• Sonuç bulunamadı

EĞİTİMİN KÜLTÜREL TEMELLERİ ANABİLİM DALI EĞİTİMİN SOSYAL VE TARİHİ TEMELLERİ PROGRAMI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "EĞİTİMİN KÜLTÜREL TEMELLERİ ANABİLİM DALI EĞİTİMİN SOSYAL VE TARİHİ TEMELLERİ PROGRAMI "

Copied!
166
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EĞİTİMİN KÜLTÜREL TEMELLERİ ANABİLİM DALI EĞİTİMİN SOSYAL VE TARİHİ TEMELLERİ PROGRAMI

ORTAOKUL ÖĞRENCİLERİNİN VATANDAŞLIK ALGILARININ BAZI SOSYOLOJİK DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ

DOKTORA TEZİ

ENVER DURUALP

Ankara, Temmuz, 2016

(2)

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

EĞİTİMİN KÜLTÜREL TEMELLERİ ANABİLİM DALI EĞİTİMİN SOSYAL VE TARİHİ TEMELLERİ PROGRAMI

ORTAOKUL ÖĞRENCİLERİNİN VATANDAŞLIK ALGILARININ BAZI SOSYOLOJİK DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ

DOKTORA TEZİ

ENVER DURUALP

PROF. DR. İSMAİL DOĞAN

Ankara, Temmuz, 2016

(3)
(4)

TEZ BİLDİRİMİ

Tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada bana ait olmayan her türlü ifade ve bilginin kaynağına eksiksiz atıf yapıldığını bildiririm.

Enver DURUALP

(5)

ÖZET

ORTAOKUL ÖĞRENCİLERİNİN VATANDAŞLIK ALGILARININ BAZI SOSYOLOJİK DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ

Durualp, Enver

Doktora, Eğitimin Kültürel Temelleri Anabilim Dalı Tez Danışmanı: Prof. Dr. İsmail Doğan

Temmuz 2016, 151 sayfa

Bu araştırmada, sekizinci sınıfa devam eden öğrencilerin vatandaşlık algısının cinsiyet, doğum sırası, kardeş sayısı, akademik başarı, öğrenim gördüğü okulların sosyoekonomik düzeyi, anne-baba öğrenim ve çalışma durumu, aile tipi ve aile gelir durumuna göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğinin incelenmesi amaçlanmıştır.

Araştırmanın evrenini, 2013-2014 öğrenim yılında Çankırı il merkezinde bulunan ortaokullarda öğrenim gören sekizinci sınıf öğrencileri oluşturmuştur. Araştırma tabakalı örnekleme yoluyla seçilen 10 ortaokulda gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya dâhil edilen ortaokullar sosyoekonomik düzeye göre alt, orta ve yüksek olarak belirlenmiştir.

Araştırmaya 493 kız 470 erkek olmak üzere toplam 963 öğrenci alınmıştır. Araştırmada öğrenciler ve aileleri hakkındaki demografik bilgileri toplamak amacıyla Aile Bilgi Formu kullanılmıştır. Araştırmanın nicel verileri, geliştirilen Vatandaşlık Algısı Ölçeği ile toplanmıştır. Ölçeğin kapsam geçerliği için hazırlanan ön deneme formu alandaki uzmanlara gönderilmiş ve uzmanlardan gelen görüşler doğrultusunda gerekli düzenlemeler yapılarak 45 maddelik ön deneme formu oluşturulmuştur. Oluşturulan form 349 kız 323 erkek olmak üzere toplam 672 sekizinci sınıf öğrencisine uygulanmıştır.

Yapılan Açımlayıcı Faktör Analizi sonucunda ölçeğin “demokratik vatandaşlık” ve

“geleneksel vatandaşlık” olmak üzere iki faktörde toplandığı ve 38 maddeden oluştuğu görülmüştür. Güvenirlik analizleri sonucunda ölçeğin toplamı için elde edilen iç tutarlılık katsayısının (Cronbach α) 0.80 olduğu belirlenmiştir. Sonuçta Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin sekizinci sınıftaki öğrencilerin vatandaşlık algılarını değerlendirmede geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin vatandaşlık algılarının bazı değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediğinin belirlenmesinde tek yönlü varyans analizi (One-way ANOVA) ve ilişkisiz örneklemler t-testi (Independent Samples t Test) kullanılmıştır. Yapılan analizler sonucunda; kızların, yüksek sosyoekonomik düzeydeki

(6)

okullarda öğrenim görenlerin, son çocukların, anne ve babası yükseköğrenim düzeyine sahip olanların, babası çalışanların, çekirdek aileye sahip öğrencilerin, aile gelir durumu asgari ücret üstünde olanların ve akademik başarısı çok iyi öğrencilerin vatandaşlık algısının anlamlı düzeyde yüksek olduğu saptanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Vatandaşlık Algısı, Vatandaşlık Algısı Ölçeği, Demokratik Vatandaşlık, Geleneksel Vatandaşlık, Sekizinci Sınıf Öğrencisi

(7)

SUMMARY

INVESTIGATION OF CITIZENSHIP PERCEPTION OF MIDDLE SCHOOL STUDENTS FROM THE POINT OF SOME SOCIOLOGICAL VARIABLES

Durualp, Enver

PhD, Cultural Foundation of Education Advisor: Prof. Dr. İsmail DOĞAN

July 2016, 151 pages

The purpose of this study is to investigate if the citizenship perception of the eighth grade students showes significiant difference according to sex, birth order, number of siblings, academic succes, socio-economical status of the school, parents educational background, type of family and the level of income, or not. The research sample was composed of eighth grade students who studies at the secondary schools in the Çankırı city centre at 2013-2014 school year. Study conducted at 10 secondary school that was choosen by stratified sampling method and the schools were divided in to three groups according to their socio-economical status as high, middle and low. The study includes 493 female, 470 male, totaly 963 students. Family information form was used to gather demographic information about the students and their families. Quantitative data of the study was gathered by using citizenship perseption survey which was developped by the researcher. Pre-trial form that was prepared for the extent validity of the survey was sent to the specialist and some arrangements was made according to the specialists opinion, a pretesting form which was composed of 45 item was created and applied to 349 female, 323 male, totally 672 students. As a result of the exploratory factor analysis it was seen that the survay includes 38 items and was concentrated on two factors including

“democratic citizenship” and “conventional citizenship”. According to the reliability analysis, coefficient of consistence (cronbach α) value was found to be 0.80. Eventually it was determined that the citizenship perception survey is valid and reliable in evaluating the citizenship perception of eighth grade students. To determine if the citizenship perseption of students showes differences according to some variables or not, statistical analyses were performed using One-way ANOVA factorial analysis of variance and independent samples t-test. According to the results of the analysis, citizenship perception

(8)

of females, students who studies at schools that have high socio-economical status, who is succesful academicly, whoes family has high educational status, who has working father, who has elementary family, whoes family makes minimum wages or more ,who is the last child of the families is significiantly higer than the others.

Key Words: Perception of Citizenship, Citizenship Perception Survey, Democratic Citizenship, Conventional Citizenship, Eighth Grade Student.

(9)

ÖNSÖZ

Bu araştırmada, sekizinci sınıfa devam eden öğrencilerin vatandaşlık algısının bazı sosyolojik değişkenler açısından değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bununla birlikte öğrencilerin vatandaşlık algısını belirlemeye yönelik bir ölçeğin geliştirilmesine karar verilmiştir. Küreselleşme sürecinin özellikle siyasi alanda oluşturduğu değişimlere bağlı olarak evrensel değerlerin öne çıkması nedeniyle vatandaşlık yalnızca bir kısım insanlara verilen bir ayrıcalık olmaktan çıkmıştır. Bu süreçte vatandaşlık, ulus ötesi bir nitelik kazanarak geleneksel boyutunun dışında demokratik vatandaşlık, çokkültürlü vatandaşlık, aktif vatandaşlık, sosyal vatandaşlık ve Avrupa Birliği vatandaşlığı gibi yeni kiplerle telaffuz edilir hale gelmiştir. Bu bağlamda sekizinci sınıf öğrencilerinin vatandaşlık algısının bazı sosyolojik değişkenlere bağlı olarak hangi yönde seyrettiği merak edilmiştir. Öncelikle bu konudaki çalışmalarımı yönlendiren, bilgi ve önerileri ile ufkumu açan, en güzel günümde beni onurlandıran, akademik anlamda yetişmem için yardımlarını hiçbir zaman esirgemeyen danışman hocam Prof. Dr. İsmail DOĞAN’a teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca tezimin materyal ve yöntem kısmında yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. R. Nükhet DEMİRTAŞLI’ya teşekkür ederim.

En güzel ve özel anlarımda verdiği destek ile her zaman yanımda olan değerli büyüğüm Prof. Dr. Mehmet KIYAN’a, canım ablam Doç. Dr. Ender DURUALP’e, beni bugünlere getiren canım anneme ve canım babama, evlendiğimiz günden bu yana ilgisini ve desteğini hiç esirgemeyen canım eşim Dt. Seda DURUALP’e en içten duygularımla teşekkür ederim.

Enver DURUALP Ankara, Temmuz 2016

(10)

İÇİNDEKİLER

ONAY ... ii

BİLDİRİM ... iii

ÖZET ... iv

SUMMARY ... vi

ÖNSÖZ ... viii

İÇİNDEKİLER ... ix

ÇİZELGELER DİZİNİ ... xi

ŞEKİLLER DİZİNİ ... xiv

BÖLÜM 1 ... 1

GİRİŞ ... 1

1.Problem ... 1

1.1. Antik Yunan’da Vatandaşlık ... 3

1.2. Roma Vatandaşlığı ... 6

1.3. Ortaçağda Vatandaşlık ... 9

1.4. Mutlak Monarşiler Çağı ve Modern Vatandaşlığın Kuruluşu ... 12

1.5. Devrimler Çağı ve Modern Vatandaşlığın Gelişimi ... 14

1.6. Yeni Vatandaşlık Kipleri ... 18

1.7. Türk Kültürü Boyutunda Vatandaşlık, İnsan Hakları ve Demokrasi Düşüncesi ... 32

1.8. İlgili Araştırmalar ... 18

2. Amaç ... 61

3. Önem ... 61

4. Sınırlılıklar ... 63

5. Tanımlar ... 64

BÖLÜM 2 ... 65

YÖNTEM ... 65

2.1. Araştırmanın Modeli ... 65

2.2. Araştırmanın Evren ve Örneklemi ... 66

2.3. Veri Toplama Araçları ... 69

2.3.1. Aile Bilgi Formu ... 70

2.3.2. Vatandaşlık Algısı Ölçeği ... 70

3. Veri Toplama Süreci ... 97

4. Verilerin Çözümlenmesi ... 98

(11)

BÖLÜM 3 ... 99

BULGULAR VE YORUM ... 99

BÖLÜM 4 ... 131

SONUÇ VE ÖNERİLER ... 131

4.1. Sonuçlar ... 131

4.2. Öneriler ... 134

KAYNAKLAR ... 136

EKLER ... 150

(12)

ÇİZELGELER DİZİNİ

Çizelge 1 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Öğrenim Gördükleri Okulların Sosyoekonomik Düzeyine Göre Dağılımları ... 67 Çizelge 2 Araştırmaya Alınan Öğrencilerinin Bazı Demografik Özelliklerine Göre Dağılımları ... 67 Çizelge 3 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Anne ve Babalarının Öğrenim Düzeyi ve Çalışma Durumuna Göre Dağılımları ... 68 Çizelge 4 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Aile Tipi ve Gelir Durumlarına Göre Dağılımları ... 69 Çizelge 5 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Okul Başarı Durumuna Göre Dağılımları ... 69 Çizelge 6 İkinci Ön Uygulamaya Ait Madde-Toplam Korelasyonları ve Alfa Katsayısı Analiz Sonuçları ... 75 Çizelge 7 Vatandaşlık Algısı Ölçeği Geliştirme Çalışmasına Katılan Sekizinci Sınıf Öğrencilerinin Okullara Göre Dağılımı ... 78 Çizelge 8 Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Geçerlik ve Güvenirlik Çalışmasına Katılan Sekizinci Sınıf Öğrencilerinin Bazı Demografik Özelliklerine Göre Dağılımları ... 78 Çizelge 9 Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Geçerlik ve Güvenirlik Çalışmasına Katılan Sekizinci Sınıf Öğrencilerinin Anne-Babalarının Öğrenim Düzeyi ve Çalışma Durumuna Göre Dağılımları ... 79 Çizelge 10 Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Geçerlik ve Güvenirlik Çalışmasına Katılan Sekizinci Sınıf Öğrencilerinin Ailelerinin Tipi ve Gelir Durumlarına Göre Dağılımları ... 79 Çizelge 11 Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Geçerlik ve Güvenirlik Çalışmasına Katılan Sekizinci Sınıf Öğrencilerinin Okul Başarı Durumuna Göre Dağılımları ... 80 Çizelge 12 Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Döndürme Öncesinde Uygulanan Açımlayıcı Faktör Analizi ile Elde Edilen Faktörler ve Bu Faktörlere Ait Öz Değerler ... 84 Çizelge 13 Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Döndürme Öncesinde Uygulanan Açımlayıcı Faktör Analizine Faktör Yükleri ... 87

(13)

Çizelge 14 Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Döndürme Öncesinde ve Sonrasında Uygulanan Açımlayıcı Faktör Analizi ile Elde Edilen Varyanslar 91 Çizelge 15 Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Döndürme Sonrasında Uygulanan Açımlayıcı Faktör Analizine Göre Faktör Yükleri ... 92 Çizelge 16 Vatandaşlık Algısı Ölçeği Faktörlerinin İsimlendirilmesi ve Madde

Numaraları ... 93 Çizelge 17 Vatandaşlık Algısı Ölçeği Faktörleri Arasındaki Pearson Korelasyon Katsayıları... 94 Çizelge 18 Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin İç Tutarlık Analizi ... 95 Çizelge 19 Vatandaşlık Algısı Ölçeği’ne Ait Betimsel İstatistikler ... 96 Çizelge 20 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Toplam ve Alt Faktörleri Puanlarının Okulların Sosyoekonomik Düzeyine Göre Betimsel İstatistikleri ... 99 Çizelge 21 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Toplam ve Alt Faktörleri Puanlarının Okulların Sosyoekonomik Düzeyine Göre ANOVA Sonuçları ... 100 Çizelge 22 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Toplam ve Alt Faktörleri Puanlarının Cinsiyete Göre t-Testi Sonuçları ... 105 Çizelge 23 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Toplam ve Alt Faktörleri Puanlarının Öğrencilerin Doğum Sırasına Göre Betimsel İstatistikleri ... 108 Çizelge 24 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Toplam ve Alt Faktörleri Puanlarının Öğrencilerin Doğum Sırasına Göre ANOVA Sonuçları ... 109 Çizelge 25 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Toplam ve Alt Faktörleri Puanlarının Öğrencilerin Kardeş Sayısına Göre Betimsel İstatistikleri ... 111 Çizelge 26 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Toplam ve Alt Faktörleri Puanlarının Öğrencilerin Kardeş Sayısına Göre ANOVA Sonuçları ... 113 Çizelge 27 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Toplam ve Alt Faktörleri Puanlarının Öğrencilerin Anne Eğitim Durumuna Göre Betimsel İstatistikleri ... 115

(14)

Çizelge 28 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Toplam ve Alt Faktörleri Puanlarının Öğrencilerin Anne Eğitim Durumuna Göre ANOVA Sonuçları ... 116 Çizelge 29 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Toplam ve Alt Faktörleri Puanlarının Öğrencilerin Baba Eğitim Durumuna Göre Betimsel İstatistikleri ... 118 Çizelge 30 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Toplam ve Alt Faktörleri Puanlarının Öğrencilerin Baba Eğitim Durumuna Göre ANOVA Sonuçları ... 119 Çizelge 31 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği Puanlarının Anne Çalışma Durumuna Göre t-Testi Sonuçları ... 121 Çizelge 32 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği Puanlarının Baba Çalışma Durumuna Göre t-Testi Sonuçları ... 122 Çizelge 33 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Toplam ve Alt Faktörleri Puanlarının Öğrencilerin Aile Tipine Göre Betimsel İstatistikleri ... 123 Çizelge 34 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Toplam ve Alt Faktörleri Puanlarının Öğrencilerin Aile Tipine Göre ANOVA Sonuçları ... 124 Çizelge 35 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği Puanlarının Aile Gelir Durumuna Göre t-Testi Sonuçları ... 126 Çizelge 36 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Toplam ve Alt Faktörleri Puanlarının Öğrencilerin Akademik Durumuna Göre Betimsel İstatistikleri ... 128 Çizelge 37 Araştırmaya Alınan Öğrencilerin Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Toplam ve Alt Faktörleri Puanlarının Öğrencilerin Akademik Durumuna Göre ANOVA Sonuçları ... 128

(15)

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 1 Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin Birinci Analizine Ait Scree Grafiği .... 85 Şekil 2 Vatandaşlık Algısı Ölçeği’nin İkinci Analizine Ait Scree Grafiği ... 90

(16)

1 GİRİŞ

Bu bölümde, probleme, araştırma ile ilgili kuramsal çerçeveye, ilgili araştırmalara, amaca, öneme, sınırlılıklara ve tanımlara yer verilmiştir.

1. Problem

Vatandaşlık modern ve Batı siyasal geleneği içinde icat edilmiş bir kavram olmasına karşın modernleşme sonucu Batı tipi anayasal ilkelerin benimsenmesiyle Batı dışı toplumların da siyasal geleneğinin bir parçası olmuştur. Modern siyasal teorinin ve pratiğin en önemli kavramlarından biri olarak vatandaşlık, siyasi tablonun evrensel ve ayırt edici bir unsurudur. Her modern devlet, alenen bir grup kişiyi kendi üyesi olarak tanıyıp, geri kalan herkesi vatandaş olmayan ya da yabancı ilan ederek kendi vatandaş topluluğunu resmen tanımlamaktadır. Bu tanımlama her devletin modern vatandaşlığının içeriye dönük olarak kapsayıcı olduğunu göstermektedir. Bir devletin sınırları içinde sürekli ikamet eden nüfusla örtüşür biçimde tanımlanan modern vatandaş topluluğu yalnızca yabancıları, diğer bir deyişle başka devletlerden olan kimseleri dışarıda bırakmaktadır. Devlet, belirli ve sınırlandırılmış bir vatandaş topluluğunun devleti olma iddiasını taşıdığından vatandaşlarla yabancılar arasında kavramsal olarak net, yasal sonuçları olan ve ideolojik değerlerle yüklü bir ayrım gözetilmiştir. Bununla birlikte, vatandaşlık ikametin basit bir yansıması olmayıp, sırf kısa ya da uzun süre ikametten doğmadığı gibi, kısa ya da uzun süreliğine ülkeden ayrılmakla da düşmeyen, kalıcı bir statüdür.1

Vatandaşlık çalışmaları literatüründe dört farklı temelde vatandaşlık kavramsallaştırması tespit edilmektedir. Bunlar ulusal kimlik ve milliyet, evraklar, haklar, görev ve sorumluluklar temelinde tanımlanan vatandaşlık olarak sıralanmaktadır.

Vatandaşlık ulusal kimlik temelinde tanımlandığında milliyet ve vatandaşlık birbiri yerine geçen kavramlar gibi ele alınmaktadır.* Evraklar temelindeki tanımlama ise

1 Rogers Brubaker, Fransa ve Almanya’da Vatandaşlık ve Ulus Ruhu, Dost Kitabevi, Ankara, 2009, s.43-44;

*Bu noktada vatandaşlık ile milliyet birbirine karışabilmektedir. Kastoryano’ya göre vatandaşlık, toprak sınırları içinde hakların tanınacağı garantisini vermekte; fakat kültürel entegresyon temin etmemektedir.

Buna göre vatandaşlık, basit bir yasal statüdür. Milliyet ise etnisiteye, dine veya kültüre atıfta bulunan bir kavramdır. Özü itibarıyla her iki kavram, devlete atıfta bulunsa da vatandaşlık bunu araçsal terimlerle, milliyet ise aidiyet terimleriyle yapmaktadır. Bkz. Riva Kastoryano, “Alman Birliğini Yeniden Tanımlamak: Milliyetten Vatandaşlığa”, Vatandaşlık ve Etnik Çatışma Ulus-Devletin Sorgulanması, Metis Yayınları, İstanbul, 2007, s. 51-54.

(17)

devletçi ve hukuki bakış açısının bir ürünü olup vatandaşı devletin nüfus cüzdanı ve pasaport verdiği birey olarak tanımlamaktadır. Haklar temelinde tanımlama liberal siyasal kuramın vatandaşlık anlayışına, görev ve sorumluklar odaklı vatandaşlık ise cumhuriyetçi geleneğin vatandaşlık anlayışına denk düşmektedir.2 Literatürdeki ana eksenlerden birini oluşturan liberal-cumhuriyetçi karşıtlığının esasında birbirini dışlayan vatandaşlık tanımları yapmadıklarını, sadece vurgularının farklı olduğunu belirtmek gerekmektedir.

Sonuçta, her ikisi de pazar ekonomisine dayalı bir toplumda birey ile siyasi bütünlük arasındaki ilişkileri düzenleyen bir kurum olarak vatandaşlığı tanımlamaktadır.

Vatandaşlık tanım ve uygulamalarındaki bu çeşitlilik oldukça fazla olmasına karşın temelde değişmeyen ana eksen, vatandaşlığın birey ile devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen bir siyasi bağ olmasıdır.3 Ancak vatandaşlık, sadece bir yasal formül olmayıp, giderek daha çok ön plana çıkan sosyal ve kültürel bir olguyu da ifade etmektedir. Bu bağlamda toplumsal kapanmanın* güçlü bir aracı olarak vatandaşlık, biz ve öteki kategorilerinin oluşumunu da mümkün kılmaktadır. O halde vatandaşlık modern ulus- devletin idari yapısında ve siyasal kültüründe merkezi bir yere sahiptir.4

Vatandaşlık kültürü, modern toplumun önde gelen toplumsal değeri olarak özellikle sanayi ötesi toplumları için giderek artan bir biçimde aktüel değer haline gelmiştir. Zira bu özelliğin ortaya çıkmasında bütün sistem ve anlayışların bireyi esas almaları düşüncesi etkili olmuştur. Bireyin çıkarı, esenliği ve gelişmesi devlet tanımını bile dönüştürecek öncelikler arasına girmiştir. Her şey birey içindir anlayışı toplumsal örgütlenmenin temel unsuru olarak vatandaşı yeni toplumun öncelikli konusu haline getirmiştir. Bu bağlamda yerleşik kültürün sorunsuz bir toplu yaşama dönüşmesi bu kültürde alınan mesafeye büyük ölçüde bağlıdır. İş yerinden trafiğe, eğlence yerlerinden komşuluk ilişkilerine kadar toplumsal yaşamın tüm alanlarında sıklıkla ortaya çıkan sorunlar ülkede vatandaşlık ekseninde değerlendirilmeye uygun toplumsal sorunların varlığını düşündürmektedir. Mahallede komşusunu istemediği sese, görüntüye, kokuya ve gürültüye zorlayan insanlar benzer baskıyı işyerine ve toplumsal yaşamın bütün alanlarına taşıyarak yaşamı hem kendileri için hem de başkaları için alabildiğine

2 Ayşe Kadıoğlu, “Vatandaşlık: Kavramın Farklı Anlamları”, Vatandaşlığın Dönüşümü, Metis Yayınları, İstanbul, 2012, s. 21-30.

3 T. B. Sejersen, “I vow to thee my countries: The expansion of dual citizenship in the 21st century”, International Migration Review, S. 3, C. 42, 2008, s. 524.

*Toplumsal kapanma kavramı, Weber’in açık ve kapalı toplumsal ilişkiler ayrımını yaptığı Ekonomi ve Toplum’un giriş sayfalarında klasik açıklamasını bulur. Bkz. Max Weber, Ekonomi ve Toplum, Yarın Yayıncılık, İstanbul, 2012.

4 Brubaker, a.g.e., s. 45.

(18)

zorlaştırmaktadırlar. Böyle bir yaşam ise kişisel ve toplumsal verimliliği olumsuz etkilemektedir. Son tahlilde bu tablonun altında haklarını ve sorumluluklarını gerektiği gibi bilmeyen vatandaş profilinin yer aldığı düşünülmektedir.5

Modern vatandaşlığın geliştiği 17. yüzyıldan itibaren dünya kamuoyunda vatandaşlığa yönelik ilginin artması, hem siyaset bilimcilerin hem devlet adamlarının hem de vatandaşlık ile ilgili eğitim programları hazırlayan eğitimcilerin vatandaşlığa yönelik duyarlılığını arttırmıştır. Özellikle küreselleşme süreçlerinin artan önemiyle birlikte vatandaşlık kavramı geleneksel boyutunun dışında farklı kiplerde yeniden tanımlanmıştır. Bu bağlamda vatandaşlık anlayışının gelişimi açısından önemli olduğu kabul edilen tarihi evrelerden ve bu evrelerdeki gelişmelerden bahsetmenin yararlı olacağı düşünülmektedir.

1.1. Antik Yunan’da Vatandaşlık

Vatandaşlık, bir siyasi katılım biçimi olarak, ilk uygulama imkânını Antik Yunan kent devletlerinde kamusal alanın ortaya çıkışıyla eş zamanlı olarak bulmuştur.6 Yunan- Roma geleneğinin bir figürü olan “vatandaş” özgürlükler, ayrıcalıklar, muafiyetler ve güçler olarak adlandırılan bir dizi kavramla donatılarak bir statü şeklinde tanımlanmıştır.7 Değişik kavramlarla donatılan vatandaşlık, ilk ortaya çıktığı zamanda bile eşitsizlikler üzerine kurulmuştu. Bu bağlamda vatandaşlık anlayışı, imtiyaz sahibi erkeklere ve elit bir sınıfa belli haklar öngören, bunun dışında kalan büyük kitleleri dışlayan bir yapıdadır.

Vatandaş olmak herkese açık bir hak değil, aksine bir tür imtiyaz sahibi olmaktı. Kadınlar, köleler, yerleşik yabancılar ve belli bir yaşın üzerindeki insanlar vatandaş sayılmamaktadır.8 Ayrıca vatandaşların kent kurulu toplantıları yoluyla kamu işlerine katılma hakkını içeren üyelik hakkı doğuştan kazanılan bir haktı. Bu durum Yunanlıların

5 İsmail Doğan, Modern Toplumda Vatandaşlık, Demokrasi ve İnsan Hakları, "İnsan Haklarının Kültürel Temelleri", Ankara, Pegem A Yayıncılık, 2007, s. IX-XI.

6 Murray Bookchin, The Rise of Urbanisation and the Decline of Citizenship, San Fransisco, Sierra Club Books, 1987, s. 32; Bryan S. Turner, Citizenship and Capitalism, London, Allen & Unwin, 1986, s. 13- 16; Derek Heater, Citizenship: The Civic Ideal in World History Politics and Education, London &

New York, Longman, 1990, s. 2-4; Christopher Pierson, Modern Devlet, İstanbul, Berdan Matbaası, 2000, s. 53.

7 Annabel S. Brett, “Yurttaş Hakları Tasavvurunun Gelişimi”, Devletler ve Yurttaşlar Tarih, Kuram, Muhtemel Gelecek, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2011, s. 114.

8 İsmail Doğan, Sosyoloji Kavramlar ve Sorunlar, Pegem Akademi, Ankara, 2012, s. 131; Anthony Arblaster, Demokrasi, Doruk Yayıncılık, Ankara, 1999, s. 41; Ali Yaşar Sarıbay, Siyasal Sosyoloji, Gündoğan Yayınları, Ankara, 1992, 87.

(19)

anne ve babalarının üyesi oldukları kentlerin vatandaşı olarak kalmalarından kaynaklanmaktaydı.9

Diğer yandan Yunan kent devletlerinde erkekler arası biçimsel eşitlik söylemi, ancak mülksüzlerin, kadınların ve kölelerin dışlanmasıyla kurulabilmiştir. Özellikle kadın ve kölelerin özel bir boyunduruk altına alınmış olmaları aile reisi erkekler ve köle sahibi erkeklerin vatandaşlığı için bir önkoşul olmuştur.10 Halkın geçimini sağlamak için üzerinde çalıştığı topraklar taşınmaz mal kabul edildiğinden, vatandaşlık bağının kaynağı olarak görülmüştür. Ancak vatandaşların hayatının özü bu araziler üzerinde gösterdikleri tarımsal faaliyetler değil, siyasal, askeri, yargısal, dini alanlarda üstlendikleri toplumsal rollerdi.11 Üstelik bu önkoşul ve toplumsal roller sayesinde vatandaşlık statüsünü işgal edenler kendi aralarında sağladıkları dayanışma ile devleti diğer zümreler aleyhinde kullanmışlardır.12 Bu bağlamda Aristoteles, insanların yaradılıştan eşitliğinin söz konusu olmadığını, kimisinin köle kimisinin de hükmeden olmak için doğduğunu,13 kölelerin Yunanlı ile hayvan arasında bulunduğunu ve görevlerinin ise Yunan vatandaşlarına hizmet etmek olduğunu söylemişti.14 Aristoteles’e göre, mahkemeye gidebilen, dava açabilen ya da dava edilebilenleri vatandaş olarak tanımlamak yeterli değildir. Ona göre vatandaşı diğerlerinden ayıran unsur onun yasal, siyasal ve yönetsel görevler alarak yargıya ve yetkeye katılmasıdır.15 Aristoteles’in vatandaşı onun deyimiyle demokrasiye uyandır.16 Diğer yandan Aristoteles bir şehrin yaşamını ve işlerinin devamını soylu ve özgür doğum ile mülkiyete dayandırmaktadır. Çünkü şehre üye vatandaşların özgür olmaları ve vergi vermeleri gerekmektedir. Yunan toplumu için önemli sayılan bu niteliklerin yanı sıra vatandaşlardan yiğit olmaları da beklenmektedir. Dolayısıyla şehrin geleceği bu parametrelerin devamı ile açıklanırken Aristoteles iyi doğumlu olmanın iyi bir soydan gelmek olduğunu ifade etmektedir. Aristoteles’in vatandaşlık anlayışı tam da bu noktada kendini iyiden iyiye hissettirmektedir. Aristoteles, “tam yurttaş” kavramını

9 Sarıbay, a.g.e., s. 87.

10 Nancy Fraser and Linda Gordon, “Civil Citizenship Against Social Citizenship”, The Condition of Citizenship, London, Sage, 1994, s. 98.

11 Michael Beresford Foster, Masters of Political Thought, G. Harrop & Co. Ltd., London, 1971, s. 28.

12 Nazmi Eroğlu, “Eski Yunan Medeniyeti, Doğu ve Batı”, Köprü Dergisi, S. 81, 2003, s. 85.

13 Aristoteles, Politika, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1990, 12-17; Jean-Jacques Rousseau, Toplum Sözleşmesi, Öteki Yayınevi, Ankara, 1999, s. 33.

14 Aristoteles, a.g.e., s. 12-17; Cemil Meriç, Sosyoloji Notları ve Konferanslar, İletişim Yayınları, İstanbul, 1997, s. 49.

15 Aristoteles, a.g.e., s. 70-71.

16 Aynı, s. 74.

(20)

öne sürerek, iyi doğumlu olmanın iyi bir soydan gelmek olduğunu ve tam yurttaş olmak için iyi doğumlu olmak koşulu aranması gerektiğini söylemektedir.17

Vatandaşlığın kuluçka evresi proto-vatandaşlık dönemde (kent devleti öncesi) Yunan toplumunda imtiyazlar ve yükümlülüklerin karşılıklılığı üzerinde yükselen ve savaşın gereklerinin öne çıkardığı bir ortaklık ve eşitlerin katılımı ilkesi vardır. İmtiyaz ile yükümlülüğün eşanlamlı olduğu bu dönemde, ortak karar alma süreçlerine katılmak, silah taşımak ve askerlik yapmak hem bir imtiyaz hem de bir yükümlülük olarak kabul edilmişti.18 Bu dönemdeki gelişmeler, Atina’da sadece küçük bir patrisyen sınıfı gözeten kurumsal tasarımdan uzaklaşılarak –erkek, yetişkin ve özgür olmak koşuluyla– bütün bireylerin önemini teslim eden bir yapıya doğru hareket edilmesini sağlamış19 ve kadınların, kölelerin ve yabancıların dışarıda bırakıldığı vatandaşlık kavramının siyasal bir kurum olarak ortaya çıkışına neden olmuştur.

Bazı vatandaşlık teorisyenlerine göre, vatandaşlık, ilk uygulama imkânını Sparta’da bulmuştur. M.Ö. 8. yüzyılın başlarında Kral Lykurgos, anayasal, sosyal ve ekonomik reformlar sistemi ile toplumsal ve siyasal kurumlar belirlemiştir.20 Bu reformlar eşitlik ilkesi, kamu arazisinden bir bölüme sahip olmak, ekonomik açıdan köle emeğine bağımlılık, katı bir yetiştirme ve eğitim sistemi, yemeklerin karavana yenmesi, askeri hizmet, vatandaş erdemine sahip olmak ve devlet yönetimine katılım gibi birbirine bağlı birçok yönü bulunan özel statülü bir vatandaşlık biçimi üretmiştir. Bütün bu koşullar altında da vatandaş statüsünü elde etmiş “Spartiat” adı verilen seçkinler ortaya çıkmıştır.21

Lykurgos döneminde vatandaşlık, toprak sahipliği ile özdeşleştirilmiş olduğundan, Spartiat adı verilen bu vatandaşlara kamu arazileri eşit olarak dağıtılmıştır.

Hiç şüphesiz bu durum vatandaşlar arasındaki dayanışmanın yalnızca siyasi eşitlikle değil, ekonomik eşitlikle de sağlanmaya çalışıldığını göstermektedir. Ayrıca vatandaşlar arasında eşit paylaşım sağlamak için toprakların satılması veya elden çıkarılması da yasaklanmıştır.22

17 Aynı, s. 92.

18 Peter Riesenberg, Citizenship in the Western Tradition: Plato to Rousseau, The University of North Carolina Press, North Carolina, 1992, s. 3-6.

19 Gianfranco Poggi, Devlet Doğası, Gelişimi ve Geleceği, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2011, s. 42-43; Kemal Aytaç, Avrupa Eğitim Tarihi Antik Çağdan 19. Yüzyılın Sonlarına Kadar, Phoenix Yayınevi, Ankara, 2012, s. 19.

20 Mehmet Ali Ağaoğulları, Kent Devletinden İmparatorluğa, İmge Kitabevi, Ankara, 1994, s. 23.

21 Derek Heater, Yurttaşlığın Kısa Tarihi, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 2007, s. 17-18.

22 Ağaoğulları, a.g.e., s. 18-24.

(21)

Askerlik hizmeti açısından Sparta’da bir hoplite bir vatandaş, bir vatandaş da bir hoplite olarak kabul edildiğinden iyi bir asker olmak “vatandaşlık erdemi” ne sahip olmayı gerektirmekteydi. Aynı zamanda iyi bir vatandaştan yasalara tam itaat ve meclise katılımı gerektiren vatandaşlık görevlerini yerine getirmesi beklenmekteydi. Aksi durumda cezası vatandaşlıktan çıkarılmaktı. Vatandaş olmak ve vatandaş kalmak için yetişen genç erkeklerin vatandaşlar arasına katılabilmelerini sağlayan bir karavana için seçilmesi ve arazisinden karşılayabileceği “yemek harçlarını” ödemesi gerekti. Karavana harçlarının ödenememesi vatandaşlık statüsünün kaybedilmesi anlamına gelmekteydi.23 Sonuç olarak Sparta tarzı vatandaşlık, temelde yapay ve zorlama olsa da eşitlik, görev bilinci, siyasal katılım ve ülke savunması gibi vatandaşlığın değişmez ilkelerine dönüşen kurallar ortaya koymuştur.

Tarihsel süreç içinde Antik Yunan’da, aristokratik temele, kan bağlılığına ve ortak atalar kültüne dayanmayan genel ve eşit haklara sahip şehir vatandaşlığını esas alan yeni bir düzen kurulmuştur.24 Bir kentin vatandaşı olmak anlamında ortaya çıkan vatandaşlık kavramı, haklar ve yükümlülüklerden oluşan bir statü sahibi olmak şeklinde tanımlanmıştır. Hiç şüphesiz köle ve yabancılardan farklı olarak vatandaşların sahip olduğu en önemli ayrıcalıklardan biri de siyasal katılım hakkıdır. Benzer özelliklere sahip olan, çok küçük bir topluluğu kapsayan ve sınırlı bir grubun ayrıcalığı olarak gelişen Antik Yunan vatandaşlık modeline karşılık bir kent devleti modeli ile başlayan fakat daha sonra pax Romana’ya dönüşen Roma vatandaşlığı hem katılım hem de statüyü içeren vatandaşlık ile yalnızca statüyü içeren vatandaşlık olmak üzere iki düzeyli bir vatandaşlık anlayışı ortaya çıkarmıştır. Antik Yunan vatandaşlık ideali özünde bir yaşam biçimi iken Roma vatandaşı olmak geçerli bir hukuki statüye sahip olmak anlamına gelmiştir.25

1.2. Roma Vatandaşlığı

Roma vatandaşlığı pek çok yönüyle Yunan vatandaşlığından ayrılmaktadır.

Roma’da vatandaşlık statüsü evrimleşerek Yunan muadilinden çok daha esnek bir hal almıştır. Romalılarda, Roma halkının ve onu temsil eden imparatorluğun üstün olduğu,

Antik Yunan’da ağır piyade sınıfından savaşçılara verilen addır.

23 Heater, 2007, s. 20-22.

24 Aytaç, a.g.e., s. 18-19.

25 Füsun Üstel, Yurttaşlık ve Demokrasi, Dost Kitabevi, Ankara, 1999, s. 53-54.

(22)

Roma vatandaşı olmanın bir ayrıcalık olduğu inancı var olmuş ve bu inanç onların hem iç hem de dış ilişkilerinde etkisini göstermiştir.26

Romalılar, o günkü boyutlara göre dünyayı ele geçirerek bir dünya barışı “pax romana” kurmak amacıyla27 vatandaşlık unvanını Roma’nın dışına, bu “dünya imparatorluğu” nun en uç sınırlarına dek dağıtmakta fazlasıyla cömert davranmışlar28 ve çeşitli vatandaşlık sınıfları oluşturarak kölelere dahi vatandaşlık onuruna kavuşma olanağını sunmuşlardır.29

Roma’nın toplumsal yapılanma itibariyle sınıf ayrımına dayalı bir sisteme sahip olması* onun katılım ve statüyü birlikte içeren vatandaşlık ve sadece statüyü içeren vatandaşlık olmak üzere iki düzeyli bir vatandaşlık anlayışı üretmesine neden olmuştur.

Bu bağlamda bu iki düzeyli vatandaşlık anlayışı, her ikisi de vatandaş sayılan patrici ve pleblerin sınıf ayrımını somutlaştırmıştır. Bu yönüyle Roma vatandaşlığı ikili veya çoklu vatandaşlık anlayışına sahip olmayan Antik Yunan vatandaşlığından farklılık göstermektedir.30 Ayrıca sınıf ayrımına dayalı bu toplumsal yapı, insanlar arası eşitsizliğin de kaynağıdır. Dolayısıyla, eşitlik ilkesinin olmaması, siyasi anlamda, devlet yönetimine katılma hakkının da niceliksel olarak kısıtlanmasına dayalıdır. Zira Roma’da, devlet yönetimi soylular sınıfı olarak adlandırılan elit bir zümrenin elindedir. Bu açıdan, Roma döneminde de halkın tam anlamıyla yönetime katılması söz konusu değildir.

Dolayısıyla siyasi ve medeni haklar yukarıda belirtilen patrici sınıfa aitti ve Romalı soylu yöneticiler yönettikleri kişilerden tam anlamıyla itaat beklediklerinden plebler, clientler ve serfler, tam vatandaş sayılmamışlardır.31

Cumhuriyetin henüz ilk yıllarında (Monarşi M.Ö. 509 dolaylarında kaldırıldı) sıradan Roma halkının (pleb) ayrıcalıklı sınıfa (patrici) karşı hakları için verdiği

26 Halide Gökçe Türkoğlu, “Roma Hukukunda Humanitas ile Maiestas Populi Romanı Arasındaki Bağlantı”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, S. 96, 2011, s. 230.

27 Murat Sarıca, 100 Soruda Siyasi Düşünce Tarihi, Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1987, s. 32.

28 Heater, 2007, s. 49.

29 Thomas Janoski, Citizenship and Civil Society, Cambridge University Press, Cambridge, 1998, s. 165.

* Roma’da halk dört sınıfa bölünmüştür. Bunlar; toprak sahibi olan ve Roma’yı yöneten soyluların oluşturduğu Patrici sınıf, siyasal haklardan yoksun, oy hakkı bulunmayan ve küçük çiftçilerin oluşturduğu Pleb sınıfı, Patricilerin himayelerinde bulunan, arazi kiracıları veya zanaatçılardan oluşan ve siyasal hakları olmayan Client sınıfı ve özgürlükleri olmadığı gibi onlara eşya gözüyle bakılan Serfler sınıfıdır. Bkz.

Mehmet Ali Ağaoğulları ve Levent Köker, İmparatorluktan Tanrı Devletine, İmge Kitabevi, Ankara, 2004, s. 17-18; Şahin Akıncı, Roma Hukuku Dersleri, Sayram Yayınları, Konya, 2003, s. 71; Paul Koschaker, Modern Özel Hukuka Giriş Olarak Roma Özel Hukukunun Ana Hatları, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara, 1977, s. 9; Hasan Karaköse, Ortaçağ Tarihi ve Uygarlığı, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2002, s. 261; Jane Burbank ve Frederik Cooper, İmparatorluklar Tarihi Farklılıkların Yönetimi ve Egemenlik, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2012, s. 32.

30 Üstel, a.g.e., s. 54.

31 Yıldırım Torun, Siyaset Felsefesi Tarihinde Devlet, Orion Kitabevi, Ankara, 2011, s. 76; Türkoğlu, a.g.m., s. 232-233.

(23)

mücadeleyle kazanılmış bir tür vatandaşlık statüsü vardı. İşte bu noktada M.Ö. 494 yılında pleblerin bir topluluk halinde Aventine Tepesi’ne doğru ilerlemesi ve patricilerden pleblerin çıkarlarını koruyacak tribünleri atama hakkını koparmaları ile ilk halk tribünlerinin atanması sağlamıştır.32 Romalı plebler, halk tribünü ile fiziksel şiddete karşı bir çeşit yasal koruma sağlayan “dokunulmazlık hakkı” ve her hangi bir plebi, patrici bir magistranın elinden kurtarabilme hakkı olan “yardım hakkı” nı güvence altına almayı başarmışlardır. Bu tribünler Halk Meclisleri tarafından seçilmişlerdir. Böylece Romalı plebler haksızlığa karşı korunmaya yönelik bir ayrıcalık kazanmışlardır. Hakların kullanılması ve korunması ile görüş ve taleplerin seslendirileceği bu tür kurumların yaratılması henüz oluşum halindeki yeni vatandaşlığın işaretleri olarak kabul edilebilmektedir.33 Ancak bütün bunların sonucunda pleblerden müştekil bir kurulun oluşturulması gibi hakların elde edilmesine rağmen bu dönemde de eşitlikçi bir sistem ortaya çıkmamıştır. Üstelik bu düzenleme sadece patrici ve plebleri kapsadığından client ve serfler bu düzenlemenin dışında tutulmuş ve eşitlik ilkesinden yararlanmalarının önüne geçilmiştir.34

Roma’da yabancılara uygulanan İus Gentium’un İus Civile’ye dâhil olmasıyla İus Civile modern bir hale getirilmişti. Bu gelişme Roma vatandaşlarına ait hukukun yavaş yavaş genişlemesi ile desteklenmiştir. Özellikle M.Ö. 381 yılında bağımsız ama Roma topraklarıyla çevrili olan Latin kenti Tusculum Roma’ya karşı düşmanca bir tutum sergilemiştir. Buna karşılık Roma barışçı bir yol seçip Tusculum vatandaşlarının iç yönetimde özerk kalmalarına izin vermiş; onlara tam vatandaşlık hakkı sunmuştur. Bu daha önce görülmemiş bir anlaşmadır.35 Ancak M.Ö. 338 yılına gelindiğinde bir tür ikinci sınıf veya yarı-vatandaşlık olgusu ortaya çıkmıştır. M.Ö. 340’tan M.Ö. 338’e kadar Roma, komşuları Latium ve Campania ile Latin Savaşı’nı yaşamıştır. Savaş sona erdiğinde savaşa katılan Latin kentleri farklı muamele görmüş, içlerinden bazılarına oy hakkı olmayan vatandaşlık hakkı tanınmıştır. Kimilerine göre bu, Roma vatandaşlığı kurumunu son derece esnek kılan zekice bir plandı. Çünkü bu sayede vatandaşlığın kamusal ve özel olmak üzere iki farklı yüzü ortaya çıkmıştır. Her ne kadar ilki ile seçimlerde oy kullanma hakkı esirgenmiş olsa da, ikincisi ile bir Romalı ile eşit koşullarda ticaret yapma veya bir Romalı ile evlenme hakkı tanınmıştır. Bununla birlikte, origo

32 Heater, 2007, s. 50.

33 Bülent Tahiroğlu ve Belgin Erdoğmuş, Roma Hukuku Dersleri Tarihi Giriş-Hukuk Tarihi-Genel Kavramlar-Usul Hukuku, Der Yayınları, İstanbul, 2011, s. 13-14; Heater, a.g.e., s. 50-51.

34 Torun, a.g.e., s. 78.

35 Heater, 2007, s. 54.

(24)

vatandaşlık hakkının kazanılması bakımından önem taşıyan bir diğer kavramdır. Buna göre dünyaya gelen çocuk babasının, azat edilen köle efendisinin, evlat edinilen kişi kendisini evlat edinen kişinin o şehrin vatandaşı olması şartıyla vatandaşlık hakkını kazanmıştır. Bunun yanında, bir başka yerde doğmuş olsa da şehrin yetkilileri tarafından o kişiye vatandaşlık hakkı bahşedilmiştir.36

Cumhuriyetin son dönemlerinde, M.Ö. 90 yılında çıkarılmış olan Lex Iulia de Civitate ile bütün Latin ırkı mensuplarına ve bütün İtalya’da yaşayan diğer kavimlere Roma vatandaşlığı hakkı tanınmıştır. Principaturs döneminin başlarından itibaren çok daha fazla sayıdaki yabancıya Roma vatandaşlığı verilmiştir. İlk imparatorluk dönemi, iktidarın halk meclislerinden önce senatus’a, daha sonra da princeps’e kaymasına yol açmıştır. Bu da yabancılarla Roma vatandaşları arasındaki ayrımın, imparatorun altındaki tebaa olmalarından dolayı azalmasını sağlamıştır. Böylece Roma vatandaşlarının sahip olduğu pek çok ayrıcalık ortadan kalkmıştır. Bu gelişmenin sonunu ise imparator Caracalla’nın 212 tarihli constitutio Antoniniana’sı teşkil etmiştir.37 Bu constitutio (emirname) ile Roma vatandaşlığı hukuku bütün uyrukları tam vatandaşlık kapsamına almıştır. Böylece Caracalla bütün uyrukları vatandaş kapsamına alarak askeri harcamalara aktarılabilecek fonları da arttırmıştır. Ayrıca milattan sonra ilk iki yüzyılda bir vatandaş ile vatandaş olmayan arasındaki ayrım yavaş yavaş erozyona uğramış, vatandaşların ayrıcalıkları yitip gitmiş ve buna karşılık vatandaş olmayanların hakları da artmıştır.

1.3. Ortaçağda Vatandaşlık

Greko-Romen dünyada vatandaşlık kavramı, bir yaşam biçimi olarak yönetim biçiminin baş unsurlarından biri olmasına rağmen Ortaçağ Avrupası’nda vatandaşlık pek de önemli görülmemiştir. Ancak vatandaş rolü icra edildiğinden bu dönemde vatandaşlık üç yönüyle öne çıkmıştır. Birincisi, vatandaşlığın, Hristiyanlığın sorgulanmayan ve fiilen sorgulanamaz üstünlüğü ve hâkimiyetiyle ilişkisi idi. İkinci olarak da klasik görüş ortadan kalkmış değildi. Nitekim Aristoteles’e gösterilen derin ilgi onu güçlü bir biçimde diriltti.

Üçüncü olarak, ortaçağda vatandaşlık, pratikte devlete değil, kent veya kasabada ayrıcalıklı bir statü niteliğindeydi.38

36 A. Nadi Günal ve Erkan Küçükgüngör, “Roma Hukuku’nda İkametgâh (domiciuum) Kavramı”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, S. 1, C. 46, 1997, s. 122.

37 Özcan Karadeniz Çelebican, Roma Hukuku, Tarihi Giriş-Kaynaklar-Genel Kavramlar-Kişiler Hukuku-Hakların Korunması, Yetkin Yayınları, Ankara, 2010, s. 148; Heater, 2007, s. 58.

38 Heater, 2007, s. 67-68.

(25)

Milattan sonra 5. yüzyılda Batı Roma İmparatorluğu barbarların hücum ve istilalarına uğrayarak çökmüştü.39 Anglo-Saksonlar, Vandallar ve Gotların barbar krallıkları çökmekte olan imparatorluğun küllerinden beslenerek güç kazanmaktaydı.40 İmparatorluğun çöküşü ile hem Roma vatandaşlığı yok olmuş hem de Yunanlılar ve Romalılarca icat edilen, soyut ve yasal bir varlık olarak tanımlanan devlet örgütü geçici bir süre ortadan kaybolmuştur.41

Her ne kadar vatandaşlık İmparatorluğun çöküşü ile yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalsa da, düşüncede ve pratikte çok silik de olsa sürdürülebilmiştir. Bu süreğenlik kısmen Hristiyan Kilisesi sayesinde, kısmen de kentlerin yerel beylerin, baron, piskopos veya monarkın kontrolünden kurtuluşu veya kısmi bağımsızlığını ilan etmesiyle başarılmıştır.42

Roma’da Hristiyanlığının ilk dönemlerinde, inananların dönem dönem uğradıkları imparatorluk kaynaklı zulümden dolayı Hristiyanlık, Roma vatandaşlığı ile bağdaşamamıştır. Zaman içinde daha hoşgörülü bir ortamın doğuşu ile 391 yılında I.

Theodosius, Hristiyanlığı İmparatorluğun resmi dini olarak ilan etmiştir.43 O tarihlerde İmparatorluk toprakları geniş bir piramit tarzı idari yapı altında bölünmüştü. Bu sistemin bir tabakası “civitates” adı verilen etrafı tarım arazileri ile uydu kasaba ve köylerle çevrili olan kent merkezlerinden oluşmaktaydı.44

Hristiyan Kilisesi idari örgütlenmesini yaparken kent merkezleri ile diyakozluklara atadığı piskoposlara bol bol yetki vermiştir.45 Sonuç olarak kentlerin sivil yönetimi ile kilise idaresi üst üste binmiştir. Dolayısıyla piskoposlar, imparatorluk çöktüğünde, köylülerle kentlileri belirli bir kimlikle daha çok bir Yunan polisini andıran bir kent halkı halinde bir araya getiren papazlıklarına ek olarak, siyasal liderliği de üstlenecek şekilde konumlanmışlardır. Bu sayede vatandaşlık yerel düzeyde yeniden hayata döndürülmüştür. Zamanla kentler ekonomik açıdan hareketlenip geliştikçe vatandaşlar kilise otoritesinden rahatsızlık duymaya başlamışlar ve kendi laik kurumlarını oluşturmuşlardır.46

39 Gaetano Mosca, “Roma ve Ortaçağ Siyasî Müessese ve Doktrinler”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, S. 2, C. 3, 1946, s. 542; Poggi, a.g.e., s. 49.

40 Bertrand Russell, Batı Felsefesi Tarihi Ortaçağ, Say Yayınları. İstanbul, 1997, s. 81.

41 Magnus Ryan, “Özgürlük, Hukuk ve Ortaçağ Devleti”, Devletler ve Yurttaşlar Tarih, Kuram, Muhtemel Gelecek, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2011, s. 55; Heater, 2007, s. 68.

42 Heater, 2007, s. 68.

43 Edward Gibbon, Roma İmparatorluğu’nun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi Cilt 2, Bilim Sanat Felsefe Yayınları, İstanbul, 1987, s. 488; Heater, 2007, s. 69.

44 Heater, 2007, s. 69.

45 Afşar Timuçin, Düşünce Tarihi, Çetin Matbaası, İstanbul, 1992, s. 230.

46 Aynı, s. 233; Heater, 2007, s. 69.

(26)

On ikinci ve 13. yüzyıl itibariyle Avrupa’da gelişmeye başlayan kent hayatı ile burjuvalar, kazandıkları paranın gücüyle ve kurdukları loncalar ile papaz ve lord gibi yerel otoriteye kafa tutmaya başlamışlardır.47 Bu loncalara üye olmak, yakın kentlerdeki aynı loncanın ya da ona en yakın loncanın üyesi olmak anlamına gelmekteydi.48 Kentliler, birleşik ve bağlılıkları kuvvetli kişiler olarak loncalara ilişkin bir bağlılık da geliştirmişler ve kentin yönetiminden lonca başkanlarını sorumlu tutmuşlardır. Gün geçtikçe güçlenen bu loncalar yerel otoriteden sağladıkları bağışıklık beratları ile hem ekonomik hem de siyasal alanda etkin bir rol üstlenmeye başlamışlardır. Kentlerde ekonomik, siyasal ve yargısal alanda yapılan sözleşmeler sayesinde kentlilerin papaza ve lorda bağımlılığı azalmış ve bu sözleşmelerden doğan hakların elde edilmesiyle birlikte kentliler, vatandaşlık statüsünü elde etmeye başlamışlardır. Çoğu kentte bir loncaya üyelik tam vatandaşlık hakları elde etmek için ana kıstas haline gelmiştir. Bu şekilde öncelikle lonca ortaklığında başlayan birlik duygusu zamanla vatandaşlık kurumunun sağlamlaşmasıyla Antik Çağ’daki muadillerine benzer bir kent vatandaşlığının oluşmasına neden olmuştur.49 Sonuç olarak ortaçağ devletlerinde vatandaşlık anlayışı belli bir cemaate üye olma ve bağlanmayı savunan cemaatçi düşüncelerle yakından ilgilidir.50

Cemaat üyelerinin vatandaş olarak kabul edildiği ortaçağ düzeninde, 12. yüzyılda zengin bir ticaret kentine dönüşen Floransa bu bakımdan aydınlatıcı bir örnek sunmaktadır. Floransa’nın hükümet şekli, üst sınıf tarafından yönetilen oligarşik bir cumhuriyet olsa da Floransa’da sadece lonca üyeleri vatandaş kabul edilmiş, köy halkı ve kent plebleri bu statüden mahrum bırakılmış ve vatandaşlık bir haktan çok bir ayrıcalık olarak tanımlanmıştır. Bu bağlamda servet, soy, vergi ve askerlik gibi kıstaslar vatandaşlığı belli bir zümrenin elinde tutmasına neden olmuştur.51

Ortaçağdaki vatandaşlık kurumunun temeli feodal beylerden kentlilere kalan üç hak ile atılmıştır: Özerk vergi sistemi; seçilmiş yargıçlar ve memurlarca özerk yönetim;

özdisiplin bir başka deyişle kendi mahkemeleri yoluyla hukukun ve düzenin korunması.

Bu üç temel noktada bir ortaklık sağlanmasına rağmen toplumsal, dinsel, ekonomik ve coğrafi farklılıklar nedeniyle vatandaşlık uygulamasında kentten kente birçok değişiklik

47 Cem Eroğul, Devlet Yönetimine Katılma Hakkı, İmge Kitabevi, Ankara, 1991, s. 20-21.

48 C. Northcote Parkinson, Siyasal Düşüncenin Evrimi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1984, s. 91-92.

49 Celil Layiktez, Ortaçağın Aydınlığı, Tukan Yayınları, İstanbul, 1998, s. 212; Gianfranco Poggi, Modern Devletin Gelişimi Sosyolojik Bir Yaklaşım, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2012, s. 54-55.

50 Will Kymlicka, Çağdaş Siyaset Felsefesine Giriş, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2006, s. 395.

51 Armağan Öztürk, “Machiavelli Düşüncesinde Cumhuriyetçi Özgürlük ve Kurucu Lider İmgesi”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, S. 2, C. 68, 2013, s. 184; Heater, 2007, s. 83.

(27)

de görülmüştür. Fransa’da kasabalar, kendilerini tüm erkek vatandaşlarının katılımındaki Genel Meclis tarafından adeta bir Antik Yunan polisi gibi demokratik bir öz yönetim uygulayan ve kurdukları özel ordularıyla kendilerini savunan komünler (cemaat) olarak ilan ederken; İngiltere’de ise fiili yurttaşlık statüsü, bir kent veya kasabanın, Kral veya yerel Lordun bahşettiği bağımsızlığın derecesini ve haklarını belirten bir imtiyaz beratı elde etmesiyle kazanılmıştır.52

Sonuç olarak ortaçağda vatandaşlık, feodaliteye uygun olarak toprağa bağlılığın bir ifadesi şeklinde ortaya çıkmış; bu devirlerde yaşayan şahsın doğduğu toprağın lorduna bağlılığı vatandaşlığın temelini teşkil etmiştir. Toprak esasına bağlanan vatandaşlık statüsü feodalitenin zayıflaması ve monarşilerin güçlenmesi neticesinde kralın şahsına bağlılık halini almıştır. Devletlerarası ilişkilerin gelişmesinin bir sonucu olarak vatandaş ile bir yabancının tabi tutuldukları muamele arasındaki farklar da hafifletilmiştir. Bununla birlikte, devletlerin dini bağlardan sıyrılarak bugünkü devlet anlayışına uygun bir hale girmesi ile vatandaşlık statüsü de günümüzdeki şeklini almaya başlamıştır.53

1.4. Mutlak Monarşiler Çağı ve Modern Vatandaşlığın Kuruluşu Mutlak monarşiler çağında vatandaşlık statüsü farklı evrelerden geçerek önemli bir dönüşüme uğramıştır. Modern vatandaşlığın kuruluşunda her biri farklı açılardan etkili olan temel tarihsel dönüşümler kent devletinin çözülmesinden mutlakiyetçiliğe kadar geçen dönemde vatandaşlığın gerilemesi (Helenistik dönem ve Roma, Hıristiyanlık, Ortaçağ kentleri); mutlakiyetçi dönemde modern vatandaşlığın şekillenmeye başlaması ve burjuva demokratik devrimler çağında vatandaşlığın modern- demokratik biçimini alması şeklinde sıralanmaktadır.54

Yeniçağda kilise ve krallık makamı otorite kullanım alanları açısından tamamen birbirinden ayrılmış, kilise ve kralın yetki alanları sınırlandırılmıştır. 16. yüzyılın başlarından itibaren ulus-devlet olarak tabir edilen İngiltere, Fransa ve İspanya vb. siyasal yapılar Avrupa toplumlarında güven, barış ve düzeni sağlayan güçlü merkezi otoriteleri ile Avrupa siyaset sahnesinin ortak figürleri olmaya başlamışlardır.55 Bu bağlamda ulus

52 Heater, 2007, s. 76-77.

53 Ali Aslan Topçuoğlu, “Modern Hukuk ve İslam’da Vatandaşlık Kavramının Hukukî Temeli”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, S. 3, C. 16, 2012, s. 188-189.

54 Heater, 1990, s. 16-37; Riesenberg, a.g.e., s. 90-110; Paul Barry Clarke, Deep Citizenship, Pluto Press, London, 1996, s. 7-31.

55 Gerd Baumann, Çokkültürlülük Bilmecesi Ulusal, Etnik ve Dinsel Kimlikleri Yeniden Düşünmek, Dost Kitabevi, Ankara, 2006, s. 36; Heater, 2007, s. 90; İsmail Mansur Özdemir, Küreselleşme Sürecinde Türkiye’de Sosyal Devlet ve Sosyal Hizmetler, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

(28)

devletleşme sürecinde, belirli toprak parçası üzerindeki siyasal topluluğun ırk, dil veya din birliği parametreleri ile etnik, dini ve kültürel özellikleri belirlenmiş ve vatandaşlığın kültürel-ulusal sınırları çizilmiştir.

Ulus devletlerin gelişiminin yanısıra modern vatandaşlık anlayışının oluşumundaki bir diğer parametre, ticari kapitalizm ve ona bağlı olarak gelişen insani bilimler olmuştur. Son tahlilde vatandaşlık, bu iki parametrenin birleşik etkisinin sonucunda56 monarşik hükümet biçimini daha da etkin kılmak amacıyla yeni beliren bu siyasi ve ekonomik koşullara göre dar politik hukuki anlamının ötesinde bir tarzla tanımlanmıştır.57

On altıncı yüzyıl teorisyenlerinden Fransız Jean Bodin devlet-vatandaş arasındaki ilişkiyi şu şekilde tanımlamıştır. Ona göre devlet, onun temel bileşeni olan bir dizi ailenin ve bunların ortak sorunu olan şeylerin, egemen bir güç yardımıyla doğru bir düzenle yönetimidir.58 Bodin’e göre ailenin reisi (baba), başkanlık ettiği haneyi bırakıp diğer ailelerin reisleriyle ortak çıkarları için çalışmak amacıyla bir araya geldiğinde, artık bir lord veya efendi olmaktan çıkmış, diğerleriyle ortak ve eşit olmuştur. Bu sayede kamu işleriyle uğraşmak için kendi kişisel meselelerini bir kenara bırakmış, bir efendi olmaktan çıkmış ve bir vatandaşa dönüşmüştür.59

Yeniçağda İngiliz Hobbes, devleti cisim anlayışına dayandırmıştır. Ona göre insanlar daha önceleri devlet (toplum) halinde yaşamadıklarından, devlet yapma bir cisimdir. Doğada asıl gerçek olan ise tek tek cisimlerdir. Doğadaki bütün geri kalan şeyler bu tek tek cisimlerin bir araya gelip etkimelerinden oluşmuştur. Bu bağlamda Hobbes’a göre gerçek olan “doğa insanı” hep birlikte itaat edecekleri bir kişiye (monark) aralarında anlaşmak suretiyle toplumun yönetimini devretmiştir.60 Bu sözleşme (anlaşma) ile devlet kurulmuş, doğa durumunda gerçek halde bulunan insan da vatandaş olmuştur.61

1.5. Devrimler Çağı ve Modern Vatandaşlığın Gelişimi

Antik dönemde Sparta ve Atina’da ve ardından Roma İmparatorluğu’nda ve Ortaçağ’daki bazı kent devletlerindeki vatandaşlar askeri, ekonomik ve sınıfsal olarak

Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2008, s. 27; Ayferi Göze, Siyasal Düşünceler ve Yönetimler, Beta Yayınları, İstanbul, 1995, s. 124.

56 Alev Özkazanç, “Toplumsal Vatandaşlık ve Neo-Liberalizm Sorunu”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, S. 64, C. 1, 2009, s. 252.

57 Heater, 2007, s. 91.

58 Jean Bodin, Six Books of the Commonwealth, Basil Blackwell, Oxford, 1955, s. 1-3.

59 Aynı, s. 25.

60 Thomas Hobbes, Leviathan, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2012, 133-137.

61 Hobbes, a.g.e., s. 136; Macit Gökberk, Felsefe Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1980, s. 284-285.

(29)

mevcut iktidar gücünün bir uzantısı iken modern devletle birlikte vatandaşlar iktidarı oluşturan devletten bağımsız olarak kendilerini ortaya koymayı başarmışlardır. Kapitalist üretim ilişkilerinin gelişmesi ile eşzamanlı olarak ortaya çıkan modern devletin62 oluşum sürecinin ilk dönemlerinde vatandaşlar yine askeri güç ve dolayısıyla erkek olma zorunluluğu ve mülkiyet gibi iktidarı oluşturan maddi güç paydalarından birinde görünür olmak gibi bir zorunluluğu yaşamışlardır.63 Modern devlet gün geçtikçe vatandaşlarının düşüncelerini dikkate almak zorunluluğuyla yüz yüze gelmiş, yeni politik düzenlemelerde vatandaşlarına bir söz hakkı tanımak veya başka yollarla, diğer bir deyişle vergi mükellefleri ya da potansiyel acemi askerler olarak, onların pratik onayı veya faaliyetlerine ihtiyaç duymuştur.64 Nihayet geçmişi çok eski olan vatandaş devrimler çağı ile birlikte yükselen modern devletin kurucu öznesi olarak canlanmış ve devletin normatif savunucusunun öbeğine yerleştirilmiştir.65 Bu bağlamda vatandaşlığın anayasal bir kurum olarak ortaya çıkışı, demokratik devrimler ile (İngiliz, Amerikan ve Fransız Devrimleri ile) olmuştur.66

On yedinci ve 18. yüzyıl Avrupası’nda ortaya çıkan bu toplumsal olaylar vatandaşlığa yeni bir bakış açısı ortaya çıkarmıştır. Özellikle 17. yüzyıl, İngiliz burjuvazisinin monarka karşı direnişini arttırdığı ve yazısız anayasa niteliğinde, çeşitli hukuksal kazanımlar ve güvenceler elde ettiği bir dönemdir: “Petition of Rights” (1628), kimsenin yasal bir gerekçe olmaksızın hapis edilemeyeceğini ve parlamentonun izni alınmadan yeni bir vergi konamayacağını; “Habeas Corpus Act” (1676), keyfi tutuklama yapılamayacağını ve tutuklu kişilerin 20 gün içinde bir yargıç önüne çıkarılmasının zorunlu olduğunu monarka kabul ettirmekteydi. Daha sonra çıkarılan “Bill of Rights”

(1689 Haklar Yasası) da, parlamentonun onayı olmadan kralın barış zamanında asker toplamasına ve ordu beslemesine yasak getirmiş, vatandaşın monarka dilekçe verme hakkını tanımış, parlamentoda konuşma ve tartışma özgürlüğünün engellenemeyeceğini vurgulamıştır.67

62 Recep Boztemur, “Tarihsel Açıdan Millet ve Milliyetçilik: Ulus-Devletin Kapitalist Üretim Tarzıyla Birlikte Gelişimi”, Doğu Batı Dergisi, S. 38, 2006, s. 161.

63 http://ismetparlak.files.wordpress.com/2012/10/dersnotu_4_devri mlercagi.pdf adresinden 14 Ekim 2013 tarihinde alınmıştır.

64 Eric John Hobsbawm, 1780’den Günümüze Milletler ve Milliyetçilik: “Program, Mit, Gerçeklik”, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 1993, s. 103.

65 Abdurrahman Saygılı, “Modern Devletin Çıplak Sureti”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, S. 59, C. 1, 2010, s. 90.

66 Dominique Schnapper, Yurttaşlar Cemaati, Kesit Yayınları, İstanbul, 1995, s. 63-78.

67 Artun Ünsal, “Yurttaşlık Anlayışının Gelişimi”, 75 Yılda Tebaa’dan Yurttaş’a Doğru, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 1998, s. 5-6.

(30)

On yedinci yüzyıl İngiltere’sinde haklar kavramı siyasal gündemde yer edinmeye başlamış ve demokratik siyaset kuramının tohumlarını ekmek işini John Locke üstlenmiştir.68

Locke’a göre, diğerleriyle bir yönetim altında bir siyasi oluşum oluşturmaya razı olan her kişi, çoğunluğun kararına uymayı ve yürütmenin bu yönetim tarafından yapılacağını kabullenmiş demektir. Dolayısıyla kişi bir topluluğa girerken yönetimin yasalarına boyun eğmeye razıdır ve topluluğun tam bir üyesi olarak hükümetin bir vatandaşıdır. Bu durum sürdüğü sürece, kişi, hükümetin bir vatandaşı olarak ülkenin yasalarına boyun eğmekle yükümlüdür.69

On sekizinci yüzyılın ikinci yarısında İngiltere’ye karşı ayaklanan koloniler Amerikan Bağımsızlık Savaşının devam ettiği günlerde (1775-1783), 12 Haziran 1776 tarihinde o zamana kadarki en ileri ve kapsamlı haklar belgesi niteliği taşıyan ve Amerikan kolonilerine kendilerini yönetme hakkı tanıyan Virginia Haklar Bildirgesi’ni kabul etmiştir.70 16 maddelik bu Bildirgenin ilk maddesine göre tüm insanlar doğuştan eşit, özgür ve bağımsızdır ve insanların doğuştan edindikleri belli hakları vardır. Yaşama ve özgürlük haklarıyla mülk edinme, mutluluk ve güvenlik haklarını içeren bu haklar, hiçbir anlaşmayla devredilmez ve vazgeçilmez haklardır.

Machievelli ile başlayan ve ardından Rousseau ile doruk noktasına ulaşan cumhuriyetçi vatandaşlık anlayışının temelini oluşturan ve Virginia Haklar Bildirgesi’nde de kendisine yer bulan halkın egemenliği ilkesi önce Amerikan kolonilerinde hemen ardından da Fransa’da gerçekleşen devrimlerin çıkış noktası olmuştur. Daha önce sorumlulukların ön plana çıktığı sivil ve yasal vatandaşlık erdemi ile yetinen halklar zamanla halkların taçlandırdığı vatandaşlık onurunu elde etme savaşına girmişlerdir. Ancak Amerika’da ve Fransa’da sıradan insanları merkezi otoritelere karşı kitlesel bir güç haline getirerek devrimler çağını tetikleyen asıl güç, ‘yaşama, özgürlük ve mutluluğu arama’ üçlemesinden yükselmiştir.71 Diğer yandan gündemi etkileyecek iki düşünce tarzı yurttaş cumhuriyetçiliği (cumhuriyetçi vatandaş) görüşü ve liberal görüşler arasındaki rekabet belirlemiştir. 1760’lardan itibaren reform taleplerinin artması

68 Alaeddin Şenel, Siyasal Düşünceler Tarihi Tarih Öncesinde İlkçağda Ortaçağda ve Yeniçağda Toplum ve Siyasal Düşünüş, Teori Yayınları, Ankara, 1986, s. 426; Heater, 2007, s. 101.

69 John Locke, Two Treaties of Civil Government, J. M. Dent., London, 1962, s. 177-179.

70 Muzaffer Sencer, “İnsan Hakları Açısından Amerikan Devrimi”, İnsan Hakları Yıllığı, S. 9, 1987, s.

95.

71 https://ismetparlak.files.wordpress.com/2012/10/dersnotu_4_devrimlercagi.pdf adresinden 14 Ekim 2013 tarihinde alınmıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Yapılan araştırmada eCG’nin progestagen tedavisinin kesil- mesinden 48 saat önce enjekte edildiği Grup 2’den elde edi- len %89.4’lük östrüs oranının

Şeriat kelimesi, alevî literatüründe aynı zam anda devlet anlam ına da gelm ek­ tedir.. A caba alevîlerin karşı olduğu ileri sürülen şeriat, bu anlam daki

Bu bölgede yerleşen fistüllerde; multiple bes- leyici arter bulunması, eşlik eden sinüs trombozu/oklüzyonu, skalp arteri tarafından fistül beslenmesi veya kritik kortikal

Ancak insan onuru, yani insanın akıl ve vicdan sahibi bir varlık olarak değerli olduğu bir kere kabul edildikten sonra, insanın yaşam hakkının, özgürlüğünün, düşünce

Çoğu insanın günde en az bir kere yaptığı telefon şarj etme işlemini bitkilerin fotosentezi esnasında açığa çıkan enerji ile gerçekleştirmeyi hedefleyen akıllı

Kulis arkalarında, bütün j iyes ak­ törleri, anahtar deliklerinden mahrem sahneler seyreden mütecessis hizmet­ çiler gibi sıralanırlar. Sırası gelen içe ri

Hava mey­ danında, daha önceden şaşırtılan gazeteciler tarafından karşılanır, ve kendisine edebiyat ve sanatla ilgili bazı sorular sorarlar Kendi­ si

Türkiye’de vatandaşlık dersi öğretim programları ve ders kitapları çeşitli çalışmalarda analiz edilmiştir (Caymaz, 2008; Çayır, 2011; Gök, 2004; İnce, 2012b;