• Sonuç bulunamadı

DERS 3

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "DERS 3"

Copied!
25
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

 Bilimsel bulgulara, gerçeklere karşı

gösterilen toplumsal tepkilerin kaynağını oluşturan üç temel değer ve inanç vardır.

 Etnosantrizm (biz merkeziyetçilik)  Homosantrizim (insan merkeziyetçilik)

(3)

 Bütün toplumlarda kendi toplumunu

yüceltme, önemseme ve merkeze koyma şeklinde genel bir eğilim olduğundan söz edilebilir.

 Bu eğilimin sürdürülmesindeki temel

amaçlardan biri toplumsal birliğin ve dayanışmanın kuvvetlendirilmesidir.

 Fakat bazen daha ileri gidilerek başka

toplumları ve onların üyelerini aşağı

(4)

İnsanın yeryüzündeki varlıkların en

değerlisi, şereflisi, ruh ve zekasıyla en

seçkini olduğunun kabul edildiği

görüştür.

Sadece kendi toplumunu, kültürünü ve

tarihsel mirasını değil, genel olarak

insanı, insanlıkla ilgili her türlü varlık

alanında en yüksek yere koyma

(5)

Bu görüş insanı gereğinden fazla

yücelterek, insanın incelenmesini,

biyolojik, psikolojik kapasite ve

özelliklerinin bilinmesine yüzyıllarca

engel oluşturmuştur.

İnsanın bir biyolojik varlık olarak

incelenmesi ve araştırılması ancak

Rönesans ile birlikte

(6)

Evrendeki tüm yıldızlar, gezegenler

ve güneş, dünyanın etrafında

dönmektedir.

Yunanlı coğrafyacı Batlamyus,

üzerinde yaşadığımız dünyayı evrenin

merkezine koymuştur.

Yıllar boyunca, kilise ve

(7)

Orta Çağ’da yapılmış olan coğrafi

keşiflerin temel amacı, yeni ticari alanlar ve Hindistan’a ulaşan deniz yolunu

bulmaktır.

Gidilen yerlerde yaşayan değişik

görünüm ve davranış özelliklerine sahip insanların varlığından da haberdar

olunmuştur.

15. ve 16. yüzyıllarda artan keşiflere

göre yeryüzünde, “beyaz tenli”

(8)

Hindistan aranırken Amerika kıtasına

ulaşılmış ve Kızılderililerin Avrupalılardan farklı olan görünümleri dikkat çekmiştir.

Dünyada, değişik insan gruplarının varlığının

tespit edilmesi insanla ilgili birçok yeni soru ve cevaba neden olmuştur.

Homosantrizm, etnosantrizm ve geosantrizm

görüşlerinin yüzyıllar boyu savunulması ve gündemde kalmasının en önemli

(9)

 Orta Çağ boyunca Avrupalıların dünya

görüşünün tek baskın özelliği tüm yaşam formları ve birbirleri ile olan ilişkilerini

içeren doğanın tüm yönleridir, ki bu durum asla değişmemiştir.

 Bu görüş kısmen yüzyıllarca değişmemiş

(10)

Görüş, tek bir “doğru”ya tutunan güçlü dini

sistemle Hristiyanlığın modern öğretilerinden etkilenmekteydi.

Sonuç olarak dünyadaki tüm yaşamın Tanrı

tarafından yaratıldığı kabulü ve bu inancın yaşam formlarının ve türlerin sabitliği olarak bilinmesi durumunun değişmediğidir.

 Sabitliğin sorgulanması ile, özellikle 15. ve

16. yüzyıllarda Tanrının mükemmelliğine

meydan okumakla suçlanmak kaçınılmazdı.

 Suç olarak görülen bu durum sıklıkla

(11)

17. yüzyılda bilimsel faaliyetleri

destekleyen önemli kurumlardan biri

bilim akademileridir.

Bu akademiler, hem üniversitelerin

faaliyetlerine hem de gerçek çağdaş

bilim adamlarını desteklemişlerdir.

18. yüzyılda bugünkü anlamda doğa

(12)

Carl Linnaeus (1707–1778)

 Taksonominin babasıdır. Linnaeus ilk kez

canlıları iki isimle adlandırmıştır. Örneğin bugünkü insan Homo sapiens olarak

isimlendirilir.

 Böylece bugün kullanılan ikili adlandırma

(binaminal) sisteminin ve bitki ile

hayvanların sınıflandırılmasının temelini atmıştır.

 Linnaeus’nin yaptığı sınıflamada tüm

(13)

 Ancak türlerin yok olmasını mümkün

görmemiştir.

 Buna karşın doğa dengesinden bahsederken

yaşam mücadelesi vurgusu ile doğal seçilime kavramsal arka plan hazırlamıştır.

 İnsan ırklarını ilk tanımlayanlar arasında olan

Linnaeus insanları dört ırka ayırmıştır.

Avrupa-Beyaz,

Asya-Sarı,

(14)

Georges-Louis Leclerc de Buffon

(1707-1788)

Fransız bir doğa bilimci Buffon dış çevre ve

canlı formları arasındaki dinamik ilişkiyi kabul etmiştir.

Doğal Tarihi adlı eserini ilk kez 1749’da

yayınlanmış, farklı bölgelerin günümüzde

biyocoğrafyada önemli bir kavram olan eşsiz bitki ve hayvanlara sahip olduğunu kabul

(15)

Ayrıca, hayvanların “menşe

merkezinden” geldiğini vurgulamışsa da zaman içinde yaşam formlarının

çeşitliliğini hiç tartışmamıştır.

Buna rağmen Buffon iklim de dahil olmak

üzere dış ortamdaki değişikliklerin

türlerdeki değişimin aracıları olduğunu kabul etmiştir.

Bu nedenle evrim biyoloğu Ernst Mayr

(16)

Thomas Malthus (1766-1834)

İngiliz ekonomist Malthus 1798’de

Nüfus İlkesi Üzerine Bir Deneme

eserini yazmıştır.

Bu önemli makale, hem Charles Darwin

(17)

Malthus insan nüfusunun büyümesinin

sınırlı olduğunu çünkü doğada nüfus artış eğiliminin sürekli olarak mevcut

kaynakların kontrolünde olduğunu belirtmiştir.

Besin kaynakları nispeten istikrarlıyken

nüfus büyüklüğü katlanarak artmaktadır.

İnsanlar daha fazla gıda üreterek nüfus

büyüklüğü üzerindeki kısıtlamaları azaltsa da, Malthus kaynak sayısının artmasıyla kaynak eksikliğinin her zaman sabit bir “sefalet” kaynağı ve

(18)

Hem Darwin hem de Wallace, Malthus’un

ilkelerini sadece insanları değil tüm organizmaları kapsayacak şekilde genişletmişlerdir.

Her ikisi de nüfus büyüklüğünün mevcut

kaynaklarla sınırlı olduğunu, gıda ve su için sürekli bir rekabet durumunun

olması gerektiğinin gerçeğini kabul

(19)

Georges Leopold Cuvier (1769-1832)

Karşılaştırmalı anatomi, paleontoloji ve

omurgalılar konularında çalışmıştır.

Cuvier, Linnaeus’nin sadece yaşayan

canlıları kapsayan sınıflandırmasına

fosilleri, yani yok olmuş canlıları da

eklemiş, sınıflandırma biliminin

(20)

Cuvier, fosillerle temsil edilen

hayvanların ortadan kaybolmasını

açıklamak için nesli tükenme

kavramını ortaya koymuştur.

Parlak bir anatomist olmasına

(21)

 Fosil formları ve canlı türler arasındaki

benzerliklerin evrim ilişkilerini

gösterdiğini varsaymak yerine felaket olarak bilinen bir doktrin çeşidini

önermiştir:

Katastrofizm

 Yaşam birkaç kez yok olmuş ve daha sonra

yeniden yaratılmıştır.

 Karşılaştırmalı Anatomi Dersi, Fosil

(22)

Jean Baptiste Lamark (1744-1829)

 Dönüşümcülüğün kurucusudur.

 Canlıların yaşaması esnasında kazandığı

özelliklerini, kalıtım yoluyla sonraki

kuşaklara aktarması ve böylece türlerin birbirine dönüşmesi.

 Lamarck’ın teorisinin en sık kullanılan

örneği, tüm yaprakları bir ağacın alt dallarından (çevresel değişim) üst

(23)

 “Hayati güçler” boyundaki dokulara

hareket ettikçe boynun biraz uzadığını ve zürafa daha yükseğe ulaşabildiğini öne sürmüştür.

 Uzun boyun daha sonra yavrulara iletilir,

sonuçta tüm zürafaların öncekilerden daha uzun boyunları vardır.

 Bu teoriye göre, bir hayvanın yaşamı

(24)

Varsayımları:

 Kullanılan organlar büyür ve kuvvetlenir,

kullanılmayanlar zayıflar, küçülür ve körelir.

 İhtiyaçlar yeni organların meydana

gelmesine sebep olur ve böylece canlının ortama uyması mümkün olur.

 Sonradan kazanılan bu karakterler dölden

(25)

 Elbette bu teori yanlıştır, çünkü sadece eşey

hücrelerinde (yumurta ve sperm) bulunan genetik bilgiden etkilenen özellikler kalıtsal olabilir.

 Lamarck’ın tür değişiminin açıklaması genetik

olarak doğru olmadığı için günümüzde geçerliliğini yitirmiştir.

 Yine de Lamarck evrim sürecinde

organizmalar ile dış çevre arasındaki etkileşimin önemini farkında olmadan vurgulamıştır.

 Ayrıca, biyoloji terimini canlı organizmaların

çalışılmasında yararlanılması için kullanmıştır ve bu yeni disiplinin merkezi özelliği tür

Referanslar

Benzer Belgeler

Hatırlatma: Çünkü ilave birim üretmenin getirisi, ilave birim üretmenin maliyetinden yüksek olursa (MR>MC) firma üretimini arttırır.. Ya da ilave birim üretmenin

6- Dezenfeksiyon için suya eklenen klorun fazlasından kaynaklanır. Suya lezzet ve renk veren uçucu organik maddeler suyun 50 0 C ye ısıtılarak oluşan.. kokunun tayini

• Çoğu kritik hasta için, protein ihtiyacı enerji ihtiyacından çok daha fazla olup, standart enteral ürünler ile karşılanamamaktadır. (nonprotein kalori:nitrojen

Su, toprak ve bitkiler arasındaki doğal dengenin bozulmasına ve bazı türlerin yok olmasına neden olur... Çığ, heyelan, kaya düşmesi gibi doğal afetlere

Gıdaların fiziksel ve fonksiyonel özellikleri: yüzey kuvvetlerinin kökeni ve modifikasyonu; elektrofiziksel olaylar; koloidal agregatlar ve dispersiyonlar; köpüklerin

Arşiv Belgeleri ve Servet-i Fünun Dergisi’ndeki bilgiler ve görsellerden debboy-u hümayun, redif dairesi, cephanelik ve askeri karakol olmak üzere dört ayrı

This study aimed to investigate the surgical lesions that were encountered in 28 captured goitered gazelles that were brought to the surgery clinic of the Faculty of

Ünlü İşadamı Vehbi Koç'un naaşının çalın­ masıyla ilgili yüzlerce ihbar yağmasına kar­ şın, polis en ufak bir ipucu saptayamadı.. Fidye isteyen henüz yok