Inl
Hışırtı
f W11FDG€ P A S A
Hayatı
İki gözünü
İkinci A bdülham it, saltanatının
ilk yıllarında henüz hafiyelerin
tesiri altın d a kalm adığından, ga yet serbest harek et eder, nazır- lariyle, devlet adam larıyla yemek yer, onlarla k onuşarak vakit ge çirirdi. Sarayda yemeğe alakoy- «luğu yakınlarını gece m isafir e t tiği de olurdu.*
B ir akşam Ahmet Vefik Paşaya
da sarayda kalm asını rica etti.
Başvekil pek m em nun oldu. Fa k a t sabaha k ad ar gözüne uyku girm em işti. E rtesi gün Bâbıâliye dönünce m ü h ü rd arın a dert yan dı :
— Ne tuhaf yatak. H er şey
ipek. Ç arşaflar ipek, yastıklar ipek, yorganlar ipek. Ne tarafa dönsem , b ir h ışırtıd ır gidiyor. V ücudum u oynatsam , fııuş, diye b ir ses. Az kalsın deli olacaktım .
H er nasılsa bu sözler padişahın kulağına gider. B ir h afta geçmez, Vefik Paşaya te k ra r sarayda kal m asını em reder. Paşa da:
— E m ret padişahım kalayım , der, yalnız m üsaade ederseniz eve k ad ar b ir gidip gelmem icabedi- yor.
Acele ile saraydan çıkan Paşa nın bir m üddet sonra arabasına evdeki yatağım , yorganını doldur duğunu, terlikleri ayağında, ge celik entarisini giymiş geldiğini görürler.
Başvekil Paşa, kapıcılara em re d er :
— Beni yatak odasına götürün bakalım ...
Padişah durum u g ö rü r ve haf talarca güler. S araya gelen bü tü n m isafirlere de anlatır.
Artan para!
Paşa, Devai Nazırı iken kendi sine büyük m em urlardan birinin borçlarını verm ediğinden şikâyet edildi. Borçlu m em uru dairesine
çağırtıp b orcunu ödem esi için
b ir m üddet verdi. Borcun öden m ediğini öğrenince de nazırı tek ra r m akam ına getirtti. Alacaklı
da hazırdı. K apıcının kulağına
b ir şeyler fısıldayıp gönderen
Nâzır, borçluyu b ir m üddet lâfa tu ttu .
Kapıcı, elinde b ir m ik ta r para ile dönünce Ahmet Vefik Paşa, p aran ın b ir kısm ını alacaklıya verdi, geri kalanı da borçluya u- zattı. B orçlu m em u r şaşkın göz
lerle kendisine bakakalınca da
a ç ık la d ı:
— T ereddüt etm eyin. Verdiğim Hara pazarda sattırdığım atınız dan arta* paradır.
1822 de İs ta n b u l’da doğan Ahmet Vefik Paşa, M utlakiyet ve M eşruti yet devirlerinin devlet ad am ların d an ilk Osm anlI Meclisi M ebusanı İs ta n bul m eb u slarm d an d ır. B ir a ra Mec lis Reisliği ve B aşvekillik de yapan paşa, dil bilgini, edip, s a n a t d ostu, T ürk tiy a tro su k u ru c u la rın d a n ve M olyer m ü tercim lerin d en d ir.
B abası T ersane ve S erask er k ap ı sı te rc ü m a n lık la rın d a b u lu n m u ş M ehm et R uh id d in E fendi idî.
1831 de M ühendishanenin ilk k ıs m ına verilm iş, 1834 te b ab asıy la P a ris ’e giderek o ra d a 3 yıl ta h sil e t m iştir. D önüşte, henüz 14 yaşında iken B abıâli T ercüm e O dasına alı n an A hm et V efik, d aha so n ra T ah ra n ve P aris E lçiliklerinde ve Devai N azırlığında b u lu n m u ştu r.
Ahm et Vefik P aşa, d aha so n ra da
m u h telif devlet hizm etlerinde b u lunm uş, 1878 de H am dı P aşam n ye rin e B aşvekil tây in o lu n m u ştu r. B aş vekilliği üç ayım tam am lam ad an b ir iftira yüzünden B u rsa'y a V ali o larak sü rü lm ü ş, d ö rt yal sürer. B u rsa Va liliği sıra sın d a şeh rin im arı ve gü zelleşm esinde b ü y ü k hizm etleri ol m u ştu r. 1882 de ikinci o larak B aşve kâlete getirilen A hm et V efik P aşa kendi d efterin d e k ö tü le r hanesine kaydettiği Şeyhülislâm Ü ryanizade E sa t E fendiyi kabineden çık arıp iyi ler h anesine k ay d ettiğ i B u rsalı Rıza Efendiyi g etirm ek istediği için İk in ci A bdülham it ta ra fın d a n azledil m iştir.
B aşvekillikten azlini tak ib en K a y alard ak i k ö şküne çekilip yedi yıl b u rad a m ünzevî b ir h ay at yaşam ış, yetm iş yaşında 1891 yılında ölm üş tü r. K öşke yakın b ir m ezarlığa gö m ülen A hm et V efik P aşa'n m m ezar ta şın d a «Eazim i ülem ayi ıslâm iye- den efahim i vüzerayî sa lta n a t! san i yeden A hm et V efik P aşan ın k a b ri dir. E lfatiha.» yazılıdır.
Zaptiye N âzın Hafız Paşa,
b ir gün Bâbıâliye bir tezke
re göndererek T atavlada -Şimdi K urtuluş- toplanan b ir çok Ru- m un isyan alâm eti gösterdikleri ni bildirm iş ve Taşkışladan gön derilecek askerlerin durum a h â kim olm asını istem işti.
Tezkereyi alan Vefik Paşa, der hal arabasına binerek T atavlaya gitmiş, orada esnaf çırağı b ir kaç yüz gencin bağırıp ç a ğ ırd ığ ın gö rünce, fena halde öfkelenerek e- linde bastonu ile kalabalığa doğ ru yürüyünce hepsi çil yavrusu gibi dağılm ıştı.
Ahmet Vefik Paşa doğruca Yıl- dız'a giderek Zaptiye Nâzırını ça
ğırtm ış, odaya girince üstüne
doğru yürüyerek:
— Ben adam ın iki gözünü oya rım , dem işti. Seni m iskin herif seni... T aburlarla asker sevkede- ceğine kendin gidip b ir baksay- dın ya. Devletin başına gaile mi açacaksın?
Yürü ya...
Ahmet Vefik Paşa, B u tsa valisi iken sokakları genişletm ek isti yordu. Bunun için arabasını çık
maz sokaklara sokturur, ar ib a
duru n ca da:
— Vali Paşanın arabasına hiç durm ak olur m u?
Diyerek buldurduğu amelel i r le k arşısına gelen duvarı yıktı- rırd ı. 0 tarih te «Yürüyen Dede;> adlı b ir tü rb en in de yıkılm ası ge rekiyordu. Ahmet Vefik Paşa, gü nün birinde etrafında ulem adan ve eşraftan bi-r kaç kişiyle türbe nin yanına g itti:
— Yürü ya Dede... diyu üç ke re seslendi. Sonra d a :
— Dede H azretleri elbet! t yü
rüm üş, gitm iştir. Ayak altında
kalacak değii ya... deyip türbenin yıkılm asını em retti.
Yakışmaz!
Zam anın ileri gelenlerinden ço ğu ile dost olan Şeyh Fazlı Efen di, b ir gün M ütercim R üştü Paşa ile sohbet ederken Ahmet Vefik Paşadan söz açarak:
— Paşa, hakikaten m uhterem bir adam dır. B unca zam an Paris te oturduğu halde gayri m eşru hiç bir m ünasebette bulunm am ış di ye öğdü.
R üştü Paşa bu söz üzerine: — Öyle ise Efendide şehvet yoktur, diye cevap verdi.
Ahmet V efik Paşaya b ir gün R üştü Paşanın sözünü nak lettiler Paşa öfkelendi:
— Bende, dedi, şehvet yok de ğildir. Gerekirse R üştü Paşanın anasını da bellerim . F ak at nefsi mizle uğraşm ak bize yakışm az.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi