• Sonuç bulunamadı

A. Muhip Dırans'la konuştum

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "A. Muhip Dırans'la konuştum"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

K O N U Ş M A I

A. Muhip Dıranas’la

44

T

Konuştum

O. Fehmi ÖZÇELİK

— Buyurun, diye siyah renkli masanın ya­ nındaki kırmızı maroken koltuğu gösterdi.

Ağustos sıcağı bu küçük odayı istilâdan vazgeçmiş sanki. Arka bahçeye bakan iki pen­ cereden içeriye loş bir aydınlık doluyor. Siyah boyalı yazı masası, ortada küçük yuvarlak bir masa ve karşıda üst kenarı bir kale burcu gi­ bi inip çıkan büyük bir dolap bulunuyordu; du­ var diplerine bırakılmış üç beş kırmızı maroken sandalye, dolabın yanındaki yüksekçe sehpa üze­ rinde bir Atatürk büstü ve dolabın üstünde iki küçük tunç heykelcik, sonra küçük bir etajer ve telefon. Sahibinin şahsi zevkinden ziyade res­ miyetin hakim olduğu küçük bir

çalışma odası. Her tarafta te­ mizlik ve intizam.

Ben odayı seyrederken Dıra- nas telefon konuşmasını bitirdi, beyaza kaçan kır saçlarını eliy­ le arkaya doğru sıvazladı, önün­ deki paketten bir sigara yak­ tı; “Bana ne soracaksın baka­ lım ?” dedi. Muziplik olsun di­ ye salatayı sevip sevmediğini, sarışınlardan mı, esmerlerden mi hoşlandığını sormayı düşün­ düm, sonra vaz geçip klasörüm­ deki, suallerimi kabataslak tes- bit ettiğim kâğıdı çıkartıp uzat­ tım ; o sualleri tetkik ederken, ben de hatırıma gelen ilk suali sordum :

— Sizin için sanatı bıraktı diyorlar !..

■— Desinler; dedi.

Sonra kâğıdı yeniden okuyup “Sualler fena değil” mütalâasın­ da bulundu. O sırada telefon çaldı, arkasından bir memur içe­ ri girdi, soma gene telefon çal­

dı ve bıı hal konuşmamızın sonuna kadar devam etti.

* **

— Sanat faaliyetleri bakımından eski yılla­ ra bakarak bir duraklama devresi geçiriyoruz, dedi. Bu hal belki de, bizde sanatın cemiyete tam mânasiyle intibak edememesinden ileri geliyor. Büyük bir ahlâk ihtilâli geçirmekteyiz. Bu olum içinde sanatın ikinci plâna düşmesi hazin bir şeydir.

— Bu duraklamaya sosyal muhitin, sanata

ve sanatkâra diğer memleketlerdeki kadar alâ­ ka göstermemesini sebep olarak söyliyemez mi­ yiz ?.

-— Sosyal muhitin sanata alâka gösterme­ diği iddiası iyi, sağlam eser veıemiyen bir ta­ kım kendini beğenmişlerin iddiasıdır. Onların acizlerini örtmek için buldukları türlü bahaneler­ den biri de budur. îyi eser verin de bakın, alâka gösteriyor mu, göstermiyor mu ? Tabii, bir ese­ rin maddî geliri kıstas değil. Biz fakir memle­ ketiz.

O önündeki evraka bir göz atıp imzaladık­ tan sonra ben sordum :

t— İyi şeyler.

— Mevcut şiir anlayışını savunan dergilerin bariz karakterleri nelerdir ? Siz, şiir anlayışınız bakımından bunlardan hangilerine yaklaşırsınız?

— Bu sorunuz müphem, dedi. Bununla be­ raber bilmek istiyorsanız söyliyeyim : Ben yüz­ de yüz ferdiyetçiyim.

— Ya, dedim; “Halka inmek,, sözünden ne anlıyorsunuz ?

— Bu sual size saçma gelmiyor mu ?

(2)

— Amar savunanlar var !.

— Halka inmek ne demek ben bunu anla­ mıyorum. Bahsi dahi hoşuma gitmiyor. Hem siz bu suali kendilerini halkın üstünde vehmedenle- re sorunuz.

— Bundan onsekiz sene eVvelki tanınmış sanatkârlarımızdan birisi : ‘‘Sanatta tez çoktan tarihe karıştı.” diyordu. Sizin bu hususta söyli- yeceğiniz bir şey var mı ?

— Bu sözü kim söylemiş bilmiyorum !. — Necip Fazıl.

— Bütün bunlar büyük lâkırdı etmek için söylenmiş şeylerdir, halbuki teferruat. Sanat üzerine allâmelik etmek kadar manasızlık yok­ tur. Sanat ve sanatkâr bu cins ukalâlıkların dışında kalmalı.

Zile bastı; “Kızım bize iki kahve!.” dedi. Geniş ağızlı, zarif fincanlarla kahvelerimizi içer­ ken gene konuşmağa başladık.

— Tiyatroya, dedim memleketimizde halkın hâlâ gerektiği kadar ilgi göstermemesinin sebe­ bi nedir ?

— Halk tiyatroya pekâlâ ilgi gösteriyor. Hattâ, değil tiyatroya,, bizim için yepyeni, ya­ bancı, hattâ acayip bir şey olması tabiî bulunan operaya bile ilgi gösteriyor. Rigoletto Ankara’da aylarca ve tıklım tıklım oynandı. İnkâr kolay şeydir, ama ayıptır da. Ben asıl şu sualin sorul­ masını isterdim : Şair, sanatkâr, tiyatroya niçin ilgi göstermiyor? Bunun sebeplerini araştırırsak tiyatro davasının iç yüzünü daha iyi anlamış oluruz. Ah, fakat Louis Jouvet'nin ölüm habe­ rini okudunuz mu ? Büyük bir aktörün ölümüy­ le kaç ayrı insanın ve tiyatro müellifinin ölece­ ğini veya ikinci bir defa öleceğini düşünebilir inisiniz ? Tiyatro sanatının en büyük tarafı fâni. Fakat tiyatroda herhalde halka dokunmamak.

Türk tiyatrolarının en fazla neye ihtiya­ cı vardır ? Eser, aktör, rejisör ?

—- Müellif, müellif, müellif....

— Son senelerin telif tiyatro eserleri arasın­ da ehemmiyetli gördükleriniz hangileridir ?

işte buna cevap vermek zor, dedi. Zira şahıs zikretmek lâzım.

M. Dıranas şahıslar hakkında hüküm verme­ yi edebiyat tarihçilerine bırakıyor - bırakmanın içinde bitaraf olamamak korkusu da olsa ge­ rek — . Sonra yarı şaka şöyle söyledi :

— Bu suali lütfen benden başkasına sorunuz. Olabilir ki benimkileri de zikreder.

— Günlük yazılar yazmak mecburiyetinin sanatı öldüreceğini iddia edenlere söyliyecek bir şeyiniz var mı ?

— Henüz deniyorum. Tecrübemin neticesi­ ni haber veririm.

— Sanatkâr hüviyetinize bir de siyasî hü­ viyet eklendi. Sanatla siyaset arasında ne gibi bir yakınlık görüyorsunuz ?

— ikisini biribirinden ayırmıyorum. Bir ha­ yat bir bütündür,

GEMLİK KÖRFEZİ ÜZERİNE

Bir deniz tutması sarmış rüzgârı Habire. çalkalanır durur sular. Tut ki şimdi, hayâlin bu en darı: Beni peşine takmış, sürür sular. Kürek sesleri gelir sahillerden Martılar konar, kalkar ta ilerden. Düşer bir sandalın ardına birden; Bir damla götürmeden yürür sular Hükmü sahilde biter ama bakma Gelirde ta göğsüme vurur sular

v * • - '

Yahya BENEKAY

İSTANBULDA AKŞAM

Şafak kanatlarında dua taşıyan kuşlar; Gün vuran kubbeler altın ışıklı fanus.. Tepelerde sarışın bir rüya Temmuz. Ufukta renklerin âyini başlar,

Mercan kanatlariyle kolan vuruyor kuşlar. K ızılcık köpüğü sularda zaman,

Hayaller vaadeden mesut akıştır. Enginde Adalar şuh bir bakıştır.. Sonsuz telâşından sıyrılır liman, Mesut bir akıştır sularda zaman. Eyüp servilerden hüziin emiyor. Eııslı akşamiyle haşhaşa Haliç... Kütrengi kaderine ağlıyorken iç, Kabuk ihtişamdan vazgeçemiyor. Eyiip servilerden hüziin emiyor.

Boğaz kıyılarından Mahûr beste yükselir; Aşinaları bekler Emirgûn-Çınaraltı. Bu yerlerde akşamın ebedi saltanatı.. Köhneleşmiş yalılar bir tahassür gibidir. Boğaz kıyılarından Mahûr beste yükselir.

İlhan GEÇER

Çok meşgulsünüz dedim. Vaktinizi aldığı­ mın farkındayım ama iki sualim kadı.

Eliyle gene, kırdan çok beyaza yaklaşmış olan saçlarını arkaya doğru sıvazladı. Bir sigara daha yaktı, gözlüğünü düzeltti, dolaşmaktan vazgeçip masasındaki döner koltuğuna oturdu.

— Estağfurullah, buyurun kardaşım, dedi. (Sonu Sa. 15 de)

(3)

A. Muhip D ı r a n a s ’ la

Konuş t um

(Sa. II den devam) — Dünya sanat ve fikir hayatı nasıl bir yol takip ediyor, bu yol karşısında Türk sanat ve fikir hayatının durumu nedir ?

— Dünya küçüldü, Milletler ve memleket­ ler gibi sanat ve fikir hareketleri de birbirinin içine girdi. Bu Göte’nin bir asır önce hayal ettiği büyük harekettir. Eski zamanların sanatına ba­ karak zamanımızın azameti buradadır. Fakat kalite bu yeni hamurun yuğrulmasındaıı sonra meydana çıkacaktır.

Zamanımızın sanatındaki kararsızlık ve es­ kiye nazaran çelimsizlik bu yüzdendir. Türk sa­ natını da bu hamurun içinde kabul edebilirsiniz.

— Son bir sual, yeni çalışmalarınız hakkın­ da bilgi verir misiniz ?

— Gölgeler piyesimin Fransa’da oynanacağı ve Fransızcadan tekrar Türkçeye tercüme edi­ lip bizim sahnelerimizde büyük bir rağbetle kar­ şılanacağı ihtimali bir edebî faaliyetin neticesi sayılabilirse, şimdilik elimde bu koz var. Baş­ kaları böyle bir kozu ciddî ciddî ele alırlar, ben şakacıktan söylüyorum. Üst tarafını söylersem bu sefer siyasi polemik yaparlar.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

- La donne économique - Insérer le tissu économique - Trouver un nouvel emploi. - Professeur de français langue étrangère - Créer

Bu bağlamda yeni hükümet sisteminin, bütçe hakkı, bütçenin anlamı, önemi, genel olarak bütçe süreci ve denetim açısından yarattığı değişiklikler nelerdir..

[r]

Bu yazıda, acil servise ceviz ağacından düşme, sırt ağrısı ve parapleji ile başvuran, incelemeler sonrasında; nadir olarak görülen çökme ve kanal içi basısı yap- mayan

Bu nun için ça lı şı lan oda nın çok ay dın lık ve ya çok ka ran lık ol ma ma sı sağ lan ma lı dır.. Işık, ek ran dan yan sı ya rak gö ze di rekt ola rak gel me ye cek

Türkiye hem BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye hem de BM Engelli Kişilerin Haklarına Dair Sözleşmeye taraf devletler arasında olmasına rağmen, engelli

Çünkü daha önce sağlık meslek liselerinde hemşire olmak için öğrenim gören kişileri eğiten hemşireler; hemşire yardımcılarının da görevlerinin aynı

Sırf nükte yapayım , sükse ya­ payım diye her hangi bir yemek ziyafetinde veya her hangi hususî umumî bir toplulukta şiir oku­ yanlar bu şiir için seçilmiş