• Sonuç bulunamadı

Kültür dünyamızın kaybı / Cemil Meriç:'Bu ülkeden bir aydın geçti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kültür dünyamızın kaybı / Cemil Meriç:'Bu ülkeden bir aydın geçti"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kültür dünyamızın "peşin hükümlere iltifat etm eyen" sayılı aydınlarındandı Cemil Meriç

KÜLTÜR DÜNYAMIZIN KAYBI / CEMİL MERİÇ

"Bu Ülke"den

bir aydın geçti

Cemil Meriç 71 yaşında öldü. Sağcı mıydı, yoksa solcu

mu? Bu tartışma süredursun, kendisi bu kavramların

”bu ülke' ye yabancı olduğunu öne sürdü ve "bu

ülkemin gerçek aydını olmaya çabaladı...

4 4 U enim trajedim şu birkaç sa-

m3 tırda: Sevebileceklerim dil­

siz, dilimi konuşanlarla konuşa­ cak lakırdım yok. Yani, dilimle, zevklerimle, heyecanlarımla, ya­ rımla ‘Büyük Doğu’ kadrosunda- mm. Düşüncelerimle, inançlarımla ‘Yön’e yakınım. Bu bir kopuş, bir parçalanış.”

1964 yılında “ Jurnal” adını ver­ diği günlüklerinde bu sözleri eden Cemil Meriç aradan 23 yıl geçtik­ ten sonra öldü. Hayatı boyunca ta­ şıdığı kopuşunu, parçalanışını da yanında götürerek. Geride sayısız deneme, çeviri bırakarak. Çeşitli kesimlerden yüzlerce Türk aydının­ da hoş anılar bırakarak. Daha iki yıl önce en önemli kitaplarından 68 NOKTA 28 HAZİRAN 1987

olan “ Bu Ülke” sol olarak tanınan İletişim Yayınları’ndan basılmıştı. Bir yıl ardından ise diğer bir kita­ bı, “ Kültürden İrfana” İslami bir yayınevi olan İnsan’dan çıkacaktı. İşin ilginci aynı kitaplar bundan 13 yıl önce, adından da anlaşılacağı gi­ bi milliyetçi-ülkücü bir çizgi izleyen Ötüken Yayınevi’nden çıkmıştı...

Ölene dek marjinal. Kızı Doç. Ümit Meriç babasının yaşamını şöyle özetliyor: “ Hep bir marjinal olarak yaşadı. Rumelili bir ailenin çocuğu idi, Hatay’da Araplar ara­ sında büyüdü. İlk yıllarında Müs­ lüman bir şahsiyete sahipti ama bir Fransız kültür çevresinde yetişti. Arkadaşları köylü çocuklarıydı, o ise gözlüklü, kışa pantolonlu bir

şe-7 T -S S i ^

hirli. Vatanım diye koşup geldiği İs­ tanbul’da ise bohem çevreler onu taşra aydını diye küçümsediler. Ki­ taplara sığındı, gözlerini kaybet­ ti...”

Daha 38 yaşında, “ tam istiklale kavuşacağını umduğu bir anda göz­ lerini kaybeden” Cemil Meriç yine kitaplara sığınır, ama marjinalliği aksamadan sürer gider. Türk dü­ şünce ve siyaset yaşamındaki gele­ neksel kesimler kendisini değerlen­ dirmede sürekli çelişkiye düşerler. Gençlik yıllarında Stalin’den çevi­ ri yapan, hatta “ Marksist olduğu gerekçesiyle” tutuklanan Meriç’in ilgisini Doğu’ya ve özellikle de Hint edebiyatında yoğunlaştırması sol çevrelerce “ dönmek” fiiliyle açık­ lanmaya başlanır. Bu arada Hisar dergisinde yazılarının çıkması bu yargıyı iyice pekiştirir.

Ancak “ sorunlar” çözülmüş, Cemil Meriç tam bir “ yere” otur­ tulmuşken, “ Saint-Simon (İlk Sos­ yolog, İlk Sosyalist)” adlı inceleme­ si yayınlanınca ortalık yeniden ka­ rışır. Ancak aradan yedi yıl geçer ve Ötüken Yayınevi birbiri ardına Meriç’in kitaplarını basar. Bu ara­ da “ sağcılıkları” tescilli Türk Ede­ biyatı, Kubbealtı Akademi gibi der­ gilerde ve Ortadoğu gazetesinde ya­ zıları çıkmaya başlar ve Türkiye ay­ dınları yeniden rahat bir soluk alır­ lar: Cemil Meriç sağcıdır.

Halbuki aynı günlerde kendisi Jurnal’ine şu notları düşmüştür: “ Sağcı dergi ve yayınevlerinde ça­ lışmak... Bu yolu ben seçmedim. Sol’un kadir na-şinas davranışı beni gericilerin, kucağına değil, yanına itti. Bu yakınlığın fikri iffetim için bir tehlike teşkil etmediğini kitap­ larımı okuyunca anlamak müm­ kün.” Ancak Meriç’in göremediği veya görmek istemediği bir sorun

Ümit Meriç: "0 hep bir marjinal olarak yaşadı"

(2)

vardır. İnsanlar o günlerde de ala­ cakları kitabın adına, yazarına bak­ tıkları gibi yayınevine de bakmak­ tadırlar. Bu nedenle bu yakınlığın

“ tehlike teşkil edip etmediğini” an­ lamaya birçok kimsenin olanağı bi­ le olamamıştır. Yazar Alev Alatlı bu konuda ilginç ama şaşırtıcı ol­ mayan bir örnek veriyor: “ Bir ül­ kücü tanıdığım ‘Bu Ülke’yi tavsi­ ye etti. Çok sevdim. Ardından çok saygı duyduğum bir ilerici dostuma öğütledim. Baktı kitaba, Ötüken adım gördü, fırlatıp a ttı...”

Veren, hep veren bir aydın. Göz­ lerini kaybettikten sonra Cemil Me­ riç genellikle evinde yoğun bir ça­ lışmaya girer. Öğrencileri, çocukla­ rı, arkadaşları kendisine kitaplar okur, yazılarını daktilo ederler. Zi­ yaretçiler eksik olmaz evinden. Ke­ mal Sülker, İlber Ortaylı, Vedat Türkali, sonraları Mete Tuncay, Murat Belge gibi isimlerin dışında çoğunlukla sağın, Islami grupların hemen hemen tüm kesimlerinden önde gelen isimler Meriç’in evinde nice sohbetlere, tartışmalara girer­ ler. Ama genellikle ayrı ayrı...

Oğlu Mahmut Ali Meriç müm­ kün olduğu kadar babasını ziyaret eden “ belli bir çevrenin” dışında kalmayı yeğlediğini söylüyordu: “ Benim ona en büyük eleştirim ‘Kendini her isteyene teslim etme, bekle, sen kendini empoze et, şu dergide yazıyorum diye rahatsız oluyorsan, yazma’ derdim.” Ama babası daha 1966 yılında bir mek­ tubunda vermişti cevabını; kendi­ sinden üçüncü tekil şahıs olarak söz ederek: “ Bütün hayatı vermekle geçti; bilgisini, zamanını, kalbini. Başkalarında yaşadı, başkaları için yaşadı...”

Meriç’in büyük rüyası, gerçekle­ şecek mi? Tercüman gazetesi

Kül-Oğlu Mahm ut Meriç "Havatı hep vermekle geçti" divordu

"H u g o ,

Balzac,

U p a n işad la r..."

Cemil Meriç 'in lise çağlarından itibaren öğrencisi olmuş ve ilişki­ sini o gün bugündür koparmamış olan, Fransız Dili ve Edebiyatı Profesörü Berke Vardar anlatı­ yor:

i i 1 okyönlü ve çok zengin bir kişiliği vardı Cemil M erilin . Batı’yı da Doğu’yu da kucaklayan yüce esinli bir düşün adamıydı. Gözlerini yitirinceye değin yetişimini çok yetkin bir bi­ çimde gerçekleştirmişti. Bu aşa­

madan sonra da bireşimlere yö- | nelmiştir. Çok esnek, yazın ala- j nından felsefe düzlemine kolayca atlayabilen, insan bilimlerine bi- limkuram düzleminde egemen olabilen birdüşünceyapısı vardı. > Kimi bireşimlerini yirmi, yirmi beş yıl arayla dinlemişimdir deği- ; şik kişiler önünde. Aynı bireşi- s min, süre dilimi içinde, kutup

j

oluşturacak denli birbirinden ay­ rı düşünce ve/ya da eylem adam­ larınca çokdeğişikbiçimlerde yo- | rumlandığına tanık olmuşumdur. Bana sorarsanız, Cemil Meriç’in düşüncesi, güncel siyasanın ken­ di yararına sonuçlar çıkarmaya kalkışabileceği bir düşünce değil­ dir. Her türlü kolaycılığı yadsır. Kaynakları gösterir. Uzun çaba­ larla aşılabilecek yollar izlenme­ sini önerir. Hem Batı’yı, hem Do­ ğu’yu kucaklamayı ön görür. Hem düşüncelere, hem duygula­ ra seslenir. Çünkü Cemil Meriç j aynı zamanda bir ozandır. Sözbi- ; limle yazınbilimin bilediği bir bi- çem öne çıkar onun yazılarında, f konuşmalarında. Yer yer Victor | Hugo, arada bir Balzac, kimileyin i de Upanişadlar’la karışıp kayna­ şır esini.”

tür Servisi Şefi Beşir Ayvazoğlu, Meriç’i alışılagelmiş sağ-sol kav­ ramlarının tamamen dışında algıla­ mak gerektiğini söylüyor ve şunla­ rı ekliyor: “ Ben kendisini hakiki Türk aydınının prototipi olarak ni­ telendiriyorum. O bu ülkenin aydı­ nıdır.” Kızı Doç. Ümit Meriç’e gö­ re ise, babası için “ Ne sağcı, ne solcu” denilemezdi. O “ Hem sağ­ cı, hem solcuydu.” “ İki kanatla birlikte uçan bir fikir adamı” idi. Zaten babası da bir röportajında “ Türkiye’de sağ sollaşmalı, sol da sağlaşmalı” demiyor muydu?..

Cemil Meriç bir başka şey daha söylüyordu. “ Can-ı gönülden iste­ diği rüyayı” dile getiriyordu: “ Bu­ güne kadar Türk aydınları arasın­ da diyalog kurulamamıştır, ama ge­ leceğe yönelen birtakım teşebbüsler vardır. Mesela ‘Cumhuriyet Ansik­ lopedisi’, çeşitli ufuklardan gelen aydınlar arasında bir diyalog kur­ mak arzusundan doğmuştur. ‘Ta­ rih ve Toplum’ için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Yani, eğilim, aydın­ ların fildişi kuleden çıkıp, düşünce­ lerini birbirlerine aktarm aları­ d ır...”

Bu düş gerçekleşebilir mi? Me­

riç’in sözünü ettiği iki yayının da­ nışmanı, farklı kesimler arasında diyalog yolunda birçok adım atan Murat Belge şunları söylüyor: “ Farklı kesimlerden diyalog içinde olan tek tek aydınlar var. Ama abartmamak gerek. Belki de sayı­ sal çoğunluk buna hiç inanmıyor, gerek duymuyor. Zaten bazı kesim­ lerin siyasi temsilcilerinin uzlaşması sonucu oluşmuş yaygın bir diyalog­ dan da söz edilemez.” Ama Meriç’­ in kendi hebasına bu diyalogu ger­ çekleştirebildiği söylenebilirdi. En basitinden, 25 yıllık çalışma arka­ daşı, yakın dostu Lamia Çataloğlu bir “ solcuydu.”

Cemil Meriç 71 yaşında öldü ama “ imzasını taşıyan her yazıda o yaşıyor.” Bütün meselesi kendi deyimiyle şuydu: “ Sağ-sol... bu an­ laşmasına imkân olmayan iki düş­ man arasında münzevi aydın hare­ ketini nasıl ayarlayacak?” “ İrfanı, toprağı dişleri ve tırnaklarıyla ka­ zarak yedi kat yerin dibinden çıkaran” Cemil Meriç, meraklısı çok olmasına karşın “ sağcı” ya da “ solcu” olmamaya çabaladı. “ Bu Ülke” nin aydını olmaya çalıştı.

Ruşen ÇAKIR

NOKTA 28 HAZİRAN 1987 6 9 Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği

Referanslar

Benzer Belgeler

Orta-ağır şiddette kafa travması ile gelen ya da kafa travmasının da eşlik ettiği multi-travmalı çocuklarda BT çekilmesi konusunda ortak görüş olmasına rağmen, hafif

Harun Tepe-Betül Çotuksöken (Hazırlayanlar) Sinoplu Diogenes, Türkiye Felsefe Kurumu, Ankara, 2015. Herakleitos, Fragmanlar, (Çev: Cengiz Çakmak), Kabalcı

Mevcut Durum Senaryosu altında kömürün sistem- den çıkışı oldukça sınırlı kalırken Kömürden Çıkış Senaryosu’nda 2029, Nükleersiz Kömürden Çıkış

Bu çalışma Cemil Meriç ve Fridrich Rückert’in Doğu ve Batı Kültürlerini tanımasını, buna göre yapıtlarında oluşturdukları kültür sentezini; Doğu

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenci, öğretim üyesi ve yö- netici olarak 70 yıllık bir süre boyunca yakın dostluk ilişkileri içinde olduğumuz

Kuantum bilgisayarların günümüz bilgisa- yarlarının yerini alıp almayacağı tartışmalı bir konu olsa da insanlık için önemli problemlerin çözümüne katkı

In our study, additional dis- ease/disability to speech disorder in all age groups increased language, articulation, voice, fluency score and total obstacle scores..

— “ ‘Sağım Solum Sobe’, bir dizinin son halkası olarak yayınlandı; ‘Attila Ilhan’ın Defteri’ neyi anlatıyor?”.. —“ Ben