• Sonuç bulunamadı

AT REKABET HUKUKUNDA DİKEY ANLAŞMALAR HAKKINDA 2790/1999 SAYILI GRUP MUAFİYET TÜZÜĞÜ VE TÜRK REKABET HUKUKUNA YANSIMALARI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "AT REKABET HUKUKUNDA DİKEY ANLAŞMALAR HAKKINDA 2790/1999 SAYILI GRUP MUAFİYET TÜZÜĞÜ VE TÜRK REKABET HUKUKUNA YANSIMALARI"

Copied!
134
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ AVRUPA TOPLULUKLARI (HUKUK)

ANABİLİM DALI

AT REKABET HUKUKUNDA

DİKEY ANLAŞMALAR HAKKINDA 2790/1999 SAYILI GRUP MUAFİYET TÜZÜĞÜ VE TÜRK REKABET HUKUKUNA

YANSIMALARI

Yüksek Lisans Tezi

Bilge Özlem ÜNSAL

ANKARA - 2005

(2)

İÇİNDEKİLER

AT REKABET HUKUKUNDA DİKEY ANLAŞMALAR HAKKINDA 2790/1999 SAYILI GRUP MUAFİYET TÜZÜĞÜ VE TÜRK REKABET

HUKUKUNA YANSIMALARI

KISALTMALAR ... I İÇİNDEKİLER ... II

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM AT REKABET HUKUKUNDA DİKEY ANLAŞMALAR I. DİKEY ANLAŞMALAR ... 4

A. Genel Olarak ... 4

B. Dikey Anlaşmaların Olumlu Etkileri ... 6

1. Yeni Pazarlara Girme ... 8

2. Parazit Rekabet (Free-Rider) Probleminin Çözülmesi ... 8

3. Dağıtıcının Diğer Bir Dağıtıcının Pazardaki Ün ve Gücünden Yararlanması ... 8

4. Yardımda Bulunma Sorunu (Hold-up Problem) ... 9

5. Devre Konu Olan Know- How’ın Korunması ... 10

6. Kalite Standardizasyonu... 10

C. Dikey Anlaşmaların Olumsuz Etkileri ... 11

D. Dikey Anlaşma Kapsamına Giren Anlaşmalar ... 11

1. Tek Elden Satış ve Dağıtım Anlaşmaları ... 11

2. Seçici Dağıtım Anlaşmaları ... 12

3. Francise Anlaşmaları ... 13

II. ROMA ANTLAŞMASI 81 İNCİ MADDE KAPSAMINDA DİKEY ANLAŞMALAR ... 14

A. Genel Olarak ... 14

B. 81(1) inci Maddenin Kapsamı ... 15

C. 81 (1) inci Maddenin Unsurları ... 16

1. Üye Devletler Arası Ticaretin Etkilenmesi ... 17

2. Anlaşmanın Amaç Veya Etki Yönüyle Rekabeti Engellemesi, Sınırlaması Veya Bozması ... 17

(3)

3. Rekabetin Hissedilir Derecede Bozulması ... 19

III. ANTLAŞMA’NIN 81(3) ÜNCÜ MADDESİ VE MUAFİYET KAVRAMI ... 20

A. Genel Olarak ... 20

B. Muafiyetin Türleri ... 23

1. Bireysel Muafiyet ... 23

2. Grup Muafiyeti ... 24

C. Roma Antlaşmasının 81(3) üncü Maddesi Kapsamında Muafiyetin Unsurları ... 25

1. Olumlu Unsurlar ... 25

2. Olumsuz Unsurlar ... 26

D. Muafiyetin Etki Ve Sonuçları ... 28

İKİNCİ BÖLÜM DİKEY ANLAŞMALAR HAKKINDA 2790/1999 SAYILI VE 22 ARALIK 1999 TARİHLİ KOMİSYON TÜZÜĞÜ I- AVRUPA BİRLİĞİ’NDE DİKEY ANLAŞMALARA UYGULANAN ESKİ SİSTEM ... 29

A. Genel Olarak ... 29

B. Eski Sisteme Yönelik Eleştiriler ... 34

1. Antlaşmanın 81(1) inci Maddesinin Uygulama Alanının Genişliği ... 35

i. 81(1) inci maddeye ilişkin değerlendirmelerde ekonomik analiz sorunu ... 35

ii. Komisyon’un Topluluk Mahkemeleri ile Paralel Olmayan Kararları ve Hukuki Belirsizlik ... 38

2. Mevcut Grup Muafiyet Düzenlemelerinin İhtiyaca Cevap Vermemesi ... 38

3. Grup Muafiyetlerinin Şekilci Yapısı ... 39

II- 2790/1999 SAYILI DİKEY MUAFİYET TÜZÜĞÜNÜN GEREKÇELERİ ... 40

A. Yeşil Kitap ... 40

B. Beyaz Rapor (Whıte Paper) ... 42

III- MUAFİYET TÜZÜĞÜNÜN HÜKÜMLERİ ... 43

(4)

A. Genel Olarak ... 43

B. Tüzüğün Kapsamı ... 44

1. Genel Olarak ... 44

2. Rakip İşletmeler Arası Dikey Anlaşmalar ... 47

3. İşletme Birlikleri ... 48

4. Fikri Mülkiyet Hakları ... 50

5. Acente Anlaşmaları ... 52

C. Muafiyet Uygulamasının Şartları ... 55

1. Pazar Payı Kriteri ... 55

2. Toplam Ciro Kriteri... 59

D. Yasaklanan Sınırlamalar ... 59

1. Satış Fiyatına İlişkin Sınırlamalar ... 60

2. Pazar Paylaşmaya İlişkin Sınırlamalar ... 61

3. Seçici Dağıtım İle İlgili Sınırlamalar ... 62

4. Satış Ağlarında Yedek Parça Satışlarına İlişkin Kısıtlamalar ... 63

5. Grup Muafiyeti Dışında Kalan Sınırlama – Rekabet Etmeme Yükümlülüğü ... 64

E. Tüzük İle Sağlanan Muafiyetin Geri Alınması ... 69

1. Bireysel Geri Alma ... 71

2. Üye Devletlerce Geri Alma ... 72

3. Grup Olarak Geri Alma ... 73

F. Tüzüğün Yürürlük Süresi ... 74

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TÜRK REKABET HUKUKU AÇISINDAN DİKEY ANLAŞMALAR VE 2002/2 SAYILI DİKEY ANLAŞMALARA İLİŞKİN REKABET KURULU MUAFİYET TEBLİĞİ I . TÜRK REKABET HUKUKU AÇISINDAN DİKEY ANLAŞMALAR ... 75

II. 2002/1999 SAYILI DİKEY ANLAŞMALARA İLİŞKİN REKABET KURULU GRUP MUAFİYET TEBLİĞİ ... 79

A. Genel Olarak ... 79

B. Dikey Anlaşmalar Tebliğinin Amacı ... 83

C. Dikey Anlaşmalar Tebliğinin Kapsamı ... 84

(5)

1. Anlaşmaya Taraf İki veya Daha Fazla İşletmenin Olması... 84

2. Anlaşmaya Taraf İşletmelerin Üretim veya Dağıtım Zincirlerinin Farklı Seviyelerinde Faaliyet Göstermeleri ... 85

3. Anlaşmanın Belirli Mal veya Hizmetlerin Alımı, Satımı veya Yeniden Satımı Amacını Taşıması... 85

D. Tebliğde Pazar Payı Eşiğinin Yer Almaması ... 86

E. Perakendeci Birlikleri... 89

F. Fikri Ve Sınai Hakların Devrine İlişkin Dikey Anlaşmalar ... 89

G. Rakip İşletmeler Arasında Yapılan Dikey Anlaşmalar ... 92

H. Anlaşmaları Grup Muafiyeti Kapsamı Dışına Çıkaran Ağır Sınırlamalar ... 94

1. Alıcının kendi satış fiyatını belirlemesini yasaklama ... 95

2. Alıcının anlaşmaya konu olan mal veya hizmetleri satacağı bölge veya müşterilere ilişkin sınırlama ... 96

3. Seçici Dağıtım Sisteminde Aktif veya Pasif Satışların Kısıtlanması ... 100

4. Seçici Dağıtım Sisteminde Sistem Üyelerinin Kendi Aralarındaki Alım Satımlara İlişkin Kısıtlamalar ... 101

5. Satış Ağlarında Yedek Parça Satışlarına İlişkin Sınırlamalar ... 102

I. Grup Muafiyeti Dışında Kalan Sınırlama – Rekabet Etmeme Yükümlülüğü ... 103

1. Genel Olarak ... 103

2. Anlaşma Devam Ederken Rekabet Etmeme Yükümlülüğü ... 104

3. Anlaşma Sonrası Önemde Rekabet Etmeme Yükümlülüğü ... 105

4. Rakip Sağlayıcıların Markalı Ürünlerini Satmama Yükümlülüğü ... 107

J. Muafiyetin Geri Alınması ... 108

K. Diğer Hükümler ... 110

SONUÇ ... 111

KAYNAKÇA ... 113

(6)

KISALTMALAR

AAET Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu

AB Avrupa Birliği

AET Avrupa Ekonomik Topluluğu age. Adı geçen eser

AKÇT Avrupa Kömür Çelik Topluluğu

AT Avrupa Topluluğu

ATAD Avrupa Toplulukları Adalet Divanı bkz. Bakınız

C. Cilt

CMLR Common Market Law Review Çev. Çeviren

EC European Community

ECR European Court Report

EEC European Economic Community Ibid. Ibidem (aynı yerde)

K. Karar

KOBİ Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler

L. Legislation

md. Madde

O.J. Official Journal

p. Page

RA Roma Antlaşması

RG Resmi Gazete

RK Rekabet Kurumu

RKHK Rekabetin Korunması Hakkında Kanun

s. Sayfa

S. Sayı

TDK Türk Dil Kurumu V. Versus (karşı)

Vol. Volume

(7)

GİRİŞ

Rekabet Hukuku, gitgide küreselleşen dünya ekonomisindeki göz ardı edilemez önemi, işlevi ve kendine özgü yapısıyla, hukuk disiplinleri içinde farklı ve dikkate değer bir yer edinmiştir.

Dünya üzerinde gerçekleşmiş en ileri entegrasyon denemesi olan Avrupa Topluluğu’nun politikaları içinde de rekabetin önemi, Topluluğun kuruluş yıllarından bu yana artarak devam etmiş, Topluluk bu alanda en ideal sisteme ulaşmak için küreselleşmeye, hukuksal ve ekonomik gereksinimlere uygun olarak Rekabet alanında etkin ve reformcu bir politika izlemiştir.

Tezin konusu dikey sınırlamalara ilişkindir. Topluluk Rekabet Politikasının dikey sınırlamalarla ilgili 40 yıla yakın bir geçmişinin olduğu dikkate alındığında, gerek tarihsel sürecin, gerekse tezin konusunu oluşturan 2790/1999 sayılı Tüzüğün Komisyonca kabulü öncesinde ve sonrasında dikey sınırlamalar ile ilgili getirilen düzenlemelerin ve bunların ekonomik ve hukuki yansımalarının nedensellik bağı çerçevesinde ele alınması ve tartışılması, Rekabet Hukuku açısından önem taşımaktadır. Söz konusu Tüzük öncesinde yürürlükte olan Grup Muafiyetine ilişkin düzenlemelerin oldukça katı ve şekle dayalı koşullar içermesi ve dolayısıyla esneklikten uzak olması bu mevzuatın ayrıca uygulamada yasal belirsizliğe ve gereksiz uygulama maliyetlerine yol açması sebebiyle, AT Rekabet Hukukunda yeni ve işlevsel bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur ve Komisyon, dikey sınırlamalar hakkında Topluluk Rekabet Politikasını yeniden biçimlendirme yoluna gitmiştir.

(8)

Komisyon, rekabet politikasını biçimlendirirken, tüketici refahının artması ve kaynakların verimli şekilde dağıtımının sağlanması bakımından AT Rekabet Politikasının temel hedefi olan rekabetin korunması ve pazar entegrasyonunun devamı ve gelişmesi konularını önemli dikkate almış ve düzenlemelerini bu hedefler ışığında gerçekleştirmiştir. Tezin konusunu oluşturan 2790/1999 sayılı Tüzük, AT Rekabet Politikasının bu yenilenme sürecinin önemli bir sonucunu oluşturmaktadır.

Tüzüğün AT Rekabet Hukuku çerçevesinde incelenmesi, hukuksal ve ekonomik etkilerinin değerlendirilmesi ve tartışılması bu anlamda önem taşımaktadır.

Öte yandan, söz konusu Tüzüğün uygulanmasının ve etkilerinin, gelecekteki tartışmasız yeri AB olan ülkemizin rekabet sistemi açısından karşılaştırmalı olarak ele alınıp, incelenmesi özellikle de üyelik sürecine hızlanarak yaklaştığımız şu günlerde, çok daha gerekli ve yararlıdır.

Avrupa Birliği Türkiye Ortaklık Konseyinin Gümrük Birliği’ni kuran 16 Mart 1995 tarih ve 1/95 sayılı kararı ile gelen yasaların yakınlaştırılması ilkesi doğrultusunda Türkiye’nin Avrupa Birliği ile uyumlu rekabet hukuku düzenlemeleri yapma mükellefiyeti doğmuştur. Bu doğrultuda; Rekabet Kurulu, Avrupa Topluluğu’nda uygulanmaya başlanan Dikey Anlaşmalar Tüzüğü’nün çıkarılmasına neden oluşturan sebeplerin büyük bir oranda Türkiye için de geçerli olduğu tespit ve görüşünden hareketle 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalar Tebliği’ni yürürlüğe koymuştur. Sözkonusu Tebliğ’in gerekçelerinin uygulanmasının hukuki ve ekonomik etkilerinin değerlendirilmesi tezin bir diğer amacını oluşturmaktadır. Buna göre;

Dikey Anlaşmalara İlişkin AT Muafiyet Tüzüğü ve Tüzüğün Türk Rekabet Hukukuna yansımaları tezde üç bölüm halinde ele alınacaktır.

(9)

Birinci bölümde, AT Rekabet Hukuku’nda dikey anlaşmalar genel olarak incelenecektir. İnceleme sırasında Roma Antlaşması 81 inci maddesi kapsamında dikey anlaşmalar ele alındıktan sonra son kısımda Roma Antlaşması 81(3) üncü maddesi dışında muafiyet kavramı ve unsurları üzerinde durulacaktır.

İkinci bölümde, AT Antlaşmasının 81(3) üncü maddesinin Dikey Anlaşmalara ve Uyumlu Davranışlara Uygulanması Hakkında 2790/1999 sayılı Komisyon Tüzüğü detaylı olarak değerlendirilecek, tüzük öncesinde ve sonrasında Avrupa Birliği’nde izlenen sistemler karşılaştırmalı olarak ele alınacaktır. İkinci bölüm Dikey Muafiyet Tüzüğü hükümlerinin ve getirdiği yeniliklerin incelenmesiyle son bulacaktır.

Üçüncü bölümde, muafiyet düzenlemesinin Türkiye açısından değerlendirilmesi yapılacak, Türk Rekabet Hukuku açısından dikey anlaşmalar ve Rekabet Kurulu’nun 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Tebliği ele alınacak, Tebliğ hükümleri ve getirdiği yenilikler tartışılacaktır.

(10)

BİRİNCİ BÖLÜM

AT REKABET HUKUKUNDA DİKEY ANLAŞMALAR

I. DİKEY ANLAŞMALAR

A. Genel Olarak

Ekonomik yaşamda faaliyet gösteren işletmeler arasındaki ilişkiler, işletmenin piyasadaki ekonomik süreç içerisinde yer aldığı aşamaya göre, yatay ve dikey olarak iki farklı şekilde gerçekleşir. Yatay ilişkiyle, belirli bir piyasadaki ekonomik faaliyet sürecinin aynı düzleminde veya aşamasında faaliyet gösteren işletmeler arası ilişkiler kastedilirken, dikey ilişkiler, piyasadaki ekonomik sürecin farklı aşamalarında faaliyet gösteren işletmeler arasındaki ilişkiyi ifade eder1.

Buna göre herhangi bir mal üreticisinin bu malın üretimi veya dağıtımı aşamasında ilişkide bulunduğu kişi ve kuruluşlarla yapmış olduğu kısıtlayıcı anlaşmalar dikey anlaşmalar olarak adlandırılır. Bir başka deyişle üretim zincirinin farklı seviyesinde bulunan işletmeler arasında yapılan rekabeti sınırlayıcı anlaşmalara dikey (sınırlama) anlaşmaları denir. Örneğin, bir malın üreticisi ile dağıtıcısı, sanayi işletmesi ile servis firması, franchise veren ile alan, tasarım veya patent gibi herhangi bir fikri ve sınai mülkiyet hakkı sahibi ile ondan lisans edinenler arasında yapılan anlaşmalar dikey anlaşmalardır2. Üretim veya dağıtım zincirinin farklı seviyelerinde faaliyet gösteren lisans alan ve veren, üretici ve toptancı,

1 SANLI K.C., Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun’da Öngörülen Yasaklayıcı Hükümler ve Bu hükümlere Aykırı Sözleşme ve Teşebbüs Birliği Kararlarının Geçersizliği, Ankara, 2001, s.92.

2 KORAH V., An Introductory Guide to EC Competition and Practice, London, 1994, s.120; ASLAN Y., Rekabet Hukuku, Bursa, 2001, s.98; EFEM G. – BADUR E., AT Rekabet Hukuku, Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşmalar ve Hakim Durumun Kötüye Kullanılması, Ankara, 2002, s.85; TEKİNALP - TEKİNALP, Avrupa Birliği Hukuku, İstanbul, 2000, s.409.

(11)

sağlayıcı ve müşteri gibi işletmeler arasındaki anlaşmalar şeklinde tanımlanan dikey anlaşmaların belirleyici unsuru, anlaşmanın taraflarının üretim veya dağıtım zincirinin farklı seviyelerinde faaliyet gösteriyor olmalarıdır3.

Bazı anlaşmaların, dikey veya yatay tanımlamalardan hangisine girdiği tartışılabilir. Üreticinin ya da franchise veya lisans verenin, aynı zamanda satıcı da olduğu anlaşmalarda bu sorun ortaya çıkar. Mesela bir buzdolabı üreticisinin hem bir dağıtıcılar ağı hem de ülkenin çeşitli yerlerinde doğrudan satış mağazaları bulunuyorsa, bu üreticinin dağıtıcıları arasındaki ilişkileri nitelendirmek kolay olmayabilir. Ancak bu sorun dikey kısıtlamayı rekabete aykırı kabul etmeyen bir hukuk düzeninde önem taşır, oysa AT rekabet düzeninde ise durum tam tersinedir4. AT Antlaşması’ 81 inci madde hükmü yatay ve dikey anlaşma ayrımı yapmamıştır.

Bunun için AT hukukunda bu hükmün dikey anlaşmalar hiçbir zaman uygulanamayacağı şeklinde genel bir tespit yapmak mümkün görülmemekte ise de söz konusu anlaşmaların anılan hüküm karşısındaki durumu bu hukuk çerçevesinde her zaman tartışma konusu olmuştur5.

Bunun sebebi yatay anlaşmaların dikey anlaşmaların rekabete verdiği zarara oranla daha anti rekabetçi ve kısıtlayıcı etki içerdiğinin kabul edilmesidir. Oysa dikey anlaşmaların rekabeti bozma özelliği yanında, dağıtım ve satış sonrası hizmetlerin iyileştirilmesi, mal ve hizmetler arası rekabetin artması gibi olumlu yönleri de vardır. Dolayısıyla Komisyon ve ATAD’ın dikey anlaşmaları rekabeti

3 CHAUDEY M., FADAIO M., Vertical Restraints: Anti Competitive Tools or Market Failures Palliatives? The Revelance of Contracts Econometrics, 2002, s.2.

4 TEKİNALP - TEKİNALP, a.g.e., s.409-410.

5 GÜRZUMAR O.B., “2002/2 Sayılı Rekabet Kurulu Tebliği Çerçevesinde Dikey Anlaşmalar”

Rekabet Hukukunda Güncel Gelişmeler Sempozyumu – I, Kayseri, 2003, Rekabet Kurumu Yayını, Yayın No: 0137, Nisan 2003, s.79; WHISH R., Competition Law, Fourth Edition, United Kingdom,

(12)

kısıtlayıcı nitelikte kabul edip, AT Antlaşması 81(1)’inci madde hükmü kapsamında saymalarına rağmen, yine Anlaşmanın 81(3)’üncü madde hükmü çerçevesinde dikey anlaşmaların, belirli şartları taşımaları halinde, muafiyet sistemi ile genel yasak çerçevesinden çıkarılabilmesi mümkündür. Öte yandan, dikey anlaşmalar bakımından uzun yıllar boyunca aşırı müdahaleci ve şekilci bir yaklaşım izlemekle sürekli eleştirilmiş olan Komisyon da artık, tezin konusunu oluşturan 2790/1999 sayılı Dikey Anlaşmalar Hakkındaki Grup Muafiyeti Tüzüğü ile ilgili olarak çıkardığı Rehber’de6, rekabet hukuku öğretisinde yapılan tespitleri de dikkate alarak, dikey kısıtlamalar içeren anlaşmaların çoğu zaman, özellikle de fiyat dışı rekabetin ve hizmet kalitesini artması bakımında olumlu etkilere sahip olabileceğine dikkat çekmektedir. Rehber’e göre öyle durumlar vardır ki, dikey kısıtlamalar, böyle durumlarda, etkinliğin gerçekleştirilmesine ve yeni pazarların geliştirilmesine önemli katkıda bulunabilirler.

B. Dikey Anlaşmaların Olumlu Etkileri

AT’nin temel siyasi amaçları üye devletlerin farklı ekonomilerinin bütünleşmesi ve tek pazarın oluşturulmasıdır. Tek pazarın bütünleşmesini sağlamak için tasarlanmış araçlardan biri de bozulmamış rekabet sisteminin kurulması olmuştur. Bu yüzden Topluluk rekabet politikası, üye devletlerin rekabet politikasının aksine, sadece rekabetin bozulmadığı bir sistem ihtiyacını değil, pazar bütünleşmesi amacını da göz önünde bulundurmak zorunda kalmıştır.

Bu bütünleşme amacından dolayı, dağıtım zincirindeki üreticiler ve dağıtıcılar arasındaki ilişki ve diğer dikey ilişkiler AT rekabet politikası için belirli bir ilgi odağı

6 Commission Notice, Guidelines on Vertical Restraints, OJ (2000) C 291/1.

(13)

oluşturmuştur. Üreticilerin, karmaşıklığı giderek büyüyen arz zincirlerindeki parça ve girdi sağlayıcılarıyla dikey ilişkileri bulunmaktadır. Aynı zamanda nihai tüketicilerine ulaşmak için genellikle uzmanlaşmış aracılarla birlikte uzmanlaşmış dağıtıcı kullanmaktadırlar. Bu dikey ve dağıtım ilişkilerinin ikisine de aşağıdaki sebeplerden dolayı gereksinim duyulmaktadır.

• üreticilerin her zaman gerekli becerilere veya dağıtım bilgisine sahip olmamaları nedeniyle ve uzmanlaşmış dağıtıcıların genellikle çeşitli/

birçok ürünü eşzamanlı dağıtarak ölçek ekonomileri ve fırsatları kullanabilmelerinden dolayı verimli dağıtım yapmak,

• ürünün piyasaya sürüldüğü pazarlarla ilgili uzman bilgiye sahip yerel dağıtıcıyla bir ilişki, başarı olasılıklarını arttırabileceği ve riskleri azaltabileceğinden yeni pazarlara girmek7.

Dikey sınırlamaların sıklıkla, özellikle fiyat dışı rekabeti arttırması ve hizmet kalitesini iyileştirmek suretiyle de, olumlu etkilerinin varlığının görülmesi önemlidir8. Bir şirketin pazar gücü yoksa sadece üretim veya dağıtım sürecini optimize ederek karını arttırabilir. Bazı durumlarda dikey sınırlamalar bu bakımdan yararlı olabilir. Aşağıda ele alınacak sebepler, olumlu etkileri itibariyle belirli dikey sınırlamaların uygulanmasını haklı gösterebilir.

7 Rekabet Kurumu Araştırma Dairesi Başkanlığı Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü, Topluluk Rekabet Kurallarının Dikey Sınırlamalara Uygulanması Konusundaki Komisyon Mektubu, Dikey Sınırlamalar Konulu Yeşil Rapor Sonrasındaki Durum, Yayın No: 0044, Mart 2000, s.1.

8 JOELSON, M.R., An International Antitrust Primer, Second Edition, London, Kluwer Law

(14)

1. Yeni Pazarlara Girme

Bir sağlayıcının, daha önce faaliyette bulunmadığı bir coğrafi pazara girmek istemesi durumunda, ilgili coğrafi pazarda sunacağı markanın tanınmasını ve pazarda tutunmasını isteyecektir. Bu durumda, sağlayıcı söz konusu pazarda faaliyet gösteren ve kendi markasının dağıtımını yapacak dağıtıcılardan bu isteğini gerçekleştirmeleri için bazı “ilk defa yatırımları” yapmasını talep edebilecektir.

2. Parazit Rekabet (Free-Rider) Probleminin Çözülmesi

Hem toptancı hem de perakendeci seviyesinde karşımıza çıkan bu problem, bir dağıtıcının diğer bir dağıtıcının satış arttırmak amacıyla yürüttüğü faaliyetlerden haksız şekilde faydalanmasına ilişkindir. Parazit rekabet sonucunda, bir diğer dağıtıcının satış arttırmak amacıyla yaptığı yatırımlardan haksız surette yarar sağlayan işletme, hem yatırımcı işletme karşısında avantajlı duruma gelecek hem de bu işletmenin bir daha yatırım yapmamasına ve dolayısıyla satışının artması amaçlanan ürüne yönelik talebin de azalmasına yol açabilecektir. Tek elden dağıtım veya benzeri sınırlamalar ise böyle bir haksız faydalanmayı önlemek amacıyla kullanılabilecektir9. Parazit rekabet, ayrıca üreticiler arasında da görülebilir. Bu durumda, kendi markası için mağazalarda promosyon yatırımı yapan bir üretici, kaçınılmaz olarak rakiplerinin tüketicilerini de rakip mağazaya çekmektedir. Rekabet etmeme tipi sınırlamalar bu durumun üstesinden gelmek için gerekli olabilir10.

3. Dağıtıcının Diğer Bir Dağıtıcının Pazardaki Ün ve Gücünden Yararlanması

Bazı perakendecilerin kaliteli ürün bulundurdukları yönünde sahip oldukları ün, sağlayıcının yeni bir ürünü piyasaya sunarken söz konusu perakendecilerle

9 ASLAN, Y., Rekabet Hukuku Bakımından Dikey Anlaşmalar, Teori ve Uygulama, Ekin Kitabevi, Bursa, 2004, s.50.

10 PEEPERKORN, L., “Dikey Anlaşmaların İktisadi Boyutu” Rekabet Dergisi S:10, 2002, s. 83-84.

(15)

çalışmasını sağlar. Bu durum, piyasaya sürülen yeni ürünün tüketiciler gözünde olumlu etki bırakması açısından büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla dağıtıcının, ürününün satışlarını, kaliteli ürün bulundurdukları yönünde üne sahip olan mağazalar vasıtasıyla yapmaları ürünün piyasa girişinin başarılı olması için zorunlu hale gelebilir. Bazı perakendecilerin “iyi” ürünleri ayrıştırarak daha üstün ve değerli bir hizmet sunacakları varsayımının söz konusu olduğu bu durumda, eğer üretici ilk başta satışlarını kaliteli mağazalarla sınırlandıramazsa, ürününü riske etmiş olur ve ürün tanıtımı fiyasko ile sonuçlanabilir11. Bu gibi durumlarda, sınırlı bir süre için uygulamaya konulan münhasır dağıtım veya seçici dağıtım anlaşmaları, ilgili ürünün yalnızca belirli nitelikteki dağıtıcılar vasıtasıyla piyasaya arzını sağlayacaklardır.

4. Yardımda Bulunma Sorunu (Hold-up Problem)

Bazen sağlayıcı ya da alıcı tarafından yapılması gereken özel donanım veya özel eğitim gibi spesifik yatırımlar söz konusudur. Müşterilerinden birinin özel isteğini karşılamak için yeni bir makine veya araç yapmak zorunda olan parça imalatçısının yaptığı yatırımlar bu duruma örnek gösterilebilir. Buna göre, sadece belirli marka parçaları üretmek için kullanılan ve bu nedenle alternatif ürünlerin üretiminde kullanılmayan yatırımlar müşteriye özgü yatırımlar olarak kabul edilecektir12. Bu gibi durumlarda, yatırımlar yapıldıktan sonra, yatırımcı diğer tarafın belli bir dereceye kadar mahkumu haline gelir. Güç dengesi değişir veya yatırım yapacak olan üretici, yatırımla ilgili siparişler bağlanmadan yatırıma başlamayabilir13. Yapılan yatırımın dikey kısıtlama yolu ile garanti altına alınması için müşteriye özgü nitelikte olması yeterli değildir. Bununla birlikte yatırım, kısa

11 PEEPERKORN, L., a.g.m., s. 85.

12 JOSKOW, P.L., “Asset Specifity and the Structure of Vertical Relationships: Empiricial Evidence”, Journal of Law, Economics and Organisation 4, Spring 1988, s95-117

(16)

vadede amorti edilemeyen, uzun dönemli bir yatırım olmalı ve asimetrik bir nitelik taşımalıdır. Yatırımın asimetrik olması için anlaşmanın taraflarından birinin diğer tarafa göre daha fazla yatırım yapmış olması gerekmektedir. Bu durumda, yatırımın amortismanının sağlanması açısından dikey sınırlamaları hayata geçirmenin gerekliliği ortaya çıkar14. Bu dikey kısıtlamalar, yatırımın sağlayıcı tarafından yapılması durumunda “rekabet etmeme” ya da “miktar zorlama” şeklini alırken, alıcı tarafından yapılan yatırımlarda “münhasır dağıtım” ya da “münhasır satış anlaşması”

gündeme gelecektir15.

5. Devre Konu Olan Know- How’ın Korunması

Know-how bir kez verildiğinde geri alınamaz ve know-how veren bunun rakipleri tarafından veya onlar için kullanılması istemez. Know-how’ın alıcı tarafından elde edilmesinin kolay olmadığı, anlaşmanın yürütülebilmesi için know- how’ın esaslı ve zorunlu olduğu hallerde, rekabet etmeme tipi sınırlama söz konusu olabilmekdir16. Komisyon’un da bu konudaki tavrı, rekabet etmemeye ilişkin sınırlamanın haklı görülmesi doğrultusundadır17.

6. Kalite Standardizasyonu

Dağıtıcıya, kalite standardizasyonuna ve yeknesaklığa ilişkin belirli tedbir hükümleri getirmek ve böylelikle bir marka imajı yaratılma suretiyle son tüketicilerin ürünü çekici bulmalarını sağlamak mümkündür. Söz konusu amacı gerçekleştirmek doğrultusunda seçici dağıtım ve franchise anlaşmaları suretiyle getirilen dikey kısıtlamalar söz konusu olmaktadır18.

14 Commission Notice, Guidelines on Vertical Restaints, p.116.

15 KARAKURT, A., Avrupa Topluluğu ve Türk Rekabet Politikasında Münhasır Dikey Anlaşmalar, Rekabet Kurumu, Ankara, Nisan 2005, s.21.

16 ASLAN, Y., a.g.e., s.51.

17 Commission Notice, Guidelines On Vertical Restraints, p.116.

18 CHARD, J.S., “Economic Effects of Ecslusive Purchasing Agreements in the Distribution of Goods” , Marketing Channels, Lexington Mass., Lexington Boks, 1986, s.39-57.

(17)

C. DİKEY ANLAŞMALARIN OLUMSUZ ETKİLERİ

Yukarıda incelenen olumlu etkilerin yanı sıra Komisyon, dikey anlaşmaların olumsuz yönlerini dört başlık halinde ele almıştır. Komisyon’a göre AT rekabet hukukunun önlemeyi amaçladığı ve dikey anlaşmaların pazarda neden olabileceği olumsuz etkiler şunlardır.

i. giriş engelleri yaratmak suretiyle pazarı diğer sağlayıcılara ve diğer alıcılara kapatmak,

ii. sağlayıcılar veya alıcılar arasında işbirliği (açık veya gizli işbirliği- bilinçli paralel davranışlar) oluşmasına yardımcı olmak da dahil, pazarda faaliyet gösteren işletmeler arası markalar arası rekabeti azaltmak,

iii. aynı pazardaki dağıtıcılar arasında marka içi rekabeti azaltmak,

iv. tüm yukarıda sayılanlar da dahil olmak üzere tüketicilerin seçtikleri herhangi bir üye devletten mal veya hizmet satın almaları özgürlüğünü sınırlayarak Pazar entegrasyonuna engeller çıkarmak19.

D. Dikey Anlaşma Kapsamına Giren Anlaşmalar

1. Tek Elden Satış ve Dağıtım Anlaşmaları

Böyle bir anlaşmada, üretici, belli bir bölgede ürünlerinin satışını münhasıran belli bir dağıtıcıya tanımakta ve dağıtıcı da mezkur bölgede sadece söz konusu anlaşmanın konusu ürünü satmakla yükümlü bulunmaktadır. Tek elden satış anlaşması “Antlaşma’nın 81(3)üncü Maddesinin Dikey Anlaşmalar ve Uyumlu Eylemlere Uygulanması Hakkında 2790/1999 (AT) Sayılı ve 22 Aralık 1999 Tarihli

(18)

Komisyon Tüzüğü’nün20 1(c) maddesinde; “sağlayıcının anlaşmada belirlenen mal veya hizmetleri, belirli bir kullanım veya yeniden satış amacıyla Topluluk içinde sadece tek bir alıcıya satması” şeklinde tanımlanmıştır. Tel elden dağıtım anlaşması ise, sağlayıcının, ürünlerin dağıtımında belirli bir bölge veya belirli bir müşteri grubu için tek bir dağıtıcı ataması durumu olarak tanımlanmıştır21. Anılan anlaşma bir çok inhisar yükünü içerdiği için rekabeti kısıtlayıcı nitelikte görülür ve AT Antlaşması’nın 81(1) inci maddesi hükmü kapsamında kabul edilir. Komisyon’un bu tip anlaşmaları 81(1) inci maddesi kapsamı altına almasındaki en önemli etken, söz konusu anlaşmaların teorik olarak aktif rekabet ortamını zedelediği görüşünde olmasıdır22.

Ancak bu anlaşmalar sanayi ve ticaretin ayrılmaz bir parçası sayıldıkları için 1983/8323 ve 1984/8324 sayılı Topluluk Tüzüklerince düzenlenerek Grup Muafiyete tabi tutulmuşlardır. 1983/83 sayılı Tüzük, dağıtım, 1984/83 sayılı Tüzük ise satın alma anlaşmaları hakkındadır.

2. Seçici Dağıtım Anlaşmaları

Bu anlaşmalar, tek elden dağıtım ve satış anlaşmalarının özel tipleridir. Bu anlaşmalar aynen tek elden dağıtım ve satış anlaşmalarında olduğu gibi, belli bir bölgede münhasıran anlaşma konusu ürünün münhasıran belli işletme tarafından satılması gibi inhisari yükümler içerdikten başka, ürünün özellikleri dolayısıyla

20 Commission Regulation (EC) No 2790/1999 of 22 December 1999 on the Application of Article 81(3) of the Treaty to Categories of Vertical Agreements and Concerted Practices, OJ (1999) l 336/21.

(Commission Regolation No: 2790/1999.

21 KASERMAN, D.L., MAYO, J.W., Government and Business, USA, Dryden Press, 1995 s.355.

22 EFEM, G.-BADUR, E., a.g.e, Ankara, 2002, s.86.

23 Commission Regulation (EEC) No: 1983/83 of 22 June 1983 on the Application of Article 85(3) of the Treaty to Categories of Exclusive Distribution Agreements, OJ (1983) L 173/1.

24 Commission Regulation (EEC) No: 1984/83 of 22 June 1983 on the Application of Article 85(3) of the Treaty to Categories of Exclusive Purchasing Agreement, OJ (1983) L 173/5.

(19)

başka, ek inhisar borçlarını da içerirler. Anılan anlaşmaların konusunu parfüm, makyaj malzemesi, mücevher, özel araba ve bilgisayarlar gibi pahalı ürünler oluşturur. Bu sebeple anılan anlaşmalar, söz konusu ürünlerin kentin en gözde semtlerinde, tasarımı üretici tarafından verilen dükkanlarda satılması, yıllık belli miktarda mal alınması veya belli adette stok bulundurulması gibi şartlar içerirler. Bu tür şartlar, dağıtıcılarda çok seçici davranıldığı için, AT Antlaşması’nın 81/1.

maddesi kapsamında yasaklanmış olmakla birlikte, Komisyon mezkur malların piyasaya girme ve piyasada tutunma güçlüklerini göz önünde tutarak hoşgörülü davranmaktadır. Bu ürünler bazen grup muafiyet getiren düzenlemeler içinde de yer alabilirler. 1475/95 sayılı Motorlu Taşıtlara İlişkin Muafiyet Tüzüğü buna örnek gösterilebilir25.

3. Francise Anlaşmaları

Bu anlaşmalar, franchise alana belli bir bölgede, belli bir reçeteye göre üretilen bir ürünü belli bir marka veya ticaret ünvanı altında, belli şekilde tasarımlanmış mahallerde dağıtma, satma veya hizmet verme konusunda inhisar hakkı sağlarlar. Franchise anlaşması, hem tek satıcılık anlaşmasının hem seçici anlaşmanın inhisar hak ve yükümlerini içerir hem de daha bir çok tekel haklarını öngörür. Anlaşma ayrıca, patent, tasarım, telif, marka haklarıyla üretim reçetesi gibi gizli bilgilerin kullanılması konularında da inhisari nitelik içerir. Bütün bu inhisar haklarına eklenen birçok sözleşmesel sınırlama vardır. Örneğin, Mc Donald’s, Burger King gibi sandviç franchise’larında, ekmeğin, patatesin, fırınlar ve diğer pişiriciler gibi mutfak araçlarının üreticiden veya belirli firmalardan alınması gibi.

Bütün bu sınırlamalar rekabeti kısıtlamakta dolayısıyla AT Antlaşması md 81/1.

(20)

hükmü kapsamına girmektedir. Ancak konuyla ilgili AT uygulamasında hoşgörü gösterilmektedir ve 4087/8826 sayılı Grup Muafiyet Tüzüğü ile bu tip anlaşmalar da muafiyet kapsamına alınmıştır.

II. ROMA ANTLAŞMASI 81 İNCİ MADDE KAPSAMINDA DİKEY ANLAŞMALAR

A. Genel Olarak

Rekabetle ilgili en önemli hukuki düzenlemenin Topluluk Kurucu Antlaşması olarak kabul edilen Roma Antlaşması’nın 2 inci ve 3 üncü maddelerinde yer aldığını ve söz konusu hükümlerin de 81 inci ve 82 inci maddelerde yer alan rekabete ilişkin hükümlerin yorumlanmasında ve uygulanmasında rehber nitelikte olduğunu görmekteyiz. Roma Antlaşmasının 2 inci maddesi “ Topluluğun görevi, ortak bir pazarı ve ekonomik ve parasal birliği kurmak ve 3. ve 4. maddelerinde belirtilen ortak politikaları veya faaliyetleri yürürlüğe koymak yolu ile, Topluluğun bütünü içindeki ekonomik faaliyetlerin uyumlu, dengeli ve sürdürülebilir şekilde geliştirilmesini; yüksek seviyeli bir istihdam ve korumayı; erkek ve kadınlar arasındaki eşitliği; sürdürülebilir ve enflasyonist olmayan bir büyümeyi; yüksek dereceli rekabet ve ekonomik performansların bütünleştirilmesini; çevrenin yüksek seviyede korunmasını ve kalitesinin yükseltilmesini; yaşam seviyesinin ve kalitesinin arttırılmasını; Üye devletler arasında ekonomik ve sosyal bütünleşmenin ve dayanışmanın iyileştirilmesini sağlamaktır.” derken, 3 üncü maddesi 2 inci maddede sayılan hedefler doğrultusunda “iç Pazar çerçevesinde rekabetin bozulmamasını sağlayacak bir sistem kurulması” amacını hüküm altına almıştır.

26 Commission Regulation (EEC) No 4087/88 of 30 November 1988 on the Application of Article 85(3) of the Treaty to Categories of Franchise Agreements, OJ (1988) L359/46.

(21)

ATAD, 2 ve 3 üncü maddelerdeki temel prensiplerin 81 ve 82 inci maddelerde daha somut, açık ve ayrıntılı olarak düzenlendiğini belirtmiştir27.

Bir başka deyişle, Antlaşmanın 81 ve 82 inci maddeleri, 2 ve 3 üncü madde hükümleri rehberliğinde Topluluk Rekabet Politikasının temel kurallarını belirleyen maddelerdir. 81(1) inci madde genel olarak, üye ülkeler arasındaki ticareti etkileyen veya amaçları veya etkileri neticesinde Ortak Pazar dahilindeki rekabeti engelleyen, bozan işletmeler arası anlaşmaları, işletme birlikleri tarafından alınan kararları ve uyumlu eylemleri yasaklamaktadır. Madde, bu sınırlandırmanın konusu olan faaliyetleri teker teker saymıştır. Bu faaliyetler içine, fiyat tayini, üretim kısıtlamaları, pazar paylaşımı, taraflar arasındaki ayrımcılık ve sözleşmelerin yapılmasını ek yükümlülüklerin kabulü şartına bağlayan (tie-ins) anlaşmalar, teşebbüs birliği kararları ve uyumlu eylemler girmektedir28. Her ne kadar 81(1) inci madde düzenlemesinde yatay anlaşmaların, uyumlu eylemlerin ve işletme birliği kararlarının da yasak kapsamında sayıldığı yer almaktaysa da tezin konusunu dikey anlaşmaların oluşturması nedeniyle, 81 inci maddenin kapsamı sadece dikey anlaşmalar bakımından incelenecektir.

B. 81(1) inci Maddenin Kapsamı

Antlaşma’nın 81(1) inci maddesinde “Ortak Pazar içerisinde rekabeti engelleme, sınırlama veya bozma amaçlı veya etkili ve Üye Devletler arası ticareti etkilemesi mümkün olan teşebbüsler arası anlaşmalar, teşebbüs birliği kararları ve uyumlu eylemler Ortak Pazarla bağdaşmaz kabul edilir ve bundan böyle yasaklanmıştır” ifadesi yer almaktadır. Maddenin lafzından da anlaşılacağı üzere,

27 DRAHOS, M., Convergence of Competition Laws and Policies in the European Community, Netherlands, Kluwer Law International, 2001, s.51.

(22)

rekabet üzerinde olumsuz etkisi olan işletmeler arası her türlü anlaşmanın yasaklanması suretiyle genel bir düzenleme yapılmıştır. Şöyle ki, maddede yasak kapsamına giren anlaşmalara ilişkin detaylı bir ayrım yapılmaması maddenin hem yatay hem de dikey anlaşmalara uygulanacağı sonucunu doğurmaktadır. ATAD, dikey anlaşmaların 81(1) inci madde kapsamında değerlendirileceğine ilişkin en önemli kararını Consten and Grundig29 davasına ilişkin olarak vermiştir. Davada dikey anlaşmaların 81(1) inci madde kapsamında değerlendirilemeyeceği iddiası yer almış buna karşılık ATAD, kararında “…81 inci madde genel bir ifade ile Ortak Pazarda rekabete zarar veren tüm anlaşmalara değinmiş ve ekonomik sürecin aynı düzeyinde faaliyet gösteren rakipler arasında yapılan anlaşmalar ya da farklı düzeylerde faaliyet gösteren rakip olmayan işletmeler arasında yapılan anlaşmalar şeklinde bir ayrım yapmamıştır. Prensip olarak Kurucu Antlaşma’nın ayrıma gitmediği bir hususta farklı uygulama yapılamaz.” ifadesine yer vererek bu iddiayı kabul etmemiştir.

C. 81 (1) inci Maddenin Unsurları

81(1) inci maddenin metnine baktığımızda, maddenin üye devletler arası ticarete etki eden ve amacı veya etkisi rekabeti engellemek, kısıtlamak ya da bozmak olan işletmeler arasındaki anlaşma, uyumlu eylem ve işletme birliği kararlarının açıkça yasaklandığını görmekteyiz. Söz konusu madde metninden yola çıkarak, bu yasaklamanın kapsamına giren bir anlaşmanın i. Üye devletlerarası ticarete etki etmesi, ii. Amacı ve etkisi itibariyle rekabeti engellemesi, sınırlaması ya da bozması, gerekmektedir.

29 Case 56-58/64 Consten and Grundig v Commission (1966) ECR 299, (1966) CMLR 418, s.339.

(23)

1. Üye Devletler Arası Ticaretin Etkilenmesi

Bir üst başlıkta da belirtildiği üzere, bir anlaşmanın 81(1) inci madde kapsamında değerlendirilmesi için gerekli şartlardan biri o anlaşmanı üye devletler arası ticareti etkilemesidir. İşletmeler, bir çok davada, yaptıkları anlaşmaların üye devletler arasındaki ticarete etki etmediğini iddia ederek, 81(1)inci madde kapmasında değerlendirilmemeleri gerektiğini ileri sürmüşlerdir. İşletmelerce ileri sürülen bu iddialara, ilgili madde metninde anlaşmanın üye devletler arasındaki ticarete ne şekilde etki edeceğine ve etkinin kapsamı konusunda açık hükümlerin yer almaması sebep olmuştur. Ancak Société Technique Miniére30 kararında ATAD,

“Hukukun objektif unsurları ve mevcut durum ışığında; anlaşmanın üye devletler arası ticaret yapısına doğrudan ya da dolaylı mevcut veya potansiyel etkilerini büyük bir olasılıkla öngörmek mümkündür.” diyerek konuya ilişkin yaklaşımını netleştirmiştir. Yine ATAD, Pronuptia31 kararında pazarın franchise alanlar arasında ya da franchise alan ile veren arasında bölünmesine yol açan franchise anlaşmalarının, ilgili işletmeler aynı üye devlette faaliyet gösterseler dahi, üye devletler arası ticaretini etkilediğini kabul etmiştir.

2. Anlaşmanın Amaç Veya Etki Yönüyle Rekabeti Engellemesi, Sınırlaması Veya Bozması

Bir dikey anlaşmanın 81(1)inci madde kapsamında ihlal olarak değerlendirilmesi için, en önemli şart bu anlaşmanın rekabeti sınırlama amaç ve etkisine sahip olmasıdır. Bir dikey anlaşmanın amacının rekabeti kısıtlamak olması

30 Case 56/65 Société Technique Miniére v. Maschinenbau ULM (1966) ECR 235, (1966) CMLR 357, p. 249.

31 Case 161/84 Pronuptia de Paris v. Pronuptia de Paris Irmgard Schillgalis (1986) ECR 353 (1986) 1

(24)

bu anlaşmanın 81(1) inci madde çerçevesinde yasaklanması sonucunu doğuracaktır.

Amaçları rekabeti kısıtlamak olmayan anlaşmalarda ise bu defa söz konusu anlaşmaların etkileri itibariyle rekabeti sınırlayıp sınırlamadığı incelenecektir.

ATAD, Société Technique Miniére32 kararında, amaç ve etki kelimelerinin alternatif iki unsur olarak değerlendirilmeleri gerektiğini, dolayısıyla ilk olarak anlaşmanın amacının tespit edilmesinin uygun olacağını belirtmiştir. Ancak anlaşmanın amacının rekabeti kısıtlamak olduğu açık değilse bu durumda etki yönünden rekabeti kısıtlayıp kısıtlamadığının incelenmesinin yerinde olacağı belirtilmiştir.

Her ne kadar ATAD ve Komisyon anlaşmanın rekabeti kısıtlama amacı ile yapılmasını yeterli görmekte ise de, anlaşmanın etkilerinin ekonomik yönden analiz edilmesi de büyük önem taşımaktadır. İlk olarak anlaşmanın rekabeti kısıtlama amacına sahip olup olmadığı tek başına 81(1) inci maddenin ihlali için yeterli değildir. Bunun için anlaşmanın de minimis analizine tabi tutulması ve aynı zamanda üye ülkeler arasındaki ticarete etki edip etmediğinin incelenmesi gerekmektedir. Bu iki aşama için anlaşmanın etkilerinin incelenmesi kaçınılmazdır. Söz konusu iki aşama sonunda anlaşmanın 81(1) inci madde bağlamında ihlal olduğu sonucuna ulaşılırsa, ihlalin ağırlığının tespiti için yine anlaşmanın etkileri incelenecektir33.

Bununla birlikte, Komisyon ve ATAD, anlaşmaların 81(1) inci madde kapsamında ihlal oluşturup oluşturmadığının incelenmesi esnasında söz konusu anlaşma hükümlerinin gelecekte ortaya çıkabilecek muhtemel etkilerini de göz önünde bulundurmaya dikkat etmiştir. Özellikle tek elden satın alma ve tek elden satış anlaşmalarının pazara sonradan girmek isteyecek potansiyel rakip işletmeler

32 Case 56/65 Société Technique Miniére v. Maschinenbau ULM (1966) ECR 235, (1966) CMLR 357, p. 375.

33 KARAKURT, A., a.g.e., s.60; JOELSON, a.g.e., s.210.

(25)

yönünden pazarı rekabete kapatması, dikey anlaşmalarda potansiyel etkinin varlığının ve bunun tespitinin son derece önemli olduğunun bir göstergesidir.

3. Rekabetin Hissedilir Derecede Bozulması

Antlaşma’nın 81(1) inci maddesinde “Amacı veya etkisi Ortak Pazar’da rekabetin bozulması, sınırlanması veya kısıtlanması olan ve üye ülkeler arasındaki ticareti etkileyebilecek işletmeler arasındaki her türlü anlaşma, uyumlu eylem ve işletme birliği kararları Ortak Pazar ile bağdaşamaz ve yasaktır.” hükmü yer almaktadır. İlgili hükme göre, “amaç ve etki bağlamında rekabetin bozulmasına, sınırlanmasına veya kısıtlanmasına” sebep olan anlaşmalar kural olarak 81 inci madde kapsamında yasak kabul edilmektedirler. Ancak ATAD, içtihatlarında bir anlaşmanın ihlal kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğini araştırırken de minimis kuralına uygun olarak hareket etmiştir. ATAD’ın de minimis kuralını uyguladığı ilk karar Völk34 kararıdır. İlgili davada, Alman Çamaşır Makineleri üreticisi olan Völk, ürünlerin münhasır dağıtımı konusunda Belçikalı Vervaecke ile anlaşma yapmıştır. Vervaecke ile Völk arasında anlaşmanın mutlak bölgesel koruma sağlaması sebebiyle 81(1) inci maddeye aykırı olduğu iddiasına ilişkin olarak ATAD, bir anlaşmanın rekabeti sınırlama amacına veya etkisine bakılırken, de minimis kuralının göz önünde bulundurulmasının gerektiğini belirtmiştir. İlgili kararda, ATAD, rekabeti hissedilir derecede etkilemeyen anlaşmaları tespit ederken ölçüt olarak tarafların pazarda sahip oldukları zayıf konumlarını göz önünde tutmuştur35.

34 Case 5/69 Franz Völk v. Vervaecke (1969) ECR 295, (1969) CMLR 273, p. 282.

(26)

III. ANTLAŞMA’NIN 81(3) ÜNCÜ MADDESİ VE MUAFİYET KAVRAMI

A. Genel Olarak

Rekabet hukukunda muafiyet, rekabeti sınırlayan, kısıtlayan veya rekabeti engelleyen bazı uygulamalara istisnai olarak hukuka uygunluk kazandırmaktır36. Avrupa Topluluğunda aynı piyasada faaliyet gösteren firmaların, anlaşma ve uyumlu eylem ile, rekabetin yatay kısıtlanmalarını düzenleyen AT Antlaşmasının 81.

maddesinde iki kademeli bir uygulama öngörülmüştür. 81. maddenin I. paragrafında ticareti, rekabeti kısıtlama yolu ile etkileyen anlaşmaların yasaklanmış olduğu belirtilirken, aynı maddenin III. paragrafında rekabeti kısıtlayıcı bazı faaliyetlere izin verilebileceği hükmü getirilmiştir37.

AT Antlaşmasının muafiyet koşullarını düzenleyen 81/3. maddesi:

“bununla birlikte, üretimde, malların dağıtımında, ekonomik ve teknik gelişmenin arttırılmasında iyileştirme sağlayan ve buradan ortaya çıkan yararlardan tüketicinin de uygun bir pay aldığı,

- İşletmeler arası anlaşma veya anlaşma gruplarına,

- İşletme birlikleri karar veya karar gruplarına,

- Uyumlu davranış ve uyumlu davranış gruplarına,

(a) işletmelere yukarıdaki amaçlara ulaşmak için kaçınılmaz olmayan sınırlamalar yüklenmemesi,

36 KİLCİLER, M., AT ve Türk Rekabet Hukuklarında Grup Muafiyeti, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2002, s.7.

37 BELLAMY, C.; CHILD, G., “Common Market Law of Competition, 1st Supplement”, 4th Edition, London 1996, s.137

(27)

(b) bu gibi işletmelerin, ilgili ürünlerin önemli bir bölümü bakımından rekabeti ortadan kaldırma fırsatı sağlamaması, koşuluyla I.

paragrafın uygulanmayacağı ilan edilebilir.”

şeklinde düzenlenmiştir.

Yukarıda da belirtildiği gibi, AT Antlaşması’nın 81 inci maddesinin I.

paragrafı kapsamına giren her anlaşma, aynı maddenin II. paragrafında belirtildiği gibi hükümsüz değildir38. Rekabeti kısıtlamakla birlikte, olumlu yanlarının bulunması halinde 81(3)üncü maddeye göre bu anlaşmalar, I. paragraf dışında tutulabilecektir. Buna göre, 81(1)inci madde hükmüne muafiyet tanıma gereği, madde metninden de anlaşılacağı üzere, piyasanın ihtiyaçlarından ve tüketicileri doğacak yararlardan istifade ettirmek düşüncesinden kaynaklanabileceği gibi, ekonomik ve teknik gelişmeyi teşvik etmek amacına da dayanabilir. Topluluk, bu tip anlaşma, karar ve uyumlu eylemlerin yararları ile zararlarını Komisyona tarttırmayı ve yararlarının ağır basması halinde bunları yasak kapsamından çıkarmayı öngörmüştür. Buna göre, muafiyet, belli bir usulün uygulanmasına bağlı olarak bir Komisyon kararı veya düzenlemesi ile gerçekleşir. Kararlar, bireysel muafiyetler için, düzenlemeler ise grup muafiyetler için söz konusudur. Muafiyet kararı kurucu ve yenilik doğurucu bir işlemdir. Muafiyet kararının sonucu AT Antlaşmasının 81(2)inci maddesi hükmünde yer alan geçersizliğin hüküm doğurmamasıdır.

Muafiyet, birazdan üzerinde durulacağı üzere bireysel ve grup muafiyeti olmak üzere ikiye ayrılır. Bireysel muafiyet, ya işletmeler veya somut olay bazında olur. Mesela A işletmesi ile B işletmesi arasındaki dağıtım anlaşmasının AT Antlaşması’nın 81(1)inci maddesi hükmünden muaf tutulması gibi. Grup muafiyeti ise, bir anlaşma

(28)

kategorisinin, mesela, franchise veya tek satıcılık anlaşmalarının, Anlaşmanın 81(1)inci maddesi hükmünden muaf tutulmasıdır. Komisyon, burada bir Topluluk tüzüğü ile düzenleme yapar. Herhangi bir franchise anlaşmasının 81(1)inci maddesinden muaf tutulabilmesi için, ilgili tüzükte öngörülen şartlara uyması gerekir.

Bireysel muafiyet kararı Komisyonun münhasır yetkisindedir. Ancak bu karar ATAD’ın denetimi altındadır. Grup muafiyeti düzenleme yetkisi de Komisyona aittir. Komisyon bu düzenlemeleri Konseyden aldığı yetkiye dayanarak bir Topluluk tüzüğü ile gerçekleştirir

Bu tüzük, 17 sayılı Konsey Tüzüğüdür39 ve bu tüzüğün 9(1)inci maddesi

“Kararları, Adalet Divanının denetimine tabi olmakla birlikte, Antlaşmanın 81(3) maddesine göre 83(1)inci maddesinin uygulanamayacağını bildirme hususunda tek yetkili organ Komisyon’dur.” hükmünü getirmiştir. 17 sayılı Tüzük bir Konsey tüzüğüdür ve Komisyon bu tüzük sayesinde Konsey’den aldığı yetkiye dayanarak muafiyet verme görevini üstlenmiştir. Yani Komisyon, Konseyce çıkartılan yetki tüzüğüne dayanarak hem bireysel hem de grup muafiyetler tanıyabilir ve yeni tüzükler çıkartabilir.

Komisyon’un muafiyet kararları da ATAD’ın denetimine tabidir. 81(3)üncü maddeye göre muafiyet sağlamak münhasıran Komisyon’un yetkisinde olmakla birlikte, Milli Mahkemeler de 81(1)inci maddeyle ilgili bir olayı incelerken, söz konusu anlaşmanın 81(3)üncü madde kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine karar verebilirler. ATAD, Milli Mahkemelerin 81(3)üncü

39 Council Regulation 17/62, OJ (1962) 13/204, OJ Sp. Ed. (1962)87.

(29)

maddeye göre çıkarılmış doğrudan uygulanabilir muafiyet tüzüklerinin milli mahkemelerce uygulanabileceğini zımnen kabul etmiştir. Divan, Fonderies Roubaix davasında40, doğrudan uygulanabilir olan tüzüklerin iç hukukun bir parçası olduğunu ve bu nedenle dava konusu anlaşmaların çıkartılmış bulunan muafiyet tüzüklerine girip girmediğini belirleme yetkisinin milli mahkemelerde olduğunu belirtmiştir.

B. Muafiyetin Türleri

1. Bireysel Muafiyet

Bireysel muafiyet, belli işletme veya işletmelerce yapılan somut işbirliği davranışına AT Antlaşması 81(1)inci. maddesi hükmünün uygulanmamasına ilişkin, Komisyonca verilen kurucu ve yenilik doğurucu bir karardır. Bu karar söz konusu işletme veya işletmelerin talebi üzerine verilir. İlgililerce muafiyet talebinde bulunulması, bir anlaşma, uyumlu eylem veya birlik kararına muafiyet uygulanmasının ön koşuludur. Bildirimi alan Komisyon, konuyla ilgili bilgi almak için ilgili tarafların görüşüne başvurabilir, muafiyet koşullarının varlığını değerlendirebilir, sonrasında ilgili taraflar lehine belirli bir süre ile sınırlı olmak koşulu ile ve bazen bazı şartlar öngörerek muafiyet verebilir. Komisyonun takdir haklarını kısıtlayan herhangi bir hüküm bulunmadığından, muafiyet koşulları gerçekleşmiş olsa bile muafiyet kararının verilmesi zorunlu değildir41. Ancak, muafiyet kararı ilgili üçüncü kişileri zarar uğratan bir idari karar niteliği taşıdığından, ilgili kişi ve organlar AT Antlaşmasının 230 uncu maddesine göre iptal davası açabilirler. Konuyla ilgili değinilmesi gereken bir diğer önemli husus “menfi tespit kararı” dır. Menfi tespit kararı, Komisyonun bir somut olayda, şartları mevcut

40 Fonderies Roubaix V. Fonderies Roux, C. 63/75, ECR 1976, p.111

41 TOPÇUOĞLU, M., Rekabeti Kısıtlayan Teşebbüsler Arası İşbirliği Davranışları ve Hukuki

(30)

olmadığı için, sözü edilen olayın AT Antlaşması 81(1)nci maddesi hükmünün kapsamında olmadığını bir kararla açıklamasıdır. Bu karar, 17/62 sayılı Tüzüğün 2 inci maddesine göre verilir. Muafiyet tanınmasında ise, durum AT Antlaşması 81(1)inci maddesi hükmü kapsamına girmekte fakat Komisyon kararı neticesinde bu hükmün sonuçlarından muaf tutulmaktadır. Komisyon, “comfort letter” diye adlandırılan, verilmesi menfi tespit gibi 17/62 sayılı tüzükte öngörülen şartların gerçekleşmesini gerektirmeyen idari yazılar da düzenleyebilir. Comfort letter ile Komisyon herhangi bir bağlayıcılığı olmaksızın somut olaya müdahaleye sebep görmediğini açıklamaktadır42.

2. Grup Muafiyeti

Grup muafiyeti, bireysel muafiyet uygulamalarının yoğunluğu ve her bir karar için ayrı ayrı muafiyet işleminden kaçınarak rekabet otoritelerinin işlem yoğunluklarını azaltmak, piyasayı rahatlatmak, işletmeler üzerindeki bildirim yükünü kaldırmak ve belirli tip anlaşmalara girecek taraflar için belli ölçüde belirsizliği ortadan kaldırmak amacıyla belirli anlaşma kategorilerine grup olarak muafiyet tanınmasıdır43.

AT Rekabet Hukukunda Komisyon, Konseyce çıkarılan yetki tüzüğüne dayanarak grup muafiyeti düzenlemeleri yapar. Bu yetkiye dayanarak Komisyon Topluluk tüzükleri çıkartmaktadır. Komisyon tarafından bugüne kadar çıkartılan grup muafiyet tüzüklerinin en önemlilerine örnek olarak tekelden dağıtım anlaşmaları, tekelden satın alma anlaşmaları, patent lisansı anlaşmaları hakkında düzenlenen grup muafiyet tüzükleri gösterilebilir. Böylece, belirli anlaşma, uyumlu eylem ve karar türlerinin AT Antlaşması 81(3)üncü madde hükmünde yer alan

42 TEKİNALP - TEKİNALP, a.g.e., İstanbul, 2000, s.426.

43 ASLAN Y., a.g.e., 2001, s.140.

(31)

koşulları sağladıkları kabul edilerek, bunlar 81(1)inci maddenin yasağından ve 81(2)inci maddenin yaptırımından kurtarılmış olurlar44.

C. Roma Antlaşmasının 81(3) üncü Maddesi Kapsamında Muafiyetin Unsurları

AT Rekabet Hukukunda belli anlaşmalara, uyumlu eylem ve birlik kararlarına muafiyet tanınması için AT Antlaşmasının 81(3)üncü maddesinde dört unsur öngörülmüştür. Bu dört unsurdan ikisi olumlu (pozitif) nitelikli diğer ikisi ise olumsuz (negatif) niteliklidir. Yani olumlu unsurlar muafiyetin tanınması için varlığı gerekli unsurlarken, olumsuz unsurlar muafiyet verilirken var olmaması gereken unsurlardır. Öngörülen olumlu ve olumsuz unsurlar, hem bireysel hem de grup muafiyeti için söz konusudur, yani muafiyet kararı veya düzenlemesi için yetkili organ olan Komisyon, bu şartların varlığını hem bireysel hem de grup muafiyeti kararı verirken her durum için ayrı ayrı inceler. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bir anlaşma, uyumlu eylem veya birlik kararına muafiyet tanınması için bu olumlu ve olumsuz unsurların birlikte mevcudiyetinin gerekli olduğudur.

1. Olumlu Unsurlar

Muafiyetin olumlu unsurları aşağıda belirtilmiştir;

• Malların üretim ya da dağıtımının iyileştirilmesine veya ekonomik ya da teknik gelişmenin hızlandırılmasına katkıda bulunmak.( Anlaşmanın ekonomik yararının olması)

44 BADUR E., Türk Rekabet Hukukunda Rekabeti Sınırlayıcı Anlaşmalar, Uyumlu Eylem ve

(32)

• Tüketicilerin ortaya çıkan bu yarardan uygun bir pay almaları.(Tüketici menfaati)

Olumlu unsurlardan ilki, muafiyete konu olacak anlaşma, uyumlu eylem veya birlik kararının, üretim ya da dağıtımın iyileştirilmesine veya ekonomik ya da teknik gelişmenin hızlandırılmasına katkıda bulunması gereğini düzenler. Malların üretim veya dağıtımındaki gelişmeden ya da teknik veya ekonomik gelişmeden kaynaklanan faydalar çeşitli şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Yeni veya daha ileri düzeyde bir ürünün piyasaya sürülmesi buna örnek gösterilebilir. Tüketicilere daha geniş bir ürün yelpazesinin sunulması ya da ürünün tüketicilere ulaşma süresinin kısaltılması da

“fayda” olarak değerlendirilmektedir. Eski teknolojinin daha etkin üretim teknikleri ile değiştirilmesi, mevcut bir ileri teknolojinin Toplulukta yaygınlaştırılması veya bu teknolojinin daha hızlı yayılmasının sağlanması da örnek olarak gösterilebilir45. İkincisi ise, ilk olumlu unsurun gerçekleşmesi ile ortaya çıkan yarardan tüketicinin adil ve uygun bir pay alması gereğini düzenlemiştir. Unsurda adı geçen tüketici kavramından anlaşılması gereken, herhangi bir mal veya hizmetten kullanım amacıyla yararlanan kişidir. Ancak Komisyonun bu unsuru ele alırken tüketici kavramını daha geniş yorumlama eğiliminde olmuştur. Buna göre, bir malı herhangi bir üretim aşamasında kullanan herkes, hatta ara mal olarak kullanan üreticiler de Komisyon tarafından tüketici kabul edilirler. Düzenlemede sözü edilen adil bir pay ise, objektif, genel ve Topluluğa yönelmiş yararlar anlamına gelmektedir46.

2. Olumsuz Unsurlar

Muafiyetin olumsuz unsurları ise;

45 KARAKURT, A., a.g.e., s.70.

46 TEKİNALP - TEKİNALP, a.g.e., s.424.

(33)

• Belirtilen amaçlara ulaşmak için zorunlu olandan daha fazla sınırlamalar getirilmemesi,

• İlgili işletmelerce piyasada rekabetin önemli ölçüde engellenmemesi’ dir

Olumsuz unsurlar, yukarıda ele alınan olumlu unsurlara ek olarak 81(3)üncü.

madde metninde düzenlenmiş ve muafiyetin söz konusu olabilmesi için olumlu unsurlarla birlikte varlığı aranan koşullardır. Olumsuz unsurlardan ilki, üretim ve dağıtımın gelişmesi veya teknik ya da ekonomik ilerlemeye katkıda bulunan ancak rekabeti kısıtlayan anlaşma, uyumlu eylem veya kararların, bu olumlu amaçlara yardımcı olmayan ve bu amaçların gerçekleşmesi için çok da zorunlu olmayan bazı kısıtlamalar içermesi halini konu alır. Söz konusu unsur, amaca yönelik pratik katkısı, değeri olmayan ve zorunluluk içermeyen bu tip kısıtlamaların getirilmesini engeller.

İkinci olumsuz unsur ise, ilgili işletmelerce piyasada rekabetin önemli ölçüde ortadan kaldırılmaması durumudur. Bir başka deyişle, rekabete getirilen kısıtlamaların taraflara, ilgili malların önemli bir bölümü için rekabeti ortadan kaldırma yolunu açmamasıdır. “Önemli bir bölümü için” ifadesinin de her olayda , somut şartlara göre ele alınması gerekir. Bu konuda, ilgili malların piyasası ile taraf işletmelerin pazar paylarının saptanması gerekir. Tarafların pazar paylarının yüksek olması, her zaman ilgili malların önemli bir bölümü için rekabetin ortadan kaldırılması yolunun açıldığının kabulünü gerektirmez. Bu konuda göz önünde tutulması gereken bazı hususlar vardır:

- Üçüncü kişilerin rekabetinin varlığı

- Paralel ithalat yolunun açık tutulması

(34)

- İhraç yasağının bulunmaması

Bu durumlarda belirli bir piyasada rekabetin ortadan kaldırılması tehlikesi yoktur, dolayısıyla uygulamada muafiyet hakkı kazanmak yukarıda sayılan koşulları içeren sağlıklı bir rekabet ortamının varlığını kanıtlamak yeterlidir47.

D. Muafiyetin Etki Ve Sonuçları

Genel olarak muafiyetin en önemli sonucu ilgililerin yasal belirlilik ve güvenlik içinde olmasıdır. Muafiyet verilen bir anlaşma hakkında para cezası uygulanmaz. Muafiyet devam ettiği sürece bu anlaşmaya dayanarak yapılan her türlü hukuki işlem geçerlidir. Grup muafiyetinin kapsamına giren bir anlaşmanın bildirimi gerekmemektedir. Yani anlaşmanın tarafları yaptıkları rekabeti sınırlayıcı anlaşmanın grup muafiyeti kapsamına girdiğini düşünüyorlarsa bildirimde bulunmalarına gerek yoktur. Muafiyetin özel hukuk bakımından sonucu anlaşma ve işletme birliği kararlarının geçersizliğinin iddia edilememesi ve bunlarla ilgili olarak veya uyumlu eylemden kaynaklanacak zararların giderilmesinin talep edilememesidir48.

47 EFEM G. – BADUR E., a.g.e., s.95-96.

48 ASLAN Y., a.g.e., Bursa, 2001, s.141.

(35)

İKİNCİ BÖLÜM

DİKEY ANLAŞMALAR HAKKINDA 2790/1999 SAYILI VE

22 ARALIK 1999 TARİHLİ KOMİSYON TÜZÜĞÜ

I- AVRUPA BİRLİĞİ’NDE DİKEY ANLAŞMALARA UYGULANAN ESKİ SİSTEM

A. Genel Olarak

Maastricht sonrasında Avrupa Birliği Antlaşması adını almış olan Roma Antlaşması ile Avrupa Topluluğu’nun temel esaslarını belirlemiştir.

AT’nin kurucu antlaşması olan ve ulusal düzeyde Anayasaya benzetebileceğimiz Roma Antlaşması, 3(1/g) maddesi ile iç pazarda bozulmayacak bir rekabet sisteminin sağlanmasını öngörmektedir. Piyasa ekonomisinin kurulabilmesinin temel koşulu olan rekabet sisteminin kurulması amacı Antlaşmada temel amaçlardan birisi olarak belirlenmiştir. Bu amacın gerçekleştirilebilmesi için de Antlaşmanın 81-86. maddeleri ile gerekli olan esaslar belirtilmiştir.

Antlaşmanın ilgili maddelerinde:

• 81(1) inci madde ile amacı veya etkisi rekabeti engelleme, sınırlama veya bozma olan ve üye ülkeler arası ticareti etkilemesi mümkün olan işletmeler arası anlaşmalar, uyumlu eylemler ve işletme birlikleri kararları yasaklanmaktadır.

(36)

• 81(2) inci madde de ise, 81(1) inci maddede belirtilen yasaklanmış olan anlaşma ve kararların geçersiz olduğu belirtilmektedir.

• 81(3) üncü madde, grup muafiyetine ilişkin temel esasın ortaya konulduğu hükümleri içeren maddedir. Maddede:

“Bununla birlikte, üretimde, malların dağıtımında, ekonomik ve teknik gelişmenin arttırılmasıyla iyileştirme sağlayan ve buradan ortaya çıkan yararlardan tüketicinin uygun bir pay aldığı,

• İşletmeler arası anlaşma veya anlaşma gruplarına,

• İşletme birlikleri karar veya karar gruplarına,

• Uyumlu davranış veya uyumlu davranış gruplarına,

(a) İşletmelere yukarıdaki amaçlara ulaşmak için kaçınılmaz olmayan sınırlamalar yüklenmemesi,

(b) Bu gibi işletmelere, ilgili ürünlerin önemli bir bölümü bakımından rekabeti ortadan kaldırma fırsatı sağlamaması koşuluyla, 1. paragrafın uygulanmayacağı ilan edilebilir” hükmü getirilmektedir. Madde hükmü bize muafiyet tanınmasının hukukî gerekçelerini ve koşullarını ortaya koymaktadır.

• 83 üncü madde ile, 81 ve 82 inci madde ile belirlenmiş olan esasları uygulamak üzere Konsey ve Komisyona tanınan yetkiler açıklanmaktadır.

(37)

• 84 üncü maddede AT tarafından gerekli düzenlemeler yapılıncaya kadar üye ülkelerin 81 ve 82 inci madde gereğince karar alabileceği belirtilmektedir.

• 85 inci madde ile Komisyona rekabete aykırı uygulamaları ele alabilmek, ihlale son verebilmek için gerekli önlemleri almak, bunlara ilişkin kararlar vermek yetkisi tanınmaktadır.

Roma Antlaşması, belirlediği amaçları gerçekleştirebilmek doğrultusunda rekabete ilişkin genel esas ve ilkeleri ortaya koymakta, bunları gerçekleştirecek olan kurumları belirleyerek onları yetkilendirmektedir. Grup muafiyeti konusunda yetkilendirilen kurumlar olan Konsey ve Komisyon bu ilke, esas ve usuller çerçevesinde tüzükler çıkararak uygulama kriterlerini belirlemektedirler.

Yukarıda belirtilen temel kurallar esas alınarak, Komisyon tarafından dağıtım sözleşmelerine ilişkin dört grup muafiyeti tüzüğü yürürlüğe konulmuştur. Yürürlüğe konulan mevzuat çerçevesinde, grup muafiyeti hakkından ilk olarak tek elden dağıtım ve tek elden satın alma anlaşmaları yararlanmış, daha sonra motorlu taşıtların dağıtımına, satış ve satış sonrası hizmetlerine ilişkin özel kurallar ile franchise anlaşmalarına dair kurallara ilişkin ayrı ayrı tüzükler çıkartılmıştır.

Tek elden dağıtım anlaşmalarına ilişkin grup muafiyet tüzüğü, 22 Haziran 1983 tarih ve 1983/83 sayılı “ Tek elden Dağıtım Anlaşmalarına, Antlaşmanın 85(3) üncü Maddesinin Uygulanması Hakkında Komisyon Tüzüğü” dür49. Bu tüzük,

49 Commission Regulation (EEC) No: 1983/83 of 22 June 1983 on the Application of Article 85(3) of

(38)

19/65/AET Sayılı Konsey Tüzüğü’nün50 Komisyon’a verdiği , Kurucu Antlaşma’nın 81(3) üncü maddesinin, 81(1) inci maddesi kapsamına giren karşılıklı olmayan tel elden dağıtım anlaşmalarına ve benzeri uyumlu eylemlere uygulanmasına ilişkin bir tüzük çıkarma yetkisine dayalı olarak çıkartılmıştır. İlgili tüzük, tek elden dağıtım anlaşmalarının grup muafiyetinden yararlanması için gerekli koşulları ilk maddesinde hüküm altına almıştı. Buna göre, bir tek elden dağıtım anlaşmasının bu tüzükle getirilen muafiyet uygulamasından yararlanabilmesi için; bu anlaşmanın yalnızca iki işletme arasında yapılmış olması, anlaşma konusunun belirli malların yeniden satımına ilişkin olması, yeniden satıcının anlaşma konusu malları tek elden satışa sunacağı coğrafi bölgenin anlaşmada tanımlanmış olması ve son olarak anlaşmaya taraf olan sağlayıcının, belirlenen coğrafi bölgede anlaşma konusu malların arzını sadece tek elden dağıtıcı veya yeniden satıcıya yönelik olarak yapacağını belirtmiş olması gerekmekteydi. Bu koşulları taşımayan bir tek elden dağıtım anlaşması, grup muafiyetinden yararlanamayacak sadece şartların varlığı halinde bireysel muafiyete başvurabilecekti. İlgili tüzüğe baktığımızda, Tüzüğün kapsamına sadece yeniden satış amaçlı malların konu olduğunu görmekteyiz. Buna göre, hizmetleri konu alan anlaşmaların bu tüzükle getirilen muafiyet uygulamasından yararlanamazlar51. Ayrıca anlaşma konusu mallardan ise sadece yeniden satım amaçlı malların tüzük kapsamında yer aldığını, buna karşın yeniden satım amaçlı olmayan ara malların konu olduğu anlaşmaların tüzük kapsamında değerlendirilmediğini görmekteyiz.

50 Council Regulation 19/65/EEC of 2 March of the Council on Application of Article 85(3) of the Treaty to Certain Categories of Agreements and Concerted Practices, JO (1965) 533, OJ Sp. Ed.

(1965-1966) 35, md.1.

51 RAI/Unitel (EC Commission Desicion 78/516), OJ (1978) L 157/39.

Referanslar

Benzer Belgeler

Reel gelir modele bağimli değişken olarak girdiğinde, reel gelir, beşeri sermaye ve reel ihracat arasinda bir uzun dö- nem eşbütünleşme ilişkisi söz konusudur.. Ancak

Sonuçlar, yoksulluğun en önemli belirleyicilerinin hanehalkı bireylerinin eği- tim durumu, hanehalkı büyüklüğü ve hanehalkının oturduğu yer olduğunu göster- miştir..

Principal Component Analysis (PCA) is used in data processing and dimensionality reduction for the data set obtained from the Takasbank (ISE Settlement and Custody Bank

Location Quotient method has been used to identify industrial localization, and industrial localization is used to identify potential exports sectors for clustering. This

İlişkisel pazarlamanın genel olarak vurguladığı “mevcut müşterileri elde tutmanın önemi” varsa- yımı, yukarıda da belirtilen firmaların uzun dönem

Çünkü İran bölgedeki güç dengesini; nükleer silahlara ve ikinci vuruş kapasitesine sahip olduktan sonra ve kendisine karşı yönelebilecek bir nükleer saldırıyı

Standardın giriş kısmında konunun önemine değinilerek “kurumlarca üretilen bilgi ve belgelerin verimliliğinin arttırılması için standart ve politikaların

fiekil 5. A) Asit reflü epizotu: Reflü esnas›nda pH 4’ün al- t›na düfler veya sürekli pH 4’ün alt›nda kal›r. Süperimpo- ze reflü bu grubun bir subgrubudur. C)