• Sonuç bulunamadı

ULUSLARARASI MERV'DEN SÖÔÜT'E TÜRK TARİHİ, KÜLTÜR VE MEDENİYETİ SEMPOZYUMU

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ULUSLARARASI MERV'DEN SÖÔÜT'E TÜRK TARİHİ, KÜLTÜR VE MEDENİYETİ SEMPOZYUMU"

Copied!
17
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Yayınları

ULUSLARARASI MERV'DEN SÖÔÜT'E TÜRK TARİHİ, KÜLTÜR

VE MEDENİYETİ SEMPOZYUMU

INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON "FROM MERV TO SOGUT TURKISH HISTORY, CULTURE AND

CIVILIZATION"

(11-12 Eylül

2014-BİLECİK)

Editörler Kurulu/ Editorial Board

Prof. Dr. Abdulhalik BAKIR Doç. Dr. Bülent YILMAZ Yrd. Doç. Dr. Ahmet ALTUNGÖK

BİLECİK-2015

(2)

lvfenldm Siiğıit'e Tiirk Tarihi, Kiiltiir ı~ Medmiyeti 335

KEMAL

TAHİR'İN

''DEVLET

ANA''

ROMANINDA

ŞEYH EDEBALİ

ÖZET

SHEIK.H EDEBALi iN KEMAL TAHIR'S NOVEL NAMED "DEVLET ANA"

Sabanur YILMAZ: Özlem ÖZTOI<~

Devlet Ana, Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş dönemini roman telaıiği ile aktaran önemli metinlerden birisictir. Kemal Tabir, tarihsel romanlarından biri olan Devlet Ana'da Osmanlı İınparatorluğu'nun aşiretten devlet haline geçiş sürecini, toplumun yapısı, yaşam tarzı, gelenek- göreneklerine de değinerek destansı bir biçimde anlatır. Romanda İmparatorluğun Söğüt'teki yaşam tarzı aktarılır, ahilik

teşkilatı hakkında da bilgilere yer verilir.

Kemal Tahir, şahıs kadrosunu tarihsel romanın inandırıcılığını artıracak ve XTII. yüzyıl Osmanlı Beyliği'ni kolaylıkla okurun zihninde canlandırabilecek şekilde kurmuş, kahramanlarının büyük çoğunluğunu Ertuğrul Bey, Osman Bey, Orhan Bey, Şeyh Edebali, Akçakoca, Yunus Emre gibi tarihi şahsiyetlerden seçmiştir. Romandaki çatışma unsuru da saydığımız kişiler başta olmak üzere tarihi

kişiliklerin temsil ettikleri değerler üzerinden verilmiştir.

Romanda tarihi kişilikler arasından Şeyh Edebali mercek altına alındığında

görülür ki bilgeliği ve erdemi ile Osmanlı Beyliği'ni yönlendiren Şeyh Edebali'dir.

Savaş ve barışta yol göstericidir. Ertuğrul Bey, Osman Bey ve Orhan Bey'in saygı

• Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Türk Dili Okutmanı ve Osmangazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Doktora Öğrencisi.

•• MEB Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni ve Osmangazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Doktora Öğrencisi.

\ ·,

(3)

336 Mtnldw Söğiilt Tiirk. Tarihi, Kıiltiir ı~ Medet1ijtti

duydukları ve akıl danıştıkları bir şeyhtir. Osmanlı Beyliği'nin aşiretten devlet haline geçmesinde önemli görevler üstlellir.

Bu çalışmanın amacı Devlet Ana romanının zengin şahıs kadrosu içerisinde

Şeyh Edebali karakterinin ele alınış biçimini değerlendirmek ve onun simgesel

değerini ortaya çıkarmaktır. Aynca, romanda Şeyh Edebali'nin Osmanlı'nın dönüşümüne nasıl katkıda bulunduğu ve hangi değerleri temsil ettiği ortaya konacak; tarihsel· bağlamda Anadolu halkının algısında yer alan Şeyh Edebali ile romanda yarattlan Şeyh Edebali karakterinin uyumu sorgulanacaktır.

Anahtar Kelimeler: Erdem, Devlet Ana, Osmanlı Beyliği, Şeyh Edebali, Tarihsel Roman

ABSTRACT

Kemal Tabir expresses the period of Ottoman's transition from tribe to state with touching on the structure, living style and traditions of the society in Devlet Ana in an epic way. The living style of the Empire in Söğüt is expressed in the novel and the novel also contains information about ahi community.

Kemal Tabir builds the characters of the novel in a way that increases the persuasiveness of tbe historical novel and easily revives the Ottoman Seigniory of XIIIth century in the mind of the reader, chooses the most of the character from historical personalities like Ertuğrul Bey, Osman Bey, Orhan Bey, Sheikh Edebali, Akçakoca, Yunus Emre. The conflict in the novel is explained by the values these historical characters represent, especially the mentioned ones.

When Sheikh Edebali is looked closer through the historical characters in the novel, it can be seen that Sheikh Edebali is the one who directs the Ottoman Seigniory with his wisdom and merit. He is a guiding light in war and peace. He is a sheikh who Ertuğrul Bey, Osman Bey ve Orhan Bey respect and ask for advice.

He undertakes significaıit duties in Ottoman Seigniory's transition from tribe to state.

The aim of this paper is to evaluate the way of taking into consideration of Sheikh Edebali through the crowded characters and find out the symbolic value of this character in the novel named Devlet Ana. In addition, it will have been found out what is the contribution of Sheikh Edebali to transition period of Ottoman and the which values be sembolizes; the convenience between tbe Sheikh Edebali in the understanding of Anatolian people historically and the Sheikh Edebali created in novel.

Keywords: Devlet Ana, Historical Roman, Ottoman Seigniory, Sheikh Edebali, Wisdom.

(4)

Mm/dm Söjlİl't T1İrk. Tarihi, Klilh7r •~ MedenfJ·eti 33 7

1. Beylikten Devlete Giden Yolda Şeyh Edebali

Osmanlı İmparatorluğu'nun manevi kurucularından biri olarak tarihimizde yerini alan Şeyh Edebali kaynaklarda "latalara hükmedecek bir dünya devletinin kurucusu olan Osman Gazi'yi aklıyla, fikriyle, bilgisiyle 'beylikt.en devlete' giden yolda yetiştiren kişi"1 olarak geçmektedir.

İmparatorluğun manevi temelini daha iyi ifade edebilmek için kuruluş \ dönemini inşa eden sosyo-kültürel yapıya yakından bakmak gerekirse bu

dönemde Edebali'nin de içerisinde bulunduğu tasavvuf ehli, ilim ve irfan sahibi şahsiyetlerin ne kadar etkin bir rol oynadıkları görülür:

Osmanlıların bir uç beyliği olarak Söğüt civarına yerleşmesiyle ve Selçukluların devrini tamamlamasıyla birlikte İslam alimleri hizmet için

Osmanlı'ya katılmış ve tek güç olarak Osmanlıları kabul etmişlerdir. Bu alimlerin temsilcisi olduğu ve nesillere aktardığı tasavvufi kurumlar;

kuruluş devrinde devlet ve toplum hayatının merkezine oturmuş; yeni kurulacak köklü medeniyetin oluşmasına büyük katkılar sağlamıştır.

Osman Gazi, babasının ölümüyle beyliğin başına geçmiş ve etrafında

yer alan Şeyh Edebali, Şeyh Mahmud, Ahi Şemsüddin, Dursun Fakih,

Kasım Karahisari, Şeyh Muhlis Karamani, Aşık Paşa, Elvan Çelebi gibi önemli zatlarla devleti manevi bir temel üzerine inşa etmeye çalışmıştır. 2

Dolayısıyla~ Şeyh Edebali Osmanlı'nın kuruluş döneminde önemi

yadsınamayacak bir isimdir.

Şeyh Edebali'nin doğduğu ve ilim tahsil ettiği yerler hakkında tarihi kaynaklarda birbirini tutmayan bilgiler yer almaktadır. Kaynaklara göre

Şeyh Edebali "Horasan-Merv'de, Suriye-Şam 'da veya Karamanoğullarz 'nın topraklarında doğmuş ve buralarda eğitim görmüş olabilir. Ama pek çok

<ilimden fikzh, tefsir, hadfs vb. ilimleri tahsil ettiği, tasavvuf yoluna girip manevf olgunluğa kavuştuğu konusunda bütün kaynaklar hemfikirdir. "3

İmparatorluğun mimarlarından Osman Gazi ile Şeyh Edebali'nin

nasıl tanıştığı noktasına gelindiğinde ise ŞeyhinOsman Gazi ile Bilecik'te tanıştığı bilinmektedir. Şeyh, Bilecik'te bir zaviye yaptırmıştır ve ''Alim ve

1Ebul Faruk Önal- Osman Doğari, Osmanlı 'mn Manevi Önderlerinden Şeyh Edebtilf ve Türbesi, Çamlıca Yayınları, İstanbul, 2012, s.6.

2Önal-Doğan, a.g.e., s. 5.

3 Önal-Doğan, a. g. e,. s. 13.

(5)

338 Mm/tim S/Jliit't Türk Tarihi, Kiiltiir ı~ Mtdt11fJ•li

su.fi/eri çok seven Osman Gazi, mübarek günlerde şeyhin zaviyesine giderek dinf ve idarf konularda her zaman onun görüşlerine başvurur. "4

Prof Dr. Bünyamin Duran, Şeyh Edebali hakkında farklı

kaynaklarda geçen bilgileri şu şekilde aktarmaktadır: ''Menakıb-ı Ebü'l Vefa tercümesinde Horasan'ın Merv şehrinde doğduğu, daha sonra Türkmen kafileleri ile Anadolu'ya geldiği, ilk olarak Adana'da iJcamet ettiği daha sonra da K.araman'a yerleştiği yazılıdır. Şakaik-ı Numaniye ve Zeyilleri adlı

eserde verilen bilgilen.len ise Karam'da doğduğu anlaşılmaktadır. Rahmetle

Uzunçarşılı da bu rivayeti esas alarak Şeyhin Karaman doğumlu olduğunu

iddia eder. Mecdi Mehmet Efendi'nin Şekaik-ı Numaniye'sinde Ede Balı hakkında şu bilgilere rastlıyoruz: Üstadın asıl doğum yeri Karaman'dır. İlk tahsilini Karaman'da yapmış, Karaman'ın değerli ilim adamlarından çeşitli

ilimler öğrenmiş ve buradan ilmini daha da artırmak ve derinleştirmek için o

çağda uluslararası ilim merkezi olan Şam'a hicret etmiştir. Şam'da birçok ilim disiplininin muhtevalarını, bunların metedolojisini öğrenmiş, bu arada tefsir, fıkıh ve hadis ilimleri alanında seçkin bir uzman olmuştur. Öte yandan tahsil süresince sadece bilgisini artırmamış, aynı zamanda ahlak ve

takvasını da geliştirerek zamanının en seçkin ve en faziletlisi olmuştur. Hem

çeşitli bilgi disiplinleriyle hem de ahlak ve faziletle donatılmış olarak memleketine geri dönmüş, ancak bu defa K.araman'a değil, o gün serhat şehri olan Eskişehir civarlarında bulunan İtburnu denilen köye yerleşmiştir. "5

Şeyh Edebali, tarih sahnesinde iki önemli rolüyle ön plana çıkar:

"mutasavvıf olmasının -yanında ilk Osmanlı kadısı ve müftüsüdür. Dönemin birçok fakihi ile görüşmüş ve onlardan ders almış, çok sayıda talebe yetiştirmiştir. Önde gelen öğrencilerinden aynı zamanda damadı Dursun Fakih, Edebali'den sonra Osmanlı Devleti'nin ikinci müftüsü ve kadısı

olmuştur. "6 Toplum hayatında oynadığı diğer bir rol ise ahilik teşkilatı üzerinedir: "Şeyh Edebali ahi teşkilatının reisidir. Ahi şeyhliğinin

Edebali'den sonra kime geçtiği bilinmemektedir; ancak daha sonra

4K.amil Şahin, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, "Edebali" maddesi, İstanbul:

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştınnalan Merkezi, 1994, c.10, s.393.

5 Prof Dr. Bünyamin Duran, Şeyh Edebalı ve Çağımıza Mesajı, Bilecik Valiliği Yayınlan, s. 7.

6Şahin, a.g.m., s.393.

(6)

Muv'dm Söğiit't Tiirk Torilıi, /(ji/tiir 11< MedeııfJ•Iİ 339

I.Murat'a intikal etmiştir. "1

2. Devlet Ana

Tarihsel romanlarda tarihi bir dönem ele alınırken bu dönemde

yaşamış şahsiyetler roman karakteri olarak metnin içine dahil edilebilir. \ Tarihi şahsiyetlerin ayniyle tarihte geçtiği gibi çizilip çizilmeyeceği ise

tamamen yazarın inisiyatifine kalır. Roman türü söz konusu olduğunda her ne kadar kaynağını tarihten de alsa olay ve karakterlerin kurgusu yazarın

hayal dünyasının ürünüdür. Söz konusu Devlet Ana8romanı da Kemal Tahir'in 1967 yılında yazdığı tarihsel bir romandır. Romanda henüz küçük bir toprak parçasına sahip olan Ertuğrul Bey'in son zamanları ve

Osmanlı'nın büyümeye başladığı ilk yıllar konu edilir. Anadolu'nun 13.

yüzyıldaki tarihsel, sosyal ve siyasi ilişkilerini yalın bir dille ele alarak okura sunar. Modem Ruhbilimde, bir insanın karakterini çözümlemek için onun çocukluğuna inilmesi gibi Kemal Tahir de Devlet Ana romanında Osmanlı Devleti'nin yapısını çözümlemek adına bu devletin çocukluk

yıllarına, hatta doğuş öncesine gitmekte, onu oluşturan koşulları incelemek- tedir. Yeni devleti kurma amacını edinen topluluğun özelliklerini,

topluluğun ortaya çıkardığı önder tipinin niteliklerini belirlemekte, Osmanlı halkı ve önder tipinin etkilenmelerinden, Osmanlı Devleti'nin doğuş

öyküsünü örneklendirmektedir. 9 Romanda Türİcleriıı ABya 'dan getirdikleri tecrübe, inanç ve karakterleri hala içlerinde yaşatmaları ve neler yapabilecekleri anlatılmak istenmiştir. Roman kurgusu ise şöyledir:

Şövalye Notüs Gladyüs, Issızhan'da -Mavro ve ablası Liya'nın işlettiği bir handa- konaklar. Şövalye'nin amacı toprak ele geçirmektir.

Liya'ya göz koyan Şövalye, arkadaşı Türkopol Uranha ile birlikte Moğol kılığına girerek hırsızlık yaptıkları sırada Liya ve nişanlısı Ertuğrul Bey' in

savaş atı terbiyecisi Demircan'ı göıiirler. Demircan'ı arkadan vurarak öldürürler. Liya'ya ise tecavüz ederek, onun da canına son verirler. Ölülerin

bulunmasıyla Demircan'ın annesi Bacıbey, molla olma yolundaki oğlu

Kerim Çelebi'yi savaşçı olması için zorlar. Adını Kerim Can olarıı.k

7 Şahin, a.g.m., s.393.

8 Kema!Tahir, Devlet Ana, Bilgi Yayınevi, An.lrara, 1967.

9Halit Refiğ, Gerçeğin Değişkenliği Kemal Tahir, Ufuk Kitapları, İstanbul, 2000, s.137.

(7)

340 Mtrv'dm S iiğiil't Tiirlc Tarihi, Kıi/lıir ı• MedmiJ·eli

değiştirir ve zor durumda olan Mavro'ya da sahip çıkar. Bu sırada Ertuğrul

Bey'in ölümüyle Osman Bey başa gelir. Babasının vasiyetiyle Şeyh

Edebali'ye gider. Gezgin ozan Yunus Emre'nin gördüğü rüyayla devletin

gelişeceği, başarılara koşacağı anlatılır. Şeyh Edebali kızının Osman Bey ile evlenmesine izin verir. Lotüs Hanım'ın zorla evlendirilmek istenmes~ bu olayda da Şövalye Notüs Gladyüs ve Uranha'nın olduğunun öğrenilmesiyle

olay büyür. Deı:nircan ve Liya'nın intikamı alınırken Orhan Bey Lotüs

Hanım'a, Kerim Can Aslıhan'a kavuşur. Kerim Can'a tekrar mollalık yolu

açılır.

İlber Ortaylı, Halit Re:fiğ'in kitabında yer alan Bir Siyasi Hikaye Olarak Devlet Ana yazısında Kemal Tahir'in, Türk toplumunun tarihsel

gelişim çizgisinin Batı toplumlarından ayrı şekilde incelenmesi gerektiğini

savunan yazarlarımızdan olduğunu söyler. O; Devlet Ana'da kişilerin

karakter ve benliğinde, kurumların ileri sürüldüğünü belirtir. Keşiş Benito,

Şövalye Notüs Gladyüs Batı toplum düzenini, Alişar Bey yıkılan Selçuklu düzenini, Çudaroğlu Moğol yağmacılığını, Osman Bey ile Şeyh Edebali küçük bir toplumdaki dayanışmayı anlatır.1° Kemal Tahir, aslında romanda

dünyanın insana sunduğu nimetler ile onu araç olarak gören mana dünyası arasındaki bağı kurmaya çalışmıştır. Şövalye Notüs Gladyüs, Uranha, Keşiş

Benito, Osman Bey'in amcası Dündar Alp, Alışar Bey, Hop Hop Kadı gibi isimler dünyaya kendini kaptırıp nefsinin esiri olan karakterlerdir. Mana

dünyasına iniş ise Kerim Can'ın mollalığa duyduğu yakınlık ve Şeyh

Edebali'nin karakterinde gizlidir. Bu dünya görüşüyle manaya iniş Osmanlı'nın cihan devleti olma yolundaki özüdür. Temeller hoşgörü, yardımseverlik, barış ve adalet üzerine kuruludur. Bu temeller Osmanlı'nın

henüz var olma yıllarındıı mevcuttur. Romanda molla olup Şeyh Edebali'nın dergfilıına gitmek isteyen Kerim Can karakteri bunu gösterir. Kemal Tahir kitaba başladığında "Kerim Can 'nzn dramını" yazdığını söyler. 11 Roman onun üzerinden yürüyecektir ancak roman ilerledikçe farklı kahramanlar

çıkmış; olaylar bireyin değil toplumun dramı haline gelmiştir. Kerim Can toplumla aynı dönüşüm içindeki bir nokta olarak kalır. O, toplumun dramına karışmış; Osmanlı Beyliği ile kabuk değiştirmiş; adeta dönüşmüştür.

Osmanlı'nın portresini sunan Devlet Ana, toplumda savaşçılar ve

ıo Refiğ, a.g.e., s. 155.

11 İsmet Bozdağ, Kemal Tahir'in Sohbetleri, Emre Yayınlan, İstanbul, 2006, s. 102.

(8)

Merv'dm Söğiit'e Tiirk Tarihi, Kü/Jiir ve Meden!Jeti 341

mollalar olmak üzere iki önemli ayrım olduğunu gösterir. Söğüt'te bütün

delikanlılar savaşçı olmak istediklerinden hocanın sadece üç öğrencisi vardır. Onlar da sakatlıkları yüzünden istemeyerek mollalığı seçmişlerdir . . Bacıbey ''Molla oğul istemem, analık hakkımı bağışlamam" diye diretmiştir.

Kerim okumasını Ertuğrul Bey'e borçludur. O, "İşi uzattın Bacıbey ve de

tadını kaçırdın. Bize okumuş da lazım. On yiğide bedel Demircan oğlun

yetmez mi senin Bacıbeyliğine ve de rahmetli Rüstem Pelvan yoldaşımın

ocağını yakmaya.12" .. deyip izin alır. Eğer· hastalığı artmasaydı kendisini bu yıl İtburnu'na Şeyh. Edebali'ye gönderecektir. Görüldüğü gibi toplumda

savaşçı olmaya eğilim olsa da bilgeliğin önemi bilinir. Kerim Çelebi'nin abisi Demircan'ın ölümü üzerine ise Bacıbey fikir değiştirerek kılıç kuşanmasını ister. İsmi artık Kerim Can'dır. Romanın sonunda tekrar

mollalığa dönecek olan Kerim Can'ın bu dönüşümü Osmanlı'nın da

dönüşümüdür. O, gerekirse at sırtında bilek gücüyle vatanı için savaşan;

bilgi, inanç, saygı, hoşgörü ve yardımseverliği de kalbinde taşıyabilen Osmanlı'nın yapısının fiziksel timsali haline gelir. Dışta göçebe, savaşçı

olan Osmanlı içyapıda şeyhe danışan, bilgiye önem veren, hırslarına kapılmayan bir devlet olma yolundadır. Bu, Osmanlı'nın milli kimlik kazanma sürecidir. Süreç, Kerim Çelebi'nin Kerim Can olup tekrar molla yoluna girebilmesiyle somutlandırılabilir. Kerim Çelebi'nin başarısı annesi

Bacıbey ve nişanlısı Aslıhan'ın karşında durabilecek güce ulaşabildiğinde

ortaya çıkar. Onu olgunluğa/mollalığa ulaştırır. Şeyh Edebali'nin dergahına

hak kazanır. Bu olay romanın sonunda şöyle anlatılır:

"Yumuşa Bacıbey! Yumuşa ki bir şey hasıl olabilsin.

Yumuş atamadın mı, yumuşatırzm seni... Babam rahmetli gibi ...

Kırbacı iki kez şaklatt1: - hadi bakalım aşevine! Bir eksik görmeliyim ki sofrada ben size sormalıyım!

Oğlunun adam olduğuna, babasının ocağını yakacağına, Bacıbey

ancak kırbacı elinden çekip karşısına dikilince inanmıştı. Aslıhan

bunu sezemediŞinden sesindeki kasıntılı mutluluğun sebebini anlayamamıştı. 1 "

3. Rüya'dan Doğan Devlet

Osmanlı'nın dönüşümü, Ertuğrul Bey'in ölümüyle başlar. İlk belirti

12 Tahir, a.g.e., s. 98.

13 Tahir, a.g.e., s. 623.

\ ..

(9)

342 Mm/dm SôJ/iı'e Türk Tarihi, J(ji/tiir ıY MedmfJ•ti

romandaki rüya motifidir. Farklı kaynaklarda rüyanın Osman Gazi

tarafından Edebali'nin zaviyesinde misafir olarak kaldığı zamanda görüldüğü belirtilir. "Aşıkpaşazade 'nin, Osman Gazi 'nin imamı İshak Fakih'in oğlu Yahşı Fakih ve Edebali'nin oğlu Mahmud Paşa'nın rivayet- lerine dayanarak anlattığına göre Osman Gazi Edebali 'nin zaviyesinde kaldığı bir gece bir rüya görür. "14

Osman Bey'in misafir olarak kaldığı bu gecede gördüğü rüya ise

şöyle anlatılır:

"Tarihler, Osman Gazi 'nin istirahat edeceği odada bir Mushaf-ı Şerif asılı olduğu için sabaha kadar ayakta beklediğini ve o gece uyku ile uyanıklık arasında bir rüya gördüğünü yazarlar. Osman Gazi, rüyasında Şeyh Edebali 'nin koynundan bir ayın doğup kendi koynuna girdiğini, ardından da kendi göbeğinden büyük bir ağacın

yükselerek, bütün alemi kapladığını, gölgesinde ise nice dağların

bulunup, nehirlerin aktığını ve birçok ir.ışanın kfıynaştığını

görmüştür. "15

Osman Bey, rüyasını Şeyh Edebali'ye anlatır. Şeyh Edebali ise

rüyayı şöyle yorumlar:

"Müjdeler olsun ey Osman! Hak Teala sana ve senin evladına

saltanat ihsan etti. Bütün dünya, evladının himayesinde olacak, kızım

Mal Hatun da sana eş olacak. " demiştir. 16

Ancak Oruç · b. Adil, Tevarfh-i Ali Osman adlı eserinde Osman Bey'in gördüğü rüyayı, Osman Gazi değil de babası Ertuğrul Gazi'nin

gördüğünü ve Şeyhin. Osman Gazi ile evlenen kızının adının Rabia Hatun olduğunu yazar. 17

Devlet Ana romanında ise rüyayı Yunus Emre görmekte ve

anlatmaktadır:

"İtburnunda Şeyh Edebali efendimizin mübarek katında hayzrlz

perşembeyi hayırlz cumaya bağlayan gece bir düş gördüm. Şeyh

14Şahin,a.g.m., s.393.

15 .. ~

Ünal- Dogan, a. g. e,. s. 13.

16Önal-Doğan, a. g. e,. s. 13.

17Şahin, a.g.m.; s.393.

(10)

l\-Itrv'dm Söğılt'e Tiirk Tarihi, Kıiltiir ve MedeıtİJ'tfİ 343

Edebali Efendimizin mübarek kucaklarından bir ay doğdu, parıltısı karanlığı çalkaladı çıktı, yükseldi, orak biçimindeyken dola dola sini değirmisine döndü. Dünyayı nura boğdu. Öyle ki gözler kamaşıp bakmıya güç yelesi kalmadı. Baktım ki sizin Osman Beyiniz de iki dizi üstünde sağ yanımdadır ve de tesbihe girmiştir. Gökleri bezeyen ay,· inip geldi, göğsüne yaslandı, gövdesine karıştı. Aman nedir ne hikmettir dememize kalmadı ayın gömüldüğü yerde bir fidan belirdi,

yeşerip büyüdü, göklere dal budak saldı, toprağın denizlerin yüzünü

kapladı. Kaf Dağlarının ve de Toros Dağlarının ve de Atlas

Dağlarının ve Hasma Dağlarının doruklarını gölgesine aldı. Fırat Irmağını Dicle 'yi, Mübarek Nili, Firenk içindeki coşkun Tuna 'yı kavradı. Uçsuz bucaksız çöller, bozkırlar, çayırlı çemenli ovalar, sahralar, yedi denizler ve de ağaç denizinden nişan verirderin ormanlar, uzakların parlak gümüş kubbeli, göke baş çekmiş kuleli, Firavun çağından kalma nice nice anıtlı nice nice kentler geldi, hep bu ağacın altına sokuldu. Bize hayret elverdi. Neyin nesi demeye kalmadan bir esinti çıktı, yürekten sıkıntıyı, vesveseyi sürüp çıkaran

yedi cennet yeli ... Kendime geldim sabaha kadar düşündüm, yazdım,

çizdim. Sabah namazından sonra Şeyh Edebali hazretlerine düşümü açıp danışayım dedim, elini kaldırıp susturdu. Gerekmez sana açılan

bize de göründü. Tanrı işaretidir buyurdu. Beyinize büyük devlettir ve de büyük müjdedir. "18

Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi başlıklı

eserinde büyük

padişahların doğumlarından

evvel istikbalde nail

olacakları

kudrete delalet etmek için böyle

rüyaların

naklinin

Şark

tarihçilerinin bilinen bir

sanatı olduğunu

ifade ettikten sonra bu adetin sadece

Şark

tarihçilerinde

değil

Garp tarihçilerinde

de görüldüğünü

ifade eder.

19

Kemal Tahir de tarihi kaynaklarda da kimin

gördüğüne

dair

farklı

bilgilerin yer

aldığı

bu

rüyayı

romanda yaratmak

istediği

atmosfere uygun bir

şekilde kurgulamıştır.

Devlet Ana'nın

kurgusuna göresözü edilen bu rüya üzerine daha önce

babasının

haberi olmadan

Şeyh

Edebali'nin

kızını

isteyip olumsuz sonuç alan Osman Bey için umut

doğar. Şeyh

Edebali

"Böylece murat

kapısı açıldı, mutlu saat gelip çattı. Bir daha istesin! Yoksun kalmayacaktır.

18Talıir, a.g.e., s. 214-215.

19 Baron Joseph Von Hammer Purgstall, Büyük Osmanlı Tarihi, İstanbul: Üçdal Neşriyat, 2. baskı, c.l, s. 67.

\

(11)

344 Mtrıltlm Sii/jı't Tiirk. Tarihi, Kiilh"ir"' MttknfJth"

Bizden haberini ulaştırmak. " diyerek kızını tekrar isteyebileceği mesajını

yollar.20" Yunus Emre, Edebali'den gelen mesajı Kaplan Çavuş ile Osman Bey'e iletir ve"Aç geleni doyursun, yalıncak geleni giydirsin. Attan aygır,

deveden tülü, koyundan koç boğaz/atsın! Ala çadırını yeryüzüne diktirsin, beyleri yiğitleri sofrasına biriktirsin/"21 diyerek müjdeli haber vasıtasıyla

öğütler de verir.

Rüyanın yor göstericiliğinde Şeyh Edebali, Osman Bey' in artık daha

sağlıklı kararlar verip amacına ulaşabileceğini kavram.ıştır. Rüyanın Yunus Emre ve Şeyh Edebali tarafından görülmesi, inandırıcılık boyutunu arttırır

ve devletin büyüyerek Osman Bey'in başarıya ulaşacağının simgesel

kanıtıdır. Kızı Bal Hatun'u Osman Bey'e verir. Dönüşüm sürecinde sürekli ona yol göstericidir. Aslında Şeyh Edebali'nin danışmanlığı Ertuğrul Bey'in ölümüyle başlar. Ertuğrul Bey ölmeden önce Osman Bey'e vasiyette bulunarak Şeyh Edebali'ye gitmesini ister:

"-Vasiyetleri nedir Ertuğrul Bey kardeşimizin ve de bize

ısmarladıkları nedir?

-Gerektiğinde destur verirseniz, koşup gelip zorluklarımızı danışacağız. Yol göstereceksiniz. Paraya bunalırsak ...

Osman Bey yere bakarak sustu.

-Evet gelirsin istersin. Hazırda varsa verilir, yoksa bulunur

buluştuntlur! Çeldnme hiçi Kesene borçlanmakta değilsin çünkü, beyliğe borçlanmalµasm ! "22

Ertuğrul Bey yukarıda da görüldüğü gibi oğlunun dara düştüğünde yanında olacağına inandığı kişi olarak Şeyh Edebali'yi görür. Buradaki amaç hem tecrübesizliğine yenile düşmemesi hem de Şeyh Edebali'nin toplum üzerindeki dini etkisini kullanmaktır. Onun çevresinde değer bulmasının etkisiyle vasiyetlerine barışın korunmasını da ekler:

"-Gelelim vasiyetlerine?

-Vasiyetleri. .. barışın korunması ...

20 Tahir, a.g.e., s. 214-215.

21 Tahir, a.g.e., s. 216.

22 Tahir,a.g.e., s. 176.

(12)

Mm/dm Si/,iiı't Tiirlo Tarihi, Kır/tiir vt Mukniytti 345

-Doğrudur. Barışı korumak gerektir. Buna çabaladık bunca zaman, Allah 'ın izniyle de başardık. 23"

Osman Beyde babası Ertuğrul Gazi gibi, Şeyh Edebali'nin dua gücü ve yol göstericiliğine inanır. İşlerinde hayır duasını alır: "Karacahisar üstüne .yürüsek gerektir Şeyh baba ... Fatihasını çekseniz gerektir ... ne zaman? Duanız gücüyle bu gece yola çıkarız, koca Tanrının iziyle bahtımızı

deneriz.24

Yola çıkarken, savaşa hazırlanırken onun sözünü yerine getirmeye

çalışır:

"Osman Bey Fatiha 'nın bitmesini, gözleri yerde, sabırsız

bekledi. Amin derdemez fırladı kalktı. Yıllardır güçsüzlük, yoksulluk içinde beklediği fırsatın gelmesi yüzünü birden değiştirmiş; bakışları

ürkütücü bir keskinlik vermişti. Kayın babasının elini Ö/Jtü: -destur verirseniz toplıyalım savaşçıları. .. Yola çıkalım hemen!" 5

Siyasi işler için de Osman Bey Şeyh Edebali'ye danışır:

"Nedir amacın? Konya olmayınca, tasarlayıp bozulmasından korktuğun iş, nedir?

-Anadolu 'yu bırakacağım şimdilik. .. benim gördüğüm tez vakitte gidicidir Moğol... çünkü Moğol 'un düzeniyle de uyuşamaz bizim Anadolu toprağı. Eski Yunan 'ın Roma 'nın düzeniyle de uyuşama­

mıştır çünkü ... rahatça gülümsedi. Bizim gazi beylikler çabalasın bakalım, Konyayı ele geçirmek için. Boğuşun/ar birbiriyle, güçten düşürsünler kendilerini boş yere. İşimi kolaylaştırsınlar... Verimli topraklara sahip olana yarar Anadolu... Tükenmez insan kaynağıdır, insanın zanaatı da. göründüğü gibi, köylülük değil, devlet ku rucu ugu ur. l wd 2611

23 Tahir, a.g.e., s. 177.

24 Tahir, a.g.e., s. 479.

2s Tahir, ag.e., s. 480.

M Tahir, a.g.e., s. 183.

\ '

(13)

346 Mm/dm Söğiilt Tiirk Tarihi, Kı7/liir tY Afolm!Jtli

4. Şeyh Edebali ve Ahilik

Şeyh Edebali, Osmanlı devletinin milli kimlik kazanmasında etkin bir role sahiptir. Devlet Ana roman kurgusu içerinde Yunus Emre'nin Şeyh

Edebali'ye uğraması onun birleştirici ve hoşgörülü yanma vurgudur.

Toplumun temeli dinsel liderlerle şekillenir. Böylece Anadolu'daki ahilik

teşkilat yapısllllil. önemine de değinilir. Ahilik teşkilatıyla önemsiz gibi görülen bir topluluğiın, toplumu biraraya getirme ve barış içinde tutma gibi önemli işlevleriyle temel oluşturduğu anlatılır.

13. yüzyıl esnasında diğer Türk memleketlerinde olduğu gibi Anadolu'da da ahilik adı altında önemli bir yapılanma bulunmaktaydı.

Ahiler Osmanlı'nın ilk zamanlarında mühim görevlerde bulunmuşlardı.27 Fuat Köprülü ''Ahilik teşkilatı herhangi esnaf topluluğu değil, o teşkilat

üzerinde istinad eden, kaidelerini o vasıta ile yayan bir tarikat sayılabilir. "28der.

Osmanlının fikir babasıdır Şeyh Edebal~ ahilerin de başıdır. Mehmet Kaplan, Ahi tipini anlatırken ahilerin Anadolu Türk kültür ve medeniyetinde gazi, veli, alimler kadar öneme sahip insanlar olduklarını; bazı yönleriyle gazilere benzeseler de gayelerinin savaş değil. barış olması onları diğer­

lerinden ayırdığını söyler.29 Ahiler bulundukları çevreyi iç ve dış tehlikelerden korurlar. Esnafı, halkı savunmuşlar, insanları doğru yola

solaııayı amaç edinmişlerdir. Mehmet Kaplan, Burgazi'nin Fütüvvetname

adlı eserinde gezdiği yerlerde önemli bilgiler edindiğini ve ahilik teşkilatının

dünya görüşlerini açıklamak için iyi bir örnek olduğunu belirtir.30 Burgazi'nin kitabında ahiliğin inanç ve davranışlarıyla ilgili önemli gördügu

bazı noktalara ise şöyle değinir:

1. Ahilikte yiğitlik, ahilik, şeyhlik olmak üzere üç mertebe bulunur.

Yiğitlik niyet gösterip istekli hale gelmek, ahilik başlamak, şeyh ise tamam

kılmaktır. "Yiğitlik heves eylemekdür, ahilik başlamakdur, şeyh tamam

kılmakdur." Şeyh ahilik yolunda en yaşlı, en tecrübeli kişidir. Sakalı gelen

27 Fuat, Köprülü, Tiirk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Diyanet İşleri Başkanlığı

Yayınlan, Ankara, 1981, s. 211.

28 Köprülü, a.g.e., s.213.

29 Mehmet Kaplan, Tiirk Edebiyatı Üzerine Araştırmalar 3, Dergah Yayınlan, İstanbul, 2003, s.119.

30 Kaplan, a.g.e., s.124.

(14)

Mm/dtıı Sôjiit'e Tiirk Tarihi, Kiilltlr •• MedmfJtli 347

her genç bir şeyhe bağlanır ve onun terbiyesi altında yetişir.31 Dolayısıyla ahilik bir terbiye sistemidir. İnanç, yeme-içme, giyinme gibi her türlü

davranış biçiminin terbiyesidir.

2. Ahilikte cömertlik, fakirlere yardım esastır.32

3.Ahi dini yükümlülüklerini yerine getiren ancak dünya ile ilgisini \ tamamen kesmemelidir. 33

Devlet Ana romanında Anadolu kültüıiinde önemli bir işleve sahip

ahilik

teşkilatına

güven sonsuzdur.

"Bir ülkede düzen bozulursa her şey

bozulur. Buralarda düzeni güçlü sultanlar tutar. Eskiden halifeler, sultanlar da ahi şalvarı giyermiş... Çıraklar da ahi sofrasında yermiş. "34 cümleleri bunu en iyi ifade edenlerdir. Çocukların oyun olarak ahiliğe kabul edilişi

seçmeleri oldukça dikkat çekicidir. Kuralların ve ahilerin görevlerinin bilinmesi halkta güven dolayısıyla adalet duygusunu güçlendirmektedir.

Özellikle Şeyh Edebali'nin ünü geniş kitlelere yayılmıştır. Ahi teşkilatında zamanla bozulmalar yaşansa da Şeyh Edebali toplumda onlardan farklı bir yana konur.

"Duyduğum doğruysa pek umursayan yokmuş ahi baba töresini,

şurda hurda... Şeyh Edebali başkadır. Tuttuğu uzar tutamak olur,

bastığı, düzelir basamak olurdu. Ben görmedim kerameti söylenir.

Herifin biri simyaczlzkta altın yapma tutkusuna düşmüş, baba

mirasını ve de kendi kazandığını harcayıp saçıp savurup hasır

üstünde çıplak kalmakla Şeyh Edebali ye gidip sadaka istemiş. Şeyh

yerden bir tutam toprak alıp 'kimya öyle olmaz böyle olur derbeder' diye uzatmakla toprak o saat altun olmuş; şaşkın herifin aklı sıçrayıp

hazreti şeyhin eteğine yapışmış ... "35

Şeyh Edebali, toplumca değer verildiği kadar çekinilen bir dini önderdir. Alışar Bey 'in Şeyh Edebali 'nin kızını kaçırtmak istemesi ve bunun için Çudaroğlu 'na danışılması üzerine; Çudaroğlu çekinerek Pervane Subaşı ya şunları söyler:

"Ne demektir Şeyh Edebali ye değmek, hemi de kızını sürmek!

31 Kaplan, a.g.e., s. 124.

32 Kaplan, a.g.e., s.125.

33 Kaplan, a.g.e., s.126.

34 Tahir, a.g.e., s. 54.

35 Tahir, a.g.e., s. 54.

(15)

348 Mm/dm Söğrll'e Tiirk Tarihi, K.iiltrir ır Mtdt11!J·ıli

Nolur bakalım? Neler gelir adamın başına! ... Önden gök yıkılır tepene... soluk/andığın hava, yudumladığın su kesilir bu dünyada ...

Bilmem artık öte dünyada rezillik nasıldır!

-Yıldın! Hani yiğit/endin... "biz Ezrail peygambere elense çekmekteyiz günde üç kez" diye şişindiklerin?

-Ezrail peygambere kurban olayım!

-Daha mi kötü yatalak Şeyh Edebali?

-Ahileri napalım? Tüm ahiler sırtımıza binince toprağı nerde

bulacaksın da mezarını kazıp içine gireceksin! Yok arkadaş! Bu kez

yanlış geldin ve de gelmek de ayıp ettin! Çudar, evet az biraz avanaktır ama, sizin umduğunuz kadar değildir. "36

Şeyh

Edebali, kendine duyulan güveni hiçbir

zaman boşa çıkarma­

mıştır. Barışı sağlamak,

beyler

arasında düşmalığı

engellemek için kendi

kızı

bile söz konusu

olduğunda

aceleci

ve

kindar davranmaz.

Akıllı

ve

ölçülüdür. Durumu

her yönüyle

değerlendirme niyetjyle

harelçet eder.

Bal

kızı

istemek için

gönderdiği

dünür

Alışar

Bey'in

kızı kaçırmak istemesini Osman

Bey'in

duymasını

istemez.

Şöyle

der:

"Bu işin içinde aklınızın ermeyeceği noktalar vardır. Yolladığı dünürün kendisine hile yaptığını

Osman Beyimiz bilmesin. Irz meselesinde serttir. Bugünlerde sancak Beyiyle Uç beyinin çatışması hiç doğru olmaz. Sonu çok kötüye varır. Ben gereğini

yapacağım. "37 Edebali'nin Alışar Bey'in Hop Hop Kadı'ya

inamp kendini dünya heveslerine

kaptırması ve işlerinden uzaklaşması adına düşünceleri şöyledir: "Evet, ölenin .arandığı çağ değil ... canımı sıkan, bunca çabaladık, çatışmayı önleyemedik! Suç bizim mi? Suç ... suç kimde olursa olsun, hüner, barışı korumaktı. İçini çeker gibi soluklandı: Hünerimizi gösteremedik!"38

Ortaçağ

devletleri

güçsüzlüğünden

otoriteyi korku unsuruyla

sağlamaya çalışmış, Batı

feodel

senyörlere yaslanmış,

biz de

ise

merkezi

otorite ahi örgütüyle sağlanmıştır.

Ahilik örgütü merkezi otoritesini devletin

varlığı

için, onun

adına kullanmış, yolların

ve

şehirlerin güvenliğini sağlamıştır.

Ahiler

devamlılıkları

için devletin güçlenmesi

gerektiğini,

beylik ise güçlenmeleri için bu sosyal

örgüte dayanmaları gerektiğini

biliyordu. Osmanlı Beyliği kuruluşta bu nokta üzerinde durmuş, ilk

düzenli

36 Tahir, a.g.e., s. 252.

37 Tahir, a.g.e., s. 332

38 Tahir, a.g.e., s. 385

(16)

Mm/ılın Söğiile Tiirk Tarihi, JVi/ılir ı~ Mtdt11iytli 349

ordunun askeri

"ahi keçe külahı" giymiştir.

Bu duruma Osman Bey ve ahi lideri

Şeyh

Edebali'nin

yakınlığı en iyi örnektir.

Osman Bey

düşünce

ve eylemiyle duyurmadan bu

dinsel

ve informel lideri etki

altına

almaya

başlamış ve nüfuzundan faydalaııınıştır.39

Osman Bey devlet

adamı olma ve

toplumun güvenini

kazanma yolunda Şeyh

Edebali'nin

öğütlerine güvenmiş;

kulak

vermiş

ancak

son kararı

yine kendisi vermesi

taraftarı olmuştur:

"İlerde kullanacağı önemli bir yardımcının halk üzerindeki büyük etkisini zedelemeden, kendisine tepeden bakmasını, tecrübesiz sayarak her işte öğüt vermeye kalkmasını, şimdiden önleyip ilerde faydasız çekişmelere meydan vermemekti.40 Osman Bey "Çocuktan deliden, düşmandan, hatta karılardan bile öğüt almalı ama gene de aklının kestiğini işlemeliydi. 41" diye düşünür.

SONUÇ

Ertuğrul Gazi'nin "Beni kır; Şeyh Edebalı'yı kırma,

O bizim boyumuzun

ışığıdır.

. ..

"

diyerek vasiyet

ettiği oğlu

Osman Gazi için

Şeyh

Edebali

bir

yol göstericidir, başı sıkıştığında akıl danışabileceği kişidir.

Dolayısıyla, Şeyh Edebali, imparatorluğa giden yolda Osmanlı

için önemli bir yerde

durmaktadır. Osmanlı'nın

ille

Osmanlı kadısı

ve müftüsüdür.

Osmanlı'nın

manevi

mimarlarından

biridir.

Kemal Tahir,

Devlet Ana başlığını taşıyan

tarihi

romanında Osmanlı

Devleti'nin

kuruluş yıllarını anlatırken Şeyh

Edebali'ye

hak ettiği değeri vermiş; onu akıl danışılan,

bilge bir

kişilik

olarak

anlatmıştır.

Tarihi

kaynaklarda geçen bilgilerle uyum göstermeyen kısım

ise rüya meselesidir.

Osmanlı

Devleti'nin

kurulacağını

müjdeleyen

rüyayı

tarihi kaynaklarda

verilen bilgilerden. farklı

olarak romanda

Yunus Emre

görmektedir.

Romanın ille sayfalarında

da Yunus Emre'nin

Şeyh Edebali'yi ziyarete

gittiğini

okuruz. Romanda

Şeyh Edebali'nin

isminin ille defa Yunus Emre

tarafından zikredilmesi de önemlidir.

Romandatarihimizde

önemli bir yeri

olan bu iki karakteri

ilişkilendirerek

Kemal Tahir siyasi, sosyal ve ekonomik

39 Refığ, a.g.e., s. 158

40 Tahir, a.g.e., s. 184

41

Tahir, a.g.e., s. 184

\ 1

(17)

350 Mtrv'dt11 Söğiit'e Tiirk Tarihi, Kii/hlr t~ Medeniyeti

şartların yam sıra Osmanlı Devleti'nin kuruluşunda rol oynayan manevi

değerlere de dikkat çekmek istemektedir. Osmanlı Devleti'nin temellerinin dini bir liderle şekillendirilmesi, bu lidere duyulan saygıyla gelen barış,

güven duygusu, adalet, hoşgöıü Osmanlı'yı uzun süreli kılmıştır.

Osmanlı toplumu kitaptada belirtildiği gibi savaşçı ve molla olmak üzere iki temel yapıdan oluşur. Savaşçılara yön veren ise mollalardır. Şeyh

Edebali romanda· da molla olma yolundaki gençlere yol gösterici, ahi

teşkilatının başı, devlet yönetimi hakkında !?_ilgi sahibi ve yönlendirici, barış

tutucu, düzen kurucu işlevleriye okur karşısına çıkmaktadır.

Devlet Ana romanında bazı noktalarda anakronizmden söz edilebilse de genel anlamda tarihi kaynaklara bağlı kalınmıştır. Bu durum romanda çizilen Şeyh Edebali karakteri için de geçerlidir. Şeyh Edebali tarihte

yansıtıldığından farklı yöleriyle ele alınmamıştır. O, romanda daOsmanlı kimliğini oluşturmada önemli bir yere sahiptir. Hoşgöıü çatısı altında, farklı

inanç ve kültür sistemine sahip insanları ötekileştirmeden topluma ait kılabilmekiedir. Osman Bey ile Şeyh Edebali arasındaki bu ilişkfaltı yüzyıl sürecek olan dayanışma ve höşgörü toplumunun çekirdeğini oluşturmaktadır.

KAYNAKLAR

BOZDAG, İsmet, Kemal Tahir'in Sohbetleri, Emre Yayınlan, İstanbul, 2006.

DURAN, Prof. Dr. Bünyamin, Şeyh Edebalı ve Çağımıza Mesajı, Bilecik

Valiliği Yayınlan, Bilecik.·

KAPLAN, Mehmet,Türk Edebiyatı Üzerine Araştırmalar 3, Dergah Yayınları,·

İstanbul, 2003.

KÖPRÜLÜ, Fuat,Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1981.

ÖNAL, Ebu! Faruk ve Osman Doğan, Osmanlı 'nzn Manevi Önderlerinden Şeyh Edebalf ve Türbesi, Çamlıca Yayınları İstanbul, 2012.

PURGSTALL, Baron Joseph Von Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, İstanbul:

Üçdal Neşriyat, 2. basla, c.1.

REFİG, Halit, Gerçeğin Değişkenliği, Ufuk Yayınlan, İstanbul, 2000.

ŞAHİN, Kamil, Türkiye Diyanet Vakfi İslam Ansiklopedisi, "Edebali" maddesi, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi, 1994, c.10, s.393- 394.

TAHİR, Kemal, Devlet Ana, Bilgi Yayınevi,1. Basım 1967, Ankara.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bugünkü İstanbul Şehir Tiyatrosu'nun temeli olan Darülbedayi'nin kurucusu, çağdaş Türk tiyatrosu­ nun öncüsü, ilk sesli ve renkli Türk filminin yönetmeni.

Kikuchi-Fujimoto hastalığı (histiyositik nekrotizan lenfadenit) nadir görülen, klinik olarak servikal lenfadenit ve yüksek ateş ile seyreden, kendini sınır- layan ve sıklıkla

Müftülüğe, böyle durumlarda kadının iddet bekleyip beklemeyeceği hakkında sorular geldiği gibi, boĢanma esnasında bir baĢka erkekle yapılan evlilik

Treg hücre oranı ve sayısını, otoimmünite tespit edilen erişkin sIgA hastalarında tespit edilmeyene göre, istatistiksel olarak anlamlı olmasa da, daha düşük

Raman spectroscopy results show that the graphene grown on the top surface of the 9 μm thick substrate is purely single-layer.. The other samples consist of not only

Bu takdir ve alâkayı sadece bir musiki m uvaffakiyeti olarak kabul etmek, sanatı çok kolaya almak ve Neclâ İz'e karşı lüzumsuz bir takdir ve iltimas etmek

Sanatıyla, renkli kişiliğiyle bir döneme damgasını basan Muammer Karaca, tiyatroda olduğu kadar operet sanatımı­ za da yıllar boyu katkıda bu­ lunmuş, yurt

Osman Hamdi Bey’in, &amp; çoğunu, 1860 yıllarında, Paris’te öğrenci iken yaptığı bu etüüer, Türk resminin ilk çıplaklarından oluşuyla da ayrı bir önem