• Sonuç bulunamadı

Dünyada bugün 852 milyon aç insan var. Her y

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dünyada bugün 852 milyon aç insan var. Her y"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Dünyada bugün 852 milyon aç insan var. Her yıl 6 milyon çocuk açlıktan ve önlenebilir hastalıklardan ölüyor.

Teknolojik ve bilimsel gelişmeler göz önüne alındığında sorunun, gıda yetersizliğinden değil, bölüşüm ilişkilerindeki bozukluktan ve dengesizlikten kaynaklandığı görülmektedir.

Yıllık dünya buğday üretimi yaklaşık 627 milyon ton, mısır üretimi 721 milyon ton, pirinç üretimi ise 606 milyon tondur.(FAO, 2004 verileri) Bu temel gıda maddelerinin kabaca toplamı 1.954 milyon olmaktadır. Dünya nüfusunu 6,5 milyar aldığımızda kişi başına yılda 0,30 ton (300 kg), 7 milyar alındığında ise, 0,27 ton (270 kg) yalnızca tahıl türü gıda düşer. (Tohumluk olarak ayrılan miktar çok olumsuz bir etki yaratmaz.) Kaldı ki bu ortalama miktar, görüldüğü gibi, tamamen birebir dağılım varsayımının sonucudur. Geliştirilebilecek diğer yöntemleri içermemektedir. "Küresel olarak tarımsal üretime bakıldığında yeterli gıdanın varlığından söz etmek mümkündür. Ancak, bu gıdalar bölgeler arasında dengeli dağılmamaktadır. Bu dengesiz dağılım özellikle yüksek nüfuslu Asya ve Afrika ülkelerini (hatta bazı Latin Amerika ülkelerini GG) giderek artan tehlike altında bırakmaktadır."(Dölekoğlu, 2004:160) Ayrıca bu ülkelerin ekonomi politikalarının uluslararası finans kuruluşlarının kontrolü ve yönlendirmesi altında bulunması da, söz konusu, felaket boyutundaki olumsuzluğun temel nedenlerindendir.

Dünyadaki açlık ve yetersiz beslenme sorunuyla ilgili olarak 185 ülke ve Avrupa Birliği'nden temsilcilerin katılımıyla 1996 yılında Roma'da Dünya Gıda Zirvesi yapılmış, zirve sonunda Dünya Gıda Güvencesi Roma Deklarasyonu ve Dünya Gıda Zirvesi Eylem Planı kabul edilmiştir.

1996 Dünya Gıda Zirvesi'nde dünyadaki aç insan sayısını 2015 yılında yarıya indirme gibi önemli bir karar alınmışsa da (FAO, 1996) yapılanlar, açlık sorununun gelişmiş ekonomilerin öncelikleri arasında yer almaması nedeniyle yetersiz kalmıştır. 2002 yılında gene Roma'da bir Dünya Gıda Zirvesi daha yapılmış, burada da aynı amaçla, bir türlü gerçekleşemeyen kararlar alınmıştır.

Yukarıda anılan zirvede gıda güvenliği; "bir ailedeki tüm bireylerin, fiziksel, sosyal ve ekonomik olarak yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşabildiği ve bu konumunu koruduğu durum" olarak tanımlanmıştır. Bir diğer kaynakta da gıda güvenliği için "her insanın sağlıklı yaşayabilmesi ve faaliyetlerini sürdürebilmesi için her zaman yeterli ve dengeli gıdaya erişme hakkıdır" tanımına yer veriliyor. Buna göre gıda güvencesinin temel dayanağı gıdanın bulunabilirliği ve elde edilmesi, diğer bir deyişle satın alınabilirliğidir (Dölekoğlu, 2004:160)

Gıda güvenliğinin bir diğer boyutu da gıda sektöründeki uluslararası tekelleşme eğilimlerinin yarattığı sonuçlarla ilgilidir. Günümüzde gıda tekellerinin kar maksimizasyonu amaçlı piyasasal ve teknolojik operasyonları, genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO), kendini imha eden (intihar olarak da biliniyor) tohumlar, hayvan kemiğinden yapılan yemlerin hayvanlara yedirilmesi (bir tür yamyamlık) ile ortaya çıkan deli dana hastalığı, ülkelerin üretmeleri yerine dışardan satın almaları yönünde telkinler biçiminde somutlaşıyor. Doğal süreçlere bu tür müdahalelerin insan sağlığı üzerinde ne tür etkiler yarattığı bir türlü açıklık kazanamamaktadır! Üretimden çekilen ülkelerin nesiller boyu üretim yeteneklerini de, dolayısıyla beslenme olanaklarını da yitirecekleri, pek de üzerinde durulmayan bir gerçektir. Türkiye'de gıda güvenliği sorununda koşullar ne yazık ki çok olumsuzdur. Üretici, tüketici ve diğer kesimler

yönünden gerekli hak bilincini oluşturup benimsetmek hala gündemdeki en temel konulardandır. Kural toplumu niteliklerini kazanma yolunda yeterli gelişme sağlanamamaktadır. Pazar yerlerinde açıkta her tür yiyecek satılmakta-alınmakta, lokantalarda ve diğer işletmelerde son derece tıbbi ve sağlığa uygunluk yönünden sakıncalar taşıyan koşullarda üretim yapılmaktadır. Özellikle son yirmi beş yıllık süreç içinde yaşanan ekonomik krizlerin de etkisiyle halkın gıda alışkanlıklarında tahıl oranı daha da artmıştır. Sözgelimi yıllara göre makarna tüketimi (makarna üretiminin düştüğü yıllarda da) sürekli bir artış göstermiştir. (Anaç, 2004:43) Bu durum da bir tür beslenme bozukluğu, gıda güvenliği sorunu sayılabilir.

Türkiye'de gıda alanında yaklaşık 30.000 işletme varken, bu sayının ancak 2.000 kadarı gıda güvenliği ölçütlerine uygundur. Var olan işletmelerin büyük bölümü yeterli üretim, teknoloji, verimlilik, kalite, personel ve rekabet gücünden yoksundur.

Türkiye'de özellikle son yıllarda bir dizi önlem çalışması gerçekleştirilmiş, büyük ölçüde birikim ve belge oluşmuştur. "Ulusal Gıda ve Beslenme Stratejisi çalışma Grubu Raporu", "560 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve

(2)

Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararname", "5179 sayılı Gıdaların Üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun", "Ulusal Tarımsal Kalkınma Stratejisi-Hedef 2010", "Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları 2003-2023 Strateji Belgesi", "Türkiye Ulusal Sağlık Programı", "4703 Sayılı, Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun (çerçeve Kanunu)", "Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği", "Gıda Güvenliği Eylem Planı" sürece ilişkin belgelerden bazılarıdır.

Yukarıda bir bölümüne değinilmeye çalışılan ulusal belgeler, planlara, politikalara dönüştürülmek ve uygulanmak içindir. Söz konusu belgeler kâğıt üstünde kalmamalıdır. Halkımızın, üreticilerin ve denetimle yükümlü kamu otoritelerinin ortak bir bilinçlenme sürecinden geçmesi; halk sağlığı için gerekli önlemlerin alınması, düzenlemelerin yapılması, kuralların kararlılıkla yaşama geçirilmesi zorunluluktur.

Günay GÜNER / Araştırmacı-Yazar

Referanslar

Benzer Belgeler

Madde 18/A- Bu kanuna uymayanlara uygulanacak cezai hükümler aşağıda belirtilmiştir. a) 4 üncü maddede yer alan çalışma izni alınmadan gıda maddeleri üreten

işyerlerinde (a) bendinin üçüncü fıkrasında belirtilen meslek gruplarına mensup kişiler azami 5 işyerinde sorumlu yönetici olarak istihdam edilebilir. c) (a) bendi

e) Kendi görev alanına giren konularda idarî yargı mercilerinde Bakanlığı temsil etmek, f) Kanunlarda gösterilen ve Bakanlıkça verilen benzeri görevleri yapmak. ÜÇÜNCÜ

Madde 32- Avrupa Birliği ve uluslararası kuruluşların kaynaklarından 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan idarelere

Bu madde kapsamında yapılan her ölçekteki plan ve imar planlarında 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 17 nci maddesinin (a) bendinin ikinci ve

MADDE 42 – 2863 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (a) fıkrasının birinci paragrafında yer alan “etkileĢim çevresine iliĢkin” ibaresi “etkileĢim-geçiĢ sahası”

a) Milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları ve sulak alanların ayrılması, korunması, planlanması, düzenlenmesi, geliştirilmesi,

MADDE 35 – 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “20 kiĢiyi” ibaresi “30