r y
ı
190CTLERİN ÖNEMLİ TÜRK EMPRESYONİSTİ
ny
F
eyhaman
D
uran
bbas Halim Paşa, mürebbiye Miss Tri- te’e soruyordu. — Küçük kızımın resmini yapan kim? Bulun. Onu tanımak istiyorum.
Evet, sonradan diğer beş kı zının da resmini yapacak bu genç kimdi?
Abbas Halim Paşa’nın Hey beli Ada’da Arabesk bir köşkü vardı. Yazları bütün ailesi ve maiyeti ile birlikte burada ka lırlardı. Çocukların yalnız yaz için İstanbul’daki mürebbiye- leri İngiliz Miss Trite idi.
Miss Trite, diğer 3 mevsimi Beylerbeyi’nde Hasip Paşa ya lısında o ailenin torunlarına bakmakla geçiriyordu.
Hasip Paşa’nın torunları Sa it ve Rıza, Galatasaray Sultanisi ilk sınıfındalar. Genç Fransızca öğretmenleri, birkaç gece için yalıya davet edilir. Miss Trite aile adına genç öğretmeni o ka dar candan ağırlamıştır ki, öğ retmen yalıdan ayrılırken onun bir resmini yapmakla şükran ve teşekkürlerini sunacağını zan neder ve teklif eder.
Fakat mürebbiye, cebinden bir fotoğraf çıkarır, “Kabilse bu çocuğun resmini yapınız. Be nim için daha fazla makbule geçer” der.
işte, bu güzel çocuk, Abbas
Halim Paşa’nın küçük kızı
Tevfika’dır. Genç Öğretmen ise, Feyhaman...
Feyhaman yaptığı bu resim
den ne kazanmıştır. Biliyor mu sunuz? Evvelâ 15 altın. (Sonra bütün hayatını.)
Evet Abbas Halim Paşa, re simlerini pek beğendiği öğret mene Paris’te okuması için, 2 yıllık burs vermiştir.
KEMAL ERHAN
Feyhaman 1886 yılında Ka dıköy’de doğmuştur. Babası
Enderunlu Şair Süleyman
Hayri Beydir. Onu daha 3 ya
şında iken kaybetmişti. 8 yaşı na geldiği sırada da validesi
Fatm a hanım veremden öldü.
Fatma hanım bir miktar altın bırakmıştır. Ayrıca bir de vasi yetname.
Vasiyetnameye uyuldu ve
Galatasaray Lisesi’ne amcası
tarafından leylî olarak verildi. O ders aralarında, mütalâa larda, Bayram ve tatil günlerin de daima resim yapıyordu. Sü ratli kalemi, gördüğü süjeyi bir çırpıda meydana çıkarıyordu.
Okul hayatında mesleği belli olmuştu adeta. Ama diğer ders lerden de fena not almıyordu. Bilhassa Fransızca, Edebiyat, Hüsni Hat’a karşı alâkası faz laydı. Arkadaşları arasında bu derslerden en fazla not alan oy du.
Fransızca’yı iyi öğrenmesi, onu bir gün okulun Fransızca güzel yazı yardımcı öğretmenli ğine atanmasına yaradı.
Bu atanma yapılırken, o da ha son sınıf öğrencisiydi. Öğ renciliği sırasında onu etkile yen başka bir ders de Hüsni Hat -yani güzel yazı- idi. Bu der sin öğretmenleri ünlü hattat lardan Mustafa İzzet ve Çu-
kurcumah Tahsin efendilerdi.
Nitekim, sonra yapacağı bir çok tablolannda olduğu gibi, Antik eşya arasında veya fon olarak Enteriyör’lerinde Kur’an ve ayetli eski yazı nu muneleri görülür.
Feyhaman okulu 1906 yı
lında terketmiştir.
Onu, bu tarihte Babıâli’de görüyoruz. Kendine güvenen
bir karikatürist ve magazin res- sarfu olarak. Ama bu meslek kendisini tatmin etmedi.
Feyhaman, Abbas Halim
Paşa’dan aldığı bursu kullan mak istedi ve nihayet Paris’e gitti. Paris Güzel Sanatlar
Okulu’nda ve Julian Akade- misi’nde F. Cormon ve Jean Paul Laurens yönetiminde ça
lıştı.
1914 yıllarının ilk ayları 1. Dünya Savaşma giriyoruz. Mar silya'dan son vapura vetişen iki genç ressam da var; yurda dö nüyorlar.
Hikmet Onat ve Feyha man...
Feyhaman, yurda döndüğü sırada Veliaht Abdülmecit
Efendi himayesinde “Osmanlı
Topkapı Sarayı Harem dairesi girişi.
Natürmort.
Feyhaman Duran’ın eşi “Güzin Duran Portresi
Ressam lar Cemiyeti” kurul
muştu.
O ve onun arkadaşlarına yar dım elini uzatan Veliaht Ab-
dülmecit Efendidir. Mecit
Efendi Osmanlı Ressamlar Ce- miyeti’ne ve Mecmuasına para yardımında bulunduğu gibi, ressamları Saraya çağırıp, onla rın tablolarını satın alırdı. Sa nata düşkün eli kalem, fırça tu tan bir sanatkârdı. Kendisi de güzel tablolar yapardı. Avru pa’da bilhassa Paris’te yaptığı tabloların geliriyle geçindiği ay ve yıllar olmuştur. İstanbul’da yaptığı tabloların içinde “Ha
remde Beethoven”, “Harem de Goethe”, “Sis”, oğlu “Ömer Faruk Efendi”, “Bir Enteri- yör” ve kızı “Dürrişehvar” var
dır.
İşte bu cemiyetin ilk karma sergisi, Galatasaray Yur- du’nda 1916 yılında açılmıştır.
Sergide, 1914 yılında yurda
dönenlerin eserleri de vardı;
Çallı, Hikmet, Namık İsmail, Avni gibi. Feyhaman da bu ser
giye Akil Muhtar’m portresi ile iştirak ediyordu. Yakından ta nıdığı, hürmet ettiği aile dostu
Akil Muhtar’m.
Evet, Feyhaman’ın tablo sunda kompozisyon harika, portre harika idi. Ama önceleri, o zamanın seyircilerini pek et kilememişti. Görülen ve bilinen resim sanatına uymuyordu. Uy muyordu da, neden bir defa seyreden, tekrar tekrar görmek istiyordu bu portreyi?
Evet, bu portrede renk zen ginliği, fırça hareketi, gölgeler de bile esirgenmeyen ışık, tam bir Empresyonizm havası var dı. Gözleri rahatsız etmeyen, duraklamadan, takılmadan seyredilebileıı bir tablo idi.
Bu tablo ile Feyhaman bir gümüş madalya ile Zikri Cemil (Oııore edilme) ödülünü almış tır.
Feyhaman usta sanatkâr ol
duğunu bu resimle ispatlamıştı bile. Kendi Ekol’ü içinde port reyi en iyi yapan Feyhaman, haklı olarak birgüıı Türki
ye’nin en büyük Portreisti
unvanını kazanacaktı.
0 da Çallı gibi her süjenin üstesinden geliyordu. Fakat Portre bakımından o grubun en usta ressamıydı.
Daha sonraki yıllarda yaptı ğı Akil Muhtar’m Validesi ve
Kızkardeşi tablolarında iç ya
pı Cezanne havası taşır. Ancak 3. tablodaki çalak fırça bir çeşit Ekspresyonizm havasını taşır. Çabuk yapılmış, hemen bitiril miş bir hah vardır. Ama sanat gücü diğer iki tablodan farksız dır.
Gördüğümüz kadariyle
Mustafa Şekip Tunç, Hikmet Ertaylan, Safiye Ayla, Hattat Rıfat Efendi, Hoca Ali Rıza, Şerif Muhittin, İsmail Hakkı Altıııbezer ve bunun gibilerin
portrelerinde benzeme, renk ve fırça üstünlüğünü takdir et mekten kendimizi alamıyoruz.
Halen Süleymaniye’dekı aşı boyalı evinin bahçesinde özel olarak yapılmış çalışma galeri sindeki 120X90 cm. ebadında
Kerime Salahor portresi de
büyüle-yen bir çekim taşımaktadır. Klasik oval çerçeveye konmuş bu tabloda fon koyu renk, yine Kadın’ın giysisi koyu bir renk, ancak oval ve açık beyaz göğüs ve pembe beyaz yüzü, firuze gözleri ve yukan kaldırılmış koyu saçlariyle Kerime Hanım karşınızda sanki.. Desen titiz likle çizilmiş, fırça ve palet da ha ziyade akademik bir nitelik taşımakta Bu kadının koltuk taki oturuş şekli, ellerinin du ruşundaki normal hareket po zu ile Feyhaman bu portreye diğer portrelerinde olduğu gibi sanki ruhi bir canlılık katmış tır.
Feyhaman yalnız portreci değildi. O, çiçek ve Enteri- yör’lerde de pek muvaffak ol muştur.
Topkapı Sarayı içinden mu kavva üstüne yaptığı 41X33 cm. cbatındaki renkli desenle ri birer minyatür özelliğini ta şır.
40’a yakın olan bu Enteriyör koleksiyonunuÜniversiteye ba ğışlaması bizi pek sevindirdi.
Yazlan oturduğu Göksu de resi ağzındaki Yalı’dan, gerek
Boğaziçi’ne, gerekse Göksu
Deresine ait görünümleri de muvaffak eserlerindendir.
Bilhassa 1960 yıllannda yaptığı Göksu Deresi, - Göksu Köprüsü, deredeki zarif kotra, geride Küçüksu çayın, Yeni Mahalle sırtlan, bir tarafta Otağ Tepeyi kapsayan - tablo su, bol ışık ve zengin renk bakı mından insanı pek etkiler.
O zaman zaman ailesi Güzin
Hanım’a ait yazma ve oya gibi
el işlerini masa örtüsü veya fon olarak kullanıp, pek güzel na türmortlar meydana koymuş tur.
Feyhaman, 1919yılmdaKız Güzel Sanatlar Okulu’nda Öğ
retim Üyesi olurken, bir taraf tan Osmanlı Güzel Sanatlar
Cemiyeti'nde(1926’da adı, Gü
zel Sanatlar Birliği olmuştur) faal aza olarak gayretler sarfe- diyordu, Ressam Mihri Müş
fik Hamının Feyhaman’m
okulunda, güzel bir kız talebesi vardı. Güzin.
Mihri Müşfik İtalya’ya gitti
ği sıralarda, bu hanım da diğer talebeler gibi dersi
Feyha-H atta t Rıfat Efendi Portresi.
man dan alıyordu. Evet, Güzin Hanım okulu bitirdi ve Çengel
köy Çakaltepe’deki köşk’de Feyhaman’la evlendi. (1922)
1923 yılında, Cumhuriyet ilânından hemen birkaç ay son ra Kız ve Erkek Sanayii Nefise
Okulları birleştirildi. Ve adına Güzel Sanatlar Akademisi
dendi.
O sırada akademinin ilk mü dürü Namık İsmail’dir. Fey
haman da artık. Hikmet, Çallı, Nazmi Ziya gibi, akademinin
hocası idi.
Feyhaman sakin tabiatlı bir
insandı. Münakaşayı sevmezdi. İçe dönük bir insan. Hele sana tını hiç umursamazdı. “Yapa bildiğim kadar oluyor. Benden başka herkesi beğenirim” der di. Ama Bilhassa Portreyi en iyi yapardı.
Sanatına yaklaşanı göreme diği halde o yine, mütevazi idi. Neşeli ve Espritüel bir insandı. Esprilerinde bazen hiç gülme mesi insana verdiği neşeyi kat- merleştirirdi. Hayata bağlı ya
şantısı iddiasız, aşı boyalı 3 kat lı eski köşkün kendine has adet leri içinde muhterem karisiyle başbaşa yıllarca mutlu olarak yaşamıştır. Karı koca birbirle rine pek değer verirlerdi. Kendi hastalığı sırasında bile, karısı nın üzülmesine üzülürdü.
Feyhaman son yıllannda
bağırsak kanaması dolayısiyle birkaç defa Cerrahpaşa Hasta- hanesi’ne yatmıştı. Orada ken disine ve sanatına aşık operatör ve doktorlar ihtimam gösteri yorlardı. Bilhassa resim merak lısı ve amatör ressam Prof. Ka
zım İsmail. Ölümünden üç ay
evv el aynı dertten yine hastalıa- neye yatmldı. Ama o, evini isti yordu; Süleymaniye’de aşı bo yalı evi.
Eve getirildi. Müşfik hayat arkadaşı Güzin kendisine elin den geldiği kadar ihtimamla, dikkatle baktı. Ama 3 ay sonra 8 mayıs 1970 cuma günü haya ta gözlerini kapadı. Mezan EDİRNEKAPI Sakızağacı Şe- hitliği’ndedir. □
T ah a Toros Arşivi