• Sonuç bulunamadı

Sözen konuşuyor:5 yılın perde arkası

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sözen konuşuyor:5 yılın perde arkası"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yollar il

kongresinde ayrıldı

B A Ş LA R K E N

---Türkiye’nin en büyük kenti İstanbul’dan bir Nurettin Sözen gelip geçti. 1989 seçiminden Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçilişi olay olmuştu. Kimilerine göre başardı, kimilerine göre başarısız bir 5 yıl geçirmiş, ama kuşkusuz her zaman gündemin başında yer almıştı. Beş yılın sonunda, bu kez seçilmeyişi, daha

doğrusu aday olmayışı da - seçilişindeki gibi - olay yaratmıştı. Kısacası Prof. Dr. Nurettin Sözen İstanbul'daki 5 yıllık Büyükşehir Belediye Başkanlığı süresince bir “olay adarri’dı. Gülmeyen yüzüyle, az

konuşmasıyla, katı kuralcılığıyla tanınan ve hatta icraatım bile anlatamamakla suçlanan Sözen, bu kişiliğine uygun olarak, birçok olayın “içyüzü”nü de beraberinde götürdü.

İşte şimdi, Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı bıraktıktan sonra, Nurettin Sözen ile “beş yılın iç yüzü”nü enine boyuna konuşmak olanağım buluyoruz. Bu dizide, en son ve en sıcak olaydan, yani seçimlerden başlayarak, 5 yılın başlıca olaylanmn perde arkasını aktarmaya çalışacağız. Tabü, o yüzü gülmeyen, az konuşan Nurettin Sözen’i konuşturarak... N. G.

I genelinde 27 Mart İ994 yerel seçimlerinin perdesi 1993’ün sonlarına doğru açıldığında, yani “seçim ortamı”na girildiğinde, hemen her partide "megapol İstanbul’’ baş köşeyi tutmuştu. Özellikle de SHP’de

Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Nimettin Sözen’in aday olup

olmayacağı başlıca merak konusuydu. Bu konuda Sözen ne düşünüyordu? “Beş yıllık başkanlık dönemimizin bitişine üç - beş ay kala, kuşkusuz tekrar aday olup olmamak konusu tartışılmaya başlanmıştı, işin aslına bakarsanız, İSKİ olayları patlak vermeden önce, ben bütün ilçelerde sinema salonlarında, düğün salonlarında halka açık toplantılar düzenlemeye başlamıştım.

Çalışmalarımı orada anlatıyordum. Bütün siyasal partilerden olanlar oraya davetliydi. Diğer siyasi partilerin temsilcileri de bu toplantılara katılıyordu. Sorulu cevaplı görüşmeler yapılıyordu. Bu toplantılar sekiz • on

Florya’da Moğultay, Sözen ve Çengel’in de katıldığı toplantıda sabah

saat 04’te tespit edilen listenin birkaç saat içinde kendinden habersiz

değiştirildiğini öğrenen Sözen şaşkına döndü

kısaca “medya” denilen kitle iletişimi dünyasının kendisine pek dostane davranmadığı kanısını taşıyan Prof. Sözen, demokrasi anlayışına ve 40 yıllık deneyimli politikacı kişiliğine uygun olarak, yukarda anlattığı yöntemle pek çok kimsenin farkına varmadığı biçimde şansını artırıyordu. İSKİ PATLAYINCA

İşte bu sırada, kendisinin “bir kaza” olarak tanımladığı İSKİ olayı patlak verdi. Bu konuya ilerde ayrıca değineceğiz. Şimdi İSKİ olayının seçim ortamına nasıl yansıdığım Sözen’in ağzından aktaralım:

“İSKİ olayı çıkınca, medya olayı özellikle abarttı. Olayın içinde 'aldatılan kadın’ ve aşk maceraları ilçede yapıldı. Son derece başarılı olunca ve partimizi de bu olaya devam ediyordu. Bu arada görüştüğüm k a n m a k istedikten ran, olay ilçe belediye başkanlanyla yavaş yavaş

nabız yoklama faaliyetleri başlamıştı. Üçe belediye başkanlar!, ilçe başkanları ve önde gelen politikacılar aday olmam gerektiğim ve tekrar kazanacağımı ifade ediyorlardı. Gerçekten bende de, halka yaptığım vaatlerin, verdiğim sözlerin büyük bölümünün hayata geçmiş olmasından ve halkın göstermiş olduğu sıcak ilgiden cesaret alarak, aday olma eğilimim başlamıştı.”

Gazeteleriyle, televizyonlarıyla 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

<

O

<

2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

ISÜ

S O LD A N SAĞA: 1- istek, eğilim , arzu, şevk - El sıkışma. 2- Salgın hastalık - iskambilde birli. 3- Çanta ve ayakkabı yapılan tabaklanmış dana derisi - O yer. 4 - Yankı - Parazit, tufeyli. 5- Kimyada selenin simgesi - Kadın hapishanesi. 6- Ü zerinde doktorun hastası için gerekli gördüğü ilaçlarla, bunların kulla­ nış biçim leri yazılı olan kağıt - Yüz metrekare tutanndaki yü­ zey ölçüsü birim i. 7- Serçegillerden küçük b ir kuş - Bir tür ev­ c il geyik. 8- Türlü bitki yaprak ve kabuklarıyla tatlandırılmış bir tür içki - Bir tiyatro oyununda oyuncuların bir defada söyledi­ ği parça. 9- Küçük b ir lim on türü - B ir bağlaç. 10- H ayat arka­ daşı - Esmer, sarışın karşıtı. 11- Boyun eğen, kendini başkası­ nın buyruğuna bırakan - Bakır ya da pirinçten yapılmış büyük tepsi. 12- Bir ge çeği saklamaktan vazgeçip açıklama, söyleme - Soğurma, emme.

Y U KA R ID A N AŞAĞIYA: 1 - G elip geçici istek - Bir m üzik a- leti. 2- Ö n e rile rin in biri ya da her ikisi kanıtıyla birlikte ileri sü­ rülen tasım - Sığ sularda ağır yükleri taşımak için kullanılan, al­ tı düz b ir çeşit tekne. 3- O yunda kazanılacak sayıyı ya da para­ yı iki katına çıkarma - Hayatın sonu, ölüm zamanı - M üzikte bir nota. 4- Tavır, davranış - Muhteva. 5- Esen olm a durum u, esen­ lik - Bir destek üzerine oturtulm uş bir tabladan oluşan mobilya. 6- Bıçak bilem eye yarayan, çelikten, çom ak biçim inde araç - Fas kuzeyindeki dağların adı. 7- Boru sesi - Pamuktan düz do­ kuma, kaputbezi. 8- İspanyolların ünlü sevinç nidaları - Ulaşım, muvasala. 9- İnce, yassı elmas. 10- Askerler - Bir spor dalı.

D Ü N K Ü B U LM A C A N IN Ç Ö Z Ü M Ü :

SOLDAN SAĞA: 1- Hemşire, İp. 2- Eko, Kimono. 3- Neon, Lal. 4-Şad, N ihale. 5- İrem, Tan. 6- N ot, M ani. 7- Ek, Kom, Kak. 8- İşaret. 9- Atosa, Asil. 10- Seminer. 11 - Asena, En. 12- M ut, Nişane.

Y U K A R ID A N A ŞAĞIYA: 1- Hemşire, Adam . 2- Ek, Ar, Kil, Su. 3 - M onden, Şoset. 4- Mokasen. 5- İkon, Toraman. 6- Rlnit, M e. 7- Em, Ham , Tanış. 8- O lanak, Se. 9- İnal, N adiran. 10- Pölemtk, Ne.

erekenin dışında boyutlar kazandı. ISKl olayı siyasal boyut alınca, aday olmayı o süre içinde düşünmedim. Fakat İSKİ olayının gerçek boyutları ortaya çıkıp, kamuoyunun asıl önem verdiği irtikap davasından beraat ettikten sonra, kamuoyunda, haksız yapılan hücumlara karşı tepki görülmeye başlandı.”

“Peki, bu süreçte partinin üst yönetimiyle temaslarınız,

konuşmalarınız oldu mu? İSKİ olayı hakkında neler konuşuldu?”

Tabii, sürekli konuşuyorduk. Bu konuşmalarda Erdal Bey (İnönü) de, daha sonra Genel

Başkanlığında Murat Bey (Karayalçın) de, bu olayı bir bürokratın yaptığını, partimizi ve Belediye Başkanımızı bağlamadığını sürekli söylediler. Doğrusu bu iki genel başkana da şükran borçluyum.” İSKİ olayında ilk beraatten sonra, adaybk konusunda Sözen’in ibresi tekrar yön değiştirmiş ve başlangıçta olduğu gibi, yine adaylık eğilimi güç kazanmıştı. Bu aşamayı Sözen şöyle anlatıyor:

“Aday olma eğilimim belirip de halktan ve örgütten sıcak ilgi görünce, aday olmaya karar verdim. Fakat aday olmayı, ancak önseçim koşuluyla kabul edecektim. Aşağı yukarı bütün ilçe başkanları bir araya gelerek, İstanbul’da Büyükşehir Belediye Başkanhğı adaylığı için önseçim yapılması hususunda görüş birliğine vardık. İl Yönetim Kurulu da aynı yönde karar verdi. Daha ilginç bir şey söyleyeceğim; partinin Merkez Yürütme Kurulu’nda

N u re ttin S ö z e n ile S H P İl B a şka n ı Y ü k s e l Ç e n g e l, Ç a lış m a B akan ı M e h m e t M o ğ u lta y so n il k o n g re s in e k a d a r birlikte

p o litika y a p ıyo rla rd ı. N e o ld u y s a k o n g re d e n ö n ce ki g e c e y a rıs ın d a n son ra, listelerin d e ğ iş tirilm e s iy le o ld u v e S ö z e n ile M o ğ u lta y ve Ç e n g e lin yolları a yrıldı. S ö z ko n u su

üçlü, “m u tlu g ü n le rin d e ” g ö rü lü y o r

(MYK) başta Sayın Genel Başkan Karayalçm olmak üzere, 'Hocam madem ki öyle istiyor, öyle yapalım’ diyerek bir müzakere açıldı ve MYK önseçim yapılmasına karar verdi.” ÖN SEÇİMDEN MERKEZ YOKLAMASINA

Bundan sonra, Sözen’in deyimiyle, parti tarihinde ender görülen, belki de ilk kez görülen bir olay

gerçekleşecekti. MYK’nın önseçim karan, Parti Meclisi (PM) toplantısında görüşülürken, sabaha karşı saat 04 ile 05 arasında, yine Sözen’in deyimiyle “bazı parti içi olaylar dolayısıyla” ve çok az bir oy farkıyla merkez yoklamasına dönüştürülecekti.

PM’de Çalışma Bakanı Mehmet Moğultay, Bayındırlık Bakanı Onur Kumbaracıbaşı ve Kültür Bakam Fikri Sağlar merkez yoklaması yönünde tavır koymuşlardı. Bu n “evveliy kala, Florya’daki bizim yazlık konuta geldiler. Moğultay vardı, ben vardım, Çengel vardı, ilçe başkanlannın temsilcileri vardı. İl Yönetim Kurulu ve kurultay delegeleri listelerinin saptanması görüşüldü. Tartışmalar yaptık. Listeler sabaha karşı saat 04’te tamamlandı. Tamamlanan liste tartışılan isimler dördü beşi geçmiyordu. Saat dörtte evdeki faksla Üsteleri dört nüsha yaptık. Birini Çengel’e verdik, birini ben aldım, birini İl 2. Başkam Baki Durmuş’a öbürünü de Özel Kalem Müdürü M uharrem Bey’e verdik.” Ertesi gün Bostancı Gösteri Merkezi’nde yapılacak kongreye Nurettin Sözen, Genel Başkan Erdal İnönü ile birlikte gidecekti. Kongre Başkanı seçildikten sonra salona girmeleri “teamülden” idi. Sıraselviler’de İl Merkezi’nde, Bostancı’dan gelecek işareti bekledi ve İnönü’yü alarak yola çıktı. Sözen kongre salonuna

varışlarını şöyle anlatıyor: “Salona girdiğim zaman kongre başkanmın seçilmediğini gördüm. Oradaki birkaç ilçe başkanımız, 'Moğultay istemiyor, sen ol’ dedi ve Moğultay’m da Hiç kimse için feragat etmem, Hoca için feragat ederim’ dediğini ifade ettiler. Ben 'Böyle emrivakiyle kongre başkanlığını istemem. Bunun önceden konuşulması gerekiyordu’ dedim, adaylığı kabul etmedim. Biz Erdal Bey’le gidip öne oturduk. Gürkan da vardı, bütün PM üyeleri vardı. Moğultay bu arada gecikmeli olarak kongre başkanı seçildi. Bir süre sonra kongre başkanı

tavrın ‘ ıyayatı” SHP İstanbul II Kongresine dayanıyordu. Yolların ayrıldığı bu il kongresinin perde arkasını Nurettin Sözen şöyle anlatıyordu: “İl kongresine yakın günlerde, parti içinde aynı ekipte olan Moğultay, Yüksel Çengel (İl Başkanı) ve benimle beraber aşağı yukarı bütün ilçe başkanları bir araya gelerek, Çengel’in il başkankğına karar verildi. Daha sonra, il kongresine bir gün

ile bazı delegeler ve dinleyiciler arasında tartışmalar oldu. Bazı ilçe başkanlannın sahnede heyecanla dolaştıklarım ve kongre başkanıyla tartıştıklarını gördüm. İçlerinden bazılarını çağırıp sorduğumda anladım ki, bizim o gece saat 04’e kadar hazırladığımız il yönetim kurulu kurultay delegeleri listesi büyük ölçüde değiştirilmiş. Bunu öğrenince şaşkuıa döndüm.”

DEĞİŞTİRİLEN LİSTEYE TEPKİ

Sözen’den yana olan ilçe başkanları da aynı şaşkınlık içindeydi. Sözen’i kulise çağırıp ne yapmaları gerektiğini sordular. Sözen onlara şöyle dedi:

“Bu, cepten para çalmaktan daha kötü bir olaydır. Cebimden para çalam affederim, çünkü bir ihtiyacı

karşılamak için yapmıştır. Burada ise, siyasi hayatta olmaması gereken şey yapılmıştır. Sizler çok genç

insanlarsınız. Siz sabaha karşı dörde kadar yapılan listeye sadakat gösterin, yine Yüksel’i (Çengel) seçin. Herde bunun hesabım sorarsınız. Siz çocuklarınıza güzel bir miras bırakın; doğru hareket edin, yanlışı onlar yapmış olsun. Herde demokratik platformlarda bunun hesaplaşmasını yaparsınız.”

İlçe başkanlarına bunlan söyleyen Sözen, o andaki havayı şöyle değerlendiriyor:

“Herkes biliyor ki, İstanbul örgütü biliyor ki, ben orada 'Madem öyle bir değişiklik yapıyor, siz de Çengel’e oy vermeyin’ veya 'Listeyi değiştirin” desem, Çengel’in kazanması söz konusu değildi. Böyle söylememiş olmama rağmen, çok az bir farkla kazanmıştır Çengel. Bu kongreden itibaren akıl almaz bir şekilde, yollarımız ayrıldı tabii. Siyasette bu kadar büyük yanlış yapan insanlarla beraberliğim söz konusu olamazdı. Bu, „ kurultayda da böyle devam etti. Parti Meclisi’nde Moğultay’m niçin böyle bir gayret içinde olduğunun, niçin benim karşıma aday çıkarmak istediğinin gerekçeleri burada yatıyor.”

İl kongresinde son anda gizlice liste değiştirme işinin kimin kafasından çıktığım soruyoruz. Sözen’in yanıtı şöyle oluyor:

“Bunun çok daha önceden Moğultay ve Yüksel Çengel ile bazı yandaşları tarafından örgütlenmiş olduğu anlaşıldı.”

“Siz kongre gününe kadar Moğultay ve Çengel üe beraber değil miydiniz?”

“Sabaha kadar, kongre sabahına kadar beraberdik.”

“İşin içinde birtakım pazarlıklar, hesaplar mı döndü?”

“Kurultay hesabı... Büyükşehir Belediye Başkanhğı hesabı...”

“Peki, siz sonra Çengel’e niye böyle yaptıklarını sormadınız mı?”

“Neyi soracağım?. O oyunun içinde olan herkes, o oyundan haberi

olmadığını söyledi. Sadece Moğultay ile Çengel’in işi değil, başkaları da var o işin içinde. Ama hepsi de haberi olmadığını söylüyor.”

“Listelerdeki değişiklik ne çaptaydı?”

“O kadar ki değiştirme; evimizde yapılan toplantıda yönetim kurulu için sadece üç isim tartışılmış olmasına rağmen, yönetimde 10 isim değişiyor. Delegelerden altı ya da yedi adayın adı üzerinde tartışma yapılmasına rağmen, 25 delege değiştiriliyor.”

S H P G enel Başkanı Karayalçın (sağda) İstanbul B üyükşehir B elediye Başkanı adayı Zülfü Livaneli v e İstanbul (l Başkanı Y üksel Ç engel İle. Bu birliktelik, N urettin S özen’in dışlanm asına v e politikalarının a yrılm asına yol açtı

YA R İN : Gece gelen istihbarat

(2)

l / MYK’nın önseçim karan, PM’de

* merkez yoklamasma dönüşttirülüyor.

Genel Başkan Karayalçm, Sözen’e

“Aday ol” diyor. Ve bir akşam gelen

istihbaratta Karayalçm’m Livaneli ile

buluşacağı öğreniliyor.

Gece gelen

istihbarat

Genel Başkan Murat Karayalçm, Kültür Bakanı Fikri Sağlar ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Nurettin Sözen bir kokteylde. Daha sonra Fikri Sağlar'ın organizasyonu ile Murat Karayalçm, Sözen’e karşı aday yapmak üzere Zülfü Livaneli ile

gizlice buluşacaktı.

P B jP y .-y

S

HP Parti Meclisi’nden İstanbulBüyükşehir Belediye Başkanı adayı için merkez yoklaması kararı çıktıktan sonra, yeni bir süreç başlamıştı. Aday kim olacaktı? Sözen mi, ya da bir başkası mı?

Sözen anlatıyor:

“El altından haberler alıyorum. Gidilip Saraçoğlu’na (Merkez Bankası eski başkanı Şükrü Saraçoğlu) adaylık teklif ediliyor. Arkasından Karaosmanoğlu’nun adı çıkıyor. Şöhret saydıkları ne kadar insan varsa, gidilip bunlarla konuşuluyor, benim karşıma aday aranıyor. Hatta bir gün bir kentin gecesinde, Marmara Et Lokantası’nda Genel Başkan ile yanyana oturuyoruz. Vali Kozakçıoğlu’na da adaylık teklif edildiği konuşuluyor. Genel Başkan (Murat Karayalçm) orada böyle bir teklif yapılmadığını açıklamak durumunda kaldı.”

.. Sözen, daha sonra adaylık için Altan Öymen’le, Ahmet İsvan’la, Kadıköy Belediye Başkanı Cengiz Özyalçm’la ilişki kurulduğunu anlatıyor ve “son durak” Zülfü Livaneli olayına geliyor:

“Parti Meclisi (PM)’nin karar verme zamanının yaklaştığı günlerde Livaneli’nin adı söylenmiştir. Bu arada Abidin Dino’nun cenaze töreninde, etrafımda halkın oluşturduğu

<

O

<

= >

kalabalık bir halka vardı. O halkayı yararak Livaneli yanıma geldi. 'Ben bir iş için Japonya’ya gitmiştim. Bu dedikodular benim arkamdan çıkarılmıştır. Benim hiçbir şekilde tasvibim söz konusu değildir. Ben sanatçıyım, yazarım, politika ile ilgim yoktur. Hele sizin gibi takdir ettiğim bir yakın dostumun karşısına aday olmam da söz konusu değildir’ dedi. Bu sözleri yanımızda olan Bahçelievler Üçe Başkanı Musa Çulha, Sarıyer Belediye Başkan adayı Şinasi Yalçın (o zaman zabıta müdürü), Beşiktaş Belediye Başkanlığı Özel Kalem Müdürü Aydın Velioğlu, Beşiktaş Belediye Başkan Yardımcısı Müslim Eriş de duydular.”

“Siz daha sonra Livaneli ile karşılaştığınızda size ne dedi? Adaylığnı nasıl izah etti?”

“Hiç niyeti olmadığını söyledi, 'Çok ısrar ettiler, dayanamadım’ dedi. Sonra

haber aldığıma göre, parti yöneticileri, Sabah gazetesinin patronuna ye Genel Yayın Müdûrü’ne

I

STANBUL’daki seçimsonuçlarmm ardmdan “Sözen’in şansı" konusu daha çok tartışılır oldu. “Sözen aday olsaydı, SHP’nin oyu daha da artardı, hatta kazanabilirdi” diyenlerin sayısı arttı. Bu görüşe destek olarak kamuoyu araştırma kuruluşu

Verso’nun seçime yakm tarihte

gecekondu bölgelerinde yaptığı araştırmanm sonuçları gösteriliyor.

Bu araştırmada Sözen ’in

gecekondu bölgelerindeki oyu yüzde 45 dolaymda görünüyordu.

Beş yıllık Büyükşehir Belediye

Başkanlığı döneminde hiç kamuoyu araştırması yaptırmadığını belirten

Sözen, kendi durumunu ve

kamuoyu araştırmalarmı şöyle değerlendiriyor:

“Seçimde gecekondu bölgelerinde

Refah’m önde çıkmasmda, benim aday olmamamm rolü bulunduğu bugün tartışıhyor. Bımda, gecekondu halk m m bana olan

f

üveni, sevgisi, sempatisi söz onusu olduğu gibi, diğer taraftan adayımızm Taksim’de kaçak yapılara son’diye iyi anlaşılmamış

ve partimizi gecekonduya tümüyle

karşıymış gibi gösteren

kampanyasmm da olumsuz etkisi olmuştur.

“Ben izlediğim politikalarla hep

dar gelirlilerin yanmda oldum. Yani gecekondulunun yanmda oldum, işçinin yanmda oldum. İşçilere verdiğimiz haklar yüzünden, zamanm Başbakan’mm haksız ithamlarıyla karşılaştım. Bana göre, büyük sermayenin benim karşıma çıkış sebeplerinin biri budur. 1980’den bu yana ezilmiş olan işçilerin haklarmı 89’da yaptığımız toplu sözleşmeye büyük ölçüde karşılamış olmak ve ondan sonra yine yaşanır düzeyde bir toplu sözleşme imzalamamız birçok çevreyi tedirgin etti. Yani İstanbul’da dar gelirli kesim; işçi, esnaf, emekli, memur ve gecekondu halkı bana son derece büyük sevgi duyuyordu. Bazıları bunun farkmda değildi, ama Verso’nun yaptığı araştırma da bu gerçeği ortaya koydu. Araştırma, gecekondu bölgelerinde benim oyumun yüzde 40 ile 50 arasmda olduğunu söylüyordu.”

SO LDAN SAĞA: 1- K u ru l - D a n ışıklı d ö vü ş. 2 - B e lli b ir k o n u d a , b ir b ilg i ve b ilim d a lın d a y e tiş tirm e v e ge liş­ tirm e , e ğ itm e işi - H iz m e t h a y v a n la rın ın tırn a k la rın a ça ­ kıla n d e m ir parçası. 3 - B ir y ü z e y ü z e rin d e k i in c e ç iz g i - F a zladan k ılın a n n a m a z ya da tu tu la n o ru ç . 4 - K o ru n ­ m a k iç in b ıra k ılm ış - B e n ze rle ri ya da p a rça la rı arasında az a ç ık lık b u lu n a n . 5 - Ç arın o ğ lu . 6 - K asım p atın a b e n ­ z e r b ir ç iç e k - Şarap, iç k i. 7 - Ç o k iğ n e li u z u n b a lık o lta ­ sı - Etrafı su ile ç e v rili kara parçası. 8 - K ız ıla le v re ngi - Y ö n te m . 9 - H ırsız, h a y d u t - Y apm a, y e rin e g e tirm e . 10- K im ya d a a m e rik y u m u n sim gesi - B o rç lu b o rc u n u ö d e ­ m e d iğ in d e b ü tü n s o ru m lu lu ğ u ü z e rin e ala n kim se. 1 1 - Söz, la kırd ı - M ü z ik te b ir no ta. 12 - K a ra k te ro lo ji.

YU K ARIDAN AŞAĞIYA: 1- Eskiden a s tro n o m iy e ve ­ rile n ad - Pahası yü kse k o la n , u c u z karşıtı. 2 - B ir y ü z e y in ya ta y d ü z le m e a o ğ ru e ğ ilm e si, m e y il - G e m ile ri b a ğ la ­ m a ya ya ra ya n ka lın ha la t. 3 - M e ta l ç u b u k ve b o ru la ra d iş açan alet, pa fta - M ü z ik te b ir n o ta . 4 - K asaplarda sa­ tıla n ke s ilm iş ha yva n - Eksik, ta m a m la n m a m ış . 5- B oya­ ları in c e ltm e d e k u lla n ıla n b ir sıvı - K ötü, ç irk in - M a te ­ m a tik te sa b it b ir sayı. 6- R iya ziye . 7- B ir b a ğ la ç - T a rih te b ir d e v le t. 8 - G e re k li kararları a lm a yı b ile n k iş in in n ite li­ ğ i. 9- O ra k - İri g ö v d e li, h o rtu m lu b ir h a yva n . 10- K a lb u r - B ir tü r ba ykuş.

D Ü N K Ü B U LM A C A N IN Ç Ö Z Ü M Ü :

SOLDAN SAĞA: 1- H eves, T o ka . 2 - E p id e m i, As. 3- V id a la , O ra . 4 - Eko, A sa la k. 5 - Se, im a m e v i. 6 - Reçete, A r. 7- Becet, Ren. 8 - A m e r, T ira t. 9 - L im , K i. 10 - Eş, Ka­ raşın. 11 - R am , S ini. 12- İtira f, M as.

YU K ARIDAN AŞAĞIYA: 1- H eves, B ateri. 2- E pike­ re m , Şat. 3 - V id o , Ecel, M i. 4 - Eda, iç e rik . 5 - Selam et, M asa. 6 - M asat, Rif. 7- T i, A m e rik a n . 8 - O le , Erişim . 9 - K aravana. 10 - A sa kir, Tenis.

telefon ederek,

Livaneli’nin kabul etmesi için baskıda bulunmuşlar. Kendisi bana 'Son dakikaya kadar kabul etmedim, bana çok ısrar ettiler, dayanamadım, söz vermiş oldum’ filan gibi sözler söyledi.” K ARAY ALÇIN’D A N :

“AD A Y OL”

Livaneli’nin adaylığının gerçekleştiği sürecin perde arkasını Sözen’den öğrenmek istiyoruz. Şunları anlatıyor:

“Parti Meclisi’nin MYK’nın önseçim kararını değiştirip, merkez yoklaması yapılmasına karar verdiği akşam, Saym Genel Başkan beni Florya’da arayarak, PM’nin bu kararının bana yönelik bir karar olmadığını söyledi. Kesin olarak adaylıktan çekilmememi ve merkez

belediye başkam olarak çalışmalarımı öven sözleri

yayınlandı. Benim, devlet anlayışına sahip, bakanlığa yakışır bir insan olduğumu söylüyordu bu

konuşmasında. Bu konuşma, benim belediye başkanlığını istemediğim izlenimini vermişti. Bu arada Hikmet Çetin (Dışişleri Bakam) beni Ankara’dan telefonla aradı ve 'Genel Başkan sana ulaşamamış, gazetede çıkan sözlerinin doğru olmadığını, böyle bir konuşma yapmadığını ifade etti’ dedi. Genel Başkanımızı, Amerika dönüşünde Yeşilköy’de karşıladım.

Yeşilköy’deki basm toplantısında yarımdaydım. Hikmet Çetin’in ifade ettiği gibi, gerçekten böyle bir kastı olmadığım, başarılı bir belediye başkam olduğumu, devlet adamlığından kastının da, bakanlık teklif etmekten çok, benim parti içinde her- türlü görevi yapabilecek erginliğe ulaştığımı belirmek olduğunu ifade ettiler.”

yoklamasma mutlaka katılmamı istedi.” “Aday olmanızı istedi?”

“Evet. Çok önemli bir olay bu. Bundan birkaç gün sonra, belediyemizin

Amavutköy’deki sosyal tesislerinde Genel Başkan ile başbaşa iki - üç saat süren bir yemek yedik. Orada da kendisine benim parti

anlayışımı anlattım ve benden bir tek oy fazla alabilecek aday bulunduğu takdirde ona yerimi terketmeye hazır olduğumu söyledim. Kendisi bunun karşüığmda bana herhangi bir şey söylemedi, herhangi bir aday adı söylemedi. Bana orada söylediği şuydu: 'Partimiz için bir kamuoyu yoklaması yaptırdık. Partimizin oyu 8, sizin de şahsi oyunuz 8 puandır’ dedi. Yani, 8 artı 8 şeklinde ifade etti. Böyle ayrıldık. Daha sonra Genel Başkan’m bir Amerika yolculuğu oldu. Amerika yolculuğunda özellikle Sabah gazetesinde ve bir başka gazetede daha, benim

S ö z e n 'in y e r in e a d a y lık için K a d ık ö y B e le d iy e B a ş ­ k a n ı C e n g iz Ö z y a lç ın ’a (S ö z e n ile e l e le tu tu ş a n ) de te k lifte b u lu n u lm u ş tu . F a k a t, Ö z g is i v e s a y g ıs ı n e d e n iy le b u te k lif S ö z e n ’e s e v - k a b u l e tm e m iş ti. SÖ Z E N ’D E N S A K L A N A N G Ö R Ü ŞM E Bütün bu olup bitenlerin, söylenenlerin yanı sıra başka şeyler de oluyordu. Zülfü Livaneli’nin adaylığı gerçekleştiriliyordu.

Nurettin Sözen:

“Bir akşam, bir istihbarat aldrnı” diye anlatıyor. “Genel Başkan’m Livaneli ile görüşeceğini, Fikri Bey’le (Fikri Sağlar) beraber buluşacaklarını öğrendim. Bu organizasyonu Fikri Sağlar’ın yaptığı biliniyordu. O akşam İstanbul’a gelen Genel Başkan’ı karşıladım. Genel Başkan’m Kadıköy tarafında Karadenizli müteahhitlerin kurduğu bir demekte konuşması vardı. Oraya beraber gitmemizi önerdi. Ben o akşam Livaneli ile buluşacağını istihbarat ettiğim için, kendisini rahat bırakmak amacıyla 'Florya’da işim var, toplantı yapacağım, ben katılmayayım’ dedim. Israr etti. Israr edince ben de o toplantıya gittim. Genel Başkanımızla yanyana oturduk. O konuşmasını yaptı. Saat 22.30’da uçakla dönmek üzere oradan ayrılırken, bir otelde seçim afişlerinin provasını görmeye gideceğini söyledi. Biz böylece kendisinden orada ayrıldık. Oysa o akşam Fikri Bey’le Genel

Başkan ve Livaneli, Yeşilköy’de yeni açılan Rönesans Oteli’nde

buluşmuşlar. Ertesi gün de

gazetelerden LivaneM’nin Ankara’ya giderek Moğultay ve Genel Başkan ile adaylık konusunu görüştüklerini öğrendim.”

“Bunu öğrenince neler

düşündünüz, ya da neler hissettiniz?” “Zaten karşımızda olan bakanların ve insanların bir arayış içinde bulunduğunu, beni aday yapmamak için büyük bir gayret harcadıklarını biliyordum. O yüzden, bu olup bitenler benim için doğaldı.”

“Ama, Genel Başkan’m sizden saklayışını nasıl değerlendirdiniz?”

“O, onun anlayışına kalmış bir şey. Bir Genel Başkan, her düşündüğünü ve yaptığını bana söylemek

durumunda değil. Ama ben taraf olarak, aday olarak, bütün bunları izliyordum. Tabii, doğru bulduğumu söyleyemem, kendilerini onayladığımı söyleyemem.”

Zülfü livaneli’nin Ankara’ya gidişiyle işin rengi artık iyiden iyiye belli olmuştu.

(3)

• •

S Ö Z E N K O N U Ş U Y O R

Nail

GÜRELİ

Sözen, Livaneli’rıin adaylığını doğru

bulm adığını ve seçim kam panyası

sırasında d a bir dizi yanlışlar yaptığım,

burdan kendisine de söylediğini belirtiyor

S

HP Parti Meclisi, önce, MYK’nın İstanbul’da önseçim yapılması yolunda aldığı kararı değiştirmiş, şimdi de Zülfü Livaneli’nin adaylığı kabul etenesinden sonra sıra adayın belirlenmesine kalmıştı. PM’de sabaha karşı sonuçlanan oylamada çok az bir oy farkıyla Sözen’e karşı Livaneli’nin adaylığı kabul edilmişti.

Sonucu N urettin Sözen nasıl karşılamıştı?.

“Ben partim in yetkili

organlarının verdiği karara saygılı olacağımı söyledim. Partimin emrinde olduğumu, her türlü çalışmaya açık olduğumu bildirdim. Ve izlenen bu yoldaki yanlışlığı seçim süreci içinde hiçbir şekilde, katiyen dile getirmedim. Büyük bir haksızlık yapılmıştı. Bunu partimin çıkarları açısından yanlış

buluyordum, ama seçim süreci içinde tartışma konusu yapmayı, parti içi meseleleri dışarda tartışmayı düşünmedim. Kırk yıla yaklaşan politik hayatımda hep böyle yaptım.”

Sözen, bu sözlerinin somut örneklerini Livaneli'nin seçim kampanyası sırasında da gösterdi. Yaptıklarını şöyle özetliyor:

"On beşi aşkın ilçede mahalle mahalle, çarşı çarşı dolaştım; kahvehanelere, lokantalara, dükkanlara girerek, ilçe belediye başkanı adaylarımıza ve.

Livaneli’ye oy istedim. Ümraniye ve Üsküdar mitinglerine katıldım, Sultanahmet mitingine yurt dışında olduğum için katılamadım. Bu mitinglerde halkın bana 'Dürüst

S I

S O L D A N S A Ğ A : 1 - D ü ğ ü n ç iç e ğ ig ilie rd e n , h e k im lik te k u iia n ıia n zehirli bir bitki - K ilo a m p e rin kısa ltm a sı. 2 - Y u­ n a n m ito lo jis in d e g ü ze l sa n a tla rın d o k u z p e risin d e n b iri - N is p e t 3- A rtırm a , k a tm a - K im y a d a b e rily u m u n sim g e si - K a lç a kem iğ i. 4- G en iş ya p ra klı, k ö tü ko ku lu b ir bitki - K a fin b ü k ü lm ü ş sicim . 5- B u ru n iltihab ı - D o ğ u K a ra d e n iz b ö lg e s in e ö zg ü yelken li b ir tü r kıyı te kn e si. 6- İla ve - A ğ ır­ başlı, uslu. 7- M ü s lü m a n la rın g ü n d e b e ş kez y a p m a la rı d in c e b u y ru la n T a n rı b u y ru ğ u - B ir ilim iz. 8 - Y etki. 9- D ar te n te n e - M a l, tica re t m alı. 10- H a yva n ı ç e k e c e ğ i şeye b a ğ la m a k - R utu bet. 11 - Ö ğ ü tü lm ü ş ta h ıl - B ir tü r y a b a n - m e rsin î - K im y a d a lityu m u n s im g e si. 12- E h e m m iy e t - B e k ta ş ilik v e M e v le v ilik te ta rika t kardeşi.

Y U K A R ID A N A Ş A Ğ IY A : 1- B a m b u , b a m b u sa p la rın ­ d a n y a p ıtm ış - M ektep., 2 - Y o k etm e . 3- V a k it - A ylık. 4 - 8 ir tü r b in e k h a yva n ı - Ö rn e k o la ra k alın a b ile n , g ö sterilen şey, ö rn e k - Y a sa k. 5- B elirli b ir işi y e rin e g e tirm e k için m a n y e tiz m a ile ke n d isin e çeşitli işler ya p tırıla b ile n o to­ m a tik a ra ç - Y a k ın m a y a d a h a fifs e m e y le ş im d ik i zam an. 6 - K a s a p la rd a sa tıla n kesifm iş h a y v a n - D o kto r. 7 - N u- m a ra ’n ın kısa ltm a sı - B ir g e ze g e n . 8 - Y u n a n a lfa b e s in d e b ir h a rf - T e v fik F ikre t'in m ü z e o la ra k k u lla n ıla n evi. 9- J a ­ p o n in tih a r uça ğı - G ö zd e s a rıy a ça la n ke sta h e re n g i. 10- K a ra d e n iz ’d e b ir iim a n - P a m u k, ke te n y a d a ip e kte n s e y­ re k d o k u n m u ş b ir tü r d e likli ku m a ş.

DÖNKÜ B U L M A C A N IN Ç Ö Z Ü M Ü :

S O L D A N S A Ğ A : 1- H eyet, Ş ike. 2 - E ğitim , Nal. 3- Yıv, N a file . 4 - E m a n e t, S ık. 5 - Ç a re viç, 6- P at, M ey. 7- P a ra ka , A d a . 8 - A l, M etot. 9- H a ra m i, İfa. 10- A m , Kefil. 11- Laf, La. 12- k a b ilim .

Y U K A R ID A N A Ş A Ğ IY A : 1- H e ye t, P ahalı. 2- E ğitim , P a lam a r. 3- Y .vaçar, Fa. 4 - Eî, N a ta m a m . 5 - T in e r, K em , Pi. 6- M a te m a tik . 7 - Ve, Eti. 8- İnisiyatif. 9 - K aiıç, Fii. 10- .Pek, Yapalak,. ....

Başkan, Halkçı Başkan’ diye tezahürat yapmasını, aslmda beni çok duygulandırmasına karşın, adayın ve Genel Başkan’m konuşmasını bölerek yapmış olmasını, yine partisine çok bağlı bir insan olarak buruk, izahı zor duygularla karşıladım. Doğrusu Genel Başkanımızın aynı vesileyle ve de mitingde Sözen hocamdır, ağabeyimdir, çalışmaları

muhteşemdir, mucizedir’ şeklinde konuşması beni son derece memnun etmiştir. Ama aday tespiti

konusunda izledikleri yolun doğru olduğunu söyleyemem.”

L İV A N E L İ’Y E Y A R D IM Belediye konularında Livaneli’ye Sözen’in ne gibi yardımı olmuştu? Livaneli sık sık belediyeye gelip Sözen ile görüşmüş müydü?.

“Livaneli belediyeye geldiğinde, kendisine her türlü yardımı yapacağımı söyledim. Elimizdeki bütün yayınlan, bütün

dosyalarımızı kendisine verdim. Bütün kadrolarımın ve kendimin, partimin ve Livaneli’nin emrinde olduğunu söyledim. Belediyeye iki veya üç defa gelişinde bunları konuştuk, adaylık konusunu konuştuk. Ben olup bitenlerin yanlışlığım ifade ettim, ama tartışmayacağımı, tartışmayı daha sonraya bırakacağımı söyledim. Yanlışlığı kendisine ifade ettim. Kendisine yardımcı oldum. Hatta, Genel Sekreterim birkaç kez evine kadar giderek, belediyemizin çalışmaları ile ilgili ayrıntılı bilgiler verdi.” Peki, Sözen deneyimli bir politikacı olarak, çiçeği burnunda politikacı ve halefi olmaya aday Livaneli’nin seçim kampanyasını nasıl değerlendiriyordu? Sözen, açık sözlülükle şunları söylüyordu: “İtira f edeyim ki, Livaneli’nin seçim süreci içindeki yaklaşımlarını doğru bulmadım. Aday olmasını da doğru bulmadım, yaklaşımlarını da doğru bulmadım. Bunu dürüstçe söylemem

gerekiyor. Bir kere

N u r e t t in S ö z e n , Z ü lf ü L i v a n e li’ n in a d a y lı ğ ı n ı d o ğ r u b u l­ m a d ı ğ ı n ı k e n d is in e d e s ö y le d iğ in i b e lir t iy o r . S ö z e n , L i­

v a n e l i ’y e k a m p a n y a b o y u n c a d e s t e k v e r d i ğ i n i v e y a r ­ d ım c ı o ld u ğ u n u e k liy o r

partiyi dışlayan politikası son derece yanlıştı. Seksen dokuzda brnıu D alan yaptı. O zaman B edrettin D alan için 'Partisinden utanan aday, adaymdan utanan parti’ diye bir slogan atmıştım, çok tutmuştu. Livaneli de buna yakın bir tutum sergiledi. Ben

demokrasiye ve siyasete çok saygı duyan bir insan olarak, bir adayın partisini dışlayarak hareket etmesini doğru bulmadım.”

ÇENGEL OLAYINDA YANLIŞ Sözen’in Livaneli’ye yönelik başka eleştirileri de vardı:

“Yüksel Çengel ile parti içinde yollarımız tamamen ayrılmış olmasına karşın, seçilmiş bir il başkamna ve de beraat etmiş bir il başkanma, Livaneli’nin kamuoyu önünde karşı çıkışını da anlamakta zorluk çektim. Reddi miras

yapmasını, yani halkın yaptığımız işleri takdirle karşılamış olmasına rağmen, kamuoyunda belediye hizmetlerinin büyük takdirlerle izlenmiş olmasına rağmen, Livaneli’nin bunları kamuoyunda dile getirmemiş olmasını da anlamakta güçlük çekiyorum. Oysa kendisinin programma baktığımız zaman görüyoruz ki, Bayındırlık Bakalığı’nm hazırladığı ve hiç de ciddi bulmadığım iki proje dışında hiçbir somut proje yoktu. Hep bizim projelerin tamamlanmasından söz etmekteydi. Programında böyle ama, TV konuşmalarında veya kamuoyu önünde hiçbir şekilde SHP’li belediyenin yaptığı güzel hizmetlerden söz etmemiştir. Yani, 89’daki D alan’ın durumuna düşmüştür. Bir siyasetçi için bu

talihsizliktir. Yüksel Çengel olaymda partiyi ve Genel Başkanı köşeye sıkıştırmışta'. Buna 'dayatma politikası’ derler ve bir siyasetçi için, hele seçim süreci içinde yapılması son derece yanlıştır.”

G E C E K O N D U D A Y A N L IŞ Zülfü Livaneli’nin gecekondulara ve kaçak yapılara karşı başlattığı imza kampanyasını da Sözen yanlış buluyordu. Bu konuda şunları söylüyor:

“Bu kampanyanın partiye zarar verdiğini düşünüyorum. Kaçak yapı deyince, iki türlü kaçak yapı var. Biri, Park Otel gibi, Uyum Sitesi gibi kaçak yapılar var. İkincisi de, gecekondular var. Birinci gruptaki kaçak yapılarla sonuna kadar mücadele verdik. Kentler tarihinde görülmedik bir mücadeleyi Park Otel’de, Gökkafes’te ve Uyum Kent’te verdik. Gecekondu meselesine gelince, bu, sosyal ve kenomik durumundan kaynaklanan bir çarpık kentleşme ürünüdür. Gecekondu yapılmasını kimse tasvip etmez, ama gecekondunun kendi iç dinamiği var; onu görmek gerekiyor. Ve Sosyaldemokrat Halkçı Parti olarak da, gecekondu yapan insanlara ne proje

öneriyoruz? Bunu söylemek gerekiyor. Nasıl sosyal konut üretiriz? Bu sorunu nasıl çözeriz? Bunu söylemek gerekirken ve seçime bir ay kala hiçbir parti bu konudan söz etmezken, kalkıp

Kaçak yapılara karşıyım’ diye imza toplamış olmasını, bir talihsizlik sayıyorum. Seçim sonuçlarına etki yapabilecek değerde bir strateji

hatası olarak görüyorum. Buna benzer yanlışlarım sıralamak mümkün. Örneğin, özelleştirmeyi hiç incelemeden, ideolojik özelleştirmenin rüzgarına kapılarak lETT’yi, ÎSKl’yi, İGDAŞ’ı özelleştireceğim, demiş olmasmı da yine bir talihsizlik sayıyorum, bir sosyal demokrat parti olarak.”

Bu konudaki

eleştirilerini Sözen şöyle noktalıyor:

“B unları bugün, seçim bitmiştir, açık yüreklilikle tartışmamız gerekiyor ki, bir daha partimiz ve partimizin yöneticileri böylesine stratejik hatalar yapmasınlar.”

Düzeltme: Dünkü yazımızda Rüşdü Saraçoğlu’nun adı Şükrü Saraçoğlu olarak çıkmıştır. Düzeltiriz.

S ö z e n ’e g ö re , L iv a n e li’n in y a n lış la rın d a n biri d e S H P İl B a ş k a n ı Y ü k s e l Ç e n ­ g e lin (s o ld a ) istifa sın ı is te m e s iy d i. S ö z e n , 1 9 8 9 ’d a D a la n ’ın y a p tığ ı g ibi, b ir a- d a y ın p a rtis in i d ış la y a ra k s o n u ç a lm a s ın ın im k a n s ız lığ ın ı v u rg u lu y o r

YARİN: Siknet aşkım itiraf ediyor

Demirel’in dostluğu

Prof. Dr. Nurettin Sözen’in İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde Süleyman Demirel ile her kademedeki ilişkileri iyi olmuştur. Sözen, Demirel ile ilişkilerinin başlangıcım şöyle anlatıyor:

“Demirel üe yakın dostluk ilişkilerimiz Taksim

toplantılarıyla (*) başlıyor. Kendisi Zlncirbozan’dan çıkınca, Ege Odalar Birliğinin Bursa’da düzenlediği bir toplantıda konuşma yapacaktı. Hükümetin müdahalesiyle bu toplantı iptal edildi, böylece Demirel

konuşturulmadı. Ertesi gün buna tepki göstererek, ben ve

arkadaşlarun Demirel’i Taksim toplantılarına davet ettik ve orada konuşmasını sağladık. O

toplantıda çok büyük güvenlik önlemleri alındı. O günden bu yana Saym Demirel ile özellikle demokrasi konusunda çok yakın ilişkilerimiz oldu. Kendisi her vesileyle bize destek oldu.”

KESİCİ MÜSTEŞARKEN Sözen’in Demirel ile ilgili bir anısının içinde, son seçimde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olan Demirel ailesinin damadı eski DPT Müsteşarı İlhan Kesici de yer alıyor.

“Demirel Başbakan olduğu zaman 1992’de kendisine belediyede bir brifing verdik. Brifingin sonunda Demirel şunları söyledi:

- İstanbul çok büyük bir kent ve büyük sorunları var. Ama

anlatılanları dinledikten soma gördüm ve çok memnun oldum ki, İstanbul’un gerçekten sahibi var.

O zaman DPT Müsteşarı İlhan Kesici idi. Demirel, Kesici’ye herkesin huzurunda:

- Plaıılama’ya görev veriyorum, Başkan’m anlattığı bu büyük projeler konusunda hükümetle çok acele koordinasyon sağlansın ve bunlar gerçekleştirilsin, diye talimat verdi.

Fakat üzülerek ifade edeyim ki, daha sonra ben ve Genel

Sekreterim DPT’den randevu almak için defalarca müracaat etmemize rağmen, Kesici ile maalesef görevim sona erinceye kadar bir görüşme sağlanamadı. Ancak aday olduktan sonra beni ziyaret ettiğinde, kendisiyle tekrar görüşme olanağı buldum.”

O Sözen ve b ir grup arkadaşının genellikle ay- da bir T aksim de b t otelde düzenlediği, İstan­ bul'un önde gelen kişilerin in katıldığı ve h er toplantıda önem li b ir k işin in konuşm a yaptığı yem ekli özel toplantılar dizisine verilen ad.

(4)

MİLLİ

ABStÍL

CANBAZ

Turhan

Selçuk

KAUAKOFYA' O&N TA LİM A T A L A N N £ rA $ A ., KAv/ A N O Z. PAHAYI M A A k A ^ A ALMIŞTI

PAS, AM, LÜTFEN (jE Ü £ . MİSİNİZ.

İDENLE ?„

BAKINIZ

i

SufcM l BENİM YAŞADI­

ĞIM ÖDA. BEĞENDİNİZ MÎ 9 .

YAHÍ, BEĞENDİN İ l M İ? ... ÖYLEYSE Siz£ B ik i

KKAMDA BULUNA­

YIM. UMAFNM

REİSETMEZSİ

-NÍZ. ■ , ' ■ ;

Nail

GÜRELİ

Göknel

aşkını

itira f

ediyor

F lo ry a’d a b ir

g ece y an sı,

25 y aşın d a

b ir kızı

sevdiğini

açıklayan

G öknel’e Sözen:

“D uygularını

k o n tro l e ttin

m i? K endini iyi

te s t e ttin m i?”

diye sordu.

G öknel’in yanıtı

şöyleydi:

“Ç ok denedim ,

olm uyor. B aşım

dönüyor.”

E r g u n G ö k n e l g e n ç v e g ü z e l m e s a i a r k a d a ş ı n a a ş ık o lu p e ş in d e n a y rılın c a b i r b i r i n i i z l e y e n o l a y l a r s k a n d a lla ra k a d a r u z a n d ı STANBUL B üyükşehir Belediye B aşkanı Prof. Dr. N urettin Sözen ile kısa adı İSKİ olan İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel M üdürü E rgun Göknel gece geç saatlerde b ir davetten

dönüyorlardı. Çok eski iki arkadaştılar. Sözen Belediye B aşkanı olduktan so n ra İSKİ gibi çok önem li b ir k u ru m u n başm a tanıyıp güvendiği bu arkadaşını getirm işti.

D avetten çıkarken E rgun Göknel, Sözen’e:

“Peki, arabada söyle.” Göknel, sıkıntılı:

“Yok, dedi eve geleceğim.” Saat 24.00’ü geçmişti. Sözen: “Yahu bu saatten sonra eve gelinir mi?” diye biraz h ay ret biraz da m erakla sordu. Göknel ısrarcıydı:

“Yo, geleceğim, çok önem li” dedi.

“Peki gel” diye yanıtladı Sözen. A rabaya bindiler. Yolda bu “çok önem li” konu konuşulm adı. F lorya’daki B aşkanlık K onutu’na geldiler. G erisini Sözen anlatıyor: “K onutun alt katın d a oturduk. D oğrusu çok m erak ediyordum . A yakta anlatm ıyor, arabada anlatm ıyor. Önemli b ir iş

m eselesi v ar herhalde diye düşündüm . O turduk, kahveleri içmeye başladık. - Söyle Ergun dedim, bu saatten sonra n ed ir bu önem li konu? - Ben dedi, N urdan’dan boşanıyorum , 25 yaşında b ir kızla evleniyorum . - Kim bu kız yahu! T anır m ıyım ?” Ö ykünün burasın d a Sözen b ir başka hayretin i açıklıyor: “Sonradan öğreniyorum ki, bunu benden başka bilmeyen yokmuş. Meğer ay lard ır

bu konu sü rerm iş.” “İY Î T A R T T IN M I?”

Sözen bu n u ilk kez kendisinden duyduğu eski ark ad aşı Göknel’e sam im iyetle sordu:

“P ek i yahu, sen 56 - 57 yaşm a gelmiş insansın. Bu kadın senin 21 yıllık eşin, senin dünyana girm iş, hay atm m yarısı bu kadınla geçmiş. Kolay m ı bu? Nasıl olabilir? D uygularını kontrol ettin mi? K endini gözden geçirdin mi? Test ettin m i kendini?”

Ergun G öknel de sam im iyetle yanıtladı eski dostunu:

“Çok yaptım , çok denedim kendim i. Olmuyor. Başım dönüyor.”

Sözen düşünceye daldı ve konunun b ir başka boyutuna değindi:

“Üç - beş ay sonra seçim var. Böyle b ir olayı basın çok garip şekilde değerlendirir. Şansımıza, hayatım ıza olum suz etki yap ar.”

G öknel h e r şeye karşın, kararlıydı. O gece Sözen’le konuşm asında boşanm ak için eşine b ir m ilyar lira ödeyeceğini, evini ve arab asın ı vereceğini de anlattı.

Sözen’in h a y re ti biraz daha arttı:

“Yahu ne diyorsun? Şuyu bulm asın (duyulm asın) bu!.. Nasıl vereceksin b ir m ilyar lirayı?”

“Borç m orç bulacağım ” dedi Göknel. “Bu benim için hayati bir mesele. Yaşamsal b ir önem taşıyor. Onu satacağım , bunu satacağım , b u n u yapacağım .”

Sözen o gece Göknel’i

dinledikçe şaşkınlığı artm ış, adeta “şoke” olm uştu.

O gece böylece sona erdi, ayrıldılar.

“k i z İs t e m e y e G E LİR M İS İN ?”

Üç dört gün sonra Göknel yeniden Sözen’e geldi.

“K ızı istem eye gelir m isin?” dedi.

Sözen yine şaşırdı:

“Yahu, dedi, ayıp değil mi? Sen benim n asıl b ir dünya görüşüne sahip olduğum u bilirsin. B ana nasıl böyle b ir şey önerirsin?”

Göknel, düş kırıklığı içinde Sözen’in yanından ayrıldı.

Daha sonra “kız istem eye” SHP İl B aşkanı Yüksel Çengel’in gittiği öğrenildi.

B ir hafta ya da on gün sonra n ik ah olacaktı.

G öknel bu kez yine Sözen’e geldi:

“N ikah şahidim olur m usun?” N urettin Sözen’in tü y leri diken diken oldu:

“Yahu, deli m isin!..” diye adeta bağırdı. “B ir kere N urdan benim arkadaşım , biiirr... Yaptığın şeyi tasvip etm iyorum , ikiii... Nasıl böyle b ir şey olabilir?”

V E N İK A H T Ö R EN İ Nikah şahitliğini de kabul etmeyen Sözen, sonrasm ı şöyle anlatıyor:

“Nikah şahidi Moğultay (Çalışma Bakanı) oldu. Hüton Oteli’nde nikah yapılıyor, akıl alacak şey değil. Gelin, E rgun’u n . çocuklarından daha genç. N ikaha gitmemeye k a ra r verdim. Ben böyle bir tabloyu görmek istemem, hoş bir şey değil. Ama etraftan eş dost ıs ra r etti, 'N ikah yasal bir işlem, nasıl gelmezsin’ diye ısra r

ettiler. Gittim, ama yanm a pek yaklaşmadım, can sıkıntısı ve stres içinde uzakta durdum .” İ S K İ Genel M üdürü Ergun Göknel’i m uradına erdiren düğün olayı böylece gelip geçti.

Geçti deniyordu ki, geçmediği ya da “delip de geçtiği” görüldü.

Kadınlık onuru zedelenen eski eş N urdan Hanım ’ın ortaya çıkmasıyla, bir skandal patlak verdi. Kam uoyunu günlerce sarsan, davalar konusu olan İSKİ skandali...

Y A R IN : G Ö K N E L S Ö Z E N ’ E K ARŞI O g e c e S ö z e n ile G ö k n e l b i r t o p la n t ı d a b ir lik t e y d ile r . G e c e y a r ı s ı n d a n

s o n r a ç ık ış ta G ö k n e l, S ö z e n ’le b a ş b a ş a ç o k ö n e m li b ir k o n u y u k o n u ş m a k is te d iğ in i s ö y le d i. F lo r y a ’d a k i k o n u ta g ittile r . O r a d a G ö k n e l, a ş k ın ı itira f e tti.

“B aşkan sana çok önem li b ir şey anlatm am lazım ” dedi.

“Nedir, söyle.” “Hayır, şim di olmaz.”

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

<

O

<

S

SOLDAN SAĞA: 1- Saklama - Düşünce, ide. 2- Ha­ raret, sıcaklık - Yolculukta boyna ya da bele asılı ola­ rak taşman, genellikle aba kaplı su kabı. 3- Kimyada radonun simgesi - İcar. 4- Doğrusu, doğrusunu ister­ seniz, aslında - Hoş, iyi, güzel. 5- Klasör. 6- Kişinin se­ vinç, güven ve her türlü etkinliklerinin normal olma­ yan bir biçimde arttığı ruh hastalığı - En çok, maksi­ mum. 7- Az tavlı, yarı yaş yarı kuru olan toprak - Ro­ manya'nın para birimi. 8- Kiloamper’in kısaltması - Genişlik - Çam gibi reçineli ağaçların yağlı ve çabuk yanmaya elverişli bölümü. 9- Akıllıca - Küçük mağa­ ra. 10- Düzey. 11- Beden yapısı, gövde yapısı. 12- Tera­ zi - Kesin.

YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1- Ezberleme, akılda tutma - Kırılmış taş döşenip silindir geçirilerek yapı­ lan yol. 2- Sahip, iye - Parazit, tufeyli - Kimyada nike­ lin simgesi. 3- Yağmur ve kasırga getiren çok güçlü rüzgar - Ağırlama. 4- Denizlerin çekilmesiyle oluşan ve yurtlanmaya elverişli olan bölge - Kimyada tanta­ lin simgesi. 5- Olumsuzluk veren önek - Kokulu tohu­ mu rakıcılıkta ve hamur işlerinde kullanılan bir bit­ ki. 6- Tuzak, kapan - Yanardağ ifrazatı - Rutubet. 7- Bir şeye karşı durma, karşı söyleme - Kolaylık ve çabuk­ lukla davranan, teük. 8- Çiçekleri altın sarısı rengin­ de, dikenli bir bitki. 9- Asya’da bir ülke - Yürürlük. 10- Eski Mısır’da bir Tanrı - Kibarca olmayan, bayağı.

DÜNKÜ BULMACANIN ÇÖZÜMÜ:

SOLDAN SAĞA: 1- Hezaren, Ka. 2- Erato, Oran. 3- Zam, Be, Oma. 4- Adamotu, İp. 5- Rinit, Taka. 6- Ek, Pa­ şa. 7- Namaz, Rize. 8- Salahiyet. 9- Oya, Meta. 10- Koşmak, Nem. 11- Un, Enir, Li. 12- Önem, Can.

YUKARIDAN AŞAĞIYA: Hezaren, Okul. 2- Eradi- kasyon. 3- Zaman, Maaş. 4- At, Misal, Men. 5- Robot, Za­ mane. 6- Et, Hekim. 7- No, Utarit. 8- Ro, Aşiyan. 9- Kami- kaze, Ela. 10- Anapa, Etamin.

“ S a v c ıy ı

b u lu n , ifa d e m i

a ls ın ”

İ

SKİ olayında Sözen aleyhine açılan d av alard an b iri aklanm ayla sonuçlandı, İkincisi için de savcı aklam a istedi. Sözen, bu

son u çlard an elbet m utlu oldu, am a h az ırlık

so ru ştu rm ası sıra sın d a ilgili savcının tu tu m u n a üzüldü. Bu ü zü n tü sü n ü bugün “Savcının b ir devlet m em u ru olm asına k arşın , önceden k an a a tin i ifade etm iş olm asını, gizli olm ası gereken hazırlık s o ru ştu rm a sın ı gazetelere y an sıtm asın ı çok yadırgadım ” diyerek belirtiyor. Ve b ir an ısın ı şöyle anlatıyor:

“H iç unutm uyorum , F a tih ’teki ilgili savcı bana telefon edip:

- B eş dakikalık ifadenize başvuracağım Sayın B aşkan, filan dedi.

- Y arın o lim piyatlarla ilgili önem li b ir toplantı için A tlan ta’ya gidiyorum , dedim.

- Ö nem i yok, gelince k o n u şu ru z dedi. Sonra ertesi gün, y an i gideceğim gün gazetede m anşet: “B aşkan S an ık ” Pazar günüydü, B aşsavcıyı buldum : - B en gazetedeki sanık sıfatıyla u lu sla ra ra sı b ir toplantıya gidip kentim i tem sil edemem. Savcı p azar günü de olsa, gelip benim ifadem i alm alıdır, dedim.

S a v cıy ı evinde buldular, p azar günü ifadem i verdim ve ondan so n ra A tlan ta’ya gittim .”

S ö ze n 'in

g ö zy a ş la rı

G

ö k n e l’in gönülserü v en in in a rd ın d a n p atlayan İSKİ olayının d u ru şm ası sırasın d a N u re ttin Sözen’in

gözlerinden dökülen y aşlar kam uoyunda geniş y ankı uyan d ırm ıştı. Sözen’e o göz y aşların ı sorduğum uzda, “O ağlam a olayı çok ilginçtir benim için. Tabii h e r insan böyle a n la r y a şa m ıştır” dedi ve olayı şöyle anlattı:

“M ü teah h itlerd en biri, b ir yüksek m ühendis, adını bile şu anda

tekrarlayam ıyorum , şahsen tanıdığım b ir m üteahhit, yargıca şöyle dedi:

- B ir vicdani görevi yerin e getirm ek istiyorum , sayın yargıç. Bu gördüğünüz insanın, yani şu Sözen’in b u ra d a oturm ası

dem okrasim izin ayıbıdır. D ünyada eğer b ir tek kişi v arsa d ü rü s t olacak,

n am uslu olacak, işte o insan Sözen’dir.

B u söz h erh an g i b ir başka m ekanda söylendiği zaman, iltifat gibi kabul edilebilir. Am a b ir A ğır Ceza

M ahkem esi’nde sanık sandalyesinde o tu ru rk e n , benim le h içb ir alışv erişi olm ayan tarafsız b ir in san tara fın d an yargıca “B ir vicdan borcunu yerine getirm ek istiyorum , ister yazın, ister yazm ayın, ister dinleyin ister

dinlem eyin” diyerek söylenm iş olm ası, benim gözlerim in dolm asına sebebiyet v erm iştir. Stresle, k orkuyla filan ilgisi

(5)

Göknel

Sözen’e

karşı

Sözen, kendisine karşı olanlarca Göknel’in

belediye başkanlığı adaylığına teşvik edildiğini

söylüyor. Göknel’in bu konuda anket

yaptırdığını öğrenince, ona çıkışıyor: “Nasıl

yaptırırsın böyle bir anketi? Benim haberim

yok, partinin hiberi yok. Bizden m üsaade

almıyorsun. Bu olacak iş mi?”

Sözen, İSKİ olayı ile ilgili iki davada yargılandı, birinde aklandı, İkincisinde ise savcı beraatini istedi. Fotoğrafta bir

duruşmaya gelirken görülen Sözen, hayli sıkıntılı günler

geçirdi.

B

ÜYÜK bir gazetenin köşe yazarlarından biri Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Nurettin Sözen’e telefon etti: “Hoca sana çok önemli bir şey anlatacağım.”

“Yann gel kahve içelim” dedi Sözen. Gazeteci, ertesi gün

Saraçhanebaşı’ndaki Belediye Sarayı’na geldi, başkanlık odasının rahat koltuklama Sözen’le yan yana oturdular.

Gazeteci anlattı.

Gidip, İSKİ Genel Müdürü Ergun Gökneî’in eşi Nurdan Hanım’la konuşmuştu. Nurdan Hanım Göknel’den 10 milyar lira nafaka

alacağını söylemişti. Gazeteci, ilgili banka müdürüne de giderek bunu soruşturmuş, doğruluğunu öğrenmişti Gazetecinin Göknel hakkında anlattıkları, Göknel’in Sözen’e söylediklerine hiç mi hiç uymuyordu.

“O anda ipler koptu” diyor Nurettin Sözen. “En yakın arkadaşım yalan söylüyorsa, yalanın nerede başlayıp nerede bittiği bilinmez.”

O sırada Nokta dergisinde çıkan bir yazı da olup bitenlerin üzerine tuz biber ekti. Sözen bu konuda öğrendiklerini şöyle anlatıyor:

“Göknel’in eski eşi Nurdan Hanım, gazetelere ve dergilere giderek,

bildiklerini anlatmış. Anlatmış, ama 10 - 15 gün herhangi bir şey yazılmamış. Bu

arada Nokta’ya da anlatmış, orada da yayınlanmamış. Sonradan Yazgülü (Aldoğan) Nokta dergisine Genel Yayın Müdürü olunca 'Dosyalarda ne haber var, getirin’ demiş ve bu haberi gömüş. Sonra bunları yazdı. Bu haberde

Nurdan’m açıkladığı İsviçre’deki iki hesap numarası var. Bunun üzerine ben Ergun’u çağırdım:

- Nedir bu hesap numaraları? dedim.

- N’olacak, herkesin var, dedi.

- Yahu, böyle şey olabilir mi? Sen benim arkadaşımsın; ben senin seçim öncesi durumunu biliyorum, senin nasıl İsviçre’de hesabm olabilir?”

SORUŞTURMA KARARI

Bu konuşmalardan sonra Sözen kararını verdi.

“Bu olay bana bir karine (karmaşık bir şeyin çözülmesine yarayan olay, ipucu) teşkil etti” diye anlatıyor. “Hemen içişleri Bakanı’na faks çekerek, İSKİ hesaplarının incelenmesi için müfettiş gönderilmesini istedim. Faksı nikahtan bir gün önce çektim. Nikahtan sonra da halayına gittiler. 10 milyar nafaka konusu basmda çıkınca, Singapur’da balayı 1 2 3 4 5 6 7 8 9 3 10 M 11 SÛ 12

SOLDAN SAĞA: 1 - Zayıf, çelimsiz, cılız - Bir m üzik aleti. 2- Hararet, sıcaklık - Film çekme makinesi. 3- Yazı kurutmak için kullanılan, özel kum un konduğu üzeri de likli kap - Boyun e- ğen, kendisini başkasının buyruğuna bırakan kimse. 4- isim - O layların düzenli aralıklarla yinelenmesi niteliği. 5- İlave - Pa­ ra, akça. 6- Bir parçanın canlı çalınacağını belirten m ü zik teri­ m i - Kimyada am erikyum un simgesi. 7- Kuvvetleştirme, sağ­ lamlaştırma - Tür, çeşit. 8- Silahlı kuvvetlerde, belirli bir iş ya da hizmeti başarabilecek güçteki en küçük b irlik - Tam ö lçü­ sünde, ne az ne çok. 9- Bir tarikat ya da sanatın ilk kurucusu - Başlıca içeceğimiz - Bir peygamber. 10- D erinliğine, iyice. 11 - Eritilmiş ve biraz yakılmış şekerle yapı lan bir tür şekerleme. 12- Pişirilerek hazırlanmış yemek - Arazi üzerinde seçilmiş b ir işa­ ret noktasının düşeyini gösteren, yön belirtm ek için uzaktan gözlenen, geometrik b içim li tahta lata - Yılın on iki bölüm ün­ den her biri.

YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1 - Ç ok yiyen, ob ur - Satrançta bir taş - Namlusu geniş ve eğmel kılıç. 2- Termostat. 3- Yazıdaki mürekkebi kurutmak için dökülen çok ince ve renkli b ir tür kum - Zayıf, ince uzun boylu kimse. 4- Bir akademik unvanın kısaltması - Arap alfabesinde bir harf - Artırma, katma. 5- Ev­ ren, acun - H int kadınlarına özgü giysi. 6- Kahramanlık ya da din konularında yazılıp bestelenen şiir - Ortaya para koyarak oynanan talih oyunu. 7- İlaç çare - Ortodokslarda tahta pano­ ya yapılmış dinsel resimlerin adı - Dolayısıyla anlatma. 8- Kur­ sun - Taht (Eski dilden). 9- Mesafe, uzaklık - D enizli iline bağ­ lı bir ilçe - M ü zikte bir nota. 10- M ektup - Eskiden albaya veri­ len ad.

DÜNKÜ BULMACANIN ÇÖZÜMÜ:

SOLDAN SAĞA: Hıfz, Fikir. 2- Isı, Matara. 3- Rn, Kira. 4- Za­ ten, Rana. 5- Sıralaç. 6- Mani, Azami. 7- Alatav, Ley. 8- Ka, En, Çıra. 9- Akilane, İn. 10- Seviye. 11 - Anatomi. 12- Mizan, Kati.

YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1 - Hıfz, Makadam. 2- Is, Asalak, Ni. 3- Fırtına, İzaz. 4- Neritel, Ta. 5- Na, Anason. 6- Fak, Lav, Nem. 7- İtiraz, Çevik. 8- Karaçalı. 9- İran, Meriyet. 10- Ra, Amiyane.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

a

- P - ■

■B

ı 1

J 1

t

n

■■

J

-yapan Göknel’e faks çektim; 'Salı gününe kadar istifam göndermediğin takdirde görevden alınman için işlemleri başlatacağım’ dedim. Atlamış gelmiş, benimle görüşmek istemiş. Ben 'Artık görüşecek hiçbir şeyim kalmadı’ dedim. Salı günü istifa etmeyince, çarşamba veya perşembe günü içişleri Bakanlığı’na, bu defa görevden alınması için başvurdum; 'Gazetelerde ve dergilerde çıkan şu şu haberler üzerine kendisine güvenim kaybolmuştur, beraber çalışma imkanım kalmamıştır’ dedim.”

Bu arada politika kulislerinde birtakım gelişmeler oluyordu. Bunları Sözen şöyle özetliyor:

“Göknel için bazı kimselerin Ankara’ya gittiğini, içişleri Bakanlığı nezdinde benim görevden aldırma isteğimin yerine getirilmemesi için gayret sarfettiğini de sonradan

öğrendim. Bundan sonraki olaylar zaten biliniyor. Benim burada vurgulamak istediğim şu: Birçok dava açüdı. Bazılarında ISKl Yönetim Kurulu Başkanı olarak ben de vardım. Partiyle ilgili birinci açılan davada beraat ettik,

kesinleşti. Diğer konuların hepsinin gazetede yazıldıktan sonra dava konusu olduğunu öğreniyorum. Kamuoyunda klor davası olarak bilinen ikinci davada da savcı, bu suçla hiç ilgim olmadığını belirterek beraatimi istedi.”

GÖKNEL’lN SEÇİM ANKETİ İSKt olayının aşki ve adli tarafının yanı sıra bir de siyasi yönü vardı. Bu da İSKt Genel Müdürü Ergun Göknel’in Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde Sözen’in karşısına aday olarak çıkmaya hazırlanmasıydı.

Sözen, Göknel’in adaylığını şöyle yorumluyor:

“Parti içindeki bazı arkadaşlara istediklerini Ergun Bey’e kolay yaptırabilmek için, kendisini belediye başkanlığına teşvik ettikleri biliniyor.”

Bu “teşvikçilerin” adlarını açıklamayan Sözen, “Benim

başkanlığımdan hoşnut olmayan kimler ise, onlar” demekle yetiniyor ve Göknel’in adaylığı konusunda şu olayı anlatıyor:

“Aday olacağına dair Ergun Bey’in

gazetelerde konuşmaları çıktığı sırada, bir gün Eyüp Belediye Başkam (Kadir Akpınar) bana gelip şunları söyledi

Bize bir anketör geldi Belediye Başkanının ve partinin şansıyla ilgili sorular soruyor. Sorular arasında beş de isim var. Tuğrul Erkin’i tanıyor musunuz, Ergun Göknel’i tanıyor musunuz, filanı falanı tanıyor musunuz gibi...’ Yani bunun başkan adaylığı için bir arayış olduğu açık. Belediye başkanı arkadaşım çok deneyimli bir

politikacıdır, bu anketi Ergun Bey’in yaptırdığım hemen anlamış. Aynı şeyi Kadıköy Belediye Başkanımız (Cengiz Özyalçm) da bana gelip söyledi. Ben Ergun Bey’e bunu sormadım. Çünkü, ciddiye almadım. Ama olayı benim öğrendiğimi o kuşkusuz haber aldı. Sonra bir gün kendisi gelip bana anlattı.

- Yahu, bunu nasıl yaparsın, dedim, benim haberim var mı?.

-Yok.

- İl başkanının haberi var mı?. -Yok

- Genel başkanın haberi var mı? -Yok.

- Peki, nasıl yaptırırsın böyle bir anketi?. Partinin şansını soruyorsun, belediyenin başarısını soruyorsun, kendi durumunu soruyorsun Bizden müsâade almıyorsun Bu, olacak iş mi?

- Özür dilerim, hata ettim.

Bu konuşmamızdan sonra Ergun Bey’in gazetelerde o meşhur lafı yayınlandı: Ben Sözen’in muvafakati olmadan muhtar adayı bile olamam’ diyordu.”

Sözen’in bu konudaki “son tespiti” ise şöyle:

“Böyle bir süreç geçirdiği ortada. Kendisinin akhndân başkanlık geçtiği, bazı insanlara bu yolda kendisini teşvik ettiği, bazı çevrelerden destek aldığı belli. Bunu kamuoyu yoklaması yaptıracak kadar ileri götürüyor.” İSKİ YOLUYLA ALINAN BAĞIŞLAR

İSKİ aracılığıyla toplanan bağış ya da alınan rüşvet konusunu da Sözen’e soruyoruz. Şunları anlatıyor:

“Bir kere böyle bir konuda benim bağış almam söz konusu değil Bu konuda söyleyeceğim şey şudur: Bütün siyasi partilerin bağışla yaşadığını biliyorum. Ben 39 yıldır pohtikâcıyım. Tabii bağış veren insanlar hali vakti yerinde olan insanlardır,

müteahhitlerdir. Dolayısıyla İSKİ ile iş yapan insanlara da bağışta

bulunduğunu var sayıyorum. Bu tamamen bir Türkiye gerçeğidir ve illegal değildir. Ama bu bağışın ne kadar olduğunu, kimin verdiğini ne

zaman verdiğini, makbuzu kimin aldığını, kimin verdiğini bilmiyorum. Ne para gördüm, ne makbuz gördüm, ne miktarını biliyorum. 1973’te Time dergisinde bir araştırma çıkmıştı, işçi Partisinin ve Muhfazakar Partinin kazandığı iki ayrı seçimde, o partiyi destekleyen şirketlerin bütçelerindeki artışı gösteren bilimsel bir araştırma idi bu. Maalesef bu husus, demokrasilerin yumuşak karınlarından biri.”

Sözen, İSKt olayları nedeniyle kendisine yöneltilen suçlamalardan ve bazı basın yayın organlarından yapüan yayınlardan bir hayli üzülmüş görünüyor; tepkisini ise şöyle dile getiriyor

“Ben hep şunu söyledim; çiğ yemedim la, kamım ağrısın dedim. Kendimden çok emin olduğum için, halkın ve devletin bir kuruş parası boğazımdan geçmediği için ve hukuku çiğneyen bir tek olayım olmadığı için, bireysel olarak hiçbir endişem yoktu. Ama benden çıkar sağlayamayan bazı medya temsilcilerinin, beklediği kolaylığı göremeyen ya da rant alamayan insanlara yargısız infaz yapmış olmaları, kuşkusuz hem benim hem halk tarafından tepkiyle

karşılanmıştır. İSKİ olayında bunu kullanmak istediler. Genç kadın, ihanete uğramış kadın imajları... Filmler yapmak... Olaya partimizi bulaştırma gayretleri... Bunlar olaya başkâ bir boyut verdi.”

SORUMLULUK PAYI

İSKl’deki konumunu ise Sözen şöyle açıklıyor:

“Ben ISKÎ’nin yasadan kaynaklanan Yönetim Kurulu Başkam’ydım. Yani oraya ayrıca seçilmiş ya da atanmış değilim; Belediye Başkam olduğum için Yönetim Kurulu Başkaniyım. Ben 26 ilçenin meclis kararlarını inceleyip onaylıyorum veya reddediyorum. Büyükşehir Belediye Meclisinin kararlarını onaylıyor veya reddediyorum. Encümenin bütün kararlarım onaylıyor veya

reddediyorum. Ve Büyükşehir Belediye Başkanı olduğum için, doğal olarak tSKÎ’nin Yönetim Kurulu Başkaniyım. Dolayısıyla, İSKl’de Genel Müdür’ün yetkisinde olup bitenleri bilmeme, ayrıntılarını incelememe imkan yok. Çok önemli, stratejik bir mesele olursa danışırlar, usulen de Yönetim Kurulu’na başkanlık ederim.

İSKİ’nin tayinle gelmiş Yönetim Kurulu üyeleri vardır, o kararlan inceleyenler araştıranlar vardır. Dolayısıyla, orada dava konusu olan her şeyin ayrıntılarına dava açıldıktan sonra girmişimdir. Nitekim işte, savcı hiçbir ilişiğim olmadığı sonucuna vanyor. Bu nedenle, duyduğum acı yasalardan değil, daha çok, bazı yayın organlarının yargısız infaz

yapmalaradândır.”

YARIN: ORMAN TALANI VE ISLAH PLANI

N a zm iye Hanım ’dan teselli

Nurettin Sözen, Nazmiye - Süleyman Demirel

çiftiyle ilgili bir anısını bugün de yüreğini ısıtan bir duyarlılıkla anımsıyor:

“ISKl olaymm patladığı, gazetelerde yalan yanlış

her şeyin yazıldığı günlerdeydi. Havaalanmdâ Cumhurbaşkanı Saym Demirel’i ve eşi Nazmiye Hanimi uğurluyordum. Nazmiye Hanım’m bana söylediklerini unutamam.

- Doktorcuğum üzülme, dedi. Bu yapılanlar

Türkiye’de hep olmuştur. Bunlardan sana hiçbir leke gelmez, hiçbir şey dokunmaz. Bizler çok şeyler gördük, çok şeyler yaşadık. Bunlarm hepsi gelir geçer,

Referanslar

Benzer Belgeler

Antalya 22 (a.a.) — Hürriyet şe­ hidi Mithat Paşanın kemiklerini muhtevi sandukayı taşıyan Aksu vapuru dün Antalyadan geçmiştir. Vapur limana girince, başta

10 Günefl kütlesinde olan karadeli- ¤in, 30 Günefl kütlesindeki mavi süperdev eflinden madde çald›¤› ve ters yönlerde X- ›fl›nlar› yayan jetler (›fl›k h›z›na

Gerçeğin arayışındaki o insanlar ise, içinde yaşadıkları çağın ve toplumun gelişmesine katkıda bulunurken, çoğu zaman sahnenin arkasında kalmayı

Lisans eğitimini Uşak Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nde, yüksek lisans eğitimini ise Dokuz Eylül Üni- versitesi

Madmazel Alfa yirmi beş yaşını geçmiş bir kız olduğu halde gönül işleri üzerinde.. açıkça fikir yürütmez, ancak edebiyat ve felsefeyle

Meselâ, CorbeviUe şa­ tosunun sahibi «Jacques Fath» isminde bir adamdır; ve bir kadın terzihanesinin sa hibi olan bu adamın .şatosun­ da «Beyaz ve

Çorum merkez ilçede yetişen ceviz genotiplerinin (Juglans regia L.) seleksiyon yoluyla ıslahı üzerinde araştırmalar Yüksek Lisans Tezi, Ordu Üniversitesi, Fen

Nikaha, politika ve akademi dünyasından çok sayıda da­ vetlinin yanı sıra, Sevinç İnö­ nü, Yaşar Kemal, Toktamış A- teş, Bülent Berkarda ve Emre Kongar gibi