• Sonuç bulunamadı

İSTANBUL NAZIM İMAR PLANINDA ARNAVUTKÖY İLÇESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "İSTANBUL NAZIM İMAR PLANINDA ARNAVUTKÖY İLÇESİ"

Copied!
58
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ĠSTANBUL BÜYÜKġEHĠR BELEDĠYE BAġKANLIĞI

İSTANBUL NAZIM İMAR PLANINDA ARNAVUTKÖY İLÇESİ

2007 YILI

1/25 000

(2)

GENEL PLAN ÇALIġMALARI

II.C.1.b. MEKANSAL KONUMLANDIRMALAR VE GEREKÇELER

II.C.1.b.i. ÇEVRESEL DEĞERLER

Koruma-kullanma ilkesi çerçevesinde aktif korumanın sağlanması ve ekolojik dengenin korunması, ekolojik açıdan hassas alanlara yönelecek kentsel gelişme baskılarını azaltacak tedbirlerin alınması planın, temel politikalarıdır. Bu doğrultuda, orman alanlarını gelişme baskısından; içme suyu rezervlerini gelişme ve kirlenme tehlikesinden korumak, tarım alanlarını, maden ve taş ocaklarını sürdürülebilir gelişme bağlamında değerlendirmek büyük önem arz etmektedir.

Su Kaynakları ve Havza Alanları

Sürdürülebilirlik ilkesi doğrultusunda içme suyu ihtiyacının giderilmesini baki kılmak ve gelecek nesillere taşımak, 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı ile 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı'nın en önemli hedeflerinden biridir. İstanbul İli sınırları içinde yapılan yerbilimi çalışmaları ile su kaynaklarının korunması ve güvenli yerleşim alanlarının seçimi

konularındaki çalışmalar değerlendirilmiştir.

Yapılan çalışmalara dayanılarak, su havzalarının 1000 metrelik kuşağında kalan alanlar ile havzaları besleyen derelerin koruma kuşaklarını kapsayan alanlarda yapılaşma olmaması doğrultusunda plan kararı verilmiştir. Bunun yanı sıra korunacak tarım alanları, ormanlar ve mevcut köy yerleşik alanları dışında havza çanağına kadar diğer alanlar ise "Su Toplama Havza Alanları" olarak belirlenmiştir. Öncelikle kamu yararı gözetilmesi gereken bu alanlarda, sportif tesisler, eğitim tesisleri, sosyal tesisler vb. tesislerin yer almasının teşvik edilmesi ve her türlü kirletici unsurun engellenmesi öngörülmektedir.

Ayrıca; alt ölçekli planlarda su toplama havzalarına zarar veren plansız ve sağlıksız, yasal olmayan yollarla yapılaşmış alanların yapısal ve sosyal dokuları da dikkate alınarak, sorun çözümlerine yönelik kararlar üretilmesi yoluna da gidilmiştir.

İstanbul İl sınırları içinde içme suyu amaçlı olarak yararlanılan belli başlı 7 adet içme ve kullanma suyu rezervuarı bulunmaktadır. Bunlar Anadolu Yakası'nda Ömerli, Elmalı ve Darlık baraj gölleri ile Avrupa Yakası'nda Alibeyköy, Terkos, Sazlıdere ve Büyükçekmece baraj gölleridir. Terkos ve Büyükçekmece oluşum açısından göl olmakla beraber, üzerinde inşa edilen su tutmaya yönelik yapılardan dolayı baraj kategorisinde adlandırılmaktadır.

Bunlardan Sazlıdere Barajı, aşırı kirlenme nedeniyle içme suyu olarak kullanılamayan Küçükçekmece Gölü'nün su toplama havzası içerisinde yer almaktadır. Adı geçen havzalar, İstanbul'a yılda ortalama 750.000.000 m3 su verimiyle kente sunulan suyun %72,4'ünü sağlamaktadır. İstanbul'a sağlanan içme ve kullanma suyunun %22,7'si Ömerli, %15,6'sı Terkos, %11,6'sı Büyükçekmece ve %50'si de diğer havzalardan ve yer altı sularından karşılanmaktadır.

(3)

İstanbul'a içme suları sağlayan bu tesislerin su toplama alanları Ömerli (608,7 km2), Elmalı (83,4 km2), Darlık (207,2 km2), Alibeyköy (158,9 km2), Terkos (736,2 km2), Sazlıdere (168,7 km2) ve Büyükçekmece (631,7 km2)'dir. İçme Suları Havzaları, il yüzölçümünün (5.400 km2)

%46'sı kadar bir alan kaplamaktadır.

Son 50 yıllık hızlı ve plansız kentleşmeden su havzaları önemli ölçüde etkilenmiş ve yer yer yoğun konut ve sanayi alanlarıyla işgal edilerek; amacı içme ve kullanma suyu sağlamak olması gereken bu doğal ortamlar, önemli ölçüde tahrip edilmiştir. Toplam alanı 2.497 km2 olan tüm havza alanlarında 145 km2'lik alan 1.573.768 kişilik nüfusun barındığı yerleşim alanları olarak şekillenmiştir. Barındırdıkları nüfus büyüklükleri açısından, en başta Ömerli (524.595 kişi, %5,2), Elmalı (373.675 kişi, %3,7) ve Alibeyköy (342.830 kişi, %3,4) Havzaları gelmekte, Büyükçekmece (153.168 kişi, %1,5), Sazlıdere (131.789 kişi, %1,3) ve Terkos (43.369 kişi, %0,4) Havzaları onları takip etmektedir.

Nüfus büyüklüklerinin havza alanlarına oranlanarak listelenmesi halinde, başta Elmalı, Alibeyköy, Sazlıdere ve Ömerli Havzaları gelmektedir. Geriye kalan Büyükçekmece, Terkos ve Darlık Havzaları; kente daha uzak olmaları nedeniyle, önemli ölçüde korunmuşlardır.

Günümüzde İstanbul kentinin genişlemesiyle; başta Büyükçekmece Havzası olmak üzere, Terkos Havza'sında da yapılaşma baskısı hissedilmeye başlanmıştır. Darlık Havzası kente uzaklığı nedeni ile en iyi korunmuş içme ve kullanma suyu havzasıdır (4.344 kişi, < %0,1).

İSKİ İçme Suyu Havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliği çerçevesinde adı geçen 7 havzadaki koruma kuşaklarının havzalar genelindeki alansal büyüklükleri, Mutlak Koruma Alanları (0-300 m) için 141 km2; Kısa Mesafeli Koruma Alanları (300-1.000 m) için 218 km2; Orta Mesafeli Koruma Alanları (1.000 m-2.000 m) için 232 km2; Uzun Mesafeli Koruma Alanı (2.000 m havza sınırı) için ise 1.794 km2'dir. İSKİ İçme Suyu Havzaları Koruma ve Kontrol Yönetmeliği'nde adı geçen dereler boyunca uygulanan yapı yasaklı koruma bantları (derenin sağında ve solunda 100'er metre) içerisinde

kalan alanların toplamı ise 218,58 km2 olarak tespit edilmiştir. Belirlenen koruma bantlarının kapladıkları alanlar, havzaların büyüklükleri ve formları ile içinde bulunan göllerin yayılımına göre farklılıklar göstermektedir.

Kuraklık, savaş, afet, vb ortaya çıkabilecek olağandışı durumlarda kentin yararlanabileceği stratejik içme ve kullanma suyu kaynakları yok gibidir. Yeraltısuyu rezervleri (akiferler) bu açıdan yaşamsal bir öneme sahiptir. Ancak bugüne kadar kentin yayıldığı alanlardaki

yeraltısuyu akiferleri, denetim dışı kullanımlarıyla ya kirletilmiş ya da tüketilmiştir. Elde kalan, sınırlı miktardaki akiferlerin kirlenme ve tükenmeye karşı korunması ve yeraltısuları

Yasası'nın titizlikle uygulanması çok yerinde olacaktır.

İstanbul'un tarihi ve kültürel kimliğini kazanmasında memba sularının ayrıcalıklı bir yeri ve önemi vardır. Çatalca Yarımadası'nda Hamidiye, Kocaeli Yarımadası'nda Taşdelen ve Yakacık membaları, ünlerini tarihsel dönemlerden günümüze kadar sürdüre gelen

örneklerdir. Doğuda Aydos, Alemdağ, Kayışdağ, batıda Kemerburgaz yöreleri, bulundukları jeolojik birimlere bağlı olarak debileri çok fazla olmayan, ancak kaliteleri açısından üstün nitelikli membaların yoğunlaştığı yerlerdir.

Orman Alanları ve Ekoloji

(4)

Planda, orman kadastrosu yapılmış alanlar, özel ormanlar, mevcutta yoğun orman bulunan, orman kadastrosu yapılmamış ancak mescere tipi haritasında orman vasfı bulunan alanlar,

"Orman Alanları" olarak belirlenmiştir. Orman kadastrosu netleşmeyen ve bu nedenle plan kapsamında gösterilmeyen alanlar ise, orman kadastrosuna alınması durumunda ilgili yasalar çerçevesinde yeniden değerlendirmeye alınacaktır.

Orman alanlarının sürdürülebilirlik çerçevesinde korunması amacıyla planda; MİA'nın orman alanlarına yönelik gelişme eğilimlerinin engellenmesi, orman köylerinde doğal gelişimin dışında gelişme konut alanı önerilmemesi hedeflenmektedir. Orman sınırlarında tampon görevi görebilecek üniversite alanları, kentsel hizmet alanları, sağlık tesis alanları, teknoloji geliştirme parkları gibi büyük ve kontrol edilebilir fonksiyonların yerleştirilmesi öngörülmüştür.

Ayrıca, İstanbul'da bulunan tüm devlet ormanlarının "Muhafaza Ormanı" olması konusunda, gerekli girişimlerde bulunulması uygun görülmektedir.

6831 sayılı Orman Kanunu'nun 2b maddesi ile orman alanı sınırları dışına çıkarılan alanlar, 1/100.000 ölçekli İstanbul İl Bütünü Çevre Düzeni Planı'nda "2b Alanları" olarak belirtilmiştir.

Orman içindeki 2b alanları mevcut konut ve sanayi alanları ekolojik sürdürülebilirliği tehdit etmektedir. Avrupa Yakası'nda 2b Alanları'nda tarım kullanımının, Anadolu Yakası'nda ise yapılaşmanın yoğunlukta olduğu görülmektedir.

Çevre Düzeni Planı'nda 2b Alanları'nın mevcut yasalar ve yeni yasal düzenlemeler doğrultusunda, olabilirlikleri çerçevesinde orman alanlarına geri kazandırılması

amaçlanmıştır. Ölçek nedeniyle orman sınırları içinde veya dışında gösterimi yapılmayan 2b alanlarının ilgili yasalar ve plan kararları çerçevesinde değerlendirilmesi, mülkiyet açısından çelişki olması durumunda ise, alt ölçekli planlarda yasallaşan statülerin değerlendirilmesi Plan'da önerilmektedir

Ormanların geliştirilmesi ve sınırlarının korunması Anayasa' nın 169.maddesi ile güvence altına alınmış olup, 6831 sayılı Orman Kanunu ile de gerekli düzenlemeler yapılmıştır.

İstanbul İli'ndeki potansiyel ağaçlandırma alanları, özellikle su havzasında olanlar, geniş yapraklı ve yörenin doğal türleri ile ağaçlandırılmalıdır ve tüm su havzaları ndaki ormanlar, Belgrad, Aziz Paşa ve Fatih, Elmalı Bendi ve Terkos Gölü civarı gibi Muhafaza Ormanı statüsünde olmalıdır.

Ayrıca, orman örtüsü tahrip edilerek işletilen yeraltı kaynak alanları süratle ağaçlandırılmalı ve eski ekosistemine kavuşturularak, orman içi taş ve maden ocak alanlarında kullanılan yıkama suları kontrol altına alınmalıdır. 21.yüzyılın su kıtlığının yaşanacağı kurak bir dönem olacağı düşünülerek, su havzaları için duyarlı davranmak hayati bir önem taşımaktadır.

Nüfusu hızla artmakta olan İstanbul kentinde yaşayanlar için rekreasyonel amaçlı kent dışı yeşil alanlara ihtiyaç olması nedeniyle, ekolojik denge zincirinin bir bütün olarak muhafazası için orman halkasının kopmaması ve her türlü ekosistemin korunması için ekonomi-ekoloji dengesinde özenli davranılması gerekmektedir.

Toprak ve Tarım Alanları

Sürdürülebilir gelişme bağlamında tarım alanları kamu yararının söz konusu olduğu durumlar dışında, kentsel kullanımlara açılmayacaktır. Kent üzerindeki nüfus baskısı nedeniyle, batı koridorlarında mevcut onaylı nazım planlarla gelişime açılmış tarım toprakları dışındaki araziler, Tarım Bakanlığı tarafından hazırlanan 5403 Sayılı yasaya göre sürdürülebilir

(5)

gelişme bağlamında tarım alanları kamu yararının söz konusu olduğu durumlar dışında kullanımlara açılmaması gerekmektedir. Belirtilen yasaya göre 4 grup altında incelenen arazilerin tanımlamaları aşağıdaki gibidir.

Bitkisel üretimde, toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısının bitkisel üretim için yöre ortalamasında ürün alınabilmesinde herhangi bir sınırlayıcı özelliği olmayan, ve topoğrafik sınırlamaları yok veya çok az olan ülkesel, bölgesel veya yerel önemi bulunan, halen sulu ve kuru tarımsal üretimde kullanılan veya bu amaçla kullanılmaya elverişli araziler, "Mutlak Korunacak Tarım Arazileri" olarak tanımlanmıştır.

Mutlak tarım arazileri dışında kalan, toprak ve topoğrafik sınırlamaları nedeniyle yöreye adapte olmuş bitki türlerinin tamamının tarımının yapılamadığı ancak özel bitkisel ürünlerin yetiştiriciliği ile su ürünleri yetiştiriciliğinin ve avcılığının yapılabildiği ülkesel, bölgesel ve yerel önemi bulunan araziler "özel ürün arazisi" olarak tanımlanmıştır.

Mutlak ve özel ürün arazileri dışında kalan ve üzerinde yöre ekolojisine uygun çok yıllık ağaç, ağaççık ve çalı formundaki bitkilerin tarımı yapılan, ülkesel, bölgesel veya yerel önemi

bulunan araziler "dikili tarım arazisi" olarak tanımlanmıştır. Dikili tarım arazileri, özel ürün arazileri ve yüksek verim özelliğine sahip mutlak tarım arazileri tarım dışı amaçlı

kullanılmayacaktır.

Mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri ve dikili tarım arazileri dışında kalan toprak ve topoğrafik sınırlamalar nedeniyle üzerinde sadece geleneksel toprak işlemeli kuru tarım yapıldığı araziler marjinal tarım arazisi olarak tanımlanmıştır.

Tarımsal niteliği korunacak alanlarda, mümkün olduğunca organik ve özel ürünlerin yetiştirildiği tarımsal aktiviteler teşvik edilmelidir. Ayrıca, tarım alanlarının verimliliğinin artması ve turistik potansiyelinden faydalanılabilmesi amacıyla gerekli tarımsal örgütlenme ve uygulamalara geçilmelidir. Bu alanların tarımsal arazi kullanım planları yapılarak tarımsal özelliklerinin sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.

Hızla genişleyen yerleşim alanlarına bağlı olarak İstanbul il bazında tarım toprakları ile çayır ve mera alanları önemli ölçüde azalmıştır. Yapılan envanter çalışmaları sonucunda mutlak korunması gereken alanların %78'inin Silivri ve Çatalca ilçe sınırları içerisinde yer aldığı görülmektedir. İstanbul ilinin gıda gereksiniminin karşılanması ve tarımsal nüfusun yerinde istihdamının sağlanması için tarımsal arazi kullanım planları yapılmalı ve bu plan dahilinde mümkün olduğunca ekonomik değeri yüksek olan organik ve özel ürünlerin yetiştirildiği tarımsal aktiviteler teşvik edilmelidir. Ayrıca, tarım alanlarının verimliliğinin artması ve turistik potansiyelinden faydalanılabilmesi amacıyla gerekli tarımsal örgütlenme ve uygulamalara geçilmelidir.

İstanbul il bazında, hayvancılık sektörünün tarımsal üretim içerisindeki payı oldukça düşüktür. Küçükbaş hayvancılığı neredeyse hiç kalmamıştır. Hayvancılık sektörünün en önemli parametresi olan mera alanlarının tüm bölge bazında en az düzeye indiği il

İstanbul'dur. Bu nedenle mera alanlarının kadastral çalışmalarının tamamlanarak kayıt altına alınması, korunması ve tahribata uğramış mera alanlarının ıslah edilerek mera envanterine aktarılması gerekmektedir. Yem girdisinin yerel kaynaklardan sağlanması için tarımsal ürün deseni içerisinde yem bitkilerinin yer alması sağlanmalıdır.

(6)

Büyük bir yarımada konumunda olan İstanbul ili balıkçılığı, olması gereken üretim

noktasından oldukça geridedir. Balıkçı barınaklarının yetersiz olması nedeniyle büyük balıkçı teknelerinin ikmal yaptığı, uzun süreli demirlediği alanlar ile kıyı yerleşimi iç içedir. Balıkçılık sektörünün gelişebilmesi için; balıkçı barınakları, dalyanlar, balık hali vb. alan gereksinimleri yeterli düzeye ulaştırılmalıdır. Denizlerin kirletilmesi balık çeşidi ve miktarını tehdit

etmektedir. Deniz ulaşımının avlanma bölgelerini sınırlamayacak şekilde düzenlenmesi, avlanma zamanı ve şekli vb. konuları içeren koruma-kontrol uygulamalarının titizlikle yürütülmesi gerekmektedir.

Ekosistemlerin sürekliliği, biyoçeşitliliği, sulama imkanları ile yıllık yağış-güneşlenme özellikleri ve çevre kirletici parametrelerden konumsal uzaklığı göz önünde tutulduğunda;

• Anadolu Yakası'nda İsaköy, Göçe Köyü, Gökmaşlı Köyü, Çelebi Köyü, Göksu Köyü, Geredeli Köyü, Korucu Köyü, Karamandere Köyü, Yeşilvadi Köyü, Kervansaray Köyü, Göçbeyli Köyü, Göllü Köyü ve Alibahadır Köyü,

• Avrupa Yakası'nda ise; Aydınlar Köyü, Yaylacık Köyü, Karamandere Köyü,

Çayırdere Köyü, Gümüşpınar Köyü, Kalfaköy, Kızılcaali Köyü, Hacımaşlı Köyü, İnceğiz Köyü, Gökçeali Köyü, İhsaniye Köyü, Kabakça Köyleri,

ya da bu köylerin ortak birlikleri, ekolojik üretim ve eko turizm alanları açısından planlamaları gereken yerlerdir.

Büyükçekmece Gölü ve çevresi bilinçsiz kentleşme ve sanayileşmenin yanı sıra, yakın çevresinde yasak olmasına karşın yapılan konvansiyonel ve geleneksel tarım sonucunda hızla kirlenmektedir. Büyükçekmece bölgesi ekolojik sürdürülebilirlik açısından son derece tehlikeli olan konvansiyonel ve mono kültür tarım ile karakterize edilebilir.

Konvansiyonel tarımda kullanılan kimyasal gübreler yağmur ve sulama suları ile hızla çözünmekte, yüzeysel akış veya taban suyuna ulaşarak göle karışmaktadır. Göl suyundaki azot ve fosfor miktarı bu nedenle sürekli yükselmektedir.

Gerek yüzey akış ile taşınan toprak partiküllerine bağlı azot ve fosfor bileşikleri ve gerekse vertikal olarak toprak profilinden, özellikle azot bileşikleri olmak üzere su havzalarına ulaşmaktadır. Burada aynı zamanda çok eğimli arazilerde bir çapa bitkisi olan ayçiçeği tarımının uzun süreden beri entegre edilmiş olmasının yanında toprak işleme biçiminin erozyona yatkın olması, erozyonu önleyen şerit vari ekimin devre dışı olması ve üretim deseninde toprağı strüktür açısından ıslah eden bir kültür bitkisinin devreye alınmamış olması ve en önemlisi de tarımsal pazarlama biçiminin buğday-ayçiçeği gibi toprağı yoran bir ekim nöbetine terk edilmiş olması bu alanlarda geri dönüşümü zor olan süreçlere neden olmaktadır.

Ortaya çıkan temel sonuçlar erozyon, besin elementi kaybı ve su havzalarının kirliliğidir. Bu nedenle, İSKİ Su Havzaları Yönetmeliği'nin tarımsal faaliyetler ile ilgili kısmının devreye alınması, denetiminin yapılması ve bu plan gereği bu alanlarda tarımsal üretim planlamasının yeni baştan ekolojik boyuta indirgenerek yapılması öngörülmektedir. Bir yandan biyolojik çeşitliliğin korunması ve geliştirilmesi desteklenirken diğer taraftan gıda güvenliğinin ve sürdürülebilir kentsel yaşam desteğinin hedef koruma-kullanma dengesi içinde korunmasıdır.

(7)

İstanbul İl sınırları içinde sulanan alan miktarı çok düşüktür. Sulanan alanların önemli bir kısmı; Kemerburgaz ve çevresinde olduğu gibi, kentsel ve turistik cazibe merkezleri

olmalarından ötürü kaybedilmiştir. Bu nedenle, sulama alanlarının arttırılması gerekmektedir.

İl genelinde 3230 ha olan sulu tarım alanları çoğunlukla Avrupa Yakası'nda bulunmakta olup, 1967 ha'lık sulu tarım alanının 491 ha'ı Çatalca ve 1476 ha'ı Silivri İlçesi'nde, 1263 ha'ı ise Anadolu Yakası'nda bulunan Ümraniye, Beykoz ve Şile İlçeleri'nde yer almaktadır. Bu bölgelerdeki sulanan alan miktarları, yerüstü ve yeraltı su imkanları ile arttırılmalıdır. Bu nedenle bu plan kapsamı ile önerilen bölgesel su yönetimi modelinin oluşturulması ve uygulanmasına yönelik devlet kurumlarının (İSKİ, DSİ gibi) yeniden yetki ve sorumluluk bazında yönlendirilmesi gerekmektedir.

İstanbul İl sınırları içinde sulanan alan miktarı çok düşüktür. Sulanan alanların önemli bir kısmı; Kemerburgaz ve çevresinde olduğu gibi, kentsel ve turistik cazibe merkezleri olmalarından ötürü kaybedilmiştir.

Tarımsal Planlama Alanları ekolojik üretime uygun olmayan geniş arazilerdir. Bu alanlarda uygulanan yoğun gübre, tarım ilaçları ve uygun olmayan tarımsal ekim nöbeti sistemleriyle ortaya çıkan erozyon ve benzeri diğer bozucu etmenler, önemli kayıplara neden olmakta ve su havzalarındaki kirlenme sürecini arttırmaktadır. Söz konusu konvansiyonel alanlarda tarımsal rantabilite de bu etmenler nedenyle düşüktür.

Mutlak tarımsal kullanıma önerilen alanlar genellikle Silivri ile Çatalca arasındaki dalgalı araziler ile Büyükçekmece'nin kuzeyindeki tarım topraklarını içermektedir. Bu bölgelerde Tarım Bakanlığı tarafından yapılacak üretim planlamasında toprağın verimlilik ve

pedogenetik özelliklerine bağlı olarak; üretim deseni, gübreleme teknolojileri ve buna yönelik olan uygulama optimizasyonu ve biyolojik çeşitlilik gibi temel kavramlar programlanmada ele alınacak temel konulardır.

İstanbul ve çevresindeki sera üretimi son yıllarda kısmen artmış olmasına rağmen halen beklenilen düzeyde değildir. Sera Alanları daha çok Avrupa Yakası'nda Silivri ve Çatalca'da, Anadolu Yakasında ise Pendik ve Ümraniye'de yer almaktadır. Süs bitkileri üretimi belirli bölgelerde yapılmakta olup, üretim genellikle kesme çiçek, salon ve bahçe süs bitkileri şeklindedir.

Sera altındaki en fazla üretim Beykoz, Sarıyer ve Silivri İlçeleri'nde yapılmaktadır. Sera üretiminin belirlenmesindeki en önemli unsur ısıtma enerjisi maliyetidir. Bu plan kapsamında yapılan çalışmalarda yönelim ve hakim kuzey-doğu rüzgarlarına kapalı olan mikroklima alanları belirlenmiştir. Özellikle Şile, Ağva, Değirmenköy ve civarında bu kapsamda değerlendirilecek önemli alanlar bulunmaktadır. Ayrıca, kent tarımı olgusu içinde sera alanlarının yer alması gerekmektedir. İstanbul ve çevresinde kent tarımı kapsamındaki sera faaliyetlerinin atık enerji, mikroklima özelliği ve kentsel rekreasyon açısından

değerlendirilmeleri önem taşımaktadır.

Özellikle Silivri'nin kuzeyindeki alanlar, Büyükçekmece ve diğer su havzaları, Çatalca ve çevresi, Şile ve Beykoz ile ormana komşu köyler floraya yönelik ekolojik tarıma oldukça uygun alanlardır. Bahsedilen alanlarda başlatılacak olan eko-tarım faaliyetleri bölgelere

(8)

beraberinde eko-turizmi de getirecek ve agro-eko-turizmi tetikleyecektir. Ortaya konulan üretim modeli sürdürülebilir olduğundan, uzun vadeleri kapsamaktadır.

Öte yandan Terkos'un kuzeyinde göl çevresinde yasa dışı çeltik tarımı yapılmaktadır. Kabaca 1.000 ha civarındaki alanda gölden su çeken üreticiler, yoğun biçimde tarım ilacı ve sentetik gübre kullanmaktadır. Tavaların boşaltılması ile kirlenen su ise göle ulaşmakta ve gölde yosunlaşmaya neden olmaktadır. Bu alanların ekolojik üretime ve eko-turizme

yönlendirilmelerinin dışında, kısa vadede alınabilecek bir önlem yoktur.

III.D. PLAN HEDEFLERĠ

1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı'nın amaçlarına ulaşmak için belirlenen Plan hedefleri vizyon bileşenleri altında sıralanmıştır. IV. Bölüm'de planlama altbölgeleri ölçeğinde detaylı olarak açıklanacak hedeflerin Metropol bütününe yönelik amaçlara hizmet edenleri aşağıda sıralanmıştır. Buna göre, Plan döneminde ulaşılabilecek Plan hedefleri; çevresel, ekonomik ve toplumsal sürdürülebilirlik amaçları çerçevesinde sıralanmıştır.

Çevresel sürdürülebilirlik hedefleri

• Havza mutlak ve kısa koruma alanlarındaki gerekli kamulaştırmaların gerçekleşmesini sağlamak ve içme suyu havzaları ndaki yoğun yapılaşmayı tasfiye etmek

• Ormanlar üzerindeki baskıları azaltmak amacıyla uygun bozuk orman alanlarını ağaçlandırmak

• Henüz yapı laşmamı ş ve orman alanları nı n çeperinde yer alan ve Orman Yasası 2.

madde B bendine konu olarak orman statüsünden çıkarılmış alanların ağaçlandırılarak ekolojik açıdan ormanla bütünlüğünü sağlamak

• Orman alanlarında gerçekleştirilen madencilik faaliyetlerinin çevresel etkilerini en az düzeye indirebilmek için maden ruhsatlarını yeniden düzenlemek, uygun işletme tekniklerini kullanmak, kullanım sonunda sahayı rehabilite ederek yeniden ormana kazandırmak ve bu alanların denetiminde yürürlükteki yasalar çerçevesinde Büyükşehir Belediyesi'nin ilgili birimlerini etkin kılmak

• Tarım alanlarının korunmasını sağlamak, uygun tarım tekniklerinin kullanılmasıyla, kent ekolojisi çerçevesinde güvenilir gıda üretiminin payını arttırmak

• Kent ormanları, rekreasyon alanları, bölge parkları ve yeşil alanlardan oluşan tampon kullanımların yerleşim alanları ile doğal kaynaklar (orman alanları ve mutlak korunacak tarım alanları vb.) arasında oluşumunu sağlamak

(9)

• Ekolojik koridorları yanlış ve amaç dışı kullanımlardan arındırarak ve çevresel sürdürülebilirlik çerçevesinde yönlendirerek, yaban yaşamı hareketliliğini ve kentsel hava dolaşımını sağlayan işlevini sürdürmesini sağlamak

• Ekolojik koridorların devamı niteliğindeki yeşil kuşakların kentsel alanlara ulaşmasını sağlamak, bu koridorları büyük yeşil alanlar ve bölge parkları ile desteklemek

• İ stanbul'daki rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokütle enerji potansiyellerini etkin kılmak

• Çevre yönetim modelleri ve Çevre Bilgi Sistemi'nin oluşturularak, alt ölçekli fiziki planların bu bilgi sistemleri kullanılarak yapılmasını sağlamak

Sazlıdere ve Alibeyköy Havzalarını Korumaya Yönelik Özel Planlama Alanı Yoğunluk ve yapı emsalleri su kalitesini ciddi oranlarda tehdit eden Taşoluk, Haraçcı, Boğazköy, Bolluca ve Arnavutköy yerleşmelerinin mevcut nüfusları toplam 130.686 kişidir.

Bu bölgeye Belediyelerin yürürlükteki imar planı kararları ile mevcut dışında öngörülen toplam nüfus ise 650.000 kişidir. İSKİ yoğunlukları dikkate alınarak hesaplanan plan nüfusu, ismi geçen ilk kademe belediyeleri için yaklaşık 100.000 kişi ve toplam küme için 113.300 kişidir. Sazlıdere ve Alibeyköy Havzaları'ndaki içme suyu kalitesini korumak adına İSKİ Havza Koruma ve Kontrol Müdürlüğü tarafından uygun görülen yoğunluk değeri üzerinden yapılan hesaplamalar sonucu elde edilen bu nüfus değerlerine göre, bölgedeki mevcut nüfusun bir kısmının desantralizasyonu öngörülmektedir.

Alibeyköy Havzasını Korumaya Yönelik Özel Planlama Alanı

Gaziosmanpaşa'da havza içinde orta ve uzun mesafeli koruma alanı içinde kalan toplam 233 ha'lık alanı kapsayan konut alanı (Gazi, Zübeyde Hanım, Cebeci, Habibler ve Malkoç

Mahalleleri), İSKİ Yönetmeliği'nde öngörüldüğü üzere; 25 kişi/ha yapılaşma koşuluna göre rehabilite edilerek, alan nüfusu 8.800 kişiye indirilmelidir.

1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı'nda, bu alanların tümünde nüfus yoğunluğu düşürülmüştür.

Buna göre;

1. Öncelikle havza alanlarındaki nüfus artışının ve kaçak yapılaşmanın önlenmesi ve bu alanlarda yeni yapılaşmalara izin verilmemesi, özel planlama çalışması sonuçlanıncaya kadar alandaki planların iptal edilmesi ve/veya onaylanmaması,

2. Kısa vadede havza kirlenmesini engelleyici altyapı ve teknolojik önlemlerin alınması,

3. Havzanın taşıma kapasitesi için gerekli bilimsel çalışmaların yapılarak, havza koruması için gerekli eşiğin ve koruma bölgelerinin belirlenmesi,

4. Araştırma sonuçlarına göre uzun vadede yoğunluğun düşürülmesi,

(10)

5. Yapılaşma açısından dere koruma alanlarına, geçirimli toprak yapısına ve zayıf zemin gibi hassas alanlara dikkat edilmesi,

6. Sanayinin havza alanından desantralizasyonu,

7. Orman alanlarına doğru gelişme eğiliminin engellenmesi için gerekli tedbirlerin alınması ve sınırda tampon bölgeler oluşturulması,

8. Mülkiyet problemlerinin çözülmesi yönünde model geliştirilmesi, 9. Yapı kalitesi açısından alanın genel olarak sağlıklılaştırılması, 10. Fon oluşturulmasına yönelik kaynakların araştırılması,

11. 'Havza Yönetim Modeli' oluşturularak, tüm havzalarda sorumlu, tam ve tek yetkili bir kurumun oluşturulması,

12. Koruma-kullanma dengesinin sağlanmasına yönelik tedbirler alınması, 13. Havzalarda kaçak yapılaşmaları engelleyici denetim tedbirlerinin arttırılması, 14. Sosyal entegrasyonu ve katılımı sağlamaya yönelik sosyal projelerin

geliştirilmesi,

15. Havza alanlarındaki nüfusun eğitim düzeyini arttıracak altyapıların sağlanması,

'Havza Alanlarının Korunması ve Rehabilitasyon Amaçlı Özel Planlama Alanları' için getirilen planlama önerileridir.

(11)

III.G.I.a.i. HAVZA YÖNETĠM MODELĠ ÖNERĠSĠ

enel bir ilke olarak, mevcut ve gelecekteki nüfusun yaşayabilmesi için İstanbul İl sınırları içerisinde bulunan su kaynaklarının tamamının korunması gerekmektedir. Bu doğrultuda, Plan'da bütün havzalara aynı hassasiyetle yaklaşılması benimsenmiştir.

Bugüne kadar yaşanan deneyimlerde, kentsel gelişme baskısına maruz kalmış havza alanlarının yeterince korunamadığı görülmüştür. Konuya ilişkin bilimsel çalışmaların ve Dünya'daki örneklerin buluştuğu ortak nokta; havzalarda korumanın sağlanabilmesi için havza yönetimi konusunda tam ve tek yetkili bir kurumun oluşturulması ve kaynakların bütüncül olarak planlamasıdır. Bu doğrultuda İstanbul'un içme suyu havzalarının tamamı kapsayan Plan'da belirtilen havza sınırları içerisinde işlerlik kazanmak üzere 'Havza Yönetim Modeli' oluşturulması öngörülmüştür.

Buna göre; yapılaşmış veya doğal niteliğini kaybetmemiş havzalar gibi farklı nitelikteki havzalar belirlenmeli ve koruma öncelikleri saptanmalıdır. Yürütülmekte olan çalışmalar sonucu farklı sorunları olan havzalar için belirlenecek özel stratejiler doğrultusunda imar planları yapılacak, plan uygulama araçları tanımlanacak ve devlet fonları odaklı kaynak tahsisi yapılacaktır. 1/25.000 ölçekli İstanbul Nazım İmar Planı, bunu belirleyen ana ilke ve arazi kullanım kararlarının 'Havza Yönetim Modeli' dahilinde gerçekleşmesine ilişkin bir çerçeve ortaya koymaktadır.

Araştırma, planlama ve denetleme yetkilerinin tek bir kuruluşta toplanması öngörülen model

ġekil III.G.3. Avrupa Yakasındaki Havza Alanlarında Geliştirilen Plan Kararları

(12)

kapsamında yapılacak çalışmalar aşağıdaki gibi sıralanabilir;

AraĢtırma/ Tespit: Havzanın taşıma kapasitesi için gerekli bilimsel çalışmaların yapılarak, havza koruması için gerekli eşiklerin belirlenmesi 1/25.000 ölçekte yapılmıştır. Daha detaylı ve hassas eşik çalışmalarının yapılması, 'Havza Yönetim Modeli' için önem taşımaktadır.

Yine bu doğrultuda, yapılaşma açısından gerekli olan ayrıntılı zemin ve toprak etütlerinin tamamlanması ve havzaların ekolojik değerinin korunmasına yönelik yapılacak peyzaj

uygulamalarının yerlerinin ve niteliklerinin belirlenmesi, Havza Yönetim Modeli'nin 'Araştırma' aşaması kapsamında yer almaktadır.

Eğitim/Duyarlılık OluĢturulması: Havza Yönetim Modeli'nin su kaynaklarının korunmasına yönelik etkili bir yönetim modeli olduğu konusunda kamu ve özel sektör ile toplum bilincinin geliştirilmesine yönelik halkla ilişkiler çalışmalarının planlı bir yaklaşımla gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Buna ek olarak, havza alanındaki yerleşmelerde su kullanımı konusunda bilinçlendirme ve bilgilendirme ile havzalardaki nüfusun eğitim düzeyinin arttırılması çalışmalarının koordine bir şekilde gerçekleştirilmesi, Havza Yönetim Modeli için 'Eğitim/Duyarlılık Oluşturulması' aşaması kapsamında yer almaktadır.

Tahliye: Havza Yönetim Modeli'nin tahliye aşamasında; havza içindeki su kalitesi açısından zararlı sanayi tesisleri gibi kullanımların kaldırılması, yapılaşmış alandaki yoğunluğun düşürülmesi ve boşaltılan nüfusun yeni gelişme alanlarına yerleştirilmesi yer almaktadır.

Altyapı: Havza Yönetim Modeli'nin altyapı aşamasında; su toplamaya ve su kalitesini yükseltmeye yönelik altyapı yatırımlarının yapılması önem taşımaktadır. Yapı kalitesi

açısından alanın genel olarak sağlıklılaştırılması, bir diğer altyapı bileşenini oluşturmaktadır.

Havza içlerinde gerekli yerlerde arazi ve iklimin karakterine göre peyzaj planlarının

hazırlanması ve ekolojik sürdürülebilirliğin sağlanması için gerekli bakımın yapılması ise, yine altyapı bileşenleri arasında yer almaktadır.

Denetleme: Havza Yönetim Modeli'nin etkin bir şekilde uygulamaya sokulması için çeşitli boyutlarda denetim süreçlerinin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunlardan ilki; havza içindeki yapılaşmış alanlardaki nüfus artışının önlenmesi ve bu alanlarda yeni yapılaşmalara izin verilmemesi şeklindedir. Su kalitesinin belirli periyotlarla kontrol edilerek, gerektiği takdirde yeni planlama ve proje çalışmalarının uygulamaya sokulması, bir diğer denetim boyutudur.

Havza içinde zorunlu tarımsal model olan ekolojik tarım faaliyetlerin denetlenmesi ise, Havza Yönetim Modeli'nin işlevleri arasındadır.

İstimlak ve Telafi: Arazisi mutlak koruma alanlarında kalan çiftçilerin mülklerinin doğrudan bedeli ödenerek satın alınması veya tarımsal faaliyetlere getirilen kısıtlamalardan dolayı ürün kaybı olan çiftçilerin karşılaştıkları zararın telafi edilmesi için politikalar geliştirilmelidir.

Kurumsal Yapı: Havza Yönetim Modeli'nin hayata geçmesinde İstanbul Metropoliten Alanı içinde yer alan su kaynaklarının sürekliliğini ve ekolojik değerlerinin korunmasını sağlamaya yönelik ortak idari platformun oluşturulması kurumsal bir aşama olmaktadır. Bu platform;

İstanbul Valiliği, İBB, ilgili bakanlık temsilcilikleri ile havza sınırları içindeki ilçe ve ilk kademe belediyelerin ortak hareket edeceği bir olşum karakteri taşımalıdır.

(13)

Havzalarla ilgili yerel yönetimler şunlardır: Akfırat, Alemdar, Arnavutköy, Avcılar, Bahçeköy, Bahçeşehir, Bolluca, Boğazköy, Büyükçavuşlu, Binkılıç, Celaliye-Kamiloba, Çavuşbaşı, Çekmeköy, Çiftlikköy, Durusu, Esenyurt, Göktürk, Hadımköy, Haraççı, Karacaköy, Kıraç, Mimarsinan, Muratbey, Orhanlı, Ortaköy, Ömerli, Şamandıra, Sarıgazi, Taşdelen, Taşoluk, Tepecik, Yenidoğan ilk kademe belediyeleri ile Beykoz, Büyükçekmece, Çatalca, Esenler, Eyüp, Gaziosmanpaşa, Kartal, Küçükçekmece, Maltepe, Pendik, Silivri, Sultanbeyli, Şile, Ümraniye ilçe belediyeleri. İlgili bakanlıklar ise Ağustos 2007 itibariyle; Çevre ve Orman Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı'dır.

Karar verme ve koruma süreçlerinde vatandaşları bilgilendirmek, onları karar verme aşamalarına dahil etmek ve uygulamalarda tutarlılık sağlamak amacıyla Havza Koruma Komisyon ve Su Yönetim Birimleri'nin oluşturulması düşünülebilir.

III.G.I.a.ii. SU HAVZALARI KORUMA KUġAKLARI

İ SKİ tarafından belirlenmiş olan havza koruma kuşaklarıyla; su kalitesinin, havza ekolojisinin ve doğal yaşamın korunması, erozyon ve sedimantasyon problemlerinin giderilmesi

amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda Dünya'daki yaklaşımlar değerlendirilmiş olup, sosyo- ekonomik ve hukuki yapı göz önünde bulundurularak İstanbul koşullarına uyarlanmıştır.

Böylesine bir yaklaşımla, su toplama havzaları içinde tampon bölgeler oluşturularak kullanım ve yapılaşma koşullarını sınırlamak hedeflenmektedir.

Havza alanlarının koruma kuşaklarının belirlenmesinde; sabit mesafe ve değişken mesafeli koruma kuşakları olmak üzere, iki adet yöntem bulunmaktadır. Kamuya kabul ettirilebilmesi ve uygulama aşamasında kolaylık sağlaması, yaygın bir yöntem olması, imar

uygulamalarında hesaplanabilirlik ve uygulanabilirlilik açısından da kolaylık sağlaması gibi nedenlerle bugüne kadar İSKİ tarafından benimsenen yöntem; sabit koruma kuşaklarının kullanılması olmuştur.

Öte yandan; sabit mesafeli koruma kuşakları, bulunulan ortama göre daha güvenlikli bir yaklaşımla kaynağı korumayı amaçlarken; bu yaklaşımda koruma kuşaklarına ayrılan alanlar olması gerekenden fazla tutulduğunda, ekonomik kayıplara yol açabilmektedir. Kısa

tutulduğunda ise, kaynağı koruma hedefinden uzaklaşılmaktadır.

İSKİ tarafından halen uygulanmakta olan sabit mesafeli göl koruma kuşaklarının amaca yönelik ve güvenilir sonuçlar doğurması, kısa vadede yönetmelikteki göl koruma kuşaklarının bilinen sınırlar içinde tutulmasını zorunlu kılmaktadır. Fakat uzun dönemde topografya analizi, jeolojik yapı analizi gibi çalışmaların yapılması ve daha bilimsel olan değişken mesafeli koruma kuşakları yöntemine göre koruma kuşaklarının belirlenmesi gereklidir.

Dere koruma kuşaklarının belirlenmesinde ise, farklı bir yaklaşımın belirlenmesi yararlı görülmüştür. Buna göre; İSKİ'nin belirlediği koruma bantları sürekli akan dereler için standart 100 m'dir. Tüm havzalarda dere kademelenmesi yaklaşımı çerçevesinde belirlenen bazı mecralar İSKİ koruma bantları kapsamı dışında kalırken, bazıları da kademelenme

(14)

seviyesinin ötesinde korunmaktadır. Bu çalışmada tüm havzalar için önerilen dere koruma kuşakları Plan Hükümleri'nde ayrıntısıyla belirtilmiştir.

Bu öneriler çerçevesinde; içinde bulunduğu jeolojik ortamın karakterinden dolayı

düzensizlikler gösterebilecek derelere de ayrıca değinilerek, özel durumlarına uygun kararlar üretilebilecektir. İçme suyu ve sulama amaçlı göletlerde ise 100 m koruma bandı

tasarlanmıştır.

Mutlak (0-300m) ve Kısa (300-1000 m) Mesafeli Koruma Alanları: Yalnızca İSKİ görüşü alınarak hazırlanan peyzaj planlarının geçerli olduğu bu alanlarda, arıtma tesisleri hariç her türlü yapılaşma yasaktır ve İSKİ Yönetmeliği doğrultusunda yalnızca yeşil alan düzenlemeleri yapılabilir. Kısa mesafeli koruma alanında mevcut olan yapıların tadilatına ve yıkılıp yeniden yapılmalarına izin verilmez.

Mevcut yerleşim dokusu içme suyu havzası kısa mesafe koruma kuşağında bulunan kı rsal karakterli yerleşmelerde; tarihi ve doğal değerleri göz önünde bulundurularak belirlenen kriterler çerçevesinde bazı kırsal yerleşimlerin korunması, bazılarının ise ilgili kurumlar tarafından kamulaştırılması öngörülmektedir.

Mevcut yerleşim dokusunun bir kısmı içme suyu havzalarını besleyen dere koruma

kuşaklarında bulunan yerleşmelerde de, tarihi ve doğal değerleri göz önünde bulundurularak bunlardan bazılarının korunması öngörülmektedir.

Orta (1000-2000 m.) ve Uzun (2000 m - Havza sınırı arası) Mesafeli Koruma Alanları: Bu alanlarda İSKİ Yönetmeliği'ne göre belirlenen sanayi yapıları, idari tesisler, depolama

faaliyetleri gibi ekolojik yapıyı ve su kalitesini tehdit eden tesisler yer alamamaktadır.

III.G.I.a.iii. HAVZA KULLANIM KARARLARI

Plan'da havzalara yönelik olarak getirilen kullanım kararları ve Plan Hükümleri'nde yer alan tanımlar şu şekilde belirlenmiştir.

Havza içindeki tarım ve orman alanları korunmaktadır. Bu doğrultuda marjinal tarım

topraklarının büyük bir kısmı da tarımsal kullanımı korunacak alanlara dahil edilmiştir. Havza içinde kalan 2/B alanları da, ağaçlandırılarak ormana katılacak alanlar olarak belirlenmiştir.

Ayrı ca altbölgelerin ihtiyaçlarına göre İSKİ Yönetmeliği'ne uymak suretiyle marjinal tarım alanlarında fuar alanı, rekreasyon alanı, kentsel yeşil alanlar gibi düşük yoğunluklu fonksiyonlar Plan'da belirtilmiştir.

Marjinal tarım alanlarında fuar alanı, rekreasyon alanı, kentsel yeşil alanlar gibi düşük yoğunluklu bazı fonksiyonlara izin verilmektedir. Marjinal tarım toprakları dışında kalan tüm tarım alanlarının ise, toprakların tarımsal niteliğinin korunması esas alınmıştır.

Havza Ġçi Yapı Yasaklı Alanlar: İçme suyu havzalarının mutlak (0-300 m) ve kısa (300-1000 m) koruma mesafeleri ile havzaya su taşıyan derelerin ve içme suyu kaynaklarının (Memba) mutlak koruma alanlarında her türlü yapılaşma yasaktır. Bu alanlarda ekolojik yapıyı ve su kalitesini tehdit eden kullanımlara izin verilmemektedir.

(15)

Havza Ġçi YapılaĢma Kısıtlı Alanlar: Bu alanlar; havza sınırları içerisindeki baraj, göl ve dere mutlak koruma alanları, kısa mesafeli koruma alanları, orman alanları, tarım alanları, askeri alanlar dışında kalan yerleşilebilir alanlardan oluşmaktadır.

Su toplama havzalarında kalan, planda 'Yapılaşma Kısıtlı Alanlar' olarak tanımlanan ve özellikle İlk Kademe Belediyeleri yerleşim alanlarını içeren bu alanlarda; sanayi yapıları, idari tesisler, depolama faaliyetleri yer alamamaktadır. Havzaları mümkün olduğunca

yapılaşmadan uzak tutmak, mevcut yapılaşmalarla gelen nüfusu ve nüfus artışını denetlemek amacı ile yapılacak olan alt ölçekli planlar, Plan Hükümleri'nde belirlenen nüfuslar göz önüne alınarak, yoğunluk ve emsal değerleri bu nüfusları aşmayacak şekilde hazırlanacaktır.

Orman Köyleri ve 5216 Sayılı Yasa Gereği Mahalle Statüsüne Geçen Kırsal YerleĢim Alanları: Orman köyleri ve diğer kırsal karakterli yerleşim alanları içerisinde yer alan; tarihi, doğal veya bölgeye özgü doku özelliklerinin korunması ve düzenlenmesi esas alınmıştır. Bu yerleşim alanlarında doğal nüfus artışına mekansal çözümler oluşturmak için kırsal yerleşim karakterine uygun gelişme alanları önerilmiştir. Bu gelişme alanlarındaki yapılanmalar mevcut dokuya benzer nitelikte ve emsalde olacaktır.

Kırsal karakterli yerleşim ve gelişme alanı bütününe hizmet edebilecek donatılar ve detaylı arazi kullanım kararları 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planları'nda yer alacaktır. Bu alanlara ilişkin nüfus verileri Plan Hükümleri'nde gösterilmiştir.

III.G.I.a.iv. ÖZEL STRATEJĠLER

Havza Alanları ile ilgili olarak 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı özel planlama alanı ve özel proje alanı stratejileri geliştirmiştir. Buna göre özel planlama alanları şunlardır;

Havza Alanlarını Koruma ve Rehabilitasyona Yönelik Özel Planlama Alanları: İstanbul'da bulunan su havzalarının yoğun yapılaşma baskısı altında olmaları ve içme suyu

kaynaklarının yok olma tehdidi ile karşı karşıya bulunması, havzalara ilişkin özel bir yönetim ve uygulama modeli geliştirilmesi ve bunların bütünlükçü bir şekilde planlanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle, 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı kararı uyarınca havza içinde yapılaşmış alanlar 'özel planlama alanları' olarak önerilmiş olup, yoğunluklarının düşürülmesi için mülkiyet, finans gibi konularda çözümler üretilmesi amaçlanmıştır.

Havza kısa ve mutlak mesafeleri içerisindeki konut alanları İSKİ tarafından kamulaştırılarak tasfiye edileceğinden, yalnızca orta ve uzun mesafedeki yapılaşmış alanların Özel Proje Alanları'na dahil edilerek, sağlıklaştırma ve rehabilitasyon çalışmalarının yapılması amaçlanmıştır. Özel proje alanı olarak belirlenen Havza alanları şunlardır;

1. Ömerli ve Elmalı Havzalarını Korumaya Yönelik Özel Planlama Alanı,

2. Sazlıdere ve Alibeyköy Havzasını Korumaya Yönelik Özel Planlama Alanı ve 3. Alibeyköy Havzasını Korumaya Yönelik Özel Planlama Alanı

Havzalara Yönelik Çevresel Sürdürülebilirlik Amaçlı Özel Proje Alanları şunlardır;

(16)

ÖPA.1-Küçükçekmece Gölü Geri Kazandırılması Çevre Yönetimi Özel Proje Alanı ÖPA.3-Dudullu OSB Havza Rehabilitasyon Özel Proje Alanı

III.G.I.b. ORMAN ALANLARI

Orman alanları, 6831 sayılı Orman Yasası'nın hükümlerine tabi alanlardır. İstanbul'un kuzeyi tamamen ormanlarla kaplıdır. İl sınırının yaklaşık %48'ini kapsamakta olan orman alanları farklı iklim kuşakları içinde bulunduğundan, çok zengin bir floraya sahiptir. Bu florayı

zenginleştiren ve gelişimini sağlayan önemli su kaynaklarının büyük bölümü orman sınırları içinde yer almaktadır. İstanbul İli'nin büyük bölümüne su sağlayan bu doğal göl ve barajların korunması için, öncelikle orman alanlarının korunması gerekmektedir.

1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı yapım sürecinde oluşturulan altbölgelerden Avrupa Kuzey ve Anadolu Kuzey Planlama Altbölgeleri'nin önemli bir kısmı orman alanlarından

oluşmaktadır ve kararlarının çoğu doğal değerleri ve orman alanlarını korumaya yönelik olarak geliştirilmiştir. Plan'daki Orman Alanları EK I.F.'te görülebilir.

6831 sayılı Orman Yasası'na tabi alanlar Plan'da mutlak korunacak alanlar kapsamında değerlendirilmiştir. Orman kadastrosu kesinleşmemiş orman vasfı bulunan alanlar da orman kapsamında değerlendirilerek, mutlak korunacak alanlar olarak kabul edilmiştir.

İ stanbul'un ikliminin ve biyolojik çeşitliliğinin korunması ve yaşam kalitesinin arttırılması için, ormanların korunması ve uygun bölgelerde rekreatif amaçlarla kullanıma açılması şarttır.

1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı'nın ormanların korunması için geliştirdiği kararlar aşağıdaki gibidir.

III.G.I.b.i. KADASTRAL ÇALIġMALARIN TAMAMLANMASI

1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı orman kadastrosu çalışmalarının ivedilikle

tamamlanmasını öngörmektedir. Bu süreçte, sınır ihlallerinin giderilmesi ve tespit edilen bozuk ormanların biyolojik çeşitliliğe uygun olarak yeniden ağaçlandırılması öngörülmüştür.

Orman içi kadastral boşluklar ile orman içi tanımsız alanların da ağaçlandırılarak, ormanla

ġekil III:G.4. Plan'da Orman Alanları

(17)

ekolojik açıdan bütünleştirilmeleri esastır.

III.G.I.b.ii. MUHAFAZA ORMANI STATÜSÜ'NÜN KAZANDIRILMASI

İstanbul İl sınırlarındaki ormanların büyük bir kısmı baltalık işletmesi olarak kullanılırken;

01.01.2006 tarihinden itibaren baltalık işletmeleri İstanbul İli ormanlarından kaldırılmıştır.

Böylece orman alanlarının tüm fonksiyonlarından daha nitelikli fayda ve faydalanma

sağlanacaktır. Ancak Metropoliten Alan'da hızla artan nüfus ve nüfusun doğurduğu ihtiyaçlar, ormanlara olan menfi müdahaleyi hızla arttırdığı gerçeği unutulmamalıdır.

Bu bakımdan İstanbul İli ormanlarının daha da iyi korunabilmesi amacıyla, tümünün

muhafazaya alınması ve dolayısıyla yasa belirlenen 'Muhafaza Ormanı' statüsünün, orman varlığını koruma ve sürdürmede daha etkili olacağı düşüncesiyle, muhafaza statüsünün ihdasıyla ilgili düzenlemeler için Çevre ve Orman Bakanlığı'na teklifte bulunulması öngörülmektedir.

• Yerleşim merkezlerinin çevre sağlığını etkilemesi,

• Baraj, göl, nehir yataklarının dolmasının engellenmesi,

• Çığ, arazi kayması ve erozyon nedeni ile bir afetin oluşması muhtemel yerlerde bulunması,

• Kara ve demir yolları ile yerleşim yerlerini toz ve kum fırtınalarına karşı koruması,

• Yurt savunması için korunmasının zorunlu görülmesi,

• Muhafaza ormanlarının tamamlanması için bunlara eklenmesi lazım gelen sahipli yerlerden olması

esas ve şarttır.

İstanbul İli'nin gerek özel durumu itibariyle bünyesinde barındırdığı ormanların gerekse yukarıda belirtilen kriterler sebebiyle tamamının Muhafaza Ormanı olarak ayrılmasında fayda görülmektedir.

Muhafaza Ormanı Tesisi mülkiyetiyle ilgi hususlarda aşağıda belirtilen prosedür gerçekleştirilebilir;

• Devlet mülkiyetinde olan orman, maki ve fundalıklar için sorun bulunmamaktadır.

• Mülkiyeti devletten başkasına ait olan yerler, Orman Bakanlığı'nın teklifiyle, Bakanlar Kurulu'nca muhafazaya alınabilir.

• Özel mülkiyet sahipleri izin vermedikleri takdirde bu yerler umumi hükümlere göre kamulaştırılır.

Muhafaza Ormanı statüsüne geçildiğine, ormanlardan faydalanma konusunda aşağıda belirtilen hükümler geçerlidir;

• Ormanlarda yapılacak her türlü hizmet Orman İdaresi'nce yapılır.

• Diğer kamu kuruluşlarını ilgilendiren hizmetler merkezden onaylı protokollere göre düzenlenir.

• Muhafaza amacına zarar vermemek kaydıyla avcılık ve rekreasyon yapılabilir.

• Bu tür ormanlarda hiçbir şekilde otlatma yapılamaz.

(18)

• Muhafaza Ormanı rejimine zarar verecek maden açma ve işletme ruhsatı verilemez; mermer, taş, kum, kireç vb. ocak açma izni verilemez.

• Bu ormanlarda işlenen suçlar 6831 Sayılı Kanunun 111. Maddesi gereğince 2 misli cezalandırılır.

• Muhafaza Ormanı statüsüne sahip ormanlarda, 6831 Sayılı Orman Kanunu'nun 2/A ve 2/B maddeleri uygulanamaz.

İstanbul ormanlarının 'Muhafaza Ormanı' statüsüne geçirilmesiyle orman alanlarının doğal yapısını zedeleyecek tüm unsurlar bertaraf edilmiş olacaktır. Böylece:

• Baltalık işletmesi döneminde yılda sadece kesim zamanında ormanda çalışan orman köylüleri, bu uygulamayla sürekli ve nitelikli işlerde çalışacaklardır.

• Ekolojik ve biyolojik yaşam zenginleşecek, orman statüsündeki alanlar daha iyi korunacak ve gelişecektir.

• İ stanbul Metropolü için hava, su, rekreasyon, estetik ve benzeri fayda ve faydalanmaların en üst düzeyde gerçekleşmesi sağlanmış olacaktır.

III.G.I.b.iii. ORMAN ĠÇĠ REKREASYON ALANLARININ DÜZENLENMESĠ

Orman alanları Metropolün kuzeyinde önemli bir rekreasyon kaynağıdır. Diğer metropollerle kıyaslandığında kentsel yeşil alan oranının oldukça düşük olduğu gözlemlenmektedir. Kent içinde yeterli aktif ve pasif yeşil alan oluşturulamaması nedeniyle, orman alanlarında

rekreasyon ihtiyacını karşılayacak sahalar arayışı ortaya çıkmaktadır. Orman Kanunu'nun 25.

maddesi uyarınca, orman idaresi tarafından orman içi dinlenme tesisleri ihdas edilebilir. Bu doğrultuda eğim, bakı, iklim, bitki örtüsü, toprak, ulaşım ve manzara gibi unsurlar dikkate alınarak yapılan çalışmalarla belirlenen rekreasyon alanlarının en yakın zamanda yürürlüğe girmesi öngörülmektedir.

III.G.I.b.iv. ORMAN ALANLARINDA GERÇEKLEġTĠRĠLEN MADENCĠLĠK FAALĠYETLERĠNĠN ÇEVRESEL ETKĠLERĠNĠN EN AZ DÜZEYE ĠNDĠRĠLMESĠ

Orman alanlarında gerçekleştirilen madencilik faaliyetleri doğal değerlere, turizm ve yerleşim alanlarına zarar vermektedir. Bu faaliyetlerin çevresel etkilerini en az düzeye indirebilmek için, organizasyon ve denetim sistemlerinin geliştirilmesi ve işletme süresini tamamlanan maden ocaklarının yeniden doğaya kazandırılması gerekmektedir. Bu doğrultuda olmak üzere, aşağıdaki plan kararları geliştirilmiştir;

• Maden ruhsatlarını yeniden düzenlemek ve uygun işletme tekniklerini kullanmak,

• Orman alanlarında gerçekleştirilen madencilik faaliyetlerinin maden ruhsatlarını 10 yıllık veya daha kısa periyotlar halinde vermek; işletilen maden alanlarının

ağaçlandırılma çalışmalarını, orman teşkilatı ve yerel yönetimler tarafından denetime tabi tutmak,

• Maden taşımacılığının ilçeler arası erişimi sağlayan yüksek kademeli yollarda yarattığı trafik baskısını azaltmak,

• Maden taşımacılığına yönelik araçların trafiğe çıkma saatleri sınırlandırmak ve denetlemek, gerekli yerlerde ek şerit uygulamasına gitmek,

• Orman alanlarında gerçekleştirilen ve işletilmesi sona eren maden alanlarını eski haline getirmek,

(19)

• 5177 sayılı Maden Kanunu'nun ilgili 7. maddesi uyarınca, maden işletme alanlarındaki faaliyetlerin bitmesinin ardından, ilgili idareler ve işletmeler tarafından, alanın yeniden doğaya kazandırılmasına yönelik tedbirler alınmasını sağlamak.

Ayrı ca Kilyos Karadeniz Sahili gerisinde yer alan eski Karadeniz kömür ocakları alanı İstanbul'da yaşayanların günübirlik rekreasyon ve turizm ihtiyaçlarına yönelik olarak değerlendirilecek, topoğrafyanın değişiminden kaynaklanan çevresel tehlikelere (heyelan, erozyon) karşı önlemler alınacaktır. Karadeniz kömür ocakları, tahrip olmuş topografyanın sert doğal özellikleri dikkate alınarak, doğa ile uyumlu malzemeler kullanılması kaydıyla rekreatif kullanımlar, turizm fonksiyonları ve doğal yaşam temalı oluşumlar için özel bir proje kapsamında ele alınacaktır.

III.G.I.b.v. ORMANA YÖNELĠK GELĠġME BASKISININ ENGELLENMESĠ

Ormana yönelik gelişme baskısının engellenmesi amacıyla kent çeperlerinde bölge parkı, rekreasyon alanları gibi tampon kullanımlar önerilmektedir. Bu gibi kullanımlar dışında orman sınırında yer alan konut, çalışma alanı ve donatı gibi fonksiyonlar için özel denetleme ve kentsel tasarım yöntemleri geliştirilecektir.

Ormana yönelik baskıyı azaltmak amacıyla 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı'nda özel proje alanları da önerilmiştir:

• Büyükdere Caddesi MİA Batıya Kaydırma Özel Proje Alanı:

İş ve finans merkezi olan ve yüksek katlı yapılaşmanın yoğun olarak bulunduğu Büyükdere- Levent Büyükdere-Maslak aksının kuzeye doğru gelişimi; kuzeyde bulunan havza ve orman alanları gibi doğal alanlar için tehdit oluşturması sebebi ile Plan'ın ana kararlarından biri olan merkezin kuzeye gelişimini engellenmesi ve bu alanın gelişmesinin kısıtlanması kararı doğrultusunda 'özel proje alanı' olarak belirlenmiştir. Bu alanın rehabilite edilerek gelişiminin kısıtlanması ve batıya yönlendirilmesi amacıyla alana ilişkin kentsel tasarım ve yarışma projelerinin hazırlanması önerilmektedir.

• Riva Turizm Kültür ve Rekreasyon Kenti Özel Proje Alanı:

Riva Beylik Mandıra Mevkii'nin yürürlükte olan planlarda 40.000 nüfuslu bir konut alanı olarak gelişmesi öngörülmüştür. Bu gelişme biçimi kuzey ormanlarını koruma yönünde geliştirilen temel ilkeler ile örtüşmemektedir. Bu sebeple; planda donatı alanları arttırılarak, birbiriyle ilişkili farklı nitelikte kamusal alan çözümleri ile sağlık, spor ve turizm kullanımının kent bütününe yayılması, Metropol'e hizmet eden nitelikte olması

ve bir bütün olarak tasarlanması amacıyla, Riva bölgesi için ulusal veya uluslararası proje hizmet alımı gerçekleştirilecektir. Bu alanlarda çevre ile uyumlu doğa, sağlık ve iş turizmine hizmet edebilecek turizm alanları; marina, tekne turizmi ve plaj kullanımları ile diğer rekreatif kullanım alanları, üniversite ve sağlık alanları; bölgenin doğal yapısına uygun düşük

yoğunluklu konut alanları tasarlanacaktır. Bu kapsamda Riva geleneksel köy dokusu da sağlıklaştırılarak geliştirilecektir.

III.G.I.b.vi. ORMAN KANUNU'NUN 2. MADDESĠ'NĠN B BENDĠNE KONU OLAN ALANLARIN AĞAÇLANDIRILMASI

(20)

6831 sayılı Orman Kanunun 2. maddesinin B bendi gereğince, orman dışına çıkarılan alanlardan tekrar ormana dönüşümü mümkün olan yapılaşamamış alanlar ile toprak, su, havza koruma, erozyon önleme gibi fonksiyon içeren alanların yeniden orman statüsüne alınması şarttır. Dolayısıyla 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı'nda "Ağaçlandırılarak Ekolojik Açıdan Ormanla Bütünleştirilecek Alanlar" olarak belirlenen bu alanların; mevcut ağaçların korunması kaydıyla, alanın doğal yapısının, bölgenin toprak ve iklim karakteristiğine uygun olarak ağaçlandırılmak suretiyle ekolojik olarak orman alanlarıyla bütünlüğünün sağlanması esas alınmıştır. Alt ölçekli planlarda, bu alanların orman içerisinde olmayan ve yerleşik alanlarla bitişik olan yerlerinde, ihtiyaç duyulan kamuya ait sosyal altyapı alanları ayrılabilecektir.

III.G.I.b.vii. ÖZEL ORMAN ALANLARINDA YAPILAġMANIN KISITLANMASI

Özel ormanlara yönelik konut baskısının engellenmesi orman alanlarının korunmasında önemli bir unsur oluşturmaktadır. Bu alanlarda orman alanının bütünlüğünün bozulmaması gerekmektedir.

Söz konusu alanlarda; orman alanının bütünlüğünü bozmadan, toplam alanın %6'sını geçmeyecek şekilde seçilecek bir kesiminde, maksimum TAKS:0.25, h.max.6.50 (iki kat) koşulları ile mimari projesine uygun yapılaşmaya izin verilebilir. Bu alanlar ifraz edilemez.

Söz konusu kriterlere göre uygulamaya esas imar planları yapılmadan ve avan projeler İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce onaylanmadan uygulamaya geçilemez.

III.G.1.C. TARIM ALANLARI

İstanbul Metropoliten Alanı içinde kuzeyde orman alanları ve su havzaları içinde ve Büyükçekmece Havzası'ndan itibaren İl sınırına kadar olan kesimde tarım alanları yoğunlaşmaktadır. İstanbul genelinde halen varlığını sürdüren kırsal yerleşmelerin temel ekonomik aktivitesi olan tarım sektörü, ekonomik fayda sağlamasından ziyade, İstanbul'un kendine yeter bir kent olması açısından önem kazanmaktadır. Dolayısıyla İstanbul'un sahip olduğu toprak kaynaklarının tarımsal amaç dışı kullanımının engellenmesi ve tarımsal örgütlenmenin organize edilmesi, sürdürülebilirlik açısından elzemdir.

III.G.1.C.Ġ. TARIM TOPRAKLARININ KORUNMASI

5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu Yönetmeliği'ne bağlı olarak yapılan uyarlamalar doğrultusunda oluşturulan tarım topraklarına ilişkin veriler şunu göstermektedir ki; İstanbul İli'nde yerleşim alanı, orman ve su yüzeyleri dışında kalan arazilerin yaklaşık

%39'luk bir bölümünü mutlak korunması gerekli arazileri kapsamaktadır. Bu arazilerin tarım dışı amaçla kullanılmaması gerekmektedir. Tüm kamuyu ilgilendiren önemli bir gerekçe olmadıkça bu arazilerin tarım dışı amaçla kullanılmaması, gerek duyulan arazilerin önce marjinal arazilerden karşılanması gerekmektedir.

(21)

Ayrıca tarım arazisi üzerinde dağınık sanayi alanlarının yer alması, tarım alanlarını tehdit eden bir unsurdur. Bu yüzden tarım alanlarını işgal etmiş olan sanayi alanlarının kaldırılarak, en yakın OSB'lerde yer seçimi sağlanacaktır.

Plan bütünlüğü gözetilerek mutlak korunması gerekli tarım alanlarından ve mera alanlarından kamu yararına yönelik tarım dışı kullanıma ayrılan alanlar olmuştur.

Bu alanlarda 5403 sayılı Yasa'nın 13.d maddesi uyarınca ilgili bakanlıkça "kamu yararı kararı" alınacaktır. Kamu yararı kararı alınan alanlarda 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı'nda belirtilen kullanımların dışında herhangi bir kullanım gerçekleşmeyecek ve bu kullanımlar gerçekleşene kadar tarımsal faaliyet mümkün olduğunca devam edecektir. Ayrıca önerilen bu kullanımlarda tarımsal toprağın alansal olarak az kullanılması ve niteliğinin bozulmaması yönünde yapılaşma oranına ve türüne dikkat edilmesi şarttır.

"Kamu yararı kararı"na konu olan alanlar aşağıdaki gibidir:

İstanbul'un Büyükçekmece Havzası'nın batısındaki gelişme alanı, İstanbul'un yeni gelişme

alanı olarak önerilmiştir. Bu alan sürdürülebilir bir planlama anlayışı ile şekillendirilirken

"Mutlak Korunması Gerekli Tarım Arazileri" hassasiyetle korunmaya çalışılmıştır.

Ancak planlama bütünlüğü, ilke ve esasları çerçevesinde, özellikle hazine arazileri ve marjinal tarım arazileri kullanılmaya çalışılarak, aşağıda detaylandırılan alanlar planlama kapsamına alınmak zorunda kalınmıştır. Bu alanlar; kamu yararı kararı alınan alanlar için geçerli düşük yapılanmaya konu olacaklarından, korunan tarım alanlarına yönelik baskıyı önlemek üzere tampon işlevler üstlenecektir.

Plan'da Tarım Alanları EK I.G.'de görüleblir.

(22)

Mer'a Alanları

1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı'nda belirtilen meraların mutlaka korunması ve ıslah edilmesi gerekmektedir. Kırsal alandaki meraların korunması ve sürdürülebilir kullanımları için bölgede hayvancılığın teşvik edilmesi gerekmektedir. Mevcut kent dokusu içersinde kalan mera alanları, ilgili kanun kapsamında, Tarım İl Müdürlüğü'nün de olumlu görüşü alınarak mezarlık, park, açık spor alanları vb. yeşil alanlar ile günübirlik rekreasyon olarak düzenlenebilir.

III.G.1.c.ii. ARAZĠ TOPLULAġTIRILMASI

Tarımsal kullanımı verimli olmayan, 5 dekardan az yüz ölçüme sahip parsellerin tarım dışı amaçla kullanılma riski daha fazladır. Bu nedenle, Plan içerisinde tarımsal niteliği korunacak araziler olarak belirlenen küçük yüzölçümlü arazilerin planlandığı şekliyle kullanımının sağlanması, bir başka deyişle Plan'ın bütünüyle uygulanması ve alınan kararların korunması gerekmektedir. İl düzeyinde tarım yapılabilecek arazilerin azlığı da dikkate alınarak, küçük yüzölçümlü parsellerin tarımsal üretime katılabilmesi için, öncelikli köyler belirlenerek ivedilikle arazi toplulaştırılması projelerinin yapılması gerekmektedir.

III.G.1.c.iii. TARIMSAL ARAZĠ KULLANIM PLANI

1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planı çalışmaları sonucunda, Plan içerisinde, mutlak korunması gerekli araziler, öncelikli korunacak araziler ve "tarımsal karakteri korunacak arazi"

tanımlaması yapılan alanların, belirtilen amaçla kullanımlarının devamı ve dolayısıyla plan kararlarının tümüyle uygulanabilmesi için, 1/5.000 ölçekli detayda bir arazi kullanım planlaması yapılması gerekmektedir. Bu amaçla Tarım Bakanlığı yetkilileri ile iş birliği yapılarak, kısa ve uzun dönemler için uygulanabilecek tarımsal arazi kullanım planları oluşturulmalıdır.

Tarım İl Müdürlüğü'nün hazırlayacağı tarımsal arazi kullanım planları kapsamında yapılacak ürün planlama çalışmaları bulgularına dayanarak; tarımla uğraşan nüfus, bu pazar içinde tespit edilen rekabet oranı yüksek ürünlerin yetiştiriciliğine yönlendirilecektir.

Tarımsal arazi planlaması

Yoğun olarak orman ürünleriyle geçinen Ormanlı, Danamandıra, Hisarbeyli, Celepköy, Başakköy, Kalfaköy, Karamandere, Gümüşpınar, Yaylacık, Aydınlar, Yalıköy, Belgrat, Sayalar, Hallaçlı, Çayırdere, Küçüksinekli Köyleri ve çevresindeki tarım topraklarında, öncelikli olarak "Tarımsal Arazi Planlaması" yapılacaktır. Tarımsal Arazi Planlaması dönemi boyunca ekilecek ürün cinsi ve ekim yöntemleri hakkında Tarım İl Müdürlüğü ve

oluşturulacak zirai birliklerin katkılarıyla, konunun uzmanları tarafından seminer ve eğitim çalışmaları verilecektir.

III.G.1.c.iv. TARIMSAL ÜRETĠMĠN ÇEġĠTLENDĠRĠLMESĠ

Analitik verilerin değerlendirilmesi sonucunda, İstanbul İli'ndeki arazilerin toprak ve topoğrafik koşulları yönünden uygun olmamasına karşın, toprak işlemeli monokültür tarım şeklinin yaygın olarak yapıldığı görülmüştür. Toprakların verimsizleşmesine neden olan bu uygulama, özellikle eğimli bölgelerde erozyona neden olacağı için ayrıca önem taşımaktadır. Şile, Silivri ve Çatalca İlçeleri'nde yer alan eğimli arazilerde hiç önlem almadan toprak işlemeli tarla tarımı yapılması önlenmelidir. Bu bölgelerde, toprak muhafaza önlemleri alındıktan sonra, damlama sulama sistemine dayalı tesis edilmiş ya da yağışa bağlı dikili tarım (bahçe tarımı) yapılması ve ayrıca hayvan yetiştiriciliğinin teşvik edilmesi gerekmektedir.

(23)

Toprakların verimlilik özelliği düşük olan bu bölgelerde, tarımsal üretim getirisinin arttırılması ve buna bağlı olarak toprakların sürdürülebilir bir şekilde tarımsal kullanımlarının

sağlanabilmesi için ekolojik tarım ürünlerinin yetiştiriciliği mutlaka teşvik edilmelidir. Aynı şekilde, Silivri ve Çatalca'daki eğimli arazilerin özellikle bağ ve meyve yetiştiriciliğine çok uygun olduğu, esasen bu konuda üretici eğilimlerinin de bulunduğu gözlenmiştir.

İstanbul İli'nin, sahip olduğu potansiyel oranında su ürünleri üretiminin sağlanması için, araştırma ve geliştirme projelerinin yapılması; başta balıkçıların barınakları, kredi, teknik bilgi desteği ve çevre sorunları olmak üzere, tüm üretim sorunlarının ele alınması gerekmektedir.

III.G.1.c.v. EKOLOJĠK TARIM

Ekolojik tarım; bitkisel, hayvansal ve su ürünleri ile kullanılacak girdilerin organik tarım yöntemine göre üretilmesi, işlenmesi, ambalajlanması, etiketlenmesi, depolanması, taşınması, pazarlanması, kontrol ve sertifikasyonunu kapsayan doğal üretim tekniklerini içermektedir. Organik tarım faaliyetleri ekolojik olarak bölgesel özellikler göstermektedir. Bu alanlarda ekolojik işletim, envanter, eğitim, organizasyon, eşgüdüm, deneysel üretim ve pazarlama aşamalarının gerçekleşmesi gerekmektedir. Elde edilen ürünler; yöresinde ve ekolojik turizm alanlarında tüketilebileceği gibi, İstanbul bütününde organik tarım ürünlerine olan talebi karşılamaya yönelik olarak da değerlendirilecektir.

Ekolojik tarım, özellikle içmesuyu havzaları için birincil kırsal planlama modelidir. Bu

alanlardaki, yapılaşmalara ancak marjinal tarım alanları üzerinde ve Tarım İl Müdürlüğü'nün olumlu görüşüne bağl ı olarak izin verilebilir, buna göre İ stanbul il bütününde

Büyükçekmece, Sazlıdere ve Terkos Havzası'ndaki kırsal yerleşimlerin ortak paydaları;

ekolojik üretim alanları açısından planlamaları yapılacak potansiyel olmalarıdır.

Önerilen üretim modeli sürdürülebilir olduğundan uzun vadeleri kapsamaktadır. Bu alanlarda başlatılacak olan eko-tarım faaliyetleri, bölgelere eko-turizmi de beraberinde getirecektir.

III.G.1.c.vi. KONVANSĠYONEL TARIM

Özellikle kısa ve orta vadede; ekolojik tarım uygulama olanağı bulunmayan alanlarda uygun tarım tekniklerinin kullanılmasıyla, kent ekolojisi çerçevesinde güvenilir gıda üretiminin payını arttırmak gerekmektedir. Monokültür tarım yerine polikültür tarımın yaygınlaştırarak, toprak erozyonunun önlenmesi ve buna bağlı olarak toprak verimliliğinin arttırılması mümkündür.

Tarım alanlarının korunması ve üretim çeşitliliğinin artması, orman köylerindeki baltalık kesimin bitmesiyle ortaya çıkacak sosyo-ekonomik sorunların önlenmesi için de gereklidir.

Ormancılıkla uğraşan ailelerin tarım ve/veya hayvancılığa yönlendirilerek, gelir seviyelerini yükseltmesi öngörülmüştür.

Konvansiyonel tarım alanlarında toprak işleme, ekim nöbeti, tohum kontrolü ve

sertifikasyonu, verimlilik çalışmaları, zararlı ve yabancı otlara karşı yapılacak tarımsal girdi çalışmaları; ilgili yerel yönetimler ile kamu kuruluşları tarafından yürütülecektir.

Yerel yönetimler, Tarım İl Müdürlüğü, bölgesel kalkınma ajansı ve sivil toplum kuruluşları desteğiyle; ekolojik ürün çeşitliliğinin sağlanmasına yönelik olmak üzere hububat ve ayçiçeği üretiminin; sebze, meyve ve çiçekçilik üretimiyle nöbetleşe hale getirilmesi sağlanacaktır.

(24)

Tarımsal Planlama Alanları

Tarı msal planlama alanları; ekolojik üretime uygun olmayan, monokültür tarım alanlarını kapsamaktadır. Bu alanlarda yoğun gübre, tarım ilaçları ve uygun olmayan tarımsal ekim nöbeti sistemleri sonucu ortaya çıkan erozyon ve benzeri diğer bozucu etmenler nedeniyle önemli kayıplar ve kirlenme süreçleri yaşandığından, konvansiyonel tarımsal verimliliğe gidilmesi gerekmektedir. Bu araziler özellikle Silivri İlçesi'nde yer alan kırsal yerleşmelerin büyük bir kısmında bulunmaktadır. Plan notlarında konunun ayrıntıları belirtilmiştir.

III.G.1.d. EKOLOJĠK KORĠDORLAR

Büyükçekmece-Terkos, Küçükçekmece-Terkos, Haliç-Terkos arası ile Ömerli Barajı-Riva Deltası arasında kalan alanlar, Karadeniz ve Marmara Denizi arasında koridor oluşturmakta olup, İstanbul'un iklim yapısını korumaktadır. Bu alanların doğal ve tarımsal karakterleri ve yaban yaşamı hareketliliği korunacak olup, gerekirse iyileş tirilecektir.

Bu koridorların kentsel alana ulaştığı yerlerde kentsel yapı yoğunluğu düşük tutulacak, belirlenen açık ve yeşil alanlarla birlikte, kentsel tasarım yöntemleri de kullanılarak kentsel hava sirkülasyonu sağlanacaktır. Buna yönelik olarak; öncelikle dere koruma kuşakları ve jeolojik sakıncalı alanlardan yararlanarak, yeşil alanlar sistemi oluşturulmuştur. Havzaların korunması bu açıdan da elzemdir. Dolayısıyla Küçükçekmece Gölü Havzası'nın, havza

yapısını sürdürmesi önem kazanmaktadır.

9. ÖZEL HÜKÜMLER ___________________________________________________

9.1 Sürdürülebilirlik Çerçevesinde Koruma Alanları

9.1.1 Orman Alanları

Bu alanlar; 6831 sayılı Orman Yasası'nın hükümlerine tabi alanlardır. Orman kadastrosu netleşmeyen ve ölçek nedeniyle bu Plan kapsamında gösterilemeyen alanlar, orman kadastrosuna alınması durumunda ilgili yasa çerçevesinde yeniden değerlendirmeye alınacaktır. Orman sınırı tehdidi konusunda davası süren alanlarda, mahkeme kararları kesinleşinceye kadar uygulama yapılamaz.

9.1.1.1 Ağaçlandırılarak Ekolojik Açıdan Ormanla BütünleĢtirilecek Alanlar

ġekil III.G.9. Metropol Bütünününde Ekolojik Koridorlar

(25)

Bu planın onay tarihinden itibaren, yasal haklar dışında, orman idaresi tarafından ilgili

yasanın 2B maddesi gereği orman alanından çıkartılan ve planda "Ağaçlandırılarak Ormanla Ekolojik Açıdan Bütünleştirilecek Alanlar" olarak belirlenen bu alanların; mevcut ağaçların korunması kaydıyla alanın doğal yapısı, bölgenin toprak ve iklim karakteristiğine uygun olarak ağaçlandırılmak suretiyle ekolojik olarak orman alanlarıyla bütünlüğünün sağlanması esastır. Alt ölçekli planlarda, bu alanların orman içerisinde olmayan ve yerleşik alanlarla bitişik olan yerlerinde, ihtiyaç duyulan kamuya ait sosyal altyapı alanları ayrılabilecektir.

Orman içi kadastral boşluklar ile orman içi tanımsız alanların da ağaçlandırılarak ormanla ekolojik açıdan bütünleştirilmesi esastır.

9.1.1.2 Özel Orman Alanları

Bu alanlarda; orman alanının bütünlüğünü bozmadan, toplam alanın %6'sını geçmeyecek şekilde seçilecek bir kesiminde, seçilen alanda maksimum TAKS:0.25, h.max.6.50 (iki kat) koşulları ile mimari projesine uygun yapılaşmaya izin verilebilir. Bu alanlar ifraz edilemez. Bu kriterlere göre uygulamaya esas imar planları yapılmadan ve avan projeler İstanbul

Büyükşehir Belediyesi'nce onaylanmadan uygulamaya geçilemez.

9.1.2 Tarım Alanları

9.1.2.1 Tarımsal Kullanımı Korunacak Alanlar

Tarımsal kullanımı korunacak alanlar, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu ile tanımlanan ve Tarım İl Müdürlüğü tarafından sınırları belirlenen tarımsal arazileri içerir.

Araziler, tarımsal özelliklerinin tanımlanabilmesi için, toprak özellikleri ve kullanım şekilleri dikkate alınarak; mutlak tarım arazisi (sulu ve kuru mutlak tarım), özel

ürün, dikili tarım arazileri ve marjinal tarım arazileri olmak üzere dört grup altında sınıflandırılmıştır.

Orman Kanunu'nun 2.maddesinin B bendi gereği orman alanından çıkartılan ve planda

"Tarımsal Kullanımı Korunacak Alanlar" lejantında kalan hazine mülkiyetindeki araziler, Tarım İl Müdürlüğü'nce 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu kapsamında değerlendirilecektir.

Tarımsal kullanımı korunacak alanlarda, tarımsal faaliyetin niteliğine göre, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanun ve Yönetmeliğine uygun olmak şartıyla tarımsal amaçlı yapı

yapılabilir. Bu amaçla yapılacak yapıların toplam inşaat alanı, Tarım İl Müdürlüğü'nün, arazinin yeteneği, ekolojik özellikleri ve diğer çevresel özellikleri gözönünde bulundurarak saptayacağı uygun görüş çerçevesinde Büyükşehir Belediyesi'nce, sürdürülebilirlik ve plan bütünlüğü açısından değerlendirilmek koşuluyla belirlenerek uygulamaya konulur.

Bu tarımsal amaçlı yapı; toprak koruma ve sulamaya yönelik altyapı tesislerini, entegre nitelikte olmayan hayvancılık ve su ürünleri üretim ve muhafaza tesislerini, zorunlu olarak tesis edilmesi gerekli olan müştemilatı, mandırayı, üreticinin bitkisel üretime bağlı olarak elde ettiği ürünü için ihtiyaç duyacağı yeterli boyut ve hacimde depoları, un değirmenini, tarım alet ve makinelerinin muhafazasında kullanılan sundurma ve çiftlik atölyelerini, organik tarımsal işlevlerde kullanılan depolama alanlarının karşılandığı yapıları içerir. Tarımsal Kullanımı

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

şekilde gerçekleştiğinde etkileri “olağanüstü” olmakta, olayın kendisine ve diğer doğal veya doğal olmayan sebeplere bağlı olarak çeşitli tip ve

Meclis I.Başkan V.: Turgut BARAN Meclis Üyeleri: Yücel ÖZGÜR, Ahmet UZUN, Gökhan ÖZTEN, Fatih YILMAZ, Zekeriya KOÇ, Hamdi DEMİRHAN, Ayşe BAYDAR, Emre ATAV, Mustafa

Giriş ve tanımlamalar; Gözenekli ortamda akışkan ve ısı akışını tanımlayan temel denklemlerin türetilmesi; Başlangıç-sınır değer problemlerinin

olojik Oluşumlar İçin Öneri Bir Sınıflama Modeli&#34; başlıklı makalede, uluslararası ve ulusal ölçekte mevcut alan koruma statüleri üzerinden bir gruplama ile

a) 84 kişiden az veya 84 kişi barındıracak şekilde planlananlar veya atıksuyu 10 m3/gün'ün altında olanlar, atıksularını sızdırmasız fosseptikte toplamak

 Ruhsat aşamasındaki tüm işletmeler Atık Koordinasyon Merkezine gelerek, Bitkisel Atık Yağlar, Plastik Torbalar ve Ambalaj Atıkları konularında bilgilendirilmekte ve çevre

14,15 Yüzünde BHK ve skuamoz hücreli karsinom olan 669 hastanın olduğu bir çalışmada, üst dudak cildinde BHK sık görülürken alt dudak malignitelerinin çoğu skuamoz hücreli