• Sonuç bulunamadı

KENTLİ REKLAMA MAHKÛM YASM

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "KENTLİ REKLAMA MAHKÛM YASM"

Copied!
68
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YIL 6

SA YI 47

KASIM-ARALIK 2013

İ S T A N B U L   S E R B E S T   M U H A S E B E C İ   M A L İ   M Ü Ş A V İ R L E R   O D A S I   İ K İ   A Y L I K   Y A Y I N I YAS M A

KENTLİ REKLAMA MAHKÛM

TV

İNTERNET

TABELA

CA D D E SO K A K

PA R K ST A T

SMS

BILLBOARD

(2)

    

(3)

Sevgili İSMMMO Ailesi,

Dergimizi yayına hazırladığımız günlerde yeni yılın gölgesi üzerimize düştü. Yeni yıl ile birlikte daha umutlu olmak istiyo- ruz. Yeni yılda gelişmekte olan ülkelerden para çıkışının beklenmesi 2014’ün ekonomik açıdan zor geçeceğini gösteriyor. Üstelik bu yıl yerel seçimlerin ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin olması da ‘risk’ olarak algılanıyor. Bu düşünceleri sizinle paylaşmaya hazırlanırken 17 Aralık sabahı büyük bir ‘operasyon’la gözlerimizi açtık. Bu operasyon sonrasında iktidar ile yargı arasında tam bir savaş başladı… O kadar çok şey söyleniyor ki, toz duman arasında bir yeni yıl bizi bekliyor. Bakalım 2014 Türkiye’ye ne- ler getirecek?

Dergimizin kapak konusunu şehirli insanı bunaltan bir konuya ayırdık. Reklam bombardımanı hem gözlerimizi hem zihinlerimizi yoruyor. Oysa gelişmiş ülkelerde bu konular sorun olmaktan çıkmış durumda. Haberimizde uzmanların öne- rilerini ve bu konuda neler yapılmasını beklediklerini okuyabilirsiniz.

Dosya haberimiz de oldukça hayati bir konu… Piyasalarda yaşanan gelişmeler dünyada yeni bir gıda krizinin ha- bercisi… Aslında iklim değişikliklerinin tarımı olumsuz etkilendiği söylense de haberimizi okuduğunuzda göreceksiniz ki konu bu kadar basit değil. Dünyada gıda üzerinden büyük bir güç savaşı yaşanıyor.

İSMMMO Yaşam dergisinin konukları da dergimize değer katmaya devam ediyor. Zirvedekiler sayfalarımızda KAGİDER Başkanı Dr. Gülden Türktan’ı ağırlıyoruz. Türktan ile kadın girişimci özelinde Türkiye’de kadınlar için nelerin değiştiğini konuştuk. Sanat dünyasından genç oyuncu Ezgi Asaroğlu ile televizyondan sinemaya yeni dönemdeki çalışmaları hak- kında sohbet ettik. Milliyet gazetesi Ekonomi Servisi Müdürü Şükrü Andaç, medya dünyasından konuğumuz. Teknoloji konusunda da yetkin bir gazeteci olan Andaç, dijital çağın medyada içerik oluşturmayı nasıl etkilediğini anlattı.

Meslek mensuplarımız renkli dünyalarını sizlerle paylaşmayı sürdürüyor. Üyemiz Doğan Doğan, 20 yıllık mesle- ki yaşamına ağırlıklı Alevilik konusunda yazdığı 16 kitabı sığdırdı.

Seyahatler yorucu gibi görünse de beyinsel olarak insanları dinlendirirmiş. Gezi sayfalarımız vasıtasıyla, Uşak’ı ve Türkmenistan’ı gezip görmeye ne dersiniz! Soğuk kış günlerinde bağışıklık sisteminizi nasıl güçlendirebileceğini- zi sağlık sayfamızdan öğrenebilirsiniz. Lezzet sayfamızda ıhlamurun mucizevi etkilerini yeniden keşfedebilir, teknoloji sayfalarımızda dijital müzik platformlarına nasıl ulaşabileceğiniz konusunda bilgi sahibi olabilirsiniz. Kültür sanat- tan kitaba, sinemadan eğitime hayatınızı zenginleştirecek ve yaşanılır kılacak bilgileri sizlere sunmaya çalışıyoruz.

Dergimizi keyifle okumanızı diliyorum.

Sağlıcakla kalın dostlar

Yahya Arıkan

başkandan

YAYINA HAZIRLAYANLAR Hasan S. Keseroğlu, Ayşegül Emir, Defne Doğan, Gülşen Kandemir

l DANIŞMA KURULU

Yahya Arıkan, Yücel Akdemir, Ali Altun, Metin Bayar, Yılmaz Bolgün, Ayla Büyükhan, Murat Ceyhan, Mustafa Çaya, Fuat Çiftçi, Ayhan Çorapçı, İrfan Demirci, Erol Demirel, Yrd. Doç. Dr. Zekeriye Demir, Burhan Eray, Ertuğrul Erdem, Mithat Erdoğan, Mehmet Eren, Saadet Gencoğlu, Metin Gökdağ, Özlem Gül Er, Haluk Gülsoy, Adnan Gün, Nadir Hikmet Güneş, Ayşin Hangül, Hasan Ildır, Funda İzi, Hüseyin Kaleli, Turgay Kanarya, Şahin Kandıralı, Turan Kaşıkçı, Nedim Kaya, İlhan Kırcaoğlu, Coşkun Kolso, Sabahaddin Kunaçaf, Cemile Kuzu, Kazım Mermer, Arif Mert, Kenan Mülayim, Muhammed Öncül, Hayrettin Özbakır, Serdar Özkan, Gülgün Öztürk, Emine Öztürk, Veysel Karani Palak, Nevzat Pamukçu,

YAS M A

İSMMMO

Kasım-Aralık 2013

SAHİBİ

İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Adına Yahya Arıkan

Kurtuluş Cad. No: 114 Kurtuluş-Şişli / İSTANBUL

lBASILDIĞI YER:

lYayın Türü: İSMMMO Yaşam;

yaşam, kültür ve güncel haber dergisidir. Yerel süreli yayındır. İki ayda bir yayımlanır, 3.000 adet basılır.

Dergimizde yer alan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

    

(4)

İ Ç İ N D E K İ L E R Z İ R V E D E K İ L E R

Gıda savaşının gerçek yüzü!

Gıdada pek çok insanın farkında olmadığı bir savaş devam ediyor. Gıda ve tarım kaynaklarını yönetmek suretiyle dünyada ipleri elinde tutanlar ve para kazananlar

D O S Y A

14

Reklam bombardımanı bunaltıyor

Tabelalar, bilboard'lar, yanıp sönen göz alıcı ışıklar... Duvarlarda bağıran koca koca resimler, TV, internet, cep telefonlarına gelen sms ya da çağrılar... Kentin caddeleri, neredeyse bütün duvarları, en kuytu sokaklardan en güzel

parklarına kadar her yeri reklamla dolu... Bu bombardımanın gücüne güç katan sms'ler ve internetteki tanıtımlar da cabası.

K A P A K

Kadınlar ikincileştiriliyor

Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) Başkanı Dr.

Gülden Türktan, ülkemizdeki muhafazakarlık akımı ile birlikte gelen bir kadını ikincileştirme akımı olmasından

endişe ettiklerini belirtiyor. 10

(5)

İki yıl önce Milliyet’in ekonomi müdürü olan Şükrü Andaç, internetin ve sosyal medyanın gelişmesiyle birlikte haberlerin daha hızlı tüketildiğini söylüyor.

G Ü N D E M İ N S E S İ

‘Uzmanlığımızı öne çıkarıyoruz’

Y A Ş A M I N P O R T R E S İ

Çalışanların en az para kadar önem verdiği motivasyon kaynaklarından biri, yaptıkları işin

20

K A R İ Y E R

Oyuncu Ezgi Asaroğlu, hem televizyon hem de sinemada oyunculuk serüvenini

sürdürüyor. “Sinema daha kalıcı ve derinliği daha fazla”

diyen Asaroğlu, dinamik olduğu için sinema

oyunculuğunu daha çok tercih

ediyor.

30

Takdir edilmek

önemli

‘Benim için sinemanın yeri özel’

Kitap hayalini gerçekleştirdi

R E N K L İ Y A Ş A M

Doğan Doğan tam 20 yıldır serbest

muhasebecilik mesleğini yapıyor. Onun öne çıkan özelliği ise yazarlığı. Bugüne kadar tam 16 kitap yazmış, bunların altı tanesini yayınlamış.

Özellikle Alevilikle ilgili kitapları kitlelerin ilgisini çekiyor.

S A Ğ L I K 38

D O S T L A R I M I Z 40

L E Z Z E T 42

M O D A 44

İ S M M M O H A B E R 8 EĞİTİM

E V İ M E V İ M 46 G E Z İ - D Ü N Y A 48 G E Z İ - T Ü R K İ Y E 52 K Ü L T Ü R - S A N A T 56 S İ N E M A - D V D 58

K İ T A P 60

T E K N O - Y A Ş A M 62

6 2 . G Ü N 6

36

28

(6)

6 2 . G Ü N

Türkiye, 2013'ü dünyada gündemi en yo- ğun ve hızlı ülke olarak geride bıraktı. 17 Ara- lık 2013 günü Cumhuriyet Savcısı Celal Kara'nın başlattığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele ve Mali Şube Müdürlüğü ekip- leri tarafından gerçekleştirilen soruşturma kap- samında aralarında iş adamları, bürokratlar, ban- ka müdürleri, kamu görevlileri ve 61. Türkiye Hü- kümeti kabine üyesi üç bakanın oğullarının ol- duğu 47 kişi, "yolsuzluk ve rüşvet" yaptıkları iddiasıyla gözaltına alındı. Türkiye'nin günde- mini alt üst eden ve dünyada da yansımaları ar- tan bu gelişme takip eden günlerde önce em- niyette, daha sonra da yargı kurumlarında bü- yük operasyonlara neden oldu. AKP hükümeti, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'a da suçlamaların yöneltildiği rüşvet ve yolsuzluk operasyonuna misilleme yaptı. Yaşamını yurt dı- şında sürdüren Fethullah Gülen'in liderliğini yap- tığı cemaat yapılanmasına savaş açan AKP, de- yim yerindeyse emniyette adeta taş üstünde taş bırakmadı. Yüzlerce emniyet müdürü, müdür yar- dımcısı, amir, hatta memurlar bile yeni ata- malarla yer değiştirdi.

Operasyondan hemen sonra İçişleri Ba- kanlığınca, savcılığın gözaltı ve mahkemenin ara-

ma kararlarını yerine getiren adli kolluk amir ve memurlarının ciddi bir kısmının görev yerleri değiştirildi veya görevden alındı. İstanbul baş- ta olmak üzere büyük kentlerde başlayan gö- rev değişiklikleri daha sonra Türkiye geneline yayıldı. Hükümet, daha sonra Başbakan Erdo- ğan'ın oğlu Bilal Erdoğan için gözaltı isteyen sav- cıları hedef aldı.

17 Aralık 2013 tarihinde "yolsuzluk" id- diasıyla dosyaya bakan savcı Muammer Akkaş tarafından aralarında başbakanın oğlu Bilal Er- doğan'ın da olduğu isimler için gözaltı kararı kol- luk kuvvetlerine bildirildi. Fakat kolluk kuvvetleri tarafından savcının Hakimler Savcılar Yüksek Ku- rulu'ndan bağımsız kararı nedeniyle herhangi bir işlem yapılmadı. Bunun üzerine savcı, basın bildirisiyle çekildi.

Başbakan Erdoğan'ın arkasında 'paralel devlet yapılanması' olduğunu ileri sürdüğü operasyonun kaynağında cemat-hükümet kav- gası yattığına ilişkin tespitler sıkça dillendirildi.

Soruşturmada ağır suçlamalar yer alırken ba- kan oğulları ile kamu bankası genel müdürü- nün evinden çıkan ayakkabı kutularındaki pa- ralar, kasalar Türkiye'de çok sayıda protesto ey- leminde kullanılan malzemeler oldu. Türkiye ge-

neline yayılan protestolarda sıkça "Her yer rüş- vet, her yer yolsuzluk" sloganı yer ederken gös- terilerde ayakkabı kutuları kullanıldı. Türkiye'de hükümetin istifaya çağrıldığı protestolar devam ederken yolsuzluk soruşturmasının hem emni- yette hem de yargıdaki yansımaları sürdü.

Görev değişikliklerinin hükümetin cemaate ya- kın isimleri tasfiyeye yönelik olarak gerçek- leştirdiği iddialar arasında yer aldı.

DÜNYA YAKIN TAKİPTE

Operasyonun dünya basınındaki yansı- maları Başbakan Erdoğan'ın yolsuzluk soruş- turmalarının önüne geçmek istediği yorumlarıyla gündeme geldi. Ünlü haftalık İngiliz dergisi The Economist, Türkiye'deki ‘güç mücadelesinin’ Tür- kiye’nin AB’ye üyelik umutlarını çökertebileceği’

tespitiyle dikkat çekti. Economist dergisine göre, “yıllar boyu güçlü bir büyüme kaydeden ve siyasi reformlar yapan Türkiye, Başbakan Re- cep Tayyip Erdoğan’ın ‘otoriter’ yaklaşımıyla ar- tık ‘geriye doğru gidiyor.”

Ünlü Fransız gazetesi Le Monde da Tür- kiye’de yaşanan AKP-cemaat çatışmasını “Tür- kiye’de Erdoğan’ın uzun süren maçı” başlığıy- la değerlendirdi.

Her yer yolsuzluk

protestosu

(7)

6 2 . G Ü N

3 mevsimdir uyuyor

Gezi direnişi sırasında bir sabah ekmek almak üzere evinden çıkıp so- kakta polisin attığı gaz kapsülünün başına isabet etmesi sonucu yaralanan 14 yaşındaki Berkin E.’nin ailesi Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde nöbetine devam ediyor. Üç mevsim, 220 günü aşkın süredir uyuyan Berkin E.'nin vurulduğu olayla ilgili soruşturmada sonuç alınması için çeşitli eylemler dü- zenleniyor. Ancak ailenin de bütün çabalarına rağmen, bugüne kadar soruş- turmada hiçbir ilerleme sağlanamadı. Ailenin tüm girişimleri “O saatte o so- kakta hiç polis yoktu” ve “Mobese kameraları ters dönmüştü, görüntü kaydı yok” denilerek püskürtülüyor. En fazla 45 gün yaşayabileceği söylenen Ber- kin 7 ayı aşkın bir süredir direnirken yeni yıla onunla birlikte giren yüzlerce genç, aileye desteğini sürdürüyor. Kadıköy Liseliler Forumu da yeni yıla Ber- kin'in bulunduğu Okmeydanı Hastanesi'nde girdi.

Anne Gülsüme, iktidar yetkililerinden kendilerini kimsenin aramadığı- nı belirtirken 'ne söylerdiniz?' sorusu üzerine şu yanıtı veriyor: "Bir arasınlar da. Ben her zaman bunu merak ettim; benim yerimde onlar olsalardı ne ya- parlardı? Bu çocuk onların çocuğu olsaydı ne yaparlardı? Onların çocukları bel- li. En kötü suç olan hırsızlıktan dolayı içeriye alındılar. Mahkeme heyetini de- ğiştirdiler. Bizim suçumuz onurlu insan olmaktı. Bu ülkede zaten onurlu insanlara yer yok. Bunları böyle yok etmeye çalışıyorlar. Benim çocuğum neden burada yatıyor? Vergileri biz ödüyoruz, paraları bunlar götürüyorlar. Cezaevinde, has- tanelerde biz yatıyoruz halk da uyansın artık... En çok bu süreci yönetene kız- gınım, yani Başbakan’a."

CHP, Sarıgül ile iddialı

Mart ayındaki yerel seçim için beklendiği gibi İstan- bul'da CHP Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Mustafa Sarıgül, CHP'ye katılmasının ardından çalışmalarını hızlan- dırdı. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun 16 yıl önceki bir olayla ilgili olarak haciz işlemi başlattığı Sarıgül, gittiği ilçelerde yoğun ilgiyle karşılaşıyor. Sarıgül, TMSF eliyle yürütülen ope- rasyonun ardından "Ben yurttaşlarıma karşı hiçbir zaman yan- lış yapmadım, bundan sonra da yapmam. Her sorunun cevabı var. Rakip faullü oynamaya başladı. Bazı emniyet mensup- ları daha farklı şeyler bulmak için çalışıyor" diye konuştu.

Şırnak'ın Uludere İlçesi’nin Irak sınırında düzenlenen hava operasyonunda 34 kişinin ölü- müyle ilgili Genelkurmay Başkanlığı Askeri Sav- cılığı takipsizlik kararı verdi. Genelkurmay Baş- kanlığı Askeri Savcılığı 28 Aralık 2011 tarihinde 34 kişinin öldüğü olayla ilgili verdiği takipsizlik kararının Uludere’nin Ortasu ve Gülyazı köy- lerinde yaşayan 32 aileye ulaştırıldığı belir- tilirken aileler aynı acıyı bir kez daha yaşa-

dıklarını söyledi. Eylem yapan köylülerin ev- lerine baskınlar düzenlenerek gözaltılar ya- şanırken ailelerin avukatı olan BDP Genel Baş- kan Yardımcısı Meral Danış Beştaş takipsizlik kararına itiraz ettiklerini, sonuç alamazlarsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gide- ceklerini belirtti.

Bu arada muhalefet, AKP ve Genelkur- may başkanlığını işbirliği ile olayın üstünü ört-

mekle suçladı. CHP milletvekili Sezgin Tanrı- kulu, "Eğer Başbakan birinci derece sorumlu olmasaydı, olayın failleri ortaya çıkardı. Birinci derece de sorumlu Başbakan’dır, ikinci sorumlu Genelkurmay Başkanı’dır. Ama toplum vic- danlarında aklanmaları mümkün değildir.

Her ikisinin de bu toplumun vicdanlarında ak- lanmaları mümkün değildir” ifadelerini kul- landı.

Uludere’de

‘takipsizlik’

can yaktı

(8)

İnternet ağları tüm dünyayı sararken, online ticarette de pat- lama yaşanıyor. İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Oda- sı’nın (İSMMMO) “Türkiye’de e-Ticaret” adlı raporu, Türkiye’de e- ticaretin boyutlarını ortaya koydu. Rapora göre 2013 yılı sonun- da, yaklaşık 5 milyon kişi “online” ortamda 31 milyar liralık mal ve hizmet satın almış olacak. Bu kişiler, elektronik ticaret yoluy- la her işlem başına ortalama yaklaşık 200 lira harcıyor. Rapora göre Türkiye’de e-ticaretin büyüklüğü ise önümüzdeki beş yılda üçe kat- lanacak.

“Türkiye’de e-Ticaret” adlı rapordaki; Bankalararası Kart Merkezi verileri ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) milli gelir ra- kamları üzerinden yapılan analizlere göre e-ticaretin Türkiye’de birkaç yıl sonra toplam hane halkı harcamaları içindeki payı iki- ye katlanacak.

Raporu değerlendiren İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan on- line satın almaların milli gelir ve vergi gelirlerin artışında önümüzdeki yıl- larda daha etkin bir rolü olacağını belirtti. E-alışverişin dünyanın en hızlı büyüyen iş alanı olduğunu vurgulayan Arıkan, online ortamda satın almalara vergi desteği getirilmesinin önemine de dikkat çekti. Arıkan, “Örneğin in- ternet üzerinden bir kitap satın alındığında normal Katma Değer Vergisi yüzde 8 olan bu kültür ürününün KDV’si yüzde 18 olarak hesaplanıyor.

Oysa tam tersi bir oranlama olması gerekir” diye konuştu.

“Türkiye’de e-Ticaret” adlı rapora göre telefonla ve mektupla ya- pılan kredi kartı işlemleri ve verilen talimatlar hariç tutulduğunda 2013’ün ilk yarısında gerçekleşen online alışveriş 16 milyar liraya ulaşı- yor. 2008’de 8.2, 2009’da 9.1, 2010’da 12.8 milyar lirayı bulan online kredi kartı harcamaları 2011’de 18.7 milyar liraya, 2012’de 25.1 milyar lira düzeyine yükselmiş durumda. 2013 yılının da tahmini olarak 31 mil- yar liralık online alışveriş hacmiyle kapanacağı tahmin ediliyor.

Dijital müşteri sayısı ve kişi başı harcamanın hızlandığı vurgulanan raporda Türkiye'nin 2012 itibariyle nüfusunun 75 milyon 627 bin kişi ol- duğu anımsatılarak, 15 yaş ve üstünde düzenli internet kullanan kişi sa- yısının 21.5 milyona ulaştığı belirtiliyor. TÜİK verilerine göre bu kişilerin yüzde 21.8'i internetten çeşitli sıklıklarda mal veya hizmet satın alıyor ve bu kitle sayısal olarak 4 milyon 687 bin kişiye ulaşıyor.

Rapora göre, TÜİK’in gerçekleştirdiği Hanehalkı Bilişim Teknoloji- leri Kullanım Araştırması—2012 sonuçları da Türkiye’deki dijital müşte- rilerin satın alma alışkanlıkları hakkında çarpıcı bilgiler veriyor. Araştır- maya göre Türkiye’de sayıları 4.7 milyon kişiye ulaşan dijital müşterile- rin neredeyse yarısı online mağazaları giyim ve spor malzemeleri satın al- mak için kullanıyor. Yaklaşık dörtte biri ise cep telefonu, kamera, DVD, TV gibi elektronik aletlerin siparişini verirken, kullanıcıların beşte biri de mo- bilya, beyaz eşya, oyuncak gibi ev eşyaları satın alıyor.

İS M M M O H A B E R

Yıllar İşlem İşlem Tutarı İşlem Başına

Adedi (Milyon TL) Harcama (TL)

2013 (Tahmini) 160.000.000 31.000 199,90

2012 133.004.366 25.178 189,30

2011 102.277.215 18.740 183,24

2010 75.414.419 12.880 170,79

2009 57.227.057 9.109 159,17

2008 59.162.970 8.276 139,89

İNTERNETTE KARTLI ÖDEME TUTARI 5 YILDA 3’E KATLANDI

İnternetten 31 milyar liralık alışveriş

(9)

İS M M M O H A B E R

Eğitim ve seminerlere büyük ilgi

İstanbul Barosu’yla indirim anlaşması

İSMMMO ve TESMER’in düzenlediği Dönem Sonu İş- lemleri Eğitim seminerleri yo- ğun bir katılımla gerçekleştirildi.

Caddebostan Kültür Merkezi ve Şişli Belediyesi Kent Kültür Merkezi’nde düzenlenen Dö- nem Sorunu İşlemleri Vergi ve Muhasebe Boyutu seminerle- rinde alanında uzman ve de- neyimli akademisyenler ko- nuşma yaptılar. Her iki semi- nerde de açılış konuşmasını İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan yaptı. YMM Ceyhan İnaltong ve TÜRMOB Denetleme Kurulu

Başkanı Nazım Anıl oturum başkanı, YMM Zeki Gündüz ve YMM Emre Kar- taloğlu konuşmacı olarak yer aldı.

İSMMMO ve TESMER İstanbul Şubesi’nin İSMMMO Hizmet ve Kültür

Binası’nda düzenlediği Dış Ticaret Uygulamaları konulu eğitim de gerçekleştirildi. Oturum başkanlığını İSMMMO Saymanı İhsan Yal- çın’ın yaptığı da eğitimde Oda eğitmenleri Adem Elikara ve Egemen Çıtak konuşmacı olarak yer aldılar.

İstanbul Barosu’nun Kanlıca’nın tarihi Osmanlı Sokağı’nda hizmete giren Baro Bahçe Kanlıca, İSMMMO üyelerine de indirimli hizmet verecek. İstanbul Barosu ile İSMMMO arasında yapılan an- laşma ile Baro’nun Kanlıca’daki sosyal tesisleri, İSMMMO üyele- rine hafta içi yüzde 25, hafta sonu da yüzde 20 indirim uygula- yacak. İstanbul Barosu İktisadi İşletmesi’nin yönettiği Baro Bahçe Kanlıca, Kanlıca İske- lesi’ne yürüyüş mesafesinde… Hafta sonu açık büfe kahvaltının da olduğu Baro Bahçe Kanlıca’nın 200 kişilik restoranın yanı sıra, asırlık ağaçlarla donanmış 3 bin 600 metre- kare bahçesi de bulunuyor. Meslek mensup- larının tüm aktivitelerine açık olan mekanda, düğün, nişan, doğum günü kutlamaları gibi her türlü organizasyon için özel olarak plan- lanmış alanlar mevcut.

(10)

Z İ R V E D E K İ L E R

Kadınlar

ikincileştiriliyor

Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) Başkanı  Dr. Gülden Türktan,

ülkemizdeki muhafazakarlık akımı ile birlikte gelen bir kadını ikincileştirme akımı olmasından endişe ettiklerini belirtiyor. Türktan, “Dini, rengi ve dili ne olursa olsun kadının eşit tutulması gerektiğini savunuyoruz. Ülkemizde maalesef tüm siyasi sistem kadın erkek eşitsizliği üzerine kurulu” diyor.

A Y Ş E G Ü L   E M İ R

“Türkiye parlamentosunda kadın vekil oranı yüzde 14. Hükümetteki 26 bakandan sadece 1’i kadın. 2 bin 924 belediye başkanının 26’sı, 34 bin 210 muhtardan 65’i, 81 valinin sadece 1’i kadın. 103 rektörden 5’i kadınken, 185 büyükelçiden 21’i kadın. 26 müsteşar arasında hiç kadın yok. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nda, Yargıtay’da, Sayıştay’da yine kadın temsilci yok. Disk, Türk-İş, Hak-İş, Kamu-Sen, Memur-Sen, TOBB, TZOB, TESK yönetim kurullarında kadın temsilci de bulunmuyor….”

Bu istatistikler Türkiye’de kadın temsilinin pek çok kurumdaki var- lığını gözler önüne seriyor. Bu durumu tersine çevirmek isteyen kadın der- nekleri de var. Bunlardan biri Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİ- DER). Dernek, ekonomi ve toplumsal yapıyı şekillendiren kurumların yö-

netiminde yok denecek kadar az sayıda kadın olmasını önemli bir sorun olarak görüyor.

Sivil toplum kuruluşu statüsündeki KAGİDER, kadın girişimciliğini ge- liştirmek, ekonomik ve sosyal yaşamda kadının konumunu güçlendirmek ve kadınların tüm karar alma süreçlerinde etkin rol alması için çalışıyor.

KAGİDER’in en önemli misyonlarından biri de iş yaşamında kadınların önün- deki görünmez engelleri tespit edip, ayrımcılıkla mücadele etmek. 2011 yılından beri KAGİDER’in başkanlığını yürüten Dr. Gülden Türktan, ülke- mizdeki muhafazakarlık akımı ile birlikte gelen bir kadını ikincileştirme akımı olmasından da endişe ettiklerini belirterek, “Dini, rengi ve dili ne olursa olsun kadının eşit tutulması gerektiğini savunuyoruz. Ülkemizde maa- lesef tüm siyasi sistem kadın erkek eşitsizliği üzerine kurulu” diyor. Türk- tan ile Türkiye’de kadın erkek eşitliğini, yerel seçimlerde kadın adayla-

(11)

Zİ R VE D EK İL ER

rın durumunu, KAGİDER’in he- deflerini ve kendisini konuştuk.

Başkanlığınızdan beri geçen süreci değerlendirir misiniz? Girişimcilikte ve iş hayatında kadının adının öne çıkarılması adına neler yaptınız?

KAGİDER, Eylül 2002’de 38 kadın girişimci tarafından ülke çapında faaliyet gösteren ve kâr amacı gütmeyen bir si- vil toplum örgütü olarak İstan- bul’da kuruldu. Derneğimiz bu- gün farklı sektörlerde aktif olarak çalışan ve değer üreten 300 kadın girişimci üyesiyle büyümeye devam ediyor. Giri- şimciliği geliştirmek ve kadını ekonomide ön plana çıkarmak için çalışıyoruz. Kadınların par- lamento, belediyeler, kamuda üst düzey görevler, üniversite- ler, önde gelen sivil toplum ku- ruluşları ve iş hayatında üst dü- zey pozisyonlarda temsili çok düşük.

Ülke siyasetini, ekono- mimizi ve toplumsal yapıyı şe- killendiren bu kurumların yö- netiminde yok denecek kadar az sayıda kadın olması önem- li bir sorun. Dernek olarak viz- yonumuz, kadınların tüm üre- tim ve karar süreçlerinde özgür, eşit ve etkin rol aldığı bir dün- ya yaratmak. Faaliyetlerimizle, kadınların tüm ekonomik sü- reçlere ve kayıtlı istihdama ka- tılımını artırmak, kadın giri- şimcileri güçlendirmek ve ülke ekonomimizdeki etkinliklerini artırmak önceliklerimiz ara- sında.

Türkiye’de kadın er- kek eşitliğinde son durumu değerlendirir misiniz?

Ülkemizde kadın erkek eşitliğine dair yasal gereklilik- ler çok büyük oranda yerine ge- tirilmiş olsa da halen bu yasa- ların uygulamaya geçirilme- sinde ve gerçek hayatta eşitli- ğe dönüştürülmesinde sorunlar var.

Son genel seçimlerde kadın milletvekili oranımız art- tı. Bu tabi ki sevindirici ama ha- len yüzde 14.3 ile dünya orta- laması olan yüzde 20’nin al- tındayız. İstihdam konusunda da son yıllarda ufak artışlar olsa da yüzde 27’lik kadın istihdam oranımız ile gelişmiş ülke eko- nomilerindeki yüzde 60-70’lik kadın istihdamı seviyelerinin gerisindeyiz.

Ülkemizde kadınların is- tihdama katılımı maalesef dü- şük. İş hayatında yükselmele- ri de zor. Yüzde 10 seviyesinde kadın CEO oranına sahip ol- mamız bunun bir göstergesi.

Dünyada son dönemde ülkele- rin gelişmişlik ve kalkınma ala- nında önceliklerinden biri ol- maya başlayan toplumsal cin- siyet eşitliği konusunda çok yol almamız gerekiyor. KAGİDER’in kuruluşundan bu yana geçen on yılda gördük ki, Türk kadını ça- lışma hayatında yer almayı tüm samimiyetiyle istiyor. Ka- dınların karşılaştığı sorunlar her ne kadar kemikleşmiş gö- rünse de kesinlikle aşılamaya- cak şeyler değil. Bu yüzden biz sivil toplum kuruluşu olarak, üs-

EŞİTLİKÇİ ÇÖZÜM VE HAKLAR İSTİYORUZ

İktidarın son dönemde özellikle kadınlalar hakkındaki söylemleriyle ilgili değerlendirmeniz nedir?

Türkiye’de kadın girişimciliğini artırmak ve kadınların istihdamına katkı sağlamak amacıyla çalışmalar yapan bir kuruluş olarak, kadına dair tüm gelişmeleri yakından takip etmekteyiz. Gerek kürtaj, gerek çocuk sa- yısı, gerekse tüm kişisel hak ve özgürlüklerin ve şahsi kararların, yalnız- ca kadınların değil, tüm bireylerin kendi kararı olması gerektiğini düşü- nüyoruz. Hükümet tarafından yapılan açıklamalar kadın haklarına pratik anlamda saygının artırılması gerektiğini gösteriyor. Biz yönetim kademe- sinden gelecek tüm açıklamaların, eşitlikçi çözümler ve haklar sunmasını bekliyoruz.

Bunlara istihdam paketi de dahil, örneğin uzun süreli ücretli anne- lik izinleri ile kadınların işe dönüşleri zorlaşacak ve işveren için kadın is- tihdamını çok daha yüksek maliyetli kılacak düzenlemelerle işvereni ce- zalandırıcı uygulamalar kadın istihdamı için tehlike teşkil ediyor. Konuya yalnızca kürtaj ya da çocuk sayısı açıklamaları kapsamında değil, istihdamdaki kadına sunulan hakları da görerek bakmak lazım. Çalışan kadınların ço- cuk bakım ihtiyacını çözmek üzere kadını işten uzaklaştırmak değil, kali- teli, erişilebilir, düşük maliyetli ve devlet tarafından sağlanacak bir çocuk bakım desteği sunulmalıdır.

Kamu kurum ve kuruluşlarında bulunan kreşlerin kapatılması ve Ma- liye Bakanlığı’nın 21.01.2013’de yayınladığı ‘Kamu Sosyal Tesislerine İliş- kin Tebliğ’ ile kreşlere kamu bütçesinden harcama yapılmasının engellen- mesi, kamuda çalışan anne göremeyeceğimiz ya da kadın göremeyeceği- miz endişesini doğuruyor. Çalışan kadının iş hayatındaki rolünün azalma- sı, işverenin kadın çalışan sayısında tasarrufa gitmesi ve uzun vadede ka- dının ekonomiye verdiği katkının azalması sonuçlarını doğurabileceğini dü- şünüyoruz.

(12)

tümüze düşen her görevi yerine getirmeye çalışıyoruz.

Yerel seçimlerin yaklaştığı şu dönemde kadınların siyasette temsil oranlarıyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Siyasette ve karar alma mekanizmalarında daha fazla kadın olması için yasal kota ve tam eşitlik mekanizmalarını da destekliyoruz. Bağım- sız ve tarafsız sivil toplum kuruluşları olarak olumlu gelişmeleri takdir edip cesaretlendirmeli, olumsuz gelişmelere de eleştiri ve çözüm önerilerimizi getirmeliyiz.

Ülkemizdeki muhafazakarlık akımı ile birlikte gelen bir kadını ikin- cileştirme akımı olmasından da endişe ediyor ve dini, rengi ve dili ne olur- sa olsun kadının eşit tutulması gerektiğini savunuyoruz. Ülkemizde maa- lesef tüm siyasi sistem kadın erkek eşitsizliği üzerine kurulu. Kullanılan dil, çalışma biçimleri, iktidar ilişkileri hep erkek egemen bir sistemin parça- ları. Bu yüzden mecliste her gün farklı partilerden bir sürü erkek vekil yine farklı partilerden kadın vekillere ve bakanlara şiddet dili kullanabiliyor.

Bu şiddet dilini ve ayrımcı yaklaşımı partilerden bağımsız ele almalı ve hep- sine aynı güçle sesimizi yükseltebilmeliyiz.

Meclisteki koltukların yarısına yakınını kadınlar doldurduğunda, ka-

rarların her aşamasında kadınlar erkeklerle birlikte yer aldığında bu ayı- rımcı dil ve düşünceyi yok etmek mümkün olacak. Gerçek eşitlik ancak bu dil sorununun üstesinden gelmekle sağlanabilecek.

İş dünyasında tepe yönetiminde de kadınları çok göremi- yoruz? Cam tavan sendromuyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Kadınların işgücüne katılmalarının önündeki engeller çok çeşitli. Ama en temelde kültürel engeller olarak tanımladığımız, kadın erkek eşitsiz- liğine, toplumsal cinsiyet rollerine dayalı engeller var. ‘Kadının yeri evidir, kadın ailenin bir parçasıdır, kadının asli sorumluğu ev işleri ve çocuk ba- kımıdır’ gibi yerleşmiş ataerkil düşünce biçimleri aslında kadının istihdamda, girişimcilikte, toplumsal ve siyasi yaşamın her alanında önündeki temel en- gelleri oluşturuyor.

İşyerinde görünmez cinsiyetçi engeller, mobbing, bazı görev ve po- zisyonların sadece erkeklere verilmesi, terfide yaşanan eşitsizlik ve cam tavan sendromu gibi iş yaşamındaki eşitsizliğe dayalı sorunlar da kadın- ları işgücü piyasasının dışına itiyor.

Maddi engeller kısmına gelecek olursak, her şeyden önce girişim- ci olmak için sadece iyi bir fikrinizin ve kararlılığınızın olması yetmez. Bel-

Z İ R V E D E K İ L E R

DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ HERKESİN HAKKI

Gezi olayları ve hükümetteki son dönemdeki güç mücadeleleriyle il- gili görüşünüz nedir?

Gezi Parkı olaylarının ilk günlerinde, KAGİDER olarak bir basın açıklaması ya- parak bazı noktalara dikkat çekmiştik. Taksim Gezi Parkı’nın korunması amacıyla çev- reye duyarlı vatandaşlarımız tarafından başlatılan protestoların bir eyleme dönüşme- si ve orantısız güç kullanımı sebebiyle geldiği vahim noktayı hepimiz endişe ve üzün- tü ile izledik. İnsanların temel haklarından olan farklı fikirleri ileri sürmesini, gösteri yapmasını ve çevreyi koruma talebini destekliyoruz. Toplumda insanların serbest dü- şünce, görüş ve eleştirilerini yönetimlere iletme hakları mevcuttur. Her yaştan, her ke- simden katılımcılar tarafından kamu düzenine ve hiçbir şahsa zarar verilmeksizin me- deni şekilde gerçekleştirilecek protestolar bizi ancak ileriye götürecektir, gösteri olmaması ise geriye götürecektir.

Halk her zaman serbestçe düşüncelerini ifade edebilmeli, eleştiri ve gösteri hak- kını kullanabilmeli. Bu hakların kullanımının engellendiği, kısıtlandığı, halkın görüşleri dikkate alınmayarak sindirilmeye çalışıldığı bir ülkede demokrasinin varlığı tehlikeye girecektir. Kurulduğundan beri her zaman toplumsal eşitlik ve barış dilini savunan KA- GİDER olarak halkımızın Anayasa ile koruma altına alınmış en temel haklarından olan düşünce ve ifade özgürlüğüne saygımızı her vesile ile ifade etmek istiyoruz.

(13)

li bir sermaye de gereklidir. Dolayısıyla gerekli teşviklere, kredilere ulaşmakta zor- luk yaşayan, bu imkanlar kendisine ta- nınmayan kadının girişimci olması da güç- leşmektedir. Kadın girişimciler için ser- mayeye erişim halen en büyük sorunla- rın başında geliyor. Kadın girişimcilere yö- nelik özel kredi paketlerinin önemli bir çözüm olacağına inanıyoruz.

Yalnızca kadınlarımızın değil, tüm toplumun cam tavan sendromundan kurtulması, öncelikle akıllardaki engel- lerin kaldırılması anlamına geliyor. Yani kadınların önündeki manevi engeller aslında maddi engellerden çok daha büyük bir tehlike arz ediyor.

Türkiye’de kadın girişimci oranı yüzde 7 gibi düşük bir sevi- yede. Kadın girişimci sayısının ar- tırılması için sizce neler yapılmalı?

Türkiye’nin 2023 için belirledi- ği, ‘dünyanın en büyük 10 ekonomisi içinde yer alma’ hedefi hem çok doğ- ru, hem de yakalamak için çok çalışıl- ması gereken bir hedef. Bu hedefi tutturmanın tek yolu, kadınları eko- nomide çok daha etkin kılmaktır.

2023’e sadece 10 yılımız kaldı. Bu sü- reyi iyi değerlendirmeli, kadınları eko- nomiye daha fazla kazandırmalı, çalı- şan kadınlarımızı desteklemek için daha fazla çalışmayı başarmalıyız.

Türkiye’de Ulusal İstihdam Stratejisi kapsamında 2023 yılına kadar ulaşılması hedeflenen yüzde 35 kadın istihdam ora- nı yetersiz bir hedef. Hedef en az yüz- de 50 olmalı ve bununla birlikte istih- damda tam eşitlik için hedefler kapsamlı politikalarla desteklenmeli ve atıl du- rumdaki kadın işgücü için sosyal güvenceli, kayıt içi ve adil ücretli iş alanları yara- tılmalıdır. Kadınsız ekonomik büyüme ve kadınsız ilerleme aritmetiksel olarak da, finansal olarak da mümkün değil.

BEN DE İSMMMO ÜYESİYİM

Gülden Türktan, İSMMMO’yla ilgili de şunları söyledi: “İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın faaliyetlerini yıllardır ya- kından takip ediyorum, zira meslek olarak bu ko- nuda çalışmıyor olsam da, odanın bir üyesiyim.

Odanın üyelerine sağladığı teknik bilgi des- teğinin, birikiminin ve meslek mensupları pay- laşımının, üyeler ve Türkiye'de muhasebe ku- rallarının gelişimi için çok değerli bir kaynak ol- duğunu düşünüyorum. Meslek mensuplarının uz- manlık ve kariyer gelişimini sağlayabilmek üze- re, İSMMMO’nun daha bilgili ve başarılı üyele- re altyapı sağladığını ve ülkenin mevzuatına da katkı yaptığını görüyorum ve daha uzun yıllar başarılı çalışmalara, üyelere desteğe, ülkeye kat- kıya imza atmasını temenni ediyorum.”

Z İ R V E D E K İ L E R

HOBİLERİ SEYAHAT VE KİTAP OKUMAK

Kendinizden de bahseder misiniz?

Boş vakitlerinizde neler yaparsınız?

TED Ankara Koleji’nden mezun olduktan son- ra Boğaziçi Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde üni- versite ve yüksek lisans eğitimi aldım. New York Üni- versitesi’nde yüksek lisans ve doktora çalışması yap- tım. New York Üniversitesi’nde başlayan çalışma ha- yatımı, İstanbul’a döndüğümde Narin Holding’de ve Martı Otelleri’nde sürdürdüm. Sonrasında ABB Elektrik’te çalışmaya başladım. ABB’de, 1990’dan itibaren yönetim kurulu üyeliği, son senelerde de yönetim kurulu başkan yardımcılığı görevini üst- lendim. Yönetim kurulu üyeliği ve başkanlığını sür- dürmekte olduğum muhtelif şirketlerde görev al- maktayım. Bu şirketlerdeki hisselerime ilaveten, Bod- rum Gündoğan’da Gliss Hotel & Spa adındaki bu- tik otelin ortağıyım. Sivil toplum sorumluluğu ola-

rak TÜSİAD’ın İstihdam ve Sosyal Güvenlik Çalışma Grubu Başkanlığı’nın yanı sıra KAGİDER’in kuru- cu üyesiyim. Uluslararası Yatırım Derneği YA- SED’de iki dönem Yönetim Kurulu Üyeliği ve Baş- kan Yardımcılığı’nı üstlendim. Ayrıca şu anda OECD'nin BIAC-ELSA Başkan Yardımcılığı görevini de yürütüyorum.

Girişimcilik ve çalışma hayatında başarı için gereken temel ekonomik esaslar, karlılık, sürdü- rülebilirlik, etik değerler ve liderlik üzerine muh- telif eğitimler verdim, çeşitli organizasyonlarda ko- nuşmalar yaptım, şahsi ve uluslararası kurumlar adı- na Türkiye’de ve yurtdışında tebliğler de verdim.

Bu sıralar hiç boş vaktim yok gibi. Ama en büyük hobim seyahat etmek ve kitap okumak di- yebilirim. Her kitapçının önünden geçerken, üç ki- tap alıp sadece birini okuyabiliyorum.

(14)

K A P A K

Tabelalar, bilboard'lar, yanıp sönen göz alıcı ışıklar... Duvarlarda bağıran koca koca resimler, TV, internet, cep

telefonlarına gelen sms ya da çağrılar...

Kentin caddeleri, neredeyse bütün duvarları, en kuytu sokaklardan en güzel parklarına kadar her yeri reklamla dolu... Bu bombardımanın gücüne güç katan sms'ler ve

internetteki tanıtımlar da cabası.

Reklam

bombardımanı

bunaltıyor

(15)

K A P A K

D E F N E D O Ğ A N

"Tamam reklam falan da. Sigara içmediğim halde günde en az 3 tane sigara bıraktırma meraklısı mail neden geliyor anlamıyorum!..

Bir günde Gmail hesabıma cinsel içerikli onlarca mesaj gelmesinden bıktım. Üstelik mailinizi listeden çıkarsanız da ısrarla gönderiliyor...

Hele bir de Sevgililer Günü geldi yandık. Bilmemneoğlu çiçekçilik; kim- siniz abi siz? Hayatında çiçek almamış adama bir umut mail atıyorsunuz da nereden aldınız mail adresimi? Bu mail adresini diğer şirketlere vereni ya da satanı bulsam dükkanlarının önüne gidip eylem yapa- cağım..."

Bu yakınmalar reklama isyanı yansıtan ifadelerden sadece kü- çük bir alıntı. Zaten içeriği de reklam bombardımanının sadece bir bölümüyle ilgili... E-mail adreslerine gelen tanıtımlardan yakınma- lar... Buna şehrin çok büyük bir bölümünde büyük bir görüntü kir- liliği yaratan tabelaları, duvarları, bilboard'ları, televizyonu, sosyal medya ve ziyaret edilen diğer internet sitelerini eklediğimizde neredeyse her adımda reklamla karşı karşıyayız. Nitekim araştırmalar, Türki- ye'nin büyük kentlerinde, merkezlerde yaşayan bir insanın günde yak- laşık 3 bin reklamı duyduğunu, gördüğünü ya da okuduğunu orta- ya koyuyor. Kentlileri 'potansiyel tüketici' olarak gören bu yoğun bom- bardıman yoruyor.

Caddede yürüyenlere 7 ayrı noktadan, parlak renk cümbüşüne bürünmüş yazılarla ne iş yaptığını anlatıyor bir işyeri... Bir diğeri üst katta bulunduğunu bildirmek için başka işaretlerle sesleniyor... Öte- ki toplu e-mail listesinden ulaşmaya çalışırken daha sağlamcı olan aynı anda cep telefonuna not bırakarak şansını zorluyor. Aynı karede, gözlerin kaydığı bilboard'ların hemen yukarısında adeta imdat çağ- rısı gibi yanıp sönen ışıklarla dolu alışveriş merkezinin (AVM) duvarından haykıran bir başka tanıtım... Bu görsel ve işitsel açıdan oldukça yo- rucu sahnelere kentte yaşayan pek çok insan neredeyse hemen her gün maruz kalıyor.

KURALLARA UYUYORLAR

Aslında İstanbul, Ankara, İzmir gibi kentlerimizle kıyaslamak gerekirse örneğin ABD'nin pek çok kentinde özellikle New York gibi merkezlerde önemli ölçüde reklam ve tabela kirliliğinin yarattığı bir hengameden söz etmek mümkün. Ancak Viyana, Amsterdam, Prag, Köln, Edinburg, hatta Londra, Cannes, Paris gibi pek çok alanda dün- ya markası olmuş kentlerde oldukça farklı bir tablo var. Örneğin ec- zanenin ön camında minicik bir yazıyla eczane yazılıdır. Deyim ye- rindeyse en görgüsüz ve kentin mimarisine aykırı AVM'lerde bile ışık- landırma ile reklamlar, bizim kentlerimizdeki cümbüşün yanında çok sönük ve düzenli kalır. Hele hele merkezi, marka caddelerde Türki-

İSTANBUL AZMAN ŞEHİR OLDU

Yapı Endüstri Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı, ünlü mi- mar Doğan Hasol, görüntü kirliliğini değerlendirirken "Yağma kültürüyle şehircilik; imar üzerinden spekülatif rant sağlama girişimlerini siyasal iktidarın yüreklendirmesi ve desteğinden de geniş ölçüde yararlanarak yoğunluk kazanıyor" diyor. Gezi Parkı eylemleri sırasında İstanbullular'ın kentlerine ve hakla- rına sahip çıkıp yeşili korumak isterken baskılarla sindirilme- ye çalışıldığını anlatan Hasol, her türlü kirliliğe karşı kentli mü- cadelesinin yükseldiğini belirtti.

İstanbul’un yeşil alanlarının Gezi Parkı örneğinde olduğu gibi yapılaşmaya açılarak tüketildiğine dikkat çeken Hasol, "Ger- çekte kültürel ve tarihsel miras gibi, doğal değerlerin, kısaca

“doğa”nın da korunması gerekir: Başta insan olmak üzere çev- renin, hayvanların, toprağın, yeşilin, suyun, havanın…" diyor.

Çamlıca Tepesi'ne cami projesini de eleştiren Hasol, sözlerine şöyle devam ediyor: "İstanbul, plansızlıkla ve bilim dışı tutar- sız kararlarla tam bir azman şehir haline geldi. İstanbullular, artık şehirlerine ve demokratik haklarına sahip çıkmak istiyorlar.

Taksim direnişi bunun ilk adımı oldu."

(16)

ye'deki durum ile kıyaslanabilecek bir reklam furyasından söz etmek müm- kün değil. Metrekare sınırlamalarının ve kuralların tamamen yerel yö- netimlerce kullanılageldiği söz konusu kentlerde şehrin estetiğine dar- be indirecek uygulamalara yer verilmiyor.

Türkiye'de ise tabela ve reklam konusu çevresel yozlaşmanın baş- lıca nedenlerinden biri olarak öne çıkıyor. Mantar gibi yaygınlaşan gök- delen furyası, yeşil alan yoksunluğu, mimari bütünselliği olmayan İs- tanbul'da gerek varoşlarda gerek merkezi caddelerde disiplinden yok- sun tabelalar, kirliliğe tuz biber ekiyor.

Ünlü mimar Prof. Doğan Kuban, kentleri büyük birer cezaevine, kentlileri de esirlere benzetiyor. 'Çağdaş yaşamı zehirleyen, başıboş, bel- ki de kontrolü ancak kişilerin uygarlığı ile orantılı bir çevresel yozlaşma yaşanıyor' diyen Kuban, otomobil, telefon reklamları gibi bitmek bilmeyen tanıtımlara kentteki fren gürültüsü, trafik ile ambulansların siren sesleri eklendiğinde insan beyninin görsel ve işitsel saldırı karşısında çaresiz kal- dığına dikkat çekiyor. Bugün milyonlarca insanın artık daha sessiz bir dünyayı bilmediğine, hatırlamadığına dikkat çekerek, bunun doğal farz edildiğine değiniyor. Kuban, "Estetik yoksulu mimari, görsel kirliliğin fo- nunu oluşturuyor" diyor.

'TÜKETİM DEMOKRASİSİ'

Profesör Kuban'a göre yapı cephelerini dol- duran oransız yazılar, du- varları bina katları yük- sekliğinde kaplayan ge- veze bir propaganda dün- yası ve reklam panolarını işgal eden binlerce sırıtkan yüz donmuş tebessümle- riyle kentlinin her adımı- na eşlik ediyor. Her adım- da kollara asılan dilenci gibi insanları bir şeyler sa-

tın almaya zorluyor. Kağıt mendil yerine bir yakışıklının önerdiği tıraş kremi, seksi pozuyla size mobilya öneren bir güzel, bir başka güzel, bir başka yakışıklı, otomobiller, kremler, diş macunları, giysiler, farkına var- dığınız zaman üzerinize bir kâbus gibi çöken bir çığırtkan pazar dünyası...

Kuban, reklam saldırısıyla ilgili değerlendirmesine şöyle devam ediyor: "Bütün bu yakınmalara karşı insanlar, ‘ne yapalım çağdaş uy- garlık!’ diyebilirler. Yani uygarlıkla ses ve görüntü kirliliğini ve reklamı eşleşleştirirler ya da birbirlerine karıştırırlar. Yavaş yavaş alıştıkları ya da bu kirliliğin içine doğdukları için kendilerine bir esaret zincirinin ta- kıldığının farkında olmuyorlar... Soğuk savaş döneminde her kötü şeyin kaynağı komünizm idi. Bugün tüketim demokrasisi onlardan daha faz- la yaşam alanınızı daraltıyor. Herkes yaşamı sürekli kâr edilmesi gere- ken bir alışveriş nesnesine benzeterek kendisi de bir tür bezirganlığa çı- kıyor. İnsanlar kendilerinin özgür olduğunu hayal ediyorlar.”

Sağlıklı yaşama ortamından giderek uzaklaşan kentlerdeki gidi- şata dur demek için 6 bölge ofisi, 66 ülke, 220 dünya kenti ile 55 Av- rupa merkezinde devam eden Sağlıklı Kentler Hareketi bir süre önce Tür- kiye'de de faaliyetlerine başladı. Bu hareketin Türkiye'de benimsenmesi

K A PA K

(17)

K A P A K

ve uygulanması için 2005'te kurulan Sağlıklı Kentler Birliği (SKB) izle- yen yıllarda 81 ildeki demografi, eğitim, sağlık, çevre, ulaşım gibi 75 gös- tergenin rakamlarla değerlendirildiği ‘Türkiye Kent Sağlık Göstergeleri’

araştırmasını yaptı. Sağlıklı Kentler Birliği’nin başkanlığını Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe yapıyor. Aradan geçen 8-9 yıllık süreçte yerel yönetimlerin aldıkları kararların insan sağlığı üzerinde belirleyici olduğunu gösterecek pek çok çalışma yaptıklarını ifade eden Altepe, “İn- san sağlığı ekonomiden çevreye, şehir planlamasından sosyal hizmetlere,

yaşam koşullarından eğitime, spor imkanlarından toplu ulaşıma kadar hemen hemen her alanın toplu bir sonucudur. Bu yüzden de hep söyle- diğimiz gibi şehirlerin doktorları yerel yöneticilerdir. Yerel yönetimler, şe- hirleri sağlıklı kılmak için mevcut duruma tam anlamıyla hakim olmak zorundadır” diyor. Altepe, Bursa'da görüntü kirliliğine de savaş açıldı- ğını belirtirken estetiği bozan tabela ve reklamların sürekli toplandığı- nı, kentin bu anlamda yeni bir görünüm kazandığına işaret ediyor.

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğ-

REKLAM VE AFİŞLERE ‘ORANTILI’ MÜDAHALE

• Görüntü kirliliği özellikle büyük şehirlerde kentliyi boğarken Türkiye'de yerel düzeyde buna karşı çalışmalar olduğu biliniyor. Bu merkezlerin başında Bursa geliyor. Bursa'da zabıta afiş ve reklamları toplama operasyonları yapıyor.

• Bu tür müdahalelerin olduğu diğer bir yer de Mersin'in merkez ilçesi Toroslar Belediyesi. Burada da ekipler pek çok kere ana arterler üzerindeki reklam panoları ile afişleri kaldırarak işe başladı.

• Yine tabela ve afişlere müdahalenin olduğu bir diğer nok- ta Çamlıhemşin-Ayder Karayolu oldu. Buradaki müdahaleyi kara- yolları ekipleri üstlendi. Görüntü ve çevre kirliliği oluşturduğu ge- rekçesiyle ekipler tarafından tespit edilen tabela ve afişler, 2918 Sa-

yılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Trafik Yönetmeliği kap- samında tek tek söküldü. İlçe genelinde amacına uygun olarak ko- numlandırılmayan reklam tabelalarının önüne geçilmeye çalışılıyor.

Çamlıhemşin Ayder Çevreyi Koruma ve Güzelleştirme Derneği bu mü- dahaleleri olumlu karşılıyor ve öncülük etmeye çalışıyor.

• Antalya Büyükşehir Belediyesi de turizmin başkenti olan Antalya’yı ‘Tabela Kenti’ haline getiren billboard, megalight, raket ve totemlerin temizlenmesi için düğmeye basmış durumda. Ancak yeterli düzeyde sonuç alınamadığı belirtiliyor.

• Tabelalara karşı savaşın devam ettiği diğer bir il olan Ga- ziantep'te özellikle ana caddelerde ve halkın yoğun olduğu bölge- lerde ara ara müdahalelere tanık olunuyor.

(18)

retim Görevlisi ve SKB Danışma Kurulu Üyesi Doç. Dr. Emel İrgil, 75 ayrı göstergeyi haritalandıran SKB verilerinin belediyelere yön vermeyi, ge- lecekte yapılacak yerel, bölgesel ve ulusal planlamaya katkı sunmayı hedeflediğini belirtiyor. Türkiye’de ilk kez bu kadar kapsamlı değerle- rin gösterildiği bir atlas oluşturulduğunu kaydeden İrgil, şöyle devam

ediyor: "Eylem planları bu haritalara göre hazırlanabilir. Eldeki olanaklara göre yerel bazda bazı haritaların oluşturulması daha kolay olabilmek- tedir. Örneğin, il bazında elde edilmesi olanaksız olan, ancak “kent sağ- lık göstergeleri” içinde mutlaka yer alması gereken kişi başına düşen yeşil alan miktarı ya da yürüyüş, bisiklet yolları ya da toplu taşımaya Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Mühendislik Fakültesi Elektrik Elek-

tronik Bölümü Başkanı Yrd. Doç. Dr. Şükrü Özen'in araştırmasına göre, Türkiye'de AVM'lerdeki aydınlatma insanı yoran etkiye sahip.

Yoğun bir manyetik alan dağılımı olduğunu belirten Özen, "AVM'ler- de standart belirlenmesi ve uyulması gerekir. Bu haliyle oldukça yorucu etkiye sahip" diyor. Özen, AVM'lerde uzun süre kalanların, baş dönmesi ve baş ağrısı şikâyetinde bulunabildiğine dikkat çe- kerken şu uyarıyı yapıyor: "Çok geniş alana yayılan ve genellikle

de tavanları olması gerektiği ölçüde yüksek olmayan AVM'ler var.

Buralardaki her noktada bir ağ şeklinde kablolardan elektrik akı- mı var. Bu akımının etrafında yoğun bir manyetik alan ortamı var- dır. Kompakt flüoresan dediğimiz tasarruflu ampuller, elektromanyetik ışıma ile elektromanyetik dalga yayarlar. Bu da cep telefonunun 30 santimde yaydığı alanın neredeyse 2- 3 katıdır. Sonuçta insanı yoran bir durum oluyor. Teknik açıdan elektromanyetik ve ışık ya- yılımı bir risk faktörüdür."

AVM’LERDE MANYETİK KİRLİLİK

(19)

K A P A K

HASTALIKLARA DAVETİYE

ÇIKARIYOR

Kentlerdeki görüntü ve gürültü kirliliği stres başta olmak üzere pek çok hastalığa neden oluyor. Selçuk Üniversitesi'nden Doç. Dr. Said Bo- dur ve Doç. Dr. Rahim Kucur'un yaptığı araştırmaya göre, gürültü ve görüntü kirliliği kaygı, depresyon, saldırganlık başta olmak üzere pek çok olumsuz etkiye sahip: "Gürültü kirliliği diğer kirliliklere ben- zemez çünkü: Diğer kirleticiler gibi görünmez, kork- maz, kalıntısı yok, toprağı ve suyu kirletmez... Fa- kat etkileri küçük adımlarla sinsidir. Kaygı, dep- resyon, aktiflik, pasiflik, grup etkileşiminde bo- zukluklar, saldırganlık, sinir bozukluğu, korku, ra- hatsızlık, baş dönmesi, tedirginlik, yorgunluk, mo- tivasyonda bozulma, okumada gecikme, sinirlilik, stres, işitme kaybı, uyku bozukluğuna yol açar."

ait değerler daha küçük ölçeklerde daha doğru ve gerçekçi olarak ulaşılabilmektedir.

Bu nedenle, belediyelerin hizmetlerini planlarken “haritalandırma” tekniğini kullanmaları ve hizmet sunumlarını değerlendirirken ise haritaları karşılaştırmaları anlaşılmayı daha kolaylaştıracaktır."

SMS'LER ENGELLENEBİLİYOR

Türkiye'de ses ve görüntü kirliliğine karşı birkaç merkezde yerel düzeyde kalan çalışmalar dışında dişe dokunur bir önlem olduğu söylenemez. Ancak kamuoyunun tep- kisi üzerine cep telefonlarına gelen SMS'ler bir ölçüde dizginlendi. SMS ile toplu rek- lamların engellenmesi için elektronik ticaretle ilgili yasaya eklenen madde yürürlüğe girdi. En olmadık zamanda, hattâ gece uyurken çalan telefonlardan yapılan tanıtımların önüne geçmek için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tek tuşla engelleme uy- gulaması geliştirdi. Buna göre kullanıcılar almak istemedikleri SMS'lerle karşılaşınca, karşılarına çıkacak "Bu kaynaktan/numaradan SMS almak istemiyorum" kutucuğunu işaretleyebiliyor. İzinli pazarlamayı da kapsayan yasa tasarısıyla ilgili olarak Sanayi Bakanlığı taraflardan görüş almıştı. Yasayı anlatan BTK yetkilileri, toplu mesaj servis- lerinden gelen toplu SMS'lerin engellenebildiğini, ancak eğer bir firma size direkt me- saj atıyorsa bunun henüz engellenemediğini (hukuk yolu hariç) belirtti. BTK'ya göre, tüm mesajların engellenmesi ise haberleşme özgürlüğüne aykırı.

ÇALIŞMA BAŞLATILDI, AMA...

Görüntü kirliliğinin oldukça rahatsız edici boyutlara ulaşması ve gündeme gel- mesi üzerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, özellikle tabelaları hedef alan bir çalışma başlattı. Açıklanan programa göre, çalışma bu yıl içinde tamamlanacak, mümkün olur- sa 2014'te kentlerdeki tabela ve görüntü kirliliği oluşturan reklamlar disipline edilecek.

Hazırlanan Görüntü Kirliliği Kontrol Yönetmeliği taslağına göre, şehirler yalnızca insanların biyolojik gereksinimlerini karşılayan işlevsellik değil aynı zamanda toplumların psikolojik ve entelektüel gereksinimlerine cevap veren estetik nitelikler de taşıyacak.

Taslağa göre, hava kirliliği, yeşil alan yokluğu, monoton ve iç içe yapılaşma, gö- rüş alan darlığı, dış cephe görüntüsündeki karmaşa, enkazlar, birikintiler, gelişigüzel atıklar, levha ve tabelalardaki oransızlık gibi kentlerde kirlilik oluşturan görüntülerin engellenmesine yönelik tedbirler alınacak. Çalışmayı geçtiğimiz günlerde bakanlıktan ayrılan Erdoğan Bayraktar açıklamış ve başlatmıştı. Buna göre, şehirlerdeki reklam ve tanıtım panoları, estetik ve mimari dokuyu bozmayacak şekilde, kentin doğal ve tari- hi siluetine göre tasarlanacak. Bina ve sair yapıların cephelerine yapılacak reklam ve tanıtım araçlarındaki ürün mesajı, cephe yüzeyinin yüzde 50'sini geçmeyecek. Konut amaçlı bina çatılarına hiçbir suretle reklam ve tanıtım aracı konulmayacak. Birden çok ticari işletmenin bir arada olduğu yapılarda ortak tek bir tanıtım panosu kullanılacak.

Ortak tanıtım panosu kullanımının mümkün olmadığı durumlarda, yetkili kent estetik kurulunca belirlenen esaslar çerçevesinde uygulamalar yapılacak. Bina ve sair yapıla- rın çatı katlarına konulacak her türlü reklam ve tanıtım aracının, çatı mahya yüksekli- ğini geçmemesi esas olacak. Böylece bina dış cephelerinde uyum sağlanacak.

Ancak gerek yerel seçim hazırlığı gerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndaki kad- ro değişikliği bu hazırlığın kaderini belirsiz hale getirdi.

(20)

G Ü N D EM İN S ES İ ‘Sosyal medyaya karşı uzmanlığımızı

öne çıkarıyoruz”

Milliyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Şükrü Andaç ile

gazeteciliğin değişen dinamiklerini ve ekonomiyi konuştuk.

İki yıl önce Milliyet’in ekonomi müdürü olan Andaç, internetin ve sosyal medyanın gelişmesiyle birlikte

haberlerin daha hızlı tüketildiğini söylüyor. Andaç, “Bir gün

önce yaptığınız gazeteyi bir gün sonra okutmak zor. İçinde

yorum, analiz olan haberler vermek zorundasınız” diyor.

(21)

B A N U B O Z D E M İ R

Milliyet gazetesi, Türk basınının en köklü günlük gazetelerinden biri… Ali Naci Karacan’ın kurduğu gazetenin ilk sayısı 3 Mayıs 1950’de yayınlandı.  1980’li yıllarda Doğan Grubu’na geçen Milliyet, 2011 yı- lında Demirören Grubu’na satıldı. 64 yaşındaki Milliyet’in ekonomi say- falarının sorumlusu, Şükrü Andaç. Genç gazeteci Andaç, 12 yıl önce staj- yer olarak girdiği Milliyet’te uzun yıllar teknoloji editörlüğü yaptı. İki yıl önce Milliyet’in Ekonomi Müdürü olan Andaç, internetin ve sosyal medyanın gelişmesiyle birlikte haberlerin daha hızlı tüketildiğini söy- lüyor.  “Bir gün önce yaptığınız gazeteyi bir gün sonra okutmak zor.

İçinde yorum, analiz olan haberler vermek zorundasınız” diyen Andaç, sosyal medya ile rekabette, ekonomi gazetecilerinin uzmanlıklarını öne çıkardıklarını söylüyor. Milliyet Ekonomi Müdürü Şükrü Andaç ile ga- zeteciliğin değişen dinamiklerini ve ekonomiyi konuştuk.

Gazeteciliği meslek olarak seçmenizde etken olan şey nedir?

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunuyum. Okul bittik- ten sonra İngiltere’de bir okul süreci oldu. Sonra tekrar Türkiye’ye dön- düm. O zamanlar popüler meslek bankacılıktı. Çok kısa banka, satış, müfettişlik alanlarında takıldıktan sonra 2000 yılının Kasım ayında Mil- liyet’te stajyer olarak başladım. Tabii önceki denediğim işlerde kaza- nacağım paranın miktarıyla stajyer olarak alacağım miktar arasında çok fark vardı. Şimdi masa başındayız ama o zamanlar sahada, kala- balık bir ekiple çalışıyorduk. Yazarları görünce etkileniyordunuz. Öyle başladık. Buraya kadar geldik. 

Buraya kadar geleceğinizi düşünmüş müydünüz?

Yok hayır düşünmüyordum ama bu mesleği sevince bırakama- dım. Üç aylık stajyerlikten sonra muhabirliğe geçtim. O zaman ekonomi şefi Murat Sabuncu’ydu. Şimdi Artı 1 Televizyonu’nun Ankara temsil- cisi. 2009 yılına kadar Milliyet’te teknoloji muhabirliği yaptım. Sonra İbrahim Ekinci müdür oldu. (Şimdi Ekinci de Dünya gazetesinde yazı- işleri müdürü) Ekinci’nin yardımcılığını yaparken teknoloji yazmaya de- vam ettim. Ekinci ayrılınca kısa bir süre daha Murat Sabuncu göreve geldi. O da ayrılınca bu bayrak, bu koltuk bize teslim edildi. İşte iki yıl- dır buradayım. 

Teknolojiden ekonomiye geçmek zor olmadı sanırım?

Zaten İktisat okuduğum için ekonominin temelinden günceline kadar eğitimim vardı. Teknoloji bizim dönemin en popüler alanların- dan birisiydi. 

Evet yeni yeni gelişme aşamasındaydı o zamanlar, şim- di zirve yaptı ama…

Evet çoğu kişi anlamıyordu o zamanlar ama şimdi anlıyor; çün- kü kullanıyor. Herkesin elinde telefon var; bilgisayar da öyle. O zamanlar

G Ü N D E M İN S E S İ

EKONOMİ GAZETECİLİĞİ İTİBARLI BİR ALAN

Ülkemizde ekonomi gazeteciği nereden nereye geldi? Bu işi yap- mak isteyen gençlere neler önerirsiniz? 

40 yaşına geldim ve ekonomi gazeteciliği çok güzel alan. Olabi- lecek en güzel dallardan biri. Neden diyecek olursanız dünyaya açık ve prestijli bir alan. Bir stajyerin muhabirliğe adım attığında kendisini gös- terebildiği, hayal bile edemeyeceği insanlarla bir yıl içinde yan yana ge- lip, seyahat etme, sadece iş değil özel hayatını da konuşabilme fırsatını yakalayabileceği yegane işlerden. Ekonomi gazeteciliği, tartışmasız çok itibarlı bir meslek. Ekonomi gazeteciliği bundan 30 yıl önce başlamış. Çok uzun bir geçmişi yok ama yükselen bir trendi var. İnternet gazeteciliği den- diği zaman bizim gibi gazetelerde uzmanlık öne çıkıyor. İnternet gaze- teciliğine güç katacak alan ekonomi gazeteciliği olacak. Daha doyurucu bilgi ve içeriğe ulaşmak istendiğinde -siyasette de bu böyle-  geleceği oku- yabilmek adına ekonomi gazeteciliği öne çıkacaktır. Bu yüzden gençle- re bu alanı kesinlikle öneriyorum.

(22)

teknoloji pahalıydı, şimdi fiyatlar düştü makul seviyelere geldi. Herkes ulaşabi- liyor, dolayısıyla teknoloji çok popüler bir alan olmaktan çıktı. Öne çıkacak bir alan değil artık teknoloji. 

Ülke ekonomisi bugünlerde biraz çalkantılı… Günlük deği- şimler çok fazla… Gelişmeler kar- şısında Milliyet’in tavrı ne oluyor?

Milliyet’in  en  büyük  avantajı oturmuş bir kadrosunun olması. Genel- de editör ve muhabirlerimiz uzmandır…

Finans, banka, borsa, perakende, emlak, KOBİ alanında haber yapan ve öne çıkan isimlerimiz var. Konunun uzmanlarından görüş alacak, rahatlıkla iletişime sahip bir ekip. Tabii bunun yanında bizim Gün- gör Uras gibi bir yazarımız var. Tartışmasız ülkenin en büyük ekonomi yazarı. Onun kamudan,  iş  dünyasından,  akademi- den ve sokaktan gelen geçmişi inanılmaz bir nimet bizim için. Güngör Hoca ile gün

içinde birçok kere konuşuruz; sadece iki sütundan oluşan bir köşe yazarı değil ken- disi… Her gün haberlerle bütünleşen ya- zılar yazar. Biz dolar üzerinden gidiyorsak o gün o konuda yazar. Daha orta ya da uzun vadede haberler yapmayı düşü- nüyoruz ama bugünlerde hep anlık bir şeyler oluyor. Eskiden televizyonlar ga- zetelere bakıp haber yaparlardı ama on- lar da artık az bakıyor; çünkü her şey çok anlık değişiyor.  Siteler, Facebook ve Twit- ter çok yaygınlaştı. Bunun çok etkisi var.

Artık insanlar hızlı haber tüketiyorlar. 

Buna önlem olarak neler ya- pıyorsunuz?

Burada uzmanlığımızı öne çıkar- maya çalışıyoruz. Bir gün önce yaptığı- nız gazeteyi bir gün sonra okutmak zor.

İçinde yorum, analiz olan haberler ver- mek zorundayız. Bu oldu, şu oldu’dan çok ne olabilir, ne olacak gibi bir perspektif vermek gerekiyor. Bunu da uzman isim-

G Ü N D E M İN S E S İ

REKLAM VE HABER AYRI KULVARDA

Gazete – reklamveren ilişkisinin ekonomi ser- visindeki etki ve boyutları nedir?

Gazetelerin yaşaması için iki kanal var; bu da sa- tış ve reklam. Milliyet Ekonomi Servisi olarak başından beri reklam sektörüyle çakışan bir yapımız yok. Ayrı bir kul- varda yürüyor ve işlerimizi yürütmeye çalışıyoruz. Den- ge için bu olmak zorunda. Reklam servisimiz gazeteyi bü- yütmeye, yaşatmaya ve kar ettirmeye çalışıyor. “Bize rek- lam vermiş haberini yapalım; reklam vermemiş haberini yapmayalım ya da karşı haber yapalım” diye bir üslubu- muz olmaz, olamaz da… Bazı dönemler bazı markalar, şirketler bu gazeteye reklam vermemiştir. Milliyet hiçbir zaman onları haberini yapmamazlık etmemiştir. Bir süre sonra sorunlar aşılır ve iki tarafa da yarar sağlar. Şirke- te küsme lüksü gazetecilik de olamaz.  Reklam ve haber arasındaki dengeyi ekonomi müdürlüğü masası sağlamaya çalışıyor. Muhabir arkadaşlarımız reklamcıları tanımaz...

(23)

lerle CEO’larla, analistler ve yazarlarımızla bunu say- falara yansıtmak gerekiyor. Bizim farkımız bu ola- bilir. Sosyal medya çok popüler ama bizim de iste- diğimiz kişiye ulaşma gücümüz var.  Her kesimden insanın  görebileceği,  gün  içinde  kullanabileceği, hayatına yön verebileceği haberler yapmaya çalışı- yoruz, yapıyoruz da. Umarım iyi yol gösteriyoruz- dur. 

Ekonomi sayfalarının okuyucu kitlesi daha çok kimler peki?

Milliyet’in okuyucu profili gençler ve orta ya- şın üstü kişiler. Ekonomi sayfalarını okuyanların da daha çok onlar olduğunu görüyoruz. Gençler tabii bi- raz hızlı oldukları için okumak istemiyor. Başlık, spot ve fotoğraflar onların ilgisini çekiyor. Ama ağırlıklı olarak iş dünyası bırakıyor. Çarşı pazar haberleri yap- mak istiyoruz ama günlük akış içinde yer bulamıyor.

Ona hitap eden gazeteler de o boşluğu dolduruyor. 

Türkiye ekonomisi şu günlerde nereye gidiyor? Gelişmeleri siz nasıl yorumluyorsu- nuz?

İyi de kötü de bakabiliriz; bu konjonktüre göre değişir. En büyük sıkıntı şu an içinde bulunulan siyasal sıkıntı. Bakıldığı zaman Amerikan Merkez Banka- sı’ndan da reaksiyon var; bu da gelişmekte olan ül- kelere para akışının azalacağını gösteriyor. Bizim de içinde olduğumuz gelişmekte olan ülkeler şimdi Kı- rılgan Ligi diye adlandırılıyor. Bunlar bir zamanlar yük- selen beşli, yıldız sekizli diye adlandırılıyordu. Biz de bu grupta öne çıkıyoruz; çünkü özel sektör borçla- rımız çok fazla. Kamunun yaptığı, büyük borçlardan

dolayı yüklendiği ağır bir yük var. O yüzden en riskli ülkelerden bi- riyiz. Ama şu var ki Türkiye’nin finansal sisteminde güçlü bir denge var. Merkez Bankası’nın rezervi bir şekilde reel ekonomisini döndü- rebiliyor. İhracatta geçen yıla göre bir değişim yok. Bunda mevcut hü- kümetin yaşanan yolsuzluk soruşturmasına rağmen gösterdiği per- formansın da etkisi var. İnsanlar daha rahat yatırım yapıyorlar; as- lında şu süreçte. Ama yine de yolsuzluk soruşturması herkes için işin tadını kaçırdı. Zaten bakanlar da değişti. Değişenlerin çoğunluğu da ekonomiyle ilgili bakanlar oldu.  Biz bugün tamamen yandık bittik diye sayfalar da hazırlayabiliriz; her şey yolunda sayfaları da yapabiliriz.

BAma olabildiğince ekonominin ağır aksak giden, zayıflayan noktalarını sayfalarımıza koymaya çalışıyoruz ki ileride bir kriz olursa -umarım olmaz- yatırımcı, işadamları ve vatandaşlar şimdiden görsünler. 

G Ü N D E M İ N S E S İ

İSMMMO’NUN YAYINLARINDAN YARARLANIYORUZ

Milliyet Ekonomi Müdürü Şükrü Andaç, olabildiğinde İSMMMO’nun yayınlarını takip ettiklerini söylüyor. Oda’nın uzmanlık konusundaki ya- yınlarından yararlanmaya çalıştıklarını söyleyen Andaç şu değerlendirmeyi yapıyor: “Oda’nın dergileri hitap ettiği kesim için yüzde yüz yararlı olu- yordur ama kendimize ne konu çıkarabiliriz diye bakıyoruz. Teknik ko- nuları sayfalarımıza yansıtmamız zor ama içinden bir bölümü seçip ha- ber  yaptığımız  olmuştur.  Alanında  uzmanlaşan  sektör  dergileri  çok önemli; hayatta da kalması gerekiyor.”

(24)

D O S Y A

Gıda savaşının gerçek yüzü!

Gıdada pek çok insanın farkında olmadığı bir savaş devam ediyor. Gıda ve tarım kaynaklarını yönetmek suretiyle dünyada ipleri elinde tutanlar ve para kazananlar bulunuyor.

Dünyada herkese yetecek kadar üretim olmasına karşın halen nüfusun 900 milyona yakını açlık çekiyor.

Ancak uzmanların iddiasına

göre açlığı tetikleyen ve

bundan beslenen güç

odakları var.

(25)

D O S Y A

G A Y E D E L E N

‘Gıda güçtür.’ ‘Gıda bir silahtır ve müzakere çantasındaki araç- lardan biridir…’ Bu cümleler günümüzde pek çok insanın farkında ol- madığı gıda savaşlarını en iyi şekilde özetliyor. Gelecekte savaşların petrolden değil, gıda ve su kaynaklarının paylaşımından çıkacağı ko- nusunda pek çok öngörü var. Aslında insanın en önemli ihtiyacı üze- rinden dünyayı yönetme politikaları yeni değil. Gıda milletleri etki- sizleştirme ve yok etmede en etkin silahlardan biri olarak görülüyor.

Bu silahı kim daha iyi kullanırsa o kazanıyor. Bu nedenle de dünya- nın hiç de azımsanmayacak kadar büyük bir kesimi açlık, yoksulluk ve sağlıksız koşullarla karşı karşıya...

Dünya nüfusu 7 milyarı geçmiş durumda. Küreselleşen bu dün- yada utanç tablosu ise hiç silinmiyor. Yeterli gıda tüketim olanağı bu- lamayan insan sayısı 800 milyonu, yoksulluk sınırının altında yaşayan insan sayısı ise 2 milyarı aşıyor. Güvenli su tüketimi bulamayan insan sayısı ise 1 milyarın üzerinde. Bu rakamlar ürkütücü ancak uzmanla- ra göre gıda silah olarak kullanılmazsa ve israf edilmezse dünyanın kaynakları nüfusu beslemeye yetecek kadar çok. Yeryüzünde tarıma elverişli topraklar sınırlı olmasına karşın, verimlilik artışları sayesin- de birim araziden elde edilen ürün miktarı büyük oranda artabiliyor.

Buna son dönemde gen mühendisliği alanında kaydedilen gelişmeler de eklendiğinde mevcut teknolojik olanaklar çerçevesinde yeryüzün- de açlık diye bir sorunun olmaması gerekiyor.

Gıda Güvenliği Hareketi Başkanı Kemal Özer, Türkiye’nin tarımda kendi kendine yetebilen ülkelerden biri olduğunu anımsatıyor. Ama önem- li sorunlardan birinin tarımsal üretimin tarlada, depoda, pazarda, ma- navda veya mutfakta yüzde 52’sinin çöpe gitmesi olduğunu vurgulu- yor. Özer, “Mevcut üretim kapasitemiz 110-120 milyon insanı besleyecek durumda. Son yirmi yılda ülke içinde tüketilmeyen ürünlere yönelmemiz, israfta gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmamız dengeleri bozmuş durumda.

Bazı ürünlerde tarımsal üretim artsa da genel olarak gerilediğimiz de açık seçik ortada” diyor.

SORUN, PAYLAŞIMDAN KAYNAKLANIYOR

İklim değişikliklerinin önemli olduğunu ancak çok da korkutulduğu boyutlarda bulunmadığını da dile getiren Özer, Türkiye’deki ana sorunun ise su kaynaklarının neredeyse yarısının şeker pancarı sulamasında kul- lanılması olduğunu savunuyor.

Gıda piyasasındaki spekülatörlere de değinen Kemal Özer, şun- ları söylüyor: “Gıda spekülatörleri her zaman var olagelmiş bir insanlık gerçeğidir. Ancak son yarım asırda spekülatörlerin daha etkin olduğu ortada. Gıdayı silah olarak kullanan bu uluslararası şebeke, aynı za- manda meydanın da sahibi. ‘Gıda fiyatları artıyor’ şeklinde sürekli ya-

Referanslar

Benzer Belgeler

Ders İçeriği İngiliz dilinin fonetiğinin ve konuşmada bunların uygulanmalarının öğretildiği bir derstir. Amaç ve Hedefler Konuşma anatomisi ve nöroloji gibi

Kâğıt gibi beyaz ve ince teniyle Ivana bütün gün yüksek koruyuculu güneş kremi sürmek zorundaydı?. Çok alışık olduğu bir şey değildi,

Bu çalışmada belirlenen değerler (dikey sapmanın en yüksek mutlak değeri 4°, ortanca değeri kadınlarda 2° ve erkeklerde 2,5°) sağlıklı Türk genç erişkinler için

İnflamatuar myofibroblastik tümör nadir görülen benign bir lezyon olup daha sık olarak çocuklarda ve genç erişkinlerde izlenir.. Bu tümörün böbrek yerleşimi

1963lerde "Devrim Yazı­ la rı" adlı çeviri dolayısıyla, ceza yasamızdaki insanların ana haklarına aykırı madde - lerden biriyle (I42.maddeyle) dostu

Büyüğü müşirlerden ve sayılı edib- lerden Haşan Bedreddin paşa; ortan­ cası bahsi geçen Sadeddin paşa; kü­ çüğü de seyif ve kalem sahihlerin­ den,

(2014), insan kaynakları yöneticisi pozisyonu için personel seçiminde uygulanacak kriterler olarak kurumsal, demografik, iletişim kriterleri, mesleki kriterler,

Erwan siyah takım elbi- sesini giydikten sonra koltuğunun altında bir şamandıra gibi tut- tuğu küçük çelengiyle bekleyen babasını buldu.. Grégoire çelen- gi sabah kalkar