• Sonuç bulunamadı

CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "CONSEIL DE L'EUROPE AVRUPA KONSEYĐ"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AVRUPA KONSEYİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ MEHMET ŞİRİN YILMAZ/TÜRKİYE

(35875/97) KARAR 29 TEMMUZ 2004 ÖZET ÇEVİRİ

Dava, Türk vatandaşı Mehmet Şirin Yılmaz'ın 8 Nisan 1997 tarihinde Sözleşmenin eski 25.

maddesi uyarınca, Avrupa İnsan Hakları Komisyonuna 35875/97 no ile yaptığı başvurudan kaynaklanmaktadır.

HUKUK

Hükümet'in ilk itirazları:

Hükümet iki konudaki ilk itirazlarım sunmuştur. İlk olarak başvuranın iç hukuk yollarını tüketmediğini, ikinci olarak da başvurunun altı ay kuralına uygun olmadığını ileri sürmüştür.

İç Hukuk Yollarının Tüketilmesi

Hükümet başvurunun yapıldığı tarihte Devlet Güvenlik Mahkemesinin soruşturması devam etmekte olduğu için iç hukuk yollarının tüketilmemiş olduğunu savunmuştur.

Altı ay kuralı

Hükümet, başvurunun 10 Nisan 1997 tarihinde yapıldığını olayın ise 7 Ekim 1996 tarihinde gerçekleştiğim bu nedenle altı ay kuralına uyulmadığını belirtmiştir. Başvuran, iç hukuk yollarının etkisiz olduğunu düşündüğü taktirde, olayların gerçekleştiği tarihten itibaren altı ay içinde Mahkemeye başvurmalıydı.

Başvuran ise 8 Nisan 1997 tarihinde Komisyona başvurduğunu, dolayısıyla altı ay kuralına uygun olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, Mahkemenin içtihatlarına göre, altı aylık süre başvuranın iç hukuk yollarının etkililiği hakkında fikir sahibi olduğu tarihten itibaren başlamasının mümkün olduğunu savunmuştur. Altı aylık sürenin, eşinin öldürülmesi ve köy boşaltma hakkında ulusal makamlara bilgi verdiği 16 Ekim 1996 tarihinde başladığı kabul edilebilir

Mahkeme, başvurunun 8 Nisan 1997 tarihinde yapıldığını gözlemlemiş ve altı aylık sürenin şikayet konusu olayın gerçekleştiği tarihte başladığını belirtmiştir. Ancak bazı istisnai durumlarda altı aylık süre başvuranın sözkonusu iç hukuk yollarının etkisiz olmasına neden olan şartların farkına vardığında başlar.

Bu hususta Mahkeme başvuranın şikayetlerini ulusal makamların dikkatine sunduğunu belirtmiştir. Diyarbakır Valiliğine ve Olağanüstü Hal Bölge Valisine 16 Ekim 1996 tarihinde sunduğu dilekçelerle eşinin ölümü ve köyün boşaltılması sonucunda yedi çocuğuyla birlikte köyü terketmek zorunda kaldığından şikayetçi olmuştur. Olayın faillerinin bulunmadı için soruşturma başlatılması ve tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.

Başvuran, 19 Ekim 1996 tarihinde Diyarbakır DGM Lice Savcılığına başvurmuştur. Bu olayın ardından Valiliğin eşinin ölümü hakkında bilgilendirilmediğini ve Savcılığa eşinin ölüm

AVRUPA KONSEYĐ CONSEIL DE

L'EUROPE

______________________________________________________________________________________

© T.C. Dışişleri Bakanlığı, 2004. Bu gayrıresmi özet çeviri Dışişleri Bakanlığı Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Genel Müdür Yardımcılığı tarafından yapılmış olup, Mahkeme’yi bağlamamaktadır. Bu çeviri, davanın adının tam olarak belirtilmiş olması ve yukarıdaki telif hakkı bilgisiyle beraber olması koşulu ile Dışişleri Bakanlığı Avrupa Konseyi ve İnsan Hakları Genel Müdür Yardımcılığı’na atıfta bulunmak suretiyle ticari olmayan amaçlarla alıntılanabilir.

(2)

raporunun iletilmediğini öğrenmiştir. Ayrıca 5 Kasım 1996 tarihinde başvuran, İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarına şikayetlerini tekrarlamıştır.

Mahkeme ayrıca nüfus müdürlüğüne eşinin ölümünü bildirmeye gittiğinde bazı belgelerde eşinin teröristlerce öldürüldüğü şeklinde kayıtlara rastladığını belirtmiştir.

Mahkemeye göre başvuran başvuruda bulunmakta geç kalmamıştır. Altı aylık sürenin başlangıcı olarak 19 Ekim 1996 tarihini kabul etmiştir.

Başvuranın şikayetleri sözleşmenin 35. maddesinin gerektirdiği şekilde altı aylık süre içinde sunulmuştur. Bu nedenle Hükümetin bu konudaki itirazı reddedilmiştir.

Sözleşmenin ikinci Maddesinin İhlal Edildiği iddiası

Başvuran, eşi Sariye Yılmaz'ın güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğünü ve ölümü hakkında etkili bir soruşturma yapılmadığını ileri sürmüştür. Ayrıca başvuranın iddiasına göre Devlet yaşam hakkının koruma sorumluluğunu yerine getirmemiştir.

Mahkeme Huzurundaki Argümanlar 1- Başvuran

Başvuran eşinin güvenlik güçlerinin açtığı top ateşi sonucunda öldüğünü, köylülere karşı kuvvet kullanılmasının gerekli olmadığını ve sivillerin ölümüne yol açmanın bu şartlar altında savunulamayacağını belirtmiştir.

Başvuran, olaydan sonra Lice Jandarması'nın köylülerin evlerini terketmeleri ve köyü boşaltmaları için aylarca baskı uyguladığını savunmuştur. PKK ve Güvenlik Güçleri arasındaki silahlı çatışma sona erdikten sonra, güvenlik güçleri köylülerin köyü boşaltmalarını sağlamak için top ateşine devam etmiştir. Ayrıca bütün tanıklar top ateşinin ilgili zamanda jandarma üssü olarak kullanılan Lice yatılı okulundan açıldığını söylemişlerdir. Güvenlik güçleri başvuranın eşinin ölümü konusunda PKK'yı suçlamaları için başvurana ve diğer tanıklara baskı yapmışlardır. PKK'nın olaydan sorumlu tutulmasını ve kendilerinin olayın dışında tutulmalarım sağlamak için raporlar hazırlanmıştır. 7-8 Ekim tarihli tanık ifadelerinin güvenilir olmadığını çünkü ifadelerin olaya karışan jandarmalarca alındığını belirtmiştir.

Başvuran ayrıca olay hakkında etkili ve yeterli bir soruşturma yapılmadığım ve sözleşmenin ikinci maddesinin prosedürle ilgili bölümünün dört ayrı sebepten ötürü ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Öncelikle köylülerden sadece birkaç ifade alınmıştır ve bu ifadelerin güvenliği şüphelidir.

Silahlı çatışmaya giren jandarmaların ifadelerine ise başvurulmamıştır. Ayrıca olay gecesinde başvuranın konuştuğu üsteğmen veya jandarma komutanının ifadeleri alınmamıştır.

İkinci olarak olay yerinden herhangi bir delil toplanmamıştır. Şarapnel üzerinde balistik inceleme yapılmış olsaydı ateş edenlerin kimliğini tespit etmek mümkün olabilirdi.

Üçüncüsü başvuranın eşine otopsi yapılmamıştır. Başvuranın otopsi isteğini üsteğmene söylemiştir. Daha sonra ise aynı isteği jandarma komutanına tekrarlamıştır. Ayrıca ilk yazılı şikayetini olaydan 8 gün sonra makamlara bildirmiştir. Ü aşamada cesedin çıkarıldıktan sonra cesede otopsi yapılması mümkündü. Savcı, güvenlik güçlerinin başvuranının eşinin ölümünden sorumlu olduğu ihtimalini düşünmemiştir. Ayrıca yetkisizlik karan verildikten sonra Lice Savcısının olayı incelemesine kadar yirmi ay geçmiştir.

Başvuranın, devletin ikinci maddeden kaynaklanan pozitif sorumluluklarım yerine getirmediğini ileri sürmüştür. Bütün olarak ele alındığında güvenlik güçlerinin sorumluluğu konusunda etkili

(3)

bir sistemin bulunmamasının, yargılama makamlarının tutumları, özellikle de yetkililerin olaylardan sorumlu olmadığı sanısı, kanıtların toplanmaması ve incelenmemesi ve olay hakkındaki resmi açıklamaların incelenmemesi gibi sebeplerle sözleşmenin ikinci maddesinin ihlaline yol açtığını ileri sürmüştür. Devlet görevlilerinin acil müdahaleye ihtiyacı olan köylülere sağlık hizmeti sağlamadığını da ileri sürmüştür.

2- Hükümet

Hükümet bütün tanık ifadelerinin kendi anlattıklarım onayladığını, sadece başvuranın onaylamadığım belirtmiştir.

Hükümet başvuranın ilk defa 30 Mayıs 2001 tarihinde itiraz ettiğini belirtmiştir. Bu tarihten önce jandarmaların kendisine veya diğer tanıklara baskı yaptığına dair şikayette bulunmamıştır. Bir üsteğmen, cesedi inceledikten sonra rapora, ölümün şarapnel parçasının isabet etmesi sonucunda gerçekleştiğini yazmıştır. Hükümet böyle bir rapor olmadığım belirtmiş ve Jandarma Genel Komutanlığını İçişleri Bakanlığına gönderdiği 3 Ağustos 2001 tarihli mektuba gönderme yapmıştır.

Hükümet bu nedenle Sariye Yılmaz'ın güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğünün kesinlik kazanmadığını düşünmektedir.

Hükümet, 1990'h yıllardan beri bölgede terör tehdidi ile karşı karşıya olduğunu vurgulamıştır.

PKK binlerce masum insanı öldürmüş ve yörede yaşayan halka zulüm yapmıştır. Bu şartlar altında güvenlik güçleri bölge düzenin ve vatandaşların güvenliğinin sağlanması için elinden geleni yapmıştır.

Hükümet, ulusal makamların ikinci maddeden kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmediği iddialarını reddetmiştir, hükümet, bu maddenin prosedürle ilgili gereklerinin olay günü başlatılan hazırlık soruşturması ile yerine getirildiğini belirtmiştir. 7-8 Ekim 1996 tarihlerinde bütün tanıkların ve başvuranın ifadeleri alınmıştır. Ayrıca dava Diyarbakır DGM'de görülmekteydi ve failler bulunana kadar dava kapanmayacaktı. Bölgedeki güvenlik durumu dikkate alındığında terör olaylarının faillerinin tespit edilmesinin zor olduğunu vurgulamıştır.

Mahkemenin Değerlendirmesi l Başvuranın eşinin öldürülmesi

Mahkeme, yaşama hakkını koruma altına alan ve bu hakka müdahaleyi mazur gösteren halleri belirleyen ikinci maddenin sözleşmenin en önemli maddelerinden biri olduğunu hatırlatmıştır. 3.

maddeyle birlikte, Avrupa Konseyine üye olan demokratik toplumların en temel değerlerinden birini korumaktadır. Sözleşme, 2. maddenin sağladığı güvencelerin pratik ve etkili olmasını sağlayacak şekilde yorumlanmalıdır.

Mahkeme, bu hakkın kaybedilmesi durumunda devlet görevlilerinin fiillerini ve bütün çevresel etkenleri de dikkate alarak dikkatli bir inceleme yapmaktır. Mahkeme, kendisine sunulan bilgi ve belgeler ışığında ortaya çıkan konuları, özellikle de hükümetin soruşturmalarla ilgili sunduğu belgeleri ve tarafların yazılı görüşlerini inceleyecektir. Mahkeme, üstlendiği rolün ikincil durumunun farkındadır ve ilk derece mahkemesi rolünü üslenirken dikkatli olmalıdır.

Mahkemenin görevi kendi değerlendirmesini ulusal mahkemenin yaptığı değerlendirmenin yaptığı değerlendirmenin yerine koymak değildir, genel bir kural olarak kanıtları değerlendirmek ulusal mahkemelerin görevinin. Ulusal mahkemelerin bulguları mahkemeyi bağlamamasına rağmen, normal şartlar altında sözkonusu bulgulardan ayrılarak farklı bir sonuca ulaşmak için kuvvetli unsurların varlığına gerek duymaktadır. Sözleşmenin 2.

maddesine dayanarak çeşitli iddialarda bulunulduğunda mahkeme detaylı bir inceleme

(4)

yapmalıdır.

Mahkeme, başvuranın eşinin ölümü hakkında farklı ifadeler olduğunu gözlemlemiştir Başvuran eşinin güvenlik güçlerince öldürüldüğünü iddia ederken, hükümet, teröristlerle güvenlik güçleri arasında çıkan çatışma çatışmada açılan ateş sonucu öldüğünü ileri sürmüştür.

Mahkeme, her iki tarafında olay gecesinde Cüm tepesi olarak bilinen yerde güvenlik güçleri ve PKK arasında silahlı çatışma çıktığı konusunda hem fikir olduklarım belirtmiştir.

Mahkeme, başvuranın jandarma tarafından tehdit edilerek ve zorla bazı ifadeleri imzaladığını iddia ettiğini gözlemlemesine rağmen, bütün resmi ifadeler ölümün teröristlerin açtığı ateş sonucu gerçekleştiğim onaylamaktadır. Başvuran 15 Ekim ve 5 Kasım 1996 tarihli dilekçelerinde Lice yatılı okulunun bulunduğu yönden top ateşi açıldığını belirtmiştir. Lice Valiliğine sunduğu 21 Ekim 1997 tarihli dilekçesinde başvuran eşinin teröristlere karşı yürütülen operasyon sırasında öldüğünü savunmuştur.

Mahkeme balistik inceleme ve otopsi olmaksızın başvuranın eşinin ölümünden sorumlu olanların tespit edilmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Ayrıca başvuranın iddialarının aksine, jandarmanın köyün boşaltılması için uyguladığını baskı sonucunda öldüğüne karar vermek için deliller yeterli değildir.

Mahkeme kanıtları değerlendirirken kanıtların şüpheleri giderecek nitelikte olmasına önem vermektedir. Mahkeme bütün kanıtlan değerlendirmiştir ancak Sariye Yılmaz'ın ölümüne neden olayları tam olarak belirleyememiştir.

Mahkeme başvuranın eşinin ölümünden güvenlik güçlerinin sorumlu olduğuna karar vermek için kanıtların yeterli olmadığını düşünmektedir. Bu nedenle Sözleşmenin 2. maddesinin ihlali sözkonusu değildir.

2. Soruşturmanın Yetersizliği İddiası

İnsanlar kuvvet kullanılması sonucunda öldüğünde, 2. madde bağlamındaki yaşama hakkını koruma sorumluluğu 1. madde ile birlikte etkili bir soruşturma yapılmasını gerekli kılar.

Soruşturmanın amacı yaşama hakkını koruyan kanunların ulusal düzeyde korunmasını ve kendi sorumlulukları altında meydana gelen ölümler için güvenlik güçlerinin sorumluluğunu sağlamaktadır. Ne tür bir soruşturmanın amaca ulaştıracağı farklı şartlar altında değişiklik gösterir. Ancak otoriteler konu kendilerine iletildiğinde harekete geçmeli ve bir akrabama resmi bir şikayette bulunmasını beklememelidirler.

Soruşturma ayrıca kullanılan kuvvetin ilgili şartlar altında gerekli olup olmadığı ve faillerin kimliği konusunda ışık tutabilmelidir. Yetkililer görgü tanığı ifadesi, adli tıp belgesi, otopsi raporu gibi kanıtları korumaya almak için gerekli tedbirleri almalıdırlar. Soruşturmadaki bir eksiklik veya kusur ölüm sebebinin ve sorumluların belirlenmesini engelleyecektir.

Yürütülen soruşturmanın kısa süre içinde tamamlanması gerekmektedir. Mahkeme soruşturmada ilerlemeyi zorlaştıran engellerin çıkmasının muhtemel olduğunu kabul etmektedir. Ancak kuvvet kullanılması hakkındaki soruşturmanın kısa sürede tamamlanması hukukun üstünlüğüne kamu güvenini korumak açısından önem taşımaktadır.

Mahkeme ölüm hakkında soruşturma başlatıldığım fakat soruşturmada eksiklikler olduğunu belirtmiştir. Bu bağlamda Mahkeme başvuranın sunduğu dilekçelerle eşinin güvenlik güçlerince açılan top ateşi sonucunda öldüğünü yetkililere bildirdiğini gözlemlemiştir. Dahası başvuran bunu eşinin cesedini inceleyen üsteğmene söylemesine rağmen, soruşturma güvenlik güçlerini de kapsayacak şekilde genişletilmemiştir. Başvuru sorumlu Devlete iletildikten sonra otopsi

(5)

yapılmadığı için iki memur hakkında soruşturma açılmıştır.

Mahkeme, savcı tarafından ne bir otopsi ne de balistik inceleme yapılmadığını belirtmiştir.

Ancak bu prosedür yerine getirilseydi kurban ve failleri arasındaki mesafe tayin edilebilir ve şarapnel parçalarının Lice Yatılı Okulu veya köyden geldiği belirlenebilirdi.

Ayrıca, jandarmaların hazırladığı olay raporuna göre, evlerde mermi izleri bulunmaktadır. Buna rağmen, ne jandarma ne de savcı olay yerinden kovan veya şarapnel parçalarını toplamamıştır. Sözkonusu kanıtlar üzerinde yapılacak balistik incelemenin soruşturmaya büyük faydası olabilirdi.

Mahkeme, olaydan sekiz yıl sonra başlatılan soruşturmanın bir sonuç vermediğini, Diyarbakır DGM'de devam soruşturmada gelişme olup olmadığı konusunda Hükümetin bilgi vermediğini belirtmiştir.

Mahkeme, ulusal makamları Sariye Yılmaz'ın ölümü hakkında etkili ve yeterli bir soruşturma yapmadığını ve otoritelerin bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmediğini düşünmektedir.

19901ı yıllarda güneydoğudaki güvenlik durumuna rağmen, yetkililerin etkili bir soruşturma yapma sorumluluğundan kurtarmaz.

Bu şartlar altında Mahkeme başvuranın iç hukuk yollarını tüketmiş olduğunu kabul etmiştir.

Dolayısıyla Mahkeme Hükümetin iç hukuk yolları bağlamındaki itirazım reddetmiş ve 2.

maddenin ihlal edildiğine karar vermiştir.

Ulusal hukuk ile yaşama hakkının korunmadığı iddiası

Mahkeme, başvuranın eşinin öldürülmesi hakkında etkili bir soruşturma yapılmamış olması nedeniyle 2. maddenin ihlal edildiğine karar vermesine bağlı olarak, bu şikayeti incelemeyi gerekli görmemiştir.

III. SÖZLEŞMENİN 6 VE 13. MADDELERİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI

Başvuran, etkili bir soruşturma yapılmamış olması nedeniyle hukuk mahkemelerine başvurmak suretiyle tazminat talebinde bulunamadığını, 6. ve 13. maddelerin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Hükümet, başvuranın iddialarının doğru olmadığını ve temelden yoksun olduğunu belirtmiştir.

Mahkeme başvuranın Sözleşmenin 6/1 maddesi bağlamındaki şikayetinin soruşturma makamlarının eşinin ölümü konusundaki tutumları ile yakından ilişkili olduğunu gözlemlemiştir.

Başvuranın 6. madde bağlamındaki şikayetinin Sözleşmeci devletlere daha genel bir sorumluluk yükleyen 13. madde kapsamında değerlendirilmesinin daha doğru olacağını düşünmektedir.

Madde 13'ün, iç hukuk düzeninde ne şekilde güvence altına alınmış olursa olsun.

Sözleşmedeki hak ve özgürlüklerin özünün korunması için ulusal düzeyde başvuru yolu sağlanmasını güvence altına aldığını yinelemiştir. Bu madde, Sözleşmeye taraf devletlerin sözkonusu yükümlülüklerini nasıl yerine getirecekleri hakkında takdir yetkisi tanımış olmasına rağmen, "yetkili ulusal otoritelerin" hem Sözleşme bağlamındaki şikayetlerle ilgilenmelerine hem de uygun çözüm sağlayacak iç başvuru yolunu içeren bir hükmü gerektirmektedir.

Sözkonusu iç hukuk yolu hem uygulamada hem de hukuken etkili olmalı, başvuru yolu davalı devletin yetkililerinin fiilleri veya ihmalleriyle haksız biçimde engellenmemelidir.

13. madde, tazminatın yanında sorumluların kimliklerinin tespit edilmesini ve cezalandırılmalarım sağlayacak etkili ve yeterli bir soruşturmanın yapılmasını ve akrabaların

(6)

soruşturma sürecine aktif katılımlarının sağlanmasını da içerecektir.

Eldeki kanıtlardan yola çıkarak Mahkeme devlet görevlilerinin başvuranın eşinin ölümünden sorumlu olduğunun veya olaya karıştığının ispatlanmadığını tespit etmiştir. Ancak bu durum Sözleşmenin 13. maddesinin anlamı doğrultusunda 2. madde bağlamındaki şikayetin tartışılabilirliğini engellemez. Mahkeme başvuranın eşinin yasalara aykırı olarak öldürüldüğünü ve dolayısıyla başvuranın 2. maddenin ihlali ile ilgili tartışılabilir iddiası olduğunu gözlemlemiştir.

Yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı Sözleşmenin 13. maddesinin gereklerine uygun olarak etkili bir soruşturma yürütüldüğü söylenemez. Mahkeme başvuranın etkili bir iç hukuk yolundan faydalanamadığın ve tespit etmiştir.

Sonuç olarak Sözleşmenin 13. maddesi ihlal edilmiştir.

SÖZLEŞMENİN 3,8,14 VE 18. MADDELERİ İLE l NO'LU PROTOKOLÜN 1. MADDESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI

Bayırlı Köyünde 1996 yılında yaşamakta iken güvenlik güçlerince uygulanan zulüm sebebiyle 3. maddenin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Başvuran ek olarak, güvenlik güçlerinin top atışı sebebiyle bütün mal ve mülkünün zarar gördüğünü köyünden ayrılmak zorunda bırakıldığım ve l No'lu Protokolün 1. maddesine aykırı olarak mülkünden faydalanamadığını iddia etmiştir.

Başvuran köye yapılan saldırının Kürt vatandaşlarına uygulanan ayırımcı politikayı ortaya koyduğunu ve bu uygulamanın 14. ve 18. maddelerin ihlaline yol açtığını ifade etmiştir.

Hükümet şikayetleri reddetmiştir.

Mahkemenin elindeki kanıtlara bakarak olayların başvuranın anlattığı şekilde geliştiğinden emin olması mümkün değildir. Bu nedenle 3,8 ve l No'lu Protokolün 1. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmak için yeterli kanıt bulunmadığı görüşündedir. Mahkeme ayrıca, 14 ve 18.

maddelerle ilgili iddiaların temelden yoksun olduğunu düşünmektedir.

Dolayısıyla Mahkeme 3,8, 14 ve 18. maddeler ve l No'lu Protokolün 1. maddesinin ihlal edilmediğine karar vermiştir.

SÖZLEŞMENİN 41. MADDESİNİN UYGULANMASI

Başvuran kendisi, eşi ve yedi çocuğu adına adil tazmin talebinde bulunmuştur.

A. Maddi Tazminat

Başvuran eşinin ve kendisinin çiftçi olduklarını ve ürettiklerinin fazlasını satarak geçimlerini sağladıklarını belirtmiştir. Sariye Yılmaz'ın öldüğünde 28 yaşında ve yedi çocuğunun da 7-15 yaş arasında olduklarını belirtmiştir. Başvuran eşinin ölümünden sonra evle ilgili tüm işleri ve çocukların bakımını iki yıl boyunca kendisinin üstlendiğini belirtmiştir. Sözkonusu maddi zarar için 50,000 İngiliz Sterlini talepte bulunmuştur. Mal ve mülkünün zarar gördüğü ve köyünden ayrılmak zorunda kaldığı için 133,994.85 İngiliz Sterlini talep etmiştir.

Maddi zarar için talep edilen toplam tazminat miktarı 183,994.85 İngiliz Sterlinidir. Hükümet başvuranın talepleri ile ilgili yorum yapmamıştır.

(7)

Mahkeme, Sözleşmenin ihlaline neden olan olay ile başvuranın talep ettiği miktar arasında nedensel bir bağ tespit edememiştir. Mahkeme başvuranın bu başlık altındaki taleplerinim tamamını reddetmiştir.

B. Manevi Tazminat

Başvuran kendisi ve yedi çocuğu için 50,000 İngiliz Sterlini ve eşinin öldürülmesi, yetkililerin soruşturma yapmaması ve köyün zorla boşaltılması sebepleriyle kendisi için 10,000 İngiliz Sterlini talepte bulunmuştur.

Hükümet başvuranın talepleri üzerinde yorum yapmamıştır.

Sözleşmenin 2 ve 13. maddelerinin ihlaline ilişkin kararına bağlı olarak Mahkeme, yetkililerin Sariye Yılmaz'ın ölümü hakkında etkili bir soruşturma yapmamasının eşi ve çocukları üzerinde sıkıntıya neden olduğunu gözlemlemiştir. Bu nedenle Mahkeme başvurana ve yedi çocuğuna manevi tazminat için 35,000 Euro ödenmesine, sözkonusu miktarın ödeme günündeki kur üzerinden Türk Lirasına çevrilerek başvuran ve çocukların Türkiye'deki banka hesabına yatırılmasına karar vermiştir.

C. Mahkeme Masrafları

Başvuranın Mahkeme masrafları için talep ettiği 12,538 İngiliz Sterlininin detayları aşağıda sunulmuştur:

a) a) İngiltere'deki avukatların çalışması için 8,762.48 İngiliz Sterlini;

b) b) Türk avukatın çalışmaları için 2,612 İngiliz Sterlini;

c) c) İdari masraflar için 1,164 İngiliz Sterlini;

Hükümet bu konuda yorum yapmamıştır.

Mahkeme hakkaniyete uygun bir karar vererek ve başvuranın sunduğu detaylara bağlı olarak uygulanabilecek katma değer vergisi ile birlikte 10,000 Euro ödenmesine, ve sözkonusu meblağın ödeme günündeki kur üzerinden İngiliz Sterlinine çevrilerek başvuran veya temsilcilerinin belirlediği bir hesaba yatırılmasına karar vermiştir.

D. Gecikme Faizi

Mahkeme Avrupa Merkez Bankasının uyguladığı faiz oranına üç puan eklemek suretiyle el<!e edilecek oranın gecikme faizi olarak benimsenmesine karar vermiştir,

BU NEDENLERDEN DOLAYI MAHKEME,

1. 1. Oybirliğiyle Hükümet'in ilk itirazlarının reddedilmesine;

2. 2. 2'ye karşı 5 oyla, başvuranın eşinin ilgili devlet yetkililerinin sorumluluğunda hayatını kaybettiği iddiası ile ilgili olarak 2. maddenin ihlal edilmediğine;

3. 3. Oybirliğiyle ilgili devlet yetkililerinin başvuranın eşinin ölümü hakkında etkili ve yeterli bir soruşturma yapmaması bağlamında Sözleşmenin 2. maddesinin ihlal edildiğine;

4. 4. Oybirliğiyle, yaşama hakkının iç hukukta korunmaması ile ilgili olarak 2. madde altında sunulan şikayetin incelenmesinin gerekli olmadığına;

(8)

5. Oybirliğiyle Sözleşmenin 6/1 maddesi bağlamındaki şikayetin incelenmesine gerek olmadığına;

6. Oybirliğiyle 13. maddenin ihlal edildiğine;

7. 7. l'e karşı 6 oyla, Sözleşmenin 3. maddesinin ihlal edilmediğine;

8. 8. Oybirliğiyle Sözleşmenin 8. maddesinin ihlal edilmediğine;

9. 9. Oybirliğiyle, 14. maddenin ihlal edilmediğine;

10. 10. Oybirliğiyle, 18. maddenin ihlal edilmediğine;

11. 11. Oybirliğiyle, l No'lu Protokol'ün l. maddesinin ihlal edilmediğine;

12. 12. Oybirliğiyle,

a) Sorumlu Devletin Sözleşmenin 44-2 maddesi uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde vergilerden muaf olmak kaydıyla aşağıda belirtilen miktarların ödenmesine;

i) Manevi tazminat başlığı altında başvurana ve yedi çocuğuna ödeme günündeki kur üzerinden Türk Lirasına çevrilerek başvuranın ve yedi çocuğunun banka hesabına 35.000 Euro yatın imasına;

ü) Mahkeme masrafları için başvuran veya temsilcileri tarafından belirlenecek bir hesaba ödeme günündeki kur üzerinden İngiliz Sterlinine çevrilerek 10,000 Euro yatırılmasına;

b) Yukarıda değinilen üç aylık sürenin aşılmasından ödeme gününe kadar geçen süre için ilgili meblağlara Avrupa Merkez Bankası'nın uyguladığı faiz oranına üç puan eklemek suretiyle elde edilecek oranın uygulanmasına

13. Oybirliğiyle başvuranın geri kalan adil tazmin taleplerinin reddedilmesine KARAR VERMİŞTİR.

Karar İngilizce olarak hazırlanmış olup Mahkeme İç Tüzüğünün 77/2 ve 77/3 maddeleri uyarınca 29 Temmuz 2004 tarihinde yazılı olarak tebliğ edilmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

A) Dünyadaki toplam suyun çok büyük kısmı tuzlu sudur.. B) Tatlı suyun çoğunluğu

ÖZETİ Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin

Cezai kovuşturma sürecinde başvuran, Đstanbul DGM’ye başvurarak polis tarafından gözaltında tutulduğu süre içerisinde işkence gördüğünü ileri

Başvuran AĐHS’nin herhangi bir hükmünü dile getirmeksizin iç hukuktaki tüm yargı süreci boyunca polis memurlarının kötü muamele iddialarının geri

Başvuran 5 Haziran 2001 tarihinde Aydın Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Đzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde hakkında açılan davaya ilişkin savunması çerçevesinde,

AĐHM, başvuranın Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'nde gözaltında bulunduğu sırada görevde olan polis memurlarının ifadelerinin veya 23, 25 ve 26 Kasım 1998

 Dernek hizmetleri için Yönetim Kurulunca geçici olarak görevlendirilmeleri halinde Dernek üyelerine ve diğer kişilere, 2008 hesap yılı için net 35.00 YTL/gün, 2009

 Derneğin uluslararası faaliyette bulunması, yurt dışındaki komite veya kuruluşlara üye olarak katılması yahut ayrılması, onlarla proje anlaşması