• Sonuç bulunamadı

Aksaray Hasan Dağı Bozboyun Tepesi Obsidiyen Kaynağının Arkeolojik ve Jeolojik Değerlendirmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Aksaray Hasan Dağı Bozboyun Tepesi Obsidiyen Kaynağının Arkeolojik ve Jeolojik Değerlendirmesi"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Araştırma Makalesi/Research Article http://dergipark.gov.tr/ssrj http://socialsciencesresearchjournal.com

Yaman, İ. D., Yıldız, M. (2020). Aksaray Hasan Dağı Bozboyun Tepesi Obsidiyen Kaynağının Arkeolojik ve Jeolojik Değerlendirmesi. Social Sciences Research Journal, 9 (3), 217-226.

Aksaray Hasan Dağı Bozboyun Tepesi Obsidiyen Kaynağının Arkeolojik ve Jeolojik Değerlendirmesi İrfan Deniz Yaman

Dr. Öğr. Üyesi. Aksaray Üniversitesi irfandenizyaman@aksaray.edu.tr

Orcid: 0000-0002-1365-6047

Mustafa Yıldız

Dr. Öğr. Üyesi. Aksaray Üniversitesi mustafayildiz@aksaray.edu.tr Orcid: 0000-0002-1965-8609

Öz

Hasan Dağı, Aksaray ve Niğde illeri arasında bulunan volkanik bir dağdır. Hasan Dağı, 3253 m. yükseklikteki Büyük Hasan Dağı ve 3069 m. yükseklikteki Küçük Hasan Dağı isimli iki zirveden oluşur. Makale konusu olan obsidiyen kaynağı dağın kuzey yamacında, Aksaray sınırları içinde yer alır. Söz konusu kaynak 2016 yılında çevrede sürdürülen Paleolitik Çağ yüzey araştırmaları sırasında ziyaret edilmiştir. Makalede, bu kaynağın jeolojik özelliklerinden söz edildikten sonra, insanlar tarafından alet yapımı için kullanımına dair bilgiler verilecektir.

Özellikle Paleolitik Çağ gibi konar-göçer toplulukların yaşadığı bir süreçte, bu tür taş kaynakları gündelik işlerde kullanılan aletlerin üretiminde ve av silahlarının yapımında tercih edilmişlerdir. Obsidiyen kaynağı her ne kadar Nenezi ve Göllüdağ kaynakları kadar kaliteli olmasa da bilinenin aksine bu kaynağın insanlar tarafından kullanıldığına dair delillerin ele geçmiş olması oldukça önemlidir. Paleolitik Çağ’ın Alt Paleolitik Dönem kültürel evrelerine ait verilerin tespit edildiği obsidiyen kaynağı, en azından insan gruplarının Pleyistosen dönemde bu kaynağı kullandıklarını göstermektedir. Obsidiyen kaynağı hakkında ortaya konulacak sonuçlar sayesinde, Aksaray çevresindeki arkeolojik yerleşmelerdeki obsidiyen aletler, bu kaynakla en azından genel anlamda karşılaştırılabilecektir. Bu karşılaştırmayı daha somut hale getirmek adına, kaynakla ilgili jeolojik analizler daha sonraki çalışmalarda gerçekleştirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Arkeoloji, Obsidiyen, Hasan Dağı, Yontmataş Alet, Hammadde, Volkanizma.

Archaeological and Geological Evaluation of Obsidian Source at Bozboyun Hill of Aksaray Mount Hasan

Abstract

Mount Hasan is a volcano located between the provinces of Aksaray and Niğde. Mount Hasan consists of two summits, the Big Hasan Mountain at an altitude of 3253 meters and the Small Hasan Mountain at an altitude of 3069 meters. The subject of this article is located on the northern slope of the mountain, within the borders of Aksaray. The mentioned resource was visited during the Palaeolithic Age surveys carried out around the city in 2016. Especially in a surviving process of the nomadic communities such as those of the Palaeolithic Age, such this kind of stone sources were preferred in the manufacturing of tools used in daily work and hunting weapons.

Although the source of the obsidian is not as good as the sources of Nenezi and Göllüdağ, it is very important to find evidence that this source is used by people, contrary to what is known. Thanks to put the results forwarding about the obsidian source, obsidian tools in the archaeological settlements around Aksaray can be compared with this source at least in general terms. In order to make this comparison more concrete, geological analyses related to the source will be carried out in later studies.

Key Words: Archaeology, Obsidian, Mount Hasan, Chipped Stone Tool, Raw Material, Volcanism.

(2)

! Giriş

İnsanlık tarihinde -özellikle Pleyistosen öncesi dönem- taş her zaman en önemli hammadde kaynakları arasında yer almıştır. Paleolitik Çağ olarak isimlendirilen süreçte, insan grupları avcı-toplayıcı geçim ekonomisine sahiptirler. Bu süreçte henüz metal kullanımı söz konusu olmadığı için, gündelik işlerde ve av sırasında kullanılan tüm aletler doğadan temin edilen hammaddeler kullanılarak üretilmişlerdir. Bu anlamda özellikle günümüze kadar gelebilen dayanıklı kimyasal yapısı nedeniyle çeşitli taşlardan üretilen yontmataş aletler, tarih öncesi döneme ait en önemli veri kaynakları arasındadır. Söz konusu çeşitli taş türleri içerisinde ise çakmaktaşı ve obsidiyen, en yoğun kullanılan taşlar olmuşlardır. İşte bu noktada hatırlatılması gereken, yontmataş alet yapımında tercih edilen taş türlerinin iyi şekilde tanımlanmasının, arkeolojik araştırmaların seyrini de etkileyebileceğidir. Yontmataş alet yapımında tercih edilen taş türleri, genel anlamda keskin kenar verme özelliğine sahip (kavkısal kırılma) olmalıdır.

Yontmataş konusunda yürütülen yüzey araştırmalarında, alet yapımında kullanılabilecek bu özelliklere sahip taş kaynaklarının saptanması, aynı zamanda yakın çevresinde yontmataş buluntuların bulunabilme olasılığını da artırır.

Bu bağlamda, 2015-2019 yılları arasında Aksaray ve yakın çevresinde yürütülen Paleolitik Çağ konulu yüzey araştırmalarında önemli sonuçlara ulaşılmıştır. Bu önemli sonuçlardan bir tanesi, makalenin konusunu teşkil eden obsidiyen kaynağıdır. Hasan Dağı’nın kuzey yamacında Bozboyun Tepesi’nin batı yamacında yer alan kaynak, 2016 yılı araştırmaları sırasında tespit edilmiştir. Bu kaynağı önemli kılan konulardan biri daha önceki çeşitli çalışmalarda adından çok az bahsedilen ancak hiçbir araştırma ekibi tarafından ziyaret edilmemiş bir alan olmasıdır. İkinci konu ise; kaynağın yakın çevresinde Paleolitik Çağ’a ait yontmataş buluntu topluluğunun tespit edilmiş olmasıdır. Hasan Dağı’nın güney yamaçları üzerinde Kalekapı yakınlarında bir, kuzey yamaçlarında Bozboyun Tepesi yakınlarında bir olmak üzere toplam iki ayrı obsidiyen kaynağı bulunur. Fakat Hasan Dağı obsidiyeni olarak bilinen tüm veriler ve yorumlar sadece güney kaynağı ile ilgilidir. Hatta kuzeyde bir kaynak olduğundan neredeyse hiçbir araştırmacının haberi yoktur. Dolayısıyla çalışma konumuzu teşkil eden kaynak hem arkeolojik hem de jeolojik olarak bilim dünyasına tanıtılacaktır.

Hasan Dağı obsidiyen kaynağıyla ilgili bilgilere geçmeden önce, Türkiye’de yer alan obsidiyen kaynakları hakkında genel bilgiler vermek uygun olacaktır. Bu kaynaklar, coğrafi bölgelere göre ayrılmıştır. Değinilecek olan ilk obsidiyen kaynağı batı Anadolu’da, Ankara’nın kuzeybatısında yer alan Galatya masifidir. Bu masifin içinde üç obsidiyen kaynağı saptanmıştır. Bunlardan ilki Yağlar, ikincisi Sakaeli-Orta ve üçüncüsü Galatya-X kaynaklarıdır. Bu kaynaklar 21 - 25 milyon yıl öncesine tarihlendirilirler ve Anadolu’daki en eski obsidiyen kaynakları olabilirler. Yağlar ve Sakaleli-Orta kaynaklarındaki obsidiyenler kimyasal olarak birbirlerine çok benzerler. Buna karşın Galatya-X kaynağı diğerlerinden kimyasal özellikleriyle farklıdır (Keller vd., 1996;

Chataigner vd., 1998). Yağlar, Sakaeli-Orta kaynaklarındaki obsidiyenlerin insanlar tarafından kullanıldığına dair kanıtlar Fikirtepe, Pendik, Ilıpınar gibi yerel Neolitik yerleşmelerde görülmüştür (Özdoğan, 1983). Yine batı Anadolu’da yer alan diğer obsidiyen kaynakları Kütahya Kalabak Vadisi ve Foça’da yer alırlar. Bu kaynaklar hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Bu kaynaklardan toplanan örneklere göre, kaynağın yontmataş alet yapımına uygun olmadığı bildirilmiştir (Ercan vd. 1996). Anadolu’da yer alan diğer obsidiyen kaynağı, Kapadokya Obsidiyeni’dir. Kapadokya’da obsidiyeninin görüldüğü dört volkanik yapı mevcuttur. Bu yapılar Acıgöl kuvaterner kompleksi, Nenezi Dağı, Göllü Dağ ve Hasan Dağı’dır. Siyah ve kırmızı renkteki Boğaz Köy, Tuluce, Kartal Kayası ve Taşkesik kaynakları, en eski döneme ait aktiviteye aittirler. Bunlar “Acıgöl-Doğu ante-caldera”

birimleri olarak bilinirler. Acıgöl’de yer alan ikinci grup Hotamış Dağı (veya Koca Dağı) alanında yer alan riyolit ve bazı obsidiyenlerden oluşur. Bunlar ‘Acıgöl-Doğu post-caldera’ olarak bilinirler. Ayrıca ‘Acıgöl-Batı’ olarak adlandırılan, geç volkanik aktivitelerin oluşturduğu başka bir volkanik yapı daha mevcuttur. Bu üç obsidiyen grubu farklı kimyasal özelliklere sahiptirler. Acıgöl-Doğu post-caldera ve Acıgöl-Batı obsidiyenlerinin çoğunluğu yontmataş üretimine uygun değillerdir. Buna karşın Acıgöl-Doğu ante-caldera obsidiyeninin, belirli alanlarda oldukça kaliteli örnekleri vardır ve yontmataş üretimine uygundurlar. Nenezi Dağı, Kapadokya obsidiyen kaynakları arasındaki diğer örnektir. Bu dağ, Göllü Dağ’ın kuzeybatısında yer alır. Nenezi Dağ’ın özellikle batı yamaçlarında obsidiyenler yoğunluk gösterir. Yaklaşık olarak Göllü Dağ ile yaşıt olduğu söylenebilir. Göllü Dağ 2143 m. yükseklikte, derin aşınmış, 10 km. çapında bir stratovolkandır. Bu dağ içinde obsidiyen bulunan birimler Alt ve Orta Pleyistosen süreçte oluşmuş 900 bin ile 1.5 milyon yaşındadır. Obsidiyen kaynakları kimyasal özellikleri bakımından iki gruba ayrılmıştır. Bunlardan birincisi Göllü Dağı doğu grubudur. Bu grupta yer alan kaynaklar arasında Sırça Deresi, Kömürcü ve Kayırlı-Doğu gibi alanlar bulunur. İkinci grup olan Gölllü Dağı batı grubunda ise Kuzey-Bozköy, Kayırlı Köyü ve Gösterli gibi alanlar yer alır. Göllü Dağ kaynaklarından doğu grubu, kompakt ve homojen yapısıyla oldukça kaliteli obsidiyen kaynaklarına sahiptir. Hasan Dağı 3268 m. yüksekliğinde olup, Kapadokya’da yer alan ikinci büyük stratovolkandır. Obsidiyen sadece son volkanik evrede görülür.

Obsidiyenlerin K/Ar yaşlandırma sonuçları 170 bin ile 390 bin arasında sonuçlar vermiştir. Hasan Dağı obsidiyeninin en karakteristik kimyasal özelliği olarak yüksek Ba (Baryum) değeri gösterilmiştir. Anadolu’da yer alan tüm kaynaklar içinde en yüksek Ba değeri bu kaynakta tespit edilmiştir. Kuzeydoğu Anadolu obsidiyen kaynakları arasında Erzincan, Erzurum-Pasinler, Sarıkamış, Kars-Kağızman, İkizdere kaynaklarından söz

(3)

!

edilebilir. Güneydoğu Anadolu obsidiyen kaynakları ise Bingöl bölgesi, Muş bölgesi, Nemrut Dağı, Süphan Dağı, Ziyaret Dağı/Meydan Dağı gibi kaynakları içerir (Ercan vd. 1996; Keller vd., 1996; Chataigner vd., 1998). Sözü edilen obsidiyen kaynaklarının dışından Ağrı Dağı ve Tendürek Dağı’nda da obsidiyen tespit edilmiştir (Akköprü vd., 2017).

Hasan Dağı Kaynağı ve Obsidiyenin Arkeolojik Dönemlerde Kullanımı

Aksaray ili ve yakın çevresinde 2015 yılında başlatılıp 2019 yılında sonlandırılan Aksaray İli Paleolitik Çağ yüzey araştırmalarında elde edilen sonuçların en dikkat çekici olanı Hasan Dağı’nın kuzeyindeki obsidiyen kaynağıdır.

Hasan Dağı, günümüze kadar yürütülen arkeolojik çalışmalarda, yontmataş alet yapımına uygun olmayan bir kaynak olarak bilinmekteydi. Özellikle bu kaynağa yakın konumlarda yer alan Göllü Dağ ve Nenezi kaynaklarının, hem obsidiyen kalitesi hem de farklı arkeolojik alanlarda kullanıldığına dair delillerle ön plana çıktığı görülmüştür.

Bu sebeple daha iyi kalitede obsidiyen varken, Hasan Dağı gibi daha düşük kalitede olduğu düşünülen kaynağın kulanılma ihtimali düşük olarak değerlendirilmiştir.

Kaynağın tespit edilmesine yönelik çalışmalara, az sayıdaki Hasan Dağı obsidiyenleri hakkındaki yayınlardan yola çıkılmış ve 2016 yılındaki araştırmalar sırasında çevrede yaşayan bir çiftçi ile yapılan görüşmeyle başlanılmıştır.

Hasan Dağı çevresinde yürütülen araştırmalarda, Hasan Dağı obsidiyenine rastlanan ilk alan Helvadere Kasabası’nın batısında yer alan Boz Tepe çevresidir. Bu alan çevresinde değişik boyutlarda görülen obsidiyenler nedeniyle ilk etapta Hasan Dağı kuzeyindeki obsidiyen kaynağının burası olduğu düşünülmüştür. Daha sonra yapılan değerlendirmeler ve elde ettiğimiz bilgi doğrultusunda kaynağın daha yüksek seviyelerde olması gerektiği ve saptanılan obsidiyenin bu alandan sürüklendiği sonucuna varılmıştır. Hasan Dağı kaynağına ulaşmadan önce Helvadere’den Hasan Dağı’na çıkan yol üzerindeki tarlalarda, bir çekirdek ve bir dilgi bulunmuştur. Bu buluntuları ilginç yapan unsur, tıpkı Boz Tepe çevresindeki obsidiyenler gibi Hasan Dağı kaynağından üretilmiş olmalarıdır.

Araştırılacak alana önce Sütlü Kilise olarak bilinen bölgeye kadar araçla gidilir ve devamında yürünür. Yürüme yolu için üç seçenek mevcuttur. Birinci seçenek kaynağa ilk gidişimizde kullandığımız dere yatağından (Azzıkbucağı Deresi) ilerleyerek yamaçtan yukarı doğru çıkmaktır. İkinci seçenek, Sütlü Kilise yakınındaki yamaca doğru ilerleyen patika yolu takip etmektir. Üçüncü ve en kolay seçenek ise, Hasan Dağı’nda bulunan yamaç paraşütü atlama alanı ve otele giden yol üzerinden sola devam eden toprak yolu takip etmektir. Bu yol takip edildiğinde kaynağın batısındaki yamaca kolayca ulaşılabilir. Aynı zamanda kaynağın farklı alanlarda ortaya çıkışı da rahat biçimde görülebilmektedir.

Tam konumu bilinmeyen kaynağa ulaşmak için 2016 arazi çalışmaları sırasında öncelikle kurumuş dere yatağına inilmiştir. Başlangıçta küçük boyutta ve dağınık halde görülen obsidiyen parçalar, daha sonra büyük boyutlara ulaşmıştır. Yaklaşık 800 metre yürüyüşten sonra, dere yatağının üstündeki dik yamaçta obsidiyen kaynağı görülmüştür. Hem dere yatağında hem yamaçta hem de kaynak yakınlarında çeşitli yontmataş endüstri öğeleri tespit edilmiştir. Ağırlıklı olarak kalın profilli düzeltili yongalar görülürken, yonga çekirdekleri ve dilgiler de mevcuttur. Bu kaynaktaki obsidiyen kullanılarak üretilen yontmataş parçaların görüldüğü en uzak alan ise Helvadere Kasabası’dır. Obsidiyen kaynağına uzaklığı ise yaklaşık 3 km. dir. Kaynak çevresinde sürdürülen araştırmalar sırasında karşılaşılan güçlükler arasında kaynağın dik bir yamaç üzerinde bulunması ve sürekli olarak erozyona uğraması vardır. 2016 yılında gerçekleşen ilk ziyaretten sonra (Yaman vd., 2018) bu alana düzenli olarak farklı tarihlerde ve farklı mevsimlerde tekrar gidilmiştir. Sayısız obsidiyen arasından yontmataş endüstri öğesi tespit edebilmek ise rastlantılara bağlıdır. Örneğin kış döneminde analiz için örnek almaya gidildiğinde kaynağın tamamen kar örtüsü ile kaplı olduğu gözlemlenmiştir. Kar örtüsünün altına açılan küçük deliklerden örnek almaya çalışılırken tesadüfen bir yonga çekirdeği bulunmuştur. Buna karşın hava koşullarının çok elverişli olduğu zamanlarda bu tarz bir parçayı bulmak için dikkatli aramalar yapılması gerekebiliyordu. Bu sebeple araştırmalar sırasında yontmataş unsurlarına rastladığımız için, bunların daha fazlasının da alanda var olduğunu söylemek olasıdır.

Hasan Dağı obsidiyen kaynağında görülen yontmataş endüstri öğeleri çekirdek, taşımalık ve alet gruplarından oluşur (Resim 1-2-3). Çekirdekler sayı olarak fazla olmamakla birlikte Clactonien yongaların alındığı büyük boyutlu çekirdekler ve daha küçük boyutlu yonga çekirdeklerinden söz edilebilir. Taşımalık türleri içinde büyük çoğunluk yine Clactonien üretim tekniğiyle elde edilmiş iri, geniş ve belirgin vurma yumruları olan yongalara aittirler. Bunların belirli bir kısmı kenarları düzeltilenerek iri kazıyıcılara dönüştürülmüşlerdir. Diğer taşımalık türü olan dilgiler sayı olarak oldukça azdır. Arkaik bir görünüm sergileyen dilgiler, hazırlanmış bir çekirdekten alınmış gibi görünmemektedirler. Alet grubu içinde düzeltili ve kalın profilli kazıyıcıların yanı sıra kısmi iki yüzeylilerden de söz edilebilir. Özellikle dere yatağında bulunan bir parça sınırlı bir bölümünde çıkarım olmasına karşın tipik iki yüzeylilerin görünümüne sahiptir.

(4)

!

Özetle bu alanda bulunan obsidiyenin Paleolitik Çağ insanları tarafından yontulduğunu ve yontmataş alet endüstrilerinin üretiminde kullanıldığı görülmüştür. Özellikle Aksaray’ın diğer alanlarında da tespit edilen Clactonien parçaların yoğunlukta olduğu saptanılmuştır. Bu nedenle Alt Paleolitik Dönem’in varlığından söz edilebilir. Helvadere yakınlarında bulunan Levallois çekirdek ve arkaik görünümlü dilgi ise Alt ve Orta Paleolitik geçişini yansıtan özellikler sergilerler.

Obsidiyenin, insanlık tarihinin en eski evrelerinden itibaren yontmataş alet yapımı için tercih edilmiş bir taş türü olduğunu kanıtlayacak çok sayıda delil vardır. Yontmataş alet yapımı için tercih edilen obsidiyen kaynaklarının ortak özellikleri homojen ve kompakt yapıda olmalarıdır. Taşın yontulma aşamasında keskin kenar vermesinin yanı sıra, istenilen nitelikte taşımalıkların elde edilmesine de uygun olması gerekir. Bu sebeple Anadolu coğrafyasında, yontmataş alet üretimi için özellikle tercih edilen obsidiyen kaynakları bulunur. Bu kaynakların önemli olanlarından biri Niğde ilinde yer alan Göllü Dağ kaynağıdır. Bu kaynakta yürütülen yüzey araştırmaları ve kazı çalışmaları sonucunda, Paleolitik Çağ’dan itibaren bu alandaki çeşitli kaynakların yontmataş alet üretiminde kullanıldıkları belgelenmiştir. Kaletepe Deresi 3 kazıları, söz konusu kaynak yakınındaki Paleolitik Çağ kazısıdır. 2007 yılında başlayıp 2012 yılında sonlandırılan yüzey araştırmalarında ise Göllü Dağ çevresinde toplam 230 adet buluntu alanı saptanmıştır (Kuhn vd. 2015). Göllü Dağ obsidiyeni Epipaleolitik dönemde (Erek, 2010:3) Akeramik Neolitik Dönem’de Anadolu’nun birçok yerine, Mezopotamya’ya, Levant ve Kıbrıs’a kadar götürülmüştür (Binder vd. 2011; Cauvin ve Chataigner 1998). Obsidiyenin uzak mesafelere kadar gitmiş olduğuna dair en ilginç örneklerden birisi, Öküzini Mağarası’nda bulunmuştur. Bu mağarada yapılan kaynak analizi çalışmaları neticesinde, VII. arkeolojik seviyede tespit edilen obsidiyen dilgicik çekirdeğinin Nenezi Dağı kökenli olduğu saptanmıştır. Epipaleolitik Dönem avcı-toplayıcı gruplarının bu kadar uzak bir mesafeden gelen obsidiyeni kullanmış olması, şimdilik Anadolu’daki en eski tarihli örnektir (Carter vd. 2011). Yine başka bir örnek, Göllüdağ kaynakları arasında olan Kömürcü obsidiyeninin, Suriye’de yer alan Yabrud Kaya Sığınağı II kazılarında tespit edilmiş olmasıdır. Söz konusu tabakalar 14.500-11.500 tarih aralığına aittirler ve kazı alanı ile obsidiyen kaynağı arasındaki mesafe ise yaklaşık 700 km. civarındadır (Frahm ve Hauck, 2017).

Hasan Dağı’nın en eski görüntüsü, Çatalhöyük VII. seviyede tespit edilen duvar resminde mevcuttur. İki zirvesi bulunan bu dağ, o zamanın kazılarını yürüten Mellaart tarafından Hasan Dağı olarak yorumlanmıştır (Mellaart, 1967: 176-177). Hasan Dağı obsidiyen kaynağı ulaşılması zor, alet yapımı için düşük kalitede ve zengin olmayan bir kaynak olarak tanıtılmıştır (Cauvin ve Balkan Atli, 1996: 252; Poidevin, 1998: 123). Bu kaynağın kullanımına dair herhangi bir arkeolojik alanda veri tespit edilemediğini söyleyen uzmanlar da vardır (Chataigner, 1998: 292- 293). Çatalhöyük kazılarında tespit edilen obsidiyenler üzerinde gerçekleştirilen kaynak analizleri sonucunda Kapadokya obsidiyen kaynakları olan Nenezi Dağ, Doğu Göllü Dağ obsidiyenlerinin kullanımının yanı sıra Bingöl ve/veya Nemrut Dağı obsidiyenlerine bile kullanıldığı anlaşılmıştır (Carter vd. 2008; Pernicka, 1992). Çatalhöyük kazılarında, Hasan Dağı obsidiyeninin kullanımı ihtimal dahilinde görülmemiştir (Carter, 2011: 4). Ancak bu sonucun tartışmalı olabileceği ortaya çıkmaktadır. Bunun sebebi, bugüne kadar yapılan çalışmalara bakıldığında, Hasan Dağı’nda sanki bir tane obsidiyen kaynağı varmış gibi bir sonucun ortaya konulmasıdır. Gerçekte Hasan Dağı’nın kuzey ve güney yamaçlarında yer alan iki farklı obsidiyen kaynağı vardır. Bu kaynakların her ikisinin de varlığından söz eden yayın sayısı oldukça azdır (Ercan vd., 1996:506). Aynı zamanda çalışma konumuz olan Hasan Dağı’nın kuzey yamacındaki kaynak için iki alan isminden söz edilir. Bunlardan bir tanesi Bozboyun Tepesi diğeri ise Tahta Yaylası’dır. Obsidiyen kaynağının bu iki alanın arasında olduğu belirtilmiştir (Benedict vd., 1980: 223).

Yaptığımız yüzey araştırması sonuçlarına göre kaynağın esasında Bozboyun Tepesi’nin Azzıkbucağı Deresi’ne bakan batı yamacında olduğu görülmüştür. Hasan Dağı’nın güneyinde yer alan kaynak ise yayınlarda “Karakapu”

veya “Karakapı” olarak geçmektedir. Hasan Dağı’yla ilgili obsidiyen değerlendirmeleri ve analiz sonuçları da bu kaynağa aittir (Renfrew vd. 1966; Cauvin ve Balkan Atli, 1996). Söz konusu etmiş olduğumuz Hasan Dağı’nın kuzey yamaçlarında Bozboyun Tepesi’nde yer alan obsidiyen kaynağı araştırma ekibimiz tarafından saptanılmıştır.

(5)

!

Resim 1. Hazırlanmamış çekirdekler ve Levallois çekirdek.

Resim 2. Clactonien yonga örnekleri.

Resim 3. Küçük yonga örnekleri.

Jeolojik Değerlendirme

Bozboyun Tepesi’nde yer alan ve arkeolojik buluntuların tespit edildiği obsidiyen kaynağı, aynı zamanda bulunduğu çevreyi de kapsayacak biçimde değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmede genel anlamda kaynağın içinde bulunduğu Hasan Dağı, özelde ise kaynağın yakın çevresi hakkında jeolojik gözlemler yapılmıştır. Bu sayede buluntu alanı olan obsidiyen kaynağı hem arkeolojik hem de jeolojik olarak yorumlanmıştır.

(6)

!

Hasan Dağı Stratovolkanının Jeolojisi

Hasan Dağı volkanik kayaları bazaltlar, bazaltik andezitler, andezitler, dasitler ve riyolitlerden oluşmaktadır.

Hasan Dağı ile ilgili oluşum süreçleri dört başlık altında toplanmıştır. Bunlardan birincisi Keçikalesi volkanizması aşamasıdır ve 13 milyon yıl önce gerçekleşmiştir. İkincisi Paleovolkanizma aşamasıdır ve 7 milyon yıl öncesine tarihlenir. Üçüncüsü Mezovolkanik aşama olarak adlandırılır. Son süreçte ise Neovolkanik aşama yer alır.

Püskürmelere bağlı olarak lav akıntıları, lav kubbeleri ve proklastik kayalar meydana gelmiştir. Çalışma alanını da teşkil eden obsidiyen oluşumu, son aşama olan Neovaolkanik süreçte gerçekleşmiştir (Aydar ve Gourgaud, 1998). (Resim 4)

Hasan Dağı Bozboyun Tepesi Obsidiyen Kaynağı

Hasan Dağı Bozboyun Tepesi obsidiyen kaynağı, Hasan Dağı’nın kuzeyinde Bozboyun Tepesi’nin batı yamacında yer almaktadır (Resim 5). Bozboyun Tepesi’nin batı yamacının fay kontrollü gelişen akarsularla derin aşındırılması sonucu Hasan Dağı küllerinin altında yüzeylenmektedir (Resim 6). Obsidiyen kaynağının bulunduğu alanda stratigrafik olarak altta riyolitik dom akıntıları ve üzerinde Hasan Dağı külleri yer alır. Riyolitik dom akıntısı ve Hasan Dağı külleri, Hasan Dağı Stratovolkanı’nın Neovolkan döneminde (Pleyistosen) oluşmuş volkanik ürünlerdir (Aydar ve Gourgaud, 1998). Esasında obsidiyen kaynağının ortaya çıkmasına neden olan etken, dere yatağında yer alan fay hattıdır. Obsidiyen, fay nedeniyle derenin doğu yamacında birden fazla ve geniş alanda görülürken, aynı derenin batı yamaçlarında çok küçük bir alanda görülmektedir.

Resim 4. Hasan Dağı’nın jeolojik haritası (Aydar, 1998’den alınmıştır).

Riyolitik Dom Akıntısı: Hasan Dağı’nın kuzeyinde yer alan Bozboyun Tepe’nin batı yamacında küçük bir alanda gözlenir. Dom akıntıları ve obsidiyen türü lavlardan meydana gelmektedir. Masif ve bantlı yapı sunan obsidiyenler genelde siyah renkli ve yer yer kahve renkli bantlar halinde gözlenmektedir. Obsidiyenlerin yaşının 0,7 milyon yıl olduğu ifade edilmiştir (Aydar ve Gourgaud, 1998). Bu tarihi aralık, arkeolojik olarak Alt Paleolitik Dönem içindedir. Dolayısıyla taşların ortaya çıkışından itibaren insanların kullanabileceği göz önüne alındığında, 700 bin alt sınırını dikkate almak gerekir.

Riyolitik dom, Hasan Dağı kalderasının içinde fakat en kenar zonunda yer almaktadır. Riyolitik domun bulunduğu Azzıkbucağı Deresi, fay kontrollü olarak gelişmiştir. Jeoloji haritasında da görülebileceği gibi, uydu fotoğraflarından faydalanılarak elde edilen çizgisellik bu dereden geçmektedir. Bu çizgisellik Tuz Gölü fayının doğrultusuna paralellik sunmakta olup Kuzeybatı-Güneydoğu (KB-GD) doğrultuludur. Azzıkbucağı Dere’den geçen bu fay Tuz Gölü fayının karakteri ile uyumlu olup eğim atımlı normal fay karakterindedir. Fayın batı bloğu düşmüş ve doğu blok yükselmiştir. Fay riyolitik domu kesmektedir.

(7)

!

Resim 5. Bozboyun Tepesi obsidiyen kaynağı (21.05.2020 tarihli Google Earth uydu görüntüsü).

Hasan Dağı Külleri: Riyolitik lav akıntısının üzerinde yer alır. Hasan Dağı’nın batı-kuzeybatı yamaçlarında oldukça geniş bir alanda yayılım gösterir. Açık gri, gri renklerde gözlenen birim farklı boyutlarda bloklar, kül ve volkan bombaları içermektedir. Kaynaşmamış malzemeden oluştuğu için aşınmaya karşı dayanımsızdır. Birimin yaşının 0,58-0,08 milyon yıl olduğu belirtilmiştir (Ercan vd,. 1992).

Riyolit Domunun İçyapısı

Riyolit domunun içyapısı, Bozboyun Tepesi’nin batı yamacında, fayın taban bloğunda tabandan tavana kadar izlenebilmektedir. Buna karşılık riyolitik domun tavan seviyeleri fayın tavan bloğunda düşük kotlarda küçük yüzlekler halinde izlenebilmektedir.

Bozboyun Tepesi riyolitik dom akıntısı, tabandan tavana doğru farklı litolojik özellikler sergilemektedir. Bunlar sırasıyla piroklastik çökeller, akma tabanı breşi, obsidiyen seviyesi, ince bantlı obsidiyen seviyesi ve kristalize riyolit düzeyleridir. Riyolitik dom kristalize riyolit seviyesine göre taban ve tavan arasında simetrik bir içyapıya sahiptir. Obsidiyenlerin riyolitik lav akıntıları ile konumu birbiriyle uyumludur.

Resim 6. Bozboyun Tepesi batı yamacında gözlenen riyolit domunun stratigrafisi.

Riyolitik dom akıntıları altta freatomagmatik çökelleri temsil eden iri blokların çoğunlukta olduğu piroklastik çökeller ile başlar. Bozboyun Tepesi’nin batı yamacında sert çıkıntılar oluşturur. Üzerine tabakalanma gösteren

(8)

!

tüf bağlayıcılı ve daha küçük blokların yer aldığı akma tabanı breşleri gelir. Tabakalanmanın konumu K-G/18 D ve K30B/ 30KD olarak ölçülmüştür. İçerisinde küçük obsidiyen yumruları bulunur. Akma tabanı breşi üzerinde, siyah ve yer yer kahverengi renkli bantlı yapıda, yaklaşık 15 m. kalınlıkta masif obsidiyen yer alır. Masif yapılı obsidiyenin üstüne ince bantlı obsidiyenler gelir. İnce obsidiyenler beyaz, bej renkli riyolitik lavlarla ardalanma gösterir. İnce bantlı obsidiyenler üstünde kalın beyaz, bej renkli riyolit seviyesi yer alır. Yaklaşık 5 m. kalınlığa sahiptir. Bu iki birimin dokanağı uyumludur. Dokanakta masif obsidiyenler içinde beyaz renkli lavlar ince bantlar halindeyken üst seviyelerde bantların kalınlığı artar ve masif riyolitik lavlara geçer. Buna karşılık obsidiyen bantlarının kalınlığı yukarı seviyelerde azalır. Beyaz renkli riyolitik lavlara göre domun taban ve tavan seviyeleri simetrik bir içyapıya sahiptir. Riyolit lav akıntısı içerisinde farklı kalınlıklarda obsidiyen bantları yer alır. Riyolitik lavlar ve obsidiyen bantları kıvrımlı yapıya sahiptir. Kıvrımın ekseni magmatik akış yönünde gelişmiştir.

Obsidiyenlerin en üst kesiminde tavan breşi volkanik ürünleri yer alır. Fakat Hasan Dağı küllerinin birimi kapatması nedeniyle tavan breşi mostraları takip edilememektedir.

Sonuç ve Değerlendirmeler

Hasan Dağı stratovolkanı hakkında, günümüze kadar çok sayıda çalışma yapılmıştır. Ancak dağın kuzey ve güney yamaçlarında yer alan iki ayrı obsidiyen kaynağı hakkında kaleme alınmış bir ortak yayın bulunmamaktadır.

Esasında Hasan Dağı obsidiyen kaynağı olarak yayınlarda sözü edilen, dağın güney yamacında yer alan Karakapı kaynağıdır. Makale konusu olan Bozboyun Tepesi obsidiyen kaynağı hakkında, günümüze kadar hiçbir çalışma yapılmamıştır. Bu anlamda hazırlanan çalışmada kaynağın genel jeolojik ve stratigrafik değerlendirmesi yapılmış, ayrıca yontmataş alet buluntularından söz edilmiştir. Bu çalışma genel değerlendirmelerden oluşup, alan ile ilgili detaylı analiz çalışmaları ilerleyen süreçte gerçekleştirilecektir.

Bozboyun Tepesi obsidiyen kaynağının stratigrafisi değerlendirilmiş, birimin karasal silisik lav ve lav domunu temsil ettiği ortaya konulmuştur. Riyolitik karakterdeki lav domu alttan üste doğru; piroklastik kayalardan üzerine tabakalı yapı sunan taban akma breşlerinden, ince bantlı yapı sunan obsidiyenlerden ve onun da üzerine gelen kalın masif yapılı obsidiyenlerden oluştuğu belirlenmiştir (Resim 7). Lavın merkezi kısmında kristalize riyolitlerin yer aldığı ve kristalize riyolite göre, domun üst seviyelerinin simetrik bir yapıya sahip olduğu gözlemlenmiştir Riyolitik dom tektonik kontrollü olarak normal fayla kesilmiştir. Fayın batı bloğu düşerken doğu blok yükselmiştir.

Lav domu taban blokta yer alan Bozboyun Tepesi’nin batı yamacı boyunca yüzeylenir. Riyolitik lav domu Aydar’ın (1998) tanımladığı Neovolkan dönemi içerisinde aktif olmuştur.

Resim 7. Silisik dom akıntısının stratigrafik kolon kesiti (ölçeksiz)

(9)

!

Hasan Dağı Bozbuyun Tepesi’nde yer alan kaynakta, insanlar tarafından yontmataş alet üretimine dair kanıtlar tespit edilmiştir. Bu kaynaktan üretilen hazırlanmamış çekirdekler ve Levallois çekirdek, Clactonien yongalar ve küçük boyutlu yongalar, söz konusu kanıtlara örnek teşkil ederler. Bu buluntu topluluğu insan gruplarının Pleyistosen dönem sürecinde bu kaynağı kullandıklarını bizlere göstermiştir. Bunun nedeni ise, analizleri gerçekleştirilen yontmataş buluntu topluluğunun karakteristik özelliklerinin açık biçimde anlaşılabilmesidir.

Arkeolojik yüzey araştırmalarında özellikle Neolitikleşme öncesine dair bulgular tespit etmek oldukça güçtür.

Ağırlıklı olarak doğal barınaklar olarak nitelenen mağara ve kaya sığınaklarında yaşamlarını sürdüren insan toplulukları, açık arazilerde kendilerinden geriye fazla delil bırakmamışlardır. Bu nedenle araştırmalar sırasında bu insanların yaşamlarına ait kanıt bulunma ihtimali daha fazla olan dere yatakları, vadi içleri, dolgu toprağıyla kaplanmamış alanlar tercih edilir. Yontulabilir hammadde kaynakları ise bu anlamda önemli bir yerdedir. Zira avcı-toplayıcı topluluklar alet ve silah üretimi için bu kaynakları yoğun şekilde kullanmışlardır. Dolayısıyla böyle bir kaynak, bu insanlardan geriye kalan delilleri barındırma potansiyeline sahiptir. Bozboyun Tepesi obsidiyen kaynağı da bu tür kaynaklar arasındadır. En önemli özeliği ise yakın çevresinde daha kaliteli obsidiyen kaynakları olmasından dolayı günümüze kadar fazla dikkat çekmemiş olmasıdır.

Taşın Paleolitik insan hayatındaki yerini anlamak için öncelikle yontmataş buluntu topluluğunu analiz etmek ve – eğer mümkünse- belirli bir döneme ait olduğunu belirlemek gerekir. Ancak yüzeyde tespit edilen buluntular ile ilgili en büyük sorun, bunların mutlak tarihlendirme yöntemleri kullanılarak kesin bir arkeolojik döneme ait olduklarının ispatının mümkün olmamasıdır. Aksaray ve yakın çevresinde, Paleolitik Çağ kazısı niteliğinde sadece tek bir kazı çalışması yürütülmüştür. Bu kazı alanı, Niğde il sınırlarındaki Kömürcü yakınlarında, Göllüdağ’ın eteklerinde yer alan Kaletepe Deresi 3 yerleşmesidir. Bu alanda 2000-2008 yılları arasında sürdürülen çalışmalarda, mutlak tarihlendirmenin yanı sıra yontmataş buluntu topluluğunun detaylı analizi ve tabakalara göre dağılımı gibi birçok konu başlığı hakkındaki sonuçlar bilim dünyasına duyurulmuştur (Slimak vd., 2008). Kazı çalışmalarının yanı sıra Göllüdağ ve çevresinde yürütülen yüzey araştırmalarında obsidiyen kaynakları ve bu kaynakların arkeolojik dönemlerde kullanımı ile ilgili oldukça detaylı sonuçlara ulaşılmıştır (Kuhn vd., 2015).

Aksaray ve çevresi ise Nenezi Dağı dışından yontulabilen obsidiyen kaynağının bulunmadığı bir yer olarak kayıtlara geçmiştir. Bütün bu verilere karşın çalışma konumuzu teşkil eden obsidiyen kaynağı hem Hasan Dağı’nda bilinenin aksine iki kaynak olduğunu göstermiştir hem de Bozboyun kaynağının yontmataş alet üretimi için tercih edildiğini kanıtlamıştır. Dolayısıyla daha önce bilinmeyen veya yanlış bilinen bir konuyu bu sayede düzeltme şansı yakalanmıştır. Bozboyun kaynağında çalışma yapılmamış olması bu sonuçların elde edilememesine neden olarak gösterilebilir ancak dağın güneyindeki Karakapı kaynağında halen belirsizliğini koruyan bir durum gözlenmiştir. Zira bu alanda çalışmalar yürüten araştırmacılar, kaynağın düşük kotlardaki örneklerini görmüşlerdir. Oysaki bu alanın daha yüksek rakımlarında bulunan esas kaynağa gidilmemiştir.

Dolayısıyla ilerleyen aşamada her iki kaynağın karşılaştırması yapılarak sonuçlar daha net ortaya konulabilecektir.

Çalışmanın ilerleyen aşamasında öncelikle Bozboyun tepesi obsidiyen yatağı ile ilgili petrografik ve jeokimyasal çalışmaların yapılması gerekmektedir. Elde edilecek bulgular yakın çevredeki diğer obsidiyen kaynakları ile karşılaştırılıp benzerlik ve farklılıklar ortaya konulmalıdır. Bunun yanı sıra arkeolojik alanlarda tespit edilen obsidiyen aletlerin karşılaştırılması da yapıldığında, ortaya oldukça kapsamlı bir sonuç konulabilecektir. Ön çalışmamız sonucu ortaya çıkan sonuçlara göre; Hasan Dağı üzerinde kuzey ve güney yamaçlarında yer alan iki farklı obsidiyen kaynağı mevcuttur. Bu kaynaklardan kuzeyde yer alan Bozboyun Tepesi obsidiyen kaynağı en azından Paleolitik süreçte yontmataş alet yapımı için kullanılmıştır.

Kaynakça

Akköprü, E., Mouralis, D., Robin, A. K., Kuzucuoğlu, C., Erturaç, M. K. (2017), “Doğu Anadolu’daki Obsidiyen Kaynak Alanlarının Belirlenmesinde Jeomorfolojik ve Volkanolojik Göstergelerin Önemi”, Türkiye Jeoloji Bülteni, 60(1), ss. 49-62.

Aydar, E., Gourgaud, A. (1998), “The geology of Mount Hasan stratovolcano, central Anatolia, Turkey”, Journal of Volcanology and Geothermal Research, 85 (1-4), 129-152.

Benedict, P., Gordus, A. A., Özdoğan, M., Wright, G. A. (1980), “Orta Anadolu’da Aksaray- Nevşehir- Niğde Yöresindeki Bazı Doğalcam Yataklarının Konumları ve Kimyasal Nitelikleri”, Güneydoğu Anadolu Tarihöncesi Araştırmaları, İstanbul, ss. 221-256.

Binder, D., Gratuze, B., Mouralis, D., Balkan-Atlı, N. (2011), “New investigations of the Göllüdağ obsidian lava flows system: a multi-disciplinary approach”, Journal of Archaeological Science, 38(12), ss. 3174-3184.

Carter, T. (2011). “A true gift of mother earth: the use and significance of obsidian at Catalhöyük”, Anatolian Studies, ss. 1-19.

(10)

!

Carter, T., Dubernet, S., - King, R., Le Bourdonnec, F. X., - Milić, M., Poupeau, G., Shackley, M. S. (2008),

“Eastern Anatolian obsidians at Çatalhöyük and the reconfiguration of regional interaction in the Early Ceramic Neolithic”, Antiquity, 82(318), ss. 900-909.

Carter, T., Le Bourdonnec, F. X., Poupeau, G., Kartal, M., Calligaro, T., Moretto, P. (2011), “Marginal perspectives: sourcing epi-palaeolithic to chalcolithic obsidian from the Öküzini cave (SW Turkey)”, Paléorient, ss. 123-149.

Cauvin, M. C., Balkan-Atlı, N. (1996), “Rapport sur les recherches sur l'obsidienne en Cappadoce, 1993-1995”, Anatolia antiqua. Eski Anadolu, 4(1), ss. 249-271.

Cauvin, M. C., Chataigner, C. (1998), “Distribution de l'obsidienne dans les sites archéologiques du Proche et Moyen Orient”, BAR International Series, 738, ss. 325-350.

Chataigner, C. (1998), “Sources des artefacts du Proche Orient d'après leur caractérisation géochimique”, BAR International Series, 738, ss. 273-324.

Chataigner, C., Poidevin, J. L., Arnaud, N. O. (1998), “Turkish occurrences of obsidian and use by prehistoric peoples in the Near East from 14,000 to 6000 BP”, Journal of Volcanology and Geothermal Research, 85(1- 4), ss. 517-537.

Ercan, T., Tokel, S., Matsuda, J. I., Ul, T., Notsu, K., Fujitani, T. (1992), “New geochemical, isotopic and radiometric data of the Quaternary volcanism of Hasandağı-Karacadağ (Central Anatolia)”, TJK Bülteni, 7, ss.

8-21.

Ercan, T., Şaroğlu, F., Kuşcu, İ. (1996), “Features of obsidian beds formed by volcanic activity in Anatolia since 25 million years BP”. Archaeometry 94. In The Proceedings of the 29th International Symposium on Archaeometry held at Ankara, ss. 505-513.

Erek, C. M. (2010). “A New Epi-Paleolithic Site in the Northeast Mediterranean Region: Direkli Cave (Kahramanmaraş, Turkey”, Adalya, XIII, ss. 1-18.

Frahm, E., Hauck, T. C. (2017). “Origin of an obsidian scraper at Yabroud Rockshelter II (Syria): Implications for Near Eastern social networks in the early Upper Palaeolithic”, Journal of Archaeological Science: Reports, 13, ss. 415-427.

Keller, J., Bigazzi, G., Pernicka, E. (1996). “The Galatia-X source: a combined majorelement, trace-element and fission-track characterization of an unknown obsidian source in Northwestern Anatolia”, 'ARCHAEOMETRY 94. In The Proceedings of the 29th International Symposium on Archaeometry held at Ankara, ss. 9-14.

Kuhn, S. L. Dinçer, B., Balkan-Atlı, N., - Erturaç, M. K. (2015), “Paleolithic occupations of the Göllü Dağ, Central Anatolia”, Turkey. Journal of Field Archaeology, 40(5), ss. 581-602.

Mellaart, J. (1967), Çatal Hüyük. A Neolithic Town in Anatolia, Thames and Hudson. London.

Özdoğan, M. (1983). “Pendik: A neolithic site of Fikirtepe Culture in the Marmara Region”, Beiträge zur Altertumskunde Kleinasiens. 1. Band: Text, 1, ss. 401-412.

Pernicka, E. (1992), “Herkunftsbestimmung späturukzeit licher Obsidianfunde vom Hassek Höyük”, Istanbuler Forschungen 38, ss. 124-131.

Poidevin, J., L. (1998), “Les gisements d'obsidienne de Turquie et de Transcaucasie: geologie, geochimie et chronometrie”, BAR International Series, 738, 105-204.

Renfrew, C., Dixon, J. E., Cann, J. R. (1966), “Obsidian and early cultural contact in the Near East”, In Proceedings of the Prehistoric Society. Vol. 32, ss. 30-72

Slimak, L., Kuhn, S. L., Roche, H., Mouralis, D., Buitenhuis, H., Balkan-Atlı, N., Binder, D., Kuzucuoğlu, C., Guillou, H. (2008). “Kaletepe Deresi 3 (Turkey): Archaeological evidence for early human settlement in Central Anatolia”, Journal of Human Evolution, 54(1), ss. 99-111.

Yaman, İ. D., Aydın, Y., Yaman, I. A. (2018), “Aksaray İli Paleolitik Çağ Yüzey Araştırması (2016)”, 34.

Araştırma Sonuçları Toplantısı, 1, ss. 111-1

Referanslar

Benzer Belgeler

Venter’i genom dünyas›n›n gündemine tafl›yansa, flu ana kadar oldu¤u gibi yaln›zca anneden ya da yaln›zca babadan gelen tek bir kromozom dizisinin de¤il, her ikisinin

Peynirli sos üzerinde pazı yapra­ ğına sanlmış, levrek, karides ve m an­ tardan oluşan pazık levrek gratine en az dil baliğ; şişte ızgara ve karides ız­ gara

giden sahil yolunda Üsküdar Meydanı'nı 100 metre geçtikten sonra Kız Kulesi'ne yan bakan bir mevkide Şemsi Paşa'nın camisi.. 420 yıldır, tarihi yarımadayı tam

Antibiotic prophylaxis to prevent nosocomial infections in patients in intensive care units: evidence that struggle to convince practising clinicians Clinical Evidence

Nikel sediment sonuçları yalnız anakollar (a) ve anakol ve yankollar tümüyle (b) olmak üzere şekilde gösterilmiştir.. Sediment yalnız anakollar (a) ve anakol ve

AİYÖS ve AGYÖS yaklaşımlarının kararlılık- larını ve performanslarını test etmek için ilgili öznitelik seçme işlemi eğitim kümesine 1000 kez

Toplama Piramidinde Verilmeyen Sayıları Bulma Etkinliği 43 - Yunus KÜLCÜ Toplama Piramidinde Verilmeyen Sayıları Bulma Etkinliği 43 -