• Sonuç bulunamadı

TABLOLAR DİZİNİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2023

Share "TABLOLAR DİZİNİ "

Copied!
95
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji Anabilim Dalı

Genel Psikoloji Bilim Dalı

EBEVEYNLİĞİN BELİRLEYİCİLERİ MODELİ TEMELİNDE EVLİLİK UYUMU, ALGILANAN SOSYAL DESTEK, ÇALIŞMA DURUMU,

DEĞERLER VE ANNE ÇOCUK İLİŞKİSİ

Gül Pembe YÜCEOL

Yüksek Lisans Tezi

Ankara, 2016

(2)

UYUMU, ALGILANAN SOSYAL DESTEK, ÇALIŞMA HAYATI, DEĞERLER VE ANNE ÇOCUK İLİŞKİSİ

Gül Pembe YÜCEOL

Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Psikoloji Anabilim Dalı

Genel Psikoloji Bilim Dalı

Yüksek Lisans Tezi

Ankara, 2016

(3)

(4)

(5)

TEŞEKKÜR

İlk olarak tezimi sizlerin okuyabileceği bu noktaya getirmede, değerli öneri ve geri bildirimleri ile katkılar sunan; her aşamasında emeği olan; motivasyonum kırıldığında gerek akademik anlamda desteğini hissettirerek gerek bana olan inancını hatırlatarak ve benden vazgeçmeyerek tekrar devam etmemi sağlayan, yüksek lisans eğitimim boyunca kendisinden çok şey öğrendiğim tez danışmanım sevgili Dr. Berna Aytaç’a sonsuz teşekkürler.

Tez jürimde bulunmalarından büyük mutluluk duyduğum, değerli katılımları ile tezimin gelişmesine katkıda bulundukları için Prof. Dr. Zehra Uçanok ve Prof. Dr. Ayşen Güre Duru’ya çok teşekkür ederim.

Yüksek lisans eğitimim boyunca üzerimde emeği olan değerli hocalarım Prof. Dr. Zehra Uçanok’a, Prof. Dr. Melike Sayıl’a, Prof. Dr. İhsan Dağ’a, Doç.Dr. Sait Uluç’a, Yrd.

Doç.Dr Zeynel Baran’a, Yrd. Doç. Dr. Athanasios Mouratidis’e teşekkür etmek istiyorum.

Veri toplama aşamasında katılımları ile tezime temel olan adını bilmediğim anneler ve güzel çocuklarına teşekkürler. Siz olmasanız bu tez de olmazdı.

Yüksek lisans eğitimim ve Ankara’da başlayan yaşamımda bana akademik hayatı ve bu şehri daha çok sevdiren, yardıma ihtiyaç duyduğumda kapılarını sonsuza kadar açan ofis ve yol arkadaşlarım Tuğba Çapar ve Fatma Yıldırım’a teşekkürler. Kendi yoğunluğunu bir kenara bırakıp bana eşlik eden, tezimi bitirirken gelip elimden tutan, “biricik” Bükre Kahramanol’a çok teşekkür ediyorum.

Anneme, babama ve canım kardeşime bana hep hissettiğim sıcak ve güçlü aile duygusunu yaşattıkları, varlıkları ve destekleri için sonsuz teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.

Bu süreçte ihmal ettiğim ve haklı olarak durumdan şikayetçi olan Gülben Engiz’e varlığı için teşekkürler. Sitemlerini kabul ediyorum canım arkadaşım.

(6)

ÖZET

YÜCEOL, Gül Pembe. Ebeveynliğin Belirleyicileri Modeli Temelinde Evlilik Uyumu, Algılanan Sosyal Destek, Çalışma Hayatı, Değerler ve Anne Çocuk İlişkisi. Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2016.

Belsky (1984), “Ebeveynliğin Belirleyicileri” modelinde ebeveynliğin, içinde bulunduğu evlilik ilişkisi, ailenin sosyal ilişkileri ve ebeveynin çalışma hayatı gibi bağlamsal kaynaklardan etkilendiğini belirtmektedir. Kültür ise, ebeveynlik ile karşılıklı etkileşim halinde olan bir diğer önemli bağlamsal kaynaktır. Aileler, sahip oldukları belirli kültürel eğilimleri çocukları ile olan ilişkilerine taşır, kültürlerini referans alarak çocuklarındaki özellikleri yorumlar ve çocukları ile ilişki kurarlar (Bornstein, 2012). Bu çalışmanın amacı ise, Belsky’nin modelinden yola çıkarak, bağlamsal kaynaklara annenin içselleştirdiği kültürel değerleri de ekleyerek bu faktörler arasındaki ilişkileri ve bu ilişkilerin annenin çocuğu ile olan ilişkisine nasıl yansıdığını, hem anneden alınan ölçümlerle hem de çocuktan alınan ölçümlerle incelemektir. Araştırmanın örneklemini Ankara il merkezinde yaşayan, yaşları 6-12 arasında değişen (Ort.= 8.65, SS= 1.74), ilkokul ve ortaokula devam eden 138 çocuk ve annesi oluşturmuştur. Veri toplama aracı olarak, Sosyodemografik Bilgi Formu, Çiftler Uyum Ölçeği, Algılanan Sosyal Destek Ölçeği, Portre Değerler Ölçeği ve Ebeveyn Çocuk İlişkisi Ölçeği anneler için; İlişki Yakınlığı Haritası ise çocuklar için kullanılmıştır. Araştırma bulguları sonucunda, annenin çalışma durumu için yapılan MANOVA analizi çalışan annelerin çalışmayan annelere kıyasla daha yüksek yeniliğe açıklık ve özgenişletim değerine, daha düşük muhafazacılık değerine sahip olduğunu göstermiştir. Çift uyumuna işaret eden çift birlikteliği puanı da çalışan anneler için çalışmayan annelere göre daha yüksektir. Ayrıca, çalışan annelerin bildirdiği olumsuz anne çocuk ilişkisi puanı da çalışmayan annelere göre daha yüksektir. Sonrasında yürütülen Hiyerarşik Regresyon analizleri sonucunda ise, annenin içselleştirdiği özaşkınlık değeri ve algıladığı çift fikir birliğinin, olumlu anne çocuk ilişkisini pozitif yönde, çift doyumunun ise olumsuz anne çocuk ilişkisini negatif

(7)

yönde yordadığı bulunurken; annenin algıladığı çift fikir birliği, çocuğun annesini yakın algılamasını pozitif yönde yordamıştır. Ayrıca, annenin içselleştirdiği muhafazacılık değerinin, çift fikir birliği ve olumlu anne çocuk ilişkisi arasında; özaşkınlık değerinin ise çift fikir birliği ve çocuğun annesini yakın algılaması arasında düzenleyici bir etkinin olduğu bulunmuştur. Özetle, anne çocuk ilişkisini etkileyen bağlamsal kaynaklar annenin içselleştirdiği kültürel değerler ile birlikte incelenmiş; anne çocuk ilişkisinin kültür içinde ne şekilde farklılaştığı ortaya koyulmuştur. Çalışmanın sonucunda elde edilen bulgular ilgili alanyazın çerçevesinde tartışılmıştır.

Anahtar Sözcükler

Ebeveyn çocuk ilişkisi, evlilik uyumu, sosyal destek, kültürel değerler, çalışma hayatı

(8)

ABSTRACT

YÜCEOL, Gül Pembe. Marital Adjustment, Perceived Social Support, Working Status, Values and Mother-Child Relationship Based on Determinants of Parenting. Master’s Thesis, Ankara, 2016.

Belsky (1984) stated that parenting is influenced by contextual sources like marital relations, social networks and parents’ working life in “Determinants of Parenting Model”. The culture is also important contextual source which is in interaction with parenting. Families adapt their own cultural tendencies to relationship with their children, interpret childrens’ features children and relate with their children base on their own culture (Bornstein, 2012). The purpose of this study is to investigate the relationship between contextual sources which belong to Belsky’s model and mother’s internalized cultural values. The other purpose of this study is to examine the impact of the relationship between contextual sources and mother’s internalized cultural values on mother-child relationships with measurements done by children and mothers. 138 mother-child dyad participated from Ankara in this study. Children go to primary and secondary school and their ages change between 6 and 12 (M= 8.65, SD= 1.74),.

Demographic Information Form, Dyadic Adjustment Scale, The Multidimensional Scale of Perceived Social Support, Portrait Values Questionnaire, Parent Child Relationship Scale and also Four Field Map for children were used to collect data.

According to the results, in MANOVA analysis which was conducted to investigate mothers’ working status, employed mothers have more openess to change and self- enhancement values, less conservation values than unemployed mothers. Dyadic consensus scores which inferred dyadic adjustment for emloyed mothers is also higher than unemployed mothers. In addition, according to mothers’ reports, employed mothers’

scores of negative mother and child relationship are higher than unemployed mothers’

(9)

scores.

Results of the Hierarchical Regression analyses showed that mothers’ internalized self- transcendence values and dyadic consensus predicted positive mother child relationship positively, dyadic satisfaction predicted negative mother child relationship negatively.

Also, dyadic consensus predicted child’s perception of intimacy with mother positively.

Finally, mothers’internalized conservation values moderated between relationship dyadic consensus and positive mother child relationship. And, mothers’ internalized self- transcendence values moderated between relationship dyadic consensus and child’s perception of intimacy with mother. In conclusion, contextual sources that influence mother-child relation were examined in conjuction with mother’s internalized cultural values; within cultural differences in terms of mother-child relation were revealed. The results which was obtained in the study were discussed in the context of relevant literature.

Key words

Parent child relationship, dyadic adjustment, social support, cultural values, working life

(10)

İÇİNDEKİLER

KABUL VE ONAY………... i

BİLDİRİM………. ii

TEŞEKKÜR...iii

ÖZET………. iv

ABSTRACT………... vi

İÇİNDEKİLER………...viii

TABLOLAR DİZİNİ………xi

ŞEKİLLER DİZİNİ………..xii

1. BÖLÜM: GİRİŞ ………... .1

1.1. Belsky’nin Ebeveynliğin Belirleyicileri Modeli ...3

1.2. Ebeveyn Çocuk İlişkisini Belirleyici Bağlamsal Kaynaklar ………...8

1.2.1. Evlilik İlişkisi ve Ebeveyn Çocuk İlişkisi………....8

1.2.2. Algılanan Sosyal Destek ve Ebeveyn Çocuk İlişkisi ……… 11

1.2.3. Çalışma Hayatı ve Ebeveyn Çocuk İlişkisi ………...13

1.3. Değerler, Kültür ve Ebeveyn Çocuk İlişkisi ……….. 16

1.4. Araştırmanın Amacı ve Soruları………... 20

2. BÖLÜM: YÖNTEM………. 22

2.1. Örneklem………... 22

2.2. Veri Toplama Araçları………. 25

2.2.1. Demografik Bilgi Formu……… 25

2.2.2. Çiftler Uyumu Ölçeği……… 25

2.2.3. Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği………... 26

2.2.4. Portre Değerler Ölçeği………... 26

2.2.5. Ebeveyn Çocuk İlişkisi Ölçeği………... 27

2.2.6. Yakınlık Haritası………... 28

2.3. İşlem………... 28

(11)

3. BÖLÜM: BULGULAR……… 30 3.1.VERİ TEMİZLEME İŞLEMİ……….. 30 3.2.ARAŞTIRMANIN BETİMSEL ANALİZLERİNDEN ELDE EDİLEN BULGULAR……… 31

3.2.2.Araştırma Değişkenleri Arasındaki Korelasyonların

İncelenmesi………. 32 3.2.2.1. Demografik Değişkenler ile Değerler, Çift Uyumu,

Algılanan Sosyal Destek, Anne Çocuk İlişkisi ve Çocuğun Yakınlık Algısı Arasındaki İlişkiler………... 32 3.2.2.2. Değerler, Çift Uyumu, Algılanan Sosyal Destek, Anne

Çocuk İlişkisi ve Çocuğun Yakınlık Algısı Arasındaki

İlişkiler... 35 3.3. ARAŞTIRMA SORULARININ SINANMASINA YÖNELİK

ANALİZLER………... 37 3.3.1. Annenin Çalışma Durumuna Göre Değerler, Çift Uyumu,

Algılanan Sosyal Destek, Anne Çocuk İlişkisi, Çocuğun Yakınlık

Algısı………... 37 3.3.2. Olumlu Anne Çocuk İlişkisini Yordayan Anneye Ait Bağlamsal Özelliklerin İncelenmesine Yönelik Hiyerarşik Regresyon Analizi

Sonuçları……….. 39 3.3.3. Olumsuz Anne Çocuk İlişkisini Yordayan Anneye Ait Bağlamsal Özelliklerin İncelenmesine Yönelik Hiyerarşik Regresyon Analizi

Sonuçları……….. 41 3.3.4. Çocuğun Yakınlık Algısını Yordayan Anneye Ait Bağlamsal

Özelliklerin İncelenmesine Yönelik Hiyerarşik Regresyon Analizi

Sonuçları…………... 42 3.3.5. Anne Çocuk İlişkisi ve Çift Fikir Birliği Arasındaki İlişkide

Değerlerin Düzenleyici Rolü... 43 3.3.6. Çocuğun Yakınlık Algılsı ve Çift Fikir Birliği Arasındaki İlişkide Değerlerin Düzenleyici Rolü………... 44

4. BÖLÜM: TARTIŞMA……….. 46

(12)

4.1.ARAŞTIRMANIN BETİMSEL ANALİZLERİNDEN ELDE EDİLEN

BULGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ………... 46

4.1.1. Demografik Değişkenler ile Araştırma Değişkenleri Arasındaki İlişkilerin İncelenmesine Yönelik Bulguların Değerlendirilmesi………… 46

4.2. ARAŞTIRMA SORULARININ SINANMASINA YÖNELİK ANALİZ BULGULARININ DEĞERLENDİRİLMESİ…………... 50

4.2.1. Annenin Çalışma Durumuna Göre Değerler, Çift Uyumu, Algılanan Sosyal Destek, Anne Çocuk İlişkisi ve Çocuğun Yakınlık Algısının Analizine Yönelik Bulguların Değerlendirilmesi... 50

4.2.2. Olumlu Anne Çocuk İlişkisini Yordayan Anneye Ait Bağlamsal Özelliklerin İncelenmesine Yönelik Hiyerarşik Regresyon Analizi Bulgularının Değerlendirilmesi……… 53

4.2.3. Olumsuz Anne Çocuk İlişkisini Yordayan Anneye Ait Bağlamsal Özelliklerin İncelenmesine Yönelik Hiyerarşik Regresyon Analizi Bulgularının Değerlendirilmesi……… 54

4.2.4. Çocuğun Yakınlık Algısını Yordayan Anneye Ait Bağlamsal Özelliklerin İncelenmesine Yönelik Hiyerarşik Regresyon Analizi Bulgularının Değerlendirilmesi……… 55

4.2.5. Olumlu Anne Çocuk İlişkisi ve Çift Fikir Birliği Arasındaki İlişkide Değerlerin Düzenleyici Rolünü İnceleyen Bulguların Değerlendirilmesi ………... 57

4.2.6. Çocuğun Yakınlık Algısı ve Çift Fikir Birliği Arasındaki İlişkide Değerlerin Düzenleyici Rolünü İnceleyen Bulguların Değerlendirilmesi ………... 58

4.3. SINIRLILIKLAR VE KATKILAR……… 60

SONUÇ………... 61

KAYNAKÇA………. 64

(13)

TABLOLAR DİZİNİ

Tablo 1. Annenin Çalışma Durumunun Eğitim Düzeylerine Göre Dağılımı………... 24

Tablo 2. Annenin Gelir Düzeyinin Çalışma Durumuna Göre Dağılımı……….... 24

Tablo 3. Annenin Portre Değerler Ölçeği, Çiftler Uyum Ölçeği, Algılanan Sosyal Destek Ölçeği, Ebeveyn Çocuk İlişkisi Ölçeklerinden ve Çocuğun Yakınlık Haritasından Aldığı Puanların Ortalamaları, Standart Sapmaları, Minumum ve Maksimum Değerleri………... 31

Tablo 4. Demografik Değişkenler ile Değerler, Çift Uyumu, Algılanan Sosyal Destek, Anne Çocuk İlişkisi ve Çocuğun Yakınlık Algısı Arasındaki Korelasyonlar………... 34

Tablo 5. Değerler, Çift Uyumu, Algılanan Sosyal Destek, Anne Çocuk İlişkisi ve Çocuğun Yakınlık Algısı Arasındaki Korelasyonlar... 36

Tablo 6. Annenin Çalışma Durumuna Göre Değerler, Çift Uyumu, Algılanan Sosyal Destek, Anne Çocuk İlişkisi’nin Ortalamaları, Standart Sapmaları ve MANOVA Sonuçları………... 39

Tablo 7. Olumlu Anne Çocuk İlişkisini Yordayan Anneye Ait Bağlamsal Özelliklerin İncelenmesine Yönelik Hiyerarşik Regresyon Analizi Sonuçları………... 40

Tablo 8. Olumsuz Anne Çocuk İlişkisini Yordayan Anneye Ait Bağlamsal Özelliklerin İncelenmesine Yönelik Hiyerarşik Regresyon Analizi Sonuçları………... 42

Tablo 9. Çocuğun Yakınlık Algısını Yordayan Anneye Ait Bağlamsal Özelliklerin İncelenmesine Yönelik Hiyerarşik Regresyon Analizi Sonuçları……….. 43

(14)

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 1. Belsky’nin “Ebevenliğin Belirleyicileri (Determinants of Parenting)”

Modeli………. 5

Şekil 2. Annelerin Gelir Düzeylerine Göre Dağılımı……… 22

Şekil 3. Annelerin Eğitim Düzeylerine Göre Dağılımı……….. 23

Şekil 4. Olumlu Anne Çocuk İlişkisi ve Çift Fikir Birliği Arasındaki İlişkide Annenin İçselleştirdiği Muhafazacılık Değerinin Düzenleyici Rolü …... 44

Şekil 5. Çocuğun Yakınlık Algısı ve Çift Fikir Birliği Arasındaki İlişkide Annenin İçselleştirdiği Özaşkınlık Değerinin Düzenleyici Rolü ………... 45

(15)

1. BÖLÜM

GİRİŞ

Anne babalık, psikolojinin yanı sıra birçok disiplinin de (biyoloji, genetik, sosyoloji, antropoloji gibi) ilgilendiği geniş bir çalışma alanıdır. Kültürle şekillenen anne babalık, günümüzde toplumların geçirdiği hızlı değişimlerden ve gelişmelerden de etkilenerek, niteliksel anlamda farklılaşmaktadır. Bu konu üzerine çalışmalar Batı’da yaklaşık yüzyıllık bir geçmişe sahip olsa da, Türkiye’de 70’li yıllardan sonra özellikle gelişim psikolojisi ve sosyal psikoloji alanında çalışmalar artmıştır (Sayıl ve Yağmurlu, 2012).

Gelişim psikolojisi araştırmalarında, ebeveynliğin çocuğun sosyo-duygusal ve bilişsel gelişimi üzerindeki rolü sık çalışılan konulardan biri olmuştur. Ebeveynin çocuğa karşı davranışları uzun dönemde ebeveyn çocuk ilişkilerini, çocuğun uyumunu, işlevselliğini etkilemektedir. Ebeveynin sıcaklığı, duyarlılığı, kontrolü gibi temel boyutların incelendiği araştırmalarda (Baumrind, 1971; Maccoby ve Martin, 1983), belirli ebeveyn davranışlarının çocuğun gelişimi açısından belirli sonuçlar doğurduğu kanıtlanmıştır.

Ebeveyn çocuk ilişkisi ile ilgili yapılan çalışmalar incelendiğinde; bu ilişkinin sıcak ve destekleyici olmasının çocuğun bilişsel ve dil gelişimini (Kaiser ve Hancock, 2003), sosyo-duygusal ve kişilik gelişimini (Cummings, Braungart-Rieker ve Rocher-Schudlich, 2003; Maccoby, 1992; Mahoney ve Bella, 1998), akademik uyumunu ve başarısını olumlu biçimde etkilediği (Pianta ve Harbers 1996); davranış problemleri açısından ise riskli durumlara karşı koruyucu olduğu (Pianta, Smith ve Reeve 1991) görülmektedir.

Alanyazında ebeveynlik stilleri, tutumları ya da ebeveyn çocuk ilişkisinin yakın ve sıcak olması olarak farklı biçimlerde kavramsallaştırılarak çalışılan ebeveynlik, bu çalışmada anne ve çocuk arasındaki ilişkinin niteliğinin olumlu ve olumsuz olması şeklinde ele alınmıştır.

Çocukların gelişimini ve ebeveynleri ile aralarındaki ilişkiyi anlamada son yıllarda aile, bir sistem olarak ele alınmaya başlanmıştır. Önceki yıllarda aile ve çocuk gelişimi çalışmalarında yalnızca ebeveyn çocuk ilişkisine bakılırken, son yıllarda araştırmacılar

(16)

geniş aile sistemleri içinde, karşılıklı etkileri de göz önünde bulundurarak çocuğun gelişimini çalışmaktadır (Cox ve Paley, 2003). “Bütün, onu oluşturan parçaların toplamından daha büyüktür ve her bir parçanın özelliklerinin basitçe birleştirilmesi ile anlaşılamayacak özelliklere sahiptir” diyen aile sistemleri teorisi ile birlikte araştırmacılar; bireyleri, içinde oldukları geniş aile bağlamları içerisinde ve aile alt sistemlerinin (evlilik ilişkisi ve ebeveyn çocuk ilişkisi gibi) karşılıklı etkilerini de gözeterek incelemeye yönelmişlerdir (Cox ve Paley, 2003).

Aile sistemleri bakış açısı, aile terapistlerinin yazılarından (örneğin, anne çocuk ilişkilerindeki problemlerin sıklıkla evlilikteki stres ile ilişkili olduğunu ifade ettikleri notlar) yola çıkılarak geliştirilmiştir. Bu bakış açısıyla yürütülen çalışmalar aile içindeki evlilik ilişkisi ve ebeveyn çocuk ilişkileri arasındaki bağlılığı öne çıkarmıştır (Cox ve Paley, 2003). Belsky’nin (1984) “Ebeveynliğin Belirleyicileri (Determinants of parenting)” modeli de bu sistem yaklaşımına örnek olarak verilebilir.

Ebeveynliğin Belirleyicileri modelinde Belsky (1984), ebeveyne ve çocuğa ait kişisel özelliklerin yanı sıra (kişilik, mizaç gibi), ebeveynliğin etkilendiği farklı bağlamsal kaynaklar olduğunu (evlilik ilişkisi, sosyal ilişkiler ve çalışma hayatı); bu kaynakların da birbiri ile etkileşim içinde olduğunu ileri sürmektedir. Benzer olarak ebeveyn çocuk ilişkileri ile ilgili alanyazın incelendiğinde de birçok kaynağın anlamlı ilişkiler içinde olduğu ve sonuçlarının ebeveyn ile çocuk arasındaki ilişkiye taşındığı görülmektedir.

Örneğin, sosyal ilişkilerin ve sosyal desteğin, annelerin genel iyi oluşlarını ve baş etme becerilerini artırarak çocuk yetiştirme ile ilgili olumsuz sonuçları azalttığı ve anne çocuk ilişkisini olumlu biçimde etkilediği (Zachariah, 1994); evlilikteki stres ve çatışmanın ebeveynliği etkileyerek çocuğa olumsuz bir biçimde yansıdığı (Gerard, Krishnakumar ve Buehler, 2006); annenin çalışma durumunun ise çocukların uyumunu, bilişsel yeterliliklerini ve ebeveyn çocuk ilişkisini etkilediği (Duckett ve Richards, 1995; Han, Miller ve Waldfogel, 2010; Harding, 2015; Harvey, 1999) yönünde bulgular ortaya koyan farklı çalışmalar bulunmaktadır.

Yukarıda aktarılan çalışmalardaki evlilik ilişkisi, sosyal destek ve ebeveynin iş yaşamı gibi faktörlerden de anlaşılacağı üzere aile, çocuğun gelişimi ve ebeveyn çocuk ilişkisi

(17)

için önemli kaynaklara sahiptir. Bunun yanı sıra, birçok kuramsal yaklaşım da ailenin içinde yer aldığı kültürün ve kültürün ebeveynlik ile ilişkisinin önemli bir kaynak olduğunu belirtmektedir (Bronfenbrenner, 1986; Super ve Harkness, 1986; Weisner, 2002b; Whiting, 1980). Kültür ve ebeveynlik ilişkisine bakıldığında kültürün, kendisini ebeveynlikte sürdürdüğü; ebeveynlerin belirli kültürel eğilimleri, çocuklarıyla olan ilişkilerine taşıdığı ve kültürlerini referans alarak çocuklarındaki özellikleri yorumladığı görülmektedir (Bornstein, 2012). Örneğin, bireyci kültürlerde ebeveynlerin çocuk yetiştirme tutumları benliğini ortaya koyma, bağımsızlık, kendini gerçekleştirme gibi özelliklere sahipken; toplulukçu kültürlerde topluma ve aileye uyum sağlayıcı değerlere ve bağlılığa vurgu yapılmaktadır (Triandis, 1989).

Aktarılan bilgiler ve çalışmalar ışığında bu tez çalışması da ebeveyn çocuk ilişkisini bir sistem olarak ele alan Belsky’nin Ebeveynliğin Belirleyicileri (1984) modelinden yola çıkarak, bağlamsal kaynakların (evlilik ilişkisi, sosyal ilişki ve çalışma hayatı) anne çocuk ilişkisine nasıl yansıdığını irdelemeyi; aynı zamanda alanyazında diğer bir önemli bağlamsal kaynak olarak belirtilen kültürü de bu bağlamsal kaynaklar ile birlikte incelemeyi hedeflemektedir.

İzleyen alt bölümlerde ilk olarak Belsky’nin Ebeveynliğin Belirleyicileri (1984) modeli, ardından sırasıyla bu tez çalışması kapsamında incelenecek olan anne çocuk ilişkisi, bağlamsal kaynaklar (evlilik ilişkisi, sosyal destek, çalışma durumu) ile bu kaynakların anne çocuk ilişkisi üzerine etkisini içeren ilgili alanyazın ayrıntılı olarak sunulmuş, sonrasında ise diğer bir bağlamsal kaynak olan kültürün anne çocuk ilişkisi üzerine etkisi aktarılmış ve son olarak da araştırmanın amacı ve sorularına yer verilmiştir.

1.1. BELSKY’NİN EBEVEYNLİĞİN BELİRLEYİCİLERİ MODELİ

Belsky, Ebeveynliğin Belirleyicileri (1984) modelinde ebeveynliği etkileyen üç kaynaktan söz etmektedir. Modele göre ebeveynlik, anne babanın kişilik özellikleri, çocuğun mizacı ve kişilik özellikleri ile ebeveyn çocuk ilişkisinin içinde yer aldığı sosyal bağlamlardan doğrudan etkilenmektedir. Ebeveyn çocuk ilişkisinin içinde yer aldığı sosyal bağlamlar ise, evlilik ilişkisi, sosyal ilişkiler ve ebeveynlerin iş hayatları olarak

(18)

tanımlanmaktadır (Şekil 1’e bakınız). Bağlamsal kaynaklar ebeveynliği doğrudan ya da öncelikle ebeveynlerin kişiliklerini ve genel psikolojik iyi oluşlarını etkileme yolu ile dolaylı olarak da etkileyebilmektedir. Ayrıca, model önemli üç bilgiyi de sunmaktadır.

Bunlardan ilki, modelde görüldüğü üzere ebeveynliğin farklı birçok kaynaktan etkilenmesi yoluyla çok yönlü bir biçimde tanımlanmasıdır. İkincisi, ebeveynin ve çocuğun kişilik özellikleri ile sosyal bağlamların ebeveynliği eşit bir biçimde etkilemediği; üçüncüsü ise, gelişimsel öykünün ebeveynliği doğrudan etkilemediğidir.

Gelişimsel öykü, öncelikle ebeveynin kişiliğini, genel iyi oluşunu ve ebeveyn çocuk ilişkisinin içinde yer aldığı sosyal bağlamları etkilemekte, böylelikle de ebeveynliği etkilemektedir.

Ebeveynin yaşı, ruhsal durumu, iyilik hali ebeveynliği etkileyen ebeveyne ait kişilik özelliklerini oluşturmaktadır (Belsky, 1984). Örneğin, depresif duygu durumuna sahip anneler ile yapılan bir çalışmada bu annelerin, çocuğun gelişimini olumsuz biçimde etkileyecek biçimde düşmanca ve reddedici davrandıkları gözlenmiştir (Colletta, 1983).

Ayrıca erken yaşta anne olan kadınların, yaşı daha büyük olan annelere göre çocuk yetiştirmeye ve anneliğe hazır oluşlarının daha yetersiz olması da ebeveyn yaşının önemine vurgu yapmaktadır (Jones, Green ve Krauss, 1980). Smith (2010) ise anne baba kontrol davranışının fazla olmasının, düşük sosyoekonomik düzey ve yüksek nevrotik kişilik özelliği ile ilişkisini ortaya koymuştur.

Çocuğun kişilik özelliklerinin ebeveynliği etkilemesi konusunda en çok çalışılan özellik ise çocuğun mizacıdır (Bates, 1980). Örneğin Batı toplumunda, çocukların sık ağlaması ve huzursuz olması, ebeveynlerin çocukları ile ilgili bu sıkıntıyı reddetmesi ile sonuçlanabilmektedir (Şendil, 2012). Destekleyici gelişimsel deneyimler de daha olgun bir kişiliğin ortaya çıkmasını sağlayarak çocuk bakımı konusunda daha duyarlı ebeveynler yaratmaktadır. Örneğin, çocukluk öyküsünde ihmal deneyimi yaşama ile kendi çocuğunu ihmal etme arasında anlamlı ilişkiler rapor edilmiştir (Belsky, 1980).

Model, ebeveyn ve çocuğa ait kişilik özelliklerinin ve gelişimsel öykünün ebeveynliğe katkısının yanında, ebeveyn çocuk ilişkisinin içinde yer aldığı bağlamsal kaynakların da (evlilik ilişkisi, sosyal ilişkiler ve ebeveynin çalışma hayatı) ebeveynlik için önemli olduğundan söz etmektedir. İlgili alanyazın incelendiğinde, çalışma saatlerinin (gece ya

(19)

da standart çalışma saatleri) ebeveynin daha saldırgan ve kaygılı tutumlar sergilemesi ile (Dunifon, Kalil, Crosby ve Su, 2013); evlilik ilişkisindeki doyum ile daha sıcak ebeveynlik stilleri ile (Yu ve Gamble, 2008); sosyal ilişkilerin ise anneye sağladığı destek ve duyarlı ebeveynlik ile arasında (Powel, 1980) anlamlı ilişkiler olduğu görülmektedir.

Bu tez çalışmasında ise, modelde ebeveynliği belirleyen bağlamsal kaynaklar olarak tanımlanan evlilik ilişkisi, sosyal ilişkiler ve ebeveynin çalışma hayatı (bu çalışmada anne) ele alınmıştır. Alanyazında önemli bir bağlamsal faktör olarak ifade edilen kültürün ebeveynlik üzerine etkisi, modelde aktarılan bağlamsal değişkenlerle birlikte incelenmiş, bu nedenle çalışmada ebeveynin ve çocuğun kişilik özellikleri ele alınmamıştır. Bunun yerine, bağlamsal faktörlerin birbiri ve ebeveyn çocuk ilişkisi ile arasındaki ilişkiler ele alınmıştır. Bu çalışmada ebeveynlik yerine, ebeveyn çocuk arasındaki ilişkinin niteliği değerlendirilmiş; ebeveyn çocuk ilişkisi ise anne ve çocuk arasındaki ilişkiye işaret etmiştir. Anne çocuk arasındaki ilişki, anneden ve çocuktan alınan bildirimler yoluyla incelenmiştir.

Şekil 1. Belsky’nin Ebevenliğin Belirleyicileri (Determinants of Parenting) Modeli

Gelişimsel

öykü

Ebeveynin kişilik özellikleri

Çalışma hayatı

Ebeveynlik

Çocuk gelişimi

Çocuğun kişilik özellikleri Sosyal ilişkiler Evlilik ilişkisi

(20)

Ebeveynlik hem biyolojik hem de sosyal bir olgudur (Tobach ve Schneirla, 1968; Akt.

Lerner, Rothbaum, Boulos ve Castellino, 2002). Kültür içinde var olan tüm yapılar ile (eğitim, ekonomik, politik, sosyal) ilişkili olan ebeveynlik, iki ya da daha fazla kuşağın üyeleri arasındaki iki taraflı ilişkileri kapsayan, anne veya babanın çocuğuna yiyecek, barınma, güvenlik sağlamasının ötesinde karmaşık bir süreçtir (Lerner ve ark., 2002).

Ebeveyn çocuk arasındaki ilişki, çocuğun ve ebeveynin karşılıklı olarak birbirini etkilediği bir süreç olmakla birlikte, çocukluğun hızlı öğrenme ve esneklik dönemi olması gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, ebeveynlerin çocukları üzerindeki etkilerinin daha fazla olduğu sonucuna ulaşılmaktadır (Maccoby, 2002).

Gelişim dönemleri boyunca değişen ebeveyn çocuk ilişkisi incelendiğinde, bebeklik döneminin (doğumdan 18. veya 24. aya kadar olan dönem) ebeveyne bağlılığın en yüksek olduğu ve bağlanma ilişkisinin şekillendiği dönem olduğu görülmektedir. Bebeklik döneminin ardından gelen ilk çocukluk döneminde ise (bebeklik döneminin bitişi ile başlayıp 6 yaşa kadar devam eden dönem) çocuklar artık ebeveynlerine bebeklikte olduğu kadar bağımlı değildir ve bir takım beceriler geliştirerek kendilerine bakmayı öğrenirler.

Bunun yanı sıra arkadaşları ile oyun oynayarak zaman geçirirler. Bu tez çalışmasında ise, çocuğun 6-12 yaş aralığında olduğu (orta çocukluk dönemi) dönemdeki anne çocuk ilişkisi incelenmiştir. Bu dönemde çocuğun, başlayan akademik hayatı ile birlikte anne ve baba ile geçirilen vakit de azalmakta, ilişki ve zaman ailenin yanı sıra arkadaş ve okul çevresi ile de paylaşılmaktadır. Bu dönemde ebeveynler, çocukları ile erken çocukluk dönemine göre daha az vakit geçirmesine rağmen, çocukların hayatlarında son derece önemli olmayı sürdürmektedirler. Ebeveynler genel olarak denetimi sağlayan kişiler olsa da kontrol bir miktar çocuğa da geçmekte, çocuk öz kontrol kazanmaktadır. Aynı zamanda başarı, çocuk ve ebeveyn çocuk ilişkileri için önemli bir tema haline gelmektedir (Santrock, 2012).

Ebeveyn çocuk ilişkisi ile ilgili yapılan çalışmalar incelendiğinde, bu etkileşimin sıcak ve destekleyici olmasının, çocuğun bilişsel ve dil gelişimini (Kaiser ve Hancock 2003), sosyoduygusal ve kişilik gelişimini (Cummings ve ark., 2003; Maccoby, 1992; Mahoney ve Bella, 1998), akademik uyumunu ve başarısını desteklediği (Pianta ve Harbers 1996);

davranış problemleri açısından ise riskli durumlarda koruyuculuğunu önemli ölçüde

(21)

etkilediği (Pianta, Smith ve Reeve, 1991) görülmektedir. İlgili kuramsal yaklaşımlara ve çalışmalara bakıldığında, bu ilişkinin en çok duygusal ve sosyal yönüne; ebeveynin sıcak, hassas, duyarlı davranışlarına ya da reddedici ve umursamaz tutumlarına vurgu yapıldığı görülmektedir (Cummings ve ark., 2003). Ebeveynin reddedici olması, çocuğu ile arasında sıcaklık ve sevgi içeren ilişkilerin de kurulmasını engellemekte; kabul edici olması ise çocukların ihtiyacı olan desteği ve sıcaklığı sağlamaktadır (Rohner, 2004).

Horney’e göre çocuk, anne babası tarafından kabul edildiğini, desteklendiğini ve sevildiğini hissederse arkadaş ilişkilerinde de daha uyumlu olmaktadır. Reddedildiğini hisseden çocuk ise kendini yetersiz hissedebilir, ilişki kurmakta zorlanabilir ve güven problemleri yaşayabilmektedir (Akt. Gençtan, 2000). Heterington ve Clingempeel (1992a) da anne çocuk ilişkilerini sosyal duygusal boyutu ile ele alan bu alanyazından yola çıkarak ebeveyn çocuk ilişkisini olumlu (sıcaklık, ilgi ve duyarlılık) ve olumsuz olması (çatışma, cezalandırma ve olumsuz duygu) temelinde açıklamıştır. Yukarıda aktarılan bilgi ve çalışmalar, anne çocuk ilişkisinin, çocuğun gelişimini, sağlığını, iyilik halini etkileyen yakınsak alandaki önemli bir değişken olduğunu göstermektedir (Bornstein ve Lamb, 2011; Bronfenbrenner, 1994; Sidebotham, 2001). Bu nedenle bu çalışmada da ebeveyn çocuk ilişkisi, anne ve çocuk arasındaki ilişkiye işaret edecek biçimde; Heterington ve Clingempeel’ın (1992a) kavramsallaştırdığı olumlu ve olumsuz ilişki temelinde ele alınmıştır.

Sonuç olarak yukarıda özetlenen bilgi ve çalışmalar ışığında, bu tez çalışmasında anne çocuk ilişkisi bir sonuç değişkeni olarak incelenmiştir. Anne çocuk ilişkisi, hem anneden hem de çocuktan alınan ölçümlerle ele alınmıştır. Anneden alınan ölçümlerde, annenin çocuğu ile olan ilişkisini olumlu ve olumsuz değerlendirmesi; çocuktan alınan ölçümlerde ise çocuğun annesini kendisine yakın ya da uzak algılaması değerlendirilmiştir.

(22)

1.2. EBEVEYN ÇOCUK İLİŞKİSİNİ BELİRLEYİCİ BAĞLAMSAL KAYNAKLAR

1.2.1. Evlilik İlişkisi ve Ebeveyn Çocuk İlişkisi

Belsky (1984) eşler arasındaki ilişkilerin, ebeveynlik üzerindeki etkisini ele alırken bunun aile için en temel destekleyici sistem olduğunun altını çizmektedir. Aynı zamanda evlilik ilişkisinin ebeveynliği doğrudan etkilemesinin yanı sıra, bireylerin genel psikolojik iyi oluşlarını değiştirme yoluyla dolaylı olarak da ebeveynliği etkileyebileceğini vurgulamaktadır. Minuchin de (1974) aileyi kavramsallaştırma ve incelemede eşler arasındaki ilişkinin önemli bir alt sistem olduğunu, çiftlerin aile ilişkilerini etkilediğini ve aile ilişkilerinden etkilendiğini vurgular. Bununla birlikte, evlilik ilişkisini ele alan çalışmalarda, yapılan işevuruk tanımlamalara uygun olarak farklı ölçüm araçları kullanılmaktadır. Çalışmalarda evlilik doyumu, uyumu ve çatışması gibi kavramların iyi yapılmasının önemi vurgulanmaktadır (Güre, 2012). Örneğin, doyum ve çatışma kavramlarının birbirini dışlayan kavramlar değil, evliliklerinde doyum bildirmelerine rağmen çatışma bildirmelerinin de yüksek olduğunu belirten çalışmalar bulunmaktadır (Grych ve Fincham, 1990).

Eşler arasındaki uyum da bu çerçevede, evlilik ilişkisi ile ilgili olarak üstünde durulması gereken önemli bir tanımlamadır (Fışıloğlu ve Demir, 2000). Evli çiftler arasındaki uyum ve iletişimin iyi olmasının, evlilikteki mutluluk ve çiftlerin evliliklerinden algıladıkları doyum ile ilişkili olduğu belirtilmektedir (Spainer ve Lewis, 1980). Uyumlu bir evlilikte çiftler, iyi iletişim kurabilen, aile ile ilgili konularda fikir birliği yapabilen ve çatışmalarını çözebilen kişilerdir. Bununla ilişkili olarak da uyum, evlilikten duyulan mutluluğu da tanımlamaktadır. Evlilik doyumundan ayrıldığı nokta ise, bireylerin öznel algılarının değil, ilişkinin niteliğinin değerlendiriliyor olmasıdır (Erbek, Beştepe, Akar, Eradamlar ve Alpkan, 2005; Tutarel-Kışlak ve Çabukça, 2002). Evlilik uyumu tanımı üzerine farklı görüşler olmakla birlikte öne çıkan tanım, “çatışma sıklığı, evliliğin mutluluğu ve başarısı ile ilişkili olduğuna inanılan paylaşılan aktiviteler gibi faktörlerin karışımı” tanımıdır (Hoult, 1969; Akt. Fışıloğlu ve Demir, 2000). Bu çalışmada da evliliğin niteliği, annelerin evliliklerine dair algıladıkları genel uyum incelenmiştir.

(23)

Evlilik ilişkisinin ebeveyn çocuk ilişkilerini etkilemesi ile ilgili alanyazında, farklı mekanizmaları kullanarak yapılan açıklamalar bulunmaktadır.

Aileyi ve ebeveyn çocuk arasındaki ilişkileri birbirleri üzerinde etkileri olan ayrı alt sistemler (eşler arasındaki ilişki, ebeveyn çocuk ilişkiler, kardeş ilişkileri) biçiminde ele alan sistemler yaklaşımı ile Minuchin (1974) “koalisyonlar” olarak tanımladığı, evlilik ilişkisi içerisinde ebeveynin çocuğu duygusal olarak bir tarafta tutmak istemesi ve psikolojik kontrol mekanizmalarını kullanmasının da, ebeveyn çocuk ilişkisini ve çocuğun gelişimini etkilediğini belirtmektedir. Patterson (2002) ise ebeveyn çatışmasının, ebeveyn disiplin uygulamalarını ve çocuğun davranışlarının izlenmesini azaltarak çocuğun problemli davranışlarının artmasına neden olacağını belirtmiştir.

Ayrıca, ebeveynlerin tüm dikkatlerini evlilik problemlerine yönelterek çocukları ile olan ilişkilerine ilgilerini azalttıklarını, bu nedenle de ebeveyn çocuk ilişkisinin olumsuz etkilendiğini ortaya koymaktadır.

Ebeveynlerin evlilikle ilgili duygu ve streslerini çocuklarıyla olan ilişkilerine taşıdıklarını ortaya koyan Yayılma Hipotezi (Spillover Hypothesis) yukarıdaki bilgilerle tutarlı olarak, olumlu evlilik ilişkisinin olumlu ebeveyn çocuk ilişkisini; olumsuz evlilik ilişkisinin ise olumsuz ebeveyn çocuk ilişkisini ortaya çıkardığını belirtmektedir (Engfer, 1988; Akt.

Güre, 2012) Yürütülen bir metaanaliz çalışması da bu bilgileri doğrulamakta ve en güçlü ilişkinin, evlilikte düşmanca duygular ile katı ebeveynlik stili ve düşük ebeveyn kabulü/desteği arasında olduğunu ortaya koymaktadır (Krishnakumar ve Buehler, 2000).

Yayılma Hipotezi ile ilgili olarak, evlilik ilişkisinin ebeveynler için temel destekleyici sistem olduğu; ebeveynlikle güçlü bir ilişkisi olduğu için de çocuğun gelişimi ve uyumu üzerinde önemli bir rolü olduğu ortaya koyulmuştur (Erel ve Burman, 1995). Ayrıca çocukları evlilik problemlerinden korumanın oldukça zor olduğu belirtilmektedir. Evlilik ilişkisinin zayıf olması ile ebeveyn çocuk ilişkisindeki problemlerin üstesinden gelmenin zor olması arasında anlamlı ilişkiler rapor edilmiştir (Belsky, 1981). Çalışmalar çoğunlukla Yayılma Hipotezini desteklemekle birlikte, “Ödünleme Hipotezi” evlilik ilişkisi ve ebeveyn çocuk ilişkisi arasında zıt yönlü bir ilişki olduğunu; evlilik ilişkisinde çatışma yaşayan ebeveynlerin çocuğuna olan ilgisini artırdığını, böylelikle eşi ile olan

(24)

ilişkisinde sağlayamadığı doyumu telafi etmeye çalıştığını belirtmektedir (Engfer, 1988;

Akt. Güre, 2012).

Evlilik ilişkisinin ebeveyn çocuk ilişkileri üzerindeki güçlü etkisi, klinik bir bakış açısından bakıldığında da görülmektedir. Çocuk psikoterapilerinde ebeveynlerin evlilik ilişkisinin değerlendirilmesinin, ebeveyn çocuk ilişkilerinin değerlendirilmesi için önemli olduğu ve klinisyenlerin evlilik problemleri ile çalışırken ebeveyn çocuk ilişkilerini de değerlendirmek isteyebileceğine vurgu yapılmaktadır. Terapilerde, evliliklerindeki problemlerin çocukları ile olan ilişkilerine yayıldığının farkındalığını kazanan bireylerin, yıkıcı davranışlarını engelleyebildiği kanıtlanmıştır (Emery, Fincham ve Cummings, 1992; Fauber ve Long, 1991).

Evlilik çatışması, evlilik uyumu ve ebeveynlik arasındaki ilişkiler ile ilgili alanyazın incelendiğinde, birbirinden farklı yaklaşımlarda ortak bir biçimde, ilişkilerinde daha sık çatışmalar yaşayan ve evlilik uyumunun düşük olduğu ebeveynlerin daha sık biçimde çocuklarına karşı sıcak olmayan, reddedici ya da düşmanca tutumlar sergilediği, daha olumsuz ebeveyn çocuk ilişkisi kurduğu belirtilmektedir (Belsky, Youngblade, Rovine ve Volling, 1991; Feiring, Fox, Jaskir ve Lewis, 1987; Kitzmann, 2000; Miller ve ark., 1993). Evlilik uyumunu yüksek rapor eden annelerin, ebeveynlik desteği ve çocuklarına gösterdikleri sıcaklığın da yüksek olduğu (Bonds ve Gondoli, 2007); evlilik uyumunun annenin iyi oluşunu desteklediği, bunun da çocuğu ile olan ilişkisine taşındığı (Levitt, Weber, ve Clark, 1986) ve yüksek evlilik uyumu ile güvenli bağlanma ve olumlu anne çocuk ilişkisi arasında ilişki olduğu da (Eiden, Teti ve Corns, 1995) bulgular arasındadır.

Ayrıca, annelerin çift uyumu ölçeğinden aldıkları puanların azalması ile çocuğun yanlış davranışlarına verilen aşırı ve katı tepki arasında negatif yönde ilişki olduğu belirtilmiş (O’Leary ve Vidair, 2005); evli bireyler arasındaki uyum ile ilköğretim dönemindeki çocuğun algıladığı ebeveyn kabulü ve ilgisi arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler bulunmuştur (Yılmaz, 2000). Yukarıda özetlenen bilgi ve çalışmalar ışığında, bu tez çalışması da annelerin evlilik uyumunu ve bu uyumun çocukları ile olan ilişkilerine etkilerini ele almıştır.

(25)

1.2.2. Algılanan Sosyal Destek ve Ebeveyn Çocuk İlişkisi

Belsky (1984), ebeveynlerin sahip oldukları sosyal ilişki ağı ve buradan sağlanan desteğin çocuğun davranış problemlerine neden olabilecek ebeveynlik ile ilişkili olabileceğini belirtmiş; sosyal ilişkilerinde problem yaşayan ebeveynlerin çocuklarının ihmalinin de arttığını ve çocuğun gelişiminin olumsuz biçimde etkilendiğini vurgulamıştır. Sosyal ilişkilerde yaşanan eksiklik ya da problemlerin, ebeveyn reddi ve ebeveyn duyarlılığının düşük olması ile ilişkili olduğu rapor edilmiştir (Brofenbrenner, 1986). Daha geniş ve destekleyici sosyal ilişkilerin ise daha sıcak ebeveynlik ile ilişkili olduğunu belirten sonuçlar bulunmaktadır (Belsky, 1984).

Sosyal desteğin insan hayatındaki önemini House ve ark. (1988) makalelerinde şu şekilde ifade etmişlerdir; “21. yy’da toplumlar evlilik ilişkilerinde ve diğer ilişkilerde değişimler geçirmektedir. Bu değişimler sonucunda eşi ya da çocuğu olmayan insanların sayısı giderek artmakta ve bu kişiler ilişki ve destek anlamında eksiklik hissetmektedirler. Bu nedenle günümüzde sağlıklı bireyler için sosyal ilişkilerin önemini kavramak son derece önemlidir.” Sosyal desteğin öneminin vurgulanması kadar nasıl tanımlandığının da üzerinde durmak gerekir (Zimet, Dahlem, Zimet, ve Farley, 1988). Örneğin, sosyal desteği diğerleri tarafından sağlanan, olumlu ve olumsuz etkileri olabilecek kaynaklar olarak tanımlayan Cohen ve Wills (1985), desteğin farklı işlevlerine değinmektedir.

Duygusal destek, kişinin benlik değeri ile ilgili desteği vurgularken, enformasyonel destek, kişinin problemlerini anlamasını, tanımlamasını ve baş etmesini kolaylaştırır.

Arkadaşlık desteği, aitlik hissi ve geniş bir destek sağlayarak (boş zaman aktiviteleri gibi) pozitif duygu durumu için kişiye yardım sağlarken; maddi destek, ekonomik yardım ve maddi kaynakların sağlanması konusunda kişiye destek sağlar. Bu noktada algılanan sosyal destek ile alınan sosyal destek arasındaki farkı belirtmek faydalı olacaktır. Alınan sosyal destek, var olan stres durumunda doğal biçimde ortaya çıkan yardım etme davranışları iken, algılanan sosyal destek ihtiyaç duyulduğunda edinilecek yardım davranışına olan inançtır (Barrera, 1986). Algılanan sosyal desteğin, alınan sosyal destekten daha öncelikli olduğu, strese karşı daha koruyucu olduğu ve psikolojik sağlığı daha çok desteklediği belirtildiği gibi (Cassel, 1976), stres verici yaşam olaylarının ardından algılanan ve alınan sosyal desteğin kişinin psikolojik sağlığına ayrı ayrı katkılar

(26)

sağladığı da belirtilmektedir (Norris ve Kaniasty, 1996). Algılanan sosyal desteğin daha öncelikli olduğu alanyazın temel alınarak bu çalışmada da annelerin algıladığı destek incelenmiştir. İhtiyaç duyulan/ algılanan destek ile alınan destek arasındaki uyuşmayı ifade eden “uyum iyiliği” kavramı ise (French, Rodgers, ve Cobb, 1974; Akt. Belsky, 1984) stresli bir duruma yaklaşımda kişi ve çevrenin karşılıklı uyumunun önemli olduğunu ifade etmektedir. Kişinin yeterlilikleri, değerleri gibi karakteristik özellikleri ile çevrenin talepleri ve sağladıkları arasındaki uyum eksikliği desteğin aksine psikolojik ve davranışsal problemlere neden olabilmektedir (Edwards ve Cooper, 1990).

Farklı çalışmalarda sosyal desteğin, psikolojik ve fiziksel semptomlarla ilişkili olduğu ve stresli yaşam olayları ile semptomlar arasında bir tampon görevi gördüğü ortak biçimde belirtilmiştir (Koeske ve Koeske, 1990; Lin, Ensel, Simeone, ve Kuo, 1979; Raffaelli ve ark., 2013; Uchino, Cacioppo, ve Kiecolt-Glaser 1996). Sosyal desteğin medikal anlamda psikolojik semptomların azaltarak bireylere koruyucu etki sağladığı, sosyal izolasyonun değişik sebeplerden dolayı ölüm için temel bir risk faktörü olduğu ve sosyal ilişkiler ile birlikte sağlığın desteklenebildiğinin (House ve ark.,1988; Lin, Simeone, Ensel, ve Kuo 1979; Seeman ve ark. 1994; Uchino, ve ark., 1996; Uchino, Kiecolt-Glaser, ve Cacioppo, 1994;) ortaya konulmasının yanı sıra benlik saygısını ve psikolojik iyi oluşunu etkileme yoluyla ebeveynlik üzerinde de aynı olumlu etkiyi yarattığı kanıtlanmıştır (Koeske ve Koeske 1990).

Sosyal destek ve ebeveynlik ile ilgili alanyazın incelendiğinde, ebeveynlik için sosyal desteğin farklı işlevleri olduğu görülmektedir. Örneğin duygusal destek, sevgi ya da kişiler arası kabul olarak tanımlanırken; araçsal destek bilgi, tavsiye, çocuk bakımı ya da günlük işlerde yardım gibi farklı çeşitlerde tanımlanmaktadır (Mitchell ve Trickett, 1980).

Sosyal ilişkilerin ve sosyal desteğin, özellikle düşük gelirli ya da azınlık gruplardaki annelerin genel iyi oluşlarını ve baş etme becerilerini artırarak çocuk yetiştirme ile ilgili olumsuz sonuçları azalttığı görülmektedir. Annelerin ihtiyacı olan sosyal desteğin sağlanmasının bireysel ve anne çocuk ilişkisi açısından önemli sonuçları olduğu ortaya koyulmaktadır (Ceballo ve McLoyd, 2002; Henly, Danziger ve Offer, 2005; Lee, Anderson, Horowitz ve August, 2009; McLanahan, Wedemeyer ve Adelberg, 1981;

Olson, 1981; Powell, 1980; Zachariah, 1994).

(27)

Örneğin, Powell (1980) yaptığı bir araştırmada, okul öncesi yaştaki çocukların yeterli olmasını belirleyen anneye ait özellikleri araştırmış ve bu annelerin, arkadaşları ile haftalık ya da daha sık olarak görüşen anneler olduğunu; çocuklarına karşı sözel ve duygusal olarak daha duyarlı anneler olduklarını bulmuştur. Cochran ve Brassard (1979), bu durumu sosyal ilişkilerdeki desteğin annenin benlik saygısını artırması ve bunun bir sonucu olarak da ebeveynlikte duyarlılığın artması ile açıklamıştır.

Ebeveynlerin algıladıkları sosyal destek ve onların ebeveynlik davranışları ile çocukların sosyal yeterliği arasındaki ilişkinin araştırıldığı başka çalışmalar da, algılanan desteğin ebeveyn sıcaklığı ile pozitif ilişkili olduğunu, destekleyici bir sosyal ilişkinin varlığının stres verici yaşam olaylarına (düşük gelir düzeyi ve ekonomik problemler, boşanma, depresyon) karşı ebeveyni ve ebeveynin çocuğu ile olan ilişkisini olumsuz etkilerden koruyucu bir rol (tampon) olarak işlev gördüğünü ortaya koymuştur (Coohey, 2007;

Hashima ve Amato, 1994; Henly, Danziger ve Offer, 2005; Koeske ve Koeske, 1990;

Lee, Anderson, Horowitz ve August, 2009; Oravecz ve ark., 2011). Ayrıca algılanan sosyal destek dolaylı olarak çocuğun sosyal yeterliğini de desteklemektedir. Sosyal destek ve sosyal yeterlik arasındaki bu ilişki, sosyal desteğin ebeveynin psikolojik iyi oluşu ve çocukların ebeveynlerin davranışlarını model almanın bir sonucu olarak değerlendirilmektedir (Ceballo ve McLoyd, 2002; Taylor ve ark., 2015).

Bu tez çalışması kapsamında da anne çocuk ilişkisini etkilediği çeşitli yaklaşımlar ve çalışmalarla kanıtlanmış olan sosyal ilişkiler ve destek, annenin çevresinden ve ilişkilerinden algıladığı desteği değerlendirme yoluyla incelenmiştir.

1.2.3. Çalışma Hayatı ve Ebeveyn Çocuk İlişkisi

Belsky’nin (1984), Ebeveynliğin Belirleyicileri modelinde de belirttiği üzere çalışma hayatı, ebeveynlik ile yakından ilişkilidir. Kadınların çalışma oranının dünya üzerinde olduğu gibi ülkemizde de giderek artış gösterdiğini (TÜİK, İşgücü İstatistikleri, 2014) göz önünde bulunduracak olursak, ebeveynlik çalışmalarında annenin çalışma hayatını değerlendirmek önemli hale gelmektedir. Kadınların çalışma yaşamındaki varlığı ile

(28)

birlikte, anne çocuk ilişkilerinin doğası da değişmekte ve bu değişimi araştırmak ebeveyn çocuk ilişkilerini tüm yönleri ile birlikte incelemede aydınlatıcı hale gelmektedir.

Çalışan anneler ve çocukları arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalar, bebeklik dönemi ve gelişiminden (Easterbrooks ve Goldberg, 1985; Feldman, Masalha ve Nadam, 2001;

Grych ve Clark, 1999; Hill ve ark., 2005; Huston ve Aronson, 2005; Lombardi ve Coley, 2014) daha büyük yaştaki çocukların bilişsel, davranışsal uyumu ve ebeveyn çocuk ilişkilerine kadar uzanmaktadır (Duckett ve Richards, 1995; Dunifon ve ark., 2005;

Dunifon ve ark., 2013; Han ve ark., 2010; Harding, 2015; Harvey, 1999).

Kadınların çocuk sahibi olduktan sonra çalışma hayatlarına döndüklerinde karşılaşılan sorunlar ve baş etme yolları ya da daha uzun bir süre içinde bu durumun çocuğun gelişimine olan etkileri (Duckett ve Richards, 1995; Dunifon ve ark., 2013; Han ve ark., 2010; Harding, 2015; Harvey, 1999) sık olarak çalışılmaktadır. Fakat bu konudaki bulgular arasında tam bir tutarlılık yoktur. Çalışma durumu ve ebeveynlik arasında ilişki olmadığını ifade eden çalışmalar olduğu gibi (Schubert, Bradley-Johnson ve Nuttal, 1980), annenin çalışma durumunun hem kendisinin hem de eşinin ebeveynlik davranışının niteliğinin ve niceliğini etkilediğini ortaya koyan çalışmalar da bulunmaktadır (örn. duyarlı, ilgili olmak ve geçirilen süreler gibi) (Grych ve Clark, 1999).

Ayrıca ilgili alanyazın incelendiğinde, çalışan annelerin çocuklarının çalışmayan annelerin çocuklarına göre sosyal gelişimlerinin, benlik saygılarının ve okul başarılarının daha iyi olduğuna dair bulgular (Aktaş, 1994; Cherry ve Eaton, 1977; Duckett ve Richards, 1995; Gold ve Andres, 1978; Hoffman, 1979) olduğu gibi; özellikle annelerin çalışma saatlerine ve çalışma koşullarına bağlı olarak çocuğun gelişiminin olumsuz etkilendiğini gösteren çalışmalar da bulunmaktadır (Baydar ve Brooks-Gunn, 1991;

Berger ve ark., 2005; Han ve ark., 2010; Harvey, 1999; Hill ve ark., 2005; Hoffman, 1979). Cinsiyete göre anlamlı bir fark olup olmadığı ile ilgili yapılan çalışmalara bakıldığında ise, kız çocukların annelerin çalışıyor olmasından erkek çocuklara göre daha olumlu bir biçimde etkilendiği görülmektedir (Aktaş, 1994).

Çalışma yaşamı ve ebeveynlik arasındaki ilişkiye yönelik açıklamalardan birinde anneler ve bebekleri arasındaki bağlanma sürecine ve evlilik ilişkisine vurgu yapılmıştır. Evle

(29)

ilgili işlerde çiftler arası uyum sorunu ve çatışma varsa, annenin çocuğu ile geçirmek için yeterli vakti bulamayacağı bu nedenle de bakım verme yeterliliğinin kötüleşeceği ve anne çocuk arasındaki bağlanmanın olumsuz etkileneceği belirtilmiştir (Schachere, 1990).

Ancak Huston ve Aronson (2005) çalışan annelerin çalışmayanlara kıyasla ev işlerine ve boş zaman aktivitelerine daha az zaman ayırarak hafta içinde çocukları ile geçiremedikleri zamanı telafi etmeye çalıştıkları ve bu zamanı çocuklarına ayırdıklarını bulmuştur. Anne çocuk için kritik olanın uzun vakit yerine etkili vakit geçirmek ve daha sıcak, duyarlı bir ev ortamı sağlamak olduğu kanıtlanmıştır (Easterbrooks ve Goldberg, 1985; Hoffman, 1979).

Annelerin çalışma hayatı ve çocuğun benlik saygısı, bilişsel ve davranışsal problemleri arasındaki ilişkilerin incelendiği çalışmalar farklı açıklamalar ortaya koymaktadır.

Örneğin, yalnız yaşayan annelerin çalışma durumu ile çocukların benlik saygısı ve uyumu arasındaki ilişkinin incelendiği çalışmalarda tam zamanlı çalışan annelerin çocuklarının daha olumlu ilişkiler ve daha yüksek benlik saygısı rapor ettikleri; çocuğun uyumu ve annenin çalışması arasında pozitif yönde ilişkiler olduğu kanıtlanmıştır (Duckett ve Richards, 1995; Guidubaldi, Cleminshaw, Perry, Nastasi ve Lightel, 1986). Yalnız anneler işlerinden memnun olduklarında bu durum, onların kendi sosyal, psikolojik ve ekonomik iyi oluşlarına destek vermekte ve daha olumlu anne çocuk ilişkisinin ortaya çıkmasını sağlamaktadır (Harvey, 1999). Lombardi ve Coley (2014) ise çocukları doğduktan sonra 2 yıl içinde işe başlayan anneler ile onların okul öncesi dönemindeki çocuklarının bilişsel ve davranış problemleri arasındaki ilişkileri değerlendirmiş;

doğumdan kısa bir süre sonra işe başlamanın çocuklar için büyük bir risk içermediğini bulmuştur. Ayrıca annenin ailenin iyi oluşunu etkileyecek bir ekonomik katkı sağlamasının, (özellikle düşük gelirli ailelerde annenin çalışması ve ek gelir sağlaması) çalışmasına bağlı diğer risk oluşturabilecek etkileri ortadan kaldırabileceğini, bu sonucun annenin çalışma zamanına, ücretine, stres düzeyine ve etnik gruplara göre farklılaşmadığını ortaya koymuştur.

Çalışma saatleri ve anne çocuk ilişkisi ile ilgili çalışmalar, annenin gece çalıştığı durumda ergenlerin daha fazla risk içeren davranışlarda bulunma eğilimi gösterdiği (Han ve ark., 2010) ve daha fazla saldırganlık içeren davranışlarda bulunduğunu ortaya koymuştur

(30)

(Dunifon ve ark., 2013). Buehler ve O’Brien (2011), yarı zamanlı çalışan annelerin tam zamanlı çalışan annelere kıyasla okul aktivitelerine (ilkokul yaş grubu) daha sık katılabildiğini, çocuklarının okul yaşamlarına daha fazla ortak olabildiğini ve onları destekleyebildiklerini ortaya koymuştur.

Sonuç olarak, çalışan anneler ve ebeveyn çocuk ilişkilerini araştıran çok sayıda araştırma farklı bulgular ortaya koymaktadır. Annenin çalışma durumu annenin sosyal desteğini ve psikolojik iyi oluşunu geliştirerek ebeveynliğini etkilemekte ve bu durum, çocuğu ile kurduğu ilişkiye yansımaktadır. Bunun yanı sıra annenin çalışma durumunu diğer değişkenlerle birlikte ele almanın (evlilik ilişkisi, annenin eğitim durumu, çocuk sayısı, sosyal destek) bu ilişkiye ait daha açıklayıcı bilgiler ortaya konulmasını sağlayacağına da vurgu yapılmaktadır (Hoffman, 1979).

Bu tez çalışması kapsamında anne çocuk ilişkisini etkilediği çeşitli yaklaşımlar ve çalışmalarla kanıtlanmış olan annenin çalışma durumu, annenin herhangi bir işte çalışıyor olup olmaması ve çalışma saatleri ile ölçülmüş, araştırmanın diğer değişkenleri ile olan ilişkisi ve anne çocuk ilişkisi üzerindeki etkisi incelenmiştir.

1.3. Değerler, Kültür ve Ebeveyn Çocuk İlişkisi

Aile ve kültür, çocuk gelişimine yön vermede iki önemli kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Kültür, bir toplumun her bir üyesi tarafından edinilen bilgi, inanç, değer, gelenek, ahlak, yaşam biçimi, kaynaklar ve olanakları barındıran karmaşık bir yapıdır (Brofenbrenner, 1994; Kottak, 2011). Kültür ve kişilik, antropoloji için olduğu kadar psikoloji için de merak edilen ve araştırılan bir alan olmuştur (Whiting, 1980). Psiko- kültürel araştırmalar için önemli bir isim olan Whiting (1980), davranışın kültürel olarak şekillenmesi ile ilgili zengin ve antropolojik fikirler ortaya koymuş; çocuk yetiştirmenin yönlerinin, yetişkin yaşamının yönleriyle ilişkili olduğunu ve bunun da ebeveynlik ile ilişkili olduğunu ifade etmiştir (anne-bebek uyku örüntüleri ya da sünnet törenleri gibi).

(31)

Ebeveynliği kültürel anlamda çalışmak yalnızca kültürler arası ve kültür içi farklıkları incelemeyi değil aynı zamanda insan gelişiminin nasıl ve neden farklılaştığını da anlamayı kapsar. Bu sorulara yanıt vermeye çalışırken zaman içinde farklı kuramsal yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Bunlar, psikokültürel model, kültürel-ekolojik kuram, benlik kültürel modeli, gelişimsel niş modeli ve ekokültürel kuram gibi kuramlardır (Kağıtçıbaşı, 2005; Keller ve ark., 2006; Super ve Harkness, 1983; Weisner, 2002;

Worthman, 2010). Örneğin “gelişimsel niş” modeli, insan gelişiminin farklı kültürler ile etkileşime girdikçe şekillendiğini, çevrenin özelliklerinin çocukların geliştireceği davranış türlerinin en güçlü belirleyicileri olduğunu ileri sürer (Super ve Harkness, 1983;1986).

Benlik kültürel modelleri ise, çocuk yetiştirmeyi şekillendiren sosyalleştirme hedefleri ve ebeveynlik düşünceleri için önemli bir çerçeve sunar. Bu anlamda sıklıkla Kağıtçıbaşı’nın (2005) oluşturduğu kültürel modeller çalışılmıştır: Bağımlı, bağımsız ve özerk-ilişkisel model. Bağımsız model, sosyalleştirme hedefleri açısından bakıldığında benliğin gerçekleştirilmesini ve güçlendirilmesini destekleyen kişilik özelliklerini ön plana çıkarırken; bağımlı model, genelde sosyal yapı ile özelde de aile ile uyum içindeki ilişkileri, normlara uymayı destekleyen kişilik özelliklerini ön plana çıkarır. Özerk ilişkisel model ise, hem uyumlu ilişkileri hem de özerk işlevselliği vurgulayan sosyalleştirme stratejilerini destekler (Keller ve ark., 2006).

Kültürel olarak toplumda özerkliğe veya bağlılığa yapılan vurgu, anne çocuk ilişkisinde annenin davranışlarına yansımaktadır. Kültürel yönelimi olan ebeveyn davranışları ve tutumları, farklı kültürlerde farklı gelişimsel sonuçlarla ilişkilidir (Belsky, 1984; Chuang ve Su, 2009; Dixon, Graber ve Brooks-Gunn, 2008; Harwood ve ark., 1996). Örneğin, Batı toplumunun olumsuz sonuçlarla ilişkilendirdiği otoriter ebeveynliği (kısıtlayıcı, katı ve düşmanca), Asyalı toplumların ebeveynin duyarlılığı, sıcaklığı ve ilgisi olarak anlamlandırdığı; başka bir deyişle aynı anne baba tutumunun iki farklı kültürde zıt biçimde algılandığı görülmüştür (Ang ve Goh, 2006). Türkiye toplumunda ise, anne baba kontrolünün yüksek olmasının yanında anne ve babanın gösterdiği ilgi ve sevgi de yüksektir. Bu iki farklı tutum birbirini dışlayan özellikte değildir ve bir arada olabilmektedir (Kağıtçıbaşı, 2010).

(32)

İki farklı kültürdeki (Çin ve Kanada) annelerin ebeveynlik davranışlarını inceledikleri çalışmada Liu ve arkadaşları (2005), Çinli annelerin Kanadalı annelere göre bağlılığı daha çok desteklediğini, Kanadalı annelerin ise Çinli annelere göre özerkliği daha fazla desteklediğini ortaya koymuştur. Bu sonuç, Batılı kültürlere göre Çin kültürünün kişiler arası beraberliğe, desteğe ve uyumlu ilişkilere daha fazla önem vermesi; batılı kültürün ise kişisel özerkliğe ve bireysel benlik yönelimine daha fazla önem verilmesi bilgisi ile tutarlıdır (Kağıtçıbaşı, 2005; Triandis, Bontempo, Villareal, Asai ve Lucca, 1988;

Triandis, 1989). Harwoord ve arkadaşları (1996) ise yaptıkları çalışmada, Anglo annelerin Porto Riko’lu annelere kıyasla benlikle ilgili kendini gerçekleştirme, bağımsızlık, merak ve keşif duygusunu besleyecek hedefleri daha fazla belirlediğini;

Porto Riko’lu annelerin ise daha çok saygı, uyum, nezaket gibi hedefleri ön plana çıkardığını ortaya koymaktadır.

Bu çalışmalarda da görüldüğü üzere, içinde bulunulan kültür ebeveynlikle ilgili inançlar için kaynak oluşturmaktadır. Ebeveynler tarafından desteklenen özerklik ve bağlılığın bireycilik ve toplulukçuluğun temel psikolojik boyutu olduğu belirtilmektedir (Kağıtçıbaşı, 2010). İlgili alanyazın incelendiğinde, bireyciliğin modernlik ile, toplulukçuluğun ise geleneksellik ile ilişkili olduğu görülmektedir (Gümüş, 2009).

Kağıtçıbaşı (2010) modernliği, yeniliğe açıklık, daha yüksek eğitim düzeyi, otoriteye karşı bağımsız olma gibi özellikler ile açıklamaktadır. Ayrıca, bireyci kültürlerde bireyin özerk ve normlara uymak yerine kendi isteklerine göre hareket ettiğini; toplulukçu kültürlerde ise, bireyin bağımlı ve grubun normlarına uyan özellikler gösterdiğini belirtmektedir. Bu kültürel değerlerle de ilişkili olarak, bireyci kültürlerde ebeveynlerin çocuk yetiştirme tutumları, benliğini ortaya koyma, bağımsızlık, kendini gerçekleştirme gibi özellikleri içerirken; toplulukçu kültürlerde çocuk yetiştirme tutumları, topluma ve aileye uyum sağlayıcı değerlere ve bağlılığa vurgu yapmaktadır (Triandis, 1989).

Ebeveynlerin bu tutumları, toplulukçu kültürlerde olumlu ve sıcak ebeveynlik ile ilişkili iken, bireyci kültürlerde katı ve olumsuz olarak değerlendirilmektedir. Benzer biçimde, toplulukçu kültürlerde benliğini ortaya koyma negatif olarak değerlendirilirken, bireyci kültürlerde desteklenmektedir (Rudy ve Grusec, 2001).

(33)

Örneğin, Kanada ve Çin’de yaşayan Çinli anne ve babalarla yapılan bir çalışmada, bireyci değerlere sahip Çinli Kanadalı ebeveynlerin daha demokratik uygulamaları desteklediği; toplulukçu değerlere sahip Çinli ebeveynlerin ise daha çok otoriter uygulamaları desteklediği ortaya koyulmuştur (Chuang ve Su, 2009). Farklı kültürlerde yaşayan aynı etnik kökene sahip annelerle yürütülen benzer başka araştırmada ise, içinde yaşanılan kültüre uyum sağlayan ebeveyn tutum ve davranışları incelenmiş, Amerika’da yaşayan Hintli annelerin, Hindistan’da yaşayan annelere göre daha az otoriter ebeveynlik davranışları gösterdiği bulunmuştur (Jambunathan ve Counselman, 2002).

Özetle, kültür ve ebeveynlik birbirleri ile etkileşim halindedir. Aileler sahip oldukları belirli kültürel değerleri çocukları ile olan ilişkilerine aktarmakta ve ebeveynler kendi kültürleri çerçevesinde -kültürlerini referans alarak- çocuklarındaki özellikleri yorumlamaktadır (Bornstein, 2012; Şanlı ve Öztürk, 2015). Aktarılan bu bilgi ve çalışmalar ışığında bu tez çalışmasında da ebeveynlerin sahip olduğu kültürel değerler Schwartz’ın (1992,2006) alanyazına kazandırdığı kültürel değerler bakış açısı ile incelenmiştir.

Bireylerin arzu ettiği eylemleri ortaya koymada, insanları, olayları ve kendi eylemlerini değerlendirmede ve değerlendirmelerini açıklamada kullanılan değerler tanımı, Schwartz’a (1992) göre üç evrensel gereksinimin bilişsel yansımalarıdır. Bu gereksinimler, biyolojik organizma olarak bireylerin temel ihtiyaçları (uyarılma vb.), kişilerarası başarılı etkileşimin gerektirdiği ihtiyaçlar (iyilikseverlik vb.) ve grupların, toplumların hayatta kalması için gereken ihtiyaçlardır (uyma vb.) (Schwartz ve Bilsky, 1987).

Schwartz (1992, 2006) temelini bu üç gereksinimden alan 10 değer belirlemiş ve bu değerler arasındaki ilişkileri ayrıntılı biçimde açıklamıştır. Birbiri ile benzerlik ve zıtlık ilişkisi olan 10 temel değeri, 4 kutupta sınıflandırmıştır. Bu kutuplar; Yeniliğe Açıklık, Muhafazacılık, Özaşkınlık ve Özgenişletim olarak adlandırılmıştır (Schwartz, 2006).

Muhafazacılık kutbunda, “güvenlik, benlik, toplum ve ilişkiler için güvenlik ve istikrar arayışı”, “geleneksellik, kültürel ve dini uygulamalara ve anlayışlara saygılı ve bağlı olma” ve “uyma, başkalarını rahatsız edebilecek ve toplumun normlarına aykırı düşen

(34)

davranışlardan kaçınma” değerleri bulunurken; Yeniliğe Açıklık kutbunda, “uyarılım, heyecan ve yenilik arayışı” ve “özyönelim, davranışlarında ve düşüncelerinde bağımsız olma” değerleri bulunmaktadır. Özaşkınlık kutbunda, “evrenselcilik ve iyilikseverlik”

değerleri yer alırken, Özgenişletim kutbunda hazcılık, başarı ve güç değerleri bulunmaktadır (Demirutku ve Sümer, 2010). Demirutku (2007), ebeveynlik stilleri ve değerlerin incelendiği bir çalışmasında, bireyci değerlerin ebeveynlik kabulü ile pozitif yönde bir ilişkisi olduğunu; muhafazacılığın ise ebeveyn kontrolü ile pozitif yönde ilişkili olduğunu bulmuştur. Türkiye kültüründe çocuk yetiştirmeye dair tutum ve değerlerin geleneğe, aileye ve büyüklere saygı, dindarlık, boyun eğme, kurallara uyma gibi beklentileri içerdiği görülmektedir (İmamoğlu, 1987; Akt. Gümüş, 2009). Bununla birlikte, Türkiye’deki gençler arasında bağımsızlık ve özgürlük değerlerinin öneminin arttığını, ailelerin daha çok uyarılma ve özyönelim değerlerine vurgu yaptıklarını belirten çalışma sonuçları da bulunmaktadır (Başaran, 1992). Bireycilik ve toplulukçuluk değerleri açısından bakıldığında, Türkiye kültürünün kolayca sınıflandırılamayacağı;

hem bireyci hem de toplulukçu değerlerin kültürümüzde önemli olduğu söylenebilir (Göregenli, 1995; Gümüş, 2009).

Bu tez çalışması kapsamında ise, Türkiye kültürünün belirgin olarak bireyci ya da toplulukçu olmadığı bilgisinden yola çıkılmıştır. Kültür içinde bireylerin içselleştirdikleri değer önceliklerini incelemek amacı ile ilk kutupta bulunan ve bireyci değerlerle ilişkilendirilen “Yeniliğe Açıklık” ile “Özgenişletim” ve zıt kutupta bulunan ve toplulukçu değerlerle ilişkilendirilen “Muhafazacılık” ile “Özaşkınlık” değerleri kullanılmıştır (Demirutku, 2007; Schwartz, 2006). Ayrıca ilgili alanyazın incelendiğinde, kültürümüzde değerlerin ebeveynlik stilleri ile çalışıldığı görülmüş fakat ebeveyn çocuk ilişkisinin niteliği ile değerler arasındaki ilişkiyi inceleyen bir çalışmaya rastlanmamıştır.

Bu nedenle bu çalışmada değerler ve ebeveyn çocuk ilişkisi incelenmiştir.

1.4. ARAŞTIRMANIN AMACI VE SORULARI

Ebeveyn çocuk ilişkisi ile ilgili alanyazın incelendiğinde ebeveyne ait faktörlerin, farklı kuramsal yaklaşımlar çerçevesinde sıklıkla araştırıldığı görülmektedir. Bu yaklaşımlardan biri olan Ebeveynliğin Belirleyicileri modeli kapsamında ebeveyn çocuk

(35)

ilişkisini etkileyen bağlamsal kaynaklar olarak evlilik ilişkisinin, sosyal desteğin ve çalışma hayatının incelendiği görülmektedir. Bunun yanı sıra, alanyazında kültürel değerlerin de ebeveynlik için önemli bir kaynak olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle bu çalışmanın amaçlarından ilki, anneye ait bağlamsal faktörler olarak ele alınan evlilik uyumu, sosyal destek ve çalışma hayatının ebeveyn çocuk ilişkisi üzerindeki etkisini incelemektir. Bu çalışmada, ebeveyn çocuk ilişkisi anne ve çocuk ilişkisinin niteliği (olumlu-olumsuz ilişki) olarak ele alınmıştır. Çalışmanın diğer bir amacı ise, annenin içselleştirdiği kültürel değerlerin anneye ait bağlamsal faktörler ile anne çocuk ilişkisi arasında düzenleyici bir etkisi olup olmadığını araştırmaktır. Araştırma kapsamında ele alınan değişkenlere ait ölçümler anneden alınmakla birlikte, anne çocuk arasındaki ilişkiye ait ölçüm annenin yanı sıra çocuktan da (çocuğun annesi ile algıladığı ilişki yakınlığı) alınmıştır. Dolayısıyla anne çocuk ilişkisinin her iki tarafına ait bakış açısı elde edilmiştir. Bu çerçevede araştırmada aşağıdaki sorulara yanıt aranmıştır:

1- Annenin içselleştirdiği değerler, çift uyumu, algılanan sosyal destek, çocukları ile olan ilişkilerinin olumlu ya da olumsuz olma niteliği ve çocuğun algıladığı ilişkisi yakınlığı annenin çalışma durumuna göre farklılık göstermekte midir?

2- Annenin içselleştirdiği değerler, çift uyumu ve algılanan sosyal desteğin olumlu anne çocuk ilişkisini yordama yönü ve gücü nedir?

3- Annenin içselleştirdiği değerler, çift uyumu ve algılanan sosyal desteğin olumsuz anne çocuk ilişkisini yordama yönü ve gücü nedir?

4- Annenin içselleştirdiği değerler, çift uyumu ve algılanan sosyal desteğin çocuğun yakınlık algısını yordama yönü ve gücü nedir?

5- Annenin içselleştirdiği değerlerin, anne çocuk ilişkisi ile çift uyumu ve algılanan sosyal destek arasındaki ilişkide anlamlı bir düzenleyici rolü var mıdır?

6- Annenin içselleştirdiği değerlerin, çocuğun yakınlık algısı ile çift uyumu ve algılanan sosyal destek arasındaki ilişkide anlamlı düzenleyici rolü var mıdır?

Referanslar

Benzer Belgeler

Öğrencilerin Evrensel ve Kültürel Değerler Ölçeği “Şiddetten Uzak Durmak” alt boyutuna ilişkin ortalamalarına bakıldığında bulgular, öğrencilerin tutumlarının

• Küme örnekleme: Evren veya çalışma evreninin içerisinde elemanlar içeren kümelerden oluştuğunda, tüm kümelerin eşit seçilme şansına sahip olduğu örnekleme

Verileri daha hızlı okuyabilmek ve yorumlayabilmek için, tablo veya grafik yardımıyla düzenlememiz gerekir. Örnek: Sınıfımızda en çok sevilen renkleri belirleyelim. Ayşe

Aklınızdan geçenleri gündelik araştırma niteliğinden akademik araştırma niteliğine yaklaştırmak için ilk uygulanacak yöntem zihin haritalandırmasıdır. Beyin

 Bir araştırmaya niçin ihtiyaç olduğunu belirtmenin diğer bir yolu ise zaman içerisinde araştırma felsefesi, kuram, yöntem veya tekniklerin ortaya çıkmasına bağlı

Öte yandan kamu çalışanlarının özel sektör çalışanlara göre kurallara uymak ve geleneklere saygı konusundaki değerlere daha çok sahip olduğu, özel

While 23.1% of the women included in the study stated that the traditional applications were of no im- portance at all in solving health problems or preventing them,

Araştırmanın Raporu – Yöntem - Araştırma Modeli - Tarama Modelleri (Genel).. • Genel tarama modelleri; çok sayıda elemanı olan bir evrende evrenin tamamı veya