Akkuyu'da nükleer santral kurmak için son aşamaya gelen ama santralden çıkacak nükleer atıklarla ilgili hiçbir çalışma yapmayan hükümet, Türkiye'nin başına büyük bela açacak gibi görünüyor.
Orhan Dede'nin yenimesaj'daki haberine göre, Nükleer santral inşa etmekten daha zor olan şey, santralde oluşacak nükleer atıkların nasıl muhafaza edileceği konusu. Türkiye Akkuyu'da kurulacak nükleer santral için gün sayarken nükleer santrallerin en büyük problemi olan nükleer atıkların ne yapılacağı konusunda henüz hiçbir çalışma yapılmış değil. Kısa süre önce İzmir'in Gaziemir ilçesinde terkedilmiş bir kurşun fabrikasının arazisinde toprağa gömülmüş olarak bulunan ve 2007 yılından beri yetkililerin haberdar olduğu radyoaktif atık maddelerle ilgili hiçbir şey yapılmadı. İzmir'deki kurşun fabrikasında “Europium 152” maddesine rastlanmıştı. Türkiye'ye girişi yasak olan Europium 152, özellikle nükleer reaktörlerde kullanılmış, yani yanmış nükleer yakıt elemanlarında bulunuyor. Bu madde, insan sağlığına son derece zararlı. Genetik yapının bozulmasına, organ hasarlarına, sakat doğumlara neden olabiliyor ve kanser yapabiliyor. Nükleer santral olmayan ülkemize bu tür atıkların girmiş olması Türkiye'nin bazı ülkeler tarafından illegal yollarla nükleer atık deposu olarak kullanıldığını gösteriyor.
Akkuyu'dan çıkan atıklar İzmir'e mi?
Nükleer atıkların Türkiye'ye girişine dahi engel olunamadığı bir dönemde Akkuyu'da nükleer santral inşa eden Türkiye, bu santralde oluşacak nükleer atıklara nasıl bir çözüm bulacak? Yoksa hükümet Akkuyu'dan çıkan nükleer atık maddeleri İzmir'deki kurşun deposuna mı gömecek? Türkiye Akkuyu'da inşa edilecek nükleer santralden çıkacak atıkların sorumluluğunu santrali işletecek olan firmaya vermiş durumda. Nükleer atıkların muhafaza edilmesi için yılda yaklaşık olarak 50-60 milyon dolar masraf edilmesi gerekiyor. Vatandaşların sağlığını tehdit edebilecek nükleer atıkların sorumluluğunu tek amacı kâr etmek olan işletici firmaya veren hükümet, milletin başına nükleer bela açabilir. Ü;stelik Türkiye'nin Akkuyu'daki santralin atık maddelerinin insan sağlığını tehdit etmeyecek bir şekilde muhafaza edilip edilmediğini kontrol edecek ciddi bir kurumu da yok.
TAEK ne yapıyor?
Türkiye'de radyoaktif maddeler konusunda en yetkili kurumun adı, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK). Yaklaşık 5 yıldır İzmir’de bulunan radyoaktif maddelerin nasıl bertaraf edileceği konusunda TAEK tarafından bir rapor
hazırlamanın dışında henüz hiçbir şey yapılmış değil. Bu konuda üstüne düşeni yapamamış olan TAEK, Türkiye'de kurulacak nükleer santrallerin güvenliğini nasıl sağlayacak ve nükleer atıklar sorununu nasıl çözecek? Akkuyu Nükleer Santralinin atıklarının usulüne uygun muhafaza edilip edilmediğini nasıl tespit edecek? Şimdi herkes bu soruların cevabını merak ediyor.
Atıklar hangi işlemlerden geçiyor?
Son rakamlara göre ortalama bir nükleer santralinin maliyeti yaklaşık 5 milyar doları buluyor. Büyük ölçekli bir santral ise yılda yaklaşık 11 milyar kilowatt saat (Atatürk Barajı kadar) enerji üretiyor. Bu büyüklükte bir santral yılda
ortalama 60 metreküp radyoaktif atık üretiyor. Bu teknolojiyi kullanan ülkeler atıkları yüksek ısıları nedeniyle önce santral yakınlarında bulunan soğuk su havuzlarında 'dinlendiriyor.' Bu dinlendirme 5 yıl sürüyor. Ardından ara depolama safhası başlıyor. Soğuyan radyoaktif maddeler toprak altına gömülmeden önce ışıma oranının düşmesi için genellikle toprak üzerinde bulunan 'ara depolarda' yaklaşık 30 yıl daha bekletiliyor. Bu depolar 60 santimetrelik beton ve çelikten oluşan duvarlarıyla her türlü deprem, sel ve yangına karşı dayanacak şekilde inşa ediliyor. Son depolama safhasında ise yaklaşık 35 yıldan beri bekletilen atıklar toprak altına gömülüyor. Bunun için eski ve kurumuş maden
ocakları kullanılıyor. Bu yer altı depolarının derinlikleri ise 200-900 metre arasında değişiyor. Avrupa'nın altı atık dolu
Avrupa'da hâlihazırda yaklaşık 22 bin ton nükleer atık toprak altında bulunuyor. Ve bu rakama her yıl bin 730 ton yeni atık ekleniyor. Alman Nükleer Enerji Kurumu'nun rakamlarına göre bu atıkları güvenli olarak ortadan kaldırmanın yıllık faturası ise 35-40 milyon Euro arasında değişiyor. Atıklar içinde bulunan 239 plütonyum izotopu 24 bin yıl beklese bile ışımaya devam ediyor. Bazı ağır metallerin ışıma etkisi ise yüz binlerce yıl geçse bile yalnızca yüzde 4-5 oranında azalıyor. Bu yüzden atıklar yeraltında depolandıktan sonra en az 300 yıl boyunca sızıntılara karşı
denetlenmek zorunda.
ABD bile atıklarla baş edemiyor
ABD’de nükleer atıklar sorununa yıllardır çözüm bulunamıyor. Ü;lkedeki 104 nükleer reaktörün miktarı 70 bin tonu bulan atıkları başlangıçtan beri bulundukları mahalde “geçici” olarak depolanmaya devam ediliyor. Bunun sebebi
halen dünyada sürekli depolamanın nasıl yapılacağına dair bir yolun henüz bulunamamış olması. Sürekli depoların başka bir ülkede toplanması bile konuşuluyor. Hemen her konuda başta ABD olmak üzere batılı ülkelere istediklerini veren Türkiye, tüm dünyanın nükleer atık deposu olma tehdidi altında da kalabilir.