• Sonuç bulunamadı

Başlık: HALİFE en-NASIR'n FÜTÜVVETE GİRİŞİ VE BİR FÜTÜVVET BUYRULTUSUYazar(lar):KAYAOĞLU, İsmetCilt: 25 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000655 Yayın Tarihi: 1982 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: HALİFE en-NASIR'n FÜTÜVVETE GİRİŞİ VE BİR FÜTÜVVET BUYRULTUSUYazar(lar):KAYAOĞLU, İsmetCilt: 25 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000655 Yayın Tarihi: 1982 PDF"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

VE BİR FÜTÜVVET BUYRULTUSU Doç. Dr. İsmet KAY AOGLU

Burada ele aldığımız konu, daha önce dağınık bir durumda olan fütüvvet hareketi ve yaşayışının ne zaman ve kim tarafından benimse-nerek, tabir caizse, bir doktrin haline getirilmesidir.

Önce fityan ve sftfiler arasında yaşıyan fütüvVct ahlak ve kuralları uzun süre bir sisteme bağlı olmadan süre geldi.

Uzun süre, Halifeliği korumasını başaran Nasır lidiniUah (577-620 { 1181-1223) ilk kez Fütüvveti örgütlendirip bir düzene ~okmuştur.

XIII. .yüzyıldan Sonra Anadolu'da 'Ahilik' diye biiinen kurum, fütüvvetin iyi ahlak illeeleri ve türk konuk severliğinin birleşmesiyle meydana çıkmıştır. İyi ahlak, konuk severlik ve sanatı içinde taşıyan Ahilik, Türkler vasılasıyla Kırım ve Balkanlara değin yayıldıı.

Abba:;i halife si en-Nlisır'ın, fütüvveti bir düzene sokup kendi şahsı etrafında toplamaktan amacı İslam dinini savunan bütün cereyanları ve düşünce akımlarını kendi bayrağı altında toplamak idi. Bira? sonra tekrar değineceğimiz gibi henüz 578 {1182 yılında, Bağdad fütüvvetinin büyük şeyhi Abdülcabbar tarafından bu işe başladıZ. O zaman fütüvvet çeşitli şekillerde halk arasında yaygındı. Belli başlı beş grup sayılabili-yordu. Halif~ en-Nasır basit ve sade bir fülüvvet üyesi olmak istemedi. Diğer alanlarda olduğu gibi, bu alanda da Bağdad fütüvveti~i birleştir-mek, düzene koymak ve ona bir çerçeve kazandırmak için çalıştı Bunun için yöneticilerin din topluluklarının; asker ve idarecilerin bir sosyal eği-tim ve bir beraberlik unsuru, dinamiği haline gelmesini istedP.

Tasavvuftan renk almış ve kendi dışında bir takım kural ve adetle-rin bulunduğu durumda, şeriatla uzlaşan haliyle olan akidcleri de kabul etti, Bundan sonra, bütün Dvğunun hükümdarlarını, fütüvvete girmeye çağırdı. Bütün İslam dünyasını böylece fütüvvetde birleştirdi. Aristok-rl1tların da ilgisini çekmek için bir takım oyunlar ortaya çıkardı. (Örne-ğin bir tür spor olan bunduk atm;, gibi)4.

(2)

222 İSMET KAYAOGLU

ıbn Bibi vasıtasıyla, Anadolu'dli sarayda fütüvvetin bulunduğunu öğreniy(lruz. Vakıa, Anadolu Selçukluları Sultanı tzzeddin

Keyka-VU8

i.

(1211-1220) isteği üzerine, Halife Nasır'dan 611/1214 yılında fütüvvet giysisini (Jihasını) almıştır. Bu sultanın halefi olan Alilad-din Keyk!ıbad i (616-634/1219-1236) Halife en-Nusır'ın din işle-rinde rehberi, büyük şeyh, Ebu Hafs Ömer Es-Suhreverdi'yi Konya'da eki ularak karşılamış ve fütüvveti, gerekli törenİ yapıırak kabul et-miştirs.

Bu olayııı, fütüvvetin Anadolu'da benimsenip yayılma8ına katkıda bulunduğuna inıınmak yerindedir. Ama saray fütüvvetinin, daha SUNa Ahiliğin gelişmesiııde tek sebep olduğunu görmemek geıekir6•

Fakat, Halife Fütüvvete ne zaman girdi, onu ne zamıto düzenledi? Şimdiye değin bu konuda, kronolojik yönden birbirine karşı iki kaynak kullanıldı: Biri, muahhar Kaıip Çelebi'nın (1609-1658), 578/1182-83 olarak belirlediği en-Nasır'ın fütüvvete girişi ile ilgili notu, diğeri birçok vekayinamede intikal ettirilen ve bund~n 20-30 yıl sonrasım gösteren fütüvvetle ilgili belgelerdir. Bu aradaki "'aman farkı, Osmanlı poligrafı Katib Çelebi'nin verdiği bilginin kronolojik değeri üzerinde şüphe yaratır. Bununla birlikte şu anlaşılır ki en-Nasır'ın fütüvvete giri-şi, saltanatıilın başlangıcında oldu. Bu tarih en geç 583/1187 yılı olur. Şeyh Abdulcablıar adlı bir slifinin önderliğinde fütüvvete ilk adımı-nı atmıştır.

En-Nasır Lidinillah'ın fütüvvete girişi ile ilgili olarak Zahabi'nin 'Tarihu'l İslam' adlı eserinde 583 yılı olaylar ıanlatılırken ilgi çekici şu not geçer: "Abdulcabbar b. Yusuf b. Salih, fütfivvetin şeyhi ve reisi, onun tamilln incisi ve saucağının taşıyıcfsı idi. Mfi.rfivvet ve asabiyyeıte emsali yoktu. Kendisini ruhunu yüceltmeye ve babalığa (ububiyye?) hasretti. Allah'a ibadet etmek için, seçtiği ve yaptırdığı bir yere çekildi. Halife en-Nasır, onu çağırttı, kendisine tabi oldu ve on-dan libas giydi. Sonra Abduleabbar hacca gitti, orada öldü ...

""-Fakat Halife en-Nasır'ın basit bir üyelikten çıkarak fütüvvete düzen ve, aksiyon vermesi, fityanın başına geçmesi ne zaman başladı? Bu konuda Jl1ir'at uz-Zaman'da bir n"ta rastlanmaktadır. Burada, Hali-feniıı posta güvercinlerinin idaresini teslim ettiği, fityan'ın başkanı Yusuf AI-Uqab'dan söz edilmekLedil'. O halde Halife, eserde geçen 590/1193 yılında Bağdad'da fityan'ın doğrudan doğruya başkanı değildi. Adı geçen kişi 5991İ202 Ramazan ye 603 yılı mayısında Bağdad'da yine fityan'ın reisi olarak bilinmektedir. Bu sonuncu tarihte, hatta Şeyh

(3)

Abdulcabbar'ın oğlu olacak bir kişi ile birlikte Melik al-Adil'e Ha-lifenin fütüvvet şalvarıroı takdim için Şam'a giderler.

Görülüyor ki, en-Nasıl' LidiniUahtarafından çeşitli hükümdarlara gönderilen şalvarların, hediyelerino yolJanış tarihleri, en-Nasır'ın eski fütüvveti kaldırıp yerine yenisini düzenleyerek koyduğu tarih olarak bi-linen, İbn° As.Sii'i'nin verdiği 604/1207 tarihinden önce yapılmıştır.

604,/1207 yılından sonra en-Nasıl', yalnız Bağdad fityanının kıblesi değil, bu sıfatıyla, bütün İslam Ahbasi a.leminin gözünde önder olmuştur8•

en-Nasıl' Lidiııillah'ın 60,ı /1207 tarihinde bir fütüvvet üyesinin öldürülmesi üzerıne yayınladığlobuyrultu, fütüvvet topluluğunun düzeni ve uyulması gereken kuralları bize öğıetmek1oedir. Daha önce Paul

KahIe tarafından arapça metin ve almanca çevirisi ile yayınlanan bu buyrultuyu aşağıya alıyoruz9• Bu menşur (buyrultu) metni İbn

As-sii'İ'nin al-Cami' al-Muhtasar adlı kroniğinde geçerlO.

1- "Bu yıl eski fı1tuvVet kaldırıldı. Emirü'l-Mü'minin Nasır Hdinil-lah bu konuda kendisine yönelinen ve başvurulan bir kişi oldu. Ona fü-tüvvet, Abduicabbar tarafından verildi. Bu kişi zahit ve şeyh idi.

2- Bunun üzerine seçkinler ve halktan birçok insanlar fütüvvete intis:ıp etti. Çevredeki emirler fii,tüvvete girmek istediler. O da onlara elçiler ve vekaleten fütüvvet şalvarı giydirecek kişilergönderdi. Bu olay Bağdad'da yayıldı. Küçükler büyüklere danıştılar.

3- Fahir El-Alevi, Vezİr Nasır B. ,Mehdi'nın arkadaşı idi. Onun hirçok Refik'leri de vardı Bunlardan biri ile tzzed(lin Nedih Eş-Şurahi'-nin hir Refiki arasında kavga çıktı. Bu sehebten Kutafta mahalle-sinde hüyük hir kargaşalık oldu. Kılıçlar çekildi.

4- Durum Halife en-Nasıl' lidinilIah'a intikal edince hu olayı çirkin karşıladı. Vezil'e, grubların başkanlarının toplanmasını ve bir Menşur yazılmasını buyurdu. Bu Buyru1tu'da iyilik ve dostluk emrediliyor, kin ve düşmanlık yasaklanıyordu. Bu buyrultu huzurlarında okunmuş ve onlar hunun içeriğine tanı k kılınmışlardu.

5-

Buna karşı çıkanların şalvarları alınacak, fütüvvetleri kaldırıla-cak ve gerekli ceza verilecekti. Fahir cl-Alevı huzura getirildi ve vezir_ hazır buh.luaulara: "Tanık olun ben onu terk ettim" dedi. Buyrultu'yu Divan katibi EI-Mekin Ebu'l Hasan Muhammed B. Muhammed EI-Ga-namİ okudu Buyrultu da bu katip °tarafından kaleme alınmıştı. Buy-ruhu metni şudur:

(4)

224 İSMET KAYAOGLU

6- Bismillahirrahmanirrahim

Kuşkusuz delil ve burhanlanyla kesin olarak bilinmektedir ki, Emirü'l-Mü'minin Ali B. Ebi Tiilib fütüvvetin aslı, kaynağı ve onun üs-tün niteliklerinin oeağı ve doğuş yeridil'. Güzel kuralları ondan beslen-miş, kollan ondan doğmuştur ve fityan başkasına değil yalnızca Ona intisap etmiştır. Refik ve ihvanın ilişkileri onun peygamberlerle olan yüce kardeşlik erkanına uygundur.

7- Hz.Ali, tam fü.tüvveti ve üstün şahsiyetiyle şer'i cezaları bü. tün derecelerine göre uygular. Her çeşit suçluıarı, suç, din ve mezhep farkıarını gözönüne alarak cezalandırırdı. Bu konularda kanunların em-rini ve öngördüğü cezaları yerine getirmede ihmal göstermiyordu. Bu konuda Allah'ın emrine uyuyor, hukuk düzenini ve esasını korumaya çalışıyordu.

8- Hz.Ali iyi örnek olan öncekilerin yolundan gidiyor, Sahabinin dediklerinden ayrılmıyordu.Ümmetten hiç birinin onu kınadığı ve uy-guladığı cezadan dolayı tenkit ettiği duyulmamıştır.

9- Allah kimi Hz.Ali'nin makamına mirasçı kılmışsa, onun da dinin hükümlerinde onu örnek alması gerekir. Fütüvvette Hz.Ali'ye ulaşır. Onun gii.zcl ahlakına ve üstün seciye~ine uyulmuş fiilleri örnek alınmış, onun bu yönleriyle benzeri yoktur. Yaptığı işlerde fütüvvet ve şeriat bakımından ona karşı çıkan biri yoktur.

10- O (Emirü'I.Mü'minin el-Nasİl' lidiuiIlah) yü.ksek, kutsal, pey-gamber ve imamlardan gcJen merasimi koymuş bunların doğruluk yö-nünden geçerliliklerini artırmış, temellerini sağlamlaşurmıştır. Bunları o Allah'ın dinine yardımcı olan peygamber ve imamlardan gelen, üstün, kutsal, yüce, ulu, şerefli, iyi hizmetleri yapmada fütüvvete girenler için tesbit etmiştir. Allah O'nun makamını yüceltsin, saltanatını ebedi kılsın, sözünü ve sancağını yüksek tutsun.

11- Bir Refik bir kimseyi öldürürse-ki Allah insan öldürmeyi ve kan dökmeyi yasak etmiş ve şeriat da insan hayatını korumuştur- bu suretle 0, Allah'ın "Kim bir mü'mini kasten öldürürse cezası ebedi

ola-rak cehennemdir".

12- Ayetinde anılan günahkar kimselerden olur. Fityandan birisi böyle bir suç işlerse bu anlaşılınca diğerleri onu terk edecekler ve mensup olduğu fütüvvetten çık~racaklar ve görevini yapmayan Refikler ara-sında sııyılacaktır. "Bu onlar için dünyada bir utançtır ve ahirette de onlara büyük bir azap vardır".

(5)

13- Katil koruyan ve gizleyen, öldürme işinde ona yardım edip evinde barındıran her fetayı, Kebiri (büyüğü) terkeder, arkadaşlığını bırakır ve ondan uzaklaşır.

14-

Kim kusurlu birini gizlerse, kusur işlemiş ve yanlış bir iş yapmış olur, kim kanunun kovduğu birini barındırırsa sapıtmış ve nefsine uy-muş olur. Peygamber (A.S.) kim, suç işleyen birini barındınrsa, Allah'-ın, meleklerin ve bütün insanların laneti ona olsun, Allah ondan hiçbir bedel ve fidye kabul etmeyecektir. Zulüm ve haksızlık yönünden öldür-mekten büyük bir şey ve ondan ağır bir günah yoktur.

15- Feta eğer krndi grubundan bir fetayı öldürürse fütüvvetten çıkar ve "Onun Tevrat'ta onlara, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralar için kısa8 koyduk".

16-

Ayeti gereğince kısasla cezalandınlması gerekir. Kendisine itaat edilmesi gereken Halife - ve Emirü'l-Mü'minin Nasır lidinil-lah'ın - ülkesinde bir Refik, feta olmayan birini, yardımcılardım veya divana bağlı birini öldürürse bu katil, grup Fahibinin (Sfthibu'l-ahzab) hareminde ölüınle cezalandırılır. Adeta o, büyüğü (kebiri) vasıtasıyla cezalıındırılmış ve bu yüzden fütüvveti iptal edilmiştir. Her üstüp (ra-cih) feta katında, onun kısas ile cezalandırılması gerekir

17- Refikler bunu bilsinler gereği ile amel etsinler ve işleri emredil-diği üzere yürütsünler Bu buyrultuda tayin edilen esaslara uysunlar ve A ah'ın izniy'e bunu boyun eğerek karşı'asınıar.

18- 604 Yılı sefer ayının 9 unda yazılmış olan bu buyrultu grup başkanlarından her birine doğru 30 kişinin şahitliği ile teslim edilmiş-tir. Sonra her buyrultunun altına şu ifade yazılmıştır.

19-

Kul, uyulması gereken bu buyrultunun içeriğini ve ona boyun eğilmeFi ve uyulması gerektiğini kabul etti. Fütüvvet ve şeriat yönünden bununla amel edilmesi gerekir. İşte, gerçekçi fityanın işitilen ve anlatılan yaşayışlarından bilinen budur.

20- Bu yüce buyrultunun içeriğine göre görev yapmayı üstlendim. Emredilen ve belirlenen hususlara aykırı birşeyolursa, bunun bana bildirilmesi, grup sahibinin uygun göreceği t_arzda cezaiandırılması ge-rekir. Allah (halifenin) devletini Fağlamlaştırsınve sözünü yüceltsin. Falan oğlu falan bunu aynı tarihte yazdı."

Bu metnin ışığı altında görülüyor ki: .Fütüvvete girmek için seçkin kişiler ve emirler başvurmuştur Fütüvve1 e mensup kişiler arasında Re-fik, Kehir gibi ünvanıarı alan kişiler vardır. Yine küçük grublar ve

(6)

reis-226 İSMET KAYAOGLU

eri (sahibu'l hizlı) h,llunur. Hz.Ali, fütüvyeiin örnek şahsı ve piridir. Fütüvvetin kurallarına uymayanlar reisIeri taıafından cezalandırılır. Şalvar giyerek fiitüvvetc girildiği gibi şah-ar alınarak fütüvvetteıı çı-karılır.

H. Thorning tarafından kaleme alınan Beitriigen zur Kenntnis des Islamischen Vereinswesens adlı araştırmasında müslüman müeIlif-lerinin bu konudaki haberleri değerlendirilmiştir' i. Thorniııg, onları h.

844 de yazılmış Tübingen el-yazması (Ma VI 137) olan yeni bir kaynak ile tamamladı Bu d-yaJlmasının 55 İle 60. yaraklarrnda irad edilen Fu-tUVYHhakkındaki hutbe'de biz Sultanın zamanına ait asH bir hutbenio kopyasını görürüz. Bütün eser, Halife tarahndan yenilenmiş bir fütiiY-vet durumunu arzeder. Hatta b alifeye ithaf edilmiştir. "Bil ki, (yazma-nın girişi böyle) bu kitabı yazma(yazma-nın sebehi, fütüvyet halı;:kında pek çok kimseleri fazlaca meraklı görmemdir. Mü'minlerin emiri Ebu'l Abbas Ahmed en-Nasil li-dinillah'm hizmetinde iken bu kitabı yazdım. İçeri-sine en yüee emirleri koydum ... "

Bu ifadeye göre Paul Kahle Tübingen el-yazmasında muhafaza edilen kısmı, Halife en-Nasır tarafından yenilenmış fütüyvetın sıhhatli bir nüshası olarak görüyor. Ona göre, yayınlanan kısım orjinal bir belge olarak Halifenin zamanına aittir. Bu fütüvyetnamede görülen terimler, şüphesiz Tübingen yazmasında bulunan kısmın beyanlarıile daha iyi açıklanır. Her ikisi de en güzel şekilde birbirini tamamlarıı.

1- N. çağatay, Bir Türk Kurumu Olan Ahilik, Ankara, 1974.

2-

İbn Ebi'l-damm ve Sahavi'ye göre (M. Cevad'ın 1934 de yayın-ladığı ıbn Sa'i'nin Macma al.Mulıtasarından naklen).

3-

Futuwwa,

E.İ. 2,

fr. c.

II,

s.

986.

4-

Aynı yer.

5-

İbn Dibi, Selçukmime, Houtsma baskısı Leidcıı, 1902, s. 220--227; F. Uzluk, K. Gençosman çev. s.

92;

İsmet -Kayaoğlu, Fütüvvef ve Ahılik, Türk Kültürü, Sayı: 166, s. 24.

6-

Bir görüşe göre ise, Ahiliğin Anadoluya' İran yolu ile gcldiği öne sü-rülür. Bu ke;>;,önce İranIılarm sonra TÜrkleı.in Ebu Müslim'e karşı besledikleıi saygı kültündcn ileri gelir (E

12,

fr.c. II, s. 988).

7-

Zahabi, Tari1ıu'l Islam; Bibliotheque Nationale, Paris, Arabc 1582, II r (CL Cahen, Nate sur les debuts de la Futuwwa d'an-Nasır, Oriens, Vol. 6 No: I, s. 18) naklen.

8- Ci. Cahen Nafe sur les debuts de la Futuwwa d'an-Nasır, Oriens,

(7)

9-

Paul Kalıle, Eine Futuwwa-Erlass des Kalifen en-Nasır aus dem Jahre

604 (1207),

Festscrift Max Freiherrn Von Oppcnheim zum

70.

Geburtstage, Berlin,

1933.

10- Paul Kahle yayını konusunda şunları yazıyor: 1914 Eylülünde Kahire'de kendisiyle görüştüğüm Ahmet Paşa Teymur, bu buyrul-tunun geçtiği yer konusunda, ölümünden kısa bir süre önce dikka-timi çekti ve kütüphanesinde bulunan İbn as-Sfl'i'nin Kroniğinin iX. cildini

(595-609

yılları olaylarını içerir) istifademe sundu. (P. Kalıle, a.g.mak.)

el-Cami 'el-Muhtasar yazarı İbn aı-Sn

(1197-8-1276)

Iraklı bir tarihcidir. Bağdad'da doğdu ve hayatını burada geçirdi. Niza-miye ve Mustansiriyye kitaplıkları!'ı yönetti. Tasavvufa meyletti . . Bu yola (Ömer b. Muhammed) as-Suhraverdi tarafından sokuldu.

(608/1211-12)

Edebiyat alanında birçok eser yazdıktan başka,

tarih alanında da. mahsulü çoktur. Son Ahbasi Halifclerinin, en-Nasır ve el-Musta'sım'm biyografilerini, Tarilıu'l-Bağdad'm deva-mını, Tahakatu'l Fukaha, Abbasi halifelerinin menkabeleri, Niza-miye müderrisleri ve daha birçok annali"tik eserler yazdı. Büyük kısDlı kayıp, herhalde yüzü aşan eserlerinin listesini vermek

im-kansızdır. '

Elimizde tek cildi bulunan al-Cami al-Nluhtasar, mufassa! kro-niğinin (tarihinin)

9.

bölümüdür.

595-606

yılları vukatını içerir. Mustafa Cevad' tarafından Bağdad'da

1353/1934

tarihinde yayın-landı.

ll- Türkisehe Bibliothek, ed G. Jacob und R. Tschudi, XVI, Berlin

1913.

12- P. Kahle, A.g.mak. s. 57.

(Bu makale için arapça ve almanca çeviıilere yardlDl eden Doç.Dr. Abdulkadir Şener ve Doç.Dı. Cihal Tunç'a te'jekkürlerimi lekraı

Referanslar

Benzer Belgeler

Az gelişmiş ülkelerde siyasal iktidarın devrimci bir özelliği sahip olması halinde bu durum uzmanların rolü üzerinde etkili di­ ğer bir faktör olabilir. Toplumun

quie peuvent etre citees en premier lieu: Par exemple, la suppres- sion des references faites au droit cantonal, la Turquie etant un Etat unitaire et non federal comme la

de çalışan davacının yeterli sebepler gösterilmeden görevinden uzaklaştırılması kararının iptaline:; İçtihadı Birleştirme Kararı ise aynı şekilde ve 3546

(Kasım 1965'te Merkez Bankasının toplam kredileri 4,615 milyon lira, muhtelif ticari kre­ diler 172 milyon lira). V) Banka kredilerine gelince, 1965 Programında, «kredilerin

fına gerçek bir riayet göstermiştir. Tervici gayri kabil görünen, ta­ nımanın mütekabiliyet şartına bağlı tutulması da hukukumuzun yabancısı olduğu bir

Mutlak haklar en geniş salâhiyetleri bahşeden haklar oldukla­ rından kanunun çizdiği hudutlar dahilinde sahibi olan şahıslar bun­ ları vasıtasız surette kullanabilirler ve

Doktrin ve mahkeme içtihatlarının ışığı altında MK.. Klâsik görüş taraftarlarının belirttiği ve modern görüş ta­ raftarlarınca da benimsendiği üzere MK. 321 ve

Burada bahis konusu olan probleme konu olan olay şudur: Bir işyerindeki sendikalardan birisi işyeri esası üzerinden bir toplu iş sözleşmesi akdettikten sonra en ziyade