• Sonuç bulunamadı

Tarihî şivelerde ve Türkiye Türkçesinde yaşlılık ifade eden kelimeler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2023

Share "Tarihî şivelerde ve Türkiye Türkçesinde yaşlılık ifade eden kelimeler"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TARİHÎ ŞİVELERDE VE TÜRKİYE TÜRKÇESİNDE YAŞLILIK İFADE EDEN KELİMELER

Dr. Arzu ÇİFTOĞLU ÇABUK67*

ÖZET

Yaşlanmak, yaşam dönemlerinden biridir ve bu süreci anlatmak için Türkçede birçok kelime ve kavramdan yararlanılmıştır.

Bu çalışmada, tarih boyunca Türkçede yaşlılık kavramı karşılığında kullanılan avıçka, acuze, ihtiyar, karı, kart, kırgıl, koca, kurtga, pir, ulu ve yaşlı kelimeleri ile bu kelimelerin türevleri üzerinde durulmuş ve bun- ların günümüzdeki kullanım durumları gözden geçirilmiştir. Ayrıca söz konusu kelimelerin hangi dönem- lerde dile girdiği, dilde ne kadar yaşadığı ve hangi dönemlerden sonra kullanımdan düştüğü bilgisine de ulaşılmıştır.

Çalışmanın malzemesi, tarihî şiveler üzerine oluşturulmuş metin ve sözlükler taranarak elde edilmiştir. Or- hun Abideleri’nden başlamak üzere Karahanlı, Harezm, Çağatay, Kıpçak, Eski Anadolu sahalarına ait belli başlı metinler ile sözlükler taranmış ve bu metinlerde bulunan yaşlı, yaşlılık, yaşlanmak kavramlarını karşı- layan sözcükler tespit edilerek örnekleriyle sunulmuştur.

Anahtar kelimeler: yaşlı, yaşlanmak, ihtiyar, ihtiyarlamak

THE WORDS REPRESENTING AGEING IN TURKISH AND ITS HISTORICAL DIALECTS ABSTRACT

Ageing process is one of the life periods and to describe it, many words has been used in the standard language and Turkish dialects.

In this study, avıçka, acuze, ihtiyar, karı, kart, kırgıl, koca, kurtga, pir, ulu and yaşlı words and their deri- vations have been emphasized in the historical process of Turkish. Also, the information of the entry time of these words into the language, how long they have lived and in which period they went out of usage has been reached.

Study material is built on main texts and dictionaries belong to the periods of the Köktürk, Karahanli, Khwarezm, Chagatai, Kipchak, and Old Anatolian Turkish.

Key words: aged, ageing, old age, getting older

67 * İstanbul Ticaret Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi/ İSTANBUL aciftoglu@iticu.edu.tr

(2)

1. GİRİŞ

İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaret- lerle yaptıkları anlaşma (Türkçe Sözlük, 1995: 526) olarak tanımlanan dil, sözvarlığıy- la konuşulduğu toplumun kültürünün, dünya görüşünün, tarih boyunca geçirdiği çeşitli evrelerin yansıtıcısı durumundadır. Bu sözvarlığının incelenmesiyle her dilin kendine özgü olan dünyayı anlayış ve anlatış biçimi hakkında bilgi sahibi olunur. Türkçenin zen- gin anlatım gücünü ortaya koyabilmek için de ulaşılabilen en eski yazılı kaynaklardan başlayarak günümüze gelinceye kadarki süreçte anlatım açısından dilin gösterdiği geliş- meleri, kazanımlarını ve yitirdiklerini incelemek gerekir (Aksan, 1990: 14).

Bu makalede, yaşam dönemlerinden biri olan yaşlılık sürecini anlatmak için tarih bo- yunca Türkçede kullanılmış kelimeler ve bu kelimelerin türevleri ele alınacaktır. Söz konusu kelimelerin Türkçenin hangi dönemlerinde ne şekilde ortaya çıktıkları ve süreç içinde nasıl bir seyir izledikleri ortaya konulacaktır. Böylece çalışma, Türkçenin zen- gin kelime hazinesinin yansıtılmasına katkı sağlayacaktır.

2. AVIÇKA

Taradığımız metin ve sözlükler içinde ilk defa Eski Türkçe döneminde rastladığımız

“yaşlı” anlamında kullanılan avıçka kelimesinin, tarihî şivelerde çeşitli ses değişimle- rine uğramış olarak yer aldığını tespit ettik68.

Eski Türkçe: Gabain, bu dönemde kelimenin, avıçga awıçka, awıçga, awınçka şe- killerinde yazılışları olduğunu belirtmiş ve kelimeyi Almanca “yaşlı adam, ihtiyar”

anlamına gelen “greis” kelimesi ile açıklamıştır (Gabain, 1974: 355).

Prens Kalyanamkara ve Papamkara Hikâyesinin Uygurcası’nda da ihtiyar anlamına gelen avıçga, avıçka maddeleri yer almaktadır (Orkun, 1940: 76): …tegin yerçi avıçga birle ikikü kaltılar… …prens rehber ihtiyar ile ikisi kaldılar… (Orkun, 1940: XXXV/

40-41). …avıçga inçe tep tedi. Ol altun tag-ka tegser-siz, kök linhua körgey-siz… … ihtiyar şöyle deyip dedi: Ol altın dağa değerseniz, mavi lotus göreceksiniz… (Orkun, 1940: 41, XXXVII/1).

Kelime Altun Yaruk’ta bir yerde geçmektedir: …azu kiçig oglank(a)ya körkin azu karı avınçga körkin… (Kaya, 1994: 252/ 446-5).

Karahanlı Türkçesi: Divanü lugati’t-Türk’te kelime bir yerde geçer: Awıçka: kocamış kişi (Atalay, 2006 I: 143/14).

Kutadgu Bilig’de kelime, avıçga, avuçga: ihtiyar, yaşlı (Arat, 2006: 1104) biçimlerin- de verilmiştir: …ogul kız kemişti ata hürmeti/ söküş boldı erke avuçga atı… …oğul kız babaya hürmetini bıraktı; ihtiyar kelimesi insana hakaret sözü oldu… (Arat, 2006:

1066-1067/6491).

Kelimenin, aynı eserde “ata” şeklinde anlamlandırıldığı örnekler de vardır: …negü tir eşitgil avıçga sözi/ avıçga sözin tut unutma kozı… … Atalar sözü ne der, dinle/ atalar

68 Clauson, kelimenin tam anlamının “yaşlı adam” olduğuna; fakat anlamda bazı genişlemeler içerdiğine değinmektedir (Clauson, 1872: 6).

(3)

sözünü tut, ey kuzum, bunu unutma… (Arat, 2006: 350,351/ 1638).

Rylands Nüshası’nda kelimenin Arapçası “şeyh”, Farsçası ise “pîr” olarak verilmiş- tir: awıçka: yaşlı, ihtiyar (Ata, 2004: 236). …atamız ulug awıçka turur… (Ata, 2004:

75/23).

Harezm Türkçesi: Kısasü’l-Enbiya’da kelime abuşka, abuşga “yaşlı, ihtiyar adam”

(Ata, 1997 II: 1) şeklinde yer almaktadır: …ey ulug inçim manga rahm kılmadıng erse ol abuşga atamga rahm kılıng… (Ata, 1997 I: 97/ 69v, 20). …Nûhnung ewlügi kâfir erdi, bir kün bir karı abuşka bir oglannı başlap Nûhga keldi (Ata, 1997 I: 33/ 23v,7).

Mukaddimetü’l-Edeb’te abuşha “yaşlı, koca” (Yüce, 1993: 83) olarak tanımlanır: … karıdı, abuşha boldı küçlendürdi anga Tangrı yüksek kıldı, aja birle kopardı tamnı…

(Yüce, 1993: 51/ 102,3). Nehcü’l-Feradis’te de kelime yine aynı anlama sahiptir: … âdam oglı karıyur, abuşka bolur… (Zülfikar ve Tezcan, [ty]: 301/ 433,7).

Kıpçak Türkçesi: Bu dönemde taradığımız eserlerde kelimeye sadece Ettuhfet-üz- zekiyye fil-lugat-it-Türkiyye’de rastladık: Abışka: kart, ihtiyar (Atalay, 1945: 136).

Kuman Türkçesi: Kuman Lehçesi Sözlüğü’nde de kelime yine aynı anlamdadır:

Abışka, abuşka: yaşlı, ihtiyar (Grǿnbech, 1992: 1).

Çağatay Türkçesi: Abuşka Lugati’nde yer alan abuşka ve avuşga maddelerinin açık- lamaları göstermektedir ki, kelimenin anlamında bir genişleme olmuş; bu dönemde kelime “koca, zevç” anlamı kazanmıştır:

Abuşka: Avrat erine derler şoy manasına ki Mecnun ve Leyli’de Mecnun’un atası vefat edicek anası halinde kelür. Beyit: …bir yandın oğul yam u şikenci, bir yandın abuşka der u renci… …bir yandan oğul uşak tasası ve üzüntüsü, bir yandan kocanın derdi…

Şoy: Kadının kocası demektir (Atalay, 1970: 1).

Avuşga: Bu dahi abuşka manasına avrat erine derler ki şoy manasınadır. Mahbubul- Kulub’da otuz yedinci fasılda hatunlar zikrinde kelür ki: …yaman tillik bolsa avuşka köngli andın yaralıg/ yaman işlik bolsa irke andın yüz karalıg… …kadın kötü dilli olursa kocasının gönlü yaralı olur/ kötü işli olursa erkek yüzü karalı olur… (Atalay, 1970: 30).

Mahbubü’l-Kulub’da abuşka; “yaşlı, koca, zevç” (Ölmez 1993: 385) olarak tanımlan- mıştır: … şehzade-i perî sûret abuşkaga işleri gadr u bî-dâd, zengî-i dîv-sîret oynaşga resmleri mahabbet ü ittihad… (Ölmez, 1993: 158/33b,1).

2.1 Avuçgalık:

“İhtiyarlık, yaşlılık” anlamında kullanılan avuçgalık kelimesine, sadece Kutadgu Bilig’de rastladık: …11. bâb kitab atı yörügin yime avuçgalıkın ayur… …11. bab kita- bın adını, anlamını ve yazarın yaşlılığını anlatır… (Arat, 2006: 84-85/11).

(4)

3. ACUZE

İlk defa Harezm Türkçesi döneminde acûz şeklinde karşımıza çıkan ve sadece kadın yaşlılığını ifade etmek için kullanılan kelime, zaman içinde müenneslik eki ilave edil- miş olarak kullanımına devam etmiştir.

Harezm Türkçesi: Nehcü’l-Feradis’te acûz kelimesi karşılığında “yaşlı kadın” (Ata 1998: 4) açıklaması vardır: …Îsâ peygambar ‘as barurda bir karı avret karşu keldi.

Özini bezemiş, türlüg türlüg bezekler birle âraste kılmış. Îsâ peygambar ‘as aydı: Ey acûz, sen kim turur-sen?... (Zülfikar ve Tezcan, [ty]: 277/ 398,11).

Çağatay Türkçesi: Mahbubul-Kulub’da kelimenin anlamı “kocakarı” (Ölmez, 1993:

385) olarak verilmiştir: …acûzlar çarh üni meddi bile anıñ duâsıga nagme-sâz ve kenîzler mamûk sabamak kûsı üni bile anıng alkışı-ga nagme-perdâz… (Ölmez, 1993: 85/7a,1).

Eski Anadolu Türkçesi: Bu dönemde kelimenin, müenneslik eki almış şekilde kulla- nıldığını görüyoruz. Ayrıca kelimenin anlamında bir kötüleşme vardır. Şerifi Şehname Çevirisi’nde kelime “ihtiyar, fitneci kadın” (Kültüral vd., 1999: 2015) olarak anlam- landırılmıştır: …var-ıdı bir acûze ehl-i telbîs / ki mekri andan ögrenürdi İblîs (Kültüral vd., 1999: 206/ 5829).

4. İHTİYAR

Arapçada “seçmek”, “tercih etmek” anlamlarında kullanılan ihtiyar kelimesinin (Ka- nar, 2009: 97), Türkçenin tarihî dönemlerine ait incelenen metin ve sözlüklerde de yine aynı anlamlarda kullanıldığı69; ancak ilk defa Eski Anadolu Türkçesi dönemine ait bazı eserlerde yaşlılık kavramını yansıttığı görülmüştür:

Eski Anadolu Türkçesi: Ahmed-i Dai’i Divanı’nda ihtiyar’ın yukarıda bahsedilen anlamlarının yanı sıra; “ihtiyar, yaşlı, kocamış” anlamlarında kullanıldığını görüyoruz:

İhtiyâr: 1. ihtiyar, yaşlı kimse 2. seçme, katlanma (Özmen, 2001 II: 711) …müneccim sordı kim tâli’un kangı burcdadur ve yaşuñ ne kadardur? İhtiyâr togdugı günden bilü- mez (Özmen, 2001: 161/154,6).

Sadred-din Şeyhoğlu Marzuban-name Tercümesi’nde ise kelimenin; “seçme, se- çilme, yeğleme”; “kendi isteği ile davranma, iş görme”; “yaşlı, kocamış” (Korkmaz, 1973: 371) olarak verilmiş anlamlarının bir arada kullanıldığı görülmektedir:

…ihtiyâruñ elde iken fursatı fevt itmegil / ihtiyar elden gidicek ihtiyar olmaz kişi…

(Korkmaz, 1973: 253/45b, 4).

69 Kıpçak Türkçesi: ihtiyâr: seçme, tercih etme, seçilme, ihtiyar, irade (Karamanlıoğlu 1989: 274).

Harezm Türkçesi: ihtiyâr: seçim, tercih (Ata, 1998: 183).

Çağatay Türkçesi: ihtiyâr: seçme (Ölmez 1993: 458).

Eski Anadolu Türkçesi: ihtiyâr: seçmek, yeğlemek, kendi isteğiyle iş görme (Canpolat, 1982: 308). ihtiyâr:

seçme, tercih etme, tercih (Özkan, 1993: 345). ihtiyâr: 1. seçme hakkı, irade 2. Tercih edilen şey (Kültüral vd., 1999: 2211).

(5)

5. KARI

Karı ve bu kelimeden yapılan türetmeler, Türkçenin bütün tarihî dönemlerinde yaşlı ve yaşlılık kavramlarının ifadesinde en yaygın kullanıma sahip yapılar olmuştur70. Eski Türkçe: Bu dönem eserlerinde karı ~ harı biçimlerinde gördüğümüz kelimenin anlamı “ihtiyar, yaşlı, kocamış” şekillerinde verilmiştir: Alttürkische Grammatik’te ke- lime şöyle geçer: karı: alt // ihtiyar (Gabain, 1974: 355). Türkischen Turfan-Texte’de kelime yine yaşlı olarak tanımlanmıştır: karı: alt (Bang ve Gabain, 1934: 89). …it karı bolsar yatıp ürür… (Bang ve Gabain, 1931: 42/6, 645). Maytrısimit’te karı, “ih- tiyar, büyük” (Tekin, 1976: 402) anlamlarında verilmiştir: …/çte irinç yarlıgda yarlıg men karı kul boltum… …sefilin sefiliyim ben ihtiyar bir kul oldum... (Tekin, 1976:

63/ 16, 6). Eski Türk Yazıtları’nda karı kelimesi, “yaşlı, ihtiyar, kocamış” (Orkun, 1987: 838) olarak tanımlanmıştır: …Bir karı öküzüg bilinbiçe komursga yimiş… …Bir yaşlı öküzü karıncalar kemirerek yemiş… (Orkun, 1987: 274, Ir. 56). Uygurca Altun Yaruk’ta kelime şöyle geçer: …karılarıg yigit kılmak ulugug kiçigig üstemek… (Kaya, 1994: 314/ 593-18).

Hüseyin Namık Orkun, Prens Kalyanamkara ve Papamkara Hikâyesinin Uygurcası isimli eserde, kelimenin ilk harfini “k” yerine “h” harfi ile göstermiştir: harı: ihtiyar, kocamış (Orkun, 1940: 85). …asan tükel kelmiş erti, inçip sekiz on yaşayur harı erti…

…sağ salim gelmiş idi, böylece seksen yaşında ihtiyar idi… (Orkun 1940: 33; XXIV-5).

Karahanlı Türkçesi: Bu dönemde karı, karıg biçimlerinde gördüğümüz kelime yine

“yaşlı, ihtiyar” anlamında kullanılmıştır.

Karı, Divanü lugati’t-Türk’te “yaşlı, ihtiyar; yaşlı olan herhangi bir şey” (Atalay 2006:

IV, 269) olarak tanımlanmıştır: …bu karı ol oglansıg… …bu ihtiyarın huyu çocuk gibidir… (Atalay, III 2006: 128/121). karı öküz balduka korkmas: Yaşlı öküz baltadan korkmaz (Atalay, III 2006: 422). Kutadgu Bilig’de karı, karıg şeklinde yazılışlarını gördüğümüz kelime “yaşlı” anlamında kullanılmıştır (Arat, 2006: 1168): …negü tir eşitgil sınamış karı… …dinle tecrübeli ihtiyar ne der… (Arat, 2006: 206-207/723).

Rylands Nüshası’nda kelime, ata kelimesini nitelemektedir: …hakikat üze anga karı ata bar, ulug… (Ata, 2004: 130/78).

Harezm Türkçesi: Bu dönemde karı kelimesi, Kısasü’l-Enbiya (Ata, 1997 II: 298), Nehcü’l-Feradis (Ata, 1998: 202), Harezm Türkçesi Satır Arası Kur’an Tercümesi (Sa- ğol, 1995: 73), Mukaddimetü’l-Edeb (Yüce, 1993: 135) ve Muinü’l-Mürid’de (Kara- manlıoğlu 2006: 90) “ihtiyar, yaşlı” anlamlarıyla verilmiştir:

…biz ekegüdin neteg [ogul] bolur, yanî başdın yigit mü bolur-miz, yâ hod mundaguk karı erken ogul tugar mu?... (Ata, 1997 I: 238/ 167v, 18). …Mûsâ peygâmbâr ‘as aydı kim: Bu inek hem yigit takı kerekmez hem karı takı kerekmez orta yaşlıg kerek tedi…

(Zülfikar ve Tezcan, [ty]: 237, 340/8). …egildi karı, bükri boldı karı… (Yüce, 1993:

50/99,2). …ol kim yigit turur mening kibi karı bilen ni kadar dostluk sûretin bagla-

70 Clauson karı kelimesinin genellikle sadece insan ve hayvan türünün yaşlı üyelerini ifade ettiğini, pek çok modern ağızda aynı anlamda yaşadığını, Osmanlıcada özelikle “yaşlı kadın” için kullanıldığını ve kelimenin bundan ötürü bazen de “eş” anlamına geldiğini belirtmektedir (Clauson, 1872: 644-645).

(6)

gay… (Karamanlıoğlu, 2006:137/275,3).

Kıpçak Türkçesi: Karı kelimesi, dönem eserlerinden Ettuhfet-üz-zekiyye fil-lugat-it- Türkiyye’de (Atalay, 1945: 185) ve Seyf-i Sarâyî’nin Gülistan Tercümesi’nde “ihtiyar, yaşlı” (Karamanlıoğlu, 1989: 52) anlamını muhafaza etmektedir: … yaşı yitmişke yitken bir karı ir… (Karamanlıoğlu, 1989: 137/5).

İrşadü’l-Müluk ve’s-Selatin’de kelimenin hem “yaşlı, ihtiyar” (Toparlı, 1992, 547) anlamında kullanıldığı …karı kişi kaçan kim bolsa iki közinde ağrıg bolsa… (Toparlı, 1992: 202/ 95b,5) hem de ikinci bir anlam kazanarak; “eş, hanım” kavramını yansıttığı görülmektedir: …takı yigitler başlagay il yumak birle aşdan burun. Takı karılar başla- gay aşdan songra… (Toparlı, 1992: 439/ 449b,8). Kitâb al-İdrâk li-Lisân al-Atrâk’ta kelimenin açıklanmıştır: Karı: 1) ihtiyar, 2) Arşın (Caferoğlu, 1931: 70).

Kuman Türkçesi: Kuman Lehçesi Sözlüğü’nde karı kelimesi, “karı, yaşlı”

(Grønbech, 1992: 90) şeklinde yer almaktadır.

Çağatay Türkçesi: Abuşka Lugati’nde kelime şöyle tanımlanır: Karı: kocaya dirler ki Nazmü’l Cevahir’de kelür: Rübaiyye: …kaygucı bagırga hüzün dagı karılık/ Salgucı gam u belâ seragı karılık Koygucı fena tola ayagı karılık/ ölmek haberin birgüci dagı karılık… …ihtiyarlık gönle kaygı verir, derd ü bela haberini getirir, yok olma kadehini dolu olarak sunar, ölüm haberini de o verir (Atalay, 1970: 309).

Mahbubü’l-Kulub’da karı kelimesi “yaşlı” (Ölmez, 1993: 469) anlamında verilmiştir:

…saadet-mend yigitdür ki şehvet meyli kılmas ki bî-saadet/ karınıng hod iligidin hiç iş kilmes… (Ölmez, 1993: 254/ 74b,2). Mevlana Sekkaki Divanı’nda ise kelimenin,

“yaşlı” anlamının dışında mecazi olarak “felek” yerine kullanıldığı da görülmektedir:

Karı: ihtiyar, yaşlı; mecazi felek (Eraslan, 1999: 491).

Bu dönemde, Uygur harfli Rızvan Şah ile Ruh-Afza Hikayesi’nde karı kelimesi “ar- şın” anlamının yanında, “ihtiyar, yaşlı” (Kaya, 2008: 188) anlamında da kullanılmıştır:

…ol yıgaçlarnıñ altında bir karı katun olturup… (Kaya, 2008: 89/433).

Eski Anadolu Türkçesi: Bu dönemde karı kelimesi, daha çok kadın yaşlılığını anlat- mak için kullanılmakla birlikte yeni anlamlar da ifade etmektedir.

Ahmed-i Dai’i Divanı’nda (Özmen, 2001 II: 748) ve Mecmûatü’n-Nezâir’de (Canpo- lat 1982: 312) kelime “ihtiyar, yaşlı” anlamında verilmiştir ve iki eserde de bu keli- menin geçtiği tek örnek aynıdır: …bugün adlüñ bile dünyâ karıyken nec-cevân oldı…

(Özmen, 2001 I: 601/21, 18). …bugün adlüñ bile dünyî karıyken nev-cevân oldı…

(Canpolat, 1982: 39/18, 18).

Danişmendname’de kelimenin sadece “kadın” anlamı vardır: Karı: kadın. Karı papas:

Rahibe (Demir, 2002 III: 171).

Mahmûd b. Kadı-i Manyâs’ın Gülistan Tercümesi’nde kelime sadece kadın yaşlılı- ğını ifade eder şekilde verilmiştir: karı: ihtiyar (kadın), kocakarı (Özkan, 1993: 362).

…avratuñ bir karı anası var-ıdı… (Özkan, 1993: 362/54a, 5).

(7)

Şerifi Şehname Çevirisi’nde kelimenin, “yaşlı, ihtiyar” anlamının yanı sıra “eski, köh- ne” (Kültüral vd., 1999: 2239) anlamlarının olduğu da görülmektedir: 1) yigit aslan- sın sen ol karı kurt…(Kültüral vd., 1999: 581/16425). 2) …karı dünyâdan ummagıl karârı… (Kültüral vd., 1999: 1452/ 41099).

Tarama Sözlüğü’nde de karı kelimesinin” ihtiyar, yaşlı” ve “eski”, “köhne” (Tarama Sözlüğü, 1969: 2294-2295) anlamları vardır: 1) Bir karı anası var idi, gözü görmez ve eli ayağı süst idi (Tarama Sözlüğü, 1969: 2295/ Tez. Ba. XV. 18). 2): …karı ağaçları kesip yerlerine yiğit ağaçlar dikmek gerek... (Tarama Sözlüğü, 1969: 2295/ Ta. Sel.

XV. 383).

Süheyl ü Nev-bahar’da karı, “yaşlı kadın”; “yaşlı, ihtiyar”; “eski”, “köhne” (Dilçin 1991: 619) olmak üzere üç anlam içermektedir: 1) …hemân dem girüp geldi bir hoş karı/ karısa ne var yüzi aydan arı…(Dilçin, 1991: 308/1680). 2) …ki başumda otu- rurdı işbu perî/ ki gördüñ yigitdür degüldür karı… (Dilçin, 1991: 432/3494). 3) …yigit kim azacuk anuñ aklı var/ karı dünyayı nite öküş kovar… (Dilçin, 1991: 215/308).

Dede Korkut Kitabı’nda karı kelimesinin karşılığında “ihtiyar, yaşlı”; “eski”; “karı, kadın, ihtiyar kadın” (Ergin, 2009: 171) anlamları verilmiştir: 1) ... babañ koca, anañ karı senden yigrek Kâdir bize ogul virmez... (Ergin, 1989: 172/ D147,5). 2) …eski panbuk biz olmaz, karı düşmen dost olmaz…(Ergin, 1989: 74, D3/9). 3) …ulu kiçi kalmaya söz idine karı koca kalmaya kov idine…(Ergin, 1989: 191/ D187,3). 4) … Dede Korkut dilinde ozan aydur: karılar dört dürlüdür: Birisi solduran sopdur. Birisi tolduran topdur. Birisi ivüñ tayağıdur. Birisi niçe söyler ise bayağıdur… (Ergin, 1989:

76/ D7,5).

5.1 karı bol-:

“Yaşlanmak, ihtiyarlamak” anlamında kullanılan karı bol- yapısıyla ilgili olarak Eski Türk Yazıtları’nda şöyle bir cümle vardır: …il yime il boldı budun yeme budun boldı özüm karı boldım ulug boldım… …ülke yine ülke oldu millet yine millet oldu özüm karı oldum kocadım… (Orkun, 1987: 118/T.56).

Karı bol- yapısına Mukaddimetü’l-Edeb (Yüce, 1993: 135), Gülistan Tercüme- si (Karamanlıoğlu, 1989: 135/271, 2) ve İrşadü’l-Müluk ve’s-Selatin (Yüce, 1993:

399/391a/4) isimli eserlerde de rastladık: …aciz kıldı anı, karı boldı tişi, yan-başı ulu boldı… (Yüce, 1993: 45/76,8). …karı boldung yigitlikden iling yu… (Karamanlıoğlu, 1989: 135/271, 2) …eger ant içse bu yigitke sözlemegey men tip sözleşse angar karı bolgandan songra antda tutulur… (Toparlı, 1992: 399, 391a/4).

5.2. karı-:

Eski Türkçe döneminde yaşlanmak kavramı karı- şeklinde kullanım bulmuştur71.

71 Sadece iki eserde tesadüf ettiğimiz ve yaşlılık anlamının verildiği karıg maddesinde kanımızca bir maddi hata söz konusudur; çünkü alıntı cümle incelendiğinde bu kelimenin karı- olması gerektiği görülmektedir.

karıg: das Alter// ihtiyarlık (Gabain, 1974: 355). Karıg: das Alter (Bang ve Gabain, 1934: 314).

…karıgınça kavışıglı az erür yok çıgay bolup ösüz kolusuz/ ardılıp barıglı az erür yok çıgay bolup, ödsüz kolusuz “Bis ins alter zusammenleben, nur selten; diejenigen aber, die arm geworden, sich vorzeiting

(8)

Karı- ~ hâri-: altern // ihtiyarlamak (Gabain, 1974: 355). karı-: altern: hari- (Bang ve Gabain, 1954: 95). Dönem eserlerinde geçen karı- kelimesi, Maytrısimit (Tekin, 1976:

403), Eski Türk Yazıtları (Orkun, 1987: 838). Orhon Türkçesi Grameri (Tekin, 2000:

246) ve Altun Yaruk’ta “ihtiyarlamak, kocamak” anlamındadır: …erler karıyurlar ölür- ler tayarlar… (Tekin, 1976: 96/ 43-14). …[Elteriş] Kagan elinte karıp edgü ebini körti ulug Küli Çur sekiz on yaşap yok bol[tı]…… …Elteriş Kağan ülkesinde kocayıp iyi gün gördü. Ulug küli Çur seksen [yaş] yaşayıp yok oldu… (Orkun, 1987: 136/Ih.,3). … [kap]gan kagan elinte karıp edgü beñi körti. Ulug Küli Çor (Tekin, 2000: 225/3). …az tutyaklıg bolmakdın togmaklı karımak ölmek b(e)lgürer… (Kaya, 1994: 218/ 367-15).

Karahanlı Türkçesi dönemi eserlerinden Divanü lugati’t-Türk, Atebetü’l-Hakayık ve Kutadgu Bilig’de yaşlanmak kavramı ile ilgili olarak karı-‘ın kullanıldığını görü- yoruz: karı-: kocalmak, yaşlanmak, kocamak (Atalay, 2006 III: 223). …arslan karısa sıçgan ötin ködhezür… … arslan kocalırsa yakalamak için fare deliğini bekler… (Ata- lay, 2006 III: 263/3). karı-: ihtiyarlamak (Arat, 1992: XXXIII). …harislık karımaz idisi karıp… ...sahibi ihtiyarladığı halde, harislik ihtiyarlamaz… (Arat, 1992: 65/ 306).

karı-: kocamak, yaşlanmak (Arat, 2006: 1168). …kiçiglikte yandım, karıdım bu kün…

…gençlikten ayrıldım bugün, artık yaşlandım… (Arat, 2006: 800-801).

Harezm Türkçesi döneminde “yaşlanmak, kocalmak” anlamı verilmiş olan karı- ke- limesi, Nehcü’l-Feradis (Ata, 1998: 202)., Kısasü’l-Enbiya (Ata, 1997 II: 298) ve Mukaddimetü’l-Edeb’de (Yüce, 1993: 135) yer almaktadır: …hak tvt ol mu’minni ta- mug otıdın andag yırak kılgay kim, bir karga bir yerdin kiçig bala erken uçsa, karıgınça ne mikdar ol yerdin keçse, yırak barsa, bu kimerse takı tamugdın andag yırak bolgay…

(Zülfikar ve Tezcan, [ty]: 179/ 26,1). …kurtka niçe karısun taat kılup ulısun… (Ata, 1997 I: 111/ 80v, 13). …tün songında karıdı kız evde, kız erken orta yaşlıg boldı…

(Yüce, 1993: 45/77, 3).

İncelediğimiz Kıpçak Türkçesi dönemi eserlerinde de karı- kelimesi “yaşlanmak, ih- tiyarlamak” (Karamanlıoğlu, 1989: 288), (Karamanlıoğlu, 2006: 90), (Kültüral vd., 1999: 2239) anlamındadır: …melikler resmidür dilşad kılmak karısa kulların azad kıl- mak… (Karamanlıoğlu, 1989: 80/5). …tirig irken ölseng yigitken karıp… (Karaman- lıoğlu, 2006: 54/1436). … anı dirler karıyıp İsfahanda/ iki şehr eyledi bünyâd anda…

(Kültüral vd. 1999: 208/5868).

Ettuhfet-üz-zekiyye fil-lugat-it-Türkiyye!de karı:- kocalmak, yaşlanmak (Atalay 1945:

185), Kuman Lehçesi Sözlüğü’nde de karı-: yaşlanmak (Grønbech, 1992: 90) madde- leri yer almıştır.

Yaşlanmak kavramının, Çağatay Türkçesi döneminde sadece karı- kelimesiyle verildi- ği görülmektedir: karı-: kocalmak, ihtiyarlamak (Işıtman, 1941: 192).

Eski Anadolu Türkçesi döneminde yaşlanmak kavramı karı- fiiliyle karşılanmıştır.

Kelimenin sözlük anlamı Dede Korkut Kitabı’nda “ihtiyarlamak, yaşlanmak” (Ergin, 2009: 171); Kısasü’l-Enbiya’da (Ata, 1997 II: 299); Sadred-din Şeyhoğlu Marzuban- name Tercümesi’nde (Korkmaz, 1973: 380); Mukaddimetü’l-Edeb (Yüce, 1993: 135), Süheyl ü Nev-bahar (Dilçin, 1991: 619), Tarama Sözlüğü (Tarama Sözlüğü, 1969:

trenned, fortgehen oder sterben, sind zahlreich (Bang ve Gabain ,1934: 40, 41/ 314).

(9)

2302) ve Şerifi Şehname Çevirisi’nde “kocamak, ihtiyarlamak, yaşlanmak” olarak geçmektedir (Kültüral vd., 1999: 2239). ...er yiğitler karısa oğlı toğmaz, kaytabanlar karısa kulun virmez... (Ergin, 1989: 172, D147/3). …Lokmân bir kergek balasın alıp iktüledi, karıp ölginçe yana birni andaguk yetini iktüledi… (Ata, 1997 I: 42/30r, 18).

…karıdı işden kaldı… (Korkmaz, 1973: 382/ 38b,5). …karıdı, karı boldı ol karı Bismil kıldı kurbân yılkısın bogazladı… (Yüce, 1993: 51/105, 8). …karıyan göñül olmaya müşterî… (Dilçin, 1991: 230/550). ...yılan karıyacak ejdeha olur... (Tarama Sözlüğü, 1969: 2302/ Ta. Sel. XV. 146).

5.3 karıla-:

“Yaşlı saymak, ihtiyarlığa nispet etmek” anlamlarının verildiği karıla- (Atalay III 2006: 324) kelimesine sadece Divanü lugati’t-Türk’te rastladık: …ol erig karıladı…

…o adamı kocaladı, yaşlı saydı… (Atalay, 2006 III, 324/7).

5.4. karıt-:

Clauson’un, “birisini yaşlı yapmak, yaşlandırmak” anlamlarını verdiği karıt- (Clauson ,1972: 649) kelimesine, Divanü lugati’t-Türk (Atalay, 2006 IV:, 271) ve Ku- tadgu Bilig’de (Arat, 2006: 1168) de “kocatmak” anlamında rastladık: …ödhlek anı karıttı… …zaman onu kocattı… (Atalay, 2006 II, 304/19). …kişig ig karıtur, tükemez yaşın… ...hastalık insanı yaşlandırır ve o ömrünü tamamlayamaz... (Arat, 2006: 798- 799/4674).

Eski Anadolu Türkçesi döneminde “kocatmak” (Yüce, 1993: 135) anlamında karıt- kelimesi kullanılmıştır: …karıttı anı, ürüng saçlı kıldı anı… (Yüce, 1993: 51/ 101,8).

5.5 karılık:

Yaşlılık anlamında kullanılan karılık kelimesine, İlk defa Karahanlı Türkçesi döne- mi eserlerinden Kutadgu Bilig (Arat, 2006: 1168) ve Rylands Nüshası’nda (Ata, 2004:

424) rastladık: …yigitlikte kılgıl karılık işi… …yaşlılıkta yapılacak işleri gençken yap- maya çalış… (Arat, 2006: 800-801/ 4692). …aydı: İdim, kayda bolur manga ogul, erür uragutum kısır, bütünlükin tegdim uluglukdın karılıkka… (Ata, 2004: 60/6a,3).

İncelediğimiz Harezm Türkçesi dönemi eserleri arasında karılık kelimesine, sadece Harezm Türkçesi Satır Arası Kur’an Tercümesi’nde rastladık: Karılık: “yaşlılık, ihti- yarlık” (Sağol, 1995: 73).

Kıpçak Türkçesi döneminde “ihtiyarlık” anlamı verilmiş olan karılık kelimesine, Seyf-i Sarayi’nin Gülistan Tercümesi’nde (Karamanlıoğlu, 1989: 288) rastladık: … karılık dagı zaif-lık sıfatı içinde turur… (Karamanlıoğlu, 1989: 7/ 16,4).

Çağatay Türkçesi dönemine ait eserlerde yaşlılık dönemini ifade etmek için kullanılan karılık kelimesine sadece Mahbubü’l-Kulub’da (Ölmez, 1993: 469) tesadüf ettik: … cürm ü masiyet barı çagda nâ-pesenddür ve karılıkda nâ-pesendrak… (Ölmez, 1993:

300/ 92b, 6).

(10)

“İhtiyarlık, yaşlılık” anlamı verilen karılık kelimesinin kullanımına Eski Anadolu Türkçesi dönemi eserlerinden Tarama Sözlüğü’nde (Tarama Sözlüğü, 1969: 2300) ve Kısasü’l-Enbiya’da (Ata, 1997 II: 299) rastladık: …Tanrı’nın tut buyrugun, kudreti var gidere karılığın… (Tarama Sözlüğü, 1969 /Yuz. Şeyd. XIII. 61). …Ey Sâre ol Tengri kim kurug yıgaçnı seniñ elginde yaşardı, saña karılıkda ogul berse ne aceb bolgay … (Ata, 1997 I: 82- 83/ 60r, 3).

5.6 karıca:

Kelimenin –cA, -cIk, küçültme hali eki almış şekillerinin, Eski Anadolu Türkçesi dö- neminde daha çok kadınlar için kullanıldığı görülmektedir:

Karıca: ihtiyar kadın, yaşlı kadıncağız (Tarama Sözlüğü, 1969: 2297). …tebessüm ederek dedi peygamber/ karı uçmağa girmez ey cuvan-ser/ karıca ağlayıp gitti özün- den/ ol iki âlemin fahri sözünden… (Tarama Sözlüğü, 1969: 2297 / Ruşeni. XV. 39).

5.7 karıcık, karuçuk:

Dede Korkut Kitabı’nda karıçuk kelimesinin karşılığında “ihtiyarcık, yaşlı kadıncağız”

(Ergin, 2009: 171), Tarama Sözlüğü’nde “ihtiyar, yaşlı kadın” (Tarama Sözlüğü, 1969:

2297) açıklaması vardır: …karıçuk anañ kan yaş dökdi ağ sakallı babañ buñlu oldı...

(Ergin, 1989: 171, D146,6). …karıcuklar var idi saçları ak... (Tarama Sözlüğü, 1969:

2295/ Muham. XV. 450).

Şerifi Şehname Çevirisi’nde karıcuk kelimesi; cinsiyet bildirmeksizin “yaşlı kimse, ihtiyar” (Kültüral vd., 1999: 2239) anlamındayken, Süheyl ü Nev-bahar’da yaşlı ka- dıncağız (Dilçin, 1991: 619) şeklinde açıklanmıştır: …namâz ehli karucağam gezerem kapudan kapuya... (Kültüral vd., 1999: 208/5868). …ol arada bir karıcuk var idi…

(Dilçin, 1991: 491/463).

5.7.1 Karıcık, karıçuk ol-:

Eski Anadolu Türkçesi dönemine ait olan eserlerden Dede Korkut Kitabı’nda “yaş- lanmak” anlamında karıçuk ol- (Ergin, 2009: 171) maddesi yer almaktadır: …Kazan Bigüñ karıçuk olmış anası kara deve boynında asılu gitdi (Ergin, 1989: 96/ D38,9).

Tarama Sözlüğü’nde “ihtiyar kadın kılığına girmek” anlamının verildiği karıcuk ol- fi- iline rastladık (Tarama Sözlüğü, 1969: 2297): Delle bir gün karıcık oldu, eline asâ aldı dayanu dayanu yürürdü (Tarama Sözlüğü, 1969: 2298/ Ferec XV. 493).

5.8 karızan: Karızan kelimesine, incelediğimiz eserlerden sadece Divanü lugati’t- Türk’te tesadüf ettik: Karızan: çok kocamış kişi (Atalay, I 2006: 448/18).

6. KART

Kart kelimesine, taradığımız metin ve sözlükler içinde ilk defa Eski Türkçe döne- minde rastladık72.

72

Kart kelimesinin anlamını, Clauson “yaşlı adam” olarak vermiştir (Clauson, 1972: 646).

(11)

Eski Türkçe: Dönem eserlerinden Alttürkische Grammatik’te rastladığımız kart ke- limesi Almanca “geschwür, schwärend” yani “yara, çıban, çıbanlı” (Gabain, 1988:

356) olarak tanımlanmıştır. Bu dönemde kelimenin anlamında yaşlılık kavramı yoktur.

Karahanlı Türkçesi: Dönem eserlerinden sadece Divanü lugati’t-Türk’te rastladığı- mız kart kelimesi şu şekilde açıklanmıştır: Kart: yara. Bundan alınarak huysuz kişiye

“kart er” denir (Atalay, 2006: I, 342/15).

Harezm Türkçesi: Bu dönemden itibaren kart kelimesinin çıban anlamı hiç kullanıl- mamış, kelime sadece yaşlı ve yaşlılık kavramlarını ifade eder olmuştur:

Kısasü’l-Enbiya’da kart kelimesi “yaşlı, ihtiyar” (Ata, 1997 II: 301) anlamındadır: … Yûsuf yigit erdi yigitlerninig köngli ken bolur, terk keçürdi ammâ atası kart erdi kart- larnıng köngli tar bolur. Anıng üçün keyin saldı, yigit birle karı arasında bu çaglık fark var… (Ata, 1997 I: 148/ 106r, 15).

Kıpçak Türkçesi: “Yaşlı, ihtiyar” anlamında kullanılan kart kelimesine bu dönemde sadece Ettuhfet-üz-zekiyye fil-lugat-it-Türkiyye’de rastladık: kart: ihtiyar, yaşlı, kart (Atalay, 1945: 186).

Kuman Türkçesi: Kart maddesi Kuman Lehçesi Sözlüğü’nde de yer almaktadır:

kart: kart, yaşlı (Grønbech, 1992: 91).

Çağatay Türkçesi: Bu döneme ait taradığımız eserlerde kelimeye bir yerde, Ali Şîr Nevâî Muhakemet-ül-lûgateyn/Büyük Şairin Beşyüzüncü Doğum Yıldönümü Dolayı- sıyle isimli eserde rastladık: kart: yaşlı (Nevâî, 1941: 192).

Eski Anadolu Türkçesi: Tarama Sözlüğü’nde kart’ın yaşlı, ihtiyar (Tarama Sözlüğü, 1969: 2323) anlamında geçtiği bir örnek vardır: …cümle Tatar kartları hayrette kaldı- lar… (Tarama Sözlüğü, 1969: 2323/ Ev. XVII. 3, 143).

6.1 karta-:

Harezm Türkçesi döneminde “yaşlanmak” kavramını yansıtmak üzere kullanılan kar- ta- kelimesine Kısasü’l-Enbiya’da (Ata, 1997 II: 301) rastladık: …İncilni Arap tilinçe bitimiş erdi, kartayıp erdi… (Ata, 1997 I: 276/ 194r, 4-5).

6.2 kartay-:

kartay- fiilini sadece Kıpçak Türkçesi dönemi eserlerinden Ettuhfet-üz-Zekiyye fil- Lugat-it-Türkiyye’de gördük: kartay-: yaşlanmak (Atalay, 1945: 186).

6.3 kartlık:

Harezm Türkçesi döneminde; “yaşlılık, ihtiyarlık dönemi”ni anlatmak üzere kartlık kelimesine Kısasü’l-Enbiya’da (Ata, 1997 II: 302) rastladık: …kartlıknı kamug dinlerde agırlayurlar… (Ata, 1997 I: 137/ 98r, 5-6).

(12)

6.4 kartın:

“Yaşlı” anlamında kullanılan kartın kelimesine, Sadece Kıpçak Türkçesi dönemi eser- lerinden Ettuhfet-üz-zekiyye fil-lugat-it-Türkiyye’de (Atalay, 1945: 186) tesadüf ettik.

7. KIRGIL

Saçın ve sakalın ağarması, yaşın ilerlemesine bir gösterge olduğu için tarihî şive- lerde yaşlılığı anlatmak için kırgıl kelimesinin de kullanıldığı görülmüştür.

Karahanlı Türkçesi: Dönemde Divanü lugati’t-Türk (Atalay, 2006 IV: 318) ve Ku- tadgu Bilig’de (Arat, 2006: 1178) kırgıl kelimesinin anlamı “kırçıl” olarak verilmiş- tir: Kırgıl er: kırçıl adam (Atalay, 2006 I: 483/8). …yagıçı örüng kırgıl ersiglerig, yagıka alın kıl kötürsü çerig… …düşmanın karşısına yaşlı başlı yiğitler koy; askeri onlar götürsünler… (Arat, 2006: 458,459/ 2371).

Eski Anadolu Türkçesi: Kelime Tarama Sözlüğü’nde şöyle geçer: kırgıl [kırkıl]: 1) Saçına sakalına ak düşmüş, kıranta (Tarama Sözlüğü, 1969: 2504). …pes ol yiğit eyitti:

Ey kırgıllar siz hoş söylediniz ve hem söylemeye benden haklısız yaşınız ululuğundan ötürü… (Tarama Sözlüğü 1969: 2504/ Enb. XIV. 322).

7.1 kırgıl ol-:

kırgıl ol-, sadece eski Anadolu Türkçesi döneminde rastladığımız “saç ve sakala ak düşmek” (Tarama Sözlüğü, 1969: 2506) anlamında kullanılmış bir fiildir. …kırgıl olmuştu, bu ayda vefat etti... (Tarama Sözlüğü 1969: 2504/ Jesir. XV. 200).

7.2 kırgıllık:

kırgıllık kelimesi, Tarama Sözlüğü’nde “sakalına ak düşme zamanı ve durumu” olarak açıklanmıştır (Tarama Sözlüğü, 1969: 2506). ...çünkim yiğitlik çağı geçe. Cehdeyle- mek gerek güç yettikçe her türlü fi‘linde hareketi az itmeğe, kim beden rahat ola. Zira ol kırgıllık mertebesi kuvvetleri eğser, hususâ kim tabiat kuvvetlerin…(Tarama Sözlü- ğü 1969: 2506/Hazain. XV. 18,2).

8. KOCA

Taradığımız eserlerde, Eski Türkçe döneminde görmediğimiz koca kelimesine, ilk kez Karahanlı Türkçesi döneminde rastladık.

Karahanlı Türkçesi: Bu dönemde “ihtiyar” anlamında koca kelimesinin kullanımı sadece Atebetü’l-Hakayık’ta (Arat, 1992: XXXIV) vardır: …yigit koca bolur yangı eskirür… (Arat, 1992: 56/195). …genç ihtiyarlar ve yeni eskir… (Arat 1992: 89/195).

Kuman Türkçesi: Kuman Lehçesi Sözlüğü’nde koca maddesi, “koca, bey” anlamla- rıyla verilmiştir (Grønbech, 1992: 113).

Eski Anadolu Türkçesi: Bu dönemde koca kelimesinin, kullanımda daha çok er- kek yaşlılığını anlattığı görülmektedir:

(13)

Dönem eserlerinden Danişmendname (Demir, 2002 III: 174), Hurşidname (Ayan, 1979:

482), Gülistan Tercümesi (Özkan, 1993: 372), Marzuban-name Tercümesi (Korkmaz 1973:

389), Şerifi Şehname Çevirisi (Kültüral vd., 1999: 2259), Tarama Sözlüğü (Tarama Sözlü- ğü, 1969: 2588) ve Tuhfe-i Muradi’de (Argunşah, 1999: 441) kelime “ihtiyar, yaşlı” anlam- larıyla verilmiştir: …kabîlem uluların cem itdüm, halümi bunlara diyü virdüm. Pes bunlarıñ arasında bir koca var idi… (Demir, 2002 I: 13/15b,13). …hemân kim diñledi bunları hâce/

bilesinde girü ol bekçi koca… (Ayan, 1979: 218/2406). … yigit kişinüñ yanında uyanuk durmak yigrekdür, bir koca kişi yanında yatmakdan… (Özkan, 1993: 206/58b,12). …koca karı atam... (Korkmaz, 1973: 389). …ecel irse yigit dimez ya koca… (Kültüral vd., 1999:

2259). …başsız gövdeler, gövdesiz başlar kana bulaşup yaturlar; kimi koca, kimi yiğit…

(Tarama Sözlüğü, 1969: 2588 /Ferec XV. 383). …kocalara ve mertûb mizâclulara ve sovuk mizâclulara be-gâyet nâfi ve muvâfık durur… (Argunşah, 1999: 226/9).

Süheyl ü Nev-bahar’da koca kelimesinin karşılığında “yaşlı, ihtiyar, tecrübeli”, “Ey yaşlı kişi anlamında ünlem” (Dilçin, 1991: 623) açıklamaları vardır: …yigit kişi nite ki zîrek ola, kocayile tanışsa yigrek ola… (Dilçin, 1991: 367/2542). …baş açup uruşmak hünerdür koca/ ne er ola ol kim urışdan kaça… (Dilçin, 1991: 380/2730).

Dede Korkut Kitabı’nda kelime, koca: ihtiyar, erkek, yaşlı erkek (Ergin, 2009: 186) an- lamlarıyla sadece erkekler için kullanılmıştır: …mere sakalçuğı ağça koca/ gözçügezi çönge koca… (Ergin, 1989: 178/ D158, 1). …men niçe can bulayım, meger bir koca babam bir karı anam var… (Ergin, 1989: 180/ D162, 5).

8.1 Birleşik sözcükler:

Tarama Sözlüğü’nde rastladığımız koca kelimesi ile oluşturulmuş bazı birleşik söz- cükler, yaşlılığın derecesini bildirmektedir:

çokdankı koca: çok yaşlı ihtiyar (Tarama Sözlüğü, 1965: 935).

geçkin koca: çok ihtiyar adam (Tarama Sözlüğü, 1969: 2589).

kara koca: sakalı ağarmamış adam (Tarama Sözlüğü, 1969: 2294).

8.2 kocacuk:

Süheyl ü Nev-bahar’da geçen kocacuk kelimesi, “yaşlı, ihtiyarcık” (Dilçin, 1991: 623) anlamında kullanılmıştır: …nolaydı eger ol kocacuk atam/ ki cânum anuñ içün oda atam… (Dilçin, 1991: 332/2040).

Eski Anadolu Türkçesi Döneminde “yaşlanmak” kavramı koca-, kocal- ve koca eyle- biçimlerinde verilmiştir:

8.3 kocal-:

Şerifi Şehname Çevirisi (Kültüral vd., 1999: 2259) ve Tarama Sözlüğü’nde (Tarama Sözlüğü, 1969: 2591) “yaşlanmak, ihtiyarlamak” kavramı için kocal- kelimesi kulla- nılmıştır: … kılıcdan geçdi çokdan ol kocaldı… (Kültüral vd., 1999: 1239/ 35038). … kocaldım gitti kuvvet, kalmadı reng… (Tarama Sözlüğü, 1969: 2590/ Ravza XV. 85).

(14)

8.4 kocalt-:

“Yaşlandırmak” kavramının Tarama Sözlüğü’nde kocalt- (Tarama Sözlüğü, 1969:

2592) fiiliyle verildiği görülmektedir: …ekşi çok yimek tiz kocaltır, bedeni kurutur…

(Tarama Sözlüğü 1969: 2592 / Hazain XV. 31-2).

8.5 kocat-:

Süheyl ü Nev-bahar’da rastladığımız kocat- kelimesi “ihtiyar etmek” anlamında kul- lanılmıştır: …senüñ sözlerüñ yigidi kocadur… (Dilçin, 1991: 525/4867).

8.6 koca eyle-:

Marzuban-name Tercümesi’nde geçen koca eyle-, “yaşlandırmak” kavramını belirtir:

...yohsullık yigitleri koca eyler... (Korkmaz, 1973: 250/43a-5).

8.7 kocalık:

Dedem Korkudun Kitabı (Ergin, 2009: 187), Tarama Sözlüğü (Tarama Sözlüğü, 1969:

2590), Süheyl ü Nev-bahar (Dilçin, 1991: 623) ve Şerifi Şehname Çevirisi’nde (Kültü- ral vd., 1999: 2259) yaşlılık sürecini anlatmak için kocalık ve kocalık vakti kullanım- ları vardır: …kocaluğum vaktı aldurduğum yaluñuz oğul didi buzladı… (Ergin, 1989:

167/ D141, 11). …kocalıkda olur her iş düşvâr… (Kültüral vd., 1999: 1438/40689).

…şeytan Âdem oglanını iki halde dahi azdırır, biri yiğitliğinde, biri kocalıgında… (Ta- rama Sözlüğü, 1969: 2591/ Cennet XV. 28). …kocalık benüm iki bükdi bilüm/key añlarvanın yavuz oldı hâlüm… (Dilçin, 1991: 355/5357).

9. KURTGA

Eski Anadolu Türkçesi döneminde görmediğimiz kurtga kelimesi, diğer tarihî dönem- lerde sadece kadın yaşlılığını anlatmak için kullanılmıştır73.

Eski Türkçe: Kelimenin, Alttürkische Grammatik’te kurta, kurtga: alte Frau // ihtiyar kadın (Gabain, 1974: 360) açıklaması bulunmaktadır. Eski Türk Yazıtları’nda kelime- nin ihtiyar anlamına gelen kurtga şekli mevcuttur: …tenrilig kurtga yurt(d)a kalmış bir yaglıg kamıç bulunın yalgayu tirilmiş ölümden ozmış tir… …dindar bir ihtiyar yurtta kalmış yağlı bir kaşık kenarının yalayarak dirilmiş ölümden kurtulmuş. … (Orkun, 1987: 268/Ir.,18).

Karahanlı Türkçesi: Kurtga kelimesine bu dönemde, Divanü lugati’t-Türk (Atalay, 2006: IV, 383), Kutadgu Bilig (Arat, 2006: 1193) ve Rylands Nüshası’nda (Ata, 2004:

501) “acûze, kocakarı, yaşlı” anlamlarında rastladık: …kurtga büdhik bilmes, yerim tar ter… … kocakarı oyun bilmez, yerim dar, der…(Atalay, 2006: III, 259/18). …bu irsel yayıg kılkı kurtga ajun… …bu kocakarı dünya vefasız ve dönek huyludur… (Arat, 2006: 150-151/399). … kurtga kalmışlar içinde… (Ata, 2004: 96/105).

73

Bu kelime An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish’de “yaşlı kadın, avıçga’nın kadın karşılığı, onun gibi-ga ekiyle biten eski bir sözcük” olarak tanımlanmıştır (Clauson, 1872: 648).

(15)

Harezm Türkçesi: Bu dönemde de kelime “ihtiyar kadın” anlamındadır: kurtga: ih- tiyar kadın (Sağol, 1995: 199). Kısasü’l-Enbiya’da kurtka, kurtga şekillerine rastla- dığımız kelimeye “kocakarı, yaşlı kimse” (Ata, 1997 II: 401) anlamı verilmiştir: …yat kurtkanı evge kirgüzmek kerekmez… (Ata, 1997 I: 111/ 80v, 7). …ilk bir kurtga kördi Yünd atlıg… (Ata, 1997 I: 42/ 30v, 3).

10. PİR

“Yaşlı, koca”; “ihtiyar kimse” (Türkçe Sözlük, 2005: 1608) anlamlarında Farsçadan Türkçeye giren pîr kelimesine ilk defa, Karahanlı Türkçesi döneminde rastladık.

Karahanlı Türkçesi: Kısasü’l-Enbiya’da kelime “yaşlı, ihtiyar” anlamında kullanıl- mıştır (Ata, 1997 II: 518). …bir pîr kelip meni füsus tutar… (Ata, 1997 I: 70/ 51r, 5).

Kelimenin, ulu kelimesi ile kullanımı da yine “yaşlı, ihtiyar” anlamındadır: ulug pîr:

yaşlı, ihtiyar. …ol tangrı törütti toprakdın yana arka suwındın yana bir kesek kandın yana çıkarur sizni kiçiglik birle yana teger sizler yigitlikka yana bolur siz ulug pîrle sizlerde ol kim öldürülgey… (Ata, 2004: 113/ 62b,1).

Kıpçak Türkçesi: Bu dönemde kelimeye, Seyf-i Sarâyî’nin Gülistan Tercümesi’nde (Karamanlıoğlu, 1989: 347) rastladık: …atanga eygülüg ni kıldıng ise anı tutkıl tama oglından iy pîr… (Karamanlıoğlu, 1989: 134/270,4).

Çağatay Türkçesi: Mahbubü’l-Kulub’da kelimeye “yaşlı, bir tarikatın kurucusu”

(Ölmez, 1993: 523) anlamları verilmiştir: …kim ki ata emriga koymas boyun, pîr ile mahdûm işindir oyun… (Ölmez, 1993: 257, 75b-10).

Eski Anadolu Türkçesi: Bu dönemde Danişmendname (Demir, 2002 III: 189), Mecmûatü’n-Nezâir (Canpolat, 1982: 332) ve Şerifi Şehname Çevirisi’nde (Kültüral vd., 1999: 2344) pîr kelimesinin anlamı “yaşlı, ihtiyar” olarak verilmiştir: …salavât Mustafâ’nuñ ruhına vir/ murada iresiz cüvân eger pîr… (Demir, 2002 I: 137/170a,6).

…dükeli pîr ü bürnâya…(Canpolat, 1982: 40/18, 38). … degül turmak demi söylegil iy pîr… (Kültüral vd., 1999: 42/1145). Kelimeye, Dedem Korkudun Kitabı’nda “ihtiyar, yaşlı”; “çok yaşlı” anlamları verilmiştir (Ergin, 2009: 250): …ağ sakallu pîr kocalar yanına bırakdı… (Ergin, 1989: 68/172, 8).

Ahmed-i Dai’i Divanı (Özmen, 2001 II: 872) ve Gülistan Tercümesi’nde kelime (Öz- kan, 1993: 416), “yaşlı, ihtiyar”; “bir tarikatın kurucusu, şeyh” olarak açıklanmıştır: … sözüñ hatmi du’â yigdür ola ihlâs ile cândan /kim ol vâcib durur her dem dükeli pîr ü bürnâya… (Özmen, 2001 I: 61, 21b/38). … pîrüñ köşe ihtiyar itdügine itibar yokdur ki köşeden durmaga mecâli yokdur… (Özkan, 1993: 238/ 78b-11).

10.1 pir ol-:

Eski Anadolu Türkçesi döneminde “yaşlanmak” kavramının pîr ol- ve pirel- fiilleriyle verildiği görülmektedir: Mecmûatü’n-Nezâir’de yaşlanmak kavramı karşılığında pîr ol- (Canpolat, 1982: 332) kullanılmıştır: …kanmadı kand-ı visâlüñe rakîbüñ pîr olup…

(Canpolat, 1982: 180,264/4).

(16)

10.2 pirel-:

Tarama Sözlüğü’nde “ihtiyarlamak” karşılığında pirel- kelimesine rastlanmıştır (Ta- rama Sözlüğü, 1971: 3197): …aslan pirelse dişleri kalmaz… (Tarama Sözlüğü, 3197/

Hay. XV. 5).

10.3 pirlik:

Pîrlik kelimesi bu dönemde, Marzuban-name Çevirisi (Korkmaz, 1973: 417) ve Şe- rifi Şehname Çevirisi’nde (Kültüral vd., 1999: 2345) “yaşlılık, ihtiyarlık” anlamında kullanılmıştır: …mümkindür ki pîrlik irüp anun dişi yimekden üşene girü (Korkmaz, 1973: 262/53a-14). …ölümden pîrlik ulu nişândur… (Kültüral vd., 1999: 1438/40697).

11. ULU

Eski Türkçe döneminden beri var olan ulu kelimesi; “büyük, pek çok, ileri gelenler”

anlamlarıyla Türkçenin tarihî dönemlerinde varlığını korumuştur74.

Eski Türkçe: Maytrısimit’te “büyük, ulu, pek, çok” anlamları verilen ulug kelimesi (Tekin, 1976: 491), bir örnekte karı kelimesi ile kullanılarak yaşlılık kavramını güç- lendirmiştir: Ulug karı: oglum ulug karı yüz yigirmi yaşlag (Tekin, 1976: 57/11-10).

Harezm Türkçesi: Nehcü’l-Feradis (Ata, 1998: 446) ve Harezm Türkçesi Satır Arası Kur’an Tercümesi’nde kelimenin, var olan anlamlarının dışında, yaşlılık ifade eden karı, yaşlıg kelimeleriyle birlikte “çok yaşlı” manasında kullanıldığını görüyoruz: …tayif elin- de bir abuşka bar erdi, Düreyd atlıg, ulug yaşlıg yüz yigirmi yaşayur erdi, közi körmez erdi… (Zülfikar ve Tezcan, [ty]: 41, 56/7). …karı ata bar, ulug… (Sağol, 1995: 130/78).

Eski Anadolu Türkçesi: Şerifi Şehname Çevirisi’nde kelimenin, “ileri gelen, reis”;

“büyük, iri”; “(yaşça) büyük”; “uzun”; “yüksek, yüce”; “sonsuz, sınırsız”; “yüce, aza- metli”; “ağır, çetin, zor”; “kalabalık” anlamlarının yanı sıra, “yaşlı, ihtiyar” anlamı da vardır (Kültüral vd., 1999: 2451): …öc almak uludan erlik degüldür/güc itmek baña ser-verlük degüldür… (Kültüral vd., 1999: 1252/35413).

11.1 ulal-:

ulal- fiili, “büyümek, gelişmek, yetişmek” anlamlarının yanı sıra Tarama Sözlüğü’nde “yaş-

74 Eski Türkçe: ulug: gross, grosser, vorgesetzter// ulu (Gabain, 1974: 377).

Karahanlı Türkçesi: ulug: ulu, yüce; büyüklük, ululuk (Atalay, 2006: IV, 691). ulug: ulu, büyük (Arat 1992:

LXVII).

Harezm Türkçesi: ulug: büyük, ulu, yaşça büyük olan; aziz, eşraftan kimse, önde (Ata, 1998: 446). ulug:

1) büyük 2) üstün, büyük, yüce 3) ağır, güç, zor 4) yaşlı ihtiyar 5) reis, büyük şef 6) efendi, sahip 7) efendi, koca, zevç 8) büyüklük taslayan, kibirli 9) büyük kabahat, büyük günah 10) yüksek, büyük, yüce (Sağol, 1995: 165, 130/78).

Kıpçak Türkçesi: ulug: büyük (Karamanlıoğlu, 1989: 129).

Çağatay Türkçesi: ulug: büyük, ulu (Ölme,z 1993: 560).

Eski Anadolu Türkçesi: ulu: 1) Büyük, ulu 2) İleri gelen söz dinlenen zat 3) Talihli, şerefli (Özkan, 1993:

455). ulu: ulu, büyük (Ergin, 1989: 301). ulu: ulu, büyük (Canpolat, 1982: 351). ulu: büyük, ileri gelen, yüce, saygıdeğer kişi (Dilçin ,1991: 642). ulu: ulu, büyük, ileri gelenler (Argunşah, 1999: 548).

(17)

lanmak” kavramı için de kullanılmıştır (Tarama Sözlüğü, 1972: 3935).: … ol kişi kim atası ve anası anın katında ulala, yani kocala…(Tarama Sözlüğü, 1963: 3937/ Rahat. XVI. 73).

11.2 ulgay-:

Yaşlanmak kavramı karşılığında kullanılan ulgay- kelimesine, Kısasü’l-Enbiya’da (Ata, 1997 II: 667) rastladık: …ey Muhammed men ulgaydım sanga vahy kelgünçe ömrüm vefa kılgay mu?... (Ata, 1997 I: 269/ 189r, 17).

11.3 ulugluk:

Sözlük anlamı olarak kelimeye “yaşlılık” kavramının verilmesine, Divanü lugati’t- Türk (Atalay, 2006: I, 150/17-19) ve Rylands Nüshası’nda (Ata, 2004: 709) da rastla- dık: …İdim kayda bolur manga ogul, erür uragutum kısır, bütünlükin tegdim uluglık- dın karılıkka…(Ata, 2004: 60/6a,8).

Muinü’l-Mürid’de kelimenin anlamı “büyüklük, yaşlılık” olarak verilmiştir (Kara- manlıoğlu, 2006: 125): …zarûret bile bolsa bolgay revâ ulugluk ya igdin eğilse bi- ling… (Karamanlıoğlu, 2006: 20/516).

12. YAŞLI

Yaşlı kelimesinin; tarihî dönemlerde önce “yaşı olan” anlamına geldiğini, daha sonra önünde bir sıfatla kullanıldığını, sonra da tek başına “ihtiyarlık” kavramını yansıttığını görüyoruz:

Karahanlı Türkçesi: Kelime Divanü lugati’t-Türk’te yaşlığ ve yaşlığ er şeklinde ve- rilmiştir: yaşlığ: yaşlı, genç olmayan (Atalay, 2006: IV, 756). Yaşlıg er: Yaşlı adam.

Herhangi bir hayvandan genç olmayan için de böyle denir (Atalay, 2006: III, 42715).

Kutadgu Bilig’de kelimenin, uzun kelimesi ile kullanıldığını görüyoruz: …uzun yaşlıg edgü ökünçsüz yorır… …uzun ömrü olan iyi kişiyse pişman olmadan yaşar… (Arat, 2006: 144-145/348). …ajunka keçürmiş uzun yaşlıg er… …yaş yaşamış insan ne der, dinle… (Arat, 2006: 858-859/5074). Rylands Nüshası’nda kelime “yaşında” anlamın- dadır: kırk yaşlıg bol-: (Ata, 2004: 32/ 14).

Harezm Türkçesi: Kısasü’l-Enbiya’da kelimenin “yaşlı, ömürlü” (Ata, 1997 II: 715) ma- nasında olduğunu görüyoruz: ol kün Yusuf 12 yaşlıg erdi… (Ata, 1997 I: 98, 70v 15).

Nehcü’l-Feradis’te yaşlıg kelimesinin, ulug kelimesi ile kullanımını vardır: …ulug yaşlıg turur, karındaşı, oglı bar Varka İbnü Nevfel teyürler. Ulug yaşlıg turur, eki közi körmes bolup turur… (Zülfikar ve Tezcan, [t.y.] 6/8-14). Böyle bir kullanım Harezm Türkçesi Satır Arası Kur’an Tercümesi’nde de vardır: …takı atamız ulug yaşlıg… (Sağol, 1995: 214/20).

…takı Îsâ peygambar ‘as yaşlıg bolgaylar… (Zülfikar ve Tezcan, [t.y.] 48/ 65-12).

Kıpçak Türkçesi: Seyf-i Sarâyî: Gülistan Tercümesi’nde yaşlı’nın, yine uzun sıfatıyla kullanıldığını görüyoruz: …iy uzun yaşlı ana… (Karamanlıoğlu, 1989: 135271/10).

Çağatay Türkçesi: Mahbubü’l-Kulub’da kelime “yaşlı, yaşı olan” (Ölmez, 1993: 569).

şeklinde geçmektedir: …edeb kiçik yaşlıglarnı uluglar duasıga sezâvâr iter… (Ölmez,

(18)

1993: 195, 48a-8).

Eski Anadolu Türkçesi: Şerifi Şehname Çevirisi’nde yaşlu kelimesinin ulu, pir ve çok kelimeleriyle kullanımını mevcuttur: …ulu yaşludan işitgil nasîhat…(Kültü- ral vd., 1999: 1715/48474). …dahı olduñ bu deñlü yaşlu pîri… (Kültüral vd., 1999:

1734/49005). …geçürmiş çok zamanlar çok yaşlu… (Kültüral vd., 1999: 1837/ 51909).

12.1 yaşı tol-:

Eski Anadolu Türkçesi dönemi eserlerinden Süheyl ü Nev-bahar’da “yaşlanmak, ih- tiyarlamak” kavramı yaşı tol- şeklinde geçmektedir (Dilçin, 1991: 642): …dişüñ aşı- nupdur u ditrer başuñ/ yaşuñ toldı gözden dökilür yaşuñ…(Dilçin, 1991: 475/430).

12.2 yaşı yit-: Bu dönemde yine aynı eserde yaşlanmak kavramı için yaşı yit- kullanımı vardır: “Yaşın kemale ermesi” şeklinde tanımlanan yaşı yit- yine Süheyl ü Nev-bahar’da rastladığımız yaşlanmak karşılığı bir fiildir (Dilçin, 1991: 642): …ki kocaluban yitmiş ola yaşı…(Dilçin, 1991: 560/5394).

13. SONUÇ

Taradığımız metin ve sözlükler içinde ilk defa, Eski Türkçe döneminde rastladı- ğımız avıçka kelimesinin, tarihî şivelerde çeşitli ses değişimlerine uğramış olarak kullanıldığını, Çağatay Türkçesi döneminden sonra ise kullanımdan düştüğünü tes- pit ettik. Kelime üzerinde çalıştığımız dönemlerde erkek yaşlılığını ifade etmektedir:

Avıçga: properly ‘an old man’, but with some extended meanings (Clauson, 1872: 6).

Acuze, ilk defa Harezm Türkçesi döneminde rastladığımız bir kelimedir. Türkiye Türk- çesinde “huysuz, çirkin yaşlı kadın, cadı karı” olarak anlam kötüleşmesine uğrayan acuze kelimesinin (Türkçe Sözlük, 2005: 9), tarihî şivelerde acûz şeklinde sadece kadın yaşlılığını anlatmak için kullanıldığı görülmektedir. Tietze, Arapça’da “koca- karı” (Devellioğlu, 1980: 9) anlamına gelen bu kelimenin bugün, gramercilerin hata saymalarına rağmen, müenneslik ekinin ilave edilmesiyle acûze şeklinde kullanıldığını belirtmektedir (Tietze, 2002: 90).

Arapça bir kelime olan ve “seçme, tercih etme, seçilme, ihtiyar, irade” anlamlarına gelen ihtiyar’ın, yaşlılık kavramı belirtmesi Eski Anadolu Türkçesi döneminden iti- barendir. Kelimenin bugün, tarihî dönemlerde kullanılan anlamı kaybolmuş, yaşlılık kavramı ifadesi öne çıkmıştır: İhtiyar: 1. Yaşlı, kocamış olan, pir (kimse), genç karşıtı 2. Cansız, sönük (II) esk. Seçme. (Türkçe Sözlük, 2005: 944). Kelime bugün ağızlarda da çok fazla bir kullanıma sahip değildir75.

Karı, tarihî şivelerin hepsinde yaşlılık kavramını bildirmek için en çok kullanılmış ke- limedir. Eski Türkçe döneminde sadece “yaşlı, ihtiyar” anlamına gelen kelime, sonraki dönemlerde anlam genişlemesine uğramış ve “yaşlı, ihtiyar; eski; yaşlı olan herhangi bir şey” anlamlarını kazanmıştır.

75

ahdiyar: yaşlı. Kesirik Elâzığ (Derleme Sözlüğü 1982: 4410).

ehtiyar: (Edr. Isp.): ihtiyar (Caferoğlu 1994: 168).

(19)

Standart dilde kelimenin yaşlılık anlamı düşmüş, kelime 1. Bir erkeğin evlenmiş ol- duğu kadın, eş, refika, zevce 2. kaba Kadın (Türkçe Sözlük, 2005: 1086) anlamlarında kullanılır olmuştur. Bu anlamlara geçiş Osmanlı Türkçesi döneminde gerçekleşmiştir.

Lehce-i Osmani’de kelimenin tanımı şöyle verilir: Karı: Türkî’de ihtiyar manasına;

kart, koca gibi. Kesret-i istimal ile halîle, zevce, avrat, nîsa, mere, ünsâ manasını al- mıştır. Pek galatı dişi (LO, 2000: 215). Kelime günümüzde, Türkiye Türkçesinin bazı ağızlarında, daha çok kadın yaşlılığını belirtmek için kullanılmaya devam etmektedir76. Tarihî şivelerde yaşlılık kavramını vermek için kullanılan bir diğer kelime ise kart’tır.

Eski Türkçe döneminde sadece “yara, çıban” anlamlarında kullanılan kelimenin, Orta Türkçe döneminden itibaren “yaşlı” anlamına da geldiğini görmekteyiz. Standart dilde kelime “gençliği ve körpeliği kalmamış”, körpe karşıtı (Türkçe Sözlük, 2005: 1095) olarak tanımlanmaktadır. Kelimeden türetilmiş “kartaloş” ve “kartoloz” yapıları argo- da; “yaşlı, yaşı geçmiş, kartlaşmış” anlamlarına sahiptir (Türkçe Sözlük, 2005: 1095).

Kelime yaşlı anlamıyla, Türkiye Türkçesi ağızlarında görülmektedir77

Saç, sakal ve bıyığın ağarması, yaşlanma göstergesi kabul edildiğinden bu kelimelerle oluşturulmuş türemiş, birleşik sözcük ve ikilemelere yaşlılıkla ilgili kavramlarda sık- ça rastlanmaktadır. “Kırgıl” kelimesi yaşlılık kavramını vermek üzere tarihî şivelerde kullanılmış bir kelimedir. Kelime ağızlarda türemiş şekillerde yer almaktadır78:

76 karı: yaşlı, eski. Malatya ( DS 1975: 2661). gârı (Man.): garı, ihtiyar kadın (Caferoğlu 1994:

172).

karı-: Yaşlanmak, ihtiyarlamak (kadın için). (Çorum, Maraş, Kayseri (Derleme Sözlüğü 1982: 4535), 1. kocamak, yaşlanmak. *Lapseki, -Çanakkale, *Merzifon –Amasya, *Doğubeyazıt –Ağrı, *Nizip – Gaziantep, Palha *Divriği –Sivas, *Kadirli –Adana, *Silifke –İçel. [karımah]: Kocamak, yaşlanmak *Erciş –Van ( DS 1975: 2662), Çorum, Maraş, Kayseri (Derleme Sözlüğü 1975: 2662).

*Sivrihisar –Eskişehir ( DS 1975: 2662).

karımış: yirmibeş yaşına bastığı halde evlenmemiş kız: Zavallı karımış hâlâ evlenmemiş *Doğubeyazıt – Ağrı, *Nizip –Gaziantep ( DS 1975: 2663). kari-: kadın yaşlanmak -Gaziantep ( DS 1975: 2664).

keri-: Kadın yaşlanmak *Antakya –Hatay (Derleme Sözlüğü, 1975: 2754), Yerkesik –Muğla (Derleme Sözlüğü, 1975: 2818).

Koşa karımak, koşaca karımak: Beraberce yaşlanmak (Yeni evlenenlere dilek olarak söylenir). *Ayaş – Ankara

77 Gart (I) 1. Yaşlı, ihtiyar (kimse). Güney, Çeltek *Yeşilova –Burdur (Derleme Sözlüğü ,1972:

1930)., Oğuz *Acıpayam –Denizli, Peşman *Daday –Kastamonu, -Samsun, Uluşiran *Şiran –Gümüşhane, Çanıllı *Ayaş –Ankara, Kütahya ve yöresi (Derleme Sözlüğü, 1972: 1930).

Türemiş kelimeler:

Kartalak Kart, yaşlı. –Samsun

[kartalaç (II)] Kart, yaşlı. *Taşköprü –Kastamonu Fiiller:

Gartalmah: Yaşlanmak. Uluşiran *Şiran –Gümüşhane, [gartdaşmah]. Yaşlanmak. İrişli, Bayburt

*Sarıkamış –Kars (Derleme Sözlüğü, 1972: 1931).

Kartal-: İhtiyarlamak, kartlaşmak. *Düzce –Bolu, Pîraziz –Giresun, -Gaziantep (Derleme Sözlüğü, 1975:

2670).

[kartay-] İhtiyarlamak, kartlaşmak. Kadıçiftliği –İstanbul

[kartı-] İhtiyarlamak, kartlaşmak. Çığrı *Dinar –Afyon (Derleme Sözlüğü, 1975: 2670).

[kartalaş] Kart, yaşlı. *Afşin –Maraş (Derleme Sözlüğü, 1975: 2670).

[gartlaç (I)] Yaşlı, ihtiyar (kimse) Hacıilyas *Koyulhisar –Sivas

Kartmak (III) Yetişkin, olgun. Vazıldan *Divriği –Sivas (Derleme Sözlüğü, 1975: 2670).

78 kıranta: yaşlı (çoğunlukla erkek için). Malatya, Yozgat (Derleme Sözlüğü, 1982: 4554).

kırçal: kır saçlı insan ya da kır tüylü hayvan. *Gelendost –Isparta, Binbirdirek, Şamandıra *Kartal – İstanbul, *Çarşamba –Samsun, Bayadı –Ordu, *Koyulhisar –Sivas, -Niğde, Yerkesik –Muğla kırço: saçı, sakalı ağarmaya başlamış kimse. Çorum (Derleme Sözlüğü, 1982: 4554).

(20)

Koca kelimesinin kullanımına Karahanlı Türkçesi döneminden itibaren rastladık.

Standart dilde, koca (I) Bir kadının evlenmiş olduğu erkek, eş, zevç Koca (II) sf. 1.

Büyük, geniş 2. Kocaman, iri: Koca kafa. 3. Yaşlı, ihtiyar, pir. 4. Yüksek. 5. mecaz Büyük, ulu (Türkçe Sözlük, 2005: 1193) şeklinde çok anlamlılığa kavuşan kelime- nin, tarihî şiveler içinde en çok kullanıldığı dönem, Eski Anadolu Türkçesi dönemidir.

Kelime ağızlarda da yer almaktadır79. Günümüzde yaşlanmak kavramının atasözü ve deyimlerde en çok, koca kelimesiyle oluşturulduğu görülmektedir:80

Sadece kadın yaşlılığını anlatmak için, bazı ses değişimlerine uğramış olarak kulla- nılan kurtga kelimesi, eski Türkçe ve Orta Türkçe dönemlerinde kullanıldıktan sonra Eski Anadolu Türkçesi döneminde kullanımdan düşmüştür.

İlk kez Orta Türkçe döneminde kullanılmaya başlanan pîr kelimesinin, en yaygın kul- lanıldığı dönem ise Eski Anadolu Türkçesi dönemidir.

Ulu kelimesi, Eski Türkçe döneminde “büyük, seçkin, asil” anlamlarında kullanılmış;

bu anlamlarla Orta Türkçe dönemine geçmiş ve söz konusu dönemde yaşlı kavramını da yansıtır olmuştur. Kelimenin bu son anlamına daha çok Eski Anadolu Türkçesi döneminde rastladık. Günümüzde ulu kelimesi, yaşlılık kavramı yansıtmaksızın, “1.

Erdemleri bakımından çok büyük, yüce 2. Çok yüksek, çok büyük olan (şey)” (Türkçe Sözlük, 2005: 2032) anlamlarında kullanılmaktadır.

Yaşlı kelimesinin tarihî şivelerde daha çok; “yaşında, yaşça büyük” anlamlarına gel- diğini tespit ettik. Kelime yaşlılık kavramını vermek için kullanıldığında genellikle yanına bir sıfat almaktadır: ulug yaşlıg, uzun yaşlı, çok yaşlu gibi. Kelime bugün stan- dart dilde yaşlı (I) sıfat 1. Yaşı ilerlemiş, kocamış, ihtiyar (kimse) 2. Uzun yılları geride bırakmış (Türkçe Sözlük, 2005: 2144) anlamlarında kullanılmaktadır.

alagır: saçları yeni ağarmaya başlamış, kuvvetli adam. İncesu *Dinar -Afyon Karahisar (Derleme Sözlüğü, 1963:187).

kırmanço: ak sakallı kimse. -Trabzon (Derleme Sözlüğü, 1975: 2833).

kırtış (II): 1. kır sakallı adam. *Ereğli –Konya 2. Yüzü, boynu buruşuk adam. *Nizip –Gaziantep, Ortabereket –Ankara (Derleme Sözlüğü, 1975: 2838).

79 goca (I) İhtiyar, yaşlı. Güney *Yeşilova –Burdur, Oğuz *Acıpayam –Denizli, -Gaziantep,

*Ermenek –Konya, İncekum *Silifke –İçel [goja] İhtiyar, yaşlı. Koyundere *Ahıska –Kars (Derleme Sözlüğü, 1972: 2089); Edirne (Derleme Sözlüğü, 1972: 2089); [Aybastı Ordu (Derleme Sözlüğü, 1972:

2089); (Af. Bal. Af-Az.)], (Caferoğlu, 1994: 175).

Fiiller:

Kocal-: İhtiyarlamak. *Düzce –Bolu (Derleme Sözlüğü, 1975: 2892).

80 Aslan kocayınca sıçan deliği gözetir: Güçlü olduğunda ağır ve büyük işler yapan, büyük kazançlar elde eden kimse, güçten düşünce pek küçük işlerle uğraşır, azla yetinir.

Bir (aynı) yastıkta kocamak: Karı koca birlikte uzun bir ömür sürmek Er kocar, gönül kocamaz: Kişi ihtiyarlar ama gönlü taze kalır, sevgisi eksilmez.

Eşek kocamakla tavla başı olmaz: Anlayışsız kişi ne kadar yaşlanırsa yaşlansın baş olacak bir olgunluğa ulaşamaz.

Gençlikte para kazan, kocalıkta kur kazan: Kişi gençliğinde çalışıp para biriktirmelidir ki ihtiyarlığında çalışamadığı zaman onunla rahat rahat geçinsin.

Gençlikte taş taşı, kocalıkta ye aşı: Kişi gençliğinde çalışıp para biriktirmelidir ki ihtiyarlığında çalışamadığı zaman onunla rahat rahat geçinsin.

Gönül kocamaz: İnsanlar yaşlansalar da gönüllerindeki sevgi ve istekler tazeliğini yitirmez.

Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur: Güç ve yeteneğini yitiren insan, basit ve kendini bilmezlerce aşağılanır.

Vücut kocar, gönül kocamaz: Kişi ihtiyarlar ama gönlü taze kalır, sevgisi eksilmez.

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkiye Türkçesinde bulunmayan sözcük, Anadolu Ağızlarında ötürgeç "değirmenlerde frenin altı" (DS IX: 3359) şeklinde, farklı bir alet isminde

Bu tür örtmece kelimeler kiĢilerin fizikî, adlî, ahlakî ve mizâcî özelliklerinden kaynaklanan birtakım zaaflarını doğrudan dile getirmektense daha hafif bir Ģekilde

Çizelge 5.2'de de görüldüğü gibi iki farklı kurguda koridorlar üzerinde belirlenen noktaların ortalama mekansal dizim değerlerine baktığımızda, MYBRM'nde

İsteme kipliğinin aslî anlam alanı istek, Tarihî Kıpçak Türkçesinde henüz bir istek kipi paradigması oluşmadığından morfolojik emir kipi ekleri, -GAy eki

Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) 28 Eylül’de çıkarttığı iki tebliğ, vatandaşların banka hesaplarından kredi kartı harcamalar ına kadar bütün bilgilerinin

Bu sayede istediğiniz oyuncuların görüntülerinden oluşan bir tenis maçı or- ganize edebilir, maç videosunu anlık olarak kontrol ede- bilir, oyuncuların topu istediğiniz

As a result, a strongly statistically significant negative long-run effect of shadow economy on FDI was found for both the entire panel (i.e., group average

Key Words: Gross value added, Female labor force participation rate, PDOLS, Panel cointegration, Panel unit