işçiokulu FASİKÜL 26:
Tarikat-cemaatler ve Türkiye gerçeği
Giriş
Tarikatlar ve cemaatler, ortaya çıktıkları tarihsel dönem- lerden bu yana dinin toplumsal yaşamı biçimlendirme arayışının bir parçası oldular. Bu arayış doğal olarak bu örgütlenmelerin siyaset ile içli dışlı olması sonucunu doğurdu. Yıllardır tarikatların siyasetten daha çok mane- viyat ile ilgilendiği yönünde ortaya atılan savların tümü bu açıdan geçersizdir; tarikatlar başlı başına siyasal birlik- telikleri de içerisinde barındırır.
Tarikatlar, dini ritüelleri kendi içerisinde gerçekleştiren topluluklar olarak yaşamlarını sürdürürken diğer yandan kendi formasyonunu yaşadığı topluma uygulatma arayı- şında olan kurumlardır. İslamiyet’in ilanından uzun bir za- man sonra ortaya çıkan bu örgütlenmeler, çeşitli zaman dilimlerinde siyasi iktidarı etkileyen -hatta günümüzde olduğu gibi yönlendiren- bir güce sahip olmuşlardır.
Türkiye’de birkaç milyona yakın insanı kapsayan/yöneten örneklerinin de bulunduğu tarikatlar ve cemaatler tarih- sel süreç içerisinde çeşitli dönüşümler geçirdiler. Zaman içerisinde bölünen, birleşen ve model değiştiren bu örgüt- lenmeler, 21. yüzyıla geldiğimizde birçok başlıkta ortaya
çıktıkları dönemden farklı örgütlenmeler halini aldılar.
Tarikatların ve cemaatlerin Türkiye’deki konumunun analiz edilmesi, faaliyetlerinin neler olduğunun kavranması işçi sınıfı mücadelesi açısından oldukça önemlidir. İşçi sınıfı, eşit ve özgür bir ülke kurmak için içerisinde olduğu mücadelede karşı-devrimci safta yer alan bu gerici örgütlenmelere karşı ciddi bir ideolojik mücadele yürütmek zorundadır.
Tarikat nedir? Cemaat neye denir?
Arapçada ‘yol’ anlamına gelen ‘tarik’ sözcüğünden türe- yen ‘Tarikat’ kelimesi Türkçede ‘yollar’ anlamına gelmek- tedir. Burada kastedilen ‘yol’ bireyin ‘Tanrıya’ ulaşmak için uğraşlarının yolunu tarif etmektedir. Tasavvuf anlayı- şını kendisine rehber edinen tarikatlar kendi içlerine ka- palı topluluklardır. Tarikatlar, bazı ritüellerini( zikir, rabıta vb.) kendi dergâhlarında yerine getirirler. Her tarikatın liderliğini yapan ve kutsal olan şeyhleri vardır.
Cemaat ise Arapça’da topluluk anlamına gelir. Genel anla- mıyla sürekli olarak beraber ibadet eden ve dayanışan top- luluklara verilen isimdir. Cemaatlerin üyesi olmak denilen statü, tarikatlardan daha geniş bir toplumsallığı ifade eder.
işçiokulu FASİKÜL 26:
Tarikat-cemaatler ve Türkiye gerçeği
2 Bu yanıyla tarikatların üyeleri ve bileşeni tahmin edilebile- cek bir niceliği ifade ederken, cemaatlerde çoğu kez bu du- rum tersidir. Cemaatler toplumsallaşma olanakları açısından da tarikatlara göre çeşitli ‘rahatlıkları’ benimsemektedirler.
Marjinalize olma kaygısı kendisini cemaatlerde daha çok gösterir. Cemaatler, kılık-kıyafet gibi başlıklardan, gündelik hayattaki davranış biçimlerine varıncaya kadar ‘dini emirlere uygun’ ancak güncellikle bağ kurabilen bir anlayışa sahiptir.
Biçimsel farklılıkları olsa da tarikat ve cemaatlerin var- lıklarının temelini, kendi dini görüşlerinin yaygınlaşması ve kendi dini yaşam biçimlerinin tek mutlak doğru olarak sürdürülmesi oluşturur. Bu açıdan din adına bir ipotek konmuş olur tarikat ve cemaatler tarafından... Kendi yo- rumları dışındakiler peşinen yanlış sayılır...
Türkiye Cumhuriyeti ve tarikatlar ile ilişkisi
Türkiye Cumhuriyeti, ilk kuruluş döneminde Osmanlı’dan miras kalan feodal ilişkileri kırmak için uğraştı. Feodal toplumdan kapitalist bir topluma doğru ileri adımlar atan
genç Cumhuriyet çoğu zaman feodal ilişkilerin bir parçası olan dini örgütlenmeler ile ikircikli bir ilişki kurdu. Yeni cumhuriyet toplumu cemaatlere göre tariflemedi ve yeni bir uluslaşma sürecini başlattı.
İleriye adımlar atmak isteyen Cumhuriyet, dinin top- lumsal yaşamdaki etkisini kırmak için ilk etapta türbe- leri, tekkeleri ve zaviyeleri kapattı. Din eğitimini devlet kontrolüne aldı. Esas olarak ‘Türkçülüğe’ dayanan bu uluslaşma sürecinde dinin toplumsal etkisi ortadan hiçbir zaman kaldırılmadı. Zaman zaman ise bu etki devletin istediği doğrultuda kullanıldı. Bu yüzden yeni kurulan Cumhuriyetin, din eğitimini yasaklamasından ya da tekke ve zaviyelerin kapatmasından ötürü tarikatlar ile köklü bir hesaplaşmaya girdiği düşünülmemelidir.
Unutulmamalıdır ki Türkiye’yi yöneten egemen sınıflar, hiçbir dönemde laiklik adına tarikatlar ve cemaatlerin yok olmasına müsaade etmediler.
Yoksul emekçi halkı yönetmenin başat koşullardan birinin toplumu, gericileştirmekten geçtiğini bilen egemen sınıflar,
işçiokulu FASİKÜL 26:
Tarikat-cemaatler ve Türkiye gerçeği
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan yana gericilik gün- deminde her zaman bir gözünü bu örgütlenmelere kırpan bir yol izledi. Gerek soğuk savaş döneminde ABD desteğiyle SSCB’ye karşı palazlandırılan dinci gerici örgütlenmelere sağlanan devlet desteği, gerekse devletin işçi sınıfı ve sola karşı bu örgütlenmeleri karşı-devrimci birer güç olarak yedekte tutması bu bakış açısının ürünüdür. Maraş’ta, Çorum’da ve Sivas’ta yaşanan katliamlar ‘yetersiz güvenlik önlemleri’ ile açıklanması mümkün olmayan olaylardır.
1970’li yıllarda solun ve işçi sınıfının tüm ileri çıkışlarında karşısında bulduğu dinci gericilik, bu dönemde, vakıflar ve dernekler yolu ile örgütlendi. Bunların başını Milli Görüş Hareketi ve ‘Komünizmle Mücadele Dernekleri’ geliyordu.
12 Eylül anayasasının özünü oluşturan Türk-İslam sentezi ve darbeden sonra tarikatların önünün sonuna kadar açılması birbirini bütünlemektedir. İşçi sınıfının kurumlarını kapatan, yasaklayan devletin bu süre zarfında Türkiye’nin dört bir yanında Kur’an kursları açması, İmam Hatip Liseleri’nin sayı- larını arttırması yine aynı bakış açısından kaynaklanır.
Tarikatlar ve cemaatler nasıl faaliyet gösteriyorlar?
Cemaatler, sınıfsal farklılıkları yok sayarlar. Sınıfsal üs- tünlüğünden kaynaklı olarak haksız kazanç sağlayan sınıflar ile yoksulların uyum halinde beraber yaşayabi- leceklerini öğretmeye çalışırlar. Bu yapıda zengin olanın fakir olana yardımları öne çıkar. İnsanların eşitliğini sa- vunmayan, eşitlik için mücadele edilmemesini öğütleyen bu anlayış tam anlamıyla işbirlikçi ve gericidir.
Cemaatler için iktisadi kalkınma oldukça önemlidir.
Cemaatlerin en önemli gelir kaynağını üyelerin ve yandaşların yaptıkları maddi katkılar ile dini duyguları istismar edilerek emekçi halktan toplanan paralar oluştu- rur. Cemaatlerin, kapitalizmin içerisinde dinci olmayan patronlardan farkı olduğunu söylemenin imkanı yoktur.
Çalışanlarının emeklerini sömürerek zenginleşen cemaat bir yandan kendi ezdikleri de dahil olmak üzere bu ilişki biçimini gizlemeye çalışır.
Kendi şirketlerinde sigortasız ve düşük ücretlerle işçi ça- lıştıran cemaat patronları, bazılarının patron bazılarının
işçiokulu FASİKÜL 26:
Tarikat-cemaatler ve Türkiye gerçeği
4 ise işçi olması durumunu ise Tanrı’nın tasarrufu olarak açıklar. İnsanoğlunun belirli bir kaderi olduğunu ve bunu değiştirmesinin mümkün olmadığının ileri sürüldüğü bu anlayış, insanların mücadele etmek yerine kaderine razı gelmesini öğütler. İnsanların eşit ve özgür bir biçimde yaşamasının imkanı bulunmadığından hareketle ‘şükret- meyi’ yaygınlaştıran bu bakış açısı, toplumsal çürüme ve gericiliğin zeminini oluşturur.
Eşitsizlik karşısında mücadele etmek yerine ‘kaderine bo- yun eğmeyi’ öğütleyen, işçilere kendilerini ezen ve sömü- ren patronlardan hesap sormak yerine onlardan sadaka almayı yönlendiren bu anlayış, işçi sınıfının özgürlüğünün önünde büyük bir engeldir.
Eğitim sistemimizin en önemli sorunlarından biri eğitimin paralı olmasıdır. 12 Eylül sonrasında ortaya çıkan üniver- site sınavları ve dershaneye gitme zorunluluğu bu sorunu daha da derinleştirmektedir. Türkiye’de dershanecilik sektörünün ilk kurucularından olan Gülen cemaati, şu anda bu sektörün lideri konumundadır. Cemaate bağlı bu dershaneler, parası olmayan gençleri burslu olarak üni- versite sınavlarına hazırlamakta, bu süreçte öğrencileri kendi ağlarına düşürmektedir.
Lise öğrencilerine uygulanan taktiğin bir benzeri üniver- siteler için de geçerlidir. Üniversiteyi kazanan ama maddi imkansızlıklarından dolayı üniversiteyi kazandığı şehirde
kalacak yer bulamayan, okul masraflarını karşılayamayan binlerce üniversite öğrencisi ‘karşılıksız’ olduğu iddia edi- len cemaat yurtları ve evlerinde misafir edilmektedir. Bu misafirlik boyunca cemaat ile tanışan ve cemaatin faali- yetlerine katılan öğrenciler çeşitli kademelerde cemaat içerisinde görevlendirilmektedir.
Ayrıca cemaat yurtiçi ve yurtdışında özel ilköğretim okul- ları açmaktadır. Son on yılda Gülen cemaatinin yalnızca ABD’de 100’ün üzerinde okul açtığı bilinmektedir. Özellikle emperyalizmin şekillendirmekte olduğu bölgelerde okullar açan Gülen cemaati bu bölgelerde etkin rol oynamaktadır.
İlginç bir not da cemaatin Suudi Arabistan ve İran’da bugüne kadar hiçbir okul açma girişimi bulunmamasıdır.
Cemaatin, bu iki ülkedeki İslami yönetimlerle okulların faaliyetlerinden ötürü gerilimli bir ilişki kurmak istemedi- ği dile getirilmektedir.
Cemaatlerin içerisindeki bireylerin yürüttükleri faali- yetlere ‘hizmet’ adı verilir. Bu faaliyetler temel olarak
‘İslam’a hizmet’ olarak tanımlanır. Böylelikle cemaatin organizasyonu içerisinde tarif edilen görevler insanların dini duygularını istismar ederek kişiyi her yapılanın din uğruna yapıldığı yanılgısına düşürür. Faaliyetlerin ‘Allah adına yürütülmesi’ yanılgısı bu manevi basıncı katlayan ve kişilerin inançlarını salt Tanrı ile birey arasında yaşa- masına engel olan bir kavrayıştır.
işçiokulu FASİKÜL 26:
Tarikat-cemaatler ve Türkiye gerçeği
Sonuç
Her dönemde mağduru oynayan Gülen cemaati, günü- müzde günlük gazetesini yalnızca Türkiye’de değil ABD, Almanya, Hollanda, Romanya, Kazakistan gibi ülkelerde basan, onlarca TV kuruluşunun sahibi olan bir medya imparatoru olmasının yanında, içinde olduğu iktisadi te- şebbüslerle birlikte düşünülecek olursa uluslararası öl- çekte yaygınlık kazanmış dev bir holdingdir. Bu holdingin Türkiye’yi yöneten sermaye sınınfının bir parçası olduğu su götürmez bir gerçektir.
AKP iktidarı ile birlikte kendisini ve cemaati konu alan her soruşturmaya dolaylı yollardan müdahale eden, basılma- mış kitapları dahi toplatan, kendisini soruşturanları hapse atan cemaat bu gücünü AKP dönemindeki kadrolaşmasın- dan ve devlet içerisindeki nüfuzunun artmasından almak- tadır. Yargının dokunamadığı, polis teşkilatını elinde tutan, ordu içerisinde örgütlenen ve iktidarı yöneten bu cemaatin mağdur olduğunu söylemenin imkânı bulunmamaktadır.
Cemaatler, birer sivil toplum kuruluşu değildir. Ayrıca insanlar cemaatler sayesinde birbirleri ile dayanışa- rak kapitalizmin bireyci anlayışından uzaklaşamazlar.
Cemaatler, bireylerin özgürlüklerini ellerinden alan ve onları “kişiliksizleştiren” kurumlardır. Bugün cemaatlerin
ve tarikatların faaliyet yürütmesi yasalara aykırı olması- na rağmen özellikle son on yıllık dönemde cemaatlerin ve tarikatların önünü sonuna kadar açan AKP, bu kurum- ların bir sivil toplum kuruluşu gibi algılanmasını sağlama- ya çalışmaktadır.
Kürt sorunundan, ekonomik krize kadar her başlıkta dinin öneminin tekrarlandığı, Osmanlıcılığın tekrar hortlatıl- maya çalışıldığı bu dönemde cemaat ve AKP, emperya- lizm ile işbirliği içerisinde yurtiçi ve yurtdışı tüm projeler- de beraber hareket etmektedir.
Muhafazakarlığın her geçen gün arttığı, gericiliğin top- lumsal yaşamda kendi kurallarını dayattığı, aklın ve bilimin öncülüğünün görmezden gelindiği bugünlerde cemaatler toplumsal yaşamda en ön sırada yer almaya devam ediyorlar.
KPSS’den, YGS’ye kadar milyonlarca gencin geleceği- ni belirleyen sınavlarda yandaşlarına soruları sızdıran, bürokrasi içerisinde örgütlü ve istediği adamı kayıran, istediği şirketle antlaşma yapan cemaatlerin, bu an- lamda Birinci Cumhuriyet’in ortadan kalkışı ile İkinci Cumhuriyet’in kuruluşu arasındaki periyotta en önemli aktör olduğunu söylememek için hiçbir neden bulunma- maktadır.
işçiokulu FASİKÜL 26:
Tarikat-cemaatler ve Türkiye gerçeği
6
TARTIŞMA SORULARI
1. İşçi sınıfını oluşturan işçilerin dine inanıyor olması ya da bir cemaate üye olması, hakları için örgütlenmesinin önünde bir engel teşkil eder mi?
2. Tarikatlar ve cemaatlerin emperyalizmle ya da ABD ile uyumlu olmayan örnekleri yok mu?
3. Tarikatların ve cemaatlerin bu kadar yaygınlık kazandığı düşünülecek olursa sosyalist ideoloji bu tabloda nasıl yaygınlık kazanacak?
4. Cemaatlerde farklı etnik kökenden insanlar yan yana rahatlıkla yaşayabiliyorlar. Örneğin Kürt sorunun çözümün- de cemaatlerin ve tarikatların bölgede etkin bir rolü olamaz mı?
5. Tarikatlar ve cemaatler, kendilerine yandaş olarak işçi sınıfının içerisinden ve özellikle yoksul kesimleri seçiyor. Bu kesimlerin cemaat ile kurduğu bağların azaltılması için neler yapılabilir?
6. Tarikat ve cemaatlerde kişilerin siyasi tercihlerinin bağımsız olabileceği söyleniyor. Cemaatleşen bir toplumda bireylerin siyasi tercihlerini özgürce yapmalarında bir engel var mıdır?
7. İnsanların dini inançlarını özgürce yaşayabilmeleri önünde cemaat ve tarikatlar engel teşkil ediyor mu?
8. Devletin dini inançlar karşısında bugüne kadar tutarlı bir yol izlemediği belirtiliyor. Bu konuda tutarlı yol nedir?
Sosyalist iktidar bu sorunu nasıl çözecek? Dini yasaklayacak mı?
9. Cemaatler, sosyal devletin bıraktığı boşlukları mı dolduruyorlar? Eğer böyleyse bu kötü bir davranış mıdır?
10. Son dönemde özellikle CHP’nin bu başlıkta geri adım attığını ve tarikatlar ile cemaatler konusunda önceki dö- nemlere göre daha ‘hoşgörülü’ olduğu gözüküyor. Bunun nedenleri nelerdir?
KAYNAKLAR VE ÖNERİLER
soL Haber Portalı’nın Gülen okulları dosyası
http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/solun-gulen-okullari-dosyasi-haberi-41184 Merdan Yanardağ, Türkiye Nasıl Kuşatıldı? Fetullah Gülen Hareketinin Perde Arkası, Kitap: Aydemir Güler, Yolları Birleştirmek
Film: Takva, 2005 (Yönetmen: Özer Kızıltan )
işçiokulu FASİKÜL 26:
Tarikat-cemaatler ve Türkiye gerçeği
işçiokulu FASİKÜL 26:
Tarikat-cemaatler ve Türkiye gerçeği
8