• Sonuç bulunamadı

CUMHURGYETGN GLK YILLARINDA TÜRKGYE’DE TARIM KESGMGNGN EKONOMGK DURUMU (1923-1935) Gbrahim GNCG

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "CUMHURGYETGN GLK YILLARINDA TÜRKGYE’DE TARIM KESGMGNGN EKONOMGK DURUMU (1923-1935) Gbrahim GNCG"

Copied!
28
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUMHURYETN LK YILLARINDA TÜRKYE’DE TARIM KESMNN EKONOMK DURUMU (1923-1935)

brahim NC

Özet

1923-1935 yllar aralnda Türkiye ekonomisinin temelini oluturmasna karn, bu sektörde, ülke kaynaklarnn az bir ksmnn ekonomik olmayan yollarla iletilmesi, üretim miktarn, mümkün olann çok altnda bir düzeyde tutmutur. Küçük köylü iletmelerinin yaklak %50

sinin yetersiz topraklar üzerinde geçimlik üretim yapmalarnn nedenlerinin banda, tarm arazilerinin yarsndan çounun az sayda büyük arazi sahiplerinin elinde toplanm olmas

gelmekteydi. Bahsi geçen bu dönemde Cumhuriyet hükümetlerinin topraksz veya yeterli topra-

 olmayan köylüyü, topraa kavuturma konusundaki giriimleri, arazi mülkiyetiyle ilgili ada- letsiz yapy ksmen düzeltmitir. Ancak, yürütülen politikalara ramen, köylünün önemli bir

ksm bakalarnn arazisinde ortakç, yarc veya rgat olarak çalmay sürdürmek zorunda kalmtr.

Aratrma ve incelemeye konu olan dönemde ve özellikle kriz yllarnda, ülkede var olan kredi ve pazarlama ilikileri, tüccar-tefecinin küçük üreticinin ürettii iktisadi fazlaya el koyma süreci-

nin en önemli mekanizmas olmutur.

Anahtar Kelimeler Tarm, Çiftçi, Tüccar, Tefeci, Gelir.

THE ECONOMIC SITUATION OF AGRICULTURAL SECTOR IN THE EARLY YEARS OF TURKISH REPUBLIC (1923-1935)

Abstract

Although agriculture was the main sector of Turkish economy in 1923-1935, non-economic management of a tiny portion of national resources in agricultural sector resulted in quite a lower production than possible. The main reason why the small villager businesses would produce just

for survival was the majority of agricultural land was owned by a minority group of people.

There were several governmental efforts to give agricultural land to landless villager or those owning insufficient land. Although these efforts corrected partly, the unjust situation related to

the land ownership, significant percentage of villagers had to maintain their sharecropper or laborer position in somebody else’s land. The credit and marketing relationships that existed in

Ar. Gör. Dr., Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öretim Eleman. ibrhminci@hotmail.com

Sayfa: 59-86 Page: 59-86

(2)

that period, especially during the crisis years were the most important mechanisms for the usurer or merchant to steal the economic extra that the small producers produced.

Key Words

Agriculture, Farmer, Merchant, Usurer, Income

(3)

GR

Tarmn en güçlü sektör olduu ülkelerde ekonomik kalknma için tarm ke- siminde verim ve üretimin artrlmas bir zorunluluktur. Çünkü gelimi bir tarm kesimi, ülkenin gda, hammadde, i gücü, sermaye ve döviz gibi hayati ihtiyaçla- rn karlayarak ülke kalknmasn tevik eder. Nitekim, 18. ve 19. yüzyllarda Bat

Avrupa ve Japonya’da tarm teknolojisindeki gelimeler sonucu bu sektörde yara- tlan verim ve üretim artlar ekonomik gelimeyi uyaran en önemli etkenlerden biri olmutur (Dinler, 1996: 54-55).

1923-1935 yllar arasnda Türkiye’nin ekonomisi tarma dayanmaktayd. Ta- rm sektörü, Cumhuriyet döneminde uzun yllar ülkenin tarma dayal bu özelli-

ini koruyarak ekonominin temelini oluturmutur

Cumhuriyet döneminde tarma yüklenen ilev ve bu alanda izlenen politikala- rn üç temel amac olmutur. Bu amaçlar milli iaeyi salamak, milli sanayiyi o günkü ve gelecekteki ihtiyaçlar ölçüsünde gerekli hammaddelerle beslemek, ihra- cat artrarak sanayi alannda kalknmann gerektirdii dövizi ülkeye kazandr- makt. Cumhuriyet’in benimsemi olduu halkçlk ilkesinin gerei, gerçek üretici olan köylünün geçim durumunu iyiletirmek, onun bamsz bir üretici olarak varln gelitirerek sürdürmesini salamakt (Tekeli-lkin, 1988: 38-39).

Bu çalmada 1923-1935 döneminde tarm kesiminin genel olarak ekonomik durumu açklanarak, Dünya Ekonomik Bunalmnn köylü üzerindeki etkisi ara- trlmas hedeflenmitir. Bir yandan Türkiye’de arazi mülkiyet yapsnn toprak tasarruf eklini ne yönde etkiledii irdelenirken, öte yandan büyük toprak sahibi, tüccar ve tefecinin küçük köylü üreticiyle girdii üretim pazarlama ve kredi iliki- lerinin üreticinin gelir ve serveti üzerindeki etkisi ayrntl bir ekilde incelenmi, daha çok bitkisel üretim üzerinde durulmutur.

TARIMIN GENEL ÖZELLKLER

Türkiye balamnda tarmn genel özelliklerine ksaca baklacak olursa, önce- likle bu sektörde üretimin büyük ölçüde doaya bal olduu görülmektedir. Ele alnan dönemde, üretim tekniinin geriliinin de etkisiyle Türkiye’de tarmsal üretim hava artlarna bal olarak yldan yla büyük dalgalanmalar göstermekte olup, 1928 ile 1950 arasnda hava koullarnn en kötü olduu üç yln budayda arazi verim ortalamas en iyi üç ylnkinin ancak %54’ü kadar olmaktayd.( Cum- huriyet, 28 Eylül 1924; Tezel, 1994: 351).

Tarmsal ürünlerin pek çou bütün yl süresince deil, sadece yln belli mev- simlerinde olgunlap hasat edilmektedir. Ayn zamanda tarm ürünleri talep es- neklii de düüktür. Tarm ürünlerinin bu özellii hasat mevsiminde ürünün pi- yasaya ani olarak talep miktarnn çok üstünde arz edilmesine yol açmaktadr. Bu durum ise mevsimlik fiyat dalgalanmalarna neden olmaktadr. Örnein, 1931- 1932 hasat ylnda Türkiye’de buday fiyatlarndaki mevsimlik dalgalanmalar

(4)

Konya borsasnda %60, stanbul borsasnda %37 olmutu (Güray, Yurtmen, 1937:

50-51).

Tarmda üretimin mevsimlik olmas, bu sektörde faaliyet hacmini de mevsim- lere göre deitirmektedir. Faaliyet hacminin azald k aylarnda emek ve dier girdilerin kullanm azalmakta; yükseldii yaz aylarndaysa emek ve dier üretim girdilerinin talebinde art olmaktadr. ncelenen dönemde, Çukurova’da, pamuk hasat mevsiminde i gücü talebi yln dier mevsimlerine göre çok artmaktayd.

Bölgenin 70-100 bin arasndaki içi ihtiyac Dou ve Güneydou Anadolu ile Orta Anadolu’nun arazisi kt yörelerinden karlanmaktayd (Silier, 1988: 15; Pamuk, 1993:179).

Tarmsal üretimin %90’ insanlarn yaamas için gerekli besin maddelerinden olutuundan topraklarn çok büyük bölümü bu ürünlerin üretimine ayrlmakta- dr (Sarc, 1934: 47). 1923-1935 döneminde Türkiye’nin ekili alanlarnn yaklak

%90’ hububat üretimine ayrlmt. Baklagiller ve sebze gibi dier besin maddele- rine ayrlan topraklarn toplam içindeki pay da %4 idi (statistik Yll C 5, 1930:

164). Bunlara ilave olarak üretilen sanayi bitkileri içinde gda maddesi niteliinde olan bir çok ürün de bulunmaktayd.

Tarmsal üretimin genel özelliklerinden bir dieri, ürün arz piyasasnn tam rekabet koullarna yaklamasdr. Üretimin türde olmas ve büyüklü küçüklü bir çok firma tarafndan üretiliyor olmas, tarm ürünleri arz piyasasna belirtilen özel- lii kazandrmaktadr. Tarm ürünleri sat piyasas, pazarn gelimilik düzeyine göre tam rekabete yakn piyasa ile aksak rekabet piyasalarnn en ucunda olan monopson piyasasna kadar farkllk göstermektedir (Kazgan, 1977: 10). ncelenen dönemde Türkiye’de tarm ürünleri arz piyasas tam rekabete yakn piyasa özel- likleri göstermesine karn, talep piyasasnn çok az sayda veya birkaç alcdan oluan oligopson veya monopson piyasasna benzer özellikler tad anlalmak- tadr (Tezel, 1994: 402; Aktan, 1955: 294-295; Silier, 1981: 52,93).

Tarmn doaya ve farkl piyasa koullarna ball, küçük üreticinin üretim, pazarlama ve kredi konularnda sürekli sknt içinde olmas her ülkede tarm çok problemli bir sektör durumuna getirmitir. Bu yüzden tarmn yapsal deiimin- den, girdi ve ürün piyasalarna kadar geni bir alanda, devlet müdahalesi söz ko- nusu olmaktadr (Kazgan, 1977: 4; Dinler, 1996: 244).

TÜRK TARIMINDA TOPRAK DAILIMI VE TASARRUF EKLLER

Cumhuriyet dönemine Osmanl’dan aktarlan toprak mülkiyet yaps incelen- diinde, tarm arazilerinin %65’inin saylar 40 000’i amayan derebeyi ve toprak aalarnn elinde olduu anlalmaktadr. Krsal kesimde yaayan toplam bir mil- yon ailenin %87’sinin, yani 870 000 ailenin elinde topraklarn ancak %35’i bulun- maktayd. Topraksz köylü ailelerinin says ise 80 000 ve toplam içindeki oranlar

da %8 idi. Ayn yllarda Türkiye genelinde 50 dekardan küçük iletmelerin oran

%73.5 idi (Türkiye’de Toplumsal ve Ekonomik Gelimenin 50 Yl, 1973: 29-30). ç

(5)

ve Dou Anadolu’da cüce iletme olarak tanmlanabilecek küçük iletmeler 50 dekardan büyük olmayan iletmelerin yarsn oluturuyordu. Dier bölgelere oranla bu bölgelerin pazarla ilikilerinin nispeten zayf olduu, iklim koullarnn elverisizlii, yetitirilen ürün türleri (hububat en önemli ürün grubunu oluturu- yordu) ve kullanlan teknolojinin gerilii göz önünede bulundurulduunda bu bölgelerdeki iletmelerin büyük bir bölümünün bir köylü ailesine asgari geçimlik geliri salamaktan uzak olduu anlalmaktadr. Birinci Dünya Sava koullar, zaten asgari geçimlik gelir düzeyinin altnda bulunan büyük bir tarmsal üretici kitlesi için ykm olmutur. Bu durumun Osmanl’nn son dönemlerinde var olan adaletsiz toprak dalmn Birinci Dünya Sava yllarnda ve hemen sonrasnda daha da adaletsiz hale getirmi olduu savunulabilir (Silier, 1981:10-12)

1930’lu yllarda, toprak dalm ili ilgili bu olumsuz durumun devam ettii görülmektedir. Eldeki bilgiler yetersiz olmakla birlikte o tarihlerde yaplan ara- trmalara ve yaynlara bakldnda topraklarn önemli bir ksmn büyük arazi sahiplerinin kontrol ettii anlalmaktadr. Hamid Sadi’ye göre, ülkede 33 000 büyük arazi sahibi ailenin, 8 milyon hektar arazisi vard ve bu aileler ekili alanlarn

%35’ini denetlemekteydiler (Hamit Sadi, 1932: 68). 1920’lerin sonlarna doru Tür- kiye tarmn ele alan bir Rus aratrmacya göre ise, Türkiye’de krsal ailelerin %5’i tarmsal alanlarn %65’ine sahipti (Zhukovsky, 1951: 130).

Cumhuriyetin yönetici kadrosu arazi mülkiyet dalmn deitirmeye, bu alanda bir toprak reformu yapmaya niyetlendii tarihlerde, baz kamu kurulular

ülkedeki arazi mülkiyetinin dalmn aratrmaya, çeitli anketler yapmaya ba- lamlardr. Ancak, hükümetin niyetini sezen büyük arazi sahipleri varlklarn

küçük göstermek için ellerinden geleni yapmlardr. Bu nedenle 1930’larn sonla- rnda balatlan bu aratrmalar büyük arazi mülklerinin says ve kontrol ettikleri alanlar göstermek bakmndan eksik sonuçlar vermitir. Bahsi geçin bu anket sonuçlarnn dier verilerle düzeltilmesi ile elde edilen bilgilere göre ele alnan dönemde ülkede en az 1000 kadar 500 hektar ve daha büyük arazi mülkü olduu söylenebilir. 1930 anketlerinden çkan sonuçlara göre, anket kapsamna giren 33 ilde 500 hektar ve daha büyük arazili mülklerin ortalama alan 1540 hektar olup, en büyük iki mülkün arazi varl 10 000’er hektar geçmekteydi (Tezel, 1994: 360).

Bir baka kaynaa göre ise Türkiye’deki en büyük özel mülkiyet altndaki arazinin genilii 20 000 hektar idi (Zhukovsky, 1951: 130). 1930’larn sonlarnda Türkiye’de yaklak 1000 kadar büyük arazi mülkü bulunduu, bunlarn ortalama alanlarnn 1 500 hektar kadar olduu varsaylrsa, büyük mülklerin yaklak olarak 1.5 mil- yon hektar denetledikleri söylenebilir. 50 ila 500 hektar arasndaki mülklerin ayn

anketlere göre saysnn 5 800 olduu ve 1.7 milyon hektarlk bir alan kapladklar

belirtilmektedir (Barkan, 1945: 89). Bu iki tahmini rakamlar 1940’larn banda, 6 800 kadar ailenin yaklak olarak 3.2 milyon hektar araziye sahip olduunu gös- termektedir (Tezel, 1994: 361).

(6)

Cumhuriyet’in ilk yllarnda tarmsal iletmelerin özellikleri hakknda yaplan deerlendirmelere göre, Türkiye tarm temel olarak küçük köylü iletmelerine dayanmaktayd. Genel olarak aile emeiyle üretim yaplan bu iletmeler, geçimlik iletme niteliindeydi. Ky bölgeleri dndaki bölgelerde kapal köy ekonomisi egemendi. Hamid Sadi’ye göre, genellikle arazi çok parçalanm olup küçük i- letmeler çounluu oluturmaktayd. Türk köylüsünün %85’i 3-6 hektar araziye sahip ayn tipte küçük çiftçilerdi. Bununla birlikte binlerce hektar araziden oluan büyük çiftlikler de vard (Hamid Sadi, 1932: 63; Silier, 1981: 13).

Mirza Gökgöl’ün bu konudaki deerlendirmeleri de yukardaki yorumlardan farkl deildir. Gökgöl’e göre, kendi arazisi üzerinde çalan küçük köylü hiçbir zaman malikane sahiplerinin elinde esir olmamtr. Yalnz Anadolu’nun güney dousunda beylerle eyhler, büyük arazilere sahip olup, halk toprak üzerinde istedikleri gibi çaltrmlardr. Memleketin dier taraflarnda büyük çiftlikler bulunmakla birlikte, arazinin önemli bir ksm küçük çiftçilerin elindeydi. Anado- lu’da nüfus az ve arazinin geni olmasna ramen çiftçinin elindeki arazi miktar

10-50 dekar kadard. Küçük çiftçilerin elinde arazinin az olmasnn nedeni, bir taraftan ülkede genel alann pek az bir ksmndan, ancak %7-8 gibi küçük bir ora- nndan, tarm için yararlanlyor olmasndan, dier yandan ilenen alann önemli bir ksmnn büyük çiftlik sahiplerinin elinde bulunmasndan ileri gelmekteydi.

Buna göre Türkiye’de küçük çiftçiler ekstansif (toprak youn) tarm yaptklarn- dan ellerinde bulunan 10-50 dekar kadar arazi yetmemekteydi. Çiftliklerin büyük- lüü ise yörelere göre deimekteydi. En büyük çiftlikler Dou ve Güneydou Anadolu’da bulunmakla birlikte Bat Anadolu, Trakya ve Akdeniz bölgesinde de büyük çiftlikler hayli geni alanlar kaplamaktayd. Büyüklüü 2000-3000 dönüm (dekar)’den balayan özel çiftlikler, bazen yüz bin dönümü amaktayd. Örnein Aydn vilayetinde büyüklüü 70-80 bin dönümü aan çiftlikler bulunmaktayd

(Gökgöl, 1935: 185-188). Büyük çiftlikler ekstansif tarm yapmakta ve basit ekilde idare edilmekteydi. Genellikle arazi sahibi ehir ve kasabalarda oturmakta, çiftlik arazisinin önemli ksmn köylülere ortaa veya kiraya vermekte (Zhukovsky, 1951: 130) veya topraklarn küçük bir ksmnda tarm yapmakta, dier bölümünü bo brakmaktayd. Büyük çiftçiler hububat tarm yapyordu. Endüstri bitkileri yetitiren yörelerde dahi, örnein pamuk gibi ürünler fazla igücü ve sermayeye ihtiyaç gösterdiinden az miktarda ekilmekteydi (Gökgöl, 1935: 189).

Türkiye’de en yaygn üretimi yaplan ürün grubunu tahllar oluturmaktayd.

Tahllar içinde de buday üretiminin arlkl bir yeri vard. 1927 tarm saymna göre Türkiye’de ekilen topraklarn %57.26’s budaya ayrlmt. Toplam hububata ayrlan saha ise ekili alanlarn %89.6’unu oluturuyordu. Baklagiller ve endüstri bitkilerine ayrlan alan ise srasyla %4 ve %6.4 idi (statistik Yll C 5, 1930: 164).

Buday tarm ele alnan dönemin teknik koullarnda zahmetli ve düük verim- liydi. Bu durumun farknda olan büyük arazi sahipleri buday ekmek için toprak- larn köylülere ortaa veriyorlard. Bu çiftçilere göre köylü yapacak bir ey bilme-

(7)

dii için yar aç yar tok bu tarlalarda cesurca çalarak yarclk yapmaktayd

(Cumhuriyet, 12 Mays 1924; Tökin, 1934: 190).

Cumhuriyet döneminde köylüyü bakasnn topranda ortakç, kirac, mara- ba ve rgat olarak çalmaktan kurtarmak için önce Dou’daki isyan vesilesiyle, Dou ve Güneydou Anadolu’da ksmi bir toprak reformu çalmas balatlm- tr. Cumhurbakan Atatürk, 1928 ylnda Meclis’i aç konumasnda hükümete, özellikle dou illerinde topra olmayan çiftçilere toprak tedarik etmek meselesiy- le ehemmiyetli olarak uramak direktifini vermitir. Bir yl sonraki aç konuma- snda da bu isteini yenilemitir (T.B.M.M.Zabt Ceridesi Devre III, C. 5, 1928: 2;

T.B.M.M. Zabt Ceridesi Devre III Devre III, C. 13, 1929: 3). Yine Atatürk, 1936 y- lnda da çiftçilerin topraklandrlmas konusuna öyle vurgu yapmtr:

“Toprak Kanununun bir neticeye varmasn Kamutayn yüksek himmetlerin- den beklerim. Her Türk çiftçi ailesinin geçinecei ve çalaca topraa malik ol- mas behemehal lazmdr. Bundan fazla olarak büyük araziyi modern vastalarla ileyip vatana fazla istihsal temin edilmesini tevik etmek lazmdr” (T.B.M.M.

Zabt Ceridesi, Devre V, C. 13, 1936: 5).

Atatürk, genel bir toprak reformu konusunda resmi bir belge nitelii tayan ve toprak reformunun ana ilkelerini ortaya koyan 1937 yl Meclis aç konuma- snda u tespitleri yapmtr:

“Milli ekonominin temeli ziraattr. Bunun içindir ki, ziraatta kalknmaya bü- yük önem vermekteyiz… Fakat bu hayati ii isabetle amacna ulatrabilmek için ilk önce, ciddi etütlere dayanan bir ziraat siyasetini tespit etmek ve onun için de her köylünün ve bütün vatandalarn kavrayabilecei ve severek tatbik edebilece-

i bir ziraat rejimi kurmak lazmdr. …Bu siyaset ve rejimde önemle yer alabilecek noktalar balca unlardr: Bir defa memlekette topraksz çiftçi braklmamaldr.

Bundan daha önemli olan ise, bir çiftçi ailesini geçindirebilene topran hiçbir sebep ve suretle bölünemez bir mahiyet almasn, büyük çiftçi ve çiftlik sahipleri- nin iletebilecekleri arazi geniliini arazinin bulunduu memleket bölgelerinin nüfus kesafetine ve toprak verim derecesine göre snrlamak lazmdr” (T.B.M.M.

Zabt Ceridesi, Devre 5, C. 20, 1937: 4).

Çiftçiyi Topraklandrma Kanunu’nun kabulüne kadar Türkiye’de toprak da- tm ile ilgili ilk giriim 2 Haziran 1929 tarihinde 1505 sayl “ark Mntkas Dahi- linde Muhtaç Zürraa Tevzi Edilecek Araziye Dair Kanun” ile balatlmtr. Bu yasayla Hükümet, Dou illerinden Batya göç ettirilen kimselerin arazisini, köylü, airet efrad, göçebe ve muhacirlere verme yetkisine sahip olmutur (Düstur III.Tertip, C.8; 1929; Barkan, 1980: 454). Ancak sürgün edilen toprak sahiplerine, kendi istedikleri takdirde, 500 dönümden 2000 dönüme kadar toprak alkoymak hakknn tannmas, datlacak topraklar snrlayan bir karar olmutur (Silier, 1981: 17).

Toprak tevzii konusunda bir dier düzenleme ise 14 Haziran 1934 tarihli ve 2510 sayl skân Kanunu’dur. skân Kanunu, dardan gelecek göçmenlerle içeri-

(8)

deki göçebelerin topraa balanarak üretici durumuna getirilmesi için devlete ait veya kamulatrma ile elde edilecek olan topraklarn datlmasn hükme bala- maktayd. Bu yasalara dayanlarak muhtaç çiftçilere önemli miktarlarda toprak datlmtr. 1923-1938 yllar arasnda 246 431 aileye toplam 9 983 750 dekar top- rak datlmtr (Resmi Gazete, 21.6.1934, Say: 2733; Barkan, 1980: 454-455).

TARIMDA KAYNAK KULLANIMI VE ÜRETM TEKNOLOJ

Bir ülke için ekonomik kaynaklarn banda yeterli sayda eitimli üretken in- san gelmektedir. Cumhuriyet’in kurulduu yllarda Türkiye insan kaynaklar

açsndan fakir durumdayd. 1913 ylnda 15.8 milyon olan ülke nüfusu 1923 yln- da yaklak 10 milyona dümü, 1927’de ancak 13 648 000’e çkabilmitir (statistik Yll 1932-1933, 1933: 64 Türkiye’de Toplumsal ve Ekonomik Gelimenin 50 Yl, 1973: 28, 60; Eldem, 1994: 23).

Nüfustaki azalmann en önemli nedeni 1913’ü izleyen on yllk sürekli sava

döneminde ülkenin Türk ve Müslüman nüfusunun Osmanl ordularnn asker kaynan oluturmasyd. Birinci Dünya Sava’nda Osmanl kuvvetlerinin cep- hedeki kaybnn 400 000, hasta ve kayp asker saysnn 1 600 000 civarnda olduu belirtilmektedir (Bayur, 1967: 787; Tezel, 1994: 98). Öte yandan, sava yllarnda sivil nüfus arasnda, beslenme, salk koullarndaki bozulmalar, igal ve etnik çatma alanlarndaki karklklar nedeniyle ölüm oranlar artarken, erkek nüfu- sun önemli bir ksmnn askerde olmasndan dolay doum oranndaki düme Türk ve Müslüman nüfus üzerinde azaltc etki yapmtr.

Cumhuriyet’in ilk yllarnda nüfusun okur yazarlk, eitim ve salk yönleri ve devletin salad eitim ve salk hizmetleri de geri durumdayd. Kurtulu Sava-

’ndan çkan Anadolu toplumu, beeri sermaye bakmndan bir hayli fakirdi. 1927 saym, nüfusun %11’inin okur yazar olduunu göstermekteydi. 1924 ‘de on mil- yonun üzerindeki nüfusa karlk ülkede sadece 1000 kadar doktor ve 10 000’den daha az hastane yata vard. Salk hizmetlerinin gerilii ve yetersizlii, genel cahillik ve fakirlik nedeniyle stma, trahom, frengi, tifüs, tüberküloz gibi hastalk- lar büyük ölçüde igücü ve refah kaybna yol açmaktayd (Tezel, 1994: 102).

ncelenen dönemde, yukarda da belirtildii gibi, Türkiye nüfusu çok az olup ülkede topraa nispetle emek kt faktördü. Türkiye’de 21milyon hektar tarm yap- labilecek toprak olmasna karn, 1920’lerin sonlarnda bu topraklarn ancak yakla-

k 5 milyon hektar ekilebiliyordu (Zhukovsky, 1951: 128). Ekili alanlarn ülke topraklarnn çok snrl bir bölümünü oluturmas da düük nüfus younluunun bir sonucuydu. Emein kt faktör olmas, ülkede emek tasarruf edici üretim tekno- lojisinin kullanlmasn, yani tarmda makinelemeyi gündeme getirmitir. Hü- kümet, tarm makine ve aletlerini gümrük vergisinden muaf tutarak, kredi olana

salayarak ve bizzat tarm aletlerinin ithalini kendisi yapp çiftçilere uygun koul- larda satarak tarmda makinelemeyi tevik etmitir (Avcolu, 1969: 229-230).

1929 Dünya Ekonomik Bunalmna kadar nispeten tarm ürünleri fiyatlarnn yük-

(9)

sek düzeyde seyretmesinin de etkisiyle Türkiye tarmnda hzl bir makineleme görülmütür. Ancak bunalmn ba göstermesiyle birlikte tarmsal ürün fiyatlarn- daki hzl düü tamamen ithalata baml olan tarmda makineleme çabalarn, ekonomik olmaktan çkararak sürdürülemez hale getirmitir. Cumhuriyet hükü- metleri büyük çiftçiyi traktör ve ekipmanlaryla donatma çabasnn baarszla uramasyla birlikte köylüyü at ile çekilen modern tarm aletleriyle çalmaya te- vik etmitir. Bu amaçla hükümet, pulluk kanunu çkararak yerli pulluk fabrikala- rna, üretimlerini artrmalar için tevik amaçl pirim ve ucuz kredi vermitir (Resmi Gazete, 2 Nisan 1931). Sözü edilen bu teviklerin ksa sürede etkisi görül- mü, ülkedeki pulluk miktar, ihtiyac karlamaktan uzak olsa da, önemli ölçüde artmtr. 1927’de 210 000 olan pulluk says (Tökin, 1934: 42) 1936 ylnda 410 360’e yükselmitir (statistik Yll 1940-1941, 1941: 286).

Nüfus miktar ile bir bölgedeki ekili topraklarn yüzdesi arasnda bir paralellik görülmektedir. Nüfus younluu daha düük olan Dou, Güney ve Orta Anado- lu’da ekili toprak oran nüfus younluu daha yüksek olan Bat Anadolu’dan daha düüktü. Toprak faktörünün göreli bolluuna karlk emein kt oluu bir- çok önemli tarm bölgesinde, tarmsal igücü ihtiyacnn artt hasat mevsiminde, üretimi aksatacak ölçülere ulayordu. Adana ve Tarsus gibi bölgelerin içi ihtiyac

Diyarbakr ile Dou Anadolu vilayetlerinden ve ç Anadolu’nun topra kt yöre- lerinden salanmaktayd (Tökin, 1934:136-138; Toprak, 1988: 32; Güran, 1988: 229).

Cumhuriyet’in ilk yllarnda tarmda sermayenin kt olmasnn yan sra üre- tim teknii de çok geriydi. 1920’lerin banda Türkiye’nin birçok bölgesinde üre- tim hâlâ tarih öncesinden kalma teknikler, araç ve gereçlerle yaplmaktayd. ç bölgelerde kullanlan saban, neolitik çadaki gibi, ucuna çakmak ta cinsinden sert bir sivri ta taklm kanca biçimli bir odun parçasyd. Yapay gübre kullanm

neredeyse bilinmiyordu. Bir tarlaya birbirini izleyen yllarda farkl ürünler ekerek verimliliini artran ürün rotasyonu ülkenin büyük bir ksmnda balamamt.

Tohum ekme ii ve hasat genellikle elle yaplyor, altna ta çaklm ilkel bir döven kullanlyor, tanenin sapndan ayrlmas için, binlerce yl öncesinde olduu gibi rüzgardan yararlanlyordu. Bir Hitit köyündeki buday üretiminin, 1920’lerin banda Orta Anadolu’daki durumdan pek farkl olmad söylenebilir. Yeni tarm makine ve aletleri ile biraz daha ileri tarm yöntemleri ky eritlerinde ve demir- yollar çevresinde ksmen yaylmt (Tezel, 1994: 102-103).

1927 Tarm saymna göre Türkiye’de 1 187 000 karasabana karlk ancak, bu- nun altda biri kadar, 210 000 adet hayvanla çekilen pulluk vard. Ülkenin her yö- resinde pulluk mevcudunun karasabana nispeti ayn deildi. Bat Anadolu’da 167 100 karasabana kar 65 000 pulluk, Trakya, stanbul, Kocaeli ve Bursa’da 108 000 karasabana kar 60 000 pulluk bulunuyordu. Buna göre Bat Anadolu’da pulluk karasaban oran yaklak 1/3, Trakya, stanbul, Kocaeli ve Bursa’da 1/2’den biraz fazla idi. Orta ve Güney Anadolu’da ise bu oran 1/10-15’e, Dou Anadolu’da 1/30’a ve Karadeniz bölgesinde ise 1/40’a kadar inmekteydi (Gökgöl, 1935: 215).

(10)

Yine ayn sayma göre, Türkiye’de bulunan bütün tarm makineleri 15 711 olarak tespit edilmitir. Bu tarm makinesi tanm içine traktör, çayr makinesi, trmk, mibzer, biçer-balar, harman makinesi ve triyörler girmektedir (1927 Tarm Say- m, 1970: 110).

Ülke tarmnda sermaye ile emein kt bir üretim girdisi özelliini tamas ve Anadolu topraklarnn binlerce yldr hemen hiç gübre verilmeksizin kullanlmas

nedeniyle topraklarn yorgun olmas yüzünden, tarm arazileri iki ekim yl ara- snda uzunca bir süre dinlenmeye terk edilmekteydi. Türkiye’nin her yerinde top- raklarn dinlenmeye, yani nadasa braklma süresi ayn deildi. Topra, nüfusuna göre fazla olan, mahalli pazar ve ulam imkanlar kt olan bölgelerde arazi, rasyo- nel bir ekilde kullanlmaktan çok uzakt. Dou Anadolu’nun baz yörelerinde tarlalar be yl gibi uzun bir süre dinlendirilirdi. Bo braklan arazilerde bu süre içinde hayvan otlatlrd. Kars vilayetinde hububat yetitirilen topraklar üç yl dinlendirilir dördüncü yl yine hububat ekilirdi. Topran görece kt olduu yöre- lerde nadas süresi bir yla inmekteydi. Orta Anadolu’da ulam olanaklarnn elve- rili olduu yerlerde topraklar iki ylda bir ekilmekteydi (Gökgöl, 1935: 212-213;

Tökin, 1934: 48-49).

Bat Anadolu, Çukurova ve Trakya’nn baz yörelerinde sulama imkannn ol- duu, endüstri bitkilerinin yetitirildii yerlerde tarm arazileri nadasa braklma- makta, hemen her yl ekilmekteydi. Üretimin pazar için yapld bu yörelerde daha çok kazanma düüncesiyle hareket eden üretici, topran daha rantabl kul- lanmaya çalyor ve bo brakmyordu. Köylü bu yörelerde bir yl hububat ertesi yl çapa bitkisi (pamuk, tütün, susam, eker pancar vb.) tarm yapyordu (Tökin, 1934: 54). Bu toprak ileme ekli basit anlamda münavebe (rotasyon) yöntemi de- mektir. Münavebe usulünün uyguland yörelerde köylü, sürekli ilenmekten dolay topran verimini kaybetmemesi için gübre kullanmaya imkanlar ölçü- sünde önem vermekteydi. Gübreyi tezek halinde snmak ve yemek piirmek amacyla yakan ve tarlas yorulunca meradan ya da ormandan bir yenisini açan ç ve Dou Anadolu köylüsünün aksine olarak gübrenin bu iletmelerde ekonomik bir deeri vard. Örnein, Manisa’da topraklar çounlukla gübrelenirdi. Gübre araba veya develerle tanarak bahçe ve tarlalara datlr ve topraa kartrlrd

(Zhukovsky, 1951: 140; Tökin, 1934: 57). Ege bölgesinde, pahal olmasna ramen suni gübre kullanmna da rastlanmaktayd. Suni gübreyi en çok kullananlar ba- clar ve tütüncüler idi. Ne var ki, Manisa örneine bakarak meta üretiminin geli- tii yerlerde gübre kullanmnn yaygnlatn düünmek yanl olur. Ele alnan dönemde gübre kullanm pazar için üretim yapan yörelerde bile ehir ve kasaba üreticileri ile buralara civar köyleri aamamtr (Tökin, 1934: 57). Köylünün bitki- sel üretim için gübrenin önemini yeterince kavrayamam olmas, ülkede mevcut hayvan saysnn az ve arlklarnn düük olmas yüzünden gübre üretiminin yetersizlii, gübre kullanmn snrlandran balca nedenlerdir (Gökgöl, 1935:

206-207; Tevfik Süleyman, 1931: 1752; Bilgemre 1940: 25).

(11)

Doru nadas yöntemi ve gübre uygulamalar verim art yaratmaktayd. Dev- letin kurmu olduu enstitü, slah istasyonlar ve Devlet çiftliklerinde yaplan ara- trmalar daha iyi tekniklerin ve slah edilmi tohumlarn kullanlmas ile önemli ölçüde verimin artrlabileceini kantlamtr (Tayi, 1940: 13; Kraç, 1940: 2). Yine tohum slah istasyonlarnda verimi %20 ila %50 daha fazla olan yeni cins tohumlar üretilmitir (Toprak, 1988: 27). Ne var ki, yeni cins tohumlar ve üretim yöntemleri köylüye yeterince ulatrlamamtr.

Sürekli savalar ve nüfus azalmas sebebiyle Türkiye’deki tarmsal üretimde 1913 ve 1922 arasnda meydana gelen azalma da önemlidir. Birinci Dünya ve Kur- tulu savalarnn Anadolu’nun üretim yaps üstünde kesintisiz olarak sekiz yl boyunca yapt tahribatn büyük olduu görülmektedir. Bitkisel üretimdeki geri- leme Cumhuriyeti izleyen birkaç yl içinde büyük ölçüde giderilebilmi, fakat hayvan varlnn sava döneminde yar yarya azalm olmasnn olumsuz etkile- ri uzun sürmütür (Tezel, 1994: 104).

Topran görece bol, emek ve sermayenin kt olduu bir ekonomik kaynaklar dengesinin, toprak ya da emek faktöründen elde edilebilecek verimin artrlmasn

salayan daha ileri teknolojilere geçie elverili olmad açktr. Çünkü, her eko- nomik gelime için belli ölçüde yatrma ihtiyaç vardr. Oysa ele alnan dönemde Türkiye’nin ekonomik kaynaklar dengesinde emek faktörünün ktl topran, sermaye faktörünün ktl da emein daha etkin kullanmn salayacak yatrm- lar engellemi ve köy topluluklarnn üretim çabalarn toprak youn (ekstansif) geri bir teknolojiyle sürdürmelerine yol açmtr (Güran, 1988: 230).

ÜRETM, PAZARLAMA VE KRED LKLERNN TARIM KESM

ÜZERNDEK ETKLER

1920’li yllarda Türk tarmnda küçük ve orta ölçekli iletmelerin önemli bir yeri vard (Türkiye’nin Ekonomik ve Toplumsal Geliiminin 50 Yl, 1972: 29-30).

Büyük toprak sahiplerinin topraklarn büyük ölçekli çiftlikler olarak iletmek yerine, küçük parçalara bölerek köylülere kiralamay tercih etmelerinin de etkisiy- le, toplam tarmsal üretimin olduu kadar pazar için yaplan üretimin de önemli bir bölümü küçük ve orta ölçekli iletmeler tarafndan gerçekletirilmekteydi. An- cak, bu yarg Türkiye ölçeinde genel olarak doru olmakla birlikte, mülkiyet ve kiraclk, ortakçlk ilikileri, pazara yönelik üretimin yaygnlk derecesi, iklim ve toprak koullar, üretimin bileimi gibi temel konularda bölgeden bölgeye önemli farkllklar görülmekteydi. 19. yüzylda ve 20. yüzyln balarnda kapitalizm ve ticari ürün üretiminin yayl sürecindeki eitsizlikler bölgesel farkllklar artr- mtr. Elverili toprak ve iklim koullar ile ana limanlara yaknlk sayesinde Bat

Anadolu 20. yüzyl balarnda Anadolu’nun ihracata en fazla yönelen bölgelerin- den biri durumundayd. Sözü edilen dönemde üzüm, incir, tütün, pamuk, zeytin- ya gibi ürünler Bat Anadolu’nun ve özellikle zmir ve çevresinin temel ihraç mallarn oluturdu. Ege bölgesinde Osmanl’nn son dönemlerinde görüldüü

(12)

gibi, büyük toprak mülkiyeti ile küçük ve orta mülkiyet birlikte varlklarn sür- dürmekteydi (Pamuk, 1993: 177; Tezel, 1994: 338-339). Yl boyu ve daha çok mev- simlik ücretli içi kullanan büyük iletmelere de rastlanmakla birlikte, büyük top- rak sahiplerinin çounluu topraklarn ortakçlk yoluyla, topraksz veya yeterli topra olmayan köylülere kiralayarak iletmeyi tercih ediyorlard (Zhukovsky, 1951: 130).

hracata yönelik tarmsal meta üretiminin yaygnlat dier bölgeler ise Ka- radeniz ile Çukurova bölgeleriydi. Karadeniz bölgesindeki fndk ve daha sonrala- r Samsun yöresinde tütün ihracat genilerken, küçük iletmeler önem kazanm- tr. Çukurova’da ise 1860’larda ovann kurutulmasndan sonra, bölgenin verimli topraklar yörenin güçlü kiilerinin eline geçmitir. Ovada büyük iletmeler daha çok pamuk üretimine yönelmilerdi. Adana bölgesinde igücü ihtiyacnn büyük bölümü mevsimlik göç yoluyla ücretli emek biçiminde karlanyordu (Keyder, 1993: 16). Bu yöreye her yl 70 ila 100 bin arasnda içi Güneydou, Dou ve ç Anadolu’dan çalmak üzere gelmekteydi. Bahsi geçen dönemde Çukurova, tar- mn en fazla ticariletii ve kapitalist üretim ilikilerinin en fazla yaygnlat yöre olmutur (Silier, 1988: 15; Pamuk, 1993:179).

Trakya, iç bölgelerin daha gelimi bir benzeriydi. Bu bölgede tarmn ticari- lemesi, stanbul pazarna yaknl nedeniyle daha erken tarihlerde gerçeklemi- tir. Trakya ve Marmara Denizi kylar ayrca stanbul’un et ihtiyacn da karla- maktayd. stanbul pazarna ulam imkan daha kolay olduundan, hayvanclk, sebze ve meyve üretimi en youn biçimde Marmara Denizi kysndaki vilayetler- de yaplyordu (Keyder, 1993: 25).

19. yüzyln sonlarna kadar, ç Anadolu bölgesinde deve kervanlaryla yap- lan tamacln yüksek maliyeti nedeniyle, uzun mesafeli pazarlar için yaplan üretim tiftik ve afyon gibi ürünlerle snrl idi. 1890’larn balarnda, Eskiehir, Konya ve Ankara’y stanbul’a balayan Anadolu Demiryolunun yapmndan sonra bu bölgelerde stanbul ve d pazarlar için hububat üretimi hzla artt. Orta Anadolu, ülkenin hububat ambar konumuna yükseldi. Bu bölgede devlet mülki- yetinde bulunan topraklarn Karadeniz’in kuzeyinden ve Balkanlar’dan gelen göçmen ailelere datlmas, bölgede küçük ve orta mülkiyete dayanan yapy

daha da güçlendirdi (Pamuk, 1994: 102-103). Orta Anadolu’da tahl üretimi yap- lan küçük ve orta ölçekli iletmelerin hakimiyeti yannda, ortakçlkla iletilen bü- yük iletmeler de vard. Sahiplerince iletilen büyük tahl üretim çiftliklerine az da olsa rastlanmaktayd. Bu iletmeler Anadolu Demiryolu çevresinde toplanmlar- d. Bu bölgeler aras çeitlilik, birden çok nedene dayanmaktadr. Bunlardan iki temel belirleyici faktör öne çkmaktadr. lki topran nitelii ve iklim koullardr.

kincisi ise üretim bölgelerinin pazara yaknlk konusundaki farkl konumlardr.

Ayrca, en yakn pazarn niteliinin de yetitirilen ürün çeitlerini etkilediini be- lirtmek gerekir. hracat limanlarna yaknlk, dünya pazarlar için üretim yapmay

(13)

tevik ederken, yurt içi pazarlarla snrl olma durumu ülke içi sata yönelik meta üretiminin gelimesini uyarmtr (Keyder, 1993: 25).

Anadolu’nun Dou ve Güneydou bölgeleri 1923-1935 döneminde yurt içi ve yurt d pazarlara açlma sürecinin dnda kalmtr. Özellikle hububat gibi ta-

nmas güç mallarda, bölgedeki meta üretimi yerel kent pazarlarnn snrlarn

aamamtr (Pamuk, 1993: 179). Dou Anadolu yaylalarnn pazarla ilikisi zayf olan yörelerinde köylünün ürettii ürünün çou kendi öz tüketimi içindi. Ancak ihtiyaç fazlas ürün yörenin ehir ve kasabalarna çkarlmaktayd. Bu gibi kapal

ekonominin hüküm sürdüü yerlerde, bolluk yllarnda ürünler yöre dndaki pazarlara sevk edilemedii için üretim mahallinde çürümekteydi. 1931 ylnda düzenlenen Birinci Ziraat Kongresi’ne yerel ziraat odalar tarafndan verilen rapor- lara göre Mu vilayetinde üretilen hububatn yaklak yüzde sekseni vilayet dahi- linde tüketilmekte, ancak yüzde yirmisi civar vilayet ve kazalara sevk olunmak- tayd. Yine Erzincan Ziraat Odas’nn raporuna göre, bu vilayette köylü, ürettii- nin çok büyük bir bölümünü kendi tüketimine ayrmakta, ancak yüzde ikisini pazara arz etmekteydi.

Anadolu’nun iç ve dou bölgelerinde geçimlik üretimin egemen olmas bes- lenme ve giyim ürünleri ile ev eyasnn çounu köylünün kendisinin üretmesini zorunlu klyordu. Kadnlar evde yün örer, seccade ve kilim dokurlard. Dou vilayetlerinde aratrmalar yapm shak Refet Bey’e göre Dou Anadolu’da pa- zarla ilikisi olmayan yörelerde köylünün beslenme ve giyinme tarz öyleydi:

Köylüde beslenme basit olmakla birlikte genellikle bir türlüdür; dar çorbas, bul- gur pilav, ayran ve ekmek gibi. Erkeklerin üzerlerine giydikleri, keçi postu yahut keçi postuna benzer aba tabir olunan bir çeit tüylü keçedir. Bu keçeden kadnlar- nn imal ettii yelek ve ceket giyerlerdi. Yine erkeklerin giydii keçi klndan al- var evlerde örülürdü. Erkekler ayakkab olarak alt kenevirden üstü keçi klndan mamul harik denilen bir çeit pabuç giyerlerdi. Kadnlar hep yaln ayak gezerlerdi.

Ayakkabs olanlar ancak ehirde giyerlerdi. (Tökin, 1934: 22-23). Elaz vilayetiyle ilgili bir gazetecinin gözlemlerine göre, bu ehrin çarsnda al veriin büyük ksmn hükümet hazinesinden geçinen memur kesimi yapmaktayd. Bunun hari- cinde herkes ekmeini tarlasndan ve gömleini kadnlarnn igüzarlndan, yakacan ineinin tezeinden tedarik edip sanat ve hayat eyasndan yalnz e- ker, gaz, çay, kahve gibi eyleri pazardan alrd (Yusuf Mazhar, Cumhuriyet, 25.8.1925).

Nüfusun önemli bir bölümünü göçebe Kürt airetlerinin oluturduu Güney- dou Anadolu bölgesinde Osmanl Devleti askeri yükümlülükler ve düzenli vergi ödemeleri karlnda bu topluluklara özerklik tanmak zorunda kalmt. Cum- huriyet dönemine kadar bölgedeki airet reisleri siyasal, toplumsal ve ekonomik güçlerini sürdürdüler. Airetler yerleik tarma geçmeye balamalaryla birlikte, airet reisleri de büyük toprak aalarna dönümü ve böylece yar feodal üretim ilikileri arlk kazanmaya balamtr (Pamuk, 1993:179). Dou ve Güneydou

(14)

vilayetlerinde genellikle topraklar ve köylünün üretim vastalar, airet reislerinin, beylerin mülkiyeti altndayd. Doudaki derebeylik benzeri üretim ilikileri hak- knda incelemeler yapm olan Erzincan valisi Ali Kemali Bey, airet reislerinin köylüler ile olan ilikilerini öyle tasvir etmektedir: “Bata kuvvet ile çevresindeki- lere tahakküm eden reis, yaanlan yöredeki araziyi hemen tamamen eline geçir- mitir. Topraklar akraba ve taallukatna iletir. Airet fertlerinden araziye muhtaç olanlar ve ziraatla geçinmek isteyenler, ya airet muhitinden uzaklamaya ya da arazisinden bir miktarn kiralamak için reise müracaata mecbur olmulardr. Ara- zinin ekilebilecek ksmlarnn hemen tamam beylerin, aalarn eline geçmi ol- duu için halk ekseriyetle ne bir eve, ne de bir parça topraa sahiptir. Airet reisi- nin mezraa denilen arazisinde birer in tarznda yaptrm olduu kulübeye mara- ba namyla snr. Bütün mülkü altna serdii bir çul, krk bir testi, birkaç odun parçasdr. Kursana yufkadan ve katktan baka bir ey girmez. Üstü ba lime lime, çplak ve açtr”.

Cebir ve tahakkümle toprak üzerinde derebeyi mülkiyeti kurulunca, köylüyü Bey’e balayan hukuki ilikiler ve bunlar teyit eden kurallar olumutur. Toprak sahibine zorla balanan köylüye bir takm mükellefiyetler yükletilmiti. Bunlar angarya çalma, Bey’e cizye ödenmesi ve üretilen üründen belirli bir hisse veril- mesi gibi mükellefiyetlerdi. Dou ve Güneydou vilayetlerinde maraba, sanki bir borçmu gibi airet beyinin bütün angarya ilerini de görürdü. Baz yerlerde ma- rabann kendi topra varsa da bundan yararlanamazd. Çünkü ya topra verim- siz ya da aaya borçluydu. Hem toprak hem de aletler toprak sahibine ait oldu-

undan yerleik kurallara göre ürünün ancak dörtte biri üreticiye dümekteydi (Tökin, 1934: 176-178). Bu bölgelerde airet reisinin en fakirinin üç dört köyü vard.

Otuz krk köye sahip ve bütün köyün gelirini toplayan beyler mevcuttu (Avcolu, 1969: 230).

eyh Sait syanndan sonra Devletin, topraklar airet reislerinden alarak köy- lüye datmas, derebeylik sisteminde yalnz ksmi bir dönüüm yapmaktan öteye geçememitir. Topraklarnn bir ksmn satan beylerin hepsi, derebeyi olmaktan çkarak birer toprak aas haline gelmilerdir. Hükümet sayesinde toprak sahibi olan köylü, tarmsal üretim için iletme sermayesine muhtaçt. Halbuki köylünün ne üretim vastas ve ne de sermayesi vard. Bunlar yine Bey’den almak zorun- dayd. Eskiden de bunlar Bey verirdi. Ne var ki, incelenen dönemde de toprak sahibi olan köylü yine beyin tabiiyetinden kurtulamamtr. Topraa sahip olmaz- dan önce beye hukuki balarla bal olan köylü 1930’lu yllarda iktisadi balarla balanmaktayd (Tökin, 1934: 185-186). 20. yüzyl Osmanl tarm saymlar ve Cumhuriyet döneminde yaplan tarm saym ve anketleri Güneydou Anado- lu’nun Adana’dan sonra Anadolu’nun en adaletsiz toprak dalmna sahip bölge- si olduunu göstermektedir (Pamuk, 1993:179; Avcolu, 1969: 230).

ncelenen dönemde Türk tarmnda ortakçlk ülke genelinde çok yaygn bir üretim ekliydi. Büyük arazilerin hemen hepsi bu usulle iletilmekteydi. Elde do-

(15)

ru istatistikler olmad için, ortakçlarn says ve ektikleri arazinin genilii hak- knda kesin bir ey söylemek mümkün deilse de, baz tahminlere göre ortakçlk- la geçinen nüfus ülkede birkaç milyonu bulmaktayd (Sarc, 1934: 143). ç leri Bakan ükrü Kaya 1934’de; “bu gün memleketimizde birçoklar bakalarnn top- raklarnda çalmaktadr. Böyle bakalarnn topraklarnda çalanlar ancak kara ekmek yiyebilecek haldedir” demekteydi (Karnca, Say 2, Temmuz 1934: 4). Yine

ükrü Kaya’nn 1937’deki beyanatna göre, on sekiz milyon Türk’ün on be mil- yonu çiftçiydi. Bu on be milyonun bir çou bakalarnn topraklarnda çalmak- tayd (Avcolu, 1969: 234).

Ülkenin deiik bölgelerinde ortakçlk yapan köylüler, Dou ve Güneydou Anadolu’da olduu gibi topraa bal deillerdi. Köylü toprak sahibi için angarya olarak çalmyordu. Köylü ile toprak sahibi arasndaki ilikiler karlkl anlama- larla düzenlenmekteydi. Köylü toprak aasndan arazinin yan sra çou zaman iletme sermayesi de almak zorunda kalyordu. Toprak sahibinin nakit olarak verdii borca dayama denmekteydi. Hasat mevsiminde ürün, masraflar çktktan sonra önceden belirlenmi bir orana göre toprak sahibi ve köylü arasnda payla- lrd. Bu ortaklk ilikisi yörelere ve ürün gruplarna göre farkllk gösteriyordu (Tökin, 1932b: 10-11; Sarc, 1934: 145). Ürün paylam oranlar toprak sahibinin köylüye topran dnda üretim araçlar verip vermemesine göre farkllk gösteri- yordu. Ürün yar yarya paylald gibi, baz durumlarda (üretim araçlarn top- rak sahibinin vermesi durumunda) mahsulün üçte veya dörtte biri köylüye, geri kalan toprak sahibine kalyordu. Eer sermayeyi köylü salam ise ürün payla-

m yukardaki oranlar dahilinde üreticinin lehinde gerçekleiyordu. Köylü, hasat mevsiminde safi haslattan kendi hissesine düen miktardan toprak sahibine olan borcunu ödemek zorundayd. Üretici, genellikle toprak sahibine olan borcuna ve borcunun faizine karlk hissesine düen bütün ürünü vermekte ve yaamak için yine borçlanmaktayd. Borçlu ortakç bu ekonomik koullarda toprak sahibinin adeta tutsa haline gelmiti. Ksman feodal üretim ilikilerini hatrlatan bu uygu- lamaya toprak aal ad verilmektedir. Bu sistemde ortaklar arasndaki ilikiler, yörenin nüfus younluuna, üretilen ürünün kârllk derecesine göre farkllk gösteriyordu (Sarc, 1934: 144-145). Nüfusun youn ve topran göreli kt olduu yerlerde, ortakçlk artlar topraksz köylünün aleyhineydi. Buralarda köylü ürü- nün çounu toprak sahibine vermek zorundayd. Örnein Adana gibi nüfusu nispeten fazla ve daha kârl olan meta üretimine yönelmi yerlerde, toprak sahibi ürünün dörtte veya üçte birini üreticiye brakmaktayd. Nüfusuna nispetle arazisi geni olan yörelerde üretici üründen daha fazla pay almaktayd. Antalya ve Kon- ya gibi nüfusu az ancak ilenecek topraklar çok olan, tahl arlkl üretimin ya- pld vilayetlerde ortaklar ürünü yar yarya paylayorlard. Tütün, üzüm, pa- muk gibi ürünlerde genellikle mahsulün yarsndan fazlasn toprak sahibi alrd.

Yukarda da belirtildii gibi, mahsul piyasada ne kadar kâr getiriyorsa, toprak

(16)

sahibi tarla veya bahçesini o nispette ar artlar altnda otaa veriyordu. Buday üretilen yörelerde ortakçlk genellikle yar yaryayd.

Manisa yöresinde balarn yüzde ellisi ortakçlk yöntemiyle ilenmekteydi.

Akhisar kazasnda tütün tarm Manisa’da olduu gibi ortakçlk usulüyle gerçek- letiriliyordu. Manisa’nn bir baka kazas olan Alaehir’de ovann yarsndan fazlasn kaplayan büyük çiftliklerde, oturduklar evler dahi kendilerine ait olma- yan kalabalk ortakç köyleri vard. Kasabada oturan çiftlik sahipleri köylülere ekim zaman tohum ve tarm aletleri verirlerdi. Hasat mevsimi tohum ve dier masraflar çktktan sonra ürün yar yarya toprak sahibi ile köylü arasnda payla- lrd (Tökin, 1934: 186-189). Kastamonu ilinde de büyük toprak sahipleri arazilerini ilemenin risk ve zahmetinden kurtulmak için topraklarnda daha kârl gördükleri ortakçlk yöntemini tercih ediyorlard (Cumhuriyet, 12 Mays 1924; Tökin, 1934:

189). Toprak sahibi arazisini kendi ilediinde içiye belirli bir ücret vermesi ge- rekmekteydi. Ancak, ürünün para etmedii dönemlerde iletme sahibi içi ücretini nakit olarak ödemekte sknt çekiyordu. Oysa, ortakçya emeine karlk para etmeyen üründen vermek daha kârlyd. Bu düzende emein karlnn ayni (mal) olarak ödenmesi köylünün refahn dorudan ürün fiyatlarndaki dalgalan- malara tabi klyordu. Özellikle tarm ürünleri fiyatlarnn dütüü kriz yllarnda, payna pek az ürün düen ortakç, bunu pazarda düük fiyata sattnda ailesini geçindirebilecek gelirin çok altnda bir gelir elde etmekteydi. Ortakçlk yapan köylüler bu yüzden genellikle toprak sahiplerine sürekli borçluydular ve ülkenin en yoksul halkn oluturuyorlard (Tökin, 1934: 191).

1923-1928 yllar arasnda tarm ürünleri fiyatlar nispeten yüksek düzeyde seyretmitir (Bulutay-Tezel vd., 1973: Tablo Ek 1-5,10,12,15). Fiyatlarn da etkisiyle sava döneminde gerileyen bitkisel üretim bu yllar arasnda toparlanmtr. Bu dönemde fiyatlarn yüksek düzeyinden büyük ölçüde köylünün yararlandn ve refahnn arttn iddia etmek ne yazk ki mümkün deildir. Köylüyü koruyacak pazarlama örgütleri ve kooperatifler olmadndan, üretici ürününü borç ilikisi içinde olduu arac tüccara piyasann çok altndaki fiyatlardan satmak zorunda kalyordu (Cumhuriyet, 7 Mays 1929). Bu yüzden 1928’e kadar yüksek seyreden tarm ürünleri fiyatlarndan köylü deil, onun ürettii iktisadi fazlaya ortakçlk ve borç ilikileri içinde el koyan büyük toprak sahibi ve arac tüccar yararlanmtr.

1927 ve 1928 yllarnda kuraklk nedeniyle Türkiye’nin birçok bölgesinde ktlk yaanmtr. 1929 Dünya Ekonomik Bunalm Türkiye köylüsünü anszn yakala- mamtr. Global kriz, Türk tarmnn yapsal özelliklerinden kaynaklanan buna- lm daha da artrmtr. 1928-1929’dan itibaren tarm ürünleri fiyatlar hzla dü- meye balamtr. Fiyatlardaki düü 1932-1933 yllarnda en düük seviyesine inmitir. Tarm ürünleri fiyatlarndaki aa yöndeki hareket öncelikle ihraç ürün- lerinde kendini göstermitir. Çünkü, ihraç ürünleri fiyatlar üzerinde hem yerel krizin hem de dünya ekonomik krizinin birlikte ve e zamanl etkisi olmutur. Bu

(17)

ihraç ürünlerinin balcalar tütün, pamuk, üzüm, incir ve fndk idi (Hatipolu, 1936: 30-32).

1920’lerin sonlarna doru Türkiye ekonomisi iki önemli kanaldan dünya ekonomisindeki krizden etkilenmekteydi. Bunlar, d ticaret ve dünya tarmsal ürün fiyatlarndaki dalgalanmalar ile yabanc ticari kredi hacmindeki daralmalar- dr. ncelenen dönemde d ticaretin Türkiye milli geliri içindeki pay yaklak olarak %15 idi. hracat deerinin ise %80’den fazlasn tarmsal ürünler olutur- maktayd. 1923-1929 döneminde toplam ihracat deerinin %55’i tütün, üzüm, fndk, incir ve pamuktan salanmaktayd. Bu be ürün içinde ihracat deeri en yüksek olan tütündü. 1920’lerde tütün tek bana toplam ihracat deerinin %24 ila

%36’s arasnda deien bir bölümünü salayarak en önemli ihraç ürünü duru- mundayd (Silier, 1981: 51-52; Hatipolu, 1936: 36).

Dünya ekonomik krizinin kendini hissettirmeye balamas ile birlikte, bir yan- dan Amerikal ve Avrupal tüccarlarn Türk tütünlerini çok düük fiyatlara ala- bilmek için almda acele etmeme karar almalar, dier yandan bankalarn mal karl verdikleri kredileri kesmeleri sonucu tütün ihracat büyük ölçüde gerile- di. 1926’da toplam ihracat deeri içinde %36 olan tütünün pay bir yl sonra

%27’ye dütü (Silier, 1981: 52). 1928 ylnda önceki yllardan devralnan tütün stok- larnn büyüklüü ve kredi darl bir çok yerli ve yabanc irketin tütün almlarn

durdurmalarna neden olmutur. Bu durumun sonucu köylünün elinde milyon- larca kilo tütün kalmtr (Sarc, 1934: 51). 1927 ile 1932 yl arasnda geçen 5 yl içinde tütün fiyatlar %66 orannda bir düü göstermitir. Tütün fiyatlarndaki düü daha önceki kadar olmasa da 1932’den sonra da devam etmitir. Bu tarih- lerde tütünün kilosu 20 kurua kadar inmitir. Kriz öncesi tütünün 70-100 kuru

aralnda satld göz önüne alndnda bu ürünün fiyatndaki düü daha iyi anlalmaktadr. Burada verilen fiyatlar büyük tüccarlarn alm fiyatlardr. O yl- larda Türkiye’de ihracatç tüccarn alm fiyatlaryla çiftçinin eline geçen fiyatlar arasnda büyük farklar vard. Örnein zmir yöresinde köylü kriz zamannda tü- tününü 10-15 kurua satmak zorunda kalmtr (Hatipolu, 1936: 35; Tökin, 1934:

145). Hatta birçok köylü bu denli düük fiyatlardan dahi tütününü satamam, ürün ellerinde kalmtr (Akam, 1.8.1932). 1929-1932 yllar arasnda Türkiye’nin balca ihraç mallarndaki fiyat düüleri fndk ve afyonda %73, incirde %52, tü- tünde %53, pamukta %48, üzümde%43 ve zeytin yanda %44 olmutur (Tökin, 1934: 143).

Türkiye’de kriz döneminde tarmsal ürün fiyatlar dünya piyasalarna göre daha hzl düerken, sanayi mallar fiyatlar çok daha yava düme eilimi gös- termitir (Hatipolu, 1936: 80). Örnein 1927-1933 arasnda dünya eker fiyat 22 kurutan 8 kurua düerken, Türkiye’de 50 kurutan 40 kurua dümütür. Buna ilave olarak faiz ve tarmsal girdi fiyatlarnn göreli yükseklii ile vergi yükünün artmas fiyat makasnn köylü aleyhine iyice açlmasna neden olmutur (Silier, 1981: 55; Hatipolu, 1936: 108). Kriz döneminde tarm ürünleri aleyhine dönen iç

(18)

ticaret hadlerindeki gelimeler bu gerçei daha açk bir biçimde ortaya koymakta- dr. 1929’da iç ticaret hadleri 100 kabul edildiinde 1930’da 68.9’a, 1932’de 52.5’ ve 1933’de 48.1’e dütüü görülmektedir (Silier, 1981: 58).

Kriz yllarnda köylü büyük ölçüde gelir kaybna uramtr. En çok gelir kay- bna urayanlar hububat ve tiftik üreticileri olmutur (Aktan, 1955: 310). Çünkü en büyük fiyat düüü bu ürünlerde görülmütür. 1928-1929’da 13 kuru olan bu- day fiyat 1932-33’de 4 kurua dümü, ayn yllarda arpa 7.3 kurutan 2.2 kurua gerilemitir. Bu dönem banda 100 olan buday fiyat endeksi 30.3’e arpannki ise 29.5 dümütür (Bulutay-Tezel vd., 1973: Tablo Ek 1-2).

Dünya Ekonomik Krizinin Türkiye tarm üzerindeki etkisi çok ar ve ykc

olmutur. Kriz öncesinde geliri pek yüksek olmayan baz köylü iletmeleri, ailele- rini geçindirebilecek kazanç elde edebiliyorlard. Ancak, bu dönemde bile köylü, zaruret anlarnda kullanabilecei ihtiyat amaçl bir birikim oluturamyordu.

Çünkü köylü iletmesinden çkan fazla haslat orta ticaretin eline geçiyor, veresiye al veri ilikisi içinde eriyip gidiyor veya murabahacnn kesesine giriyordu. Bu- nunla birlikte bu durum krizden önce köylünün çou tarafndan, ktlk yllar ha- riç, pek o kadar hissedilmiyordu. Çünkü, köylü emeinin karlnda kt kanaat bir geçim temin edebiliyordu. Ancak, kriz baladktan sonra artk köylü topran- dan geçimini salayacak bir gelir elde edememeye balad. Bu nedenle zaten kt olan sermayesini harcamaya mecbur kald; böylece Türk tarm kazançl bir sektör olmaktan çkt (Hatipolu, 1936: 81).

1923 ylndan itibaren Türkiye tarmnda belli bal ürünlerin ekimi de verimi de artyordu. 1924 ile 1928-29 yllar arasnda buday üretimi 1 075 287 tondan 1 961 000 tona, arpa üretimi 1 134 518 tondan 1 300 000 tona, pamuk üretimi 30 000 tondan yaklak 52 000 tona, fndk üretimi 18 000 tondan 1928’de 21 549 tona ve tütün üretimi 1923’de 980 tondan 1928-1929’da 39 800 tona yükselmitir (Bulutay- Tezel vd., 1973: Tablo Ek 1,2,10,12,15). Bu olumlu gelime kriz balayncaya kadar devam etti. Baz tarm ürünlerinde üretim art fiyat düüü baladktan sonra bir süre daha düük hzla da olsa devam etmitir. Bu durum, fiyatlarn dümesiyle uranlan gelir kaybn üretim fazlasyla kapatmak umudundan kaynaklanmt.

Bunun yan sra yakn gelecekte fiyatlarn tekrar iyileecei beklentisi vard

(Hatipolu, 1936: 82). Ancak, ksa bir süre sonra bu beklentiler boa çknca, üretim duraklad ve baz ürünlerin üretim hacimlerinde önemli miktarlarda daralmalar oldu. Örnein, hububat üretiminde kriz döneminde az da olsa bir art görülmesi- ne karn, ihracat ürünlerinden pamuk ve tütünün üretim miktarlarnda büyük düüler yaanmtr. 1928-29’da 1 961 000 ton olan buday üretimi 1932-33’de 2 073 000 tona çkmtr. Arpa üretimi ayn dönemde 1 300 000 tondan 1 383 000 tona yükselmitir. Pamuk üretimi ise bu dönemde 51 700 tondan 23 800 tona, tütün üretimi de 39 800 tondan 29 100 tona gerilemitir (Bulutay-Tezel vd., 1973: Tablo Ek 1,2,10,12).

(19)

Krizden önce tarm sektörü kârl bir alan iken, krizle birlikte bu özelliini yi- tirmitir. Kriz öncesi küçük köylü iletmeleri bile büyük çiftlikler kadar olmasa da, tarmsal makine ve alet eksiklerini gidermeye ve imkanlar ölçüsünde iletmelerini daha yeni aletlerle donatmaya çalyorlard. Krizle birlikte çiftçilerdeki bu istek kaybolmutur. Öyle ki, traktör ve modern makineler çürümeye terkedilmitir.

Türkiye’de krizin etkisiyle köylünün toprakla olan balar gevemeye hatta yava

yava kopmaya balamtr. Köylü bu dönemde asgari geçimlik gelir dahi elde edemedii topran terk ederek baka geçim yollar aramak zorunda kalmtr (Hatipolu, 1936: 86-87; Vedat Nedim, Cumhuriyet, 2 Kanunusani 1930). Bu dö- nemde ailesinin geçimini salamak, vergi ve kredi borcunu ödemek için demiryo- lu inaatnda çalmak üzere bir çok köylü köyünü terk etmiti. 1932 ylnda Orta Anadolu vilayetlerinde yaplan bir aratrma, erkekleri neredeyse tamamen bo-

alm köyler tespit etmitir. Devlet dairelerinde kapclk ve hademelik, özel kuru- lularda hizmetçilik yapanlarn çou Orta Anadolu’nun çiftçi çocuklaryd. Köyü- nü terk edip ehirde bu tür i arayanlarn, bir i için günlerce sra bekleyenlerin says normalin çok üstündeydi (Hatipolu, 1936: 87).

Dünya Ekonomik Bunalmnn iddetlendirdii Türkiye tarmnda yaanan krizin bir dier kötü etkisi de, köylünün satn alma gücünün büyük ölçüde dü- mesiydi. Buhrandan önce tarm ürünleri fiyatlarnn elverili olduu ve çiftçinin eline para geçtii yllarda, köylünün pazarla ilikileri güçlenmeye balamt. Bu dönemde köylü yar kapal ev ekonomisinden pazar ekonomisine geçiyordu. Çift- çi kendi iletmesinde ürettii gda maddelerini bol bol sarf ettii gibi ihtiyaç duy- duu sanayi mallarn da pazardan satn alabiliyordu. zmir, Adana, Samsun, Gi- resun gibi yörelerin köylülerinde kendi koullar ölçüsünde lüks tüketim bile gö- rülüyordu. Kriz baladktan sonra köylü eskiden pazardan satn ald gda mad- delerinin çounu alamaz olmu veya bunlarn tüketimini büyük ölçüde azaltmak zorunda kalmtr. evket Rait Hatipolu’nun yapt aratrmalara göre, kriz döneminde pazardan dönen köylülerin heybeleri bo veya içlerinde ancak çok gerekli baz mallar bulunuyordu. Oysa eskiden köylü pazardan evine dolu hey- beyle dönerdi. Kriz yllarnda köylü, daha önceki yllarda olduu kadar eker tü- ketememekteydi. Bu nedenle Türkiye’nin toplam eker tüketimi azalmt. Köylü baz yllarda pazardan istedii kadar tuz bile alamaz hale gelmiti. Kibrit köylerde tasarrufla kullanlmaktayd. Bir çok köylü aydnlatma amaçl petrol kullanmaktan vazgeçmi, geceleri karanlkta oturmak zorunda kalmtr (Hatipolu, 1936: 97-98).

Krizin köylü üzerindeki etkisini hafifletmek için alnan önlemlere baklacak olursa, 1929 ylnda yükseltilen hayvanlar üzerinden alnan saym vergisinde, köylünün ödeme gücünün üstünde olduu anlalnca, 1931-1932’de indirime gidildi. Ancak, hayvan ve hayvansal ürün fiyatlar daha da düünce köylü tekrar bu verginin yüksekliinden yaknmaya balad. Köylü, saym vergisini 1936 yln- da ikinci bir indirim yaplncaya kadar hayli yüksek düzeyde ödemeye devam etti (Hatipolu, 1936: 108; Önder, 1988: 126). Daha önce de belirtildii gibi, Türkiye’de

(20)

kriz döneminde sanayi ürünleri fiyatlar pek dümemiti. Bu durum nüfusun ço-

unluunu oluturan tarm kesimini zor durumda brakmtr. Örnein, eker ve tuz gibi iki temel gda maddesi fiyatlar kriz döneminde oldukça yüksek düzey- lerde seyretmi, köylü bu yüksek fiyatlar söz konusu mallar için ödemek zorunda kalmtr. Bu iki maddenin fiyatnda ancak 1935 ylnda az bir indirim yaplmtr (Hatipolu, 1936: 109).

Köylü kriz öncesinde de bankalara ve murabahaclara borçlu durumdayd.

Krizle birlikte çiftçinin borç yükü artt ve borçlarn ödeme gücü kalmad. Bu borç- larn büyük bir ksmna karlk gösterilen arazinin deeri dütüü ve çiftçinin elinden alacak baka deerli eyi bulunmad için Ziraat Bankas alacaklarn

tahsil edemiyordu. Tahsil edilemeyen bu borçlar 1935 ylnda çkarlan 2814 sayl

kanunla zorunlu bir tecile tabi tutulmutur (Düstur, III.Tertip, C.16, 1935: 729).

1933 ylnda Ziraat Bankas faiz oranlarn %12’den %10’a düürmütür. Ancak, bir yandan ödenmeyen kredi borçlar Banka’nn kredi hacmini daraltm, öte yan- dan kriz döneminde geliri büyük ölçüde dümü olan köylü için, Banka’dan kredi alabilse bile, resmi faiz oran hayli yüksek bulunmutur. Tarmsal kredi hacmi bu dönemde ihtiyacn çok altndayd. Bu durum ülkede insafszca hüküm süren mu- rabahann daha da yaygnlamasna ve tefeci faiz oranlarnn artmasna yol açm- tr (Hatipolu, 1936: 109; Yunus Nadi, Cumhuriyet, 2 Birincikanun 1934).

Kriz döneminde, yukarda da belirtildii gibi, fiyat en çok düün ürünlerden biri, üretimine ülke topraklarnn yarsndan çounun tahsis edildii buday idi.

1931ylnda köylü, ürettii buday iç piyasada 2-2.5 kurua satmak zorunda kal- mt. in asl kötü yan, bu derece müthi bir fiyat düüklüüne ramen buday piyasasndaki durgunluk nedeniyle çiftçinin ürününü satamayacak hale gelme- siydi (Hatipolu, 1936: 110). te piyasadaki bu tkankl gidermek, buday fiyat- larnn dümesini ve mevsimlik dalgalanmalar önlemek için Hükümet, buday fiyatlarn düzenleme karar almtr. 3.7.1932 tarihinde 2156 sayl Buday Koru- ma Kanunu ile Hükümet, buday alm satm yapmak üzere Ziraat Bankas’n

görevlendirdi. Bu kanuna göre buday alm satmndan doacak yllk bir milyon liraya kadar olan zararlar devlet bütçesinden karlanacak, kâr edilmesi duru- munda ise bu paralarla silo ve depolar ina edilecekti (Resmi Gazete, 10 Temmuz 1932, Say: 2146). Kanunun uygulanmas ile görevlendirilen Ziraat Bankas, bu amaçla 1932 ylnda 11 alm merkezi açt ve budayn kilosunu hükümetçe tespit edilen fiyattan, 5.5 kurutan satn almaya balad. Bu fiyat, cins ve kalite gözet- meksizin ve yöresel farklar dikkate almakszn bütün ülke için tespit edilmi bu- lunuyordu. Bu uygulama nedeniyle iyi kaliteli budaylar pek az fiyat fark ile tüccarlar toplamtr (Aktan, 1955: 290-291). lk yl Banka’nn almlar gecikti ve etkinlii çok snrl kald. Bunun nedeni buday üreticisinin pazarla ilikisinin yeterince gelimemi olmas, çiftçilerin arac tüccarlara borçlu olmalar ve Ziraat Bankas’nn buday almlarnn köylü tarafndan üphe ile karlanmas idi. Köy- lü, Banka tarafndan satn alnan buday bedellerinin ödenmeyen vergilere veya

(21)

Ziraat Bankas borçlarna mahsup edileceinden korktuu için Banka’ya buday- n satmaktan kaçnd. Bunun üzerine hükümet, satn alnan budaylarn bedelleri- nin vergilere, Banka borçlarna mahsup edilmeyecei ve sat bedelinin tamamnn çiftçiye ödeneceine ilikin açklama yapmak zorunda kald (Hatipolu, 1936:

111). Yasann ilk uygulama ylnda devlet almlarnn etkisi snrl kaldndan alm merkezleri bulunmayan yerlerde budayn kilosu 2.5-3.5 kuru arasnda kal- d. Tüccarlar bu durumdan yararlanmaya çaltlar ve ucuza aldklar buday

Banka’ya resmi fiyattan satmaya kalktlar; fakat bu giriimleri ksa sürede önlendi (Aktan, 1955: 291).

1933 ile 1935 yllar arasnda buday alm merkezlerinin says yldan yla art- rlarak 66’ya çkarld. Bu yllar içinde satn alnan budaylar iki kaliteye ayrlarak iki ayr fiyat tespit edildi. Normal buday için kiloda 5 kuru ve ekstra buday için 5.5 kuru olarak belirlenen fiyatlar izleyen yllarda 3.8 ve 4.25 kurua düürülmü- tü. 1935 ylnda kuraklk dolaysyla ürün kt olunca piyasa fiyat yükseldi ve Ban- ka’nn almlar azald. Devlet adna buday alm satmnn mali külfeti, 29 Mays 1934 tarih ve 2466 sayl “Buday Koruma Karl Kanunu” gereince un ve un mamulleri üzerine konulan bir vergi ile tüketicilere yüklendi.

lk uygulama yllarnda Ziraat Bankas’nn almlar buday fiyatlarn daha fazla dümekten korumu ve özellikle ürününü satma imkann bulan çiftçilere faydal olmutur. Fakat, almlarn snrl kalmas, fiyatlarn hissedilir derecede yükselmesine imkan vermemi ve buday üretim artn uyarmamtr. Buday koruma önlemlerinin ikinci etkisi fiyatlardaki mevsimlik dalgalanmalar azaltma- sdr. Fakat, Banka 1935 ylnda almlarn azaltnca fiyat dalgalanmalar yine gö- rülmeye balad. Bu önemli iki etkinin yan sra buday koruma uygulamasnn köylünün psikolojisi üzerinde olumlu tesiri de görülmütür. Çünkü, Hükümetin çiftçinin içinde bulunduu zor durumu takdir ederek yardm giriiminde bulun- mas köylünün üretim evkinin krlmasn önlemitir (Sarc, 1934: 288). Ayrca, tanzim satlaryla tüketim merkezlerinde anormal fiyat yükselmelerinin önlendi-

i, bu tedbirlerin Hükümetin muhtaç çiftçilere ve göçmenlere tohumluk datma iini kolaylatrd ve ihracat tevik ettii ve son olarak, bu stoklarla ordunun ihtiyaçlarnn güvenle ve kolaylkla saland belirtilmelidir (Güray, Yurtmen, 1937: 180-182).

Osmanl Devletinin son yllarnda birkaç yabanc alc firmann Türkiye’nin kuru incir ve üzüm, fndk ve tütün gibi önemli ihraç ürünlerinin piyasasna ha- kim olmas durumu, 1920’lerde de sürdü. Bu ürünleri üretenler daha ürün dalnda ya da tarlada olgunlarken, kredi bulamadklar için, mallarn alacak tacirlerden avans alr, bunlarla a livrer sat ilikisine girerlerdi (Cumhuriyet, 7 Mays 1929).

Böylece köylüler üstünde nihai fiyatn tespiti konusunda büyük bir pazarlk avan- taj elde eden tacirin kendisi ise, Türkiye piyasalarndan bu mallar alan birkaç yabanc irkete, belirli mukavelelerle balanm olurdu. Bu durumda az saydaki bu yabanc irketler, hem bu ürünlerin o ylki piyasa fiyatlarn hem de yerli tacir-

(22)

lerin kar paylarn adeta dikte etme gücü kazanrd. Örnein, zmir ve Samsun yörelerindeki on binlerce tütün üreticisi, kendilerine önceden bir miktar avans veren birkaç Amerikan ve talyan firmasnn elinde oyuncak gibiydi. Fndk piya- sasnda da, dier tarmsal ihraç ürünlerinin piyasalarnda da benzer durumlar söz konusuydu (Tezel, 1994: 403). Türk köylüsünün ürününe sahip olmas, emeinin karln alabilmesi için etkin bir ekilde çalacak tarm kredi ve tarm sat bir- liklerine ihtiyaç vard. Çiftçi ihtiyaç duyduu krediyi yukarda belirtildii gibi, ürününü önceden satmas karlnda ya tüccardan salamakta ya da tefeciden yüksek faizle borç almaktayd. Kredi kurumlarnn henüz yeterince gelimemi

olmas çiftçiyi bu iki kötüden birini seçmek zorunda brakmaktayd. Tüccar önce- den avans vererek balad ürünü piyasa fiyatnn altndaki bir fiyattan üretici- den almaktayd. Tefeci ise mevcut yasal faizin en az üç-dört kat faiz karl borç vermekteydi. Her iki tür kredi ilikisinde de çiftçinin ürettii iktisadi deere tüccar veya tefeci tarafndan el koyulmaktayd.

Tefeciliin (murabahacln) ülke çapnda yaygnl devlet yöneticilerini de rahatsz etmekteydi. Köylünün tefeci basksndan kurtulmas için kredi ve sat

örgütlerinin kurulmasna kaynaklk edecei umulan 498 sayl yasa 1924 ylnda,

tibar Ziraî Birlikleri Kanunu adyla çkarlp yürürlüe koyuldu (Düstur, III Ter- tip, C.5, 1924: 1090). Ancak, bu yasaya dayanlarak herhangi bir kredi ve sat ör- gütü kurulamamtr (Cevdet Nasuhi, 1931: 1934) . Bu yasann ardndan 1929’da zirai kredi kooperatifleri kurulmas hakknda 1470 sayl yasa çkarlmtr (Düs- tur, III Tertip, C.10/2, 1929: 1527). Bu kanun yürürlükte kald alt yl süresince ülke genelinde bir çok tarm kredi kooperatifi kurulmutur. 1935 ylnda Tarm Kredi ve Tarm Sat Kooperatifleri kanunlar yürürlüe girmesiyle kooperatifçilik faaliyetleri hz kazanmtr. Ancak, incelenen dönemde, bütün bu çabalara ramen kredi ve pazarlama örgütleri say ve etkinlik açsndan ülke ihtiyaçlarn karla- mann çok uzanda idi. Bu yüzden köylü ihtiyaç duyduu krediyi resmi kredi kurulularndan ziyade ahslardan, daha çok da tefecilerden salamaktayd (Düs- tur, III Tertip, C. 16, 1935: 1651-1658; Cumhuriyet, 11 Mays 1929; Yunus Nadi, Cumhuriyet, 13 Nisan 1930).

Türkiye tarmnda yaratlan deerin büyük bir bölümü küçük üretici köylü ai- lelerinin üretimiyle ilikili olduu için, tefecilerin faiz gelirleri tarmsal iktisadi fazlann sahiplenilmesinde önemli bir rol oynuyordu. Tefecilii çok kere, krsal kesimle ilikili tacirler ya da büyük arazi sahipleri yapt için, tarmsal kredi so- runu, köylünün mübadele, kredi ve üretim ilikileri içinde ezilmesinde can alc bir rol oynuyordu. 1931’de toplanan Birinci Ziraat Kongresi’ne sunulan raporlar ve tebliler, tefeciliin sadece ihraç ürünleri üreten bölgelerde deil, bütün ülke ça- pnda yaygn olduunu gösteren, köylülerin tefeciler karsnda sürekli olarak borçlu kalmasna yol açan kredi ve faiz uygulamalarnn köylüleri perian eden, yoksullatran ve mülksüzletiren sonuçlarn anlatan örneklerle doludur (Tezel, 1994: 408; Hatipolu, 1936: 90-91). Köylülerin kredi ihtiyaçlarnn karlanmasn-

(23)

daki balca kaynak, ilikili olduklar tacirlerdi. Bunlardan aldklar borçlara uygu- lanan yllk faiz hadleri, baz hallerde %100’ü ayordu (Atasaun, 1943: 166-167;

Fazl, 1931: 2450-2451). Fakir köylülerin bu yüksek faizlerle tefecilerden ald

borçlar özellikle 1927 kurakl ve 1929 buhran gibi doal afet ve iktisadi krizler- de, binlerce köylünün arazi varln yitirmesiyle sonuçlanyordu. Bu olaylara o yllarda Kadnhan’da tank olan bir stajyer hakimin anlattklar, tefeciliin köylüyü toprandan koparmasn net bir ekilde ortaya koymaktadr:

“Umumi Harp yoksulluu üstüne Kurtulu Savann tabii skntlar geldi…

Yurt kurtuldu, sa kalan Mehmetçikler köylerine döndüler. Paraszdlar… çplak- tlar. lk ileri kasabadan giyecek tedariki oldu. Dükkanclar da … veresiye pahal

mal satarak kazanacaklard. Köylüler, kafile kafile çarya borçlandlar… 927 sene- sine kadar yllar iyi gitti… borçlarn ödeyebiliyorlard. Vatka ki, o mahut kuraklk geldi, artk köylü giyecekten vazgeçti, boaz kavgas balad… Tüccarn elinde buday vard. Onu bir sene evvel köylüden alacak yerine almt. Köylüler tüccar- lara yalvardlar… gelecek sene bire üç vermeye razyz dediler… 929 senesinde köylünün katmerleen borçlarn ödemek imkan olmad. Mahsul vard, fiyatlar…

düüktü…Köylü buday alrken pahal satn almt… Bir kilesinin borcunu üç kilenin deeriyle ödeyemedi. Tüccar da icra kanununa dayand. Ektii tohumu alamayan… köylülerin borçlarna, bu sene de icra masraflar…harçlar biniyor…

Daha imdiden Ankara’ya, Eskiehir’e giden köylüler var” (Yalçn, 1933: 431- 432’den aktaran Silier, 1981: 42).

ncelenen dönem için köylü ile tefeci-tüccar ilikisinin en canl örneklerinden bir dierini, olaylar çok iyi gözlemleyen biri olarak evket Rait Hatipolu ver- mektedir:

“Köylünün kasabada veya ehirde tand tüccar dostu yannda bir veresiye al hesab vardr. Köylünün yl boyunca satn ald emtia en yüksek fiyatlarla bu hesaba geçirilir. Bundan baka köylünün satn ald emtiann sermayesi için de ayrca bir faiz hesaplanr. Dier taraftan köylü ba skt zamanlarda bu dost tüccardan bin minnetle ve yine bir murabaha faiziyle para da alr. Bu suretle bir iktisat ylnn sonunda köylünün tüccara olan borcu harmanlar kadar kabarr…

Köylü harman sonunda mahsulünü kasabada veya ehirde borçlu bulunduu bu ahbap tüccara satmaya mecburdur. Zira veresiye al bu artla yaplmtr. Bu se- bepten o, mahsulü ister istemez, en aa fiyatla ve en hileli tartlarla bu tüccar dostuna teslim etmeye mecburdur… Bu suretle bir yandan evvelce satn alnan emtiann fahi fiyatla hesaba geçirilmesi ve öte yandan bu emtiann sermayesi için bir murabaha faizinin kaydedilmesi yüzünden kabaran borçlarn köylü bütün mahsulünü verdikten sonra da ödeyemez, daha bir ksm borç tpk bir maya gibi gelecek seneye devredilir… bu hal bir gün, yllanm ve altndan kalklamayacak derecede kocaman bir yn tekil eden borçlar ödemek için köylünün arazi ve istihsal vastalarnn satlmasna kadar devam eder… Veresiye allarla biriken borçlarn, harman sonunda ödeyebilenler ise, ömürleri boyunca kasabadaki tüc-

Referanslar

Benzer Belgeler

Kuş gribi virüsü, do- muz gribi virüsü ve insan influenza virüsleri- nin bir karışımı olan H1N1 domuz gribi virü- sü, Nisan 2009’da ani bir değişim

Nitekim, modelin Young modül değeri belirli oranlarda azaltılarak uygulandığında; örneğin E=10 4 kg/cm 2 değerine kargın elde edilen yatay yerdeğişim değerleri,

900 gr.’lık Ekşi Mayalı Artisan Alman Ekmeği ve 1000gr.’lık Ekşi Mayalı Artisan Trabzon Vakfıkebir Ekmeği ile kahvaltılar ve yemekler standartın üzerine

İnsanların yanlarında taşıya- cakları elektronik bilgi dağarcığı, bugü- ne kadar yazılmış tüm kitapların içerik- leri kadar büyük olabilecek.. İnternet, elektrik

Bu çalışma, Türkiye’de Lojistik sektörünün performans ve verimliliğinin araştırılması, sektöre ışık tutacak alana ilişkin yeni veri ve bulguların elde edilmesi,

Tüm bu faydalar ışığında Kocaeli, Türkiye’de bulunan lastik üretim fabrikasının alan bazlı olarak elektrik enerjisi tüketimine etkisi olan parametrelerinin belirlenmesi

Gurrr, diye öttü turna kuşu, bir hakem düdüğü yutmuş gibi.. Gurrr

Gizli buzlanma ile ilgili ülkemizde alınan önlemleri incelediğimizde özellikle, bu durumu mevsim ayırt etmeksizin sabit trafik iĢaret veya