• Sonuç bulunamadı

Kesilerde kullanılan Bistüri, Elektrokoter ve Peak Plasmablade'in yara iyileşmesine etkileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kesilerde kullanılan Bistüri, Elektrokoter ve Peak Plasmablade'in yara iyileşmesine etkileri"

Copied!
41
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜN VERS TES

MERAM TIP FAKÜLTES

GENEL CERRAH ANAB

M DALI

Prof. Dr. Adil KARTAL

ANAB

M DALI BA KANI

KES LERDE KULLANILAN B STÜR ,

ELEKTROKOTER VE PEAK PLASMABLADE’ N

YARA

LE MES NE ETK LER

(DENEYSEL ÇALI MA)

UZMANLIK TEZ

Dr. Baran BAYSAL

Tez Dan man

Prof. Dr.Mustafa AH N

(2)

NDEK LER NDEK LER... 1 KISALTMALAR ... 2 TABLO L STES ... 3 EK L L STES ... 4 1.G ve AMAÇ ... 5 2.GENEL B LG LER ... 5 2.1 Kesi araçlar ... 5

2.2 Anastomoz patlama bas nc ... 10

2.3 Germe kopma bas nc ... 10

2.4 MDA hakk nda bilgi ... 11

3.MATERYAL VE METOD... 13

3.1 Deney gruplar n olu turulmas ………..13

3.2 Cerrahi i lem ve deneyin sonland lmas ... 14

3.3 Anastomoz Patlama Bas nc Ölçümü ... 16

3.4 Germe, kopma testi ve bas nc ölçümü... 18

3.5 MDA düzeylerinin ölçümü ... 20

3.6 Histopatolojik inceleme ... 20

3.7 statiksel de erlendirme ... 21

4.BULGULAR ... 22

4.1 Anastomoz Patlama bas nc de erleri... 22

4.2 Germe ve kopma bas nc de erleri ... 23

4.3 MDA sonuçlar ... 23 4.4 Histopatolojik bulgular ... 25 5.TARTI MA ... 32 6.SONUÇ ... 35 7.ÖZET ... 36 8.SUMMARY ... 37 9.KAYNAKLAR... 38

(3)

KISALTMALAR

1- MDA : Malondialdehit

2- XO: Ksantin oksidaz

3- SOD: Süperoksit dismutaz

4- GSH-Px: Glutatyon peroksidaz

5- CAT: Katalaz

6-TCA: Trikloroasetik asit

7-TBA: Tiobarbitürik asit

8-LCA: Lökosit common antijen

9- H.E: Hemotoxylin-Eosin

10- M.T. : Masson’s Trikrom

(4)

TABLO L STES

Tablo 1: Baz dokular n doku dirençleri ... 7

Tablo 2: Deney Gruplar ... 13

Tablo 3: Histopatolojik de erlendirmede kullan lan materyaller ... 21

Tablo 4: Anastomoz patlama bas nçlar ölçüm sonuçlar ...………22

Tablo 5: Kar n Duvar germe kopma bas nç Sonuçlar Patlama bas nçlar ...23

Tablo 6: MDA de erleri……… 24

(5)

EK L L STES

ekil 1:Pulsar jeneratör ve plasmablade uçtan olu an sistem………. 10

ekil 2:Median laparatomi...………... 14

ekil 3: Sa kolonun ortaya konmas ………... …..15

ekil 4 : Arka duvar tamamlanm kolon anastomozunun görünümü………... 15

ekil 5: Kardiak ponksiyonla kan al ...16

ekil 6: Kataterlerin sfingomanometreye ba lanmas ...17

ekil 7: Anastomozu içine alan segmentin uçlar ba lanarak sfingomanometreye ba -lanmas ………..17

ekil 8: : Anastomozdan gaz kabarc klar ç kt andaki manometre de erinin patlama bas nc de eri olarak kaydedilmesi………...……….……..18

ekil 9: kar lacak olan bat n duvar ...…...18

ekil 10: Bat n duvar n germe ve kopma testi uygulanmak üzere eksize edilmesi...19

ekil 11: Germe ve kopma testi uygulanmak üzere kurulan düzenek………....19

ekil12:Bistüri grubuna ait kar n cildi kesiti (M.T. , X20)…..………....25

ekil 13: Bistüri grubuna ait kar n cildi kesiti (M.T. , X100)………...26

ekil 14: Bistüri grubuna ait kar n cildi kesiti (CD15, X400...26

ekil 15: Koter grubuna ait kar n cildi kesiti(H.E. , X 20)...27

ekil 16: Koter grubuna ait kar n cilt kesiti(H.E. , X 100)………...27

ekil 17: Koter grubuna ait kar n cilt kesiti(CD68, X 400)………...28

ekil 18: Koter grubuna ait barsak kesiti(LCA, X 400)………..28

ekil 19: Peak grubuna ait barsa n kesiti(H.E, X 20)………...29

ekil 20:Peak grubuna ait barsa n kesiti(H.E,X 100)………. ………...…………29

ekil 21: Peak grubuna ait barsa n kesiti. (M.T, X 100)………...30

ekil 22: Peak grubuna ait barsa n kesiti(M.T, X400)………...30

(6)

VE AMAÇ

Günümüzde, teknolojik ilerlemeler ve cerrahi tekniklerdeki geli meler daha önceden yap lamayan birçok ameliyat yap r hale getirmi tir. Bu ameliyatlarda ba ar etkileyen çok çe itli etkenler bulunmaktad r. Ba ar bir cerrahi uygulama ve sonuç için bu etkenlerin hepsinin kabul edilebilir düzeylerde iyi olmalar gerekmektedir. Özellikle gastrointestinal sistem cerrahisinde yara iyile mesinde etkili olan faktörlerden biri ya da birkaç n olumsuzlu u morbidite ve mortaliteyi art rabilecek risk faktörleridir.

Yara iyile mesinde etkili faktörleri hastaya ait olanlar ve hastadan ba ms z olanlar olarak, 2 ana grupta de erlendirmek mümkündür. Hastaya ait olan faktörler, ba ta hastan n perioperatif beslenme durumu ve primer hastal olmak üzere, üzerinde fazla de iklikler yapabilecek faktörler de ildir. Ancak hasta d ndaki faktörler ço unlukla müdahale edilebilecek ve olumlu yönde düzeltilebilecek faktörlerdir. Bunlar n ba nda uygulanacak cerrahi teknik anastomozun gerginli i, uçlarda iskemi olup olmad ve enfeksiyon olu up olu mamas gibi etkenler gelmektedir.

Genelde yara iyile mesi, özelde ise intestinal anastomozlar n güvenli bir ekilde iyile mesinde yukar da zikredilen etkenler d nda kesi yap rken kullan lan alet ve yöntemlerin de etkili olabilece i yönünde spekülasyonlar yap lmaktad r. Bu spekülasyonlara aç kl k getirmek amac yla bistüri, elektrokoter ve plasmakinetik enerjili peak plasmablade koter kullan larak yap lan kar n duvar ve intestinal kesilerden sonra yara iyile mesinin nas l etkilendi ini belirlemek amac yla bu deneysel çal ma planland .

(7)

2.GENEL B LG LER 2.1. Kesi Araçlar

Klasik cerrahi insizyonlarda, bisturi ve klasik elektrokoter kullan lmaktad r.

Elektrokoter

Tedavi amaçl n kullan lmas n tarihi t p tarihi kadar eskidir. Eski M rda tümörlerin tedavisi için kullan yordu. Kütahya Darü ifa Hastanesi hekimlerinden Sabuncuo lu erafettin, meme kanserlerinin yay engellemek için k zg n demirle tümör kitlesinin etraf çepeçevre depolad bir yöntemi tan mlam r.

Ayr ca Celsus taraf ndan kanamalar n durdurulmas için kullan ld bildirilmi tir. 1800’lerin ba nda galvanik ak m ve pillerin bulunmas ile elektrik gücü koterizasyon için yeni bir enerji kayna haline gelmi tir (1,2). T bbi olarak ilk kullan m Becquerel’e atfedilmektedir. Ancak Middeldorpf “galvanokoteri” polipleri ç kartmak için ve kanama kontrol amaçl 1854’de kullanm r. 1881’e kadar do ru ak m (DC) koterizasyon kullan yordu, ancak bu tarihten sonra yüksek frekansl alterne ak m (AC) kullan ma girdi.

Czerny ise 1910’da elektrik gücünün koagülasyon (yakmak) yerine kesmek için kullan labilece ini gösterdi (elektrodiseksiyon).

Koter aletini anlamak için öncelikle hastan n elektrik devresinin bir parças oldu unu kabul etmek gerekir. Bir jeneratör taraf ndan üretilen ak m aktif bir elektroddan dokulara geçer ve sonra pasif bir elektroddan jeneratöre geri döner. Pasif elektrodun özel bir yeri yoktur, ancak yüzeyinin büyük bir k sm n hasta ile temas etmesi gerekir. Elektriksel olarak pasif elektrodun aktif elektroda yak n olmas gerekir. Genelde uyluk iyi bir aland r. Ancak aktif elektrod diz üstünde kullan lacaksa pasif elektrod asla bald ra yerle tirilmemelidir, ak n dar yerden geçmesi sonucu (diz) bu alanda yan klar meydana gelebilir.

Cerrahi koter aletlerinde çal ma frekans 300-3000 kHz aras ndad r. Genelde yak için daha dü ük frekans kesici için daha yüksek frekans kullan r. Ancak baz aletlerde hem yak hem de kesici için ayn frekans (400 kHz) kullan r. As l önemli olan kas kas lmas engelleyecek kadar yüksek olmas r.

Dokuda ortaya ç kan üç etkene ba r.

1. Toplam ak m gücü: Ak n gücü ve yo unlu u artarsa artar.

2. Ak n geçti i dokular n elektrik geçirgenlikleri: Ak n vücut içinde ilerlemesi temelde dokularda ve kanda bulunan elektrolit içeren s lar yoluylad r. Kas n iyi bir iletken olmas na kar n, su yo unlu unun az olmas nedeniyle ya iyi bir iletken de ildir.

(8)

Bu nedenle ya dokususunun üzerindeki küçük damarlar n koagulasyonu zor olabilir. Baz dokular n doku özgül dirençleri ohm de eri olarak a da verilmi tir(Tablo1).

Tablo 1: Baz dokular n doku dirençleri

3.Aktif ve pasif elektrotlar n göreceli büyüklükleri:

Yüksek frekansda bir ak m dokulardan geçerken iki elektrod aras nda olu ur. er bu iki elektrod ayn büyüklükteyse her birinin alt ndaki ayn olacakt r. Ancak bu iki elektroddan biri çok küçültülürse (koter ucu), bunun alt ndaki ayn derecede yo unla acakt r.

Ak m dokular içinde ilerlerken yo unlu u nerede fazla ise orada fazla olacakt r. Bu genelde koter ucundad r. Ancak devrenin tamamlanmas için ak n geçmesi gereken yer dar ise (örn. Testiste yap lan bir koterizasyon için ak n spermatik korddan geçmesi) bu bölgede damarlar koagüle olabilir(1,2).

Cerrahi koterizasyonun etkileri

Koagulasyon (Yakma): En yayg n kullan lan i levidir. Basit olarak dokulara uygulanmas sonucu damar duvarlar ndaki hücrelerin kurumas ile damar duvar n büzülmesi, kan ve proteinlerin koagüle olmas ile damar n t kanmas r. Gere inden fazla nekroze doku b rakmamak için sadece damar en az enerji ile koterize edilmelidir.

Fulgurasyon: Dokunun k zarma sesleri ve küçük patlamalarla karakterize olan kavrulmas r. Çevredeki doku zarar ilk göründü ünden daha geni tir. lk ba ta daha çabuk kanama kontrolü sa lad için tercih edilebilir, ancak fazla doku hasar na neden oldu u için yara iyile mesi olumsuz yönde etkilenir.

Doku Direnç(ohm) Ya 2180 Kemik 1800 Karaci er 298 Deri 289 Dalak 256 Kalp 132 Böbrek 126 Kas 1010

(9)

Kesme: Bu i lev ile küçük damarlar kesilirken koagüle edilir ve daha h zl diseksiyon yap labilir.

Elektrokoter kullan n 4 olas tehlikesi vard r. Bunlar:

Patlama: Alev alabilir anestetik maddelerin kullan nda patlamalar olabilir. Ayr ca eter gibi parlay maddeler de koter kullan s ras nda tehlikeli olabilir.

Elektrik kaça : Makinelerde hastaya yanl kla verilmesini engelleyen birkaç tane önlem vard r, bu nedenle bu tip kazalar oldukça nadir görülür. Hastada koter kullan

ras nda hafif kas lma veya minör konvülsiyon bu olay n oldu una i aret etmelidir.

Deri üzerindeki yan maddelerin parlamas : Deri temizli i için kullan lan ço u malzeme yan r. Genellikle bu maddeler ameliyata ba lamadan önce buharla r. Ancak göbek, vajina gibi yerlerde bu tür maddeler birikebilir. Eter, alkol gibi maddeler yanarken renksiz alev ç kart r, maalesef bu nedenle kuma lar tutu tuktan veya deri rengi de meye ba lad ktan sonra yan k fark edilir.

Koter yan klar : Koter kullan nda en büyük tehlike bu tiptir. Hemen tüm vakalar pasif elektrodun yanl yerle tirilmesiyle veya bu elektrodun kablosuyla ilgilidir. Böyle bir olay farkedildi inde nedenin hemen ara lmas bu tip olaylar n bir daha olmamas garanti etmek için çok önemlidir. Genellikle ilk a amada hafif beyazla bir deri sahas görünümündedir, bu nedenle özellikle ara lmazsa fark edilmeyebilir. Hasta oday terk etmeden önce tüm vücudu incelenmelidir. Bu tip yan klar n 3 nedeni vard r.

1.E er pasif elektrodun büyük yüzeyi hasta ile ba lant de ilse elektrik ak hasta vücuduna temas eden masan n herhangi bir metal yüzeyinden geçer. Bu nedenle bu yan klarda hem pasif elektrodun ba lant sorunu hem de hastan n iyi izole edilmemesi sorumludur.

Yüksek frekansta (1. 6 MHz)’de çal an ve dü ük enerji (50 W) kullanan koterlerde pasif bir elektroda gereksinim yoktur. Burada ak m masa üzerinden topraklan r. Ancak gene hasta metal bir yüzeye temas ediyorsa temas yerinde yan k meydana gelir.

Ayr ca hasta üzerindeki tak lar (yüzük, küpe v.b.) da tehlikeli olabilir. Ancak bunlar yaln zca metal bir yere temas ederse yan k meydana gelir.

2.E er aktif elektroda gelen kablonun yal nda bir sorun varsa ve ç plak tel hastaya temas ederse yan k meydana gelir. Ayr ca kablonun sabitlenmesi için kullan lan çama r klempleri kabloyu delerse bu klempin temas etti i yerlerde de yan k olu ur.

(10)

yan a neden olur. Genelde tüm aletlerde ses ve k uyar vard r, ancak bunlar bozuldu u zaman makine hemen tamire gönderilmelidir.

Tüm elektrik yan klar nda oldu u gibi koter yan klar ilk görüldü ünden daha derindir. Bu nedenle erken debridman tedavide önemlidir(1,2).

Tüm hücreler ve dokular temel olarak lipidler, proteinler, karbonhidratlar, DNA ve RNA’dan olu ur; bu nedenle bunlar n yap lar nda olu acak bozulmalar hücrede ve dokuda hasara yol açar Is ya ba hücre hasar nda farkl mekanizmalar rol oynamaktad r. Hücre membran lipidleri, protein de iminden daha önce erimeye ba larlar, bu yolla membran hiperpermeabilitesi meydana gelir. Yap lan son çal malarda, membranda meydana gelen bu de imlerin, hücre ölümünden sorumlu olmaktan çok, hücre ölümüne neden olan di er faktörler sonucu ortaya ç kt görülmü tür(3,4). DNA ve RNA da ya ba hasarda potansiyel makromoleküllerdir. Ancak 90°C üzerinde bu moleküllerde hasar meydana gelmeye ba lar(5). Termal tedavi modalitelerinin etkin oldu u s cakl k aral 40–80°C’dir. Bu aral kta hücre düzeyindeki en önemli etki proteinlerde olu an denaturasyondur. Is ya ba hücre ölümünde protein denaturasyonu en önemli olayd r(6,7). Proteinler kompleks makromoleküllerdir. Enzim olarak görev yaparlar, hücre membran , organelleri ve ekstraselüler matriksin yap na kat rlar. Primer yap lar kovalent ba lar, sekonder yap lar hidrojen ve disülfit ba lar olu turur. Katlanma ekillerine ba olarak tersiyer yap lar kazan rlar. Son olarak farkl iki protein özellikli bir fonksiyonu gerçekle tirmek üzere bir araya gelince kuvarterner yap olu ur(8).

Proteinlerin sekonder yap lar olu turan hidrojen ba lar n parçalanmas sonucu denaturasyon meydana gelir. So a ba denaturasyon geri dönü lü oldu u halde,

ca aba denaturasyon geri dönü ümsüzdür(9,10,11).

Plazma Teknolojisi Hakk nda Bilgi

RF (Radyo Frekans) enerjisinin, çok yüksek seviyelerde kullan lmas ile olu turulan plazma enerjisi, doku üzerinde ve havada bulunan su buhar n iyonize hale getirilerek iyon bulutu, yani plazma topu olu turulmas olgusudur. Bu iyon yuma plazma topu içine giren doku, buharla arak koagule ve insize edilebilir(33,34).

Pulsar Jeneratör ve PlasmaBlade uçlardan olu an sistem, tüm cerrahi bran larda, yumu ak doku kesme ve koagulasyonu için tasarlanm r. lslak ve kuru tüm zeminlerde kullan labilmekte, cilt kesisi yapabilmektedir. ABD’de aktif olarak kullan lmakta ve FDA, CE onaylar al nm r( ekil1).

Plazma enerjisinin bize sundu u en büyük avantaj, dokunun nekroz olmas na neden olan, enerjisine maruz kalmadan i lemlerin yap labilmesidir. Pulsar elektro cerrahi

(11)

jeneratörü, klasik elektro cerrahi yöntemlerden farkl olarak, enerjiyi at ml dalgalar halinde gönderir. Bu dalgalar n s kl nanosaniyelerle ölçülecek aral klardad r. Bu at mlar dokuya gönderilirken, di er taraftan da dokunun empedans ölçen feedback yani geri dönü üm bilgisi al r. Buna göre dokuya gönderilen enerji miktar belirlenir. Fazla enerji gönderilerek, istenmeyen efektler engellenmi olur(29)

Yanal doku hasar 200 mikron seviyesindedir. Plasma problar cam ile izole edilmi tir. Dolay yla doku hasar yok denecek kadar azd r Problar n uçlar aras ndaki cakl k 50 0C’dir. Avantajlar kuru ya da slak ortamda çal abilme, obez hastalarda veya ödematöz hastalarda rahatl kla kullan labilme, dü ük da kullan labildi inden daha az doku nekrozu ve enfeksiyon olu mas olarak söylenebilir.

ekil 1: Pulsar jeneratör ve plasmablade uçdan olu an sistem

2.2.Anastomoz Patlama Bas nc

Barsak segmentinin gaz veya s ile artan intralüminal bas nca kar duvar direncini gösterir. Anastomoz sonras 2-3. günlerde en dü ük de erde iken h zla artarak yedinci günde ameliyat öncesi düzeye ç kar ve patlama bu andan itibaren anastomoz hatt

nda bir barsak ans ndan olur. Bu nedenle iyile menin erken döneminin de erlendirilmesi için uygundur.

(12)

2.3.Germe ve kopma testi

Gerilim iki ucundan kuvvet tatbik edilerek çekilen bir nesnenin her noktas nda çekme kuvvetlerine gösterilen dirençtir. Yara iyile mesindeki gerilim kuvveti ise iki yara kenar aras nda olu an granülasyon dokusunun direncidir. Bu gram olarak ifade edilmektedir. Yara iyile mesinin erken dönemlerinde granülasyon dokusunun gerilim kuvveti küçük iken, iyile me ilerledikçe bu kuvvet artmaktad r. Fakat hiçbir zaman %100’e ula mamaktadir.

Granülasyon dokusunun gerginli ini ölçmek için Germe-kopma testi uygulanmaktad r. Dokunun her iki ucuna a rl klar konmakta, bu a rl klar giderek art lmakta ve iki yara kenar n birbirinden tamamen ayr ld andaki gram cinsinden de eri, gerilim kuvveti olarak ifade edilmektedir.

2.4. MDA de erleri

skemik ince barsak mukozas nda patolojik de ikliklerin meydana gelmeslinde rol oynayan en etkili mekanizmalardan biride serbest radikaller ile iligili oland r. Serbest radikaller üzerlerinde ortaklanmam elektron ta yan ve bu özelliklerinden dolay çok reaktif olan yap lard r. Serbest radikal reaksiyonlar sonucunda hücre ve organellerin membranlar DNA ve protein yap ndaki moleküller hasar görmekte ve bu hasar n derecesiyle ili kili olarak hücresel hasar ortaya ç kmaktad r(36).

Günümüzde kanser, romatoid artrit, beyin iskemisi ve kronik böbrek yetmezli i gibi birçok de ik hastal klar n etiyolojisinde bu metabolizma sorumlu tutulmaktad r.

Özellikle iskemi ve reperfüzyon esnas ndaki hasardan oksijen türevi radikaller sorumlu tutulmaktad r. skemi olay nda solunum zincirinde sitokrom c oksidaz reaksiyonunda oksijen radikali üretimi artar ve ATP y artar. Buna ba olarak adenozin metabolizmas artar. Hipoksantin ve ksantin miktar artar. Ksantin oksidaz (XO) enziminin artmas na ba olarak hücre içi oksijen radikali üretimi h zlan r. Anaerobik metabolizmadan dolay hücre içi asidoz olu ur, bundan zar yap lar zarar görür. Na-K ATPaz ve di er ta sistemler inhibe olur. Hücreye kalsiyum giri i artar, hücrenin zar yap bozulur. Bu durum kompleman faktörlerinin aktivasyonuna ve nötrofillerin zara adezyonuna yol açarak radikal üretimini daha da h zland r. Reperfüzyon olay nda ise,iskemi sonras meydana gelen hiper-oksijenasyondan dolay özellikle solunum zincirinin son reaksiyonunda oksijenin k smi redüksiyonu h zlanarak, oksijen radikali üretimi önemli derecede artar. Ayr ca ksantin dehidrojenaz (XD) enzimi XO ekline dönerek hücre içi oksijen radikali üretimini art r. skemi ve reperfüzyon olay nda anla laca üzere serbest radikal metabolizmas hasardansorumlu önemli bir faktör olarak

(13)

görülmektedir. Hücre içinde olu an serbest radikal hasar na kar n enzimatik ve non-enzimatik savunma mekanizmalar mevcuttur. A, C ve E vitaminleri ile glutatyon nonenzimatik savunma mekanizmalar aras nda önemli yer tutarken, süperoksitdismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (GSH-Px) ve katalaz (CAT) enzimleri, hücre içinin enzimatik savunma mekanizmalar r(36,37,38)

Lipid yap hücre membranlar bu oksijen radikallerinin ba ca hedefidir. Membrandaki doymam çoklu ya asitleri ile reaksiyona girdikleri zaman hücre membran nda lipid peroksidasyonu meydana gelir. Hücre membran parçalan r ve hücre ölür. Lipid peroksidasyonunun son ürünleri malondialdehit (MDA) ve di er aldehitler, hidrokarbon gazlar ve konjuge dienlerdir.

Dokulardaki MDA düzeyi lipid peroksidasyonunun ve dolay yla serbest oksijen radikali olu umunun ve bu süreç sonundaki yara iyile mesi düzeyinin dolayl bir göstergesidir(39, 40, 41).

(14)

3. MATERYAL VE METOD

Çal ma 2010 y nda, Selçuk Üniversitesi Meram T p Fakültesi Etik Kurulundan onay al narak, Selçuk Üniversitesi Kombassan Ara rma Merkezi’nde, Selçuk Üniversitesi Meram ve Selçuklu T p Fakülteleri Genel Cerrahi Klinikleri ve Selçuklu T p Fakültesi Patoloji laboratuvar ve Meram T p Fakültesi Biyokimya labarotuvar n kat mlar ile gerçekle tirildi.

Deney hayvan olarak a rl klar 190 – 235 gram aras nda de en, 10 haftal k Wistar Albino türü 36 adet di i rat kullan ld . +25 °C'de 12 saatlik gündüz ve 12 saatlik gece periyotlar yla, istedikleri kadar standart rat yemi ve normal içme sular ile beslenen ratlar kullan ld .

3.1 Deney gruplar n olu turulmas

Toplam 36 adet deney hayvan ndan her grup 12 adet olarak 3 adet deney grubu olu turulmu tur. Grup 1’ de bulunan 12 adet hayvana bistüri ile sa kolon ans na transseksiyon i lemi uyguland . Diskonnekte edilen ansa rezeksiyon yap lmadan tekrar tek planda anastomoz yap ld . Ayn transseksiyon i lemi ikinci gruba elektrokoter ile hemostaz kontrolünün daha sa kl olmas için koagulasyon modu seçilerek 70 watt ile ve üçüncü gruba ABD’ li Peak Surgical firmas taraf ndan üretilmi Peak Plasmablade koter ile yine koagulasyon modunda 4. kademe kullan larak uyguland . Kullan lan denek gruplar n listesi tablo 2’de görülmektedir.

Tablo 2:Deney Gruplar

Grup I (Bistüri ) Laparatomi, sa kolona transseksiyon, anastomoz

Grup II (Elektrokoter grubu) Laparatomi, sa kolona transseksiyon anastomoz

Grup III ( Peak plasmablade grubu)

Laparatomi, sa kolona transseksiyon anastomoz

(15)

Tüm gruplara standart rat diyeti ve su verildi. Hayvanlar normal oda ve nemine sahip ortamda metal kafeslerde tutuldu. Operasyon saatinden 12 saat önce denekler aç

rak ld .

3.2. Cerrahi giri imler

Operasyonda; 50 mg/kg ketamin sodyum intraperitoneal yolla verilip genel anestezi sa land . Operasyon sahas tra edildikten sonra povidon iyot ile antisepsi sa land . Tüm gruplardaki ratlara bistüri, elektrokoter ve plasmakinetik koter ile median laparatomi yap larak sa kolon ortaya kondu. Sa kolon kanlanmas korunarak ileoçekal kö eden 2 cm distale gruplara göre bistüri, elektrokoter ve plazmakinetik koter transseksiyon lemi uyguland . Sonras nda proksimal ve distal barsak anslar tek kat separe 6/0 vikril ile sütüre edildi. Daha sonra bat n 3/0 prolenle ile kontinü kapat larak operasyona son verildi. Operasyon sonras nda denekler bireysel kafeslerde tutuldu ve tüm gruplara sakrifiye edilinceye kadar standart s çan yemi ve su verildi. Operasyondan 12 saat sonra, istedikleri kadar standard yiyecek ve sular verilen ratlar, anastomozdan sonraki 7. günde yüksek doz ketamin ile sakrifiye edildi. Kardiak ponksiyonla yakla k 1 ml kan al nd

(16)

ekil 3: Sa kolonun ortaya konmas

(17)

ekil 5 :Kardiak ponksiyonla kan al 3.3. Anastomoz patlama bas nc ölçümü

Relaparatomi yap larak kar n ve anastomoz eksplore edildi, yap kl klara müdahale edilmeden sütürleri içine alan 4 cm’lik ans rezeke edildi ve lümen içerisine kateter yerle tirildikten sonra her iki uç 3/0 ipek sütür ile ba lanarak uçlar oblitere edildi( ekil3). Bas nç ölçümü için manuel olarak çal an bir sfingomanometri, katetere ba land ekil 4). çi s dolu kapta intraluminal bas nç hava ile art ld . Patlama bas nc , anastomotik kaçakla beraber hava kabarc n anastomoz hatt nda görüldü ü andaki de er mm/ hg olarak kaydedildi( ekil 4). Patlama bas nc ölçümleri i lem konusunda bilgi sahibi olmayan teknisyenler taraf ndan yap ld .

Daha sonra anastomoz hatt n 0,5 cm distal ve proksimalini içerecek ekilde 1cm’lik doku rezeke edildi ve %10 formaldehitle tespit edilerek histopatolojik inceleme için ayr ld .

(18)

)

ekil 6:Kataterlerin sfingomanometreye ba lanmas

ekil 7:Anastomozu içine alan segmentin uçlar ba lanarak sfingomanometreye

(19)

ekil 8 : Anastomozdan gaz kabarc klar ç kt andaki manometre de eri patlama bas nc de eri olarak kaydedildi.

3.4.Kar n duvar germe ve kopma bas nc ölçümü

Postoperatif 7.günde ratlar Sakrifiye edildikten sonra fasya sütürlerinin 2 cm lateralini içerecek ekilde 4x4 cm geni li inde bat n duvar ç kar ld . nsizyonun germe-kopma bas nc ölçümleri i lem konusunda bilgi sahibi olmayan teknisyenler taraf ndan cm2/gr olacak ekilde özel bir düzenekle ölçüldü. Ayr lan yara kenarlar ndan yakla k 1 gram a rl nda iki adet doku parças %10 formol içine konulup, histopatolojik tetkik için ayr ld .

(20)

ekil 10: Bat n duvar n germe ve kopma testi uygulanmak üzere eksize edilmesi

(21)

3.5. MDA düzeylerinin ölçümü

Lipid peroksidasyonu, bir lipid peroksidasyon ürünü olan MDA’n n ölçümü ile indirekt olarak belirlendi. Ratlar n al nan kan numuneleri, Selçuk Üniversitesi Meram T p Fakültesi Biyokimya laboratuar nda çal lm ve nanomol/ml olarak ölçülmü tür

Kandaki MDA seviyeleri tiobarbitürik asit (TBA) reaktivitesi metodu kullan larak ölçüldü. Ya asidi peroksidasyonunun bir ürünü olan MDA, TBA ile reaksiyona girerek s cak ve asidik ortamda 532 nm’ de maksimum absorbans veren renkli bir kompleks olu turur. Okunan kompleksin okunan absorbans ndan faydalan larak MDA de erleri elde edildi

Bir deney tüpüne 2,5 ml %10’luk TCA çözeltisi, üzerine 0,5 ml süpernatan konularak vorteksle kar ld . Tüpün a kapat p 90 C’ deki su banyosunda 15 dakika bekletildi. Sonra ç kar larak so uk su alt nda so utuldu ve 3000 devir / dk’da 10 dakika santrifüj edildi. Süpernatandan 2ml ba ka bir tüpe aktar ld ve üzerine %0.675’lik TBA çözeltisinden 1 ml eklenerek tekrar 90 C deki su banyosunda 15 dk bekletildi ve musluk suyu alt nda so utuldu. 532 nm’de köre kar absorbanslar okundu. MDA de eri, nmol/ml olarak hesapland .

3.6.Histopatolojik de erlendirme

Histopatolojik incelemeler, gruplar bilmeyen bir patolog taraf ndan gerçekle tirildi. Deri ve barsaktan al nan örnekler % 10'luk tamponlu formaline konup 24 saat bekletildi. Daha sonra, deri ve barsaktan, her iki yara duda içine alacak tarzda örnekler al nd .Rutin doku takip i lemlerinden geçirilen örneklerden elde edilen kesitlere; Hematoksilen-eozin, Masson-Trikrom, Leukocyte Common Antigen (LCA), CD15, CD34 ve CD68 boyalar uyguland (Tablo 3). mmünühistokimyasal boyalarda avidin-biotin yöntemi kullan ld .

(22)

Tablo 3: Histopatolojik de erlendirmede kullan lan materyaller

Antikor Klon Dilüsyon Enzim Üretici Firma LCA (CD45) RP2/18, RP2/22 Kullan ma haz r Sitrat Leica CD68 KP1 Kullan ma haz r EDTA Thermo CD34 QB End/10 Kullan ma haz r EDTA Leica CD15 BY87 Kullan ma haz r Sitrat Leica

Deri ve barsaktan elde edilen kesitlerde; a daki kriterler ara ld : 1-Nötrofil lökosit yo unlu u

2-Epitel proliferasyonu 3-Endotel proliferasyonu

4-Fibroblast/Fibrosit proliferasyonu 5-Ödem

6-Kollajen varl

7-Mononükleer hücre infiltrasyonu.

Histolojik kesitler bu mikroskoba monte edilen foto raf makinesi ile foto rafland .

3.7. statistiksel Analizler

Tüm istatistiksel hesaplamalar, tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ile de erlendirilmi tir. Tüm kar la rmalarda P < 0,05 istatistiksel olarak anlaml kabul edilmi tir.

(23)

4. BULGULAR

Deney süresince bistüri grubunda 4, elektro koter grubunda, 5 peak grubunda 3 rat öldü. Sakrifiye edilen deneklerde makroskopik olarak anastomoz kaça saptanmad .

4.1. Anastomoz patlama bas nc de erleri

Deneklerin patlama bas nçlar Tablo 4’de gösterilmi tir. Grup istatistikleri Tablo 4’de verilmi tir. Anastomoz patlama bas nçlar aritmetik ortalamas (AO ± SD); grup I’de 265,0±104,06 mmHg ve grup II’de 142. 9±33.39 grup 3 de 261,1±35,16 mmHg‘d r (Tablo 4).

Koter grubundaki (grup2), anastomoz patlama bas nçlar nda di er 2 gruba göre belirgin olarak dü üklük bulundu Bu fark istatistiksel olarak anlaml bulunmu tur (p<0.05)(Tablo 7).

Tablo 4: Anastomoz patlama bas nçlar ölçüm sonuçlar (mmHg)

Grup Grup 1-bistüri Grup 2-Koter Grup 3-peak 1 340 160 300 2 220 190 240 3 110 120 220 4 380 120 280 5 310 110 260 6 200 130 220 7 170 170 290 8 390 - 310 9 - - 230 10 - - -11 - - -12 - -

(24)

-4.2.Kar n duvar germe ve kopma bas nc de erleri

Gruplar n de erleri tablo 5’de gösterilmi tir. Kar n duvar germe kopma bas nçlar aritmetik ortalamas (AO ± SD); grup I’de 602.9±231.90cm2/gr mmHg ve grup II’de 235.0±86.50, grup 3 de 754.4±231.90cm2/gr’d r (Tablo 5).

Koter grubundaki (grup2), germe kopma bas nçlar nda di er 2 gruba göre belirgin bir dü üklük gözlenmi tir. Bu fark istatistiksel olarak anlaml bulunmu tur (p<0.05)(Tablo 7).

Tablo 5: Kar n Duvar germe kopma bas nç Sonuçlar (cm2/gr)

4.3. MDA De erleri

Gruplar n de erleri tablo 6’da gösterilmi tir. MDA de erlerinin aritmetik ortalamas (AO ± SD); grup I’de, 1.63±0.425, nanomol/ml ve grup II’de 1.43±0.551, grup 3 de 2.19±1.272 nanomol/mldir (Tablo 6).

Gruplar aras nda istatiksel olarak anlaml fark bulunamam r(Tablo 7). Grup Grup1-Bistüri Grup 2-Koter Grup3-PEAK

1 637 375 743 2 350 293 387 3 575 150 837 4 887 250 1137 5 650 115 712 6 962 225 1125 7 375 237 350 8 387 - 737 9 - - 762 10 - - -11 - - -12 - -

(25)

-Tablo 6: MDA de erleri (nanomol/ml)

Grup Grup1-Bistüri Grup 2-Koter Grup3-PEAK 1 1.455 1.255 1.712 2 1.098 2.536 0.912 3 1.713 1.997 1.112 4 1.398 1.052 1.542 5 2.513 1.426 4.707 6 1.624 1.654 2.482 7 1.847 0.866 1.086 8 1.374 - 3.474 9 - - 2.652 10 - - -11 - - -12 - -

-Tablo 7:Varyans analizi sonuçlar

BARSAK PATLAMA BASINCI KARIN DUVARI GERME KOPMA BASINCI MDA DE ERLER N x S N x S N x S

Grup 1-Bistüri 8 265,0a 104,06 8 602,9a 231,90 8 1,63 0,425

Grup 2- Koter 7 142,9b 33,39 7 235,0b 86,50 7 1,43 0,551

Grup 3-Peak 9 261,1a 35,16 9 754,4a 271,90 9 2,19 1,272

P 0,002 0,000 0,213

(26)

4.4. Histopatolojik bulgular:

Kar n duvar kesi hatt na ait kesitlerde, epidermis ve dermisin devaml n bozuldu u, dermisde ödem, nötrofiller daha ön planda mononükleer hücreler daha geri planda olmak üzere iltihabi hücre infiltrasyonu, endotel ve fibroblast proliferasyonlar görüldü. Mason Trikrom boyas n yard yla, kollajen birikiminin olmad tespit edildi.

Anastomoz hatt na ait kesitlerde, epitelin devaml n bozuldu u, submukoza ve kas dokusunda; ödem, nötrofiller daha ön planda mononükleer hücreler daha geri planda olmak üzere iltihabi hücre infiltrasyonu görüldü. Endotel ve fibroblast proliferasyonlar görülmesine ra men, kollajen birikiminin olmad tespit edildi. Bu durum Mason Trikrom boyas n yard yla da teyid edildi.

Hem barsak hem de kar n duvar ndan elde edilen kesitlerde; Peak, Bistüri ve Koter gruplar aras nda, ara lan yedi kriter aç ndan belirgin bir farkl k görülmedi.

ekil 12: Bistüri grubuna ait derinin kesitinde, epidermisin devaml n bozuldu u (ok) alanda kollajen liflerin çok azald , her iki normal yüzey epiteli alt nda daha fazla kollajen lif bulundu u görülmektedir. (Masson-Trikrom, orjinal büyütme, X 20)

(27)

ekil 13: Bistüri grubuna ait derinin kesitinde, kas dokusuna (oklar) kadar uzanan

inflamasyon ve ödem görülmektedir. (Masson-Trikrom, orjinal büyütme, X 100)

ekil 14: Bistüri grubuna ait derinin kesitinde, nötrofil lökositlerde yayg n

(28)

ekil 15: Koter grubuna ait derinin kesitinde, epidermis ve dermisin devaml n bozuldu u görülmektedir. (Hematoksilen-eozin, orjinal büyütme, X 20)

ekil 16: Koter grubuna ait derinin kesitinde, devaml bozulan epidermis (ok) alt nda ödem görülmektedir. (Hematoksilen-eozin, orjinal büyütme, X 100)

(29)

ekil 17: Koter grubuna ait derinin kesitinde, makrofajlarda stoplazmik boyanma

görülmektedir. (CD68, orjinal büyütme, X 400)

ekil 18: Koter grubuna ait barsa n inflamatuar hücrelerde boyanma görülmektedir. (LCA, orjinal büyütme, X 400)

(30)

ekil 19: Peak grubuna ait barsa n kesitinde, barsak epitelinin devaml n bozuldu u görülmektedir (Hematoksilen-eozin, orjinal büyütme, X 20)

ekil 20: Peak grubuna ait barsa n kesitinde, devaml bozulan yüzey epiteli ve nötrofil lökositler görülmektedir. (Hematoksilen-eozin, orjinal büyütme, X 100)

(31)

ekil 21: Peak grubuna ait barsa n kesitinde, ya dokusuna kadar uzanan,

inflamasyon, ödem ve endotel proliferasyonu görülmektedir. (Masson-Trikrom, orjinal büyütme, X 100)

ekil 22: Peak grubuna ait barsa n kesitinde, kas dokusunu infiltre eden nötrofiller

(32)

ekil 23: Peak grubuna ait barsa n kesitinde, endotel hücrelerinde boyanma

(33)

TARTI MA

Günümüzde teknolojik geli melerin de yard yla bir süre önce yüksek riskli oldu u gerekçesiyle yap lamayan birçok ameliyat yap r hale gelmi tir. Yap lan ameliyatlardaki temel hedef en az mortalite ve morbidite, en dü ük maliyet ile hastalar

sa sürede günlük hayatlar na döndürmektir. Bu hedefi gerçekle tirmek için çok çe itli faktörlerin etkili oldu u bilinmektedir.

Bu faktörleri hastaya ba olanlar ve cerrahi uygulamalara ba olanlar olmak üzere iki ana kategoride ele almak mümkündür.

Hastaya ba olan faktörler aras nda; hastan n ya , cinsi, beslenme durumu, primer hastal n tipi ve karakteristi i, diabet, hipertansiyon ve ateroskleroz, yanda hastal klar , mesleki durum ve di er birçok etkeni sayabiliriz.

Hastaya ba faktörlerin bir k sm düzeltmek mümkün olabilmektedir. Örne in beslenme yetersizli i olan hastada enteral ve parenteral nütrisyon uygulanabilir veya anemik hastalarda kan transfüzyonu yap labilir. Ama hastada bulunan birçok faktör üzerinde etkili olunamamaktad r.

Cerrahi uygulamalar ise hastan n tedavisini üstlenen hekimlerin bilgi, beceri, deneyim ve ellerindeki teknolojik imkanlara ba olarak de kenlik gösterebilmektedir. Özellikle gastrointestinal sistem cerrahisinde ba ar sonuçlar elde etmenin temel art cerrahi prensiplere uygun hareket etmektir. Temel cerrahi prensipler ise asepsi, antisepsi kurallar uygulamak, gergin olmayan bir anastomoz yapmak ve barsak uçlar n iskemik olmas ndan kaç nmakt r. Bunlar n yan ra geride yabanc cisim ve ölü doku

rakmamakta önemli uygulamalard r.

Temel cerrahi prensipler yüzy l öncesinden beri bilinen ve uygulanan prensiplerdir. Bu uygulamalar n etkileri ve sonuçlar y llar içindeki deneyimlerle çok iyi bilinmektedir. Bütün bu sayd z özelliklerin yan s ra önemi göz ard edilemeyecek etki ve katk lar olan alet ve cihazlar n geli tirilmi olmas , ba ar cerrahi sonuçlar n elde edilmesinde büyük yararlar sa lamaktad rlar. Örne in daha çok biyouyumlu sütür materyalleri ve protezler bunlar n ba nda gelmektedirler. Bu konudaki örnekleri ço altmak mümkündür

Modern cerrahi uygulamalar n ba lang ndan bu yana, kesileri yapmada en çok kullan lan alet olan bistüridir. 20. yüzy n ba ndan itibaren de elektirik enerjisinin

(34)

küçük çapl kanamalar n koagüle edilerek durdurulmas nda kullan lmaya ba lam r. K sa bir süre sonra cilt doku ve barsaklar n koterle kesilebilece i fark edilmi ve h zla yayg nla r. Bu alanda yirmi y a an bilgi ve tecrübe birikimi mevcuttur. Çok çe itli klinik ve deneysel çal malar yap lm r. Bu çal malar n ço unlu u elektrokoter uygulamas ile sonras ndaki enfeksiyon, yara iyile mesi gibi postoperatif morbiditeyi etkileyen faktörler aras ndaki ili kiyi saptamaya yöneliktir(13,14).

Son y llarda elektirik enerjisinin farkl bir kullan m ekli olarak plazmakinetik enerji uygulamalar geli tirildi (23,24). Bu enerjiyi kullanarak kesi yapan Peak Plasmablade’in üreticileri bu yöntemin en önemli üstünlü ünün dü ük da ve geri dönü üm bilgisi alarak çal mas oldu unu belirtmektedirler. Bu sayede doku bütünlü ü bozulmadan doku hasar çok az olmaktad r.

Nekrotik dokunun i lem sonras nda klasik elektrokoter göre daha az olmas nedeniyle yara enfeksiyon s kl daha dü ük olmaktad r (24,25).Yap lan daha önceki az say daki çal malarda bu verileri destekler niteliktedir.

Biz bu çal mam zda bistüri, elektrokoter ve plasmablade kullanarak kar n duvar ve barsak kesileri yapt k ve her üç kesi uygulama yönteminin yara iyile mesi üzerine olan etkilerini ara rd k. Barsaklardaki yara iyile mesinin ölçütü olarak patlama bas nc , kar n duvar nda ise, germe kopma bas nc kullan ld . Ayr ca yara iyile mesi esnas nda aç a kan metabolitlerden olan malondialdehit yara iyile mesinin sistemik ölçütü olarak ölçüldü. Dokular n histopatolojk incelemeleri yap ld .

Barsaklarda ölçülen patlama bas nc ve kar n duvar ndaki ölçülen germe kopma bas nc de erleri bistüri ile plasmablade gruplar nda birbirine benzer bulundu. Bu her iki grubun de erlerleri ise elektrokoter grubundan daha iyi düzeylerdeydi ve aralar ndaki fark istatiksel olarak anlaml yd .

MDA de erleri ile histopatolojik inceleme sonuçlar ise her üç grupta birbirlerine benzer bulundu.

Bistüri ile yap lan kesilerde doku hasar minimum düzeydedir, ancak yeterli hemostaz sa lanamaz. Hemostaz için ilave ba ka yöntemlere ihtiyaç duyulmaktad r.

Peak Plasmablade koter doku bütünlü ünü bozmadan kesi yapmaktad r. Bunda klasik elektrokoterin kulland yakla k 300 0C’ lik ya kar n Peak plasmablade koterin etraf dokuya 50 0C’ lik vermesi ve plasmablade koterin i lem s ras nda geri dönü üm bilgisi alarak çal mas en büyük etken olarak gözükmektedir.Böylece hemostaz ras nda hemostatik uygulamalara ihtiyaç duymamakta ve zaman kazand rmaktad r (23,24,25,26,27).

(35)

Elektrokoter ile yap lan kesilerde yo un doku nekrozu olmaktad r (12) . Hemostaz ise etkin bir biçimde sa lanmaktad r. Yara iyile me sürecinde enflamasyon, neovaskularizasyon, kollajen sentezi ve remodeling a amalar geçilmektedir. Bistüri ve plasmablade ile yap lan kesilerde doku hasar ve doku nekrozu çok s rl oldu u için yara iyile me evrelerinin çok fazla olumsuz etkilenmesi mümkün gözükmemektedir. Ama yo un doku nekrozu olan elektrokoter kesilerinde yara iyile me evrelerinin ard k olarak geli mesinin önünde bu nekrotik dokunun uzakla lmas ciddi bir engel gibi durmaktad r. Bu nedenle yara iyila mesinin gecikmesi ve yeterince gerçekle tirilememesi yüksek dan kaynaklanan yo un doku nekrozu nedenyle yara enfeksiyonu s kl n art söz konusu olabilecektir(12).

Yapt z çal mada elde edilen sonuçlara göre elektrokoter grubunda patlama bas nc ve germe kopma bas nc n daha dü ük olmas yukar daki önermelerle aç klanabilir kan nday z.

MDA de erlerinin ve histopatolojik inceleme sonuçlar n tüm gruplarda benzer kmas ölçümlerin 7. günde yap lmas ile izah mümkün olabilir. Çünkü ölçümde kullan lan parametreler aç ndan 7. gün biraz geç bir zaman olarak kabul edilebilir.

Yapt z literatür çal malar nda, erken dönemde özellikle postoperatif ilk 3 günde kanda MDA düzeylerinin çal lmas n ve buna ek olarak di er bir ölçüt olan doku hidroksiprolin düzeyinin çal lmas n yukar da çal lan barsak patlama bas nc ve kar n duvar germe kopma bas nc ölçümlerine benzer sonuçlar ç kabilece ini dü ündürmektedir. (38,39).

(36)

SONUÇ

Elde edilen verilere dayanarak bistüri ve plasmabladenin kesi yapmak amac yla güvenle kullan labilece i, ayr ca plasmablade’in hemostaz sa layabilmesi nedeniyle zaman kazanma yönünden daha avantajl oldu u kanaatindeyiz. Elektrokoter ise etkin bir hemostaz sa layabilmesine ra men neden oldu u doku nekrozu nedeniyle yara iyile mesini geciktirmekte ve iyi bir kesi yapma arac olarak gözükmemektedir.

(37)

ÖZET

Amaç: nsizyonlarda kullan lan bistüri, elektrokoter ve plasmakinetik enerji kullanan peak plasmablade koterin yara iyile mesi üzerine olan etkisini ara rmay amaçlad k.

Materyal ve Metod: Deney hayvan olarak 10 haftal k Wistar Albino türü 36 adet

di i rat kullan ld . Her grupta 12 adet olmak üzere toplam 3 grup olu turuldu. Grup 1’e: bisturi ile laparatomi, kolona transseksiyon, anastomoz, Grup 2’ye, elektrokoter ile laparatomi, kolona transseksiyon ve anastomoz, Grup3’e Plasmakinetik koter ile laparatomi, kolona transseksiyon ve anastomoz yap ld .

Postoperatif 7. günde ratlar sakrifiye edildi. Sakrifikasyondan sonra kardiak ponksiyonla 1 ml kan al nd ve relaparatomi yap ld . Çal ma gruplar nda anastomoz hatt içeren yakla k 4 cm’lik barsak segmentleri ç kar ld . Patlama bas nçlar daha önce bu i lem için haz rlanan sfigmomanometrili düzenek arac ile ölçüldü. Ayr ca fasya sütürlerinin 2 cm lateralini içerecek ekilde 4x4 cm geni li inde bat n duvar ç kar ld . nsizyonun germe- kopma bas nc özel bir düzenekle ölçüldü. Çal ma gruplar na ait kesi ve anastomoz hatt içeren piyesler histopatolojik olarak incelendi. .

Sonuçlar tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ile analiz edildi. Tüm de erler için P<0.05 anlaml olarak kabul edildi.

Bulgular: Klasik elektrokoter grubundaki (grup2) anastomoz patlama

bas nçlar nda, di er 2 gruba göre belirgin olarak dü üklük bulundu Aradaki fark istatistiksel olarak anlaml bulundu (p<0.05). Klasik elektrokoter grubunda (grup2) kar n duvar germe kopma bas nçlar nda, di er 2 gruba göre belirgin bir dü üklük gözlenmi tir. Bu fark istatistiksel olarak anlaml bulundu(p<0.05). MDA de erleri aç ndan, her 3 grupta istataiksel olarak anlaml bir fark görülmedi. Hem barsak hem de kar n duvar ndan elde edilen kesitlerde; Peak, Bisturi ve Koter gruplar aras nda, histopatolojik olarak ara lan yedi kriter aç ndan belirgin bir farkl k görülmedi.

Sonuç: Bu verilere dayanarak, bistüri ve peak plasmablade koterin kesi yapmak

amac yla güvenle kullan labilece i, ayr ca plasmablade koterin hemostaz sa layabilmesinedeniyle, zaman kazanma yönünden daha avantajl oldu u kanaatindeyiz.

(38)

ABSTRACT

WOUND HEAL NG N SCALPEL, ELECTROCAUTERY AND PEAK PLASMABLADE THAT IS USED AT INCISIONS

Objective: We aimed to research the affections of scalpel that is used at incisions,

electrocautery and peak plasmablade cautery that uses plasma kinetic energy to wound healing.

Material and Method: Wistar Albino type 36 pieces 10 weeks old female rats

were used at experiment animal. Each group included 12 pieces rats, totally 3 groups were composed. Group 1 was applied scalpel and laparatomy transsection to colon and anastomosis; Group 2 was applied to electrocautery and laparatomy, transsection to colon and anastomosis; Group 3 was applied plasmakinetic cautery and laparatomy, transsection to colon and anastomosis.

At the postoperative 7th day the rats were sacrificed. After sacrification, 1 ml blood was received from cardiac ponction and relaparatomy was applied. Approximately 4 cm bowel segment including anastomosis line at the working groups were extracted. Explosion pressures were measured by sphygmomanometry that was previously prepared for this application. Also, 4 x 4 cm width abdominal wall including 2 cm lateral fascia sutures were extracted. The distention rupture pressure of incision was measured by a special arrangement. The spectacles of working groups including cut and anastomosis line were examined histopathologically.

The results were analyzed and availed through single sided variance analysis (ANOVA). P<0.05 for all values was accepted meaningful.

Findings: The anastomosis explosion pressure of classic electrocautery group

(group2) was significantly found lower than other 2 groups. The difference between them was found statically meaningful (p<0.05). The abdominal wall distention rupture pressure of classic electrocautery group (group2) was significantly found lower than other 2 groups. The difference between them was found statically meaningful (p<0.05). In respect of MDA values, statically meaningful difference was not seen each three groups. No significantly difference was seen among the Peak, scalpel and electrocautery groups at the availed cut at both bowl and abdominal walls, regarding to seven criteria that are researched histopathologically.

Conclusion: Based to those data, we think that scalpel and peak plasmablade

cautery can be used safely to perform cut, also plasmablade cautery is more advantageous regarding saving time because it provides hemostasis.

(39)

KAYNAKLAR

1. Mitchell JP, Lumb GN, Dobbie AK. A handbook of surgical diathermy 2. Bask . John Wright and sons Bristol, 1978.

2. Sachs M, Sudermann H. History of surgical instruments: 7. The first electrical instruments: galvanic cauterization and electric cutting snare. Zentrabl Chir 1998;123:950-4

3. Yatvin MB and Cramp WA. Role of cellular membranes in hyperthermia. Int J Hyperthermia 1993; 9:165

4. Hahn GM and Shin EC. Adaptation to low pH modifies thermal and thermo-chemical responses of mammalian cells. Int J Hyperthermia 1986; 2:379.

5.Lepock JR. Cellular effects of hyperthermia. Int J Hyperthermia, 2003; 19:252-66.

6. Lee RC, Zhang D, Hanning J. Biophysical injury mechanisms in electrical shock trauma. Ann Rev Biomed Eng, 2000; 2: 477–509.

7. Westra A, Dewey WC. Variation in sensitivity to heat shock during the cell cycle of Chinese hamster cells in vitro. Int J Radiat Biol, 1971; 19:467-77.

8. Albert SB, Johnson A. Essential Cell Biology of the cell. Garland Publishing Inc. New York. 1998.

9. Privalov PL. Cold denaturation of proteins. Crit Rev Biochem Mol Biology 1990; 25: 281–305

10. Göçer, S,(2008), nvitro Farkl Enerji Kaynakl Koter Uygulamalar nda Uygulan m Alan nda Ve Çevre Dokuda Termal De ikliklerin De erlendirilmesi, Üroloji Uzmanl k Tezi. stanbul.

11. Rylander MN, Feng Y, Bass J, Diller KR. Thermally induced injury and heat shock proteinexpression in cells and tissues. Ann N Y Acad Sci, 2005; 1066: 222–42.

12. Ji GW, Wu YZ, Wang X, Pan HX Experimental and clinical study of influence of high-frequency electric surgical knives on healing of abdominal incision. World J Gastroenterol. 2006 Jul 7;12(25):4082-5.

13. Johnson CD, Serpell JW Wound infection after abdominal incision with scalpel or diathermyBr J Surg. 1990 Jun;77(6):626-7

14. Franchi M, Ghezzi F, Benedetti-Panici PL, Melpignano M, Fallo L, Tateo S, Maggi R, Scambia G, Mangili GA multicentre collaborative study on the use of cold scalpel and electrocautery for midline abdominal incision. Am J Surg. 2001

(40)

15. Ziv Y, Brosh T, Lushkov GEffect of electrocautery vs. scalpel on fascial mechanical properties after midline laparotomy incision in rats. Isr Med Assoc J. 2001 Aug;3(8):566-8.

16. Kearns S.R, Connolly E.M, McNally S, McNamara D.A,(2001), Randomized Clinical Trial Of Diathermy Versus Scalpel ncision n Elective Midline Laparotomy. Br J Surg. Aug;88(8):1129.

17. Rappaport WD, Hunter GC, Allen R, Lick S,Effect of electrocautery on wound healing in midline laparotomy incisions. Am J Surg. 1990 Dec;160(6):618-20.

18. Sauer JS, Rogers DW, Hinshaw JRBursting pressures of CO2 laser-welded rabbit ileum. Lasers Surg Med. 1986;6(2):106-9.

19. Ferulano GP, Danzi M, Abate S, Fresini A, Vanni L,Effects of CO2 laser on the healing of experimental colon anastomoses. Eur Surg Res. 1984;16(2):127-30.

20. Hang EI, Carlson GA, Vose JG, Huang EJ, Yang GP. Comparison of Midline Fascia Incisions with the PEAK PlasmaBladeTM, Traditional Electrosurgery, and a Standard Scalpel. In press, May 2010.

21. Vose JG, Marieb M. Reducing the Risk of Transvenous Lead Damage During Pacemaker and ICD Generator Replacement. EP Lab Digest. In press, May 2010.

22. Palanker DV, Vankov A, Huie P. Anterior Capsulotomy with a Pulsed Electron Avalanche Knife. Journal of Cataract Refractive Surgery. 2010 Jan; 36(1):127-32.

23. Jacobson MT. The Pulsed Electron Avalanche Knife: PlasmaBladeTM. Expert Reviews in Obstetrics and Gynecology. 2010; 5(1):19-22.

24..Vose JG, Berkowitz JM. Reducing Scalpel Injuries in the Operating Room. Journal of the AORN. 2009; 90(6):867-872.

25. Loh S, Chang E, Huang EJ, Carlson GA, Gurtner GC. Comparison of Surgical Incisions with the PEAK PlasmaBladeTM, Traditional Electrosurgery, and a Standard Scalpel. Journal of Plastic and Reconstructive Surgery. 2009; 124(6):1849-1859.

26. Palanker DV, Vankov A, Jayaraman P. On Mechanisms of Interaction in Electrosurgery. New Journal of Physics. 2008 Dec;10: 123022.

27. Palanker DV, Vankov A, Huie P. Electrosurgery with Cellular Precision. IEEE Transactions on Biomedical Engineering. 2007 Feb;55(2 pt 2): 838-841.

28. Priglinger SG, Palanker DV, Alge CS, Kreutzer TC, Haritoglou C, Grueterich M, Kampik A. Pulsed electron avalanche knife: new technology for cataract surgery. British Journal of Ophthalmologyl. 2007 Jul;91(7):949-54.

(41)

29. Vankov A, Palanker DV. Nanosecond plasma-mediated electrosurgery with elongated electrodes. Journal of Applied Physics. 2007;101: 124701

30. Priglinger SG, Haritoglou C, Palanker DV, Kook D, Grueterich M, Mueller A, Alge CS, Kampik A. Pulsed electron avalanche knife for capsulotomy in congenital and mature cataract. Journal of Cataract and Refractive Surgery. 2006 Jul;32(7):1085-1088.

31. Priglinger SG, Haritoglou C, Mueller A, Grueterich M, Strauss RW, Alge CS, Gandorfer A, Palanker DV, Kampik A. Pulsed electron avalanche knife in vitreoretinal surgery. Retina. 2005 Oct-Nov;25(7):889-896.

32. Priglinger SG, Haritoglou C, Palanker DV, Alge CS, Gandorfer A, Kampik A. Pulsed electron avalanche knife (PEAK-fc) for dissection of retinal tissue. Archives of Ophthalmology. 2005 Oct;123(10):1412-18.

33. Miller JM, Palanker DV, Vankov A, Marmor MF, Blumenkranz MS. Precision and safety of the pulsed electron avalanche knife in vitreoretinal surgery. Archives of Ophthalmology. 2003 Jun;121(6):871-877.

34. Palanker DV, Marmor MF, Branco A, Huie P, Miller JM, Sanislo SR, Vankov A, Blumenkranz MS. Effects of the pulsed electron avalanche knife on retinal tissue. Archives of Ophthalmology. 2002 May;120(5):636-640.

35. Palanker DV, Miller JM, Marmor MF, Sanislo SR, Huie P, Blumenkranz MS. Pulsed electron avalanche knife (PEAK) for intraocular surgery. Invest Ophthalmol Vis Sci. 2001 Oct;42(11):2673-78

36. Eren, Ç.E,(2004), Süperior Mezenterik Ven Ligasyonunun ntestinal skemi Ve Reperfüzyonda Akci er Hasar na Etkisi, Çocuk Cerrahi Uzmanl k Tezi Isparta.

37. Ertan T, Soran A, K ç M, Kan Malondialdehid ve total antioksidan seviyesinin(TAS) önemi. Cerrahi T p Bülteni 2001,2;4: 154-167.

38. Karaayvaz M, Öztürk H.S, Elgün S, Kaçmaz M, nce Barsak skemisi ve Serbest Radikal Metabolizmas Klinik T p Bilimleri 1996, 16:437-439.

39. Kafal M.E, Bay r, A, ahin, M, (2008) Hemorajik okta Ringer Laktat, HAES % 10 ve HAES %10+Dimetilsülfoksitin Serbest Oksijen Radikalleri Düzeyine Etkileri, Genel T p Dergisi ;18(3):111-116.

40. Ekingen, G, Ceran, C, Demirtola, A,(2006), nce Barsak skemi Reperfüzyonunda Reperfüzyon Süresinin Biyokimyasal De iklikler ve Anastomoz

yile mesine Etkisi. nönü Üniversitesi T p Fakültesi Dergisi,13(1) 7-12.

Şekil

Tablo 1: Baz  dokular n doku dirençleri
Tablo 2:Deney Gruplar
Tablo 3: Histopatolojik de erlendirmede kullan lan materyaller
Tablo 4:  Anastomoz patlama bas nçlar  ölçüm sonuçlar  (mmHg)
+3

Referanslar

Benzer Belgeler

‹ki grup aras›nda TNF-α de¤erle- rinde ameliyat öncesi dönemde anlaml› fark izlenmez- ken (p=0.576), ameliyat sonras› dönemdeki TNF-α de- ¤erleri grup II’de anlaml›

İnfeksiyon: Celecoxib grubunda bir ratta ameliyat sonra- sı altıncı günde infeksiyon ve yara ayrılması, kontrol gru- bunda ise bir ratta histopatolojik olarak mikroorganizma

Bizim çal›flmam›zda, en az 12 ayl›k ta- kip sonunda, düzeltilmemifl görme keskinli¤i 0.8 veya daha yüksek olan gözlerin oran› Technolas grubunda.. %55.8, Allegretto

Gruplarda iyileşme süreleri arasın- da istatistiksel olarak anlamlı fark bulunamazken, yara yüzey alanları arasında anlamlı fark görülmüştür.. Nitro- furazonun kısmi

According to the literature review, clear corneal knife previously used for incisions at cleft palate surgery and fistula closure with its advantage of being angled between

Manyetik araştırmalarda, kaynak manyetizasyonunun ve bölgesel yer manyetik alanının düşey olarak yönlenme- diği durumlarda manyetik belirtinin en yüksek değerleri kaynak

Ö¤rencilerin anne- lerinin ve babalar›n›n e¤itim düzeyi ile ö¤rencile- rin hepatit B konusundaki bilgileri aras›nda önemlilik düzeyinde anlaml› bir iliflki

Coblation tonsillec- tomy versus dissection tonsillectomy: a comparison of intra- operative time, intraoperative blood loss and post-operative pain.. What surgeons want in