• Sonuç bulunamadı

PATENT itü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "PATENT itü"

Copied!
108
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

vakfı

dergisi

‹STANBUL TEKN‹K ÜN‹VERS‹TES‹ VAKFI YAYIN ORGANI [EYLÜL 2013] SAYI: 62

itü

ISSN: 1303-1139

İlk Yerli Sinyalizasyon Sistemi /

M.Turan Söylemez

lNihat Ergün lMustafa Çakır lFazilet Vardar Sukan lÖzgür Öztürk lCemal Baykara

lUğur G. Yalçıner lAydın Deriş lHabip Asan lNuri Coşkun İrfan lKemal Yamankaradeniz

lİbrahim Çağlar lSungu Bazoğlu lGözde Çolakoğlu Sarı lÖzlem Er lHamdi Turşucu lİsmail Altınöz

Türkiye’de Türkiye’de

PATENT

01 kapak-1_01 Kapak 45 9/17/13 6:00 PM Page 1

(2)
(3)
(4)

77 87 92 100

EYLÜL / 2013 Sayı: 62

6 Üniversiteler de Patent Sahibi Olacak

Nihat Ergün

22 Torba Tasarı ve Patent Vekilliği

Aydın Deriş

20 Patent ve Marka Vekilliği

Uğur G. Yalçıner

18 İmalatçı Yapı Patent Davalarını Artırıyor

Prof. Dr. Cemal Baykara

44 Osmanlılarda Marka ve Patent

Yrd. Doç. Dr. İsmail Altınöz

30 Patent Kalkınmanın Önemli Kriterlerinden Biri

İbrahim Çağlar

10 Üniversitelerin Sınai Mülkiyet Kapasitesi

Uzm. Mustafa Çakır, Prof. Dr. Fazilet Vardar Sukan

15 Türkiye’de Patent Sistemi

Doç. Dr. Özgür Öztürk

28 Türkiye’de Patent Gerçeği

Nuri Coşkun İrfan

29 Patente Dayalı Ar-Ge Çalışmaları

Kemal Yamankaradeniz

25 Ulusal Patent Başvurusunda Umut Verici Artış

Prof. Dr. Habib Asan

31 Türkiye’de 100 Patentten 96’sını Yabancılar Alıyor

Dr. Sungu Bazoğlu

41 Kültür Endüstrisine Hizmet

Hamdi Turşucu

38 Endüstriyel Tasarım Tescilli Ürünler Yaratmaya Devam Ediyor

Prof. Dr. Özlem Er

35 Müzikte Patent Hakları

Doç. Dr. Gözde Çolakoğlu Sarı

50 Türkiye’nin İlk Yerli Sinyalizasyon Projesi

Prof. Dr. M. Turan Söylemez

97 İki Nehrin Gri Tonlu Şehri: Belgrad

Prof. Dr. Orhan Kural

74 İTÜ BTM-KAUM

Prof. Dr. Fatma Arslan

56 İTÜ Arı Teknokent

Kenan Çolpan

İTÜ VAKFI DERGİSİ İmtiyaz Sahibi: İTÜ Vakfı adına Prof. Dr. Mehmet Karaca Yazı İşleri Müdürü:

Hatice Yazıcı Şahinli Yayın Kurulu:

Prof. Dr. Yıldız Sey Y. Müh. Naci Endem Dr. Y. Müh. (Mimar) Doğan Hasol Prof. Dr. Mete Tapan Kenan Çolpan Hatice Yazıcı Şahinli Editörler:

Hatice Yazıcı Şahinli Fahri Sarrafoğlu Katkıda Bulunanlar:

Burak Yedek, Osman Keskin, Burcu Koz Grafik Uygulama:

Selçuk Büyükaltay Yönetim Yeri:

İTÜ Vakfı Merkezi İTÜ Maçka Yerleşkesi 80394 Teşvikiye / İSTANBUL Tel: 0212 291 34 75 - 230 73 71 Faks: 0212 231 46 33 Baskı:

Anka Matbaacılık

2. Matbaacılar Sitesi Litros yolu D:3 Topkapı - İstanbul Tel: 0212 565 90 33 - 480 05 71 Yayın Türü: Yaygın, süreli E-posta: [email protected] www.ituvakif.org.tr

Bu dergide yayınlanan imzalı yazılar sahiplerinin görüşünü yansıtmaktadır. Dergiyi ve Yayın Kurulu’nu bağlayıcı nitelik taşımaz.

İTÜ Vakfı Dergisi’nde yayınlanan yazı ve fotoğraflardan kaynak belirtilmek koşulu ile alıntı yapılabilir.

(5)
(6)

Direk Satış Uygulaması

Müşterinizin Bankanıza Değil

Bankanızın Müşterinize Geldiği Yenilikçi Çözüm

www.veripark.com

bu sayıda

Patent: İnovasyon süreçlerinin temel taşı

bu sayıda

Değerli okurlar,

Dergimizin 62. Sayısı özel bir konu olarak “Patent “ kavramını ele almaktadır. Ekonomi , endüstri ve bilim alanla- rında, inovasyon (yenilikçilik) süreçlerinin temel taşı olan patent son dönemlerde üniversitelerde, özel ve kamu araştırma kurumlarında, organizasyonel ve yasal çerçevesi ile yeniden irdelenmektedir. Gelişmiş ülkelerde patent sayıları hızla artarken, Türkiye’de de daha yavaş da olsa bir gelişmenin varlığı aşağıdaki tabloda açıkça görülmektedir.

Doğaldır ki sayısal artış konusunu izlerken patentlerin ne kadarının ekonomik ve endüstriyel gelişme üzerinde etkili olduğunun sorgulanması gerekmektedir. Bu bakış açısı “Patent Politikası” kavramını ortaya koymaktadır. Böyle bir politika belirlenirken hangi alanlardaki patent araştırmalarının destekleneceği, sınai mülkiyet haklarının nasıl ko- runacağı öncelikle üzerinde durulan konular olmalıdır. Öte yandan üniversitelerde patent politikası geliştirilirken uygulamalı araştırma ve bilimsel araştırma arasındaki dengenin nasıl kurulabileceği unutulmamalıdır.

Kısaca özetlemeye çalıştığımız patente dair sorular Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Nihat Ergün, İTÜ öğre- tim üyeleri ve patentle ilgili kuruluşların yetkilileri tarafından ele alınarak dergimizde toplanmıştır. Böylece hukuki konulardan, Türkiye’deki patent sistemine, müzik alanında kazanılan patentlerden, endüstriyel ürün tasarımındaki patentlere, sınai mülkiyet hakkı konusundaki gelişmelere kadar birçok konu ele alınmış bulunmaktadır.

240 yıllık köklü geçmişinde pek çok ‘ilk’i toplum yararına sunan İTÜ, yakın zamanda raylı ulaşım sistemlerinde önem- li bir projeye imza atmıştır. Türkiye’nin ilk yerli sinyalizasyon projesi, İTÜ Elektrik-Elektronik Fakültesi Endüstriyel Otomasyon Laboratuvarı’nda TÜBİTAK-BİLGEM, TCDD ve İTÜ işbirliği ile tamamlanmıştır. İlk olarak Mithatpaşa İstasyonu’na kurulan ve Aydın-Denizli hattına uygulanan sistem, bir takvim çerçevesinde diğer hatlarda yaygınlaş- tırılacaktır. Projenin İTÜ tarafındaki yürütücüsü Prof. Dr. M. Turan Söylemez, sistemin oluşum süreci ile Türkiye için

“know-how” değerini ve ekonomik yararını dergimiz için değerlendirmektedir.

İTÜ ARI Teknokent bünyesindeki 150 civarında firma, Üniversitemizin akademik kadrosundan ve araştırma altyapı- sından da destek alarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Dergimizin her sayısında tanıtımlarını yapacağımız, Teknoloji tabanlı fikirlere hayat veren, uygulama ve ürünleriyle ekonomiye, bireylere ve ticari hayata katkı sunan bu firma- ların çalışmalarını ve İTÜ ARI Teknokent Genel Müdürü Kenan Çolpan’la yaptığımız söyleşiyi ilgi ile okuyacağınızı umuyoruz.

Saygılarımızla, Prof. Dr. Yıldız Sey

BAZI ÜLKELERDE 2011 YILINDA ALINAN PATENT SAYILARI (Kaynak: WIPO)

Çin... 112.347 U.S.A... 108.628 Almanya... 21.789 Rusya... 20.475 Fransa... 13.616 İngiltere... 4.938 İspanya... 2.995 İsviçre... 2.773 Türkiye... 865 İsrail... 734

Önemli teşviklere rağmen Türkiye’de alınan yerli patent sayısı gelişmiş ülkelere göre çok düşüktür.

(Tablo: Sungu Bazoğlu makalesi sayfa 31)

(7)

Direk Satış Uygulaması

Müşterinizin Bankanıza Değil

Bankanızın Müşterinize Geldiği Yenilikçi Çözüm

www.veripark.com

(8)

ECA_ilan 19,5x27,5C 5/6/13 12:05 PM Page 1

C M Y CM MY CY CMY K

Türkiye’de Patent

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın Patent Çalışmaları Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak patent konusunu ve patentleri de kapsa- yan sınai mülkiyet haklarını çok geniş bir perspektifle ele alıyoruz, çünkü patent deyince aklımıza sadece buluşların tescil edilmesi gelmemeli. Sınai mülkiyet sis- temi dediğimizde buluşların yapılması, tescil edilerek korunması, uygulanması ve sanayiye aktarılması gibi birçok önem- li aşamayı ve bu süreçlerin her birinden sorumlu farklı aktörlerin, kurum ve kuru- luşların bulunduğu bir yapıyı anlamamız gerekiyor. Bakanlık olarak olarak bu sis- tem içerisinde görev ve sorumlulukları- mız itibariyle önemli bir konumumuz var.

Öncelikli olarak dünyadaki iyi uygulama örneklerini dikkate alarak, ülkemiz sınai

mülkiyet sistemini geliştirmek için mev- zuat açısından iyileştirilmesi gereken alanları tespit ettik. Daha sonra son de- rece katılımcı bir yaklaşımla sınai mül- kiyetin alt bileşenlerinin tümüyle ilgili düzenlemeler içeren bir kanun çalışması başlattık. Katılımcı bir yaklaşımla hazır- lamış olduğumuz Kanun Tasarısı çalış- malarında birçok önemli aşamayı geride bırakarak, söz konusu tasarı şu anda Tür- kiye Büyük Millet Meclisi’nin Genel Kurul aşamasına gelmiştir.

Hazırlamış olduğumuz bu tasarıyla üni- versitelerin de patent sahibi olmasının yolunu açıyoruz. Böylece üniversiteler- deki buluşların çok daha etkin bir şekil- de korunmasının ve ticarileştirilmesinin önünü açmış olacağız.

Bu buluşlardan elde edilen gelirin en az

yüzde 30’u öğretim üyesinin olacak. Bu düzenlemeyle, akademisyenlerimizin ti- carileştirme zorluklarından ötürü patent başvurusu yapma konusundaki çekince- lerini gidermiş ve üniversitelerimizdeki mevcut buluş potansiyelini ortaya çıkar- mış olacağız.

Ayrıca, bu kanun tasarısıyla sınai mülki- yet mevzuatının Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar ile getirilen ye- niliklere uyumunu sağlamayı, sınai mül- kiyet mevzuatının suç ve cezalara ilişkin hükümlerinin Türk Ceza Kanununa uyu- munu sağlamayı ve Türk Patent Enstitü- sünün kurumsal kapasitesini güçlendir- meyi amaçlıyoruz.

Ülkemizde son dönemde yapılan sınai mülkiyet başvuru sayıları, ülke olarak bu konuda belirli bir farkındalık düzeyine ulaştığımızı açıkça ortaya koyuyor. Bun- dan sonra artık çok daha nitelikli bir sı- nai mülkiyeti üretim yapısına geçmemiz gerekiyor. Bu Kanun Tasarısıyla bu yönde köklü değişiklikler yapıyoruz.

Örneğin incelemesiz patent uygulaması- nı kaldırıyoruz, faydalı model başvurula- rına araştırma raporu koşulu getiriyoruz, itiraza dayalı olan bir sistem olan tasarım tescil sistemine, yeni olmadığı anlaşılan tasarımların re’sen reddedilmesi uygula- masını getiriyoruz.

Öte yandan, ülkemizde nitelikli ve yüksek katma değer sağlayacak yenilik ve bu- luşların üretilmesini sağlamak amacıyla Bakanlık olarak Teknogirişim Sermaye Desteği Programı, San-Tez Programı gibi birçok farklı programı yürütüyoruz.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün:

Üniversiteler de Patent Sahibi Olacak

“Hazırlamış olduğumuz tasarıyla üniversitelerin de patent sahibi olmasının yolunu açıyoruz. Böylece

üniversitelerdeki buluşların çok daha etkin bir şekilde korunmasının ve ticarileştirilmesinin önünü açmış olacağız.

Bu buluşlardan elde edilen gelirin en az yüzde 30’u öğretim üyesinin olacak.

Bu düzenlemeyle, akademisyenlerimizin ticarileştirme zorluklarından ötürü patent başvurusu yapma konusundaki çekincelerini gidermiş ve üniversitelerimizdeki mevcut buluş potansiyelini ortaya çıkarmış olacağız…”

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün

(9)

ECA_ilan 19,5x27,5C 5/6/13 12:05 PM Page 1

C M Y CM MY CY CMY K

(10)

TÜBİTAK ve KOSGEB aracılığıyla da çok sayıda destek ve hibe programları uygu- luyoruz.

Gençlerin Buluş Yapmaya Teşvik Edilmesi

Türkiye, genç ve dinamik nüfusuyla ön plana çıkmaktadır ve bu yönüyle çok önemli bir potansiyele sahiptir. Bu po- tansiyeli kullanabilmek için genç nüfusun buluş ve yenilikçi odaklı eğitilmelerinin ve onlara bu kültürün kazandırılmasının son derece önemli olduğunu düşünüyorum.

Kuşkusuz herkesin buluş yapmasını bek- leyemeyiz.

Ancak yenilikçi, düşünen, çözüm üreten bireylerin sayısı arttığında gerek işlet- melerimiz gerekse üniversitelerimiz çok daha nitelikli kadrolara kavuşacak, buluş ve patent konusunda çok daha ileri he- deflerden bahsediyor olacağız.

Gerekli ortam oluştuğu zaman, yenilikçi bireylerin sayılarının artmaması için hiç neden yoktur. Bu atmosferin, kültürün ve ekosistemin oluşmasında patentlerin çok kilit bir rolü var. Bu nedenle Bakan- lık olarak bu alandaki çalışmalarımızı çok önemsiyoruz.

Bu noktada gençlerimizin, patentlerin ko- ruma fonksiyonunun yanı sıra, yeni Ar-Ge çalışmaları ve yeni buluşlar için sınırsız bir bilgi kaynağı olduğunun farkına varmaları gerekiyor. Patent başvuruları, belirli bir sürenin sonunda yayımlanarak kamuoyu- nun bilgisine sunuluyor.

Burada yer alan bilgiler, dünyadaki mev- cut teknik bilginin çok büyük bir kısmını oluşturuyor. Online patent veri tabanla- rından bu dokümanlara ücretsiz olarak erişim sağlanabiliyor.

Patent veri tabanlarında yer alan bilgile- rin bir diğer özelliği, herhangi bir tekno- loji alanıyla ilgili hem en güncel bilgileri içermesi hem de sistematik bir şekilde sınıflandırılmış olması. Gençlerimiz özel- likle mühendislik ya da temel bilimler alanında bir tez çalışması yapıyorlarsa, bu çalışmalarında kaynak olarak mutla- ka patent dokümanlarını kullanmalarını öneriyorum.

Mevcut teknolojiyi tam olarak bilme- den ya da anlamadan yapılacak bir Ar- Ge çalışmasının zaman ve para israfına dönüşme riski çok yüksek. Bu nedenle gençlerimizi bir yandan buluş yapmaya özendirirken bir yandan da patent dokü- manlarını çok etkin bir şekilde kullanma- ya teşvik ediyoruz.

Bu noktada, Bakanlığımıza bağlı olarak faaliyet gösteren Türk Patent Enstitüsü tarafından yürütülen “Üniversitelerde Sı- nai Mülkiyet Bilgisinin Yaygınlaştırılması Projesi”ne dikkat çekmek istiyorum. Bu proje; patent bilgisi dediğimiz, patentler- de yer alan bilgilerin potansiyeli ve önemi konusunda üniversite yönetimlerini, aka- demisyenlerimizi, araştırmacıları ve öğ- rencilerimizi bilgilendirmeyi ve bu alanda farkındalık oluşturmayı amaçlıyor.

Bu proje kapsamında birçok üniversite- mizde senato bilgilendirme toplantıları, patent randevu sistemi, eğiticilerin eğiti-

mi ve farkındalık seminerleri gibi çok sa- yıda faaliyet yürütülüyor.

Bu çalışmaların, özellikle bu konular- da farkındalığın arttırılması noktasında önemli faydalar sağlayacağına inanıyo- rum.

Öte yandan gençlerimizin, başta Bakan- lığımız olmak üzere farklı kurum ve kuru- luşlarımız tarafından sağlanan destekleri çok iyi takip etmelerini ve bu destekler- den yararlanma noktasında istekli olma- larını tavsiye ediyorum.

Örneğin, gençlerimizde patent başvuru- larının maliyetli olduğuna ilişkin bir algı olabilir. Patent başvuru süreçlerinde be- lirli ücretlerin alındığı doğrudur. Ancak bununla ilgili olarak TÜBİTAK ve Türk Patent Enstitüsü arasında geliştirmiş ol- duğumuz işbirliği protokolü kapsamında, oldukça iyi işleyen ve başvuru maliyetleri- ni çok büyük ölçüde ortadan kaldıran bir teşvik mekanizması var.

Bu mekanizma kapsamında yerli patent başvuru sahiplerine her bir patent başvu- rusu için 3.000 TL karşılıksız teşvik veriyo- ruz. Ayrıca uluslararası patent başvurusu söz konusu olduğunda 100 bin TL’ye ka- dar teşvik söz konusu oluyor.

Derginiz aracılığıyla son bir hususu daha belirtmek istiyorum: Gençlerimiz, yapmış oldukları birtakım akademik araştırmalar sonucunda ya da iş hayatında karşılaştık- ları teknik problemlerin çözümü sırasında birtakım yenilikler ortaya koyabilirler. An- cak her zaman için bu yeniliklerin patent konusu olabileceğini düşünmeyebiliyor- lar. Yani akademisyen ya da araştırmacı buluş yaptığının farkında bile olmayabili- yor. Bu konuda çok dikkatli olmalarını, bu fikir ve çözümlerini heba etmemelerini öneriyorum. Bu noktada ortaya konulan çözümün yeni olup olmadığının tespit edilmesi için hiç vakit kaybetmeden pa- tent araştırması yapılması gerekiyor.

Önemli teşviklere rağmen Türkiye’de alı- nan yerli patent sayısı gelişmiş ülkelere göre çok düşüktür. Türkiye’nin patent sayısında gelişmiş ülkelere yetişebilmesi için bu yazıda ana başlıklarla belirttiğim önlemlerin alınması gerekir.

Ülkemizde nitelikli ve yüksek katma değer sağlayacak yenilik

ve buluşların üretilmesini sağlamak amacıyla Bakanlık olarak Teknogirişim Sermaye Desteği Programı, San-Tez Programı gibi birçok farklı programı yürütüyoruz. TÜBİTAK

ve KOSGEB aracılığıyla da çok sayıda destek ve hibe programları uyguluyoruz.

Nihat Ergün

(11)
(12)

Üniversitelerin Sınai Mülkiyet

Kapasitesi ve Mevcut Durum Analizi

“2013 yılında yürürlüğe girmesi beklenen yeni patent yasası üniversiteler için bazı radikal değişiklikler getirmektedir. Mevcut patent yasasına göre üniversitede yapılan buluşların sınai mülkiyet hakları

akademisyene ait olduğu için tüm süreçler kendileri tarafından yürütülmektedir. Bu durumda tüm masraflar da buluş sahibi araştırmacıya ait olmakta ve olası maddi kısıtlar çoğu araştırmacının patent başvurusu yapmasına engel olmaktadır...”

Üniversite ve sanayi arasında bir köprü görevi gören, her iki tarafın

problemlerine, gereksinimlerine uygun çözümler getirmeye

çalışan “Arayüz” kurumlar (işbirliği merkezleri, teknoparklar,

teknoloji transfer ofisleri vb.), üniversitelerin ihtiyaç duydukları

en önemli yapıların başında geliyor.

Uzm. Mustafa ÇAKIR, Prof. Dr Fazilet VARDAR SUKAN, Ege Üniversitesi EBİLTEM Teknoloji Transfer Ofisi

Ekonomik rekabetin giderek arttığı ve bilgi odaklı global ekonomilerin öne çıktığı gü- nümüzde, toplumun temel yaklaşımlarında ve değer yargılarında köklü değişimler göz- lemlenmektedir. Akademik kuruluşların ise, eğitim, bilimsel ve teknolojik araştırma ve sosyo-ekonomik katkılar açısından rolleri, katkıları ve etkileri ciddi boyutlarda farklı- laşmaktadır. Artık üniversitelerin, ürettikleri bilginin önce inovasyona sonra da ticarileşe- rek ürüne ve toplumsal faydaya dönüşmesi hedeflenmekte ve beklenmektedir. Bu pa- radigma değişikliği üniversitelerin de yakla- şımlarında, önceliklerinde, değerlerinde ve kurumsal yapılarında yenileşmelerini zorun- lu kılmaktadır. Ülkemizde olduğu gibi birçok ülkede de üniversitelerde, Sınai Mülkiyet Hakları (SMH) konularındaki farkındalık ol- dukça kısıtlıdır. Bu kapsamda farkındalığın yaratılması ve araştırmacıların bu konudaki kısıtlı bilgilerinin sürdürülebilir şekilde art-

tırabilmek için ülkemizde “Üniversitelerde Sınai Mülkiyet Hakları Farkındalığının Yay- gınlaştırılması” adlı proje Avrupa Patent Ofisi’nin desteği ile Türk Patent Enstitüsü tarafından yürütülmektedir.

2013 yılında yürürlüğe girmesi beklenen yeni patent yasası üniversiteler için bazı radikal değişiklikler getirmektedir. Mevcut patent yasasına göre üniversitede yapılan buluşların sınai mülkiyet hakları akademis- yene ait olduğu için tüm süreçler kendileri tarafından yürütülmektedir. Bu durumda tüm masraflar da buluş sahibi araştırmacı- ya ait olmakta ve olası maddi kısıtlar çoğu araştırmacının patent başvurusu yapmasına engel olmaktadır. Her ne kadar TÜBİTAK patent teşvik programı belirli ölçüde mali- yetleri karşılamada destek olsa da, başvuru ve sonrasındaki süreçlerin takip zorluğu, yurtdışı başvuru masraflarının yüksek olma- sı, araştırmacıların motivasyonunu düşüren en önemli etkenler arasında yer almaktadır.

Tüm Türkiye’den yapılan patent başvurula- rının sadece %3’ünü oluşturan üniversite kaynaklı buluşların daha fazla teşvik edilme- si ve özendirici mekanizmaların arttırılma-

sının gerekliliği açıktır. Üniversitelerimizde bulunan çok sayıda teknik fakülte ve yükse- kokulda görev yapan on binlerce profesör, doçent, öğretim görevlisi ve yüz binlerce üniversite öğrencisinin potansiyelinin doğru strateji ve mekanizmalarla ortaya çıkarıl- ması günümüzde bir zorunluluk haline gel- miştir. Üniversitelerin araştırma projeleri, yönetim stratejilerinin ya da kurumsal bir teknoloji transfer merkezlerinin olmaması patent başvurularının kayıtlarının tutulma- sı ve takip edilmesini de güçleştirmektedir.

Türk Patent Enstitüsü veri tabanlarından üniversite adresli patentler belirlenebilse de, patent başvurusunda kişisel adresini beyan eden akademisyenlerin patentlerinin tespit edilmesi ve üniversitenin patent ista- tistiklerinin sağlıklı bir şekilde tutulabilmesi ciddi sorunlar olarak ortaya çıkmaktadır.

Üniversitelerin buluşlarının korunmaya alın- ması, sınai mülkiyet hakları ve değerlerin ekonomik hayata aktarılması sürecinde bü- yük fırsatlar olduğu gibi, aşılması gereken birçok sorun da mevcuttur.

TÜBİTAK 1513 destek programı kapsamın- da ülkemizdeki 10 en deneyimli Teknoloji Transfer Ofislerinden biri olarak seçilen Ege Üniversitesi EBİLTEM Teknoloji Transfer Ofi- si, “Üniversitelerde Sınai Mülkiyet Hakları Türkiye’de Patent

AKADEMİSYEN

SANAYİCİ

TEKNOPARK

TTO

Teknoloji Transfer Ofisleri (TTO) akademik araştırma sonuçlarının etkili bir biçimde ticarileştirilmesini planlayan ve uygulayan birimler olarak faaliyet göstermektedir.

Teknoloji Transfer Ofisi üniversite araştırma merkezleri ve özel sektör arasındaki boşlukta bir köprü görevi görmektedir.

(13)
(14)

Mustafa Çakır / Fazilet Vardar Sukan

Farkındalığının Yaygınlaştırılması” Projesinin başlangıç yılı olan 2011-2012 döneminde ülke koordinatörlüğü görevini yürütmüştür.

Bu proje kapsamında, Türkiye’deki üniversi- telerin Sınai Mülkiyet Hakları (SMH) konu- sundaki bilgi, farkındalık düzeyi ve bugüne kadar gerçekleştirilen çalışmalar hakkındaki mevcut durumunu görebilmek, sorunlarını tespit edebilmek, fırsatları görebilmek ve mevcut durumunun iyileştirilmesine yöne- lik somut eylemleri belirlemeye yönelik bir araştırma yapılmıştır. Ülkemiz Üniversitele- rinin %82’sinin katıldığı bu araştırmanın so- nuçları bizlere önemli veriler sunmaktadır.

Araştırma kapsamında elektronik ortam- da hazırlanan “SMH Durum Tespit Analizi”

anketi, Türk Patent Enstitüsü tarafından üniversitelerin Rektörlüklerine resmi yazı ile gönderilerek anketin üniversitelerdeki Bölüm Başkanları tarafından doldurulması talep edilmiştir. Anket, elektronik ortamda 8 Aralık 2011 – 2 Mart 2011 tarihlerinde cevaplanmaya açık bırakılmış ve bu tarihler arasında 2.985 Bölüm Başkanı anketi ce- vaplamıştır. Araştırmaya ait sonuçlar bölüm başkanlarının bilgi, görüş ve yorumlarına dayanmaktadır.

Toplam 36 sorudan oluşan ankette sorular, SMH Politikası (Soru 24), Eğitim (Soru 2-4, 9 – 10, 25 - 27), SMH konusunda uzmanlaş- ma (Soru 28 – 30), Arayüz Kuruluşları (Soru 5- 8), Araştırma (Soru 11 -19), Ticarileştirme (Soru 20 – 23) ve Alt yapı (Soru 31 – 36) ola- rak 7 kategoride toplanmıştır. Analiz, farklı kategorilerdeki soruların yorumlanması ve bölgesel olarak değerlendirilmesini içer- mektedir. Araştırma kapsamında oluşturu- lan “SMH Durum Tespit Analizi” anketine tüm vakıf ve kamu üniversitelerinin fakülte- lerindeki bölümler ve meslek yüksekokulları katılmıştır. Türkiye’deki 172 Üniversitenin 142’si tarafından yanıtlanan anketekatılım oranı % 82’dir.

1. Sınai Mülkiyet Hakları (SMH) Politikası Yapılan araştırmada bölüm başkanlarının

%14’ünün üniversitelerinin SMH politikası-

nın olduğu, %16’sının ise SMH konusunda bir politikasının olmadığı doğrultusunda cevap vermişlerdir. Yapılan çalışmaya göre, bölüm başkanlarının % 70’inin ise üniversi- telerinin “Sınai Mülkiyet Hakları Politikası”

olup olmadığını bilmediği ortaya çıkmıştır.

Özellikle yeni patent kanunu ile birlikte üni- versitelerin kendi koşullarını göz önünde tutarak özgün ve kurumsal Sınai Mülkiyet Hakları Politikası geliştirmeleri beklenmek- tedir. Ancak bu konudaki ilgi ve bilgi eksikliği üniversite yönetimlerinin ilgili kurumlardan desteğe ihtiyaç duyacaklarını ortaya koy- maktadır.

2. Eğitim

Bölümlerde SMH konusunda farkındalık et- kinlikleri yapılıp yapılmadığı, eğitim ihtiyacı ve talep edilen eğitimlerin türü hakkındaki duruma baktığımızda, bölümlerin sadece % 4’ünde SMH konusunda farkındalık etkin- likleri düzenlendiği, % 85’inde farkındalık etkinliklerinin yapılmadığı görülmüştür. Far- kındalık etkinlikleri düzenleyen birimlerin de ağırlıklı olarak Marmara (%35), İç Anado- lu (%30) ve Ege (%17) bölgelerinde yoğun- laştığı tespit edilmiştir. Bu tür etkinliklerin daha düşük sayıda gerçekleştiği Karadeniz, Güney Doğu Anadolu ve Doğu Anadolu böl- gelerinde farkındalık etkinliklerine talebin çok daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bu bölgelerdeki farkındalık arttırma çalışma- larına daha fazla önem verilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

Elde edilen önemli sonuçlardan bir tane- si de bölümlerin %83’ünün sınai mülkiyet hakları konularında araştırmacılara yönelik eğitim programlarına ihtiyaç duyduklarını belirtmeleri olmuştur. “Eğitimcinin Eğitimi”

çalışmalarıyla araştırmacıların SMH konu- sunda ders verebilme kapasiteleri arttırıl- malıdır. Üniversitelerde SMH konusunda düzenlenmesi planlanan eğitim programla- rından “Yarım günlük farkındalık toplantı- ları” ve “Sertifika Programları” en çok talep edilen türlerin başında gelmektedir.

Müfredatlardaki SMH ile ilgili derslerin var-

lığı incelendiğinde, bölümlerinin %85’inde SMH ile ilgili derslerin bulunmadığı, % 14’inde ise bu tür derslerin verildiği gö- rülmektedir. Ar-Ge, inovasyon ve SMH ko- nularında dersler olduğu tespit edilen bö- lümlerin yaklaşık %30’unda araştırmalara başlamadan önce veri tabanlarında patent taraması yapılırken, %25’inde tamamlanan araştırma projelerinin patentlenebilirliği in- celenmektedir. Araştırma öncesinde ve pa- tentlenebilirlik değerlendirmesinde yapılan patent araştırması patentle korunmuş alan- larda çalışma yapılmasının önüne geçmekle birlikte, zaman ve finansal kaynakların boşa harcanmasını da önlemektedir.

Avusturya Patent Ofisi’nin yaptığı bir araş- tırma, Avrupa’da Ar-Ge harcamalarının % 15 ila % 30’unun var olan bir buluşu tekrar bulmak için harcandığını gösteriyor. Bu açı- dan bakıldığında üniversitelerimizde yapılan projelerin ve teknik bölümlerde verilen yük- sek lisans, doktora, doçent ve profesörlük tezlerinin yeniliğinin patent veri tabanla- rından araştırılmasının son derece önemli olduğu görülmektedir. Bu yaklaşımın lisans, yüksek lisans düzeyinde öğretilmesi, araş- tırma projelerinde tekrarların önlenmesi ve projelerin özgün fikirler üzerine kurgula- nabilmesi açısından son derece önemlidir.

Yapılan araştırmada, bölümlerin % 80’inde

“Ar-Ge, İnovasyon Yönetimi ve Sınai Mülki- yet Hakları” konularındaki derslerin öğretim programlarında yer almadığı tespit edilmiş- tir. Bu konularda dersleri bulunan bölümle- rin, bu dersleri ağırlıklı olarak lisans (%45) ve yüksek lisans (%38) düzeyinde verdikleri saptanmıştır.

Öğretim programlarında bu tür derslere sahip olan bölümlerin İç Anadolu, Marma- ra ve Karadeniz Bölgelerinde bulunduğu görülmektedir. Genellikle gelişmiş bölge- lerde doktora ve yüksek lisans düzeyinde dersler açılması öngörülürken, gelişmekte olan bölgelerde lisans düzeyinde dersler tercih edilmektedir. Üniversitelerde lisans, yüksek lisans ve doktora programlarında öğretim gören öğrencilerin ve akademis- yenlerin SMH bilgisinin arttırılması için bu

Üniversitelerin araştırma projeleri, yönetim stratejilerinin

ya da kurumsal bir teknoloji transfer merkezlerinin olmaması patent başvurularının

kayıtlarının tutulması ve takip

edilmesini de güçleştirmektedir.

(15)

Mustafa Çakır / Fazilet Vardar Sukan

konuda eğitim verebilecek öğretim üyeleri- nin mevcudiyeti de önemlidir. Araştırmaya katılan bölüm başkanlarının % 70’i üniversi- telerinde SMH konusuna ilgi duyan, eğitim almak isteyen ve çalışmalarını bu kapsamda yönlendirmeye gönüllü öğretim üyelerinin olduğunu belirtmişlerdir. Bölge bölge tüm üniversitelerde “Gönüllü Eğitimciler” in be- lirlenip, SMH konusunda yetkinliğe ulaşma- ları için sertifika programları düzenlenmesi faydalı olacaktır.

3. SMH ile ilgili Uzmanlaşma

Bir üniversitenin SMH konusunda eğitim verme potansiyelinin o alandaki mevcut uzmanları ile ilişkilidir. Bu konuda çalışan öğretim elemanlarının varlığı ve yürüt- tüğü çalışmaların niteliği ve SMH ile ilgili yürütülen lisansüstü çalışmalar sorgulan- mıştır. Bölümlerin yaklaşık %20’sinde SMH ile ilgili çalışma yapan öğretim üyesinin bulunduğu ve bu elemanların da ağırlık- lı olarak ya uzmanlıkları nedeni ile ya da AB projeleri ile ilişkili konularda çalıştı- ğı tespit edilmiştir. Üniversitelerde sınai mülkiyet hakları ile ilgili çalışmalar yapan öğretim üyelerinin oranının düşük olması (%38) ve müfredatlarda SMH konulu kre- dili derslerin az olması (%14), bu konuda verilen yüksek lisans/doktora tezi sayısını da etkilemektedir.

Bölgesel düzeyde incelendiğinde yine Marmara, Ege ve İç Anadolu Bölgesinin SMH uzmanı öğretim elemanları açısın- dan daha zengin olduğu, Akdeniz, Doğu Anadolu, Güney Doğu Anadolu ve Kara- deniz bölgelerinde ise ciddi eksiklikler bu- lunduğu gözlemlenmiştir. Bu bölgelerdeki üniversitelerde daha fazla eğitim düzen- lenmesi gerekliliği açıktır.

4. Üniversite-Sanayi İşbirliği Arayüzleri Üniversite ve sanayi arasında bir köprü gö- revi gören, her iki tarafın problemlerine, ge- reksinimlerine uygun çözümler getirmeye çalışan “Arayüz” kurumlar (işbirliği merkez- leri, teknoparklar, teknoloji transfer ofisleri vb.), üniversitelerin ihtiyaç duydukları en önemli yapıların başında geliyor.

Araştırmaya katılan bölüm başkanlarının

%40’ı üniversitelerinde bir “Arayüz” kuru- munun bulunduğunu beyan ederken, % 18’i ise kurumlarında bu yapıların henüz bulun- mamasına rağmen kurulmasının planlandı- ğını belirtmişlerdir.

Üniversitelerin % 79’unda bulunan mevcut

“Arayüz” kuruluşun ağırlıklı olarak “Üniver- site-Sanayi İşbirliği Merkezi” oldukları, % 16 kadarının “Teknoloji Transfer Ofisi” ve % 6 kadarının da “Teknoloji ve Bilgi Lisanslama Şirketi” olarak çalıştığı belirlenmiştir. Akade- misyenlerin patent başvuru süreçlerinde üc- retsiz danışmanlık vermeleri için Türk Patent Enstitüsü ile özel protokolle kurulan TPE Bilgi ve Doküman Birimleri halen Marmara, İç Anadolu ve Ege Bölgeleri ağırlıklı olmak üzere Türkiye’deki toplam 172 üniversitenin 33’ünde (%19) hizmet vermektedir.

Bu birimlerin sayılarının ve niteliklerinin art- tırılmalı ve proaktif bir şekilde çalışmaları teşvik edilmelidir. Bu konuda üstlendiği rol itibariyle Türk Patent Enstitüsü’ne büyük görev düşmektedir. Üniversitelerde faaliyet gösteren birimlerde çalışan uzmanların yet- kinlikleri özel sertifikasyon programlarıyla geliştirilmeli ve daha profesyonel hizmet portföyüne erişmeleri daha etkin şekilde desteklenmelidir.

5. Araştırma

SMH bilgisinin üniversitelerin araştırma performansına etki eden parametrelerden birisi olduğu göz önüne alındığında, araş- tırma projelerine başlamadan önce patent veri tabanlarından ön araştırma yapılıp yapılmadığı, sonuçlarının patentlenebilir- liği, patent hakkı paylaşımı konusunda im- zalanan anlaşmaların varlığı büyük önem taşımaktadır. Bölümlerin sadece % 17’si- nin projeye başlamadan önce patent veri tabanlarından ön araştırma yaptığı tespit edilmiştir. % 43’ ünde ise ön araştırmanın yapılmadığı belirlenmiştir. Geri kalan kısmın ise bu konu hakkında herhangi bir fikrinin olmadığı tespit edilmiştir. Üniversitelerde patent veri tabanlarından araştırma yapma teknikleri konusunda daha fazla eğitimler ve farkındalık etkinlikleri düzenlenerek, araştır- macıların bu konuya olan ilgileri ve bilgileri

arttırılmalıdır.

Araştırmaya katılanların % 50’sinden faz- lası, bölümlerinde yayın yapılmadan önce, araştırma projelerinin veya lisansüstü çalış- malarının sonuçlarının patentlenebilirliğinin incelenmediğini belirtmiştir. Yeni patent kanununun yürürlüğe girmesiyle birlikte, üniversite bünyesindeki teknoloji transfer ofisi gibi arayüz birimleri bu patentlenebilirlik araştırmalarını yaparak, öğretim elemanla- rının çalışmalarına daha aktif şekilde destek olacaklar. Dolayısıyla araştırma projelerinin veya lisansüstü çalışmalarının ardından ger- çekleştirilecek patent başvurusundan önce yapılacak patentlenebilirlik analizi ile olası zaman ve mali kayıpların önüne geçecektir.

Ayrıca bölümlerin %75’i araştırma projeleri- ne başlamadan önce, proje ekibi ve ortaklar (firma, diğer üniversiteler veya akademis- yenler) ile çalışma sonucunda ortaya çıkacak muhtemel patent haklarının paylaşımı konu- sunda bir anlaşma imzalamadıklarını beyan etmiştir. Bu sürecin yalınlaştırılması anlamın- da, ilgili ortaklık sözleşmelerine ait şablonla- rın hazır durumda olması ve web sitelerinden kolaylıkla indirilebiliyor olması gerekir. Araş- tırmacılar, çok ortaklı projelerde muhtemel patent haklarının paylaşımı konusunda dü- zenli olarak bilgilendirilerek, olası gelir elde etme durumlarında da mağdur olmalarının önüne geçilmelidir. Patent başvuru ve tes- cil sayısı araştırmaların önemli çıktılarından birisidir. Bölümlerde patent ile sonuçlanan çalışmaların varlığını tespit edebilmek için yöneltilen soruya, başkanların sadece % 6’sı olumlu yanıt vermiştir. Patent ile sonuçlanan çalışmalar, beklendiği gibi, en çok Marmara (%30), İç Anadolu (%34) ve Ege (%15) Bölge- lerinde yoğunlaşmaktadır.

Yapılan çalışmada, bölümlerin % 93’ünde araştırma yapan öğretim üyeleri tarafından 2000-2011 yılları arasında hiçbir patent başvurusu yapılmadığı, % 6’sında ise 1 ila 5 adet arasında patent başvurusu yaptığı belirlenmiştir. Tescil edilen patentlerin du- rumuna bakıldığında ise, 2000-2011 yılları arasında bölümlerinde tescil edilmiş patent bulunduğunu belirtenlerin oranı % 4’ te kal- mıştır. Patent başvurusu konusunda en aktif olan bölümlerin Makine, Elektrik-Elektronik ve Kimya Mühendisliği bölümleri olduğu görülmüştür. Dolayısıyla bu bölümlere özel modüler eğitimler ve “patent atölye” çalış- maları ile yenilikçi çalışmaların patentlen- me süreçleri hızlandırılmalıdır. Bu konuda üniversitelerin arayüz kuruluşlarına büyük görevler düşmektedir. Patent sayısının artı- rılmasına yönelik verilmesi gereken hizmet-

Patent başvurusu konusunda en aktif olan bölümlerin Makine, Elektrik-Elektronik ve Kimya Mühendisliği Bölümleri olduğu görülmüştür. Dolayısıyla

bu bölümlere özel modüler eğitimler ve “patent atölye”

çalışmaları ile ye çalışmaları ile yenilikçi çalışmaların

patentlenme süreçleri

hızlandırılmalıdır.

(16)

Mustafa Çakır / Fazilet Vardar Sukan

lerin tespiti aşamasında katılımcılar “Patent alma süreci konusunda bilgilendirme” yapıl- ması gerektiğini, “Patent ile sonuçlanacak fikirlerin üretilmesi”nin desteklenmesinin ve“Patent alma sürecinde mali destek ve- rilmesi” nin gerekli olduğunu belirtmiştir.

Patent sayısının arttırılması için en fazla “Pa- tentlerin akademik yükseltmelerde etkin olması” ve “Patent başvuru sürecinde bü- rokrasinin azaltılması” önerileri yapılmıştır.

Bu açıdan bakıldığında araştırmacıların hem teşvik mekanizmalarının artırılması hem de süreçlerin yalınlaştırılması için gerekli adım- ların atılmasını bekledikleri görülmektedir.

6. Ticarileştirme

Üniversitelerde gerçekleştirilen araştırmala- rın sonuçlarının önemli bir ayağı da araştırma çıktılarının bilgi, ürün ve teknoloji ile sonuç- lanarak ekonomiye ve nihayetinde topluma aktarılmasıdır. Bu nedenle, üniversite kay- naklı patentlerin lisanslanması ve araştırma sonuçlarına dayalı spin-off şirketlerin kurul- ması sürecin en önemli halkalarından biridir.

Araştırmaya katılan bölümlerin % 3’ü araştır- ma sonuçlarından çıkan patentli buluşların ekonomik hayata geçirildiğini belirtmiştir.

Araştırmaya göre, bölümlerinde spin-off şirket kurulduğunu belirtenlerin oranının % 3’tür. Araştırma sonuçlarının ticarileştirilmesi konusundaki bölgesel performansa baktığı- mızda, İç Anadolu ve Marmara Bölgelerin- deki üniversitelerin önde olduğu görülmek- tedir. Görüldüğü üzere hem üniversitelerden çıkan patent sayıları hem de patentlenmiş buluşların ticarileştirilmesi performansı ol- dukça düşük. Yeni patent kanunu ve tekno- loji transfer ofislerinin kurulması sürecinde verilen TÜBİTAK desteği önümüzdeki yıllarda üniversitelerin performansını olumlu yönde etkileyecektir.

Araştırma sonuçlarının ticarileştirilme oran- larının artırılabilmesi için öncelikli olarak

“Araştırmacıların ticarileştirme süreçleri hakkında bilgilendirilmesi”, “Ticarileştirme konusunda araştırmacılar arasında farkında- lık yaratılması” ve “Ticarileştirme konusun- da çalışan destek birimlerinin oluşturulma- sı/yaygınlaştırılması” gerekliliği belirtilmiştir.

Hem üniversitelerde üretilen bilginin, tek- nolojinin sanayiye aktarılmasına destek olmak hem de araştırmacıların “buluş yap- patent al-ticarileştir” felsefesiyle cesaret- lendirilmesi için AreGE gibi farklı konseptler- de etkinlikler ve yarışmalar düzenlenmelidir.

Böylece akademisyenlerin çalışmalarının patentle korunması ve patenti olanların da rekabet içine girmesi teşvik edilmelidir.

7. Üniversite Altyapısı

Ülkemizde Üniversiteler bünyesinde 26 adet “TPE Bilgi ve Doküman Birimi” faaliyet göstermektedir. Ankete yanıt veren bölüm başkanlarının % 64’ ü üniversitelerinin bün- yelerinde “TPE Bilgi ve Doküman Birimi” ku- rulmasını isterken, % 25’i ise bu konuda bir fikri olmadığını ifade etmiştir (Soru 32). TPE Bilgi ve Doküman Birimi’nin kurulmasını en fazla talep eden bölgenin Karadeniz Bölgesi olduğu (%20) tespit edilmiştir.

Genel Değerlendirme

Üniversitelerde SMH farkındalığının artabil- mesi için öncelikle bunu besleyen ekosiste- min uygun olması gereklidir. Bu ekosistemin önemli unsurlarından bazıları konu ile ilgili mevcut bilgi düzeyi, eğitim verebilecek uz- manlar, öğretim programları, bilgi sağlayıcılar ve arayüz kuruluşlarının (teknoloji transfer ofisleri, proje destek ofisleri gibi) varlığıdır.

Yapılan araştırma öncelikle, üniversitelerin Sınai Mülkiyet Hakları konusunda hem bilgi, farkındalık hem de eylem anlamında bek- lenildiği ölçüde yeterli seviyede olmadığını göstermiştir. Üniversitelerin SMH konusun- daki bilgi ve ilgisinin yetersiz olduğu, dolayı- sıyla üniversitelerin ilgili mekanizmalarının bu konuda etkin çalışmadığı görülmektedir.

SMH konusunda düzenlenecek eğitim prog- ramlarına ek olarak, araştırmacılara “buluş”

konularında da bilgi verilmesi ve buluş ile sı- nai mülkiyet kavramı arasındaki derin ilişkinin iyi anlatılması gerekmektedir. Buluş olmadan sınai mülkiyet kavramının olamayacağı konu- su ve yeni teknikler ile “buluş nasıl yapılır”

konulu eğitimler de düzenlenmelidir.

Yeni bir projeye (araştırma ya da sanayi pro- jesi) başlanmadan önce patent veri tabanla- rından ön araştırma yapılarak, fikrin dünya üzerinde yeni olup olmadığının belirlenmesi çok önem taşımaktadır. Bu ön araştırma sa- yesinde, hem daha önce gerçekleştirilmiş bir çalışmanın tekrarlanması önlenecek hem de ekonomik kaynakların daha önce buluşu gerçekleştirilmiş bir çalışmaya harcanmasının önüne geçilmiş olunacaktır.

Bu nedenle, patent veri tabanlarının kulla- nımı ve patent araştırması metodolojileri gibi konularda özel eğitimler düzenlenmeli, akademisyenlerin bu konudaki yetenekleri arttırılmalıdır. Ayrıca, üniversitelerin arayüz yapılarında, patent araştırması konusunda hizmet verebilecek profesyonellerin yetişti- rilmesine özel önem verilmesi gerekmekte- dir. Araştırmacıların projelerinin en önemli çıktılarından birisi olan akademik yayınlar yapılmadan önce, buluş basamağının olup

olmadığı ve patentlenebilirliğinin incelen- mesi büyük önem taşımaktadır. Eğer yapı- lan çalışma bir buluş basamağı içeriyor ve patentlebilirlik kriterlerine uyuyorsa, patent başvurusundan önce bilimsel yayın yapıldığı takdirde patentlenebilirlik şansını zora sok- maktadır. Bu açıdan, araştırma projelerinin sonuçlarının patentlenebilirliği incelenmeli ve eğer kriterleri sağlıyorsa yayın yapılmadan önce patent başvurusunda bulunarak buluş korunmalıdır. Akademisyenlerin bu konudaki farkındalık seviyesinin yükseltilmesi ve buluş niteliği taşıyan bilimsel çalışmalar için patent başvurularının arttırılması hedeflenmelidir.

“Araştırma-buluş-koruma-ticarileştirme” sü- recinin son halkası olan ticarileştirme/lisans- lama mekanizmalarına henüz yeteri kadar ihtiyaç duyulmadığı görülmüştür. Oysaki bu sürecin son halkası olan ticarileştirme/li- sanslama mekanizması, buluşunu ekonomik hayata geçirmek isteyen her araştırmacı/ku- rum için yüksek derece önem taşımaktadır.

Ancak, çalışma sonucunda üniversitelerin bu sürecin oldukça başında oldukları sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu açıdan, üniversiteler- de yapılan araştırmaların sonucunda ortaya çıkan buluşların patentlenmesi ve daha son- rasında ticarileştirilmesi gerekmektedir.

Üniversitelerden çıkan patentli çalışmaların az olması sebebiyle, ticarileştirme/lisans- lama mekanizmalarının kullanım oranının minimum seviyede olduğu görülmektedir.

Patentli çalışmaların ekonomik hayata ka- zandırılabilmesi için ticarileştirme mekaniz- malarının devlet eliyle yaygınlaştırılması ve üniversitelerin bu imkanlardan daha fazla yararlanabilmeleri için teşviklerin arttırılması gerektiği görülmektedir.

Araştırmacıların projelerinin en önemli çıktılarından birisi olan akademik yayınlar yapılmadan önce, buluş basamağının olup olmadığı ve patentlenebilirliğinin

incelenmesi büyük önem taşımaktadır. Eğer yapılan çalışma

bir buluş basamağı içeriyor ve patentlebilirlik kriterlerine uyuyorsa, patent başvurusundan

önce bilimsel yayın yapıldığı takdirde patentlenebilirlik şansını

zora sokmaktadır.

(17)

Yrd.Doç.Dr Özgür Öztürk İTÜ İşletme Fakültesi

İTÜ-SEM Patent Profesyonelleri Eğitimi Sertifika Programı Koordinatörü Bazı rakamlar

Türkiye’de ilk patent kanunu, 1879 ta- rihli İhtira Beratı Kanunu’dur. Söz konu- su kanun, 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin kabul edildiği 1995 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. 116 yıllık bu süre içinde yaklaşık 28 bin patent tescil edilmiştir. Sadece 1995 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde yıllık başvuru sayı- sının 200 bini geçtiği, tescil edilen patent sayısının da 100 bini bulduğu düşünüldü- ğünde bu sayının ne kadar az olduğu orta- ya çıkmaktadır.

Ülkemizdeki patent başvurusu ve tesci- li sayıları zaman içinde artmıştır. Bu artış eğrisini aşağıdaki tablolarda görebilmek mümkündür (Şekil: 1, Şekil: 2) . Ancak dün- ya genelinde de böyle bir trendin bulundu- ğu, örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde 2012 yılında başvuru sayısının 500 bine yaklaştığı ve tescil edilen patent sayısının da 200 binleri bulduğu gerçeği karşısında yine de başvurularda ve özellikle tescil sa-

yılarında istenilen rakamların yakalanabil- diğini söylemek kolay değildir. Türkiye ile benzer bir noktadan başlamış olan Kore örneğinde ise 200 bine yakın patent baş- vurusu ve 100 bin civarında patent tescili bulunduğu görülebilmektedir.

Teknikteki Gelişmelerin Korunması Yolları Teknikteki gelişmelerin korunması için asıl yolun patentler olduğu düşünülmektedir.

Bu görüş büyük ölçüde haklılık payı içer- mektedir. Gerçekten de ülkelerin teknolo- jik gelişmelerini göstermekte kullanılan en önemli göstergelerden birisi de patent sa- yısıdır. Ancak teknik yeniliklerin korunması için tek yolun patentler olmadığı da vurgu- lanmalıdır. Bunun için patentlerden başka, yine patent sistemi kapsamında niteleyebi- leceğimiz incelemesiz patentler ve faydalı modeller kullanılabileceği gibi, teknik ge- lişmelerin işletme içinde gizli tutulması da bir seçenek olarak değerlendirilebilir.

Teknik sırlar ile patentler arasındaki en önemli farklılık patent sisteminin özünün,

buluşun açıklanmasına dayanıyor olması- dır. Buluş sahibi belli bir süre için kendisine tanınan üçüncü kişileri engelleme hakkı karşılığında buluşunun detaylarını toplum ile paylaşmaktadır. İsteyen kişilerin veri tabanlarındaki patent başvurularına ulaşıp buluşun ayrıntılarını öğrenmelerine bir en- gel bulunmamaktadır. Buna karşılı teknik sırlar adından da anlaşılacağı gibi, sır ola- rak kaldıkları sürece korumadan yararlanır- lar. Ancak bu sırrın üçüncü kişiler tarafın- dan bağımsız bir biçimde, örneğin tersine mühendislik yoluyla ortaya çıkarılması ha- linde kullanımını engelleyemezler. İşletme- ler, ihtiyaçlarına ve yeniliğin niteliğine göre yapacakları değerlendirme sonucunda sır olarak devama karar verebilecekleri gibi patent korumasını da tercih edebilirler.

Türk patent sisteminde, yukarıda ifade edildiği gibi, patentler, incelemesiz pa- tentler ve faydalı modeller olmak üzere üç farklı alternatif vardır. Sağladıkları haklar bakımından bunların arasında bir farklılık olmamasına rağmen, bazı detaylar ile bel-

Türkiye’de Patent Sistemi, Bazı Tespitler ve

Profesyonellerin Eğitimi

“Ülkemizde patent sayısının neden az olduğu sorusu gündeme geldiğinde buna verilen cevap genellikle AR- GE faaliyetlerine gereken önemin verilmediği ve kaynakların aktarılmadığı olmaktadır. Bu tespit bir noktada doğrudur. Ancak özellikle son yıllarda devletin bu konudaki inisiyatifi, üniversite-sanayi işbirliği projelerindeki sevindirici artış ve bilimsel yayın sayılarındaki artış dikkate alındığında patent sayısındaki azlığın başka nedenleri de olabileceği akla gelmektedir. Kanımca bu konudaki en önemli eksiklerden bir tanesi, AR-GE faaliyeti sonucunda ortaya çıkan sonuçların bir patente bağlanabilmesindeki yetersizliktir…”

Şekil - 1 Patent Başvurularının Orijine Göre Dağılımı

Teknik sırlar adından da anlaşılacağı gibi, sır olarak kaldıkları sürece korumadan yararlanırlar. Ancak bu sırrın üçüncü kişiler tarafından bağımsız bir biçimde, örneğin

tersine mühendislik yoluyla ortaya çıkarılması halinde kullanımını engelleyemezler.

Türkiye’de Patent

(18)

genin ve korumanın güvenilirliği açısından bunlar aynı değildir.

Patent alabilmek için patent başvurusunun yetkili makamlar tarafından bir incelemeye tabi tutulması gerekmektedir. Tescil için iddia edilen gelişmenin yeni olması, aşikâr olmaması (buluş basamağı) ve sanayiye uygulanabilir bulunması şarttır. Yenilik, bu- luşun daha önce dünya üzerinde bilinmiyor olması anlamına gelir.

Buna göre buluş, başvuru tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir şekilde açıklanmışsa; örneğin İspanya’da satışa sunulmuşsa ya da Japonya’da bir bilimsel dergide makale olarak yayımlan- mışsa patent başvurusu yeni olmadığı ge- rekçesiyle reddedilir. Yeni olmak tek başına patent alabilmek için yeterli değildir, ayrıca gelişmenin o alandaki uzman kişilerin gö-

zünden aşikâr olmaması gerekir.

Bu koşul buluşun belli bir kaliteyi taşıması anlamına gelir. Bu şartların olup olmadığı- nı kontrol etmek için başvuru aşamasında öncelikle, patent veri tabanları başta ol- mak üzere, yetkili makamlar tarafından başvuru tarihinden önceki tekniğin bilinen durumunun ne olduğuna dair araştırma yapılır. Sonrasında, bu araştırma ışığında, başvurunun patent verilmeye değer olup olmadığı incelenir. Bu aşamalardan geçmiş olan patentin, kural olarak, kaliteli olduğu kabul edilir ve 20 yıllık koruma alır.

İncelemesiz patentlerde ise, tescil koşul- ları patentler ile aynı olmasına rağmen, sadece tekniğin bilinen durumuna dair araştırma yapılır ancak patent verilebilir- lik şartlarının olup olmadığı incelenmez.

Başvuru sahibi doğrudan tescili isteyebilir.

Böylece gerçekten yeni olup olmadığına bakılmaksızın başvuruya 7 yıllığına koru- ma sağlanmış olur. Faydalı modeller ise patentlere nazaran daha düşük bir geliştir- me eşiği aramaktadır. Faydalı model tescili için sadece yenilik yeterli olmakta, buluş basamağı istenmemektedir. Ayrıca faydalı modellerde ne tekniğin bilinen durumuna dair araştırma ne de inceleme yapılmakta, başvuru sahibinin talebi üzerine 10 yıllık koruma sağlanmaktadır. Gerek incelemesiz patentler, gerekse faydalı modellerin öngö- rülme amacı daha az masrafla, daha küçük buluşlarla, özellikle KOBİ’lerin patent siste- minden yararlandırılmasıdır. Ancak mevcut durumda sistem büyük ölçüde kötüye kul- lanımların esiri olmuş, sisteme olan güven azalmıştır. Hâlihazırda patent mevzuatında yapılması öngörülen revizyonda sistemin ıslah edilmesi için çalışmalar sürmektedir.

Türkiye’de Patent Sayısının Azlığının Bir Nedeni Olarak Nitelikli Patent Profesyoneli Eksiği:

Ülkemizde patent sayısının neden az olduğu so- rusu gündeme geldiğinde buna verilen ce- vap genellikle AR-GE faaliyetlerine gereken önemin verilmediği ve kaynakların aktarıl- madığı olmaktadır. Bu tespit bir noktada doğrudur. Ancak özellikle son yıllarda dev- letin bu konudaki inisiyatifi, üniversite-sa- nayi işbirliği projelerindeki sevindirici artış ve bilimsel yayın sayılarındaki artış dikkate alındığında patent sayısındaki azlığın başka nedenleri de olabileceği akla gelmektedir.

Kanımca bu konudaki en önemli eksikler- den bir tanesi, AR-GE faaliyeti sonucunda ortaya çıkan sonuçların bir patente bağla- nabilmesindeki yetersizliktir. Gerçekten, öncelikle araştırma kurumu ya da işletme içinde araştırma sonuçlarının patentlene-

Yenilik, buluşun daha önce dünya üzerinde bilinmiyor olması anlamına gelir. Buna göre buluş, başvuru tarihinden

önce dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir şekilde açıklanmışsa; örneğin İspanya’da

satışa sunulmuşsa ya da Japonya’da bir bilimsel dergide

makale olarak yayımlanmışsa patent başvurusu yeni olmadığı

gerekçesiyle reddedilir.

Özgür Öztürk

Şekil - 2 Patent Tescillerinin Yıllara Göre Dağılımı

Şekil - 3

(19)

Özgür Öztürk

bilirlik açısından bir değerlendirmeye tabi tutulmasını sağlayacak mekanizmaların oluşturulması gerekmektedir. Bu noktada söz konusu birim bünyesinde çalışan fikri mülkiyet profesyonellerine büyük iş düş- mektedir. İlk değerlendirmenin bu kişiler tarafından yapılması, gerekirse araştırma- nın yönlendirilmesi yoluna gidilmelidir.

Şüphesiz bunu yapacak kişilerin belli bir düzeyde patent sistemine aşina olmaları gerekmektedir. Daha sonra, birim içinde yapılan değerlendirme sonucunda korun- maya değer bulunan yenilikler için patent başvurusunda bulunulması aşamasına ge- çilecektir. Bunun için araştırma kurumu ya da işletmenin kendi içindeki patent vekille- rinden yararlanılabileceği gibi, dışarıdan bu iş ile uğraşan firmalardaki patent vekillerin- den profesyonel yardım alınabilecektir. Ne yazık ki, ülkemizde bu alanda verilen hiz-

metlerin gelişmiş ülkeler standardında bir kaliteyi temsil ettiğini söyleyebilmek müm- kün değildir. Her ne kadar Türk Patent Ens- titüsü nezdinde patent başvurularını takip edebilmek için yapılan bir sınavda başarılı olmak şartı aranıyorsa da, bu sınav aday- ların bir patent başvurusunu hazırlayıp tescile kadar geçecek aşamaları başarıyla yürütecek yeterliliğe sahip olup olmadı- ğını ölçmekten uzaktır. Mühendislik ya da temel bilimler alanları dışındaki kişiler de sınava girip başarılı olabilmektedirler. Bu kişilerin bir patent başvurusunu hazırla- yabilmeleri ve süreç içinde gerekli deği- şiklikleri yapabilmeleri söz konusu olma- maktadır. Bu kişiler tarafından hazırlanıp yürütülen başvurular başarısız olmaktadır.

Diğer yandan teknik eğitim almış patent vekillerinin de gereken bilgilerle donan- mamış olduğu söylemek yanlış bir tespit sayılmayacaktır. Patent sistemi konusunda yeteri bilgisi olmayan patent vekilleri, ya buluş sahiplerini yanlış yönlendirmekte ya da yapmış oldukları başvurularını başarılı bir şekilde patente bağlayamamaktadır.

İstatistikler de bunu açık biçimde ortaya koyar gözükmektedir. Örneğin 2012 yılında 4543 adet yerli patent başvurusu olmasına rağmen, tescil sayısı 1025’te kalmaktadır.

Bunlardan 879’u TPE’ce tescil edilmiş, geri kalanı ise uluslararası yollardan gelmiştir.

Bu rakamların içinde yukarıda da açıklan- dığı gibi incelemeden geçmeyen inceleme-

siz patentler de bulunmaktadır. Bu gerçek karşısında, Türkiye’de Türk patent vekilleri tarafından yürütülen başvurularda başarı sayısı ve oranının ne kadar düşük olduğu ortaya çıkmaktadır.

Buna karşılık yine herhangi bir inceleme ge- rektirmeyen faydalı modellere bakıldığın- da, 2012 yılı için yerli tescil sayısının 2245 olduğu, yabancı tescil sayısının ise bununla kıyaslanamayacak şekilde 54’te kaldığı gö- rülmektedir (Şekil: 3). Ayrıntılı istatistikler bulunmamasına rağmen, bu tescillerden bazılarının aslında patent alabilecek olma- larına rağmen inceleme gerektirmediği için faydalı modellerle yetinilen yenilikler oldu- ğu çıkarımı yapmak yanlış olmayacaktır.

Nitelikli patent profesyoneli eksiğini gören İstanbul Teknik Üniversitesi, bu alandaki açığı kapatmak üzere İTÜ-SEM bünyesinde Türkiye’de ilk kez “Patent Profesyonelleri Eği- timi Sertifika Programı” düzenlemiştir. Büyük ilgi ile karşılanan program, Temel Patent Bilgisi, Patent Vekilliği Eğitimi, Patent Yargılaması ve Değer Yaratımı İçin Entelektüel Varlıkların Yö- netimi başlıkları altında dört modül ve toplam 166 saatten meydana gelmektedir.

Teknolojinin yaratılması konusunda öncü olan üniversitemizin, teknolojinin korunması ala- nında alınacak önlemler konusunda da adına yakışır bir misyon üstlenmesi ve Türkiye’nin dünyanın gelişmiş, teknoloji üreten ve üretti- ği teknolojiyi koruyan bir ülke olması yolunda üzerine düşeni yapıyor olması gurur vericidir.

1.http://www.tpe.gov.tr/portal/default2.jsp?sayfa=136 2.http://www.wipo.int/ipstats/en/statistics/country_profile/#U

Fikri mülkiyet profesyonellerine büyük iş düşmektedir.

İlk değerlendirmenin bu kişiler tarafından yapılması, gerekirse araştırmanın yönlendirilmesi yoluna gidilmelidir. Şüphesiz bunu yapacak kişilerin belli bir düzeyde patent sistemine aşina

olmaları gerekmektedir.

TÜBİTAK’ın Türkiye’nin ulusal ve uluslararası patent başvuru- larının sayısının artırılması, kişilerin patent başvurusu yapma- ya teşvik edilmesi ve ülkemizde fikri ve sınai hakların tescili yönünde bilinçlenmeye katkıda bulunulması amacıyla hazırla- dığı Patent Başvurusu Teşvik ve Destekleme Programı (1008) ile kişi ya da kurumlara 100 bin liraya kadar destek veriliyor.

Teşvik programından TC vatandaşları gerçek kişiler veya Tür- kiye sınırları içinde faaliyet gösteren, Türk hukukuna göre ku- rulmuş ve Türk tabiiyetinde olan şirketler, üniversiteler, kamu kurum ve kuruluşları bu esaslar kapsamında öngörülen des- teklerden yararlanabiliyor. Şahıslar (gerçek kişiler) için yılda en fazla 5, firmalar (tüzel kişiler) için yılda en fazla 20 başvuru yapılabiliyor. TÜBİTAK, 1008 Patent Başvurusu Teşvik ve Des- tekleme Programı’nda üç tür destek bulunuyor.

1- Ulusal Patent Başvurusu Teşviki

TBF-1 Türk Patent Enstitüsü’ne (TPE) yapılan ulusal patente uygunluk bildiriminin ardından alınabilir. TÜBİTAK, iki aylık in- celemelerinin ardından destek talebini kabul ederse başvuru sahibi adına 3.000 TL tutarında desteği TPE hesabına yatırır.

Bu para elden başvuru sahibine verilmez, TPE hesabında tutu- lur. TPE, başvuru sahibi adına araştırma, inceleme ve yıllık sicil kayıt ücretleri vs. için bu tutarı bitene kadar kullanır. Başvuru bir vekil aracılığıyla yapılmışsa faturalandırmak şartıyla 450 TL tutarında destek yatırılır.

2- Uluslararası Patent Başvurusu Teşviki

TBF-2 desteği uluslararası yapılan başvurular için verilir. Bu desteğin alınabilmesi için başvuru sahibinin önce Dünya Pa- tent Ofisi (WIPO) veya Avrupa Patent Ofisi’ne (EPO) uluslara- rası patent başvurusunda bulunması gerekir. Başvuru yapıldık- tan sonra TÜBİTAK’a teşvik başvurusunda bulunur. İnceleme yapıldıktan sonra desteklemeye onay verilirse başvuru sahibi- nin hesabına destek tutarı olan 3.000 TL yatırılır. Başvuru vekil yardımı ile yapılmışsa hesaba, faturalandırmak şartı ile, 450 TL daha yatırılır.

3- Üçlü (triadic) Patent Başvurularının Desteklenmesi Üçlü (ABD, Japonya ve Avrupa) patent başvurularının araştır- ma raporundan sonraki işlem ücretleri için sağlanan destek, geri ödemeli olarak verilir. Uluslararası patent başvurusu kay- naklı başvurularda, uluslararası araştırma raporundan sonra- ki ücretler ile uluslararası patent başvurusu kaynaklı olma- yan (bölgesel-EPC-, ABD ve Japonya) patent başvurularında, EPO’dan, ABD’den ve Japonya’dan alınan araştırma raporun- dan sonraki ücretler destek kapsamındadır. Destek üst limiti her yıl ocak ayında TÜBİTAK Bilim Kurulu tarafından belirle- nir. Destek miktarı jüri kararıyla 100 bin liraya kadar çıkabi- lir. Üçlü patent başvurusunun EPO’da, ABD’de ve Japonya’da tescil edildiğine ilişkin tescil belgelerinin TÜBİTAK’a sunulması halinde verilen tüm destekler hibeye dönüşür. Aksi takdirde verilen desteğin geri alınması işlemlerine başlanır.

TÜBİTAK Uluslararası Patent İçin 100 bin TL Destek Veriyor

(20)

Patent Davalarında Bilirkişi: Prof. Dr. Cemal Baykara

İmalatçı Yapı Patent Davalarını Artırıyor

Ülkemizde patentle ilgili davalarda bir ar- tış var mı?

Evet, artmaya başladı ve hızla da artacak.

Son yıllarda Türkiye imalatçı bir yapıya sahip oldu. İmalatçılarımız ister kendi ta- sarımı olan mamulü yapsın, isterse başka bir firma için imalat yapıyor olsun, ortaya patent tecavüzü problemleri çıkıyor. Bu durum da patent davalarını gündeme ge- tiriyor.

Bunun sebebi bilgisizlik mi?

Bilgisizliğin yanında, alışılageldik imalat metodları da buna etken.

Firmalar bu yaklaşımlarını değiştirmek is- temiyorlar mı?

İstemiyorlar. Çünkü bu firmalar yıllardır ya- bancı firmaların imal ettiği ürünlerin bura- da bir benzerini yapıyorlar. Bunun yanında patentin ne olduğu, nasıl korunduğu hak- kında yeterli bilgiye sahip olmayınca, bu problemlerin doğması ülkemizde olağan hale geliyor. Bizim asıl problemimizi ben, Avrupa Topluluğu maceramıza benzetiyo- rum. Şöyle ki; Avrupa Topluluğu’na enteg- re olan ülkelere baktığımızda bu ülkeler, Avrupa Topluluğu mevzuatına sahip, ciddi donanımları olan insanlar yetiştirmişler

ve öyle müracaat etmişlerdir. Türkiye ise AB’ye aday olduktan sonra AB mevzuatına uyum sağlamaya çalışıyor ve de en önem- lisi, biz bu konuda ciddi donanımları olan elemanlara sahip değiliz. Örneklendirecek olursak; bir oyun oynuyorsunuz, bu oyun- da kurallara müdahale etme şansınız yok ve karşınızdaki kişi oyunun kurallarını istediği gibi değiştirebiliyor. Dolayısıyla karşınız- dakinden daha iyi olmalısınız ki, kuralları

koyabileni aşabilesiniz. Bizim patent olgu- suyla tanışma tarihimiz çok eski olmasına rağmen, bu konudaki uzman sayımız bir elin parmağını geçemeyecek kadar azdır.

Hal böyle olunca, patent vekilliği denen mesleğin önemi ortaya çıkıyor. Bu meslek, altında, temel bilimler ya da mühendislik bilimleri yatan ve bunun üzerine hukuki donanımlara sahip olan kişileri barındıran bir meslek olmalı. Ancak Türk Patent Ens- titüsü’ndeki kayıtlara bakacak olursak, bu kişilerin tamamına yakınının hukuk kökenli olduğunu görürüz. Peki, teknik bir şeyi in- celeyecek kişinin hukukçu olması ne kadar doğru?

Bir hukukçu mühendislikten ne kadar an- layabilir ki, değil mi?

Kesinlikle. Zaten benim bu sertifika progra- mına önayak olmamdaki asıl sebep bu. Biz bu hakemli işleri yaparken , Avrupa Patent Ofisi’nin bizdeki patent eğitiminin düzel- mesi hakkında bir talebi oldu. Bu eğitimin düzenlenmesi durumunda, İTÜ ile çalışma- lar yapmak istediklerini belirttiler. Neden İTÜ olduğu hakkında net bir bilgim yok.

Daha sonra Dekan ve Rektörle görüşme- ler yapıldı ve İTÜ’nün de patent eksikliği olması nedeniyle hemen kabul edildi. Pa- tent üreten şirketlerle temasa geçildi ve biz bu eğitimlere başladık. TPE de bize, bu eğitimleri almış olan elemanlara ihtiyacı ol- duğunu bildirmişti. Yurtdışında bu eğitim- ler bazı eğitim kurumları tarafından verili- yor ve aynı zamanda staj uygulamaları da yapılıyor. Ancak, ülkemizde bunu yapmak günümüzde pek mümkün değil…

Peki, siz bunu neye bağlıyorsunuz?

Bunu yapabilecek altyapımız yok. Öncelikle öğrencilere bu konuda bilgi vermek lazım.

Öğrencilerin bu konu hakkında bilgisi ol- madığı için haliyle bu bölüme yönelimi de olmuyor. Halbuki en cazip bölüm, çünkü

“Bilindiği üzere hukuk fakültelerinde patentle ilgili bölüm yok. Birçok hâkim, iş mahkemesinde çalışırken aniden böyle bir davaya atanıyor. Onlar için de zor bir geçiş süreci oluyor. Ancak hukuki süreci bildikleri için hızlı öğreniyorlar. Biz bilirkişiler de aynı durumdayız aslında. Bizim de temelde bir patent eğitimimiz yok. Eski deyimle alaylı olarak yetiştik diyebiliriz. İşte İTÜ’deki sertifika programı ile diyoruz ki; alaylı olmasın okullu olsunlar, doğru insanlardan öğrensinler, teorisini bilerek pratiğini en iyi şekilde yapsınlar…”Patentle ilgili davalarda bilirkişilik yapmakta olan İTÜ Makina Fakültesi Öğretim Üyesi Cemal Baykara, patent vekilliğinin önemine ve bu alandaki altyapı eksikliğine değiniyor.

Bizim ürettiğimiz bir ürün bugün ya da yarın taklit edilecektir.

Buna karşı hiçbir tedbirimiz yok maalesef. Bunun için çaba sarf eden kuruluşlarımız var elbette ancak bu konuda deneyimli,

uzman kişileri bulmak çok kolay değil. Üstelik karşı tarafta

bu konuda çok donanımlı uzmanların olması da işi

zorlaştırıyor.

Türkiye’de Patent

Referanslar

Benzer Belgeler

• Yenilik, buluş basamağı ve sanayiye uygulanabilirlik kriterine sahip olan buluşlara verilen ve 20 yıl süre ile koruma hakkı sağlayan patent sistemidir. • Araştırma ve

- Tekniğin bilinen durumu dikkate alındığında, ilgili olduğu teknik alandaki uzmana göre aşikâr olmayan buluşun, buluş basamağı içerdiği kabul edilir.. Sanayiye

Patent ve marka vekilliği mesleğinin sunduğu fırsatlar, çalışma alanları ve inovasyon dünyasındaki yeri mercek altına alınacaktır.. Konuşmacılar üniversite, hukuk

Yönelİk olarak Patent, faydalı model, marka ve tasarım kavramları, bu kavramlar arasındakİ farklar, avantajları, önemi ve başvuru süreçleri anlatılacak olup,

 Potansiyel endüstriyel tasarım düşüncelerinizin hangi Uluslar arası patent sınıflandırmalarına (alt gruba kadar) ve Lacorno sınıf kodlarına (alt sınıf ve

• "Geriye dönük koruma” uygulaması: patent koruması olmayan ülkelerde patent başvurusu yapılamamış, ancak başka bir ülkede patentli olan ve patent süresi halen

Opsiyon temelli yaklaşım kapsamında reel opsiyon modeli, patent değerlemesi için uygun bir model olup, patent değerinin daha doğru ve isabetli olarak değerlenmesini

SMK‘nın Uygulanmasına Dair Yönetmelik madde 5 uyarınca marka örneği ve baĢvuru formunun marka baĢvurusu esnasında bulunması gerekmektedir. SMK madde 11‘e