Güncel konularla her hafta
İlk çeyrekteki %5 büyüme, hoş bir sadâ olsa da sıkıntı içinde kıvranan reel sektör açısından heyecan verici bile olmadı. Fakat ortaya çıkan ilginç de bir durum var. O da, Türkiye ekonomisinde büyümenin en azından bir yıl daha %4-5 arasında devam etmesinin gayet mümkün olduğu. Buna rağmen, yeni seriden yansıyan %5 büyümenin ise günümüzün Türkiye’sinin içinde olduğu sorunlar göz önüne alındığında ne yazık ki çok anlamlı olmayışı.
Açıklanan ilk çeyrek büyüme verisi çıkan yorumlarda daha çok “sürdürülebilirlik”
açısından el alındı haklı olarak. Fakat konumuz aslında çoktandır mevcut büyümenin sürdürülebilir olup olmayacağından daha farklı. Büyüme detaylarına rasyonel bakan her beynin gördüğü, birkaç çeyrekten öteye büyümenin mevcut seyrinde sürdürülebilirliğinin düşüklüğü. Fakat yapılanların yapılacakların garantisi olduğu ortamda, konu bu değil.
Politik gerginlik aşınan demokrasi üzerinden giderek arttıkça, 2019 öncesi ve hatta sonrası iktidarı korumak için büyümenin yükselen maliyetine katlanmaya razı yönetimin iş ekonomi olunca gözünü ne dereceye kadar
15 Haziran 2017 Büyüme sürecek; maliyeti artarak…
İlk çeyrek büyüme %5 olarak açıklandı bu hafta.
Başkanlık referandumu öncesinde harcama musluklarının açılıp, kamu tarafından gaza köküne kadar basıldığı zaten hepimizin malumuydu. Fakat ihracattan büyümeye gelen katkı beklendiği yönde de olsa, kuvveti itibarıyla dikkat çekiciydi. Başkanlık kampanyası üzerinden kopan tüm gürültüye rağmen Türkiye’nin esas ihracat pazarı Avrupa’da yaprak kımıldayınca buraya nasıl bahar gelebildiği gerçeğini bir kez daha hatırlattı. İlk çeyrekte kaydedilen %5 büyümenin temelini oluşturan, yeni seri gayri safi milli hâsıla (GSMH;2009=100) rakamlarının yardımını da atlamamak gerek elbette. Eski seriyle kabaca %2 civarında kalabilecek büyüme verisi, yeni hesaplama yöntemiyle %5’e ulaşmıştı. Yeni GSMH serisinin hesaplama detayları ve TUİK’in açıkladığı diğer göstergelerden kopukluğu ise halen bir
muamma.
Dolayısıyla yılın ilk çeyreğinde gelen %5 büyüme, hoş bir sadâ olsa da sıkıntı içinde kıvranan reel sektör açısından heyecan verici bile olmadı.
Haftanın Ortası
Fakat ortaya çıkan ilginç de bir durum var.
O da, Türkiye ekonomisinde büyümenin en azından bir yıl daha %4-5 arasında devam etmesinin gayet mümkün olduğu. Buna rağmen, yeni seriden yansıyan %5 büyümenin ise günümüzün Türkiye’sinin içinde olduğu sorunlar göz önüne alındığında ne yazık ki çok anlamlı olmayışı.
Büyüme her şeyden önce istihdam piyasasında çok sınırlı olumlu etki yaratabiliyor; genel resmin bozulmasına engel olamıyor. Her sene işgücüne eklenen 1,1 milyon kişinin
çoğunluğu tarım dışı sektörlere yöneliyor. İstihdam artışı ise bu seviyenin yarısında kalınca; ilk çeyrekteki %5 büyüme işsizlik oranının tam da aynı dönemde bir önceki seneye göre %10,9’dan % 12,6 ya çıkmasına engel olamıyor. %5 büyümeye rağmen tarım dışı işsizlik oranının %14,8’e; genç nüfus işsizlik oranının da %23,3’e sıçramış bulunduğunu vurgulamak önemli. Genç nüfusun %25 civarının ne eğitim almakta ne de çalışmakta oluşu ise aslında Türkiye’nin nasıl bir saatli bomba üzerinde oturduğunu anlatmaya yeter de artar bile.
İlk çeyrekteki %5 büyüme; kamu harcamaları (+9,4%), vergi indirimleri sayesinde özel tüketimin Şekil 1: İşsizlik Verileri Şubat 2017
Kaynak: TUİK, Egeli & Co.
teşvik edilmesi (+5,1%) ve daha temelli görünen ihracat artışı (10,6%) üzerinden geliyor. Ancak, yatırım artışında (+2,2%) izlenen zayıflık ittirilerek elde edilen bu kısır büyümenin %5 civarında korunması halinde alternatif maliyetlerin giderek yükseleceğine işaret ediyor.
Çünkü istihdam yaratmakta kısa kalan heybetli %5 büyüme rakamı, iş ancak parasal ve mali disipline geldiğinde biraz daha açıklanabilir hale geliyor.
Kimsenin gözünden kaçamayacak şekilde,
enflasyon son dört aydır çift hanelere oturmuş ve %12’ye sırtını dayamış durumda.
Evet, TL’nin son yıllarda ardı ardına devam eden değer kaybı önemli etken ama tabi bu değer kaybının köklerinde de bozulan ekonomik göstergelerin,
ekonomide atılamayan adımların ve demokrasi adına kötüleşen resmin olduğunu unutmamak önemli. Merkez Bankası’nın para politikasının yükselen enflasyon karşısında sıkı seyretmediği ise
%5 olarak açıklanan büyüme verisinden sonra pek
tartışılmayacak artık zaten.
Şimdilerde hem küresel gelişmeler hem de referandum sonrası yaz ayları TL’nin değerine olumlu yansısa da, TL’nin hızla değer kazanarak enflasyonu yeniden tek haneye sabitlemesi kısa zamanda mümkün değil. TCMB’nin öncelikleri arasında “gerçekten” sıkı para politikası izleyerek enflasyonun belini kırmak olmadığı da aşikâr uzunca bir zamandır. Çekirdek enflasyonun çift haneye merdiven dayaması ve daha da önemlisi rasyonellikten uzun zamandır uzak seyreden ekonomi yönetiminin enflasyon beklentilerinde yarattığı hasar önümüzdeki yılları çift haneli enflasyon seviyesi ile geçireceğimizin habercisi.
Çok verimli olamayan bir %5 büyümenin devam etmesi için yüksek enflasyon pahasına Şekil 2: İşsizlik Verileri Şubat 2017
Kaynak: TUİK, Egeli & Co.
para politikasının büyümeye destek verir şekilde sürdürülmesi de işte; büyümeye devam ederken yükselen maliyetler arasında en önemlilerinden.
Geçen yılın ilk çeyreğinde dengede olan bütçede açığının 2017 ilk üç ayda 15 milyar TL’ye dayanması ise, başlı başına ayrı bir konu. Vergi indirimleri, teşvikler, yeniden yapılandırmalar, inşaat sektörüne verilen destekler, kamu doğrudan alımlarına yönelik artan harcamalar derken; 12 aylık birikimli faiz dışı fazlanın tamamen erimiş hali büyüme uğruna artarak alınan risklerin de habercisi. Ekonomik refah ve sosyal huzur için büyüme sağlamak bir iktidarın öncelikli görevi, elbette. Ancak, işsizliğin artmasına engel olamayan bir büyüme şekli için risklerin bu kadar yükseltilmesi, gelecekte olabilecek daha zorlu günlerde Türkiye ekonomisini sert dalgalanmalara karşı korumasız kılmakta. Reel ekonomiyi
oluşturanların bu gerçeği kavramış olması, çok önemli.
Açıklanan ilk çeyrek büyüme verisi çıkan yorumlarda daha çok “sürdürülebilirlik” açısından el alındı haklı olarak. Fakat konumuz aslında çoktandır mevcut büyümenin sürdürülebilir olup olmayacağından daha farklı.
Şekil 3: Yıllık TÜFE Enflasyonu
Kaynak: TUİK, Egeli & Co.
Büyüme detaylarına rasyonel bakan her beynin gördüğü, birkaç çeyrekten öteye büyümenin
mevcut seyrinde sürdürülebilirliğinin düşüklüğü. Fakat yapılanların yapılacakların garantisi olduğu ortamda, konu bu değil. Politik gerginlik aşınan demokrasi üzerinden giderek arttıkça, 2019
öncesi ve hatta sonrası iktidarı korumak için büyümenin yükselen maliyetine katlanmaya razı yönetimin iş ekonomi olunca gözünü ne dereceye kadar karartmış olduğu.
Yatırım yapılabilir ülke notunu zaten kaybetmiş; AB ile ilişkileri -değil ekonomik kriterler- Kopenhag Kriterleri seviyesine gerilemiş günümüz Türkiye’sinde bütçe
açığının %3-4 arasına dayandırılacak kadar harcamaların artırılmasına henüz yol var.
Bu anlamda mali kaynakların sonuna gelinmiş değil.
2019 yolunda bütçenin tıkandığı noktada Varlık Fonu’nun daha aktif devreye gireceğini düşünmemek için ise hiç bir neden yok. Nasıl kullanılacağı az çok kendini belli etmiş durumda. Araç haline gelme şekliyle bu sefer kamunun borcunu artırarak büyümeye kaldıraç olarak hedeflenen Varlık Fonu, büyük olasılıkla bu yılın sonlarına doğru devreye girmiş olacak.
Gerçi, Katar etrafında dönen belirsizlik belki de Varlık Fonu ile ilgili planları şimdilik sekteye uğratmış olabilir… Şu durumda kaynak olarak görülen kıdem tazminatı fonu ve BES’lerin nasıl devreye sokulacağını Varlık Fonu çerçevesinde izleme olanağı göreceğiz büyük olasılıkla.
Genel istek üzerine daha kısa yazmak hedefiyle toparlamak gerek:
- Ekonomide bıçak sırtı bir aşamaya doğru ilerleyen bir geminin içinde yol almaktayız 2017 itibarıyla. İstihdam yaratmakta zorlanan bir büyüme modeliyle enflasyon, bütçe, cari denge, faizler ve TL’nin değeri taraflarında kafa göz yararak %5 hedefine kilitlenilmiş durumda. 2008 sonrasından bu yana değişen küresel ekonomiyle uyumlu kalmamızı sağlayacak yapısal değişimlerin ne olması gerektiği hakkında artık kafa yoran, enerji harcayan bir kamu görüntüsü zaten yok.
-Dış politika her zamanki kadar karışık; belki Katar krizi sonrasında daha bile karışık.
Kuzey Irak bağımsızlık referandumu, Rakka’nın alınması sonrasında Suriye’nin geleceğinin şekillenişi, Trump’ın İran saplantısı. Bunlar hep jeopolitik açıdan iç politikaya doğru dışardan
İletişim:
Güldem Atabay Şanlı
Direktör, Araştırma ve Strateji +90 532 347 82 06
guldem.atabaysanli@egelico.com sert rüzgârların eseceğinin habercisi.
-İçerde en büyük duvar OHAL devam; üstelik 2019’a kadar da suların durgun akmayacağı her gün daha netleşiyor.
-Ve belki de en belirgin hale geldiği şekliyle Fed faiz artırmaya devam ederken
parasal sıkılaştırmaya doğru adım adım ilerliyor. AMB de trene binmek için fırsat kolluyor.
Bu ağır şartlar altında iktidar odağının istihdama yaramayan büyüme modeli ve ekonomi yönetim şekli konularını ciddi ciddi yeniden ele alması önemli. Peki, alabilecek mi, orası umut verici değil.
Yoksa ekonomide artan alternatif maliyetlerle %5 büyümesine büyürüz en az iki sene daha. Ancak, dönülmez akşamın ufkuna yaklaşmamak için tutum değiştirmekte fayda var.
Bu doküman Egeli & Co. Aile Ofisi Yönetim Danışmanlık ve Destek Hizmetleri A.Ş. (“Egeli & Co. Aile Ofisi“
Mersis No: 0325054296800015) tarafından hazırlanmıştır.
Egeli & Co. Aile Ofisi ailelere, varlıklarının sürdürülebilirliği için aile üyeleri ile koordineli oluşturduğu yatırım felsefesi ve hedefler doğrultusunda farklı alanlardaki uzmanların koordinasyonunu sağlayan; objektif ve profesyonel yaklaşımla tek bir merkezden servet yönetimi, ilişki yönetimi ve varlık optimizasyonu hizmetleri veren ve aile içindeki tüm nesiller ve paydaşlar için yol gösterici olan bağımsız ve butik bir danışmanlık şirketidir.
YASAL UYARI:
Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla
derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan (ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz.
Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil ve surette ön ihbara ve/
veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/veya ortadan kaldırabilir. İşbu araştırma raporu, ticari iletişim ve ticari elektronik ileti olmayıp sadece ekonomik konjonktür ile ilgili bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Bu rapor hangi amaçla olursa olsun