• Sonuç bulunamadı

Jinekolojik Kanser Ve Tedavilerinin Kadın Cinsel Sağlığına Etkileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Jinekolojik Kanser Ve Tedavilerinin Kadın Cinsel Sağlığına Etkileri"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

JİNEKOLOJİK KANSER VE TEDAVİLERİNİN KADIN CİNSEL SAĞLIĞINA ETKİLERİ

Nesrin REİS *

*

Arş.Gör., İstanbul Üniversitesi Florence Nightingale Hemşirelik Yüksek Okulu, İstanbul

ÖZET

Jinekolojik kanser teşhisi, kadınlar için travmatik bir olaydır. Hastalık ve hastalık ile ilişkili tedaviler, yalnızca yaşamı tehdit etmekle kalmaz, aynı zamanda bu hastaların cinsel sağlığını da etkiler. Çünkü jinekolojik kanserler ve tedavileri, cinsel sağlığın dört boyutunu etkiler. Bunlar; beden imajı, dişilik/kadınlık rol fonksiyonu, cinsel fonksiyonlar ve fertilitedir.

Tüm yaşlardaki kanser hastalarına, hastalığın neden olabileceği düşünülen cinsel değişikliklerle ilgili bilgiler verilmeli ve aynı zamanda hastaların cinsel kapasitelerini ve doyumlarını tekrar kazanabilecekleri yönündeki şüpheleri giderilmelidir.

Anahtar Sözcükler: Jinekolojik kanser, kadın

cinselliği, cinsel sağlık, cinselliğin değerlendirilmesi

SUMMARY

Effects On The Woman Sexual Well-Being Of Gynecologic Cancers

Having a diagnosis of a gynecologic cancer is a travmatic event for women. The disease and its associated treatment commonly pose a threat not only to the life of such patients but also to their sexual health. Gynecologic cancer and their therapies assault a potential fourfold on sexual health; body image, gender role functioning, sexual functioning and fertility.

Gynecologic cancer patients of all ages should be supplied with information on the possible sexual changes their disease may evoke, they should also be reasured that many patients regain their sexual capacity and satisfaction.

Key Words: Gynecologic cancer, female sexuality,

sexual well-being, sexuality assessment

GİRİŞ

İnsanlık tarihi kadar eski olan kanser hastalığı, bu konuda yapılan sayısız çalışmalara rağmen, günümüzde en çok ölüme neden olan hastalıklar arasında ikinci sıradaki yerini korumaktadır. Bu yönüyle, her toplum için önemli bir sağlık sorunu oluşturmaktadır. 1996 yılı Amerikan Kanser Derneği’nin verilerine göre, ABD’de kadına yönelik kanser vakası sıralamasında endometrium ve over kanserleri, 4. ve 5. sırada yer almaktadır. Serviks kanseri ise tarama testleri ve erken tanı sonucu genel sıralamada 8. ve jinekolojik kanser vakalarında ise 3. sırada yer almaktadır (Black ve Jacobs 1997). Ülkemiz açısından bu konuda ne yazık ki sağlıklı ve güncel veriler yeterli değildir. Mevcut en son kayıtlar, Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Daire Başkanlığı’nın 1991 yılına ait verileridir. Bu verilere göre, ürogenital kanserler %17.5 oranı ile kadınlarda görülen kanser sıralamasında, meme ve sindirim sistemi takiben 3.

sırada yer almaktadır (T.C. Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Daire Başkanlığı 1991).

Ülkemizde oldukça yaygın görülen jinekolojik kanserlerin kadın sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri çok boyutludur. Örneğin; radyoterapi, kemoterapi, hormonal ve cerrahi tedaviye bağlı olarak ortaya çıkan bulantı-kusma, uykusuzluk,yorgunluk ve yoğun korku, anksiyete bireyin fiziksel ve psikolojik sağlığını olumsuz yönde etkilerken, aile ve iş yaşamı ile ilgili sorunlar ve gelecekteki yaşama yönelik belirsizlikler ise onun sosyal ve manevi sağlığını bozmaktadır.

Jinekolojik kanser tanısı konulmasından itibaren uygulanan tıbbi ve cerrahi tedavinin diğer en büyük olumsuz etkisi, kadının cinsel sağlığı üzerinde olmaktadır (Anderson, Lutgendorf 1997, Bruner ve Boyd 1998). Dünya Sağlık Örgütü'ne (2000) göre cinsel sağlık; bireyin somatik, entellektüel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönlerinin bir bütünüdür. Bu nedenle cinsellik, cinsel ilişkide bulunmanın çok ötesinde ve çok daha

(2)

fazlasını ifade eden bir kavramdır. Pek çok kadın için cinsellik, onun dış görüntüsünü, kadınlık hissini, çocuk doğurma yeteneğini ve seksüel olarak fonksiyonlarını sürdürebilme yeteneğini içeren karmaşık duyguları ifade eder. Jinekolojik kanser tanısı ve beraberinde uygulanan tedaviler, kadının cinsel fonksiyonlarını ve cinsel sağlığını olumsuz yönde etkileyen önemli sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Çünkü radikal histerektomi, vulvektomi gibi cerrahi girişimler; radyoterapi ve kemoterapi gibi tedaviler, kadının beden imajı, benlik saygısı ve partneriyle olan cinsel yaşamını olumsuz yönde etkileyen önemli sağlık sorunlarına neden olmaktadır.

JİNEKOLOJİK KANSERLERDE UYGULANAN TEDAVİLERİN CİNSEL SAĞLIĞA ETKİLERİ

Cerrahi Tedavinin Kadın Cinselliğine Etkisi Cerrahi girişim uygulanan hastaların genital organlarında yapısal değişiklikler meydana geldiği için üreme ve cinsel fonksiyonları genellikle etkilenir. Bu konuda yapılan çalışmalar, cinsel disfonksiyonların %20 ile %100 arasında değişebileceğini bildirmektedir (Anderson, Lutgendorf 1997, Corney, Crowther ve Everett 1993). Corney, Crowther ve Everett (1993), radikal histerektomi ve vulvektomi operasyonu geçiren kadınlarda seksüel disfonksiyonun yaygın olduğunu ve bu durumun kronik bir sorun gibi devam ettiğini belirtmektedirler. Disfonksiyonun boyutu kanserin bulunduğu yere, hastalığın evresi ve yapılan girişimlere göre değişiklik göstermektedir.

Radikal histerektomi, genel olarak serviks kanserlerinin IB ve IIA evrelerinde uygulanan, uterusun, overlerin, vajinanın 1/3 üst kısmının, parametriyumun ve lenf nodunun diseksiyonu ile sonuçlanan cerrahi bir işlemdir. Böyle bir operasyon sonrasında vajina boyunda kısalma, disparoni ve vajinal kayganlıkta, cinsel arzuda ve orgazm yeteneğinde azalma gibi postmenopozal sorunlar sık görülmektedir. Bilateral salpingo ooferektomi ile birlikte yapılan total abdominal histerektomi, endometrial karsinoma ve diğer nonmalignant jinekolojik durumlarda sık olarak uygulanan cerrahi bir işlemdir. Böyle bir girişim sonrasında kadınlar, vajina elastikiyetinde ve vajinal kayganlıkta azalma gibi cerrahi menopozun neden olduğu önemli sorunları yaşamaktadırlar. Serviksin çıkarılmasına bağlı olarak yaşanan disparoni yine böyle bir operasyon sonrasında yaşanan önemli sorunlardan biridir. Çünkü normal bir vajinal sekresyonun majör

kaynağı servikal glandlardır (Masters, Johnson 1994, Wilmoth ve Spinelli 1999). Kadının cinsel fonksiyonlarında ve beden imajında büyük değişikliklere neden olan diğer operasyonlardan biri de radikal vulvektomidir. Vulvektomi geçiren kadınlar, vajinal duyarsızlık, penis penetrasyonunda yetersizlik ya da penetrasyonu hissedememe gibi sorunları yaygın olarak deneyimlemektedirler (Green, Nauman ve Elliot 2000).

Kemoterapinin Kadın Cinselliğine Etkisi Tedavi edilen kanserin tipi ne olursa olsun kullanılan kemoterapik ajanlar kadının cinsel fonksiyonlarında akut ve kronik değişiklilere neden olur. Kemoterapinin kadının cinsel yaşamı üzerindeki etkisi; ilacın tipine, ilacın dozuna, tedavi süresine, kadının yaşına ve tedaviden sonra geçen süreye göre değişir. Alkilleyici ajanlar içeren tedaviler fertil çağdaki kadınları tedavi bitiminde menopoza sokarak infertilite gibi önemli sorunlara neden olmaktadır. Tedavi sonunda menopoza giren ve infertilite deneyimleyen bu kadınların cinsel yaşamlarında önemli sorunlar ortaya çıkmaktadır (Wilmoth ve Botchway 1999). Genel olarak, kemoterapi sonrası ortaya çıkan cinsel sorunlar; cinsel ilgide ve vajinal kayganlıkta azalma, orgazm olamama, disparoni ve cinsel çekicilikte azalmadır. Cinsel çekicilikte azalma hissini daha da şiddetlendiren sistemik yan etkiler ise, yorgunluk, kilo değişiklikleri, uykusuzluk, bulantı-kusma, korku ve anksiyetedir (Wilmoth, Botchway 1999, Wilmoth ve Spinelli 2000).

Radyoterapinin Kadın Cinselliğine Etkisi Radyoterapi hastanın genel sağlık durumuna, kanserin türüne ve şiddetine göre intrakaviter (Brakiterapi) ya da eksternal olarak uygulanmaktadır. Tedavide radyoterapinin kullanılması, kadının cinselliğinde ve fertilitesinde sürekli ve şiddetli değişikliklere neden olmaktadır. Örneğin, 4000-8000 cGy/hr brakiterapi uygulaması ile beraber, tüm pelvise uygulanan standart radyasyon dozu 4000-5000 cGy’dır. Bu düzeydeki bir radyasyon dozu kadının overlerinde ve vajinasında farklı derecelerde etkilere ve cinsel sorunlara neden olmaktadır. Çünkü tedavi sırasında uygulanan radyasyon dozu over fonksiyonlarını durdurarak geri dönüşsüz steriliteye neden olmaktadır. Vajen epitelinde ise eritem, enflamasyon, mukozal atrofi, elastikiyet kaybı ve vajinal dokuda ülserasyona neden olmaktadır (Krumm ve Lamberti 1993, Wilmoth ve Botchway 1999). Örneğin 40 yaşın üzerindeki bir kadının overlerine uygulanan 3.75 cGy tek bir doz ya da

(3)

daha genç bir kadına uygulanan 4.5 cGy ‘lik tek bir doz, menstrüasyonun bütünüyle kesilmesine neden olmaktadır. Menstrüasyondaki bu ani kesilmeye, vajina epitelinde incelme ve kuruluğa neden olan ani ve prematür menopoz eşlik etmektedir (Alcarese 1995, Wilmoth ve Spinelli 2000).

Işınlamanın vajen epitelinde oluşturduğu travmalar sonucu vajen kayganlığında azalma, kuruluk ve vajinal kanalda daralma gözlenmektedir. Meydana gelen bu incelme ve kuruluk, vajinada infeksiyon ve travma riskini artırmaktadır. Vajinada oluşan değişiklikler, radyoterapiden sonraki ilk 3 ay içinde ortaya çıkmakta ve bir yıl süre ile devam etmektedir. (Alcarese 1995, Krumm ve Lamberti 1993). Radyoterapi gören kadınlar, genellikle vajinal duyarlılık ve orgazm kapasitesinde yetersizlik, vajinal elastikiyette azalma ve disparoniden şikayet ederler. Bu konuda yapılan tanımlayıcı bir çalışmada, cinsel olarak aktif olan kadınların %40’ının disparoniden ve %50’sinin kısalan vajina boyundan kaynaklanan cinsel sorunları olduğu saptanmıştır (Krumm ve Lamberti 1993). Seibel, Freeman ve Graves (1982)’in yaptığı benzer bir çalışmada, serviks kanseri nedeniyle radyoterapi alan kadınların en fazla deneyimlediği cinsel sorunlar arasında, arzu/istek kaybı, disparoni, penetrasyon güçlüğü ve orgazm olamamanın yer aldığı belirlenmiştir.

JİNEKOLOJİK KANSERLİ KADINLARDA ORTAYA ÇIKAN CİNSEL SAĞLIK (WELL-BEİNG) SORUNLARI

Yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre kadınların cinsel sağlığı, meme kanserlerinde %25 oranında etkilenirken, jinekolojik kanserlerde % 80 oranında etkilenmektedir (Bruner ve Boyd 1998). Jinekolojik kanser tanısı olan hastaların cinsel yönden daha fazla etkilenmelerinin nedeni, cinsel sağlığın dört önemli öğesinin (beden imajı, cinsiyet rolü (kadınlık/dişilik kimliği), cinsel fonksiyonlar ve üreme yeteneği) hastalıktan etkilenmesidir. Bunlardan birindeki bir sorun, diğer alanları da etkilemektedir (Bruner ve Boyd 1998, Wilmoth ve Botchway 1999).

Beden İmajına Yönelik Sorunlar

Jinekolojik kanserler, hastalığa ve uygulanan tedavilere bağlı olarak bireyin bedeninde değişikliklere yol açar ve bu değişikliklere bireyin kendisinin ya da partnerinin gösterdiği tepkiler, kadının beden imajını büyük ölçüde etkiler. Beden imgesi, bir kişinin kendisini

ve bedenini nasıl hissettiği ile ilgili bir kavramdır. Bir aile terapisti olan Virginia Satir, bireyin beden imgesi ve benlik saygısı ile cinsel kimliği arasında güçlü bir bağ olduğunu ifade eder. Satir’e göre, her birey cinsel bir eş olarak kendini çekici hissetme gereksinimi duyar. Erkek ya da kadının cinsel benlik imajı, fiziksel olarak kendini çekici hissetme, eşinin şefkat, sıcaklık, yumuşaklık gibi duygusal gereksinimlerini doyurabilme ve sevme becerilerinin bir bütününden oluşur. Kanser deneyimi ise bu öz güveni yıkabilir (Yaniv 2000).

Jinekolojik kanserlerde, kadının beden imajını zedeleyen nedenlerin başında, cerrahi operasyonlar gelir. Üreme organları ‘kadın olma’ kimliğinin belirleyicilerinden olduğu için, kadının beden imajı ve benlik saygısının şekillenmesinde önemli bir role sahiptir. Bu organların hastalığı ya da yokluğu ise kadınlığın kaybı, kadın olarak kendini kusurlu ya da eksik hissetme şeklinde yorumlanabilir. Radikal histerektomi ve radikal vulvektomi gibi önemli operasyonlar sonrasında pek çok kadın, öncesinde olduğu gibi eşine hoş görünemeyeceği, cinsel bir eş olarak çekiciliğinin azalacağı ve cinsel yaşamının bozulacağı gibi değişik duygular yaşar (Wilmoth ve Spinelli 2000, Yaniv 2000). Uygulanan tedavilerin yan etkileri de, kadının beden imgesini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Allopesi, bulantı kusma ve kilo değişiklikleri gibi yan etkiler, bireyin beden algısını değiştirerek düşük benlik saygısına neden olmaktadır (Lamb 1998). Bu konuda Bruner ve Boyd (1998)’nin meme ve jinekolojik kanserli kadınlarla yaptığı odak grup görüşmelerinde, kadınlara yöneltilen ‘‘kanser tedavisi sizin beden algınızı nasıl değiştirdi?’’ şeklindeki bir soruya yanıt olarak kadınlar, beden imajıyla ilgili pek çok endişe ve sorun ifade etmişlerdir.

Cinsiyet Rolüne (Kadınlık/Dişilik Kimliği) Yönelik Sorunlar

Cinsel sağlığın zarar gören diğer bir öğesi cinsiyet rolü (kadınlık/dişilik kimliği) üzerinde olur. Toplumun ‘‘kadınlık kimliğine’’ verdiği rolde doğurganlık, annelik ve eş rolü önemli yer tutmaktadır. Hala pek çok kadın, kadın olmayı “uterusa sahip olmak” ve “çocuk doğurmakla” eşdeğer olarak tanımlamaktadır. Bundan dolayı uterusun kaybı, kadınlığın kaybı anlamındadır. (Taşkın 1997). Jinekolojik kanser tanısından itibaren uygulanan tedavilerin olumsuz etkilerinden biri, kadınlık kimliğinin önemli unsurlarını oluşturan eş/partner ve annelik rolleri üzerinde olur. Konu ile ilgili olarak Butler,

(4)

Banfreld ve Sveinson (1998)’nın yaptığı kalitatif bir çalışmada, kadınlara yöneltilen ‘‘Kanser tedavisi sonrası bir kadın, bir eş/bir partner ya da bir anne olarak ne gibi endişeler yaşadınız? ’’ şeklindeki bir soruya, pek çok kadın, bu rollerine müdahale eden pek çok sorun ifade etmiştir. Örneğin bir kadın, ‘kadın olarak kendini eksik ve cinsel fonksiyonlarını yerine getirmede yetersiz hissettiğini’ ifade etmiştir. Diğer bir kadın, ‘Sürekli kendimi yorgun hissediyordum. Tüm gece uyuyorum, kalktığım zaman çocuğum okuldan dönmüş oluyor. Ona bir şeyler yediyorum ve günlük işlerime başlıyorum. Ama yapamıyorum ve yatağa geri dönüyorum’ şeklinde annelik rolüyle ilgili endişelerini ifade etmiştir. Bu gruptaki kadınların cinsiyet rolüyle ilgili diğer en büyük endişe kaynağı, eş rolünde olmaktadır. Çünkü pek çok kadın tedavi sonrası, eşi tarafından beğenilmeme, öncesi gibi eşine çekici ve güzel görünememe endişesi yaşamaktadır.

Jinekolojik kanser tedavisi gören bir kadın genellikle, kadınlık kimliğini, değerlerini, önceliklerini ve cinsel partner sorumluluğunu yeniden kazanma çabası içersindedir. Ayrıca, kadın olarak kanser tedavilerinin ne anlam ifade ettiği ile mücadele etmektedir. Böyle bir dönemde, kanser destek organizasyonları ve konu ile ilgili uzman bir kişinin danışmanlığı, bu kaygı ve endişelerini gidermede önemli bir rol oynamaktadır (Hoskıns, Perez ve Young 1997).

Cinsel Fonksiyonlara Yönelik Sorunlar Üreme organ kanserlerinin en büyük olumsuz etkisi, cinsel fonksiyonlar üzerinde olur. Ortaya çıkan sorunlar hastalığın türü, evresi ve uygulanan tedavilere göre değişiklik gösterir. Genel olarak kanser tanısının ve cerrahi/tıbbi tedavinin neden olduğu cinsel sorunlar; korku/endişe, arzu ve istek kaybı, orgazm olamama, disparoni, vajina boyunda kısalma ve penis penetrasyon yetersizliği, vajinal kayganlık ve elastikiyette azalmadır (Thranov, Klee 1994, Wilmoth ve Spinelli 2000).

Korku/Endişe: Hastalığın tanısına ve tedavi sonuçlarına bağlı olarak ortaya çıkabilir. Herpes, HPV gibi vulva ve serviks kanserleriyle ilişkili görülen enfeksiyonların tanısında, kadının kendini ya da cinsel eşini suçlamasına sebep olan “Bu bana ne zaman bulaştı?”, “Bana bunu kim bulaştırdı?” gibi cevapsız soruların ortaya çıkmasına neden olur. Bu belirsiz ve cevapsız sorular, kadının eşi ile ilişkilerinde yıkımlara neden olur (Wilmoth ve Spinelli 2000). Uygulanan tedavilerin sonuçları da kadın ve partnerinde

korku/endişeye yol açabilir. Örneğin total histerektomi ya da radikal histerektomi sonrası, kadınların yaşadığı en yaygın korku/endişenin, bu operasyonun kendine zarar vereceği, partnerine eskisi gibi güzel/çekici görünemeyeceği, kısalan vajinanın doyum verici cinsel ilişkiye izin vermeyeceği ve cinsel yaşamının biteceği şeklinde olduğu belirtilmektedir. Bu hastaların eşlerinde de, cinsel yaşamlarının bittiği ya da cinsel ilişki sırasında eşinin zarar görebileceği gibi değişik korku ve endişeler ortaya çıkabilmektedir. Bu yalnış inanç ve görüşler ısrarcıdır ve muhtemelen olası bir cinsel ilişkiden çiftleri uzaklaştırmaktadır. Çiftler, eşini incitme endişesi ile bu durumu konuşmaktan kaçındıkları sürece de bu sorunların çözümü güçleşmektedir (Butler, Banfreld, Sveinson 1998, Wilmoth ve Spinelli 2000).

Cinsel istek/arzuda azalma: Kanser deneyimi sonrası kadınlarda görülen en yaygın problemlerden biridir ve değişik nedenlere bağlı olarak gelişir. Tedaviler sırasında yaşanılan beden imgesi değişiklikleri, yorgunluk, bulantı/kusma, ağrı ve yoğun stres gibi fiziksel halsizliğe neden olan semptomlar cinsel istek/arzuyu büyük ölçüde azaltabilir. Hastalık ve tedaviden kaynaklanan sorunlar da, bireyde depresyon ya da anksiyeteye neden olarak cinsel isteği, heyecanlanmayı ya da orgazm yeteneğini bozabilmektedir (Thranov, Klee 1994, Wilmoth, Spinelli 2000). Bu konuda yapılan çalışmalarda, kadınların 2/3’nün cinsel sorunları olduğu, bu sorunların oluşmasında yaşadıkları anksiyetenin büyük etkisinin bulunduğu saptanmıştır (Wilmoth, Botchway 1999, Wilmoth ve Spinelli 2000, Yaniv 2000).

Cinsel ilişki sırasında ağrı: Jinekolojik kanserde, tedavisi sonrası yaşanan önemli cinsel sorunlardan diğeri de disparonidir ve değişik nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Meydana gelen disparoninin bir nedeni, östrojen kaybına bağlı gelişen vajen kayganlığındaki azalmadır (Wilmoth, Spinelli 2000). Diğer bir nedeni ise, vulva kanserlerinin cerrahi tedavisinde uygulanan klitorektomi operasyonudur. Böyle bir operasyon, cinsel uyarımı azaltabileceği gibi vajinal açıklığın daralmasına bağlı olarak ağrılı cinsel ilişkiye de neden olmaktadır (Green, Nauman ve Elliot 2000). Jinekolojik kanserli hastalarda disparoniye yol açan bir başka neden ise radyoterapinin vajen epitelinde yarattığı travmadır. Bu travmaya bağlı olarak vajen duvarı incelmekte, elastikiyetini kaybetmekte ve kayganlığı azalmaktadır. Beraberinde ise vajinal mukozoda kuruluk, yanma hissi, fibrotik oluşumlar, yapışıklıklar ve disparoni

(5)

gelişmektedir (Alcarese 1995, Krumm ve Lamberti 1993). Ağrılı cinsel ilişki, bir süre sonra kadının cinsel ilişkiden kaçınmasına ve uzaklaşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, mümkün olan en kısa sürede disparoninin tanılanması ve tedavi edilmesi gerekir (Alcarese 1995).

Cinsel Uyarı ve Orgazm Sorunları: Kanser tedavileri klitoris ya da vajinanın iç kısımlarındaki dokuları etkilediği zaman, seksüel uyarı ve arzu kaybına neden olabilir. Örneğin cerrahi tedavide uygulanan klitorektomi, cinsel uyarımı ve orgazm olabilme kapasitesini azaltabilir (Wilmoth ve Spinelli 2000). Çalışmalar, serviks ve endometrium kanserlerinde yaygın olarak görülen cinsel sorunların başında, seksüel uyarı ve orgazm olabilme kapasitesinde azalma ve cinsel ilişki sırasında ağrı olduğunu göstermiştir. Oluşan bu ağrı ise cinsel eylem sırasında arzu ve heyecanı bozmakta, kadının öz güvenini zedelemekte ve partneri tarafından reddedilme korkusu yaşamasına neden olmaktadır (Thranov, Klee 1994, Wilmoth, Spinelli 2000).

Üreme Yeteneğine Yönelik Sorunlar

Kanser tedavisinde kullanılan cerrahi ve tıbbi girişimler, bireyin cinsel yaşamının bir parçası olarak görülen çocuk sahibi olabilme yeteneğini büyük ölçüde etkiler. Üreme yeteneğinin etkilenmesine bağlı olarak ortaya çıkabilecek sorunlar ise;

• Üreme yeteneğini kaybetme ve ailesini tamamlayamama hissi,

• Üreme yeteneğinin kaybına bağlı olarak kendini eksik, yetersiz ve kusurlu hissetme,

• Beden imgesi ve öz saygının azalması

• Karşı cinsle yakın ve yeni ilişkilere girmekten çekinmedir.

Butler, Banfreld ve Sveinson (1998)’nın jinekolojik kanserli kadınlar üzerinde yaptığı bir çalışmada, pek çok kadın doğurganlık yeteneğini kaybettiklerinde kendilerini çok kötü hissettiklerini, kadının doğurgan olması ve fertilitenin mümkün olduğunca korunması gerektiğini belirtmişlerdir. Bu nedenle, jinekolojik kanser tedavisindeki değişiklikler ve infertilite tedavisindeki teknolojik gelişmeler onkoloji ekibine yeni sorumluluklar getirmektedir (Hoskıns, Perez ve Young 1997).

Sağlık bakım profesyonelleri, kanser hastalığının ve uygulanan tedavilerin neden olduğu fiziksel ve psikolojik sorunları belirlemede ve cinsel sorunları bulunan kadına yardım etmede çok uygun pozisyondadır. Cinsel sorunları bulunan hastalara bakım verebilmenin ilk adımı ise cinselliğin değerlendirilmesi ve endişe duyulan konuların tanımlanmasıdır. Kanser tedavilerinin kadın cinsel sağlığı üzerindeki etkileri genel olarak iki düzeyde değerlendirilir.

1. Birinci düzeydeki değerlendirme: Bu değerlendirme, tüm hemşireler tarafından kolaylıkla yapılabilir. Değerlendirmenin amacı; hastalığa ve uygulanan tedavilere bağlı olarak ortaya çıkan sorunları belirlemektir. Değerlendirme zorlayıcı olmaksızın açık uçlu sorularla yapılmalıdır. Burada önemli bir nokta, beden imgesi gibi daha az gizli konulardan, heyecanlanma ya da orgazm yeteneği gibi daha hassas konulara doğru bir sıranın takip edilmesidir.

2. İkinci düzey değerlendirme: Birinci düzey değerlendirmede tanımlanan bir cinsel sorunun üzerine odaklanılmasıdır. Belirlenen sorunun çözümü, bu konuda danışmanlık yapan kişinin bilgi ve yetkisini aşarsa, bu konuda eğitilmiş bir terapiste başvurulmalıdır. Günümüzde pek çok sağlık profesyoneli, hastaları ile cinselliği tartışmada ve sorunları belirlemede Annon tarafından geliştirilen P-LI-SS-IT modelini başarı ile kullanmaktadır.

İzin Verme (P-Permission): Hasta ve partnerinin, devam eden cinsel aktivitelerinin önemi ve cinselliğe yönelik düşünce/endişelerini ifade etmelerine izin vermeyi kapsar. Sınırlı Bilgi (LI- Limited Information): Hastalığın ve uygulanan tedavilerin, cinsel yaşam üzerinde yaratacağı yan etkiler ve bu etkilere yönelik bilgi vermeyi içerir. Bu bilgi fertilite ve menopoz da dahil, uygulanan tedavi etkilerinin bir bütün olarak tartışılmasını kapsar. Özel Öneriler ( SS-Specific Suggestions): Cinsel aktivitelerin daha doyum verici olması için, hastaya/partnerine önerilen özel stratejileri ve eğitimin bir kısmını içerir. Örneğin, cinsel ilişki sırasındaki rahatsızlığı önlemede kullanılan pozisyonlar ya da kemoterapi ve pelvik ışınlama ile ilişkili vajinal kuruluğu gidermede kullanılabilecek uygun kayganlaştırıcıların tartışılması gibi. Yoğun Tedavi (IT-Intensive Therapy): Daha ayrıntılı danışmanlık gerektiğinde, hasta ve partnerini konu ile ilgili danışmana göndermeyi ifade eder. Örneğin, cinsel değişikliklerden kaynaklanan evlilik stresinin

(6)

tedavisinde, çiftlere özel olarak yardım almaları önerilebilir (Wilmoth, Botchway 1999, Wilmoth ve Spinelli 2000).

Kanser tedavilerinin, cinsel yaşam üzerinde yarattığı olumsuz etkileri gidermek için sistematik bir yöntemi benimseme, daha sağlıklı ve doyumlu cinsel ilişkinin gelişmesine yardımcı olacaktır.

KAYNAKLAR

Alcarese FC (1995). Addressing sexual dysfunction following

radiation therapy for a gynecologic malignancy. Oncology Nursing Forum, 22(8):1227-1232.

Anderson B, Lutgendorf S (1997). Quality of life in

gynecologic cancer survivors. Ca Cancer J Clin, 47:218-225.

Black JM, Jacobs EM (1997). Medical Surgıcal Nursing.

Philadephia,W.B. Saunders Company.

Bruner DW, Boyd CP (1998). Assessing women’s sexuality

after cancer therapy: checking assumptions with the focus group technique. Cancer Nursing, 21(6): 438-447.

Butler L, Banfreld V, Sveinson T (1998). Conceptualizing

sexual health in cancer care/commentaries/authors’response. Western Journal of Nursing Research, 20(6): 683-705.

Corney RH, Crowther ME, Everett H (1993). Psychosexual

dysfunction in women with gynaecological cancer following radical pelvic surgery. Br J Obstet Gynaecol, 100(1): 73-78.

Green MS, Nauman W, Elliot M (2000). Sexual dysfunction

following vulvectomy. Gynecologic Oncology, 77:73-77.

Hoskıns NS, Perez CA, Young RC (1997). Prıncıples and

Practıce of Gynecologic Oncology. 2.ed, Philadelphia, Lippincott-Raven Publishers,.

Krumm S, Lamberti J (1993). Change in sexual behavior

following radiation therapy for cervical cancer. J. Psychosom. Obstet. Gynaecol, 14:51-63.

Lamb MA (1998). Effects of cancer on the sexuality and

fertility of women. Seminars in Oncology Nursing, 1(2): 120-127.

Masters WH, Johnson VE (1994). Cinsel Davranış. İstanbul.

Bilimsel ve Teknik Yayınları Çeviri Vakfı.

Seibel M, Freeman MG, Graves WL (1982). Sexual function

after surgical and radiation therapy for cervical carcinoma. South Med J, 75(10): 1195-1197.

Taşkın L (1997). Doğum ve Kadın Sağlığı Hemşireliği. Ankara,

Sistem Ofset Matbaacılık.

Thranov I, Klee M (1994). Sexuality among gynecologic

cancer patients-a cross-sectional study. Gynecologic Oncology, 52:14-19.

Wilmoth MC, Botchway P (1999). Psychosexual ımplications

of breast and gynecologic cancer. Cancer Investigation, 17(8): 631-636.

Wilmoth MC, Spinelli A (2000). Sexual ımplications of

gynecologic cancer treatments. JOGNN, 29(4): 413-421.

Yaniv H (2000). Kanserli Hastalarda Seksüalite. Onkoloji

Hemşireliği Derneği Mezuniyet Sonrası Eğitim Kurs Kitabı, Ankara, 21-22 Eylül.

T.C. Sağlık Bakanlığı Kanser Savaş Daire Başkanlığı

(1991) Kanser Konusunda Genel Bilgiler, Ankara.

Referanslar

Benzer Belgeler

This study aimed to evaluate in detail the sexual satisfaction levels of GC patients and its relationship with the psychological status (anxiety and depression) and

Çalışmada cinsel sağlık eğitimi dersinin cinsel mit puanları- na etkisine bakıldığında öğrencilerin cinsel mit puanlarının son testte azaldığı belirlenmiştir..

BETTER Modeli onkoloji hemşireleri için geliştirilmiş bir model olması sebebiyle, cinsel danışmanlıkta uygun adım- lar sunarak hastalara bütüncül bakım verilmesi, cinsel

Bir başka çalışmada ise emziren kadınların daha yüksek düzeyde cinsel istek ve orgazm yaşadıkları ve postpartum dönem- de daha erken aktif cinsel yaşama

Kolorektal kanser cerrahisinin hasta bireyin cinsel işlev- lerinde ve yaşam kalitesinde değişikliklere neden olduğu yapılan çalışmalarda gösterilmekte olup cerrahi sonrası

Okullardaki eğitimlerin amacı genel olarak, çocukla- rın yaş ve gelişim düzeylerine uygun, sağlıklı büyüme ve gelişme, hijyen, riskli davranışlar, cinsel sağlık

Pelvik radyoterapinin kadın cinsel sağlığına etkisi Radyoterapi hastanın genel sağlık durumuna, kanserin türüne ve şiddetine göre intrakaviter (brakiterapi) ya da

Özellikle jinekolojik habis tümörler, anatomik olarak cinsellikle ilgili bölümlerini etkiledikleri için, teda- viden sonra, cinsel sağlığın bozulma riski çok