kaynakları ya da ihtiyaçları eşleşmezse ortaya çıkan zararlı bedensel ve duygusal cevapladır. İş stresi sıklıkla, işin zorluğu ile karıştırılmaktadır. Oysa, zor bir görevin başarılması, kişinin rahat hissetmesini ve iş doyumuna ulaşmasını sağlayabilir. İş stresi ise, bu zorlu görevler, karşılanamayan iş taleplerine dönüşürse ortaya çıkan olumsuz bir durumdur. İşte stres yaratan durumlar; işte kontrolün olmaması, işte karşılaşılan istek vebaskılar, yetersiz ödüller, artmış zaman baskısı (zaman sınırlaması olan durumlar),destek yokluğu, daha uzun çalışma saatleri, daha kısa tatil günleri, belirsizlik, tahmin edilemeyen, tanıdık olmayan durumlar, çatışmalar, iş güvensizliği, terfi imkanlarının azlığı, zayıf geribildirimler, izolasyon, taciz-şiddet, rol çatışması ve iş-yaşam dengesi sorunları

(26)

vb.dir. Bunların hepsi, iş stresörleri olarak adlandırılırlar. Gerekliliklerin yerine getirilmemesi, başa çıkılamayan iş stresine, çalışanınsağlığında bozulmalara, yaralanmalara neden olabilir. İş stresörleri ve başaçıkılamayan iş stresi, birçok bedensel ve ruhsal sorunlara (kalp, damar hastalıkları, gastrointestinal sıkıntılar, anksiyete, depresyon, tükenme, işe gelmeme, aşırı yorgunluk, kazalar, madde kullanımı, kas iskelet sistemi hastalıkları, iş-aile çatışması, otoimmün hastalıklar) yol açar. İş stresi bu sağlık sorunlarına ilaveten, düşük morale, iş performansında azalmaya, iş kazalarında artışa, iş doyumunda azalmaya ve hizmetalan kişilerin memnuniyetinde düşüşe yol açabilmektedir. Bütün bu sorunlar, iş doyumsuzluklarının, çalışanların işe devamsızlığının, işten ayrılmaların ve erken emekliliklerin artışı ile sonuçlanmaktadır. Böylece, üretim veyahizmet sektörleri de olumsuz etkilenmekte, toplumsal etkiler de ortaya çıkabilmektedir. Özetle söylemek gerekirse, iş stresinin etkileri bireyler, kurumlar ve toplumlar üzerinde görülmektedir (Hatipoğlu, 2013).

2.2.3. Sağlık Çalışanlarında Stres

Sağlık çalışanlarının da kendilerine özel stres faktörleri bulunmaktadır. Bu faktörler şu şekilde sıralanabilir:

Fiziksel ve Psikolojik Şiddete Maruz Kalma: Şiddet sağlık çalışanlarını strese sokan nedenlerin en başında gelmektedir. Sağlık personellerine şiddet uygulayan bireyler çoğu zaman hasta yakınları veya hastalardır. Sağlık çalışanlarının muhattap olduğu kişilerin çoğu zaman hasta bireyler veya hasta yakını olan bireyler olmaları durum daha da zorlaşmaktadır. Çünkü bu kişiler ya kendileri hastadırlar ya da yakınlarının hasta oluşundan dolayı; endişeli, stresli, üzgün, öfkeli, hatta bazen madde bağımlısı veya alkolik kişilerdir. Medyada yer verilen bazı haberlerin sağlık çalışanlarının aleyhine olması veya tek yanlı haberlere yer verilmesi toplumun sağlık çalışanlarına olan itibarını sarsmakta ve sağlık çalışanlarına öfke duyulmasına da sebep olabilmektedir. Bu durum bir anlamda, sağlık çalışanlarının psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalmasına yol açmaktadır. Sağlık çalışanları da nihayetinde insandırlar ve hata yapabilmektedirler.

(27)

Enfeksiyon Bulaşma Tehlikesi: Sağlık çalışanlarına bulaşabilecek olan birtakım hastalıklar, meslek hastalığı haline gelmiştirler. Sağlık çalışanları genellikle hastaların vücut sıvılarına temas ettiklerinden dolayı, HIV virüsü, hepatit B, C, gibi kan yoluyla bulaşan enfeksiyonların bulaşma tehdidi altında çalışmalarını sürdürmektedirler.

Kimyasal Riskli Maddelere Maruz Kalma: Hastaneler kimyasal maddelerin kullanıldığı ortamlardır. Kimyasal risk içeren bu maddelerden en çok kullanılanlar, anestezik maddeler, sitotoksik maddeler ve sterilizasyonda kullanılanlar olarak sıralanabilir. İlaçların hazırlanma sürecinde, ilaçların taşınmasında ve uygulanması esnasında kazara ilacın deriyle temas etmesi yoluyla sağlık çalışanları bu ilaçlara maruz kalabilmektedirler. Kimyasal risk taşıyan bu maddelere yüksek miktarlarda maruz kalınması, kansere ve ölüme dahi yol açabilmektedir.

Radyasyona Maruz Kalma: Hastanelerin nükleer tıp, radyoloji, kardiyoloji ve ameliyathane gibi kısımlarında çalışan sağlık çalışanları, az ya da çok miktarlarda olsada radyasyondan mutlaka etkilenmektedirler. Radyasyonun insan vücuduna olan yan etkileri, maruz kalınan radyasyon ışınının dozuna ve vücudun radyasyon ışınına maruz kalan bölgelesinin özelliklerine göre değişik zaman dilimlerinde ve çeşitli tiplerde ortaya çıkabilmektedir.

Nöbet ve Vardiya Usulü Çalışma: Nöbet ve vardiya usulü çalışmak sağlık çalışanlarının stres kaynaklarının arasından en önemlisi olarak gösterilebilecek stres kaynağıdır. Nöbet ve vardiya sistemi ile çalışmak, genel anlamda zor olan çalışma şartlarını daha da zorlaştırmakta ve nöbet tutan kişinin dikkatinin dağılıp hata yapma olasılığının yükselmesine neden olmaktadır. Sağlık ile ilgili branşlarda çalışan kişilerin hata yapması da, daha kötü sonuçlar doğurabilmektedir (Balcı, 2014).

2.2.4. Doktorlarda Stres Faktörleri

Günçıkan’a göre doktorluk mesleği, insanlarla direkt iletişimin yoğun olduğu iş alanlarından biridir. Öyle ki doktorlar belki de en çok strese maruz kalan meslek mensuplarıdır (Akt. Gezer, 2013).

(28)

Özellikle sağlık personelleri işlerinin doğası, görev ve etkileşimlerinin çeşitlilikleri nedeniyle strese karşı daha savunmasızdırlar. Doktorlar yüksek iş stresi yaşayan meslek gruplarından biridir. Doktorluk mesleği objelerden ziyade, insan ile ilgilenir. Eylemlerinin insan yaşamı üzerinde derin etkileri vardır. Doktorluktaki stres kaynakları içsel (kişilik özellikleri kaynaklı) ve dışsal (tıp fakültesine ya da klinik uygulamalara uyum sağlamak ile ilgili) olmak üzere ikiye ayrılabilir. Doktor için dışsal stres kaynaklarına ilişkin; çalıştığı bölüm, uzmanlık dalı, tıbbi eğitim düzeyi, kurumsal etmenler, kurum uygulamaları düşük ücret algısı, aşırı iş yükü, yönetim işleri, özerklik kaybı içsel stres kaynaklarına ilişkin ise; belirsizliğe tahammülsüzlük, hastalanan ya da ölen insanlarla karşılaşma, onlara verilen duygusal cevaplar, kişisel yetersizlik, yetenek ve/veya işteki sosyal destek dengesizliği, tıbbi hata, malpraktis davaları ve hasta şiddetine ilişkin korkular örnek olarak verilebilir. Sağlık çalışanlarında, yüksek beklentiler ile yetersiz zaman, yetersiz beceriler ya da işteki sosyal destek eksikliği birleşince, iş ile ilişkili stresler yaşanmaktadır. Bu da çalışanlarda ciddi rahatsızlıklara, tükenmeye ya da psikosomatik hastalıklara ve en sonunda da yaşam kalitesinde, iş doyumunda, yapılan işin kalitesinde azalmaya, verilen hizmette bozulmalara neden olabilmektedir. Ayrıca artmış işe devamsızlık ve personel değişim hızı nedeniyle stresin topluma maliyeti de yüksektir. Doktorların yaşadığı iş stresi, özellikle 3 sonuç ile yakından ilişkilidir. Yüksek stres yaşayan doktorlar ya mesleklerini bırakırlar ya uzmanlık dallarını değiştirirler ya da mutsuz bir şekilde mesleklerine devam ederler. İş stresinin doktorlar, kurumlar, sağlık sistemi ve toplum üzerinde etkileri olduğundan iş stresi ile ilgili değişkenlerin tespit edilmesi ve gerekli müdahalelerin yapılması önemlidir (Hatipoğlu, C. 2013).

2.2.5. Doktorlarda Görülebilen Stres Faktörleri

Doktorluk mesleği büyük önem gerektiren bir meslek grubudur. Doktorlar üzerlerinde oluşan baskılar, hastaların bilinç düzeylerinden dolayı oluşan iletişim sorunları, hastaların yoğunluğu ve hata olasılığından doğabilecek sorunların büyüklüğünden dolayı yoğun strese maruz kalmaktadırlar. Doktorlar da görülebilecek stres faktörlerini bu şekilde sınıflandırabiliriz;

• Doktor-hasta ilişkilerinden doğan güçlükler,

• Meslektaşlar arası ilişkilerden doğan güçlükler,

(29)

• Performansın korunması adına yaşanan güçlükler,

• Meslek kaynaklı emosyonel güçlükler,

• Ekonomik, sosyal, idari, politik ve hukuksal güçlükler.

Günümüzde, strese yol açan faktörlerin artması ile, stresi dengeleyen faktörlerde de eşit şekilde artış olması gerekirken maalesef ki tam aksine zayıflamalar olmuştur.

Doktorlarda Stresi Dengeleyen Faktörleri ise bu şekilde sınıflandırabiliriz;

• Kararlarda özgür olmak,

• Yaratıcılığı kullanabilmek,

• Otonomi,

• Prestij ve ekonomik imkanlar gibi benzeri doyumlar.

Arıkan’a göre strese neden olan etkenler artarken, diğer tarafta stresi dengeleyen faktörlerde zayıflama görülmektedir. Mesela stres faktörü olarak görülen idari baskılar artarken, bu durumu dengeleyebilecek faktörlerden biri olan, otonomi, prestij ve ekonomik avantajlarda azalma gözlemlenmektedir (Akt. Aydın, 2016).

2.3. Yaşam Kalitesi

2.3.1. Yaşam Kalitesinin Tarihçesi

Kişilerin mutluluğu ya da yaşamlarından memnun olmaları bir algının sonucudur. Yaşam kalitesi kavramı algıya dayandığından önce algı kavramını açıklamak uygun olacaktır. Schakter algıyı bilginin alınması, yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi olarak tanımlamıştır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, duyu organlarınca alınan uyarı ya da bilginin seçilmesi, yorumlanması ve düzenlenmesi işlevidir. Bu aşamalardan sonra uyarı ya da bilgi algıya dönüşmektedir. Bu işlev kişinin sosyo demografik özellikleri, kültürel özellikleri ve alışkanlıklarından etkilenmektedir. Yaşama dair yüksek standartlara sahip kişilerin yaşamlarından daha hoşnut olmasını bekleriz. Ancak bazı durumlarda birisi tarafından iyi olarak algılanan bir durum bir başkası tarafından kötü olarak algılanabilmektedir. Aynı şartlarda benzer ücretle çalışan doktorların iş yaşamı

(30)

memnuniyeti bile farklılık gösterebilmektedir. Bu durum algı farklılığı ile açıklanabileceği gibi Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi Teorisi ile de açıklanabilir.

Abraham Maslow bireylerin farklı zamanlarda ve durumlarda farklı ihtiyaçlarını ön plana çıkardıklarını tespit etmiştir. Bu teoriye göre insan önce fizyolojik (yiyecek, içecek, barınma vs.) ve güvenlik gereksinimlerini temin etmeye çalışmaktadır. Buna ulaştıktan sonra sosyal ihtiyaçları (bir topluluğa ait olma, sevgi vs.) öne çıkarken daha sonra saygı görme (toplumda sayılma, sosyal statü vb), kişisel ilgi ve fikirlerini ortaya koyma gereksinimleri ortaya çıkmaktadır. Yani kişilerin bir ihtiyacı karşılaması onları belirli bir süre tatmin etse de sonra başka şeylerin ihtiyacını duymaya başladıklarını saptamıştır (Özyıldırım, 2015).

Yaşam kalitesi yirminci yüzyılın ikinci yarısında yoğunluk kazanan ve farklı dallardan araştırmacının incelemekte olduğu bir kavramdır. Çok kapsamlı bir kavram olması nedeniyle, sosyal bilimler, mühendislik, fen bilimleri ve sağlık bilimlerinde araştırmalara konu olmuştur (Türksever, 2001).

Tekkanat’a göre yaşam kalitesi, antik çağlardan günümüze kadar uzayan süreç içerisinde değişen yaşam koşulları ve bu değişikliklerin getirdiği yeniliklerle şekil almış bir kavramdır. Yaşam kalitesine dolaylı olarak olsada değinen ilk kişi Aristo’dur. Yaşamın son amacı Aristo tarafından Eudamania olarak adlandırılmaktadır. Eudamania’nın anlamı iyi bir ruh ve enerjiyle kutsanmak ve bu şekilde yaşamaya başlamaktır (Akt. Özüdoğru, 2013).

Ardından gelen birçok filozofa ve Aristo’ya göre yaşamanın temel amacı en yüksek düzeye ve yaşamın izin verdiği en iyi duruma sahip olabilmektir. Buna ulaşan kişiler en yüksek yaşam kalitesine de ulaşmış olacaklardır. Tıp tarafında ise, Hipokrat döneminde dahi doktorlara, hastaların iyileştirilmesi, şikayetlerinin giderilmesi ve iyilik hallerinin en yükseğe çıkartılması konusunda sorumluluk almaları aşılanmaktaydı (Akt. Özüdoğru, 2013).

Bentham, 1800’lü yılların başında tanımlayıcı psikoloji ile alakalı yazısında psikiyatri de yaşam kalitesinin ölçümü konusuna ilk girişimlerde bulunmuştur. 1920 ve 1930’larda da Thurstone ve Likert, günümüzde de halen kullanılmakta olan yaşam kalitesi ölçeklerini geliştirmişlerdir (Akt. Özüdoğru, 2013).

(31)

Yıllarca felsefenin tartışma konularından biri olan yaşam kalitesi, antik ve ortaçağda insanın mükemmellik durumu, en üst düzeyde erdem ve en üst düzeyde güzelliklere sahip olmak olarak ele alınmıştır (Tekkanat, 2008, ss. 12). Kelime olarak ise, ilk kez Priestley’in 1943 yılındaki “Cumartesi Işıkları” (Daylight on Saturday) adlı oyununda kullanılmıştır (Akt. Özüdoğru, 2013).

Literatürdeki bazı kaynaklarda yaşam kalitesinin ilk olarak 1948 yılında WHO’nun sağlık kavramı tanımında yer aldığı savunulurken (Akyüz, 2006), bazı kaynaklar ise ilk olarak 1960’larda politik kararların alınmasında gündeme geldiğini savunmaktadırlar (Akt. Özüdoğru, 2013).

Farquar, birçok araştırmacı tarafından farklı tanımları yapılan yaşam kalitesi kavramı ile ilgili araştırmaların 1970’li yıllar itibari ile hız kazandığını açıklamıştır.

Holmes ve Dickerson 1987’de yaşam kalitesini sağlık bakımından dinamik bir kavram olarak ele almıştırlar. 1975’te ise Patterson yaşam kalitesini tanımlamak adına anahtar kelimeler olarak, rahatlık, işlev, sağlık, duygusal tepki ve ekonomiyi göstermiştir (Akt. Ozudogru, 2013).

2.3.2. Yaşam Kalitesinin Tanımı

Yaşam kalitesi, basit görünse de oldukça geniş ve kapsamlı bir kavramdır.

Yaşam kalitesinin tanımının, yaşamın pekçok boyutunu içermesi gerektiği konusunda aynı fikirde olunmasına rağmen, hala tartışılan bir durumdur. Yaşam kalitesi, son dönemlerde önemi artan ve sık sık kullanılan bir terim haline gelmiştir.

Tanımı ile ilgili pek çok farklı yorumlar bulunmaktadır (Perim, 2007).

Erickson ve Patric yaşam kalitesini, yaşam ve ölüm süresi, fonksiyonel durum, özürlülük, psikolojik, sosyal, fiziksel sağlığın algılanması ve sosyal-kültürel dezavantajları içeren temel bir kavram olarak açıklamışlardır. Maeland’da yaşam kalitesini; mutluluk, memnuniyet, gereksinim duyulan memnuniyet ve kendini gerçekleştirme kavramları ile yorumlamıştı. Fayos ise yaşam kalitesini, ‘kişilerin yaşamlarını değerli buldukları şekilde sürdürme yetileri’ olaraktanımlamıştır (Perim, 2007).

(32)

Hoernquist, yaşam kalitesini; sosyal aktivite, psikolojik, fiziksel, maddi ve yapısal alanda tatmin olma ihtiyacının derecesi olarak tanımlamaktadır. Cella;

fonksiyonel, emosyonel, fiziksel ve sosyal faktörlerin kombinasyonundan oluşan iyilik hali üzerinde durmuştu. DSÖ, yaşam kalitesini; kişilerin kültürel bağlamları içindeki yaşamlarını, yaşamlarındaki değer sistemlerini ve hedeflerini, standartlarını ve ilgilerini algılamaları olarak tanımlamaktadır. Campbell, yaşam kalitesini ‘çok kişinin konuştuğu, ancak kimsenin konu ile ilgili ne yapacağını tam olarak bilmediği’

bir kavram olarak açıklamaktadır. Fayos ve Ark ise yaşam kalitesinin tanımını;

hastalarının kendi yaşamlarını değerli buldukları şekilde sürdürme yetileri olarak açıklamışlardır (Perim, 2007).

Shaw yaşam kalitesini bir formül ile tanımlamıştır. Shaw’ın formülü, “yaşam kalitesi=doğal ihtiyaçlar” hasta bireyin ailesinin bu yöndeki çabaları+toplumun bu yöndeki çabaları. Andrews ve Withey tüm bu tanımlara ek olarak ise sosyal ilişkilerin önemine değinmişler ve yaşam kalitesini, kişilerin doyumu ile sosyal ilişkilerinin kesişmesi olarak tanımlamıştırlar. Zautra ve arkadaşları da yaşam kalitesini ‘mutluluk, doyum ve uyum’ olarak tanımlamışlardır (Perim, 2007).

2.3.3. Yaşam Kalitesinin Sınıflandırılması

Yaşam kalitesi 4 alanda ortaya çıkmaktadır. Bunlar;

1. Kişisel içsel alan (değerler, inançlar, kişisel hedefler, arzular, sorunlarla baş etme vb.)

2. Kişisel sosyal alan (aile yapısı, gelir durumu, toplumun tanıdığı olanaklar vb.)

3. Dışsal doğal çevre alanı (hava, su kalitesi vb.)

4. Dışsal toplumsal çevre alanı (sağlık hizmetleri, kültürel-dini kurumlar, güvenlik, ulaşım vb.) (Perim, 2007).

2.3.4. Yaşam Kalitesini Azaltan Faktörler

Yaşam kalitesini azaltan faktörler; temel gereksinimlerin karşılanmaması, beden imgesinin değişmesi, öz bakım davranışlarının ve günlük yaşam aktivitelerinin

(33)

yetersizliği, kronik yorgunluk, bitkinlik, seksüel fonksiyonlarda bozulma, gelecek kaygıları, destek sistemleri yetersizliği, akut sağlık sorunları ve kronik sağlık sorunları olarak sıralanabilir (Perim, 2007).

2.3.5. Yaşam Kalitesini Arttıran Faktörler

Yaşam kalitesinin arttıran faktörleri ise, kişinin ekonomik ve sosyal güvence içinde olması, güven içinde yaşaması, rahatlık ve gereken konfora sahip olması, anlamlı ve aktif bir yaşantısının olması, yakın çevresi ile olumlu ilişkiler içinde olması, eğlence ve zevk aldığı aktiviteler, itibar görmesi, özerkliğinin olması, mahremiyetine değer verilmesi, kendini ifade edebilmesi, fonksiyonel olarak yeterli olması, özgün bir birey olarak algılanması, huzurlu olması, inanç ve değerlerine saygı gösterilmesi olarak sıralanabilir (Perim, 2007).

2.3.6. Sağlık Çalışanları Açısından Yaşam Kalitesi

Sağlık çalışanları diğer meslek gruplarına göre sorumlulukları daha ağır, insan hayatını etkileyen, hata yapma şanslarının olmadığı bir mesleğe sahiptirler. Bu nedenlerden dolayı iş doyumlarının ve motivasyonlarının yüksek tutulması, yaşam kalitesini olumsuz etkileyen etmenlerin iyileştirilmesi, beklentilerinin öğrenilip gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Böylelikle daha özverili çalışacak, mutlu ve sağlıklı bir şekilde görevlerini yerine getirip hizmet sunduğu kişilerin hoşnut kalmasını sağlayacaktırlar (Behlül, 2015).

Sağlık çalışanlarının iş yaşam kalitesini arttırabilmek için öncelikle motivasyonunun arttırılması ve sağlıklı yaşam biçimi oluşturulması gerekmektedir.

Yurt içi ve yurt dışında yapılan bir çok çalışmada özellikle sağlık çalışanlarının, sağlıklı yaşam şekli, daha iyi tanınma, uygun çalışma saatleri, daha iyi ücret, bilgi ve yeteneklerini kullanabilme, çalışan yönetici ilişkileri, yoğun iş yükü gibi noktalara dikkat çekilmiştir. Bu önemli noktaların iyileştirilmesi sonucu motivasyon artacak, birey iş yaşamında doyuma ve kaliteye ulaşacak tüm bunlar da yaşam kalitesi düzeyini olumlu etkileyecektir (Behlül, 2015).

(34)

Sağlık çalışanlarının yüksek yaşam kalitesine sahip olması, toplumun bütününe de olumlu olarak yansıyacaktır. Bu sebeple yaşam kalitesinin göz ardı edilmediği bir sağlık politikasının oluşturulması, sağlık çalışanlarının yaşam kalitelerini oluşturan alanların iyi düzenlemesi ve geliştirilmesi gerekmektedir.

Yaşam kalitesi göstergeleri, birey ya da ailenin ihtiyaçlarını karşılama, çevre üzerinde denetim, kendini geliştirebilme ve anlamlı yaşam sürdürebilme olarak sıralanabilir. Bütün bu etkenleri bütünleyen toplumsal ve çevresel nitelikler de düşünüldüğünde, çalışma koşulları, yaşanılan çevre koşulları, hizmetlerden yararlanma ve toplumsal ilişkiler önem kazanmaktadır. Çalışanın iş doyumu, mesleki ve kişisel gelişimi, performansının değerlendirilmesi ve güdülenmesi verilen hizmetin kalitesi ile ilgilidir. Sağlık çalışanlarının morallerinin yüksek tutulabilmesi ve verilen hizmetin kalitesinin korunabilmesi önemli bir yönetim ve eğitim sorunudur (Behlül, 2015).

Sağlık kurumlarının çalışma ortamları iş yaşam kalitesi açısından çok elverişli değillerdir. Diğer çalışma ortamlarına oranla sağlık kurumlarında kaliteli yaşam koşullarını sağlamak daha zordur. Zorluklar, iş ortamı ve işin özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Çünkü sağlık hizmetleri, bireylere özgü, değişken,karmaşık ve çoğu kez acil özelliktedirler. Özensiz olmak, dikkatsizlik, ve ihmallerden kaynaklı hataların bedelleri ağır olabilmekte ve insan yaşamının kaybı ile sonuçlanabilmektedirler. Özen, yoğun dikkat, teknik bilgi ve beceri gerektiren mesleklerde çalışmak, bir süre sonra çalışma hayatındaki verimliliği ve isteği olumsuz etkilemektedir. Çalışma yaşamındaki iyileştirmeler ya da sorunlar genel yaşam koşullarını da doğrudan etkilemektedirler. Sağlık çalışanları grubu, normal mesai saatleri ve günleri haricinde de çalışmak durumunda kalan, yaşamsal tehlike taşıyan sorumluluk ve görevlere sahip, zaman ile yarışan, farklı teknolojiler ile iç içe, yoğun stres ve baskı altında çalışan bir gruptur. Hastanelerde yirmi dört saat, sürekli nöbet veya vardiya sistemiyle düzensiz saatlerde çalışan sağlık çalışanlarının bedenleri uyku bozuklukları ile olumsuz etkilenmektedir. Nöbetli çalışma düzeninden vazgeçilse dahi, ortaya çıkan bu sorunlardan uzun yıllar içinde kurtulmak mümkün olmayacaktır. Nöbet veya vardiya sistemi ile çalışmak uyku bozukluklarını ortaya çıkarmaktadır. Gece çalışmaları kişiler üzerindeki olumsuz etkilerinin yanı sıra, aile ve sosyal ilişkilerinde de bozulmalara yol açarak, sosyal, tükenmişlik ve benzeri psikolojik sorunlara neden olabilmektedirler. Sağlık hizmetleri sürelerinin 24

(35)

saat devamlılık göstermesi, ekip çalışması gerektirmesi, iyi bir iletişim sisteminin bulunmaması, iş verimini, mesleki doyumu ve kişisel performansı etkileyerek zaman ve ekonomik kayıplar üzerinde etkili olabilmektedir. Çalışanların iş verimlerinin artması, ruhsal durumlarının iyileştirilmesi ve çalışma şartlarının düzeltilmesi ile yaşam kalitesi arttırılabilmektedir (Behlül, 2015).

2.3.7. Kaliteli Yaşamı Sağlamanın Yolları

2.3.7.1. Hareketli Yaşam

Düzenli olarak egzersiz faaliyetlerinde bulunan kişilerin yaşam enerjileri artmakta, daha iyi görünmekte ve kendilerini daha iyi hissetmektedirler. Yaşam boyunca egzersiz yapmak, tansiyon yüksekliğinin, kalp damar hastalıklarının ve ilerleyen yaşlarda kemik yoğunluğunun azalması gibi sorunları azaltmaktadır. Her gün spor yapabilme olasılığı olmasa dahi, günaşırı en az 30 dk. tempolu yürüyüş yapmak kişilere iyi gelebilecek bir aktivite olabilmektedir. Bireyler günlük hayatlarını programlarken temel gereksinimleri arasında spora da yer açmalı ve sporu bir yaşam biçimi haline getirmelidirler. Düzenli spor bedensel esneklik ve kas gücünün yanı sıra kalp damar sistemini de güçlendirerek, dayanıklılığı arttırır ve ruh sağlığı açısından da çok yararlıdır. Düzenli egzersizler ile kişi günlük baskılardan uzaklaşıp gerilimini azaltır ve zihnini de zinde tutabilir (Perim, 2007).

2.3.7.2. Beslenme

Sağlıklı ve düzenli beslenmek, gelişme ve günlük işlevlerinin devam etmesinin sağlanması ve vücudun büyümesi için gerekli besin öğelerinin yeterli miktarlarda ve doğru zamanlarda alınmasıdır. Sık ve az yemek, günün ilk öğünü olan kahvaltıyı atlamadan mutlaka güne kahvaltı ile başlamak, öğün kaçırmamak, zararlı atıştırmalıklardan kaçınmak, gün içinde 4 ve 6 bardak arası su tüketmek, kahve,çay, asitli içecekler, kızartma, aşırı yağlı, şekerli, tuzlu, gıdalar ve açıkta satılan yiyeceklerden uzak durmak, yağ seçiminde doymamış yağları tercih etmek, yiyecekler hazırlanırken içlerindeki besin öğelerinin korunmasına dikkat etmek ve saklama koşullarına uygun olarak saklamak, çiğ yenebilecek meyve ve sebzeleri

(36)

temiz ve bol su ile yıkamak her yaş ve her dönem için geçerli temel sağlık ve beslenme kurallarıdır (Perim, 2007).

2.3.7.3. Düzenli Yaşam ve Uyku

Sağlıklı bir vücut ve zindelik için düzenli yaşam ve uyku vazgeçilmez koşullardır. Uyku ihtiyacı yaşam boyunca süre açısından değişkenlik göstermektedir.

Yine kişiler arasında da uyku ihtiyaçları farklılık göstermektedir. Kimi bireylere 4-6 saatlik uyku yeterli olurken, bazı bireyler ise 10-12 saat uykuya ihtiyaç duyarlar.

Stres yapılan zamanlarda ve bir çok psikiyatrik sorunlarda uyku süresi ve ritmi bozulur. Düzenli uyku ruh sağlığının da bir göstergesidir. Düzenli olarak uykusunu alamayan kişinin fiziksel ve ruhsal streslere dayanıklılığı da azalır (Perim, 2007).

2.3.7.4. Günlük Yaşamda Streslerle Başa Çıkma

Günlük hayatta karşılaşılan bir parça stres, zorluklarla baş etmede ihtiyaç duyulan enerji, uyanıklık ve gücü sağlarken, sürekli, uzun süreli, ve çok miktarda stres verimin düşmesine ve yorgunluğa neden olup, ruhsal ve bedensel sağlığı riske sokabilmektedir. Baş ağrısı, mide rahatsızlıkları, uyku bozuklukları, bir konuya ya da bir işe yoğunlaşamama, omuz ve sırt ağrıları, çarpıntı ve huzursuzluk, gibi yakınmalar günlük hayatta başa çıkamadığımız stresler sonucunda meydana çıkabilirler. Yapılacak işleri planlayarak zamanı iyi değerlendirmek, zor işleri basamaklara bölerek yapmak, zamanımızı planlamak ve gerektiği zamanlarda yardım veya danışmanlık almak, bir problem için tek bir çözüme bağlanıp kalmaktansa başka seçenekleri de göz önünde bulundurmak stres düzeyini azaltabilecek uygulamalardır (Perim, 2007).

2.3.7.5. Zaman Yönetimi

Zaman hepimiz için sabittir, herkes için günde 24 ,haftada da 168 saat vardır.

Benzer şartlarda yaşayan kişilerin ürettikleri, bireysel yeteneklerinden kaynaklı farklılıklar gösterebilirler. Bu farkları yaratan etkenlerden en önemlisi zamanın nasıl

(37)

kullanıldığıdır. Zaman, akılcı ve planlı bir biçimde kullanılarak daha verimli sonuçlar elde edilebilir (Perim, 2007).

2.3.7.6. Çalışma Ortamı

İş ortamı ve çalışma şartları sağlık açısından bazı tehlikeler içerebilmektedirler. Çalışma ortamının kalabalıklığı, kirlilik, gürültü, sürekli aynı beden duruşlarında çalışmak, ağır kaldırmak, kimyasal maddelere ya da manyetik alanlara maruz kalmak, iş kazaları, hava kirliliği gibi ve daha bir çok faktör sağlığı tehdit etmektedir. Çalışma ortamlarından kaynaklanan sağlık riskleri tanınmalı ve en aza indirilmelidirler. Gerekli görülmesi durumunda kurum ya da işyeri doktorlarından konu ile ilgili danışmanlık alınmalıdır (Perim, 2007).

2.3.8. İlgili Araştırmalar

Sutherland ve Cooper (1987) ve (1990), yıllarında yaptıkları çalışmalarda, genel pratisyenlerin (general practitioners) daha stresli, daha az iş doyumlu ve ruh sağlıklarının zamanla daha kötüye gittiğini bulmuşlardır.

Wallace, (1999), Netenmeyer, (2004), Karatepe, (2005) çalışmalarında, iş stresi ile iş-aile yaşam çatışması ve iş-aile yaşam çatışmasının boyutları arasında, çift yönlü ve tek yönlü ilişkileri inceleyen araştımalar yapmışlardır. Bu araştırmalarda iş stresi ile iş-aile yaşam çatışması arasında pozitif ve anlamlı ilişkiler olduğunu ortaya koymuşlardır.

Kim ve Ling (2001) yaptıkları bir araştırmada, iş yerlerindeki katı iş programları ve çalışma süresi ve işte stres oluşturan durumlar ile, iş-aile çatışması arasında pozitif yönlü ilişkiler olduğunu tespit etmiştirler.

Avcı (2001) Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi araştırma görevlileri ve uzmanları ile yaptığı araştırmasında, yaşam kalitesi alan puanlarını, temel tıp bilimlerinde çalışan doktorlarda, uzmanlarda ve evlilerde yüksek bulmuştur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Genç olmak, bir eğitim diploması sahibi ol- mak, herhangi bir işte çalışıyor olmak, çalışıyor ise genç olmak, çalışmıyor ise özürlü-engelli-hasta olmamak, sosyal

Yaşam kalitesi puan ortalamalarının hastanın çalışma durumuna göre karşılaştırılması yapıldığında; hastanın çalışma durumu bakımından yaşam kalitesi

Araştırma kapsamına alınan sağlık personelinin travmatik olay yaşama durumlarına göre çalışanlar için yaşam kalitesi ölçeği, ikincil travmatik stres ölçeği ve

Araştırma kapsamına alınan bireyler eğitim düzeylerine göre aldıkları semptom puanları ortalamaları istatistiksel olarak incelendiğinde; psikolojik, genel yaşam kalitesi alt

Lumbar spondilozu, kronik bel ağrısı olan ve farklı ağrı problemi olan iki hasta grubu Oswestry Bel Ağrısı Özür Anketi, Beck Depresyon Envanteri, Vitalite Ölçeği,

Ankara’nın  Etlik  semtinde  bulunan  hastane  5  katlı  bir  binada  faaliyet 

The ANN'&apo s;s ability to discriminate outcomes was assessed using receiver operating characteristic (ROC) analysis an d the results were compared with a

Bu araĢtırmanın amacı Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet KeleĢoğlu Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Müzik Eğitimi Anabilim Dalında