• Sonuç bulunamadı

ATAERKİL TOPLUMLARDA ERKEK OLMAK

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ATAERKİL TOPLUMLARDA ERKEK OLMAK"

Copied!
161
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ

SOSYAL HİZMET BÖLÜMÜ LİSANS ANABİLİM DALI

ATAERKİL TOPLUMLARDA ERKEK OLMAK

LİSANS BİTİRME PROJESİ

HAZIRLAYANLAR ALEYNA BERBER

ŞEYMA YAĞIŞLI DİLAY DEMİRCİ BÜKRE KAYAKÇI ASYA ALEYNA AKBULUT

İSTANBUL-2021

(2)
(3)

İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ

SOSYAL HİZMET BÖLÜMÜ LİSANS ANABİLİM DALI

ATAERKİL TOPLUMLARDA ERKEK OLMAK

LİSANS BİTİRME PROJESİ

Danışman

Dr. Öğr. Üyesi Talip YİĞİT

HAZIRLAYANLAR ALEYNA BERBER

ŞEYMA YAĞIŞLI DİLAY DEMİRCİ BÜKRE KAYAKÇI ASYA ALEYNA AKBULUT

İSTANBUL-2021

(4)

T. C.

İSTANBUL 29 MAYIS ÜNİVERSİTESİ

İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DEKANLIĞINA

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü’nde 030317026 öğrenci numaralı Aleyna BERBER, 030317027 öğrenci numaralı Şeyma YAĞIŞLI, 030317005 öğrenci numaralı Bükre KAYAKÇI, 030317024 öğrenci numaralı Dilay DEMİRCİ ve 030317008 öğrenci numaralı Asya Aleyna AKBULUT’un ve hazırladıkları ‘ATAERKİL TOPLUMLARDA ERKEK OLMAK’ konulu lisans tezi ile ilgili tez savunma sınavı ../../2021 günü 00.00 – 00.00 saatleri arasında yapılmış, sorulan sorulara alınan cevaplar sonunda adayların tezlerinin başarılı olduğuna oy birliği ile karar verilmiştir.

DANIŞMAN

İMZA Dr. Öğretim Üyesi

Talip YİĞİT

(5)

BEYAN

Bu tezin yazılmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğunu, başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğunu, kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, tezin herhangi bir kısmının bu üniversite veya başka bir üniversitedeki başka bir tez çalışması olarak sunulmadığını beyan ederiz.

Aleyna BERBER, Şeyma YAĞIŞLI, Dilay DEMİRCİ, Bükre KAYAKÇI, Asya Aleyna AKBULUT

23.06.2021

(6)

ÖZET

ATAERKİL TOPLUMLARDA ERKEK OLMAK

Bu çalışmanın amacı, ataerkil toplumlardan biri olarak görülen Türk toplumunda, nitel araştırmanın yorumsamacı modeli üzerinden, toplumsal cinsiyet çerçevesi içerisinde, kadın olmak üzerine oluşmuş algının yanı sıra erkek olmanın ne anlam ifade ettiğini ve eril insandan beklenen iktidar olmanın oluşturduğu psikolojiyi anlamak ve erkeğin karşılaştıkları roller, problemler ve olumsuzlukları incelemektir. Toplumsal cinsiyet dinamiğinin günden güne gelişip değişmesiyle kadın ve erkek cinsiyetlerine yüklenen sorumluluklar, beklentiler ve yaşam sınırları da gelişim ve değişim göstermektedir. Çalışmada konu hakkında toplumdan kesitler elde edebilmek adına rastgele seçilmiş kadın ve erkekler ile yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak görüşmeler yapılmıştır. Yapılan görüşmeler sonucu elde edilen bilgiler üzerinden eril insanların, toplumda hüküm süren erkek olmakla ilgili sanrıları ve var olduğu sanılan kural, erkek psikolojisi ve algı incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda, ataerkil toplumlarda erkekliğin sonradan kazanılan bir olgu ve keskin sınırlara sahip bir algı olduğu tespit edilmiştir. Dolayısı ile erkeklerin aslında toplumdaki sanrılar sebebiyle sınırlandırılmış bir hayat üzerinden kendilerini gerçekleştirmeye çabaladığı görüşüne varılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Erkeklik Algısı, Toplumsal Cinsiyet, Erkek, Ataerkillik

(7)

ABSTRACT

The aim of this study is -through hermeneutic model of qualitative research- in the aspect of societal gender, to examine, besides the perception formed on being a female, what does it mean to be a male, the roles, problems and downsides that they've encountered and to understand the psychology brought by the expectancy of masculine people to be in power in Turkish society which is one of the patriarchal societies. The responsibilities, expentacies and life limits are evolving and changing as the societal gender dynamics change everyday. In this study randomly chosen males and females are interviewed with half-structured meeting forms in order to get social profiles. As a result with the information gathered by those interviews, rules that are thought to exist, male psychology and perception as well as masculine people's delusions of being in power in society had examined. At the end of the study it is concluded that in patriarchal societies, masculinity is a learned phenomenon and is perception with sharp edges. Therefore it's agreed upon that men are struggling to realize themselves in a life limited by delusions in society.

Keywords: perception of masculinity, social gender, male, patriarchy

(8)

TEŞEKKÜR

Lisans eğitimimiz boyunca kendisiyle her iletişim kurduğumuzda fikirleriyle bize rehberlik eden, bize sabır ve anlayış gösteren, tez çalışmamız sürecinde kıymetli bilgi ve birikimlerini paylaşarak desteğini esirgemeyen çok değerli tez danışman hocamız Dr. Öğr.

Üyesi Talip YİĞİT, şükranlarımızı sunarız.

Lisans eğitimimiz boyunca akademik ve mesleki anlamda bize önemli katkılar sağlamış olup ve bu güzel süreçte tanıma fırsatı bulduğumuz İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümünün değerli hocalarına çok teşekkür ederiz.

Yaşamımızın her anında olduğu gibi eğitimim boyunca da desteklerini ve sevgilerini eksik etmeyen, bize karşı anlayış ve sabır gösteren sevgili ailelerimize sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.

Son olarak; bu araştırmayı yürütmememize yardımcı olan, ele alınan konu ile ilgili bizimle fikrini ve düşüncelerini paylaşan tüm görüşmecilerimize minnettarlarımızı sunarız.

(9)

BEYAN ... iii

ÖZET ... iv

ABSTRACT ... v

TEŞEKKÜR ... vi

BÖLÜM 1 ... 1

GİRİŞ ... 1

1.1.Araştırmanın Amacı ... 2

1.2.Araştırmanın Önemi ... 2

1.3.Araştırmanın Sayıltıları ... 3

1.4.Araştırmanın Sınırlılıkları ... 3

BÖLÜM 2 ... 4

KURAMSAL ÇERÇEVE ... 4

2.1.Ataerkillik ve toplumsal cinsiyet bağı ... 4

2.1.1.Ataerkil toplumlarda kadın ve erkeğin konumu ... 5

2.1.2.Ataerkil toplumlarda kadın ve erkeğin farkı ... 6

2.2.Ataerkil toplumlarda kadın olmak ... 6

2.3.Ataerkil toplumlarda erkek olmak ... 7

2.3.1.Ataerkil toplumlarda erkekliğin inşası ... 8

2.3.2.Ataerkil toplumlarda erkekliğin inşası ve bu süreçte kadının rolü ... 9

2.3.3.Ataerkil toplumlarda erkek olmanın yüklediği görev ve sorumluluklar ... 10

2.4.Ataerkil toplumlarda erkeklik algısı ... 11 İÇİNDEKİLER

(10)

2.5.Feminizm perspektifinde ataerkillik ... 12

BÖLÜM 3 ... 14

YÖNTEM ... 14

3.1.Araştırmanın Modeli ... 14

3.2.Araştırmanın Öznesi ... 15

3.3.Veri Toplama Süreci ... 15

3.4.Verilerin İşlenmesi ve Değerlendirilmesi ... 15

BÖLÜM 4 ... 17

ANALİZE GİRİŞ ... 17

4.1.Analiz Süreci ve İçerik Analizi ... 17

4.2.Araştırma Öznelerine Ait Tanıtıcı Bilgiler ... 18

BÖLÜM 5 ... 21

ANALİZ ... 21

5.1Sünnet oldun artık 'çocuk değilsin' ... 21

5.1.1.Sünnetle gelen özgüven: Erkeğim artık ... 22

5.1.2.Sünnet oldum sıra askerlikte! ... 22

5.1.3.Sünnet ve askerlikten sonra sıra da evlilik ... 23

5.2.Stres dolu bir yaşam ... 23

5.2.1.Yaşıma göre değil toplum isteğine göre davranmalıyım ... 24

5.2.2.'Güçlü olmalıyım yoksa kılıbık derler' ... 25

5.3.Din olgusu ve ataerkil değer yargıları ... 25

5.3.1.Sünnet: ‘Geleneğin mi, Dinin mi emri’ ... 26

(11)

5.3.2.Erkeğin toplumda sözünün geçebilmesi için evlilik şart mı? ... 26

5.4.Erkek İş ve Sorumluluk Sahibi Olmalı ... 27

5.4.1.‘Erkek Para Kazanmalı’ ... 27

5.4.2.Erkek Evin Geçimini Sağlamalı ... 28

5.5.‘Evin Direği Erkek’! ... 30

5.5.1. İyi Bir ‘Baba’ ve ‘Eş’ Olmalı ... 30

5.5.2.Aile Yapısına Uygun Davranmalı ... 31

5.5.3.Evde Huzuru Sağlamalı ... 32

5.6.Sosyal Hayatta Erkek ... 32

5.6.1.Kültür, Beceri ve Eğitim ile Donanımlı ... 32

5.6.2.Saygın Olmalı ... 33

5.7.Erkek Öncelikle İyi Bir ‘Birey’ Olmalıdır ... 33

5.7.1.Erkek ‘Yalan’ Konuşmamalı ... 33

5.7.2.Erkek ‘Merhametli’ Olmalı ... 34

5.7.3.Erkek ‘Şiddet’ Kullanmamalı ... 35

5.8.Erkek Güçlüdür Algısı ... 36

5.8.1.Erkek ‘Mücadele’ Edebilmeli... 36

5.8.2.Erkek ‘Yıkılmaz’ ... 37

5.9.Erkek Başarır! ... 38

5.9.1.‘Sorun’ Değil ‘Çözüm’ Üreten ... 39

5.9.2.İş Bitirici ... 39

BÖLÜM 6 ... 40

(12)

SONUÇ VE ÖNERİLER ... 40 KAYNAKLAR ... 43

EK 1: Yarı yapılandırılmış Görüşme Formu EK 2: Görüşme Dökümleri

(13)

ŞEKİLLER VE TABLOLAR

Şekil 1: ‘Ataerkil Toplumlarda Erkek Olmak ve Erkeklik Algısı’ ana temasına -16-

işaret eden kategori ve alt temalar Tablo 1: Katılımcıların Cinsiyet Durumu -19-

Tablo 2: Katılımcıların Yaş Durumu -19-

Tablo 3: Katılımcıların Yaşadığı İl -19-

Tablo 4: Katılımcıların Medeni Hali -20-

(14)

BÖLÜM 1 GİRİŞ

Ataerkil yapının hüküm sürdüğü toplumlarda kadın ve erkeklik, cinsiyet belirtmekten öte toplumdaki rolleri, hakları, statüleri ve görevleri kapsayan bir anlam ifade etmektedir.

Toplumsal cinsiyet kapsamında, erilliğin ön planda olduğu bu sistemin, kadınlar üzerinde etkileri üzerine söylemler ve eylemler yıllardır süregelmektedir. Bu çalışma erkek egemenliğinin, kadınların yanı sıra erkeklere de zarar verebileceği üzerinedir. “Ataerkil ağ tüm toplumu kapsamış bir soyutlamadır. Bu ağın içerisinde toplumca kurgulanan erkeklik kimliğine ait birçok kalıp, algılayış biçimi ve ideolojiler vardır. Bunlara ‘erkekliğin parçacıkları’ da denebilir” (Demren, 2003). Erkeklerin parçacıkları ifadesi, erkekler ağlamaz, ev işi yapmaz, pembe giymez, vb. şeklinde kalıpları ve sünnet olma, milli olma, askere gitme, gibi olayları genellemektedir. Erkeklik sosyal kültürel ve tarih uzantılarının bir ürünü olup sosyal bir inşadır (Bozok, 2013). Bir erkeğin erkek olduğu için yapmakla mükellef olduğu çok şey vardır. “Tüm bu sorumlulukları yerine getirmek, bunları yaparken duygularını hiçe saymak ve her zaman erkekler dünyasındaki yerini korumaya çalışmak oldukça ağırdır. Ama bunları dillendirmek, paylaşmak da uygun değildir” (Çelik,2016).

Erkeklerin ne istedikleri, neye ilgi duydukları değil de toplumun erkekten ne ve nasıl olmasını beklediği daha ön planda olmakta ve önem teşkil etmektedir. Kalıplara uymayan norm dışı erkekler, toplum tarafından hoş karşılanmamakta, farklı bakışlara, tepkilere ve yaptırımlara maruz kalmakta ve kabul görmemektedirler. Bu sebepten erkekler doğduklarından itibaren erkek olmak ve erkekliklerini ispatlamak mücadelesindedirler. Bu mücadele içerisinde erkekler hislerini saklamak, güçlü durmak, kendi isteklerini göz ardı etmek suretiyle ataerkil toplumdaki ideal erkek profiline uymaya ve gelecek nesillere bu ideal algıyı aktarmaya çabalamaktadırlar.

(15)

Bu durum erkeklerde bastırılmış kişiliği, hınç ve öfkeyi ve aynı zamanda da şiddeti uyandırmaktadır. Feminen yaklaşımlar neticesinde ataerkil toplumlarda daima problemlerle karşılaşan ve hayata tutunmakta daha zorluk çeken taraf kadınlar olarak benimsenmiştir. Ancak erkeklerinde en az kadınlar kadar fedakârlık yaptığına, mücadele ettiğine hatta kimi noktalarda ezildiği varsayımı çalışmanın odağını oluşturmaktadır.

1.1.Araştırmanın Amacı

Bu araştırmanın amacı; toplumsal cinsiyet bağlamında ataerkil ideolojinin inşa ettiği toplumda erkeklik algısını anlamaktır. Bu doğrultuda ayrıca çalışmada, kadın algısının yanı sıra erkek olmanın ne anlam ifade ettiği, erkeklerin rolleri, karşılaştıkları ve üstesinden gelmeye çalıştıkları güçlükler üzerinde durulacaktır.

1.2.Araştırmanın Önemi

Toplumsal cinsiyet dinamiğinin gelişim ve değişimiyle, erkeğin ve kadının sorumlulukları, değerleri, karşılaştıkları problemler ve bulundukları sosyal alanlar da gelişmekte ve değişmektedir. Ataerkil toplumlarda süregelen erkeklik algısı, erkeklerin iktidar olmasını, erkeklerin üstünlüğünü temel almakta, kadınların erkekler hâkimiyetinde olan yaşantıda, erkeklerin doğruları ve sözleri ardında ilerlemesini içermektedir. Ataerkil yapıdaki bu düzen, erkeklerin ve kadınların kamusal ve özel alanda ne tür bir yol izleyeceklerini belirlemektedir. Bu durum erkeklere ve kadınlara farklı alanlarda farklı sorumluluklar yüklemektedir. Bu araştırmanın önemi ise bu algı, bu sistem dâhilinde yaşamakta olan kadınlar üzerine yazılmış birçok belgenin yanı sıra, bu kapsam dâhilinde erkekleri anlamaktır. Ataerkil yapının oluşturduğu sorumluluk, bilinç, görev ve problemlere erkekleri temel alarak, genel

(16)

literatür kapsamında farklı bir perspektif olarak erkekleri ve erkeklerin karşılaştıkları problemleri, erkeklerin attıkları adımları hangi düşünceler dahilinde attıklarını incelemektir.

1.3.Araştırmanın Sayıltıları

Bu araştırmanın sayıltıları yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak Türkiye’deki toplumsal cinsiyet rollerine göre yaşamanın erkek ve kadın ruh sağlığı üzerindeki etkisini ve yaşadıkları zorlukları anlamak üzerinedir. Görüşmeler sırasında konu hakkında alınan yanıtların gerçek görüşlerini yansıttıkları varsayılmaktadır.

1.4.Araştırmanın Sınırlılıkları

Bu çalışmada Ankara, İstanbul illerinde yaşayan 25 kişiden veri toplanmıştır.

Araştırmada denklik sağlanması amacıyla eğitim düzeyi ve medeni hal fark etmeksizin katılımcılar araştırma kapsamına alınmıştır.

(17)

BÖLÜM 2

KURAMSAL ÇERÇEVE

2.1.Ataerkillik ve toplumsal cinsiyet bağı

Bireyler arasındaki hiçbir ayrım ya da fark, bireylerin biyolojik anlamda eril ya da dişi oluşları kadar belirgin ve yaygın değildir. Fakat cinsiyet yalnızca biyolojik özellikleri ifade etmez. Cinsiyet birey açısından, yaşamın daha ilk yıllarından itibaren toplumsal bir kategori olarak da anlam kazanmaya başlar. Takip eden yıllarda bireyin biyolojik cinsiyetini merkeze alan bir anlayış ve düşünüş yaşama dünyası gelişir. Oluşan bu dünyanın ismi “toplumsal cinsiyet”tir (Korkmaz ve Başer,2019).

Toplumsal cinsiyet kadın ve erkek arasında hiyerarşik bir sistem yaratır. Bu hiyerarşik yapıda erkekler merkez konumdadır, kadınlar ise ikinci planda pasif konumdadır. Kadınlara annelik, toplayıcılık, ev kadınlığı, kölelik, bakıcılık gibi toplumsal cinsiyet rolleri verilirken;

erkeklere avcılık, askerlik, yöneticilik, sanatçılık gibi roller düşer. Toplumdaki cinsiyetçi yapı, sanki erkekle kadın arasındaki biyolojik farkın doğal bir sonucuymuş gibi meşrulaştırılmaktadır. Kadın çalışamaz, kadın ölçülü hareket etmeli, kadın kahkaha atamaz, kadın erkeğin sözünün üstüne söz söyleyemez gibi birçok kalıplaşmış ve meşrulaştırılmış hareketlerdir. Ataerkil yapılanmayı iktidar sahibi erkeğin güçsüz kadın üzerinde kurduğu tek biçimli baskı şeklinde görmek, aşırı indirgemeci bir yaklaşım olur. Modern ülkelerin ölçütü kadınlara verilmiş haklar kadınları konumlandırdıkları yerdir. Modern ülke olabilmek için kadın bu kadar önemli yer tutarken Ataerkil Toplumda kadın tam tersi durumdadır.

Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir toplum oluşturmak oldukça güçtür. Ancak bunun yanında sorunu geniş perspektifte ele almak ve çözüm yolları aramak önemli bir adım

(18)

olabilir. Ataerkil sistem, yalnızca kadını değil, erkeği de düzeyde olmasa da baskılıyor. Bu nedenle, toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir değişim her iki cinsiyete de özgürlük ve bağımsızlık sunacaktır. Bu bağlamda başlatılan “erkeklik” çalışmalarının, “kadın çalışmalar”

ile birlikte yürütülmesi anlamlıdır (Korkmaz, Başer, 2019).

2.1.1.Ataerkil toplumlarda kadın ve erkeğin konumu

Ataerkil toplumda kadın ve erkeğe yüklenen farklı roller ve sorumluluklar vardır.

Erkeklerin iktidar sahibi, otoriter ve maaşlı bir işte çalışarak evi geçindirmekle yükümlü olduğu ataerkil toplum yapısında kadınların yeri ise ev olarak kabul edilir. Karşılıksız emek olarak adlandırılan ev içi işlerinin tamamı kadınların sorumluluğu olarak görülür. Ataerkil toplumda bir kadın ailede ve toplumda itibar görmek istiyorsa ev işlerinde becerikli olmalı ve erkek çocuğu doğurmalıdır. “Ataerkil ailede kadın, ancak bir erkek çocuk doğurursa konumunu sağlamlaştırır. Bu nedenle, ataerkil ailelerde kız ve erkek çocuğa farklı anlamlar yüklenir. Erkek çocuk soyun devamı, ailenin yaşlılıktaki güvencesi olarak görülür” (Yavuz, 2015).

İş sektörü ve kamusal alan erkeklere uygun yerler olarak görüldüğü için iş sektöründe ve kamusal alanda erkekler kadınlardan sayıca daha üstündür. Modernleşmeyle beraber kadınlar da kamusal alanda ve iş sektöründe yer almaya başlamışlardır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinde kadın istihdamı %28’dir. Kadınların iş sektörüne girmesinin en büyük sebebi yaşamın pahalılaşması sebebiyle tek maaşla geçimin zorlaşmasıdır. Kadınlar çocuklarına daha iyi eğitimler aldırmak ve daha iyi bir gelecek hazırlamak için çalışmaya başlamışlardır.

Modernleşmeyle birlikte kadın ve erkeğin konumu değişmeye başlamıştır.

(19)

2.1.2.Ataerkil toplumlarda kadın ve erkeğin farkı

Kadın ve erkek arasındaki farkların sebebi biyolojik etmenler değildir. Toplumsal cinsiyet normlarıdır. Toplum, kadın ve erkeğe farklı roller ve sorumluluklar yüklemektedir. Bu farklılıklar toplumdan topluma değişkenlik gösterir. Ataerkil toplumlarda kadın ve erkek arasındaki bazı farklılıklar şöyledir:

• Erkekler kadınlardan fiziksel ve psikolojik olarak daha güçlü kabul edilirler.

• Kadının yeri evi, erkeğin yeri kamusal alandır.

• Erkek daha soğukkanlı ve otoriterdir. Kadın daha duygusal, itaatkâr ve uysaldır.

• Erkek evi geçindirmek için maaşlı bir işte çalışmakla yükümlüdür. Kadın ev işlerini yapmakla ve çocukların bakımıyla yükümlüdür.

• Cinsellik erkekler için inşa sürecinin bir aşaması olarak görülürken kadın için utanılacak, ayıp ve kaçınılması gereken bir şey olarak görülür.

2.2.Ataerkil toplumlarda kadın olmak

Kadınlar, her dönem ve toplumda çeşitli çalışma biçimleri ile üretim faaliyetleri içerisinde yer almaktadırlar. Kadınların çalışma biçimlerindeki çeşitlilik, çalışma kavramına erkekler ve kadınlar açısından farklı bir anlam ve içerik yüklemektedir. Kadınların “çalışma”

sının sadece ekonomik olarak üretken faaliyetlerden oluşmaması, çalışma yaşamına katılımı ve çalışma koşullarını Kadın ve erkek için farklı özelliğe büründürmektedir (Özçatal, 2011).

Çalışmak sadece ekonomik olarak dışarıda çalışmak değildir. Evde ev işi yapmak, çocuklarına bakmak onların tüm sorumluluklarını yüklenmiş olmakta çalışmaktır. Bu yüzden kadınları arka plana atıp değersizleştirmekteler. Kadınlara söz hakkı tanımamaktadırlar.

(20)

‘Kadın’ deyince ev işlerini yapan çocuk bakan biri olarak görülmektedir. Evde söz hakkı yoktur, evde verilen kararlarda etkileri olamaz. Çünkü ‘Ataerkil Toplum’ yapısında baskın karakter erkektir. Son söz erkektedir. Kadın hep arka palana atılmıştır. Ataerkillik kadınların gelişmesi ve ilerlemesinde büyük engel oluşturmaktadır. Kadınları ikincil ve kontrol edilebilir unsur olarak ele almaktadır.

Ataerkil kurumlar ve sosyal ilişkiler, kadınların hor görülmesi ya da ikinci sınıf olarak algılanmasının sorumlusudur. Ataerkil toplum, erkeklere tartışmasız bir öncelik verirken kadınlara da insan hakları noktasında sınırlı bir boyut getirir. Ataerkillik hem sosyal hem de özel alanda erkek egemenliğine işaret eder. Böylece, feministler ataerkil kavramını, erkekler ve kadınlar arasındaki güç ilişkilerini tanımlamanın yanı sıra kadınların ikinci sınıf olarak algılanmasının temel nedenlerini ortaya çıkarmak için kullanıyorlar. Bu yüzden bu makale, ataerkil kavramı analizi ve kadınların ikincilliğini kavramsal bir bakış açısıyla anlama girişimidir (Altay,2019).

2.3.Ataerkil toplumlarda erkek olmak

Erkek, erkeklik kalıplarını öğrenmek için öncelikle çevresindeki aktörleri gözlemler daha sonra kendi erkekliğini ortaya koyma mücadelesi başlar. Toplumun kendilerine dayatmış oldukları gereksinimleri gerçekleştirmek için büyük çaba içerisine girerler. Bu mücadele erkeklerin kendi özgün kimliklerini ortaya koymak yerine, toplumun kendilerine dayatmış olduğu gücü ve iktidarı elinde bulundurmak, aile geçindirmek, ağlamamak, güçsüz olduğunu göstermemek gibi her daim gücü elinde bulunduran, dolayısı ile de yöneten konumunda olması yani toplumun beklentilerine uygun olması için erkekleri zorlamaktadır. Kısaca söylemek

(21)

gerekir ise erkek olmak için kendi olmaktan uzaklaşıp toplumun istediği olmayı tercih etmek zorundadır (Çalar ve Şenol,2018).

Erkekler, erkeklerin dünyasında yer alabilmek için sürekli bir baskı içerisindedirler.

Erkekliğin gerekliliği olan davranışlara katılım ihmal edildiği takdirde ‘erkekliklerinden olma’

ve ‘kadınlaşma’ tehdidiyle karşılaşırlar (Bozok,2015). Erkeklik sürekli olarak yeniden kanıtlama gerektirmekte ve kaybetme riski taşımaktadır. Kadınsı davranış ve kadın işi olarak adlandırılan her türlü davranış erkekliklerini tehlikeye sokmaktadır. Bu davranışları sergileyen erkekler diğer erkekler tarafından damgalanır. Kadın rolü olarak görülen görevleri erkeklerin yapması, diğer erkeklerle çatışmasına yol açar.

2.3.1.Ataerkil toplumlarda erkekliğin inşası

Ataerkil toplumlarda erkeklik kazanılan, inşa edilen ve kaybedilebilen bir olgudur.

Erkeklik inşasının aşamaları bedensel ve toplumsal olmak üzere ikiye ayrılır. Ataerkil Türk toplumunda erkeklik inşasının aşamaları sırasıyla askerlik, iş bulma, evlenme ve aile kurmaktır.

Bu aşamalar haricinde erkeğin yaşadığı ilk cinsel deneyim de erkekliğe doğru atılan bir adım olarak görülür. Sünnet, dini değerlerle temellendirilen erkeklik inşa sürecinin bedensel ve ilk aşamasıdır. Toplum tarafından erkekliğe ilk adım olarak kabul edilir. Bedensel ve toplumsal aşamalardan geçerek erkeklik inşasını tamamlayan erkeğin toplum içerisindeki görevi bitmiş değildir. Erkek, bu inşayı tamamlamışsa bile onu ömrünün sonuna kadar muhafaza etmek ve gelecek nesillere aktarmak zorundadır (Barutçu, 2013). Topluma uygun davranmayan, toplumsal düzeni bozacak hareketler sergileyen erkek, erkekliğini kaybeder.

(22)

2.3.2.Ataerkil toplumlarda erkekliğin inşası ve bu süreçte kadının rolü

Toplumsal cinsiyet, dişi ve eril olmayı belirleyen cinsiyetten farklı olarak toplum tarafından, başka bir deyişle, ataerkil toplum yapısı tarafından kurgulanan ve oluşturulan bilişsel kalıplar, beklentiler, tutum ve davranışlar toplamıdır (Çelik,2016). Kadın ve erkeğin sosyal yapı içerisindeki tüm davranışları bebekliklerinden itibaren inşa edilmeye başlanmaktadır. Kişinin hangi durumda nasıl hareket etmesi gerektiği, ne düşünüp ne söylemesi gerektiği gibi davranış biçimleri öğretilmekte ve yaşamının her alanında çevresi tarafından denetimlenmektedir.

Erkekliğin inşa süreci ise; erkekliğin beslendiği, muhafaza edildiği bir alandır.

Erkeklere, erkek olmak için nasıl davranması gerektiği, neleri yapıp yapmayacağı, nasıl giyineceği, davranacağı, nasıl oturup kalkacağı, ne hissedeceği, neleri konuşacağı, nasıl bir eş olacağı, kimleri ezeceği ve kimleri koruyacağı gibi toplum tarafından önceden belirlenmiş bir dizi kurallar öğretilmektedir (Avşar,2017).

Erkekler, ataerkil toplumun kendilerine tanıdığı avantajlı gibi görünen sorunlu süreçlerinde sürekli mücadele verirler. Bu mücadele sürecinde erkek çocuk, toplumun öngördüğü “erkek olma”nın ne anlama geldiğini sürekli anlamaya ve yerine getirmeye çalışır.

Bu öğrenme sürecinde birincil çevreden anneler, en etkili eğiticilerdir. Anneler toplumsal ve sosyal yaşama erkek evlatlarını hazırlarken, onlara küçük yaştan itibaren, toplumda kabul gören erkeklik değerlerini; ağlamamalarını, güçlü ve cesur olmalarını, kavgadan kaçınmamalarını, ailenin namusundan sorumlu olacaklarını öğretirler. Erkek de sünnet olurken, askere giderken, iş bulurken ve evlilik sürecinde, sürekli erkekliğini ispat etmek zorunda kalır (Yavuz,2015).

Anneler, erkek çocuklarının dış dünyaya hazır olması için kadınsı olan her şeyden uzak büyütmeye özen gösterirler. Bu yüzden erkek çocuklarını büyütülürken kadınsı olan

(23)

davranışlardan uzak tutmak ve erkeksi davranışlara teşvik etmek önemlidir. Anneleri dışında kız kardeşleri, kız arkadaşları, okul arkadaşları ve eşleri de erkekliğin inşa sürecinde önemli konumlara sahiptir. Zira hayatlarında bulunan kadınların onayları olmadan toplumsal açıdan bu kadar kabul görmüş davranışların ortaya çıkması ve gelişmesi mümkün olmayacaktır.

2.3.3.Ataerkil toplumlarda erkek olmanın yüklediği görev ve sorumluluklar Erkeklik çalışmalarında tek bir tanımlamanın mümkün olmadığını, erkekliğe farklı açılardan bakıldığı için farklılıkların söz konusu olduğunu söyleyebiliriz. Ancak evrensel olarak erkeklik tanımlanamamakla birlikte “erkek özellikleri” veya “erkeksi özellikler” olarak tanımlanan birtakım eylemlerin varlığından söz edebilmek mümkündür. Geleneksel yapılarda erkek olmak, kadınlığa dair her türlü duygu, düşünce, davranış, vb. reddi anlamına gelmektedir (Çalar ve Şenol,2018). Ataerkil yapıda ki bu ayrım, erkeğe büyük görev, sorumluluk ve baskı yüklemektedir. Erkeğe yüklenen görev ve sorumluluklar genelde kadın görevlerinin karşıtlığı niteliğindedir. Erkeklerden beklenen olumlu özellikler: bağımsız, cesur, çevik, kavgacı, dayanıklı, sporsever, güçlü, girişimci, hakkını savunabilen, hırslı, hızlı, kendine güvenen, kararlı, onurlu, otoriter, soğukkanlı şeklindedir (Demirel,2016).

Ataerkil toplumun beklentilerine göre erkek dışarıda çalışarak eve para getirmek ve maddi kaynakları sağlamakla mükelleftir. Toplum erkeklerden sürekli bir iş yaşamında olmalarını ve statü elde etmelerini bekler. Erkek eğer çalışmıyorsa ve ailesine en iyi şartlarda bakamıyorsa toplumda saygınlığını kaybeder.

Erkeklerden beklenen fiziksel olarak güçlü olmak ve en az bir spor dalıyla ilgilenmek, erkeklerin daha güçlü ve büyük kaslara sahip olma doğrultusunda vücutlarını fazla yoran egzersizler yapmalarına sebep olmaktadır.

(24)

Toplum erkeklerden zihinsel olarak güçlü olmalarını, zekice sözler söylemelerini, akıllıca kararlar almalarını, kültürlü olmalarını bekler. Bu da erkeklerin bilmediklerini kolayca kabul edememelerine neden olmaktadır.

Toplumun erkeklerden güçlülük konusunda bir diğer beklentisi ise duygusal olarak güçlü olmalarıdır. Her daim soğukkanlı ve kendilerine hâkim olabilmelilerdir. ‘’hanım evladı’’

gibi olmak erkekliğe yakışmamaktadır ve erkekliklerine zarar verebilir. Çünkü erkeklik kavramı değişkendir, kazanıldığı gibi kayıp da edilebilir.

2.4.Ataerkil toplumlarda erkeklik algısı

Ataerkil kelimesinin anlamı ‘erkek iktidarı’ olarak tanımlanabilir. Ataerkilliğe ise erkeğe ve erkek otoritesine dayanan bir tür toplumsal örgütlenme düzeni denebilir. Ataerkilliği

‘topluluk, aile ve düzen’ olarak da tanımlayabiliriz. Bu düzenin temelini erkeğin üstünlüğü düşüncesi oluşturur; soy erkekler tarafından belirlenir ve devam ettirilir, egemenlik ise erkeklerindir.

Erkeklik kavramına her dönemde farklı anlamlar yüklenmiştir. Peki, Ataerkil bir toplumda erkeklik ne anlama gelmektedir? İşte burada buna değineceğiz.

Erkeklik, bir biyolojik cinsiyet olarak erkeğin toplumsal yaşamda nasıl duyup, düşünüp, davranacağını belirleyen, ondan sadece erkek olduğu için beklenen kimlikleri ve tutum alışları içeren bir pratikler toplamıdır. Erkekte var olacak özellikler şunlardır: tüm kadınsı davranış ve özelliklerden uzak durma; başarı, statü kazanımı ve ekmeğini kazanma yetkinliği; güç, özgüven ve bağımsızlık; saldırganlık, şiddet ve cesarettir (Oktan,2008).

(25)

Ataerkil toplumda erkeklik kavramı kalıplaşmış ve kurallaştırılmıştır. Erkek birey daha doğmadan erkek olmanın gerekliliklerini içselleştirmiş ve benimsemiştir. Fakat biyolojik olarak erkek doğmak diye bir kavram bulunmamaktadır. Erkeklik toplumsal ilişkiler yoluyla kolektif olarak inşa edilmiştir. Bu erkeklik inşası birey daha doğmadan başlar ve hayatının sonuna kadar da devam eder. Erkek olmanın doğal sonucu olarak görülen güçlülük, iktidarın erkeğin elinde oluşu ataerkil toplumun doğrusu ve gerçekliğidir. . Bu toplumsal yapı da kadına ve erkeğe yüklenen sorumluluklar hep farklı olmuştur. Anneleri erkek çocuklarını ona göre büyütüp, yetiştirmektedir. Örneğin erkek çocuk bebek ile oynayamaz onun oyuncakları arabadır, silahtır ve mavi renktir. Erkek bireyde Ataerkil toplumun ona yüklemiş olduğu görev ve sorumluluklar bağlamında kendini şekillendirmiştir. Erkeklik toplumsal onay gerektiren bir algı ve olgudur.

Bunun içinde erkeğin kendini ispat etmesi için yapması gereken sorumlulukları vardır. Bunlar çocukluktan başlamaktadır. Örneğin; sünnet olmak, askere gitmek, araba kullanmak, para kazanmak, evlenmektir. Bunları yapan erkek bireyler toplumda da erkekliklerini ispatlamış olurlar. Ataerkil yapı erkeğe toplumda var olabilmek için sürekli bir takım sorumluluk yüklemektedir. Erkek bireyin toplumda var olma çabası onu hayatı boyunca bir erkekliğini kanıtlama mücadelesi içine sokar.

2.5.Feminizm perspektifinde ataerkillik

“Toplumsal cinsiyet rolleri, kadınlar ve erkeklerle özdeşleştirilen özellikler, beklentiler ve davranışlar olup, “kadınlığı” ve “erkekliği” tanımlar” (Sayer, 2011) “Erkeklik kavramı en başta bir cinsiyet algısı olarak toplumsal hayatın ve topluluk hayatının bir parçası ve aynı zamanda modern öncesi dönemden itibaren süregelen bir gelişim ve değişim çizgisi içerisinde anlam kazanan olgudur” (Çağırkan, 2018). Ataerkillik, erkek cinsiyetinin son söz hakkına sahip

(26)

olduğu ve yaptırıma hâkim olduğu anlamlarına gelebilmektedir. Ataerkil yapılarda, cinsiyetler arası itaat etme ve egemen olma ilişkilerinin, erkek cinsiyetinin baskın olması ile kurulduğu gözlemlenmektedir. Kadınların itaat eden, baskıyı kabullenen, özgürlüğü kısıtlanan, haklarından mahrum bırakılan kısmı oluşturmalarına tepki sunulmuştur ve bu gidişatta kadın erkek eşitliğini, kadın haklarını, kadının ekonomik, sosyal, siyasal alandaki varlığını savunan feminizm yaklaşımı ortaya çıkmıştır. “Feminizm yaklaşımı, kadınların sadece kadın oldukları için karşı karşıya kaldıkları zorluklar, baskı ve ezilmişlikle ilişkisini inceleyen, sınıf, ırk, ulus, din, dil vs. unsurlarda kadınların yaşadığı sorunları ele alan bir bilim alanı olarak değerlendirilmektedir” (Taş, 2016).

Feminizm, var olan sistemin cinsiyetlere sunduğu eşitsizliğe değinse de bunun yanı sıra erkeklerin ataerkil toplumlarda var olan kimliklerine de vurgu yapmaktadır. Ataerkil sistemi, kadınların gelişiminde engel olarak gören feminizm, ataerkilliği oluşturan erkek unsurunun değişmesine de atıf yapmaktadır. Erkeklerin değişmesiyle, toplumsal cinsiyette, ataerkillikte, sosyal, siyasal, ekonomik alanlarda da değişim olacağına inanılmaktadır. Kadınların ikincilliği kavramına karşı duran feminizm, 90’lı yıllarda görülen farklı erkeklik anlayışlarının oluşumu ile tekil erkeklikten çoğulluğa geçilen algı ile istediği erkeklik algısındaki değişimi görmeye başlamıştır.

(27)

BÖLÜM 3

YÖNTEM

3.1.Araştırmanın Modeli

Bu araştırma sahip olduğu amaç ve kullandığı yaklaşım nedeniyle nitel bir çalışmadır.

Araştırmada model olarak yorumsamacı yaklaşım çerçevesinde keşif yapılmıştır. Veri toplama yöntemi olarak yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Araştırmayı yürütmekte olan kişiler yarı yapılandırılmış görüşme formunu 18 yaş üstü erkek ve kadın katılımcılara uygulamıştır. Çalışmada bulduğumuz verileri saptamak için içerik analiz yöntemi kullanılmıştır.

Nitel araştırma, incelenen problemi sorgulayıcı ve yorumlayıcı bir bakış açısıyla ele alan ve problemin doğal süreç içerisindeki anlamını keşfetmeyi hedefleyen bir yöntemdir.

Problemin çözülmesi için veri toplama aracı olarak gözlem, görüşme ve veri analizi yöntemleri kullanılmaktadır. Nitel araştırmada asıl veri toplama aracı araştırmacıdır ve problem var olduğu ortamda araştırmacı tarafından incelenmektedir (Baltacı, 2019).

Sosyal hizmet alanında nitel araştırma çalışmalarına olan ilgi zamanla artmaktadır.

Bunun nedeni sosyal hizmet ve nitel araştırma yöntemi arasında var olan benzerliklerdir. Sosyal hizmet uzmanları, çalışmalarına müracaatçının bulunduğu doğal ortamda inceleme yaparak başlamaktadır. Sosyal hizmet uzmanları, nitel araştırmanın veri toplama araçları olan gözlem, görüşme ve belge taraması yöntemlerine meslekleri nedeniyle tanıdıktır (Alptekin, 2008).

(28)

3.2.Araştırmanın Öznesi

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde İstanbul ve Ankara illerinde; 18 yaş üstü olan eğitim düzeyi ve medeni hal fark etmeksizin 20 erkek ve 5 kadın katılımcı bu araştırmanın evrenini oluşturmaktadır. Öncelikli olarak araştırmayı yürüten araştırmacılar araştırma öznelerine kendi çevrelerinden ve onların da araştırma konusunda katkı sağlayabileceklerini beyan ettikleri tanıdıklarıyla ulaşmıştır.

3.3.Veri Toplama Süreci

Veri toplama araçlarından olan yarı yapılandırılmış görüşme formu yerli literatürün taranması sonucunda oluşturulmuştur. Yarı yapılandırılmış görüşme formu temel alınarak araştırmanın sınırlılıklarına uygun katılımcılarla görüşme yapılmıştır.

3.4.Verilerin İşlenmesi ve Değerlendirilmesi

Görüşme için hazırlanan sorular katılımcıların konu ile ilgili düşünce ve tutumlarını belirlemeye yönelik hazırlanmıştır. Görüşme sırasında katılımcıların onayı alınarak görüşme ses kayıt cihazı ile kaydedilmiştir. Görüşmelerden elde edilen veriler içerik analiz yöntemi ile analiz edilmiştir. Analiz sonucunda elde edilen veriler başlık temalarına göre yorumlanmıştır.

Araştırma alanında toplanan görüşmelerin ham dökümünün birçok kez gözden geçirilmesinin ardından; ‘Ataerkil Toplumlarda Erkek Olmak ve Erkeklik Algısı’ ana temasına işaret eden toplam 3 kategori ve 9 alt temaya ulaşılmıştır.

(29)

Analizde ortaya çıkan ve ‘Ataerkil Toplumlarda Erkek Olmak ve Erkeklik Algısı’ ana temasına işaret eden kategori ve alt temalara ilişkin görsel, şekil 1‘de yer almaktadır.

(30)

BÖLÜM 4 ANALİZE GİRİŞ

Ankara ve İstanbul illeri özelinde ataerkil toplumda erkek olmak ve erkeklerin yaşadığı sıkıntıları anlayabilmek için öncelikle araştırma alanının erkeklik algısının genel çerçevesinin belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca bu aşamada ataerkil toplumda erkek olmanın ne anlama geleceğine ilişkin ipuçlarının belirlenmesi amaçlanmaktadır. Böylece araştırma kapsamında deneyimlerine odaklanılan 25 katılımcının içinde bulunduğu sosyal, ekonomik ve kültürel yapının anlaşılmış olacağı ve bu anlaşılmanın daha sonra yapılan analizlere açıklık getireceği düşünülmektedir.

4.1.Analiz Süreci ve İçerik Analizi

İnsan, biyopsiko-sosyal ve kültürel özellikleri yanında manevi yönü de olan bir varlıktır.

İnsan davranışı ve düşünceleri değişken, insan ilişkileri karmaşıktır. Dolayısıyla manevi donanımlara sahip insanın inanç, değer, düşünce ve davranışlarını içinde şekillendiği toplumsal ve kültürel boyutu dikkate almadan anlamaya ve açıklamaya çalışmak doğru bir yaklaşım olmayacaktır (Karataş, 2015). 21.yy.’ın beraberinde getirdiği değişimler sayesinde sadece antropoloji ve sosyoloji biliminin ilgilendiği insanı anlama konusu, artık psiko- sosyal ve sağlık bilimlerinin de ilgi odağı olmuştur.

Sosyal bilimlerde, insanla ilgili bir olayın nicel analizini yapmak bizi yanıltan bir sonuca ulaşmamıza sebep olabilmektedir. Nitel çalışmalarda varılan sonuçlar genellikle daha zengin, betimleyici niteliktedir ki bu da nicel çalışmaların aksine daha detaylı bir şekilde verinin incelenmesine yardımcı olan önemli bir faktördür. Kısaca veriyi sayılarla ve istatistiksel olarak

(31)

anlatmak yerine daha az veriyle daha derinlemesine çalışma yaparak anlatmak, konunun birçok açıdan daha detaylı bir şekilde anlaşılmasını sağlar (Bayyurt, Seggie, 2020).

Bu çalışmada, verilerin analizi için nitel araştırmalarda yaygın olarak kullanılan içerik analizi kullanılmıştır. Gözlemden çok çözümleme yöntemi olan içerik analizi, mevcut verileri özetleyerek standardize eden, karşılaştıran veya başka bir şekle dönüştüren bir yöntemdir. Nitel araştırmada araştırmacı topladığı tanımlayıcı ve ayrıntılı verilerden yola çıkarak incelediği probleme ilişkin ana temaları ortaya çıkarma, topladığı verileri anlamlı bir yapıya kavuşturma yani bu verilerden yola çıkarak bir kuram oluşturma çabası içindedir. Başka bir deyişle, nitel araştırmalarda tümevarımsal bir yaklaşım söz konusudur (Karataş. 2015). İçerik analizinin kodlama sürecinde, kavramsallaştırma yapılır ve elde edilen veriler bu kavramlar kategorileri oluşturur. Kategorilerin birbiriyle olan ilişkisi incelendiğinde tema ortaya çıkar.

1. Verilerin kodlanması

2. Kod, kategori ve temaların bulunması 3. Kod, kategori ve temaların düzenlenmesi

4. Bulguların tanımlanması ve yorumlanması (Eysenbach ve Köhler, 2002; Miles ve Huberman, 1994)

4.2.Araştırma Öznelerine Ait Tanıtıcı Bilgiler

Bu araştırma, Ankara ve İstanbul illerinden sosyo-demografik yönden çeşitli özelliklere sahip 25 katılımcının ataerkil toplumda erkeklik algısı ile ilgili görüşlerinden yola çıkılarak hazırlanmıştır. Katılımcıların demografik bilgileri aşağıdaki tablolarda yazmaktadır.

(32)

Tablo 1: Katılımcıların Cinsiyet Durumu

Cinsiyet Sayı

Kadın 5

Erkek 20

Toplam 25

Araştırmada 20 erkek ve 5 kadın olmak üzere toplam 25 katılımcı ile görüşme yapılmıştır.

Tablo 2: Katılımcıların Yaş Durumu

No Yaş No Yaş No Yaş No Yaş No Yaş

1 23 6 21 11 30 16 21 21 23

2 23 7 21 12 55 17 22 22 24

3 24 8 31 13 39 18 54 23 30

4 22 9 20 14 46 19 27 24 52

5 22 10 21 15 29 20 46 25 23

Araştırmaya katılanlar, 21-55 yaş grubu kişilerden oluşmaktadır. Katılımcıların yaş ortalaması 29,16’dır.

Tablo 3: Katılımcıların Yaşadığı İl

İl Sayı

Ankara 5

İstanbul 20

(33)

Katılımcıların 5’i Ankara’da, 20’si İstanbul’da yaşamaktadır.

Tablo 4: Katılımcıların Medeni Hali

Medeni Hal Sayı

Evli 10

Bekar 15

Boşanmış veya Dul -

Katılımcıların 15’i bekar, 10’u evlidir. Boşanmış veya dul katılımcı bulunmamaktadır.

(34)

BÖLÜM 5 ANALİZ

5.1Sünnet oldun artık 'çocuk değilsin'

Ataerkil toplumda erkeklik kavramı kalıplaşmış ve kurallaştırılmıştır. Erkek birey daha doğmadan erkek olmanın gerekliliklerini içselleştirmiş ve benimsemiştir. Fakat biyolojik olarak erkek doğmak diye bir kavram bulunmamaktadır. Erkeklik toplumsal ilişkiler yoluyla kolektif olarak inşa edilmiştir. Bu erkeklik inşası birey daha doğmadan başlar ve hayatının sonuna kadar da devam eder. Ataerkil Türk toplumunda erkeklik inşasının aşamaları sırasıyla askerlik, iş bulma, evlenme ve aile kurmaktır. Bu aşamalar haricinde erkeğin yaşadığı ilk cinsel deneyim de erkekliğe doğru atılan bir adım olarak görülür. Sünnet, dini değerlerle temellendirilen erkeklik inşa sürecinin bedensel ve ilk aşamasıdır. Toplum tarafından erkekliğe ilk adım olarak kabul edilir. Bedensel ve toplumsal aşamalardan geçerek erkeklik inşasını tamamlayan erkeğin toplum içerisindeki görevi bitmiş değildir. Erkek, bu inşayı tamamlamışsa bile onu ömrünün sonuna kadar muhafaza etmek ve gelecek nesillere aktarmak zorundadır (Barutçu, 2013).

Ataerkil toplumda henüz doğmamış yalnızca anne karnında cinsiyeti belli olan erkek bireyin hayatını nasıl idame edeceği ve sosyal yapı içerisindeki davranışları başta ebeveynleri olmak üzere erkeklik inşa süreci çerçevesinde (sünnet, askerlik, evlilik, iş bulma) bir muhafaza alanı bireye yaratılmaktadır. Bu bölümde erkeklik inşa süreci ‘sünnet oldun artık çocuk değilsin’

olarak anlamlandırdıkları kategori üç alt başlık altında analiz edilmiştir. Birinci başlıkta

‘sünnetle gelen özgüven: erkeğim artık’, ikinci başlık ‘sünnet oldum sıra askerlikte’ ve üçüncü başlık ‘sünnet ve askerlikten sonra sıra da evlilik’ alt başlıkları altında analiz edilmiştir.

(35)

5.1.1.Sünnetle gelen özgüven: Erkeğim artık

Araştırma özneleri erkeklik inşa süreci deneyimlerini anlatırken ataerkil düzenin ve toplumsal cinsiyet rollerinin yaşamlarının her alanını kontrol ve denetimi altına aldığı durumları şöyle anlatmışlardır;

‘‘Genelde toplumumuzda erkek çocukların adım atmaya başlama aşaması sünnettir. Kendi isteğimizle değil yaşadığımız ailenin verdiği kararla oluyor.

Sünnet olmak kendi kararım değildi toplumun getirdiği bir karardı. Sünnet olduktan sonra toplumda erkekliğe adım atılmış olarak görülüyorsun sonra ise okul dönemi başlıyor.’’ (E11)

‘‘Sünnet hem toplumsal hem dinsel bir baskı. Sünnet bir askerlik iki bunu yapmayana erkek demiyorlar.’’ (E13)

‘‘Sünnet toplumsal bir baskı değil dini inancımızla bağlantılı bir şey.

Müslümanlığı kabul etmişsek bu Müslümanlığın bir gereğidir ve erkek olmanın da bir basamağıdır.’’ (E15)

‘‘Sünnet olmak toplumsal bir baskı, dini bir zorunluluk, peygamber efendimizin bir emri ve Müslüman erkekler için zorunluluktur. ’’(E18) ‘‘Erkeklik inşa süreci aslında erkeği vermek istemez ya da aynı şekilde işi olmayan askerliğini yapmamış yani bu tam olarak erkeklik erkek yapan ya da bunu tescilleyen kanıtlayan olgulardır bence sünnet olamamış bir erkeğe hiç kimse kız görevlerini yerine getirmemiş demektir. Tam erkek olma süreci çocukluktan başlayıp evlenene kadar hatta evlendikten sonra da devam eden uzun ve erkekler için çok yorucu bir süreçtir.’’ (E21)

5.1.2.Sünnet oldum sıra askerlikte!

Ataerkil toplumlarda erkeklik kazanılan, inşa edilen ve kaybedilebilen bir olgudur.

Ataerkil toplumda erkeklik inşasının aşamaları sünnet, askerlik, iş bulma, evliliktir. Erkeklik inşasının aşamaları bedensel ve toplumsal olmak üzere ikiye ayrılır (Barutçu, 2013). Araştırma özneleri asker olmayı toplumsal bir zorunluluk olarak gördükleri gözlemlenmiştir. Ataerkil toplumda yaşayan erkek bireylerin erkeklik inşa süreçlerinde en zorlandıkları ve manevi olarak bir yaptırım olduğunu beyan ettikleri olgu olan askerliği şöyle ifade etmişlerdir;

‘‘Erkeklerin, erkek oldukları için yapmak zorunda olduğu şeyler içinde en temel kural asker olmasıdır. Ülkesine, milletine hayırlı olmaya çalışmalı.

Ailesi varsa da onlara karşı sorumluluklarını yerine getirmelidir.’’ (E15)

(36)

‘‘Sünnet hem toplumsal hem dinsel bir baskı. Sünnet bir askerlik iki bunu yapmayana erkek demiyorlar.’’ (E13)

‘‘Ataerkil toplumlarda insanın üç dört basamağı oluyor askerlik, okul, sünnet ve evlilik. Askerliği yaptıktan sonra içinde bulunduğun toplum seni sürekli evlendirmeye teşvik etmeye çalışıyor topluluk evlilik kurumunu çok sevdiği için evlendiğin zaman toplumda bir adım daha fazla oluyorsun;

sözün bir noktada daha fazla geçiyor. Ataerkil toplumlarda bir gereklilik ama kendi şahsıma soracak olursanız da gerekli altyapım hem maddi hem manevi oluşmadığı sürece kafamda bir evlilik düşüncesi yok.’’ (E11) ‘‘Sünnet dinimizin bir emridir, inancımızın bir gereğidir. Belli bir yaşa gelirsin asker olursun askerden sonra gelirsin işini kurarsın ve evlenirsin.

Öncesinde de kendini evliliğe hazırlaman gerekiyor çünkü evlendikten sonra belirli sorumlulukların var onlara kendini hazır hissetmen gerekiyor.’’

(E13)

5.1.3.Sünnet ve askerlikten sonra sıra da evlilik

Ataerkil Türk toplumunda erkeklik inşasının aşamaları sırasıyla sünnet, askerlik, iş bulma ve evlenmedir. Bedensel ve toplumsal aşamalardan geçerek erkeklik inşasını tamamlamaya çalışan bir erkek bireyin bu aşamaları kabullendiği ve gerçekleştirmeye yönelik çabası şöyle anlatılmıştır;

‘‘Ataerkil toplumlarda insanın üç dört basamağı oluyor askerlik, okul, sünnet ve evlilik. Askerliği yaptıktan sonra içinde bulunduğun toplum seni sürekli evlendirmeye teşvik etmeye çalışıyor topluluk evlilik kurumunu çok sevdiği için evlendiğin zaman toplumda bir adım daha fazla oluyorsun;

sözün bir noktada daha fazla geçiyor. Ataerkil toplumlarda bir gereklilik ama kendi şahsıma soracak olursanız da gerekli altyapım hem maddi hem manevi oluşmadığı sürece kafamda bir evlilik düşüncesi yok.’’ (E11)

5.2.Stres dolu bir yaşam

Bu bölümde erkeklik inşa sürecini stres dolu bir yaşam olarak anlamlandırdıkları kategori iki alt başlık altında analiz edilmiştir. Birinci başlıkta ‘yaşıma göre değil toplum isteğine göre davranmalıyım’ düşüncesi araştırma özneler tarafından çokça dile getirilen bir

(37)

yaklaşım olduğu gözlemlenmiştir. Nitekim ataerkil toplumda yaşayan erkekler kendi davranışlarının kontrolünde toplum tepkisini göz önüne aldıkları gözlemlenmiştir. İkinci başlık altında da 'güçlü olmalıyım yoksa kılıbık derler' düşüncesinde erkeklik ve güç ilişkisinin özdeşleştirildiği görülmüştür. Bu bağlamda erkeklerin güç edinme ve bunu devam ettirme hususunu farklı boyutlarda ve travmatik biçimde deneyimledikleri gözlemlenmiştir.

5.2.1.Yaşıma göre değil toplum isteğine göre davranmalıyım

Ataerkil Türk toplumu, bir erkek bireyin yaşama bakış açısını, hayatını nasıl yaşamak istediği, neye ilgi duyduğu gibi kavramlarla çok ilgilenmemektedirler. Erkeklerden beklenen olumlu özellikler: bağımsız, cesur, çevik, kavgacı, dayanıklı, sporsever, güçlü, girişimci, hakkını savunabilen, hırslı, hızlı, kendine güvenen, kararlı, onurlu, otoriter, soğukkanlı şeklindedir (Demirel,2016). Toplum erkeklerden zihinsel olarak güçlü olmalarını, zekice sözler söylemelerini, akıllıca kararlar almalarını, kültürlü olmalarını bekler. Bu da erkeklerin bilmediklerini kolayca kabul edememelerine neden olmaktadır (Çalar ve Şenol,2018).

Toplumun dayattığı kalıplara uymayan erkek bireyler ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Bu olası sonuç itibariyle de erkekler doğduklarından itibaren erkek gibi erkek olmak ve erkekliklerini ispatlamak mücadelesine girdiklerini şöyle ifade etmişlerdir;

‘‘Ataerkil toplumlarda erkekler genelde ağlamaz olarak biliniyor ama biliyorum ki çoğu erkek yalnız başına çok ağlamıştır. Bizlerde de oluyor. Bir şeyleri başaramadığımız da veyahut bir durumu içimiz de yenemediğimiz zaman oturup bir kenarda ağlamasını biliyoruz.’’ (E11)

‘‘Mesela otobüste yaşlı bir kadına yer vermeyi bir vazife olarak görüyordum ama uzun süreden beri bunu yapmıyorum çok yaşlı olmadıkça karşı cinsten kimseye yer vermiyorum. Hesap ödeme konusunda da erkeklerin birçoğu baskı hissediyor olabilir ama hani şahsi görüşüm bu konuda da eşit olunmalı ortaklaşa davranmalı insanlar.’’ (E12)

‘‘Eskiden toplum tarafından yargılanmaktan korkuyordum o da toplumun ayıp olduğu ve kabul görmediği dayatmalardandı. İlk başlarda bunlardan korkuyordum ama belli bir süre sonra toplum görüşleri ile çatışmanın çok

(38)

da kötü bir şey olmadığını ve gerekli bir şey olduğunu düşünmeye başladım, toplumla çatışmaktan tedirgin olmuyorum.’’ (E12)

5.2.2.'Güçlü olmalıyım yoksa kılıbık derler'

Ataerkil toplum tarafından erkekte var olacak özellikler önceden belirlenmiş bir dizi kurallardan oluşmaktadır. Erkeklik kavramı kalıplaşmış ve dayatılmıştır kurallar bütünüdür.

Toplum erkeklerden daima güçlü olmalarını, duygularına yenik düşmemelerini ve onları korunan değil koruyan kişi olarak görmeye çalışmıştır. Erkekler, ataerkil toplumun kendilerine tanıdığı avantajlı gibi görünen durumlarda aslında sürekli mücadele halinde oldukları gözlemlenmiştir. Erkek bireyler toplumun kendilerine dayatmış oldukları gereksinimleri gerçekleştirmek için büyük çaba içerisine girdiklerini şöyle anlatmışlardır;

‘‘Erkekliğimi kaybetmekten korkarım çünkü kılıbık derler.’’ (E13)

‘‘ Belli bir yaşa kadar güçlü olmak zorundasın çünkü bütün yük senin omuzlarındadır. Sen eğer o gücü ailene hissettirmezsen bu sefer ailede kendini kötü hisseder ve bir de örneksin çocuklarında seni örnek alıyor.’’

(E15)

‘‘ Belli bazı olaylar da mesela iş hayatı gibi bazı durum ve olaylarda erkeğin güçlü olması, dik durabilmesi ve savaşçı olması gerekmektedir.

Bunun nedeni toplum baskısı altında kalmama ve ezilmeme olarak görülmektedir.’’ (E18)

‘‘ Toplumda bir erkeğe yakışmayan davranışlar bu konuda epey görüş var ama onlara katıldığımı söyleyemem mesela toplum için bir erkeğin dar pantolon giymesi tırnak içinde çok nazik olması veya kırıtarak yürümesi bunlar toplumda erkeklikle uyuşmayan şeyler kılıbıklık olarak görülüyor.’’

(E12)

5.3.Din olgusu ve ataerkil değer yargıları

Bu bölümde erkeklik inşa süreci; din ve ataerkil değer yargılarıyla anlamlandırılmaya çalışılmıştır. Bu kısımda ataerkil toplumun din olgusu ve değer yargıları iki alt başlık altında analiz edilmiştir. Birinci başlıkta; ‘sünnet: geleneğin mi, dinin mi emri’ düşüncesi ele alınmış olup ikinci başlıkta ise ‘erkeğin toplumda sözünün geçebilmesi için evlilik şart mı?’ düşüncesi ele alınmıştır.

(39)

5.3.1.Sünnet: ‘Geleneğin mi, Dinin mi emri’

Görüşmelerin analizi sonucunda ataerkil toplum yapısı, sünneti dini değerlerle temellendirmiş ve gelenekle de özdeştirdikleri saptanmış olmakla birlikte araştırma öznelerinin beyanları şöyledir;

‘‘ Sünnet konusu hem toplumsal baskı hem dini bir baskı diyebilirim.

Aslında bu konuda da tıp dünyasında sünnetin sağlıklı olduğu yönünde birçok görüş var ama zıt görüşler de var. Ama Türkiye toplumunda sünnet olmamış bir erkeğe garip bakarlar.’’ (E12)

‘‘Sünnet toplumsal bir baskı. Ya bir de bizde çok küçükken oluyor sünnet hani bebek 1 aylıkken falan yaptırıyoruz. Araya kaynayıp gidiyor. İki erkek kardeşimde sünnet oldu ama sünnet düğünü yapmadık. Diğer ailelerde daha farklı yani mehter takımını çağıran var düğüne. Bence bu bir toplumsal baskı ve bir güç gösterisi. Enim oğlum var gibisinden ya da benim aslan oğlum erkek oldu gibisinden. Kesinlikle toplumsal bir baskı.’’(E19)

5.3.2.Erkeğin toplumda sözünün geçebilmesi için evlilik şart mı?

Ataerkil toplumlarda erkeklik inşa sürecinin sünnet, askerlik, iş bulma ve evlilik dayatmaları üzerine kurulu olduğu görülmüştür. Erkek bireyler ataerkil toplum içinde hayatını idame edebilmek, hiçbir kırıcı tutuma ve ayrımcılığa maruz kalmamak adına bu belli başlı erkeklik inşa süreci aşamalarını gerçekleştirdikleri gözlemlenmiştir. Aynı zamanda araştırma özneleri yalnızca evlilik kurumunu idame etmedikleri için toplum tarafından dayatmalara maruz kaldıklarını da şöyle beyan etmişlerdir;

‘‘Ataerkil toplumlarda insanın üç dört basamağı oluyor askerlik, okul, sünnet ve evlilik. Askerliği yaptıktan sonra içinde bulunduğun toplum seni sürekli evlendirmeye teşvik etmeye çalışıyor topluluk evlilik kurumunu çok sevdiği için evlendiğin zaman toplumda bir adım daha fazla oluyorsun;

sözün bir noktada daha fazla geçiyor. Ataerkil toplumlarda bir gereklilik ama kendi şahsıma soracak olursanız da gerekli altyapım hem maddi hem manevi oluşmadığı sürece kafamda bir evlilik düşüncesi yok.’’ (E11)

(40)

5.4.Erkek İş ve Sorumluluk Sahibi Olmalı

Ataerkil toplum yapısında, evin geçimini sağlamak erkeğin sorumluluğundadır. Bu kısımda toplum tarafından erkeklere atfedilmiş en temel ödev ve sorumluluk olan ‘eve ekmek getirmek’ konusu, iki alt başlık altında analiz edilmiştir. Birinci başlıkta, erkeğin çalışma ve para kazanma sorumluluğu ele alınmıştır. Toplum tarafından erkeğe atfedilen ve erkeğin tüm hayatı boyunca yerine getirmesi gereken bir sorumluluk olan ‘iş sahibi olma’ konusu, bu başlık altında incelenmiştir. İkinci başlıkta ise, erkeğin kazandığı para ile ev geçindirme sorumluluğu ele alınmıştır. Erkeğe atfedilen önemli bir başka sorumluluk olan ‘huzurlu bir yuva kurmak ve evin geçimini sağlamak’ konusu, bu başlık altında incelenmiştir.

5.4.1.‘Erkek Para Kazanmalı’

Toplumda, erkeğin çalışıp para kazanmak zorunda olduğuna dair bir algı vardır.

Toplum, bu yüzden erkeklere genç yaştan itibaren bu bilinci aşılar. Üzerlerinde iş bulma ve para kazanma konusunda baskı hisseden erkek katılımcılar, erkeğin tek sorumluluğunun para kazanmakmış gibi hissettiklerini belirtmiştir. Katılımcıların bu konudaki anlatısı aşağıda belirtilmiştir.

“Erkeklerin hem evlenene kadar hem de evlendikten sonra tek sorumlulukları bir iş sahibi olmaktır. Bunun yanında ailesindeki ve çevredeki bireylere sahip çıkmak ve onları kollamaktır” “Erkek olmanın günümüzdeki tek zorluğu iş bulamamanız durumunda yüzleşeceğiniz toplum baskısı ve toplumun sizi kınamasıdır” (E3)

“Kültürümüzde gelenekselleşen bir organizma sorumlulukları maalesef vardır. Mutlaka iyi işe sahip olmak, iyi para kazanmak, iyi çevre edinmek, tek başına ayakta kalabilecek güce sahip oldurulmak, evliyse evini tek başına geçindirmek gibi. Bu sadece 18 yaş üzerine çıkıldığında gerçekleşen durumlarla sınırlı değil. Erkek 18 yaşının altında iken de aynı organizmalar sabitçe baş üzerinde tutuluyor.” (E7)

(41)

Bir katılımcı daha çok para kazanabilmek ve daha kolay iş bulabilmek için kendi hayallerinden vazgeçtiğini; baskı yüzünden ailelerinin onlar için uygun gördüğü mesleği seçmek zorunda kaldığını belirtmiştir. Katılımcının bu konudaki anlatısı aşağıda belirtilmiştir.

“Okulumu 4 senede bitirme zorunluluğum var yani baskı olarak ama okuduğum bölüm zor ve aslında ben bilgisayar mühendisliği istiyordum fakat ailem iş bulamayacağımı düşünerek beni elektrik elektronik mühendisliğine yönlendirdiler. Bir an önce evi geçindirmem gerek iş bulmam askere gitmem evlenmem gerek.” (E16)

Yapılan görüşmelerin analizi sonucunda, katılımcıların erkeğin iş sahibi olması ve para kazanması konusunda benzer düşüncelere sahip olduğu fakat para kazanmanın sadece erkeğin ödevi olması konusunda farklı düşüncelere sahip oldukları sonucuna ulaşılmıştır. Erkeğin mutlaka bir iş sahibi olması, para kazanması, huzurlu bir yuva kurması ve aileye bakması ulaşılan sonuçlardan bazılarıdır. Özellikle bir erkeğin yuva kurabilmek, ailesine bakabilmek ve saygınlık kazanabilmesi için kazandığı paranın miktarı önemlidir. Çünkü Türk toplumunda insanların beyin yapılarına kalitelerine çok fazla bakılmaz. İşine, iş derken cüzdanına bakılır (Yavuz, 2014). Erkeğe duyulan saygı, kazandığı para ile doğru orantılıdır. Bir erkek, ne kadar zengin ise, o kadar çok saygı görür.

5.4.2.Erkek Evin Geçimini Sağlamalı

Türk toplumunda, erkeğin daha çok ev dışı işler ile meşgul olduğu; kadının ise ev içi ile ilgilendiği bir yapı vardır. Eski zamanlarda toplum, kadının iş hayatında olmasına tamamen karşı iken evi geçindirme sorumluluğu tamamen erkeğe yüklenmiştir. Günümüzde ise kadınlar da para kazanıp evin geçimini sağlamaktadırlar. Kadınların çalışmasının kötü olduğu algısı ortadan kalkmış olsa da evin geçimini sağlama konusunda erkeğin üzerindeki toplum baskısı hala devam etmektedir. Katılımcılar, bu durum hakkında şunları söylemiştir:

(42)

“Ataerkil toplumlarda erkek para kazansın evi idare ettirsin ve tüm dışarıyla bağlantılı işleri yapsın diye beklenir ancak erkeğin çalışması kadar kadınında çalışması normaldir. Çünkü kadın ve erkek birbirinden ne kadar uzaklaştırılırsa ne yazık ki toplumsal düzen aynı ölçüde bozulmaktadır”

(E2)

“Aileni geçindirmek için çalışmak zorundasın. Erkek çalışıp karısı çalışmadığı zaman kimse bu duruma bir şey demezken bu durum tam tersine döndüğünde kadın çalışıp kocası çalışmazsa insanlar erkeği işe yaramaz bir baltaya sap olamamış eve karısı bakıyor durumu oluyor. Ne olursa olsun erkeğin çalışması gerek.” (E6)

“Aile içi geçimde illa erkek eve para getirip evi geçindirecek diye bir kaide yok. Kadın ve erkek birlikte çalışıp evin giderlerine ortak olmalıdırlar. Evin temizliği, yemek yapma gibi ev işlerini kadın yaptığı gibi erkek de yapmalıdır. Evde iki kişide gün boyu çalışıp yoruluyorsa evin tüm işini kadın yüklenmemeli. Hane içerisinde ortak yapılmalı, kadın yemeği pişiriyorsa erkek sofrayı hazırlamalı ya da biri bulaşıklarla uğraşıyorsa öbürü evi süpürmeli gibi görev dağılımları olmalıdır.” (K10)

Yapılan görüşmelerin analizi sonucunda, katılımcıların evi geçindirme ve aile kurma sorumluluğunun erkeğe verilmesi konusunda katılımcıların farklı düşüncelere sahip olduğu saptanmıştır. Bazı katılımcılar, erkeklerin evlenmeden önce de evlenip aile kurduktan sonra da evin geçimini sağlaması gerektiğini düşünürken; bazı katılımcılar ise kadının da evi geçindirmek için çalışmasının ve para kazanmasının normal bir şey olduğu görüşündedir.

Ailenin tüm bireyleri, evin geçimini kazanma konusunda sorumludurlar.

Araştırmanın sonucunda, erkeklerin üzerlerinde hissettikleri iş bulma ve çalışma baskısı devam etse de kadınların iş yaşamında olmasının yanlış olduğu algısının ortadan kalktığı tespit edilmiştir. Ataerkil toplum yapısında erkeklere çocuk yaştan itibaren para kazanma sorumluluğu yüklendiği; erkek çocuklarının evi geçindirme ve para kazanma bilinciyle yetiştirildiği tespit edilmiştir.

(43)

5.5.‘Evin Direği Erkek’!

Ataerkil toplumlarda erkekler aile kurumu kurulurken açıkça konuşulmasa, dillendirilmese de yönetici, çekip çevirici rollerini üstlenmektedir. Bu başlığımızda erkeklerin aile ve ev yapısında bulunan ve karşılamaları beklenen hususlar incelenmiş ve üç başlık şeklinde kategorize edilmiştir.

Birinci başlıkta erkeğin evlilik sonucu edindiği sıfatlar üzerinedir. Erkeğin sahip olduğu sıfatlar neticesinde, erkekten göstermesi beklenen tutum ve davranışlar “iyi bir ‘baba’ ve ‘eş’

olmalı” başlığına konu olmuştur.

İkinci başlık, ailenin yapısı, ailedeki düzen, alışılmış atmosfer ve aile düzenindeki denge üzerinedir.

Üçüncü başlık ise aile kurucusu, aile yöneticisi ve ailenin, evin direği olan erkeğin, evdeki pozitif atmosferi, huzuru oluşturması ile ilişkilidir.

‘Erkek küçük yaşta evin neşesi, çocuk yaşta yaramazı, ergen yaşta belası, genç yaşta ise akıllısıdır. Olgun yaşta ise direği.’ (E7)

5.5.1. İyi Bir ‘Baba’ ve ‘Eş’ Olmalı

Görüşmelerden elde edilen sonuç doğrultusunda erkeklerin, aile kuruluşuyla yeni edindikleri sıfatlarda muhakkak iyi olması beklendiği görülmüştür. Farklı ağızdan, farklı cümleler üzerinden edindiğimiz ortak payda ‘iyi olma durumu’ dur. Aldığımız cevaplara göre erkeğin aile içerisinde ailesini maddi ve manevi olarak ayakta tutma, aileyi koruyabilme, geçimi sağlayabilme, güçlü olma, sorun çözebilme gibi görevi bulunmaktadır. Bu görevler yerine getirildiğinde iyi olma durumuna ulaşıldığı algısı gözlemlenmektedir. Bu algının kaynağı niteliğindeki konuşma kesitleri şu şekildedir;

‘…vicdanlı olmak… ailesini tehlikeye sokmama, koruma ve bir arada tutma temenni ve davranışları…’ (E7)

(44)

‘…geçimi üstlenmek, aileyi aile olarak koruyabilmek ve değerlerinden saptırmamak. O sırada tabii ki bireyleri hapsetmek değil de daha hür ve vicdanlı bir şekilde eğitip akli bir biçimde yönlendirmek.’ (E8)

‘…iş sahibi olmak ve aileyi yönetmek, eşine ve çocuklarına yetebilmek, onların ihtiyaçlarını karşılamak, ailede güven ve refah temeline katkıda bulunmak, ailenin sorunlarını maddi ve manevi çözmek. En nihayetinde iş bitirici, yıkılmaz ve sorun çözücü olmalıdır.’ (E9)

5.5.2.Aile Yapısına Uygun Davranmalı

Görüşmelerden bir sonuç çıkaracak olursak erkeğin ailedeki yeri çok önemli. Erkek ataerkil toplumda ailenin temeli şeklinde görülüyor. Bu noktada erkeğe aileye karşı koruyucu kolaycılık, evi geçindirme gibi daha dik ve sert duruş gerektiren bir tavır gerektiriyor. Ama bu dik duruş, bu yıkılmazlık ve sertlik ailenin yapısına zarar vermemek üzere şekillenmelidir.

Görüşmelerden, erkek tek başına bir birey olarak değil, aile ile beraber yaşama fikrini her düşüncesine işlemeli ve aileye karşı bir sorumluluk içinde olmalı fikrini çıkarımda bulunabiliriz. Bu konu hakkında görüşmelerden elde edilen bilgiler ise şu şekildedir;

‘Evlilik öncesi dönemde aile yapısına uygun şekilde davranışlar sergileyip ve geçimini sağlayıp, evlilik sonrasında ise kendi ailesinin geçimi ile ilgili tüm sorumlulukları üzerine alması ve güçlü olması gerektiğini düşünüyorum.’ (E1)

‘Mesela evde baba yoksa onun yerini alıyor olmaları beklenir, sadece şakayla bile olsa bu düşünce onlara aktarılır, kaç yaşında oldukları çok fark etmez. Bazı kesimlerde oku işe gir de bize bak denilir. Özetle ailenin geçimini sağlamak, huzursuz oldukları bir durumu ortadan kaldırmak veya yardımcı olmak ailesi tarafından erkeklerden beklenen şeylerdir.’ (E3)

‘…bir erkeğe de kadına da düşen sorumluluk ailesine layık bir evlat olmaktır iyi güzel ahlaklı biri olmaktır. Erkeğin tek sorumluluğu budur yani.’ (E16)

(45)

5.5.3.Evde Huzuru Sağlamalı

Elde ettiğimiz verilere göre erkek ne kadar evi geçindirmekle mükellef ise evin huzurundan da bir o kadar sorumludur. Huzur olmayan bir aile problemli bireylere sebebiyet verir ve görüşme yaptığımız katılımcıların ortak bir fikri varsa bu da erkeğin huzur bozmaması ve huzuru oluşturması gerektiği fikridir. Bu fikre kaynak göstereceğimiz cümleler şu şekildedir;

‘Erkeğin en temel görevi bana göre mutlu ve huzurlu bir aile ortamı sağlamaktır.’ (Erkek 2)

‘…mutluluk dengesini korumak, ailede huzur ortamını korumak…’ (K10)

‘...huzursuz oldukları bir durumu ortadan kaldırmak veya yardımcı olmak ailesi tarafından erkeklerden beklenen şeylerdir.’ (E3)

5.6.Sosyal Hayatta Erkek

Erkeğin aile dışındaki hayatına bakıldığında görülmek istenen davranışlar bu başlık altında analiz edilecektir. Erkeğin nasıl bir duruşunun olması gerektiği, hangi özelliklerin erkekte bulunmasının tahayyül edildiği ‘kültür, beceri ve eğitim ile donanımlı’ ve ‘saygın olmalı’ şeklinde iki başlık üzerinden kategorize edilmiştir.

5.6.1.Kültür, Beceri ve Eğitim ile Donanımlı

Ataerkil toplumlarda erkeklerden beklenen bir hususta kendini birçok alanda bilgi sahibi edebilmesi, elinden iş gelir olması ve gelişime açık şekilde kendi kişiliğini birçok artı özellik üzerine oluşturmasıdır. Erkeklerin sosyal hayatlarında eğitim, kültür ve beceri gibi unsurlar üzerine konuşmaları şu şekildedir;

‘…kendisini kültürüyle, becerileri ve eğitimi ile donatmış, Dünya görüşüne sahip, vizyonu global olacak şekilde düşünce ufkuna sahip olmalıdır.

…zihnen güçlü ve yapıcı olmalıdır.’ (E7)

‘Kısaca erkek, erkek olduğu için başarılı olmalı, lider olmalı, sosyal olmalı, sürekli konuşmalı susmamalı ve mutlaka iyi para kazanmalı ev geçindirmeli gibi bir algı var toplumda.’ (E16)

Referanslar

Benzer Belgeler

Though, the effect of growth and lending interest rate seem to not have any effects on financial development2 and financial development3 in short- run, we believe

Bu yöntemler; hasta eğitimi, cilt bakımı, ekstremite elevasyonu, masaj ve fizik tedavi, fiziksel aktivite ve egzersiz, manuel lenfatik drenaj, self (basit) lenfatik drenaj,

İstatistik bilim dalında önemli bir yere sahip olan regresyon analizi, link fonksiyonları, büyüme eğrileri ve lojistik ayrımsama problemleri günümüz biliminde halen

B: yağni en azından ığ ığ nası diyim yağni bi kategori olarak bize işte erkek deniyo erkek olduğum için benim heralde erkek olmanın nası bi şey olduğunu

Şiddete sıfır toleransın geçerli olduğu Devlet ve Hukuk düzeninde fiziksel şiddet uygulayan eşe manevi tazminat verilmesi sonucunu doğuran ve benzer davalarda fiziksel.

Araştırmanın amacı, Türkiye’de “Avrupa Yerel Yaşamda Kadın-Erkek Eşitliği Şartı”nı imzalayan belediyelerin, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik

Wramsby ve arkadafllar› primer habituel abortuslar›n Faktör V genindeki G1691 mutas- yonunun prevalans›n›, MTHFR genindeki C677T mutasyonu ve Faktör II genindeki

İlgen Ertam, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı, İzmir, Türkiye. Tel: +90 232 390 38 31