• Sonuç bulunamadı

International Journal of Language Academy THE DISCOURSE AND TEXT ANALYSIS

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "International Journal of Language Academy THE DISCOURSE AND TEXT ANALYSIS"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DOI Number: http://dx.doi.org/10.18033/ijla.3853

Volume 6/1 March 2018 p. 38 / 48

THE DISCOURSE AND TEXT ANALYSIS

Söylem ve Metin Çözümleme

1

İbrahim DOYUMĞAÇ

2

Abstract

In order to understand the message of a text correctly, it is necessary to analyze discourse determinants such as time, person and place that constitute the text, by correlating each other. This relationship, with the reference to discourse of the text, is established by the characteristics of the determinants of discourse.

In the context of all these features, the relation between "Discourse and Text Analysis" is approached in this study. In this study it has been stated that what is meant in a text should be approached in the context of discourse and text analysis relation. Thus, to know what the concepts such as discourse, discourse analysis, text and text analysis are and trying to analyze written and oral texts in this direction will provide the correct understanding of what is wanted to be given. Because each word in the text has a unique meaning and it can also have different meanings depending on other words. It is possible to distinguish it by discourse and text analysis. In this study, which expresses the discourse and text analysis, the difference between discourse and text analysis is expressed by indicating what the concept of discourse and text is. This difference is explained by the discourse and text analysis of the poem “Beni Kör Kuyularda”. As a result of this study, it is stated that the discourse and text analysis are different concepts, also the discourse can be changed from person to person but the text is the same for everyone. In addition to this, it has been stated that for the correct analysis of a text, the discourse codes of the text must be solved. As a result, it has been explained that when discourse of a text is not known or not solved it can lead to misinterpretation and misunderstanding of the text.

Keywords: Discourse, text, discourse analysis, text analysis.

Özet

Bir metnin iletisini doğru anlamak için o metni oluşturan zaman, kişi ve mekân gibi söylem belirleyicilerinin birbiriyle ilişkilendirilerek çözümlenmesi gerekir. Bu ilişki metnin sahip olduğu söylemden hareketle söylem belirleyicilerinin özellikleriyle yapılır. Bütün bu özellikler bağlamında düşünülerek bu çalışmada “Söylem ve Metin Çözümleme” ilişkisi ele alınmıştır. Bu çalışmayla bir metinde anlatılmak istenenlerin söylem ve metin çözümleme ilişkisi bağlamında ele alınması gerektiği ifade edilmiştir. Bu yüzden söylemin, söylem çözümlemenin, metnin, metin çözümleme gibi kavramlarının ne olduğu bilinmesi ve bu doğrultuda yazılı ve sözlü metinlerin çözümlenmeye çalışılması verilmek istenenlerin doğru anlaşılmasını sağlayacaktır. Çünkü metindeki her sözcük tek başına bir anlam taşıdığı gibi diğer sözcüklere bağlı olarak farklı anlamlar da kazanabilir. Bunu ayırt etmek söylem ve metin çözümlemeyle mümkündür.

Söylem ve metin çözümlemenin açıklandığı bu çalışmada, söylem ve metin kavramının ne olduğu belirtilerek söylem ve metin çözümlemenin farkı dile getirilmiştir. Bu fark, “Beni Kör Kuyularda”

metindeki/şiirindeki söylemden hareketle açıklanmıştır. Bu çalışma sonucunda, söylem ve metnin çözümlemenin birbirlerinden farklı kavramlar olduğu belirtilerek söylemin kişiden kişiye değişebileceği metnin ise herkes için aynı olduğu belirtilmiştir. Bunun yanı sıra bir metnin doğru çözümlenmesi için, o metnin söylem kodlarının çözülmesi gerektiği ifade edilmiştir. Sonuç olarak bir metin söyleminin bilinmemesi ya da çözülmemesi metnin yanlış çözümlenmesine, anlaşılmasına neden olabileceği açıklanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Söylem, metin, söylem çözümleme, metin çözümleme

1Bu çalışma 26-28 Ekim 2017 tarihinde, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde düzenlenen III. Uluslararası Sosyal Bilimler Sempozyumu’nda sözlü bildiri olarak sunulmuştur.

2Doktora öğrencisi, Atatürk Üniversitesi, Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı, eposta:

ibrahim63doyum@gmail.com.

Received 21/12/2017 Received in revised

form 22/12/2017

Accepted 13/03/2018 Available online

20/03/2018

(2)

Söylem ve Metin Çözümleme 39

GİRİŞ

Çeşitli sembolleri, işaretleri, hareketleri, jest-mimikleri içerisinde barındıran dili, birkaç özellikle tanımlamak, açıklamak veya dili bu çerçeveyle sınırlandırmak yaratıcı/ üretici özelliği olan dil yetisini ve bu yetinin zihinsel boyutunu kısır döngü içerisinde değerlendirmek demektir. Dil, insanın doğuştan sahip olduğu yetiyle karşısındaki varlıkları -bu canlı veya cansız olabilir- anlamlandırma bu anlamlandırma sonucunda varlıkları yorumlama, değerlendirme, analiz etme, bu varlıklarla ilgili karşılaştırma yapma ve bu karşılaştırma neticesinde varlıkları isimlendirme, varlıkları isimlendirerek öngörüler ve çıkarımlar yapmaya yarayan zihinsel yetidir. Dolayısıyla yazılı ve sözlü bir ürün olan metnin asıl iletisini anlamak güçtür. Çünkü bu yazılı ve sözlü ürünlerin oluşma sürecinde dilin zihinsel boyutu rol oynamaktadır. Dilin zihinsel boyutunun metne yansıma durumunun okuyucu tarafından doğru anlaşılması ise söylemle ilgilidir. Bu ise dil-metin, dil-söylem ve söylem-metin ilişkisinin zihinsel arka planıyla bağlantılıdır.

Geçmişten günümüze kadar herhangi bir konuda sözlü veya yazılı olarak ifade edilmiş birçok metin vardır. Bu metinler sözlü veya yazılı olarak bir ileti taşımaktadır. Ancak metinlerde verilmek istenen ileti, genellikle farklı şekilde okuyucu karşısına çıkar. Bu, aynı iletiye sahip metinlerin söylem ve üslup açısından farklı olmasıyla ilgilidir.

Metinlerin farklı bir söyleme sahip olması yazarın sahip olduğu kültür anlayışından, yaşadığı toplumdan ve sahip olduğu eğitim düzeyi gibi durumlardan kaynaklanır. Çünkü her metin, yazarının zihin dünyasını yansıtır. Yazarın dünya algısı, vermek istediği ileti, çeşitli metinlerde farklı şekilde okuyucu karşısına çıkar. Semboller olarak ortaya çıkan bu farklı metinler, söylem olarak ifade edilir.

Metni eksiksiz bir biçimde, aşırıya kaçmadan, doğru ve yazarın seçtiği söylem içerisinde yorumlamak/ değerlendirmek, metnin doğru anlaşılması açısından önemlidir.

Söylem

Her metin bir amaç çerçevesinde yazılır. Metnin belli bir çerçeve içerisinde yazılması, metnin üslubunu ortaya koyar. Metnin sahip olduğu üslup, metnin yazılış amacı, metnin hedef kitlesi, metinde tercih edilen zaman ifadesi ve metnin göndermede bulunduğu ileti gibi etmenler, metnin değişik söyleme sahip olmasını sağlar.

Söylem, bir iletinin farklı sözcükler ve cümlelerle çeşitli şekillerde ifade edilmesidir.

Söylem, metni oluşturan sözcükler ve cümlelerle sınırlı değil; aynı zamanda sözcüklerin çağrıştırdığı yan anlam, mecaz anlam ve benzetme gibi durumlarla da kendini gösterir.

Çünkü söylem, düşünce ve algının metne yansımasıdır. Bu yansıma, metinde dolaylı anlatım veya bazı dilsel göndergeler aracılığıyla olur.

Farklı şekillerde açıklanan ve birçok tartışmaya neden olan söylem kavramı, Türk dilbilim literatüründe aşağıdaki gibi ifade edilmektedir. Söylem, “başkasına seslenen birinin kendini konuşucu olarak sunduğu, söylediklerini kişi ulamı içinde düzenlediği bütün yazınsal tür” (Kıran ve Kıran, 2010:191-192); “felsefesinin metodolojik anlamda hem arkeolojik hem de soybilimsel dönemleri içinde ele alınıp sorunsallaştırılan bir kavram”

(Akt.: Demir Güneş, 2013: 56); “cümle sınırlarını aşan, cümlelerin birbirine bağlanması açısından birbirini izleyen ya da birbirini bütünleyen bütünü” (Özdemir, 1990: 256) şeklinde tanımlanmaktadır.

Söylem; sav, görüş, etkili söz söyleme sanatı, anlatım biçimi, görüş açısı, bakış açısı, kavramsal dizge, sözlü ve yazılı anlatım türü, değerli iletişim birimi ve bireysel dil anlatım şekli olarak açıklanmaktadır (Kocaman, vd, 1996: 7-8). Söylem, dilin kullanım bağlamı içerisinde anlam kazanma sürecidir. Çünkü sözlü ve yazılı anlamın anlaşılabilirliği önceki ve sonraki sözcüğe, cümleye ve paragrafa bağlıdır. Bunun yanı sıra söylem

“düzenlilikler, çelişkiler, kışkırtmalar, mücadeleler, baskı, açığa çıkma, özgürleşim,

(3)

müzakere, uyum, çatışma gibi birtakım sosyal durumlara; daha doğrusu sosyal bağlamlara ilişkindir” (Sözen, 2017: 11).

Söylem her şeyden önce konuşan öznenin özne, zaman ve mekân ile ilişkisinin belirlenmesidir. Başka bir deyişle söylem, dilbilimsel çerçevenin ötesinde dilsel ve dildışı her türlü gösterge dizgesini gösterir. Genel anlamda söylem, konuşan kişinin kendi kişisel düşüncesi içinde ürettiği dilsel birimdir (Günay, 2013: 25). Bu bağlamda düşünüldüğünde söylemi, yalnızca sözlü veya yazılı ürün olarak görmek, onu bu doğrultuda değerlendirmek ve onu bu çerçeve içerisinde çözümlemek, onun eksik değerlendirmesine ve açıklamasına neden olur.

Söylem, okuyucu ve dinleyiciyle buluşarak okuyucu ve dinleyicinin yorumu, çıkarımıyla anlam kazanan metnin özel bir hâlidir. Bu açıdan söylem iletişim biçimine dönüşür.

Söylem, konuşmacı veya yazarın niyet, tutum, amacını belirleyen sözlü ve yazılı üründür (Abal, 2016: 7). Söylem, anlamlı bir şekilde bir araya getirilmiş ve farklı şekilde algılanabilen dil öbeği bağlantıları; öğrenilen dilsel unsurların yeni biçimbirimlerle birleşerek çeşitli ek ve sözcüklerle yeni bir anlamı kastetme, farklı bir üslup oluşturma ürünüdür. Bu özellikler bağlamında düşünüldüğünde söylemin metnin özel bir hâli olduğu anlaşılır. Bu sözlü ve yazılı ürünler, bireyin ruh hâlini, ülküsünü, dünyayı algılama panoramasını ve bunun yanı sıra yaşadığı toplumun kültürel değerlerini üzerinde taşıyan özgün metin birimleridir.

Söylem, dilsel yapıları oluşturarak bu dilsel yapılara anlam kazandırmaktadır. Anlam kazanan bu dilsel yapılar eylemi oluşturur. Maat (2006: 591) ve Schiffrin (1987) söylemin gelişigüzel hazırlanan bir konuşma veya yazılı metin olmadığını; aynı zamanda dilsel ve sosyal ilişkiler bağlantısı olduğunu belirtirler. Hatta Schiffrin (1987), söylemin, “yapılar oluşturma”, “anlam taşıma” ve “eylem yapma” olduğunu açıklar (Akt.: Abal, 2016: 7-8).

Bu özellikler açısından düşünüldüğünde söylemin bu üç özelliğinden ikisinin dilsel unsurlarla, “eylem yapma” özelliğinin ise bireyin sahip olduğu toplum düşüncesinin arka planıyla ilişkili olduğu görülür. Bu da kişinin konuştuğu dildeki sözcük, cümle ve paragraflarla anlamlı bağlantılar oluşturmayla ilgilidir. Bu bağlantılar kültürel ve kişiseldir. Bu kültürel ve kişisel dille verilmek istenen ileti ise amaçsaldır. Söylemdeki bilgiyi işleme veya bu bilginin işlev sırasını belirleme yalnızca anlamsal bağlantılar değil;

aynı zamanda söylem oluşturucusunun inancı, isteği ve eylem niyetinin sırası da önemlidir. Bu bağlantıların durumu dönüşüm kuralları ile başlatılır ve bu kurallarla değiştirilir. Bu, söylem oluşturucunun söylemi işleme özelliğiyle ilgilidir (Vandıjk, 1977:

206). Dilde farklı şekillerde ortaya çıkan dönüşüm kuralları söylemin durumuna ve önemine göre değişmektedir. Yazılı veya sözlü bir metinde vurgulanmak istenen bir durum, kişinin söylemine göre farklı sözcüklerle değişik şekillerde kendini gösterebilir.

Söylem, seçimle başlar ve bu seçim söylemde anlatılanlardan biçime yansır. Söylem dil ile dünya arasındaki ilişkidir. Her bir söylemin zihinsel bir arka planı bulunur. Bunun yanı sıra söylem, çok farklı anlamlarda kullanılabilir. Söylem, sosyal dünyanın en önemli öğesidir. Dolayısıyla söylemin öznellik taşıması, bireyin sahip olduğu dünya algısı ve kültürdür.

Söylemin varlığı; özne, kültür, mantık, söz, bilgi, mekân, işaretler, cümleler, söz edimleri, dile getirilen ifadeler, önermeler, gramatikal açıdan salt cümle ötesi birim, sosyolojik olarak toplumsal pratik ve uzlaşmaya bağlı özgün öğelere bağlıdır (Elbirlik ve Karabulut, 2015: 47). Bu özellikler bağlamında düşünüldüğünde söylemin kendi içerisinde bütünlük gösterdiği anlaşılır. Söylemdeki bütünlük ileti açısından kişisel olduğu için örtülüdür.

Metindeki bütünlük ise metin elementleri (kahraman, zaman, mekân, konu vs.) açısından açıktır.

(4)

Söylem ve Metin Çözümleme 41 Söylem-metin ilişkisi, bir yandan dil-söz ilişkisidir. Dil evrensel, başka bir deyişle dil, söze göre daha genel bir durumu ifade ederken; söz ise dile göre daha özeldir. Saussure’ün deyişle dil toplumsal, söz ise bireyseldir (Saussure, 2014: 293). Söylem-metin ilişkisi de bu duruma benzemektedir. Metin, söylem-metin, dil-söz ilişki açısından değerlendirildiğinde metnin söyleme göre daha genel bir ifadeyi yansıttığı, söylemin ise daha özel olduğu anlaşılır. Dil-söz ilişkisinde, metnin dile; sözün ise söyleme eşit olduğu söylenebilir. Çünkü söylem, söz gibi bireyselliği; metin ise dil gibi daha genel bir durumu ifade eder.

Metin

Metin, birçok dil bilimci tarafından eski dönemlerden beri tartışılan ve farklı şekillerde açıklanan bir terimdir. Latince texture (dokumak, örmek) ve/veya textus (dokuma, örme) köklerinden türeyen metin, ilk dönemlerde özellikle yazılı ve sözlü ürünlerdeki bağlantılar için kullanılmıştır (Aktaş, 2009: 14). Marcus Cicero (MÖ 106-43) ile Marcus Quintilian (35-100) metin kavramını, metnin oluşturuluş biçimini, üslubunu dile getirmek için kullanmışlardır (Ayata Şenöz, 2005: 19). Orta çağda metin, kullanım alanını kutsal metinlere doğru genişleterek ikinci bir anlam kazanmıştır. Bu dönemde kutsal kitabın altın ve gümüş süslemeyle işlenmiş harfleri metin olarak nitelendirilmiştir; araştırmacılar da (kutsal) metinleri özellikle yapısal ve söz bilimsel özellikleri ile incelemiştir. Daha sonraları kutsal kitabı asıl yorumlarından ayırmak için, yalnızca kutsal kitabın kendisi metin olarak adlandırılmıştır (Ayata Şenöz, 2005: 19). Bu bağlamda, ilk dönemde yapılan kutsal kitabı yorumlama çalışmaları, ilk söylem çalışmaları olarak düşünülebilir. Orta çağdan sonra metin, dinî alandan dünyevi alana kaymış ve edebî eserin kendisi için kullanılmaya başlanmıştır. Ancak edebî metin, edebiyat eleştirisi veya geleneksel üslup çalışmalarının inceleme alanı olarak değil, yorum bilgisi ve dilbilgisi kapsamında yorumlamayı gerektiren göstergeler bütünü olarak görülmüştür. Yine de bu araştırmaları, söylem olarak kabul etmek o dönem için mümkündür. Dolayısıyla bu dönemdeki metinlerin yorumlanmasının söylemle ilgili olduğu söylenebilir.

Metin; yazma sembollerinin en küçük birimi olan harflerin, anlam birimlerini oluşturan sözcük, cümle ve paragrafların bütününe denir. Metin “bir yazıyı biçim, anlatım ve noktalama özellikleriyle oluşturan kelimelerin bütünü, tekst” (Türkçe Sözlük, 2011:

1667); “kendisini oluşturan söz öbeği ve cümle dizilerinin birbirine bağlanarak bir anlam bütünü oluşturdukları, belli bir amaçla üretilmiş, başı ve sonu kesin çizgilerle sınırlandırılmış, yazılı ve sözlü bir dil ürünü” (Karaağaç, 2013: 585); “belli bir bildirişim bağlamında bir ya da birden çok kişi tarafından sözlü ya da yazılı olarak üretilen bir dil dizgesi bütünü” (Günay, 2013: 45); “dilsel göstergelerin zamansal ve çizgisel bir sıra izleyerek oluşturdukları anlamlı bağlantılar” (Akt. Toklu, 2011: 127); “kendi içinde bağlantılı ve bütün olarak belirli bir iletişimsel işlev üstlenen sınırlı dilsel göstergeler dizisi” (Akt.: Yılmaz, 2011: 9), olarak tanımlanır. Metinler, “bilgi, duygu ve düşüncelerin yerleştirildiği yapılardır. Bu yapılarda bilgiler tesadüfen yer almaz. Tam tersine bilgilerin bir düzenlenmiş biçimi vardır. Yerleşme işlemi peş peşe sıralama şeklinde değil, mantıklı bir düzenleme ile gerçekleştirilir” (Güneş, 2014: 149). Metni oluşturan semboller bir bütündür. Bu bütünlük, hem anlam hem de biçim bütünlüğünü ifade etmektedir. Metnin kendi içerisinde anlam bütünlüğünü sağlaması söylem kavramıyla ilgilidir. Çünkü metnin teması ve metnin vermek istediği ileti, konunun söylemi içerinde gizlidir.

Metin cümlelerden oluşurken söylem ise cümlelerin kullanımından oluşur. Bunun yanı sıra metin, dilbilgisi uyumu olan cümlelerden; söylem ise uyuşma özelliğine sahip sözlerden oluşur. Metin cümlelerin, paragrafların uyumuyla; söylem ise cümle ve paragrafların iç tutarlığı ve anlamıyla ilgilenir. Metin fiziksel bir ürün olarak tanımlanmakta ve anlam, metinde aranmamaktadır. Söylem ise bir süreçtir ve okuyucunun metinle etkileşimi sonucunda anlam kazanır (Widdowson, 1973: 112-148).

(5)

Söylem ve metin kavramıyla ilişkili olan bütün bu özellikler incelendiğinde söylem ve metnin genel olarak farklı olduğu ifade edilmektedir. Bunun yanı sıra dilbilim alanının gelişmesiyle söylem ve metin çözümlemenin de farklı olduğu belirtilmiştir.

Söylem ve Metin Çözümleme

Bir metin; biçim, tema, daha sık kullanılan sözcük türleri, yazar merkezli, okur merkezli ya da metin merkezli gibi farklı şekillerde çözümlenebildiği gibi göstergebilim, derin yapı, düzey yapı vb. dilbilim disiplini ve kavramları bağlamında da çözümlenebilir. Metnin bir yöntemle veya bir açıdan çözümlenmesi, metnin dar bir çerçevede yorumlanmasına, anlamın yanlış anlaşılmasına, bunun sonucu olarak metinde ifade edilmek istenen olayın, durumun, iletinin aşırı veya eksik değerlendirilmesine neden olur.

Haris ve Hasan (1952/1964, 1968) metin çözümleme diye adlandırılan şeyin dilin parçacıklarının biçimsel unsuru olduğunu belirtirler. Metin çözümleme, bağlamlaştırmayla/ bağdaşıklıkla ilgiliyken söylem çözümleme ise sözdizimleri arasındaki anlamla ilgilidir. Söylem çözümlemede cümlelerin yazar niyetine göre keşfetme inceleme amacı vardır. Dil başıboş sözcük veya cümlelerden meydana gelmez. Sözcük ve cümleler bağlı olduğu dilin anlamına göre değer kazanır (Akt.: Widdowson, 1973: 112-139). Bütün bu özellikler bağlamında düşünüldüğünde söylem ve metin çözümlemenin birbirinden farklı olduğu anlaşılmaktadır. Söylem çözümleme, metni oluşturan cümlelerin ötesine geçmek, o cümlelerin arka planındaki yazarın amacını anlamaktır. Metin çözümleme ise metni oluşturan cümlelerin dilbilgisi şekillerini incelemektir. Bunun yanı sıra metin çözümlemede, kahraman, mekân, zaman, konu ve tema gibi unsurları/ elementleri belirlemek de vardır. Ancak söylem çözümlemede bu metin unsurlarının/ elementlerinin birbiriyle olan ilişkisi ve bu unsurların cümle içindeki işlevlerinin anlam unsuru bakımından çözümlemesi de yapılır.

Hymes (1962) söylem çözümlemesini, konuşma etnografyası olarak görmektedir.

Konuşmanın etnografyası, kişinin haklı olduğu, inandığı ve bu doğrultuda yaptığı konuşma örneği veya etkinliğidir (Akt.: Widdowson, 1973: 140). Söylem çözümleme bir ürünün/ metnin oluşma ve metnin oluşma amacının nedenini araştırmak, incelemek ve çözümlemektir.

Sözlü veya yazılı bir metni çözümlemek metin ve söylem çözümlemeyle ilgilidir. Sözlü veya yazılı metinden hareketle kahraman, mekân, zaman, konu ve tema gibi metin unsurlarının/ elementlerinin tespit edilmesi metin çözümlemenin sürecidir. Ancak cümlelerin zaman, mekân, kahraman ve konu gibi unsurlarla bağlantısının nedenini sözcük ve cümlelere bağlı olarak açıklamak ve buna göre metni değerlendirmek/

yorumlamak söylem çözümleme süreciyle ilgilidir.

Söylem, söz ve yazı karşıtlığını ortadan kaldıran bir kavramken metin ise söz ve yazıyı söylemle bütünleştiren bir kavramdır (Sözen, 2017: 31). Söylem, metni kendi bağlamıyla, başka bir deyişle bireyin toplumsal veya bireysel düşünme konumunu belirleyen söylemin üretim ve algılama koşullarıyla ilişkilendiren sözceler dizgesidir. Metin ve metinle ilgili bağlamın bir arada olması söylemi ortaya çıkarır (Günay, 2017: 41).

Söylemin, metnin kendisi sayılıp sayılamayacağıyla ilgili tartışmalar her dönem devam etmiştir. Metin ve söylemle ilgili iki temel yaklaşım vardır. Bunlardan birincisi söylemin, metnin özel hâli; ikincisi ise metnin söylemin birimi olmasıdır (Novruzova, 2012: 354). Bu bağlamda söylemin, metnin özel hâli ve metnin söylemin özel birimi olduğu düşünüldüğünde şiirin/ şiirlerin söylem olarak özgün bir nitelik taşıdığı düşünülebilir.

Çünkü şiirlerde yer verilen imgeye farklı anlamlar yüklenmektedir. Böyle bir durumun söz konusu olması, metnin söylem açısından zengin olmasıdır.

(6)

Söylem ve Metin Çözümleme 43 Foucault’ya göre (1993: 9-10) söylem tek başına değil, birlik hâlinde çözümlenmelidir (Akt.: Demir Güneş, 2013: 57). Foucault’un bu açıklamaları bağlamında düşünüldüğünde söylemin metnin yüzey yapısının bütünlüğünü temsil eden metnin unsuruyla/

elementleriyle ilgili olduğu söylenebilir.

Dil, kendi içerisinde farklı şekillerde ele alındığında onun farklı yapıya/ yapılara sahip olduğu görülür. Bu yapılar, bağdaşıklık ve anlam açısından önemlidir. Hiçbir öğe tek başına bir anlam taşımaz, her parça bir bütüne bağlıdır. Biçimlerin görev ve belirginliğini

“bütün” koşullandırır. Onun için de hem anlatım hem de içerik düzleminde tözler değil, biçimler egemendir (Vardar, 2001: 42-43). Dilin kendi içerisinde oluşturduğu yapılar, sözcükler, cümleler ve paragraflar ile anlam kazanır. Bunu sağlayan unsur ise söylemin ve metnin çözümlemesinde önemli rol oynayan sözcük ve cümlelerin anlam bağlantılarıdır.

Metni oluşturan bağdaşık, bir yönden metnin dış unsurlarını birbirine bağlarken diğer yönden de metnin içyapısını oluşturmaktadır. Metnin dış yapısının çözümlenmesi, metin çözümlemeye; metnin içyapısının çözümlenmesi ise söylem çözümlemesine bağlıdır.

Başka bir deyişle bağdaşıklığın dilbilgisi yapılarının çözümlenmesi metin çözümlemeye;

bağdaşıklığın içyapısına bağlı olarak farklı anlamlar kazanan sözcüklerin ve cümlelerin çözümlenmesi ise söylem çözümlemesine bağlıdır. “Metinsel bağdaşıklık, genel olarak doğal dillerin özel olarak da kullanılan dilin sunduğu olanaklarla sağlanır. Bağımlı veya bağımsız biçimbirimlerle yapılan gönderimler ve biçimsel-sözlüksel bağdaşıklık öğeleri, parçaların bir bütün olarak kurgulanmasında önemli görev üstlenir” (Börekçi, 2008: 110).

Bu açıklamalar bağlamında düşünüldüğünde bağdaşıklığın metnin biçimsel özellikleriyle, başka bir deyişle metinin yüzey yapısıyla ilgili olduğu söylenebilir. Bu, metnin yüzey yapılarını birbirine bağlayan bağdaşıklık ile metnin içyapısını oluşturan söylemin birbiriyle ilişkisidir. Dolayısıyla söylem ve metin çözümlemesinde metnin bağdaşıklık unsurunun göz önünde bulundurulması, o metnin hem söylem hem de metin çözümlemesinin doğru şekilde yapılmasını sağlayacaktır. Buna bağlı olarak şiir gibi yazınsal bir metni söylem ve metin çözümleme ilişkisi bağlamında yorumlamak/

değerlendirmek ve çözümlemek bu açıdan önemlidir.

Söylem ve metin çözümleme aşağıdaki şiir dizilerinden hareketle açıklanmaya çalışılmıştır.

“Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın, Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın, Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;

Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın” (Ümit Yaşar Oğuzcan).

Şiir, anlam ve yorum odaklı bir metindir. Bu metinlerle verilmek istenen ileti diğer metinlere göre daha örtülüdür. Örtülü anlama sahip olan şiirlerin/ metinlerin iletisini doğru anlamak ve anlaşılabilirliğini sağlamak söylemin bağlamını doğru çözümlemekle ilgilidir. Okuyucunun şiirin bu iletisini doğru, eksiksiz ve aşırıya kaçmadan çözümlemesi için şiirin/ metnin söyleminden hareket etmesi gerekir. Çünkü şiirin/ metnin sahip olduğu zaman ifadesi, sözcüklerin bağdaşıklık durumu ve sözcüklerin çağrıştırdığı anlam, o metnin söylem çerçevesini belirler. Buna bağlı olarak yazarın/ şairin söylem çerçevesi, şiirde/ metinde geçen temanın, iletinin sınırlarını belirler.

(7)

Şekil-1: Çözümlenen Şiirdeki Söylemsel Kod Belirleyicileri

Şekil-1’deki Kod 1 ve Kod 2 incelendiğinde Kod 1’de şairin genel anlamda okuyucuya seslendiği anlaşılır. Ancak Kod 2 incelendiğinde şairin “ben” öznesiyle “sen” nesnesine yani daha özel birine hitap ettiği anlaşılır. Başka bir değerlendirmeye göre “ben” öznesinin

“sen” nesnesini duygu olarak etkilediği görülür. Bu etkilemeyle/ seslenişle kast edilen kişi, hedefte olan tanıdık, “ben” öznesine/ nesnesine yakın biridir. “Ben” öznesinin/

nesnesinin “sen” nesnesine/ öznesine seslendiği bu şiirde/ metinde bir ileti söz konusudur. Bu ileti özeldir. Çünkü metindeki hâkim duygu kapalı bir söylemle ifade edilmiştir. Kapalı söylemde “ben, sen ve o” adılları çok geçer. Bu şiirde/ metinde anlam

“ben ve sen” adılları çerçevesinde oluşmuştur. “Ben ve sen” adılları etrafında oluşan bu anlam, mutsuz, yalnız bir insanın hâlini, duygusunu yansıtmaktadır. Bu duygu Kod 1’de herhangi bir okuyucunun duygusu; Kod 2’de ise “ben” öznesinin özel bir kişiye hissettiği duygudur. Bu özel kişinin/ sen nesnesinin kim olduğu metindeki söylemden anlaşılmamaktadır.

Şiirde/ metinde konuşucunun göndermede bulunduğu kod tam olarak açık değildir.

Çünkü “ben” öznesinin seslendiği “sen” nesnesinin; özelde sevdiği mi, çocuğu mu, annesi mi, kardeşi mi veya başka bir yakını mı olduğu belli değildir. Bu şiirin/ metnin söyleminde açık bir şekilde anlaşılan durum ise “ben” öznesinin seslendiği “sen”

nesnesinin “ben”i terk etmesidir. Bu terk edilişin nasıl olduğu belirsizdir. Bu belirsizlik

“kör kuyularda merdivensiz” ve “denizler ortasında yelkensiz”dir.

“Beni”…“bıraktın”/…“bıraktın”/ …“yıktın”…“inançlarımı”/ “Beni” “bensiz” “bıraktın;

“beni” “sensiz” “bıraktın” sözcüklerinin mutsuz, yalnızlık ve terk ediliş söylemini yansıttığı görülür. Bunun sebebi belli değildir. Çünkü şiirde/ metinde konuşucunun dilsel belirtisi olan birinci tekil kişi adılı “ben” ve “sen” öznesinin/ nesnesinin tam olarak kim olduğu şiirden/ metinden anlaşılmamaktadır. Dolayısıyla öznellik gösteren bu anlatım bir söylemdir. Bu söylemden anlaşılmaktadır ki şiirin/ metnin “ben” öznesi hayattadır, ama bu özne artık çaresiz, umutsuz ve yalnızdır. Çünkü “ben”in seslediği

“sen” nesnesi “ben”i hayal kırıklığına uğratmıştır. Şiir/ metin açısından bu hayal kırıklığı,

“ben” ve “sen”in birbirlerinden ayrılması, uzaklaşması anlamında olabileceği gibi “sen”

nesnesinin ölmüş, vefat etmiş olabileceği ve “ben”in bundan büyük bir acı, mutsuzluk, yalnızlık duyduğu da söylenebilir. Çünkü şiirdeki/ metindeki “ben”, “sen”sizdir. Başka bir deyişle “sen” nesnesi, “ben” öznesini yalnız, huzursuz bırakarak “ben”e göre, “ben”i

“bensiz” ve “sensiz” “bırak”mıştır. “Ben” öznesinin “bensiz bırak”ılması söylemi, “ben”in,

“sen” nesnesinin terk edilişinden sonra şuurunu kaybetmesiyle ilgilidir. Çünkü insan şuuru/ zihni ile varlığını tanımakta ve bir “ben” olarak özünü bilmektedir. Bu şuurun

Konuşucu Alıcı

kuyular da merdiv ensiz bıraktın , //

Denizle r ortasınd a bak yelkens iz bıraktın , //

Öylesin e yıktın ki bütün inançlar ımı; //

Beni bensiz bıraktın

; beni sensiz bıraktın . cı

Şair Okuyucu

İleti 1

KOD 1 (SÖYLEM 1) KOD 2 (SÖYLEM 2)

Konuşucu Alıcı

Ben/Kendisi Sen/Seslendiği Kişi İleti 2

(8)

Söylem ve Metin Çözümleme 45 kaybolması, metinde “beni bensiz bıraktın” söylemi şeklinde ifade edilmiştir. “Ben”in

“bensiz” kalması, şuursuzluktur. Şuursuzluk ise kişinin “bensiz”/ özsüz kalmasıdır.

“Söylemi anlaşılabilir kılan anlatım/ ifade ve beyanların nerede, ne zaman ve nasıl ortaya çıktıkları”dır (Sözen, 2017: 10). Şiir/ metin zaman söylemi açısından incelendiğinde şiirde/ metinde “dili geçmiş zaman”, yani “görülen geçmiş zamanın” kullanıldığı görülür.

“Dili geçmiş zamanlar konuşan kişinin varlığını sergileyerek sözcelem anına göndermede bulunur. Böylece olaylar güncelliğini yitirmiş olmaz” (Kıran ve Kıran, 2010: 193). Bu özellikler bağlamında düşünüldüğünde şiirde “bıraktın” sözcüğünün dört, “yıktın”

sözcüğünün ise bir kez geçtiği görülür. Bu sözcüklerin zaman ifadesi bildirmesi “ben”

öznesinin var olduğunu ve hayatta olan “ben”in geçmişe ait bir duruma göndermede bulunduğu anlaşılır.

Şiirde/ metinde geçen “kör kuyu”nun “merdivensiz”, “denizler ortasında” “yelkensiz”,

“bütün” “inançları”nın “yık”ılmış, “beni”n “bensiz”, “beni”n “sensiz” gibi ifadeler, metnin huzursuz, mutlu olmayan, yalnız ve “ben”in terk edilişini anlatan bir “özne” söylemine sahip olduğu anlaşılır. Bunun yanı sıra şiirde/ metinde “ben” öznesi, “sen” nesnesine bir çağrıda bulunmuştur. Bu çağrı “ben” öznesine göre hüzünlü bir çağrıdır. “Sen” nesnesi ise bu çağrıdan ya haberdar ya da haberdar değildir. Şiirin/ metnin oluşturduğu bu öznellik söylemle ilgilidir. Söylem zihinsel bir durumdur. Bu şiirin/ metnin zihinsel bir özellik gösterdiği şiirde/ metinde geçen sözcüklerin bağlam söyleminden anlaşılmaktadır.

Söylem çözümlemesi, eylemlerin eylemine, durumların durumuna, ilişkin olarak gerçekleştirilen bağlamsal açıklamalardır (Sözen, 2017: 13). Dolayısıyla bu şiire /metne yapılan değerlendirmeler/ yorumlamalar metnin/ şiirin eylemsel boyutuna ve bağlamsal/

bağdaşıklık durumuna göre yapılmıştır. Şiirin eylemsel boyutunu ve bağlamsal durumunu göz ardı edip şiiri bu şekilde çözümlemek “yorumlama” boyutuna girer.

Yorumlama; “eleştirel bir sınava ait düşünceye boyun eğmek ya da bir açıdan düşünceyi düşünmek demektir” (Günay, 2013: 157).

Şiir/ metin yorumlama açısından incelendiğinde şiirin/ metnin bu bakımdan zengin olduğu anlaşılmaktadır. Şairi bu kadar çaresiz ve karamsar bir ruh içerisinde olmasının nedeni tam olarak anlaşılmamaktadır. Ancak şairi olumsuz etkilen bir “sen”in olduğu metinden hareketle fark edilebilmektedir. Dolayısıyla bu gibi şiirleri/ metinleri

“yorumlama” kavramıyla açıklamak okuyucunun şiire/ metne farklı yaklaşmasını sağlayacaktır.

Bu şiirin/ metnin “söylem durumu” şekilde gösterilecek olunursa aşağıdaki gibi bir şema ortaya çıkar:

(9)

Şekil-2: Çözümlenen Şiirdeki Söylemsel Etmenler

Şekil-2, söylem açısından incelediğinde söylemi oluşturan unsurların, yazarın/ şairin sözcüğe kattığı anlam, dil bilgisi, zaman ifadesi olduğu anlaşır. Bunun yanı sıra söylem kavramında olayın/ anlamın, dilbilgisini, sözcüklerin metin içerisindeki anlamının ve bu sözcüklerin söylem içerisindeki anlamın dilbilgisini şekillendirdiği görülür. Aynı zamanda söylem cümlesinin söylem içerisindeki anlama ve bu anlamın da yine dilbilgisine, dilbilgisinin de söyleme göre şekillendiği anlaşılır. Burada şiirin/ metnin iletisi üzerinde etkili olan unsur dış ve iç bağdaşıklıktır. Bu şiirin/ metnin söylem ve metin çözümlemesiyle ilgilidir.

Genel anlamda “merdiven” sözcüğü basamaklı araç anlamındadır. Bu araç, yukarı çıkmak veya aşağı inmek için kullanılır. Ancak şiirde/ metinde “kör kuyularda”,

“merdivensiz” “bırak”ılmak söylemiyle çaresiz bir duruma imada bulunulmuştur. Çünkü

“kör kuyularda merdivensiz bırak”ılmak, yalnız ve çaresiz söylemini çağrıştırmaktadır.

Yine genel anlamında deniz maviliği, ferahlığı çağrıştırmaktadır. Ancak bu şiirin /metnin bağlamı içerisinde geçen “deniz ortasında yelkensiz bırak”ılmak, tek başına yalnız kalma, çaresiz bir şekilde ölüme terk edilmedir.

İnanç, bir insanda var olan herhangi bir varlığa, duruma duyulan his veya “…doğru olduğuna inanan kişinin psikolojik durumu ya da zihin hali”dir (Cevizli, 2017: 236). Bu his kişi için güven, umut, huzur, sevgi ve samimiyettir. Ancak şiirde/ metinde geçen;

“öylesine yıktın ki bütün inançlarımı” söylemi, şairin, kendisine inancının tükendiğini ve bittiğini ima eder. Hatta bu dize, dilbilgisi ve sözcük bağlamı içerisinde incelendiğinde

“bütün inançlarımı” söylemi şairde (söylem sahibinin) hiçbir olumlu hissin kalmadığını gösterir. Çünkü, “bütün” sözcüğü her şeyi temsil eder ve “inançlarımı” sözcüğündeki “-

Olay/Anlam Terk edilme, bunun sonucu olarak yalnız, kimsesiz, çaresiz ve şuursuz hissetme hâli.

Söylemin Cümle Şekli

“Sen” nesnesi, “ben” öznesini kör kuyularda merdivensiz, denizler ortasında yelkensiz bırakarak

“ben”in bütün inançlarını yıkıp “ben”i özsüz ve “ben”i

“sen”siz/nesnesiz bırakmıştır.

Söylem Durumu

Kör kuyularda merdivensiz, denizler ortasında yelkensiz, bütün inancının yıkılması,

“ben”in “sen”siz bırakılması söylem durumunu gösterir.

Söylemde Etkili Olan Dilbilgisi Örneği

“Bırak-tı-n” fiili dört, “yık-tı-n” fiili bir kez kullanılmıştır. “Ben” adılı da dört kez kullanılmıştır. Şiirde“bıraktın” ve “yıktın”

sözcüğündeki “-n” ikinci tekil iyelik eki, toplam beş kez geçmektedir. Bu, “sen” varlığına/

nesnesine işarettir. Ayrıca metinde en çok

“ben” ve “bıraktın” sözcüğü geçer.

(10)

Söylem ve Metin Çözümleme 47 lar” eki yine çoğul durumu ifade etmek için kullanılır. Bu yüzden “-lar” eki, “inanç”

sözcüğüne çoğul anlam katarak söylem oluşturucunun/ şairin bütün hislerini kastettiği anlaşılır. Şiirin /metnin “beni bensiz bıraktın, beni sensiz bıraktın” son söylemi, dilbilgisel açıdan incelendiğinde “beni bensiz bıraktın” söylemi mantıklı değildir. Ancak bu söylem şiir/ metin bağlamı içerisinde değerlendirildiğinde “ben”in bensiz bırak”ılması, kişinin şuursuz hâle gelmesi/ getirilmesi, artık düşünememesi anlamında kullanıldığı anlaşılır. Ayrıca bu dizenin/ cümlenin dilbilgisel olarak “ben sensiz kaldım” şeklinde kullanılması gerekirken “beni sensiz bıraktın” söyleminin tercih edilmesi, terk edilen

“ben” öznesi, “nesne” konumuna düşürülerek “sen” nesnesi ise özne durumuna getirilmiştir. Başka bir deyişle “ben” öznesinin içinde bulunduğu bu hâli “ben”e yaşatan kişinin “sen” nesnesi olduğu anlaşılır. Şiirde/ metinde geçen “beni sensiz bıraktın” son söylemindeki “sen” anlam olarak özne konumuna dönüşmüştür. Bununla birlikte anlam olarak özne konumuna gelen “sen” nesnesi, “ben”i “sensiz” “bırak”mıştır. Anlam olarak

“beni” bırakının “sen” olduğu anlaşılmaktadır.

Sonuç

Her metin bir amaç çerçevesinde oluşur ve belli bir söyleme sahiptir. Yazarın metinde kastettiklerini doğru ve açık bir şekilde anlamak kolay değildir. Çünkü her yazar ve şairin zihin dünyası farklıdır. Bu farklılık metinlerin çeşitli söylemlerden oluşmasıyla ilgilidir.

Söylem çözümleme ve metin çözümleme ilişkisinin açıklandığı bu çalışma, söylem ve metnin çözümleme ilişkisinin farkı belirtilmiştir. “Beni Kör Kuyularda” şiirinin bu açıdan örneklem olarak verildiği bu çalışmada, söylemin kişiden kişiye değiştiği ve söylemin kişiden kişiye anlam kazanabileceği görülmüştür. Metnin ise söyleme göre daha genel olduğu anlaşılmıştır. Örneğin, metinde/ şiirde yalnızlık, mutsuz olma hâli, terk ediliş genel olarak anlaşılmaktadır. Ancak metinde/ şiirde bu durumun nereden veya metnin/

şiirin “ben”ini oluşturan öznenin niçin bu hâl içerisinde olduğu anlaşılmamaktadır.

Metinde/ şiirde öznel olarak beliren bu hâlin açık bir şekilde ifade edilmesi için, metnin yazar merkezli bakış açısıyla incelenmesi gerekir. Bu şiir de çalışmada söylem kavramına ve metin çözümleme ilişkisine örnek verilerek açıklanmıştır. Bu şiir yazar merkezli bakış açısıyla incelendiğinde metnin/ şiirin yazar/ şair tarafından başka bir amaçla yazıldığı yorumu yapılabilir. Ancak çalışmada, bu durum göz ardı edilip metin/ şiir söylem çözümlemesi bağlamında incelenmiş ve buna göre değerlendirmede bulunulmuştur.

Sonuç olarak şiir/ metin çözümlemelerinde sözcüklerin, cümlelerin/ dize gruplarının göz önüne alınarak söylem çözümlenmesinin yapılması, şiirdeki/ metindeki anlatılanların doğru anlaşılmasını sağlayacaktır.

KAYNAKÇA

Abal, S. (2016). Receptive and Productive Knowledge of Discourse Markers: A Case Study of Elt Prospective Teachers. (Master of Art Thesis). Ankara: Gazı Universitesy Institute of Educational Sciences.

Aktaş, Ş. (2009). Şiir Tahlili, Teori-Uygulama. Ankara: Akçağ Yayınları.

Ayata Şenöz, C. (2005). Dilbilim: Metindilbilim ve Türkçe. İstanbul: Multilingual Yayınları.

Börekçi, M. (2008). Atatürk’ün Nutuk’unda Söz Dizimi ve Üslûp Özellikleri. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. S. 1/5, s. 105-125.

Cevizli, A. (2017). Felsefe Sözlüğü. (6. baskı), İstanbul: Say Yayınları.

Demir Güneş, C. (2013). Michel Foucault’da Söylem ve İktidar. Kaygı Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi. S.21/21, s. 55-69.

Elbirlik, T. Karabulut, F. (2015). Söylem Kuramları: Bir Sınıflandırma Çalışması. Dil Araştırmaları, S. 17, s. 31-50.

Günay, V. D. (2013). Metin Bilgisi (Hem Metin Çözümleme Hem de Yaratıcı Yazma).

İstanbul: Papatya Yayınevi.

Günay, V. D. (2017). Söylem Çözümlemesi. İstanbul: Papatya Yayınevi.

(11)

Güneş, F. (2014). Türkçe Öğretimi (Yaklaşımlar ve Modeller). Ankara: Pegem Akademi.

Karaağaç, G. (2013). Dil Bilimleri Terimleri Sözlüğü. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Kıran, Z. ve Kıran/Eziler, A. (2010). Dilbilime Giriş. Ankara: Seçkin Yayıncılık.

Kocaman, A., Ruhi, Ş., Zeyrek, D., Doltaş, D., Bengi-Öner, I. ve Doğan, G. (1996). Söylem Üzerine. Ankara: Hitit Yayınevi.

Novruzova, N. S. K. (2012). Farklı Ekollerde Metin, Söylem ve Hipermetin Kavramları.

İDİL, S. 1/5, s. 350-360.

Oğuzcan, Ü. Y. (?). Beni Kör Kuyularda. (Erişim Tarihi: 06.01.2018, http://www.siir- defteri.com/sairler/turk-sairler/Umit-Yasar-Oguzcan/Beni-Kor-Kuyularda/138- 55.aspx).

Özdemir, E. (1990). Örnekli Açıklamalı Edebiyat Bilgileri Sözlüğü. İstanbul: Remzi Kitapevi.

Saussure F. (2014). Genel Dilbilim Yazıları. (Çev.) Savaş Kılıç. İstanbul: İthaki Yayınları.

Sözen, E. (2017). Söylem (Belirsizlik, Mübadele, Bilgi/ Güç ve Refleksivite). İstanbul:

Profil Kitap Yayıncılık (İnkılap Kitapevi Baskı Tesisleri).

Toklu, M. O. (2011). Dilbilime Giriş. Ankara: Akçağ Yayınları.

TDK, (2011). Türkçe Sözlük. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.

Yılmaz, H. (2011). Metin ve iletişim. Konya: Çizgi Kitapevi Yayınları.

Vandıjk, T. (1977). Text and Context/ Explorations in the Semantics and Pragmatics of Discourse (Pdf). New York: Longman Singapore Publishers.

Vardar, V. (2001). Dilbilim Yazıları. İstanbul: Multilingual Yayınları.

Widdowson, H. G. (1973). An Applied Linguistic Approach to Discourse Analysis. (Erişim Tarihi: 06.01.2018, https://www.era.lib.ed.ac.uk/handle/1842/17734).

Referanslar

Benzer Belgeler

Konuşma Motivasyonu Ölçeği ile Türkçeyi ikinci dil olarak öğrenenlerin konuşmaya karşı motivasyon düzeylerini saptayabilmek ve konuşmanın bilişsel

Peygamber, mesajını daha etkili ve çarpıcı bir şekilde muhataplarına aktarmak amacı ile zaman zaman teşbih ve mecaz gibi ifade üslupları vasıtasıyla soyut

Cümlede nesne konumundaki dil birliğinin sırf kelime veya ekine bakılarak belirtili veya belirtisiz nesne olarak ayrımlanması; iyelik grubu tespit edilmeden

Katılımcıların bölümlerine göre çocuk kavramına ilişkin oluşturdukları metaforların kategorilere göre dağılımı incelendiğinde, Spor Bilimleri

Katılımcılara 6 hafta söylem ve metin analizi ile ilgili kuramlar anlatıldıktan sonra Hayvan Çiftliği ile ilgili iki alt sorudan oluşan tek bir soru sorularak

Veriler, belirlediğimiz tasnife uygun olarak bireysel, geleneksel (toplumsal, milli), evrensel (ekonomik, siyasi, estetik, bilimsel) ve dini değerler temalarına göre

Yusuf Has Hacip metin içerisinde kuzgun tüyü gibi kara, mina rengi gibi (açık mavi), kuğu gibi ak, sungur gibi alaca benzetmeleri ile renkleri doğadaki nesneler

Specifically, we draw from systems theory to articulate why and when multilevel motivation processes occurring at the salesperson and team levels increase goal-directed