• Sonuç bulunamadı

Başlık: İBN ŞİHAB EZ-ZUHRİ (50-124 H)Yazar(lar):KOÇYİĞİT, TalatCilt: 21 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000543 Yayın Tarihi: 1973 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: İBN ŞİHAB EZ-ZUHRİ (50-124 H)Yazar(lar):KOÇYİĞİT, TalatCilt: 21 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000543 Yayın Tarihi: 1973 PDF"

Copied!
34
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İBN ŞİHAB

EZ-ZUHRf

(50-124 H)

Prof. Dr. Talat KOÇYİCİT

Medine ve Şam'm mc~hur hadis imamlarmdan Hafız Ebü Bekr Mul,ıam-med İbn Muslim İhn (Ubeydillah İhn (Abdillah İbn Şihiib İbn (Abdillah İbni-l-l:Iiiris İbn Zuhra İbn Kiliib İbn Murra cl- J):uraşI ez-ZuhrP, Hicretin 50. yılında MedIne'de dünyaya ;;clmiştir2• J):urayş'm büyük ailelerinden biri olan,

Hazreti Peygamberin annesi Amine ile diğer birçok sahahenin mcnsul> bulun-duğu Zulıra İbn Kilib İhn Murm'ya nisbetıc ZuhrI adıyle ~öhret kazanmış, bazan da dede~inin dedc"inc nisbetle sadeçe İbn Şihiih denilmiştir. Baba ta-rafından dedesinin baba~ı olan (Abduııah İbn Şihiib, müşriklerle birlikte Bedr gazvesine katılanlardan, Ul,ıud'da ise, Hazreti Peygamberi gördükleri anda öldürmeğe yemin edenlerden birisi idi'. Rivayet olunduğuna göre, Zuh-i'ye "ecddin Bedr gazvesine iştirak etti mi?" denildiği zaman "evet, ama bu ta-raftan ... " diye eevap vermek suretiyle eeddinin müşrikler safında yer aldığını a(;ıklardI4• İbn I.lacer, (Abdullah İbn Şilıiib'ın sonradan müslüman olduğunu

ve M.ekke'de öldüğünü söylcrs.

i Zııhrl'nin terceme,ine yer ,'ercn lıa~1ıea kaynaklar ~ıınlardır: E~-Zehelıı, Türlryıı'l. lsliirn I'C raba~'iiıu'l.nıcşüh[r ve'l.a'lii"" V.136-152; c~-Zeheb!, Te;;kiratıı'l./ıujjü; (tfaydariibiid ı:ı75/1955). I.I08-113; Elıii Nu'aym cl-I~balıiinl Uıl.rcııı'l-evli)'ii' ve !abal,iiııı'l.a~jiyii' (Mı~ır 1352/1933). iiI.360-:181: İbn J:laceri"l.'As~aliinı, Teh;fbu '/.ıeh;;lb (tfaydariibiid 1326), IX.445-451; İbn Sa'd, Tabulfaı (Leideıı 1912). II.-2, 135-136; İbıı Eb! J:!iitlm er-Riizl, Kiıiibıı'l-Cer/ı ve-I la'dll (I':ıaydariibiid 1372/1953), IV.I, 71--74; İbn KCEir,el.BiM)'e ı-e'n-nihii)'eji'ı.liiril} (Mışır?), IX.340-:H8; İbn FJallikiin, Vajeyiilıı'[.u')'iin ve .nba' ebrui'i-:.:anıün (Kahlre 1367/1948), III. :H7-:H9.

2 Bazı ha he dcr, doğum turihi olara!, 5ı'1, diğer bazıları i,c 56 "e 58'1 "erirler; fakat umu-miyetle tercih edilen tarih 50'dlr.13kz.İlm J~acer, 'feh~fb, IXA50; İbn KeEir, el-BidiiJe, IX.34L. :! İlın Sa'd, Taba/füı. IV.I, 92: ibn 1.lacer, el.J~iibe, 11.325; İbn tfallikiin, Va/eyü/. III. 317; Ibnu'I.'lınad, şe;;era/,,';;-::eheb,1.163.

4- jIm 13allikiin, Vajeyiiı, JlI.317-318. Bkz.el.l~iibe, ı 1.325.

(2)

52

TALAT KOçYİCİT

Bu adı geçen (Abdullah'ın (Abdu'I.Ciin isminde bir de küçük kardeşi var. dı ve her ikisinin anası (Dtbe İbn Mes(üd'un kızı oluyordu. (Abdullah, bida-yeltc müşrikler safınrta yer almış ve Hazreti Peygambere karşı dövüşmüş ol. makla beraber, kardeşi (Abdu'I.Ciin, kadimen İslam'a girmiş ve ismi Hazreti Pı\ygamber tarafından (Abdullah olarak değiştirilmiştir. İbn J:lacer'e göre bu (Abduııah, J:labeşistan'a hicret edenler arasında bulunmuş, dönüşünde, MedI-ne'ye hicretten önce vefat etmiştir6• İbn Sa(d ise, (Abdullah'ın l:Jabeşistan'a yapılan iki mcrelten önce Mekke'de vefat ettiğini ileri sürer7• Maamafih, onun Mekke'nin fethinden sonra öldüğünü ileri sürenler de vardır8•

Hakkında açıklayıcı bilgiye rastlanmamakla beraber, (Abdullah ısmını taşıyan her iki kardeşin çocukları arasıııda evlilik yolu ilc ayrı bir yakınlık yü. cut bulmuş olacaktır ki, bu evlilikten meşhur hadisçimiz ibn Şihiib ez-ZuhrI dünyaya gelmiştir. Bu bakımdan, ZuhrI'nin nesebi ana tarafıııdan kadimcn müslüman olan (Abdullah (Abdu'I.Can.) a, baba tarafıııdan ise, bidayette müşrikler safında yer alan ve sonrartan müslüman olan diğerinin ıı.ğabeyi (Ab-d ullah'a ulaşır ve her iki neseb, babaları Şihiib'ta birleşir.

ZuhrI'nin dedesi (DbeyduUah İbn (AbdilIah'a hübe'de işaret olunmakla I/irlikte hiç bir malumat verilmez9• Babası Muslim ibn (Dbeydillah ise, (Ab. dullah İbnu'z-Zubeyr ayaklanmasında (63-73 H.), Muş(ab İhnu'z.Zubeyr ile birlikte emeviIere karşı dövüşenler arasında buJunmuştur10• Nitekim, ileride de temas edeceğimiz vechile, ZuhrI, Şam'da Halife (Abdu'I-Melik ilc ilk defa kar. şılaşıp da kendisini tanıttığı zaman, Halife ona "evet, fitnede bize karşı ısyan edenlerden" diyerek babasını hatırladığını helirtmck lüzumunu hissetmiştir1 1. Maamafih, onun bu fitne ile ilgi derecesini, vefat tarihini, nerede ve ne şekilde vefat ettiğini tesbite yardım edecek herhangi bir bilgiye rastlamak mümkin olmamıştır.

ZuhrI'nin, kendisinden hüyi.ik (Abdullah İbn Muslim adıııda bir de kar-deşi olduğu bilinmektedir. Tercemesini veren İbn J:laeerI2, onun, ibn (Omer ve Enes ibn Miilik'ten hadis rivayet eden bir tabiı olduğunu, ayrıca iki kanle.

6 Ayın yer. 7 Taba~t, IV-I, 93.

8 Bkz.İbn J:Iacer, el-Işıibe, 11.325. 9 Bkz. ıı.438.

10 İbn J3allikiin, Va/eyat, II1.317.

II Ebü )/u'aym el-l~bahiinr, l;lılyet,,'I.cv/iyl,', 111.368; c~-Zclıebi, TariiJ,,'I-l.lüm, V.139, 146; İbn Kc~ir, el-Bidaye, LX.346.

(3)

İB~ ŞİHAB Ez-zuHRI

53

şin de biribirlerİnden hı'.dis aldıklarını ve 'Abdullah'JIl Zu1ırl'den ünc~ vefat ettiğini bdirtir. Bazı miinferid haberlerden, 'Abdullah'm oğlu 1\J ul.ıammed 1.1

in, amcası Zuhri'nin, sonraları Uınmu'I-I:Iacciic künyesiyle çağınlacak olan kızım alarak ona damat olduğu anlaşılmakt.a ise de14, aileye ışık tuta(~ak

faz-la bir bilgiye rastlanmaz.

ZuhrI'nin diğer aile fcrdleri hakkmda .Ia hiç hir bilgimiz yokt ıır. Şam'da, Halife (Abdu'I.Melik ile ilk karşılaşmasmda, kentlisine divandan maaş bağlan-masIIli dilediği zaman söylediği "ya Enıire'I-:\1u'nıinin: ehlimİ bırakıp g~ldim; onlar öyle bir ihtiyar; içindedirler ki, Allah'tan başka kimse bilmez ... Kendi-Jerine hizmet edecek kimsel"ri yok. Yalııız kız kardeşim onlarııı ununu öğütür, hamurunu yoğurur, ekmeğini pişirir. .. " süzleri de'~, onun bir de kız kardeşi bulunduğunu açıklamaktan üte bir bilgi lemin cInli'",.

Maaınafih, ZuhrI'nin ailesi hakkıııda fazla bir bilgiye sahip olmasak bile, bilebildiğimi", en mühim husus, babasının vefatmdaıı sonra, geride fakru za-ruret içinde kıvraııan bir ailenin kalmış olmasıdır. Dikkat. çekici .Iiğ~r bir hu-sus da, bu fakirliğe paralel olarak, ZuhrI'ııin hem~n bütün hayatıııı borç için-de geçirmesi ve binlerIc ifad~ edil"n hu borçlarııı, ",aman zaman, meclislerin-de bulunduğu Emed halifclui tarafmdan öJenmesidir. Zaten onU11halifderle ittisali oldukça erken bir devirde başlamışt.ır. Eğer, ken,lisindcn gelen ve he-nüz bülfığa erdiği sıralarda Mervan'ı ",iyaret ettiğini açıklayan hir haberl6

na-zan dikkata almacak olursa, onun henü", onbeş yaşlarıııda iken Halif,~ Mer-van'ın huzuruna çıktığını kabul etmek gerekir; ",ira l\1ervan İbnu'I-l:Iakcııı, Mu(aviye IL.nin ölümü üzerine 64.-65 H. seneleri arasında hilafet makamma geçmiş ve bu makamda ancak dokuz ay kadar kalmıştır. Zuhd'nin 50 H.se-nesinde doğduğu kabul ~dilirse, Halifeyi ziyaretinin onlıeş yaşları civarında iken vukubulduğu anla~ılır.

ZuhrI'nin her hangi bir geliri bulunmamasına ve fakir bir hayat sürme-sine rağmen, büyük rakkamlarla zikredilen bor~~larınm hi,; eksilmcmesindc, ashabmın sık sık açıklamayı ihmal etmedikleri sehavetinin, yani cömertliğinin büyük rol oynadığıııa şüphe yoktur. :\'itckim el-Ley~ lbn Sa(ı1 (Ö.175 H.)

13 Tcreiimesi için bkz.tlm I;faen, Teh~ib, LX.278-280; c~.Zclıcb[, M{;iinu'[-i'ıidül, ııı. 592.

14 İbn 1.laeer, Tclıii!b, lX.27Y. 15 Bkz.Ebü ~n(ayııı, 1Jıl)'c, 111.368.

) 6 Bu haber için bkz. İbn J:!aeer, Telıiiib, J X.45 L.Maamafilı c~.ıelıclıi, bn rivayeı in :;a. rib ve Yal,ıyü İbn Bukeyr'den naklen batıl oldnğnnn ,iiyler; hkz.Türi(l, Y.147.

(4)

54 TALAl' KOÇyjejT

"ZuhrI'nin, günlüğü kiıııse!t'rin en eöıııerdi olduğunu, kelHJisine gelen herkese verdiğini, elinde bir ~ey kalmadığı ~aınan da borç tedarik ettiğini" söyler17•

Keza meşhur talehesi İmam Malik İbn Enes (Ö.179 H.)e göm de Zulıri, insan-ların en eömerdi (asba'n-nas) dirl~. Rivayet ulunduğuna göre, kendisinden hadis almaya gelenlere ikraıııda hulunur. "bizim taamımızd::ın yemeyen kim-se, bize bir daha yakla:rııasın" derdil9• Bir su kıYliima inmişıi; su sahipleri,

ona, on sekiz yaşlı kadından bahsederek bakaenk kimseleri bulunmadığından şikayet ettiler. Zuhri on sekiz hin borç buldu ve bu para ile ya!jlı kadınlardan her birine bir hizmetçi tahsis etti20• Bu ve ~ikrine lüzum görmediğimiz dikkat

çekici diğer misaller gözönünde hulundurulusa21, Zuhri'nin borç içinde nasıl

hir hayat sürdüğüni: anlamakta güçlük çekilmez. Onun, eline geçen parayı ihtiyaç sahiplerine dağıtırken, horeunu hatırlatarak bira~ daha iht.iyatlı dav-ranmasını tavsiye erleıılere omuz silkip "hir torunum var; o da filsık. Ona h(~n-den bir dirhem miras kalmasa umuruında değil" demesi22, maddeye hiç

de-ğer vermediğinin dikkata şayan hir örneğini teşkil (~der. 'Amr İbn Dinar, Zuh-ri nazanndaki Lu madde değerini, garih bir espri ile ifad(~ etmiş ve ZuhrI'nin ''.linar ve .lirheme bir hayvan sineği kadar bile değer vermediğini"

söylemiş-li(2). Velhasıl ZuhrI, teerübel':rin eöınerdliğe fayda vermediği inancı i,;inde24,

fakirlikle el a,;ıklığını birarada yiiriitelıilen hir insan ularak yet.işmiştir. (Abdulla.h İbn'z-Zuheyr ayaklanmasına katıldığını ve fakat vefatı hak-kında hiç bir bilgiye siihip bulunmadığıınızı daha önce kaydettiğinıi", hahası :VIuslim ibn (Uheydillıı.h'm, Zuhrl'nin tahsili ve yetişmesi iizerinde ne dereee rul oynadığı (la bizim iIiİlI meçhuldür. Fakat İster onun t('şvikiyle olsun, ister olmasın, Zuhrl de ıv~r müslüman ,;ucuk gibi, ilk tahsiline KUI',anı Kel'imin hıfzı ilc başlamıştır. Büyük kardeşinin oğlu Mul.ıamıned İbn (Abdiilah tara-fından verilen hir haberden öğrewliğimize göre25, hıfz işini 80 geeede

tamam-lanıış, daha sonra da kavminin nesehini öğrenmek iı:in (Ahdullah ilın Şa'lehe

17 E~.Zelıebı, Te:;kir(l/u'l-!ıuffı,:, LlOl). 18 tbn l,Iaeer, Teh~,b, lX ..HI). ıL) E~-ZclıchL Tar,IJ, \'.142. 20 Ayııı eser, V.ı50.

21 Diğer nıisallcr için hkı.aynı yer.

22 Ayııı eser, V.H2.

23 Ayııı eser, V.ı50: 'l'e~kira, 1.ıOI); İhııu']-<Inıiid, Şe:;er"t. 1.162. 24 1.';~-ıelıelıL Tariiı, V.150.

(5)

İBN ŞİHAB EZ.ZUHRi

55

İbn Şu'ayr el-'AdevF6den ders almağa başlamıştır. Bu derslerin ne kadar de. vam ettiğini bilmiyoruz; fakat, hpr halde neseb hakklIHla 'tok şeyler öğrenmiş olacaktır ki, ulemanın ZuhrI'yi medihlerinde konu ilc ilgili beyanlarını kolay-lılda tesbit etmek imkanı hasıl olmuşturli.

Maamafih, ZuhrI'ııin, 'Abdullah İbn Şa'lehc'niıı ensabla ilgili derslerini sonuna kadar takip etmediğini ve bir miirldet sonra onu terkedip gittiğini gö-rüyoruz. Bu hadiseyi kendisi şöyle anlatır: "Gen'; bir ddikanlı idim. N,~ ma-lım vardı, ne de divandan bana tahsis edilmiş bir para. 'Abdullah İbn Şa'leb,~ İbn Şu'ayrel.'AdevI'den kavmimin nesehini öğreniyorıIum. Onu iyi hilen (51im) bir zat idi; zira hu kavııw lIlensuh bir kız kardeşin oğlu, aynı zamanda onla-rın ha1ifi (ahidIisi) idi. Bir gün bir adam geldi ve ona talak hakkında hir me-sele sordu. İbn Şa'lebe bu adama Sa'id ibnu'l.l\'Iuseyyih'i i~aret ett.i ve ona gitmesini salık verdi. Kenıli kendime şöyle ılp(lim: Bazreti Peygamherin, başı-nı meshettiğini bilip de hunun ne olduğunu idrak edemeyen bu yaşlı adamla birlikte kenılimi göı'müyor muyum ?28. İbn Şa'lehe'yi terkettim ve sual soran adamla birlikte Sa'id İhnu'I-Muscyyib'e gittim. Sonra 'llrva, 'llbeyuullah, Ebü Bckr İbn 'Abdirral.ıman jbni'I.J:lilri~'le hirarada hulunrlum. Fıklıımı ge-liştirdim ve Şam'a gitt.im ...".29

ZuhrI'nin kendi ağzından naklettiğimiz bu jfadder, hayatınııı ilk devresi diyebileceğimiz mülıiın bir kısınma ışık tutacak bir mahiyet arzeder. Önce şu husus iyice anla~ılmaktadır ki, Kltr'anı Kerimi 80 gec,~dc hıfzeUikten sonTa ilim tahsiline haşlamanın gerı~ğine inanan ZuhTI, bu maksatla, ';ocukluğunda

Hazrcti Pcygamlıerin

cl

uasına nailolmuş yaşlı bir zattan ncseh öğrenmişliT.

26 Tercümesi hukkıııda hkz.llm 1.laeer. Te/ı"ib. V.165-166; eI-ış.ıbe. IL. 2B5.tbn Hacer'in verdiği Iıilgiye güre 'Ahdullah tım 5a'lehe, Hicrelten iinee dünyaya ilcImiş, B7 veya 89 ,ene,in-de vefat etrniştir. F.tr sudakas.yle ilgili hir hudisi Hazreti Peygamlıeden rivuyet etmiş,e de bu

rivayetin mllr.r~el olduğu ve Hazreti Peygmnherle sohhcti huluunıauığı iJeri siiriİlınUştür. Bunun-la heraber küçük yaşla iken, Fetih ~ıraıannda, Hazreıi Peygamher oııun yiiziinü ye başını nıc~-hetmiş. hakkmda duadu buluumuştur.

27 Mesela .,ı.I.eyş İhn Su'd (Ü.175) tan şu haLer nakledilıniştir: "Bütiin ilimIeri

kendi-sinde cenıeden ZulırI gihi hir .iilİm güruıedinl. Tcrgiht.cn rİ\"ayct ctsc~iŞh~yalnız bu sahanın ada-mı, dersin. Arap'tan ve cn!'o'i'ihtan süz et~e. yalnız hu ~ahada ınülchassıs olduğunu !-i-üylcrsiıı.

Kur-an '.e Sunnetten hahsetse, yine ay m". Bkz.İhn ~Iacer. Tc/ı,ib. IX.449: e~.ıehehr, Te,kira, 1.109. Bu ~üzlcrdc Zulıd'nİn cnsal> ilınİndeki yüksek rnerlebesini açıkça gürmek nıiimkiindiir.

28 Bkz.26 Nn.!u noLilm ~Iaeer, c1-Bul.ıiirrnin salıih hir senedie tbn Şihfılı'tan naklettiği bir ha here işaret eder ve 'Ahdullah'ııı, İbn ~ihiih'ın day.s. olduğunu ve ondan eu,ab üğrendiğini kaydettikten 'onra mezki.r haheri verir. Bu habere göre Znhrf, 'Abdullah' ilfık.hla ilı;ili bir sııal

80rnıuş, Oda onu Sa(iô thlltl'l.I\Iuseyyib~c ~ijndcrınişıjr. 29 E~-Zehclır, T.ırib, V. !:lB.

(6)

56 TALAT KOçYİGİT

Ancak hu öğrenim devam I'derken, belki de gözünde çok büyüttüğü hu yaşlı zatın, talakla ilgili hir me~elcnin hallini Sa'id lbnu'I-I\Juseyyilı'e hank etme-~i, onun intibaha gelmesinI' vesilc olınu~: her şeyin neseb ilnıinuen ibaret. ol-madığını, dindI' "t.cf<l.~~uh" etmenin de zorunlu hulunduğunu idrak ederek, ııeseb ilmi hakkıııda öğrendikleriyle yı,ıiıımiş vı, Sa'i,1 İbnu'I-\luseyyib'e git-miştir. Bunu, Zuhrl'nin hadis vc fıkıh talısiline yönelişinin ha~langıcl saymak miimkindir. Zira Sa'id, }Jerl1l1e'nin meşhur fakihleriııdcn birisi idi. Hazrı,ti Peygamberin, 'Ümer İbnu'I-IJaHiib'lıı ve 'Ü:nıiin tım 'Affiin'ın kaza .••.e ka-rarlanııı ondan daha iyi bilen bir kiıme yoktıı. Hadis sahasıııda da benzeri hulurıınıyan hir imamol30• Zuhrl, kendi ifadesine göre, hazan tek bir hadis i~,in

OI1Uüç giin takip ederek' isekiz Sı'ne boyunca onun yamnda kalnuş32 ve ondaıı

hadis dinlemiş, fıkıh tahsil etmiştir. Bu arada, ilmini, kovaların ı;ekmesiyle

EO-yu tükenmeyecek bir kuyııya benzettiği 'Urva İbnuz-Zubeyr (Ö.91-)33, 'Ubey-dullah tbn 'Abdiilah tım 'Uthı, İbn '\Ies'üo (Ö.98)34, Ehü Bekr İbn 'Abdirral .•-ınan İhni'I-J:IiiriE (Ö.9.1Y5 ve Ebii ScIerrw İbn 'Abdirral.ııııan (Ü.94)3" gibi ta-hi'fınıın ileri gelen fakilı ve <ilimIerinden dcrs almış, hadis işitmiştir37•

Kendi-sinden gelen hir rjvayeU.c onun, 'Urvaİlmu'z-Zubeyr, Sa 'id ibnu'I-l\1us(~yyih, Ehü Scleme İbn 'Ahddirral.ıman ve 'Uheydullah İbn 'Abdillah'taıı bahisIc "dört kişi vardır ki, hunları ilim yönünden birer deniz gördüm" dediği zikro. lunıır3S•

ZulırI'nin bu gibi kimselerden hadis iiğrl'lll11ek için çok defa kapılarında hir hizmetçi gibi beklemI'si de dikkat çf'kieidir. Yııkarıda ismi geçen 'Obey-dillIalı İbn 'Abdiilah için Zuhrl kUYUlIan su çeker ve ona t.aşırılı. Kapıda bek-lediği sıralarda 'Oheydullalı, diriyesine oııun kim olduğunu sorar, eariye de "şu a'meş (güzii zayıf olan) köleniz" diye cevap vcrinli39• Zııhri'nin hadis

işit-mek ve fıklımı artırmak arzusıı ile devamlı olarak 'lJhcydıılIah'llı evİnl, gelip

:10 Bkz.E~-ZehehI, T,,;lcira, 1.54-56. ~i Ebii :\'u'aynı, lfıly", JlI.362.

~2 E~.ıehebi. Tc"kira, 1.109; T,jrlb. \' .136.

~~ Eb" :'iu'aynı, lfılyr. IlI.~66; e~-ZehebL Tö'rib, V.145.'Crva İbllU'z-Zuhcyr

İbni'l-cAvviiın. Ebfı Br.kr~inkızı E ....ına!ııın oğlu ve Hazreti (A'i~c'ııiıı yeğeni olup ilıniyle şülırct

kazan-ıııış hir tiibii imaıııı iıli. Tercemesi hakkınıla hkz.tlın I:Iaecr, Tclıiiib, VII.IRO-IS5. :14 Tercelilesi hakkınıla hkz.ayııı eser, VII.23-24.

:~.1Tereeınesi hakkııııla bkz.ayııı ."er. XıI.30-':12 . .% Terceııı",i hakkında bkz. aynı eser, X 11.11.1-118. :17 Bkz.E~.ZehebL Türliı, V.I~8 .

.3R E~-Zelıebı, T"iihra. IJ,:I.

(7)

iBI" ,~iıı.~B Ez-zcnHi

57

~itmesi ve ona hizmet etm •., i sellebiyle, eviıı cariyesiniıı nnu 'lJheydııllalı'ın kölesi zannf~tmesi elhel1e tahii sayılmak ieah,:,]er.

Zuhd'ııin, Ummıı'l-mu'ıninİn 'j\'işe'nin yanında y(~tişmi~ ye omlaıı pek çok hadİs öğrenmiş olan 'Amra Biııt 'Ahdirral.unan4oa ilk miihhenıetinin de

yine hu gençlik devresinde vukubulduğu anlaşılmaktadır. Zira el- ~iisımihn Mul.ıamıned İbn Ebi Bekr eş-Şıddik (0.107) - Hazreti 'A'işe'nin yeğeni idi -hir giin ZuhrI'ye "delikanlı, göriiyorum ki seıı,~alehıı'l-'ılm (ilim öğrennwk) hususunda büyük hir lursa sahipsin. Onu elde etınen için sana bir yol göste-reyim: 'Amra'ya git: çiinkü o, ',\'işc'nin hııeresinde yetişti" demiştir. Zuhri, e1- ~iisım'ın bu tavsiyesi üzeriııe 'Amra'lUn derslerine devam etmeğe

başla-lIlIŞ ve bu konuda "'AJIIra'ya gittiğini ve ilmİni suyu tükenmez bir deniz bul-duğunu" söylemiştir41•

Zuhri, ilmini daha çok yukarııla hazılarının isimlerini verdiğimiz kibiir-ı t iibi'İnin ileri gelenlerindeli elde f:tmiş olmakla heraher, son devirlerini yaşa-makta olan Enes İbn Malik (Ö.91-9:3), 'Ahaullah İlın 'Omf:r (Ö.74), Ciibir ilm 'Ahdillah (Ö.78), Sehl İbn Sa',ı (Ö.88), Ehu'~-Tufı:yl (Ü.IOO), d-Misver İbn Maryreme (Ö.65), es-Sii'ib İbn Yezid (Ü.BI), 'Abdurral.ıman İhn Ezher (Ö. 68), Rahi'a ibn ']biid (Ö.?) ve 'fal.ımüd İhııu'r-Rabı '(Ö.99) gibi bazı sığar-ı sahabI' ile de temas etmiş, bunlarııı bazılarından sayıca az da olsa, hadıs işit-miştir4l• Bununla beraher, en son vefat eden sahahİlerdelı sayılan 1':lIf'S İbn

}Iiilik ile mücalrseti çok daha uzun sürmiiş ve onun eLi giivenilir ashalımılan olmuşt.ur4',.

Zuhd'nin takrihen :W yaşına kadar Me,iine'de siirf:n hayatı, Medine fu-kahasıwlan der~ almak ,'1' hadis t.oplamakla geçmiştir. Bu miirl.let zarfında

bilhassa İslamİ ilimler tarihinde el-Fıı!falıü'ıı's-Seb'ıı (yedi fakİh) i~miyle anı-lan Medine'nin meşhur t.abi'i uleması" ilc miica\"seti, onun fıkıh sahasında

40 Terceme,i hakkında Iıkz,tlın I,beer. Te/r;iIı, XII.4~R-439: ılın Sa'd. Taba/"it. IJ.2. ]3-1-/35,

41 E~-ıelıelıı, T,irn., V.L'15; Tc~kirn, ı.ı 12.

42 Mesel" onun, 'Abduııah ıbn 'Omer İlıni'l-tlaH5lı'tan valım iki Hva iir, hadi, i~ittiği ,öylenir.Bkz.e~-Zehelıı. Tarn., V,i:16: İlın I'ıaeer, Tc/r;ib, iX .448.

43 İbn EbI tliilim, cI-Cer', ı:e'I-la'dU, IV-I. 74.

44 l:Iieaz ulemasına ;ıiire c1-Fu~ahıi' cs-Seb'a: Sa'id Ilınu'I-i\Iuseyyib (0.105), el- ~asıın ılın l\1ul,lammeıl İlm Ebi Bekr c,.Şıddl~ (0.107). '(;rva Ilmu'z-Zııbe\'r Ibni'l.'Avvaın (0.94). lJiiriee ılın Zeyd İbn Sahiı (0.\19). Ebii Sclcme İbn 'Abdirral,ıman ılın ',hf (0.94), 'Ubeydııllulı tbn 'Abdiilah ıbn 'Utbe ıbn M,,';i<l (0.98) ve Suleymiin İbn Ye,iir (0.107) dır. Bunlardan lJıi-rice İbn Zeyd, çok az hadi, rivavet ettiği için e~-telH:bı tarafından !lIlffaz ara •••ıdn zikredilme-miştir. Bkz. Te~kira, ı. 9ı,.92. 'Alıduııah Ihnıı'l.lIIıılıiirek (O.ı81). Ebii Selerne yerine Siilim İbn 'Abdiilah İbn 'Omer İbni'I-J::Ial\iib (Ü,106): Ehu',-Zinıid (0.131) ise, Salim \'e Ebü Selcme yeri-ne Ebü Bekr ihn 'Abdirml,ınıan ibni'l-l:Liri~ İbn Hi~iinı (0,94) ı Fu~ah5-i Seb' adan ,aymı~tır, Bkz.Es.Sııyiili. T",/rib"'r-r,,,,!. ,.421.

(8)

58

TAL.h KoçYii;iT

.la hatırı sayılır bir alim olarak yetişme~inıIe büyük rol oynamı~tır. Fakat, Allah'ın kımdisiıw bah~ettiği üstiin hfıfıza kudreti, onu, fıkhi istinbat ve istih-radardan ziyade, hadis metin ve isnudlarıyle meşgulolmağa sevketmiş, do-laştığı hel' yerde, karşılaştığı herimanıdan sunnetle ilgili haberleri toplamağa çalışmıştır. Sa'd ilm ihrahım (Ö.125)in açıkladığına göre, katıldığı her mec. liste, genç olsun, yaşlı vr ihtiyar olsun hcrk(~se sııal sormuş, bilgisini artırmı~-tır45• Onun taleLu'l.'lllıı yolunda refikı olan Şaliı .• İbn Keysan (Ö.110 dan

son-ra) hir hatırasıııı anlatırken şöyle dcr: "Ben ve Zuhd, !alehu'I.'dm için hira. raya geldik ve suneni yazalım deıIik. Hazrcti Peygamberden gelenleri yazdık. Sonra Zuhd, sahalıeden gelenleri de yazalım; onlar da Sunnettendir, (Iedi. Ben, (leğildir, dedim. O yazdı, ben yazmadım. O muvaffak oldu: ben kaybct-tim"46. Ebu'z-Zinad 'Abdullah ilm Zekvan (Ö.131) dan da aşağı yukarı aynı manaya gelen şu haber ıwklcdilmiştir: "Biz halal ve haram (ile ilgili haberler)i yazardık. ilm Şihiib cz-ZuhrI ise işitliği hel' şeyi yazıyordu. Ona ihtiyaç hasıl olduğu zaman anladım ki Zuhd halkın en alimidir"47. Yine ELu'z-Zinad'dan gelen bir başka haberde, onun şöyle dediği görülür: "Zuhd ile birlikte nlemayı dolaşırdık. Yanıııda bazı lavha ve sahifelcr hulundurur, işittiği her şeyi onlara yazardı".4s

E~.Zehebi, Ebu'z-Zinad'm mezkur haberini naklettikten sonra şu açıkla-mayı yapmak lüzumuııu hissetmiştir: "Zuhd yazıya ihtiyaç duymayacak ka-dar hafız idi. Her halde o, yazıyor, yazdıklarım hıfzediyor, sonra da yazdıkla. rmı imha ediyordu".49

E~.ZehcbI'nin Iıu söziinde hir hakikat payııım bulunduğuna şüphe yok-t.ur. Çünkü daha ilk ocvirde Hazreti Peygamberin müslümanlan hadis kita-betinden menettikten sonra tekrar huııa izin vermiş olmasına ra~rncn, müslü-manlardaıı bazllarJllm kiıabcti hala kerih gürmekte devam ettikleri biliııı~n hususlardandır~o. Bu kerahetin, işittikleri hanislcri sahifelere yazıpta hafıza-larına yerleştirmeyen kimsderc karşı duyulan bir hoşnutsuzluktan ilcri gel-diğinc şüphe yoktur. Çünkü hadis İslam diııinin temelidir ve onu Hazreti Pey-gamherin ağzımlan çıktığı şekilde muhafaza edcbilmek iı;in son derece dikkat

45 İlın ~Iacer. Teh;:lb, IX.'H9.

46 E~-Zehcbi, Trirnı. V.H5; ibıı l;Iacer. Teh;:ıb, rX.H8: Ebü C\u'aym, 1:11/)'e, III.360. 47 Jim l.Iaeer. Tell;:lb, IX,4411.

,18 ı::~.ıclıebl, Turnı, V.137: Te;:hra. 1.109. '19 Bkz.Törl{ı. V.137.

50 "Keriilıetıı't-liilıi'in ct-ta~ylde" ba~Iı~1altında, t"lıi'iın tabakası içinde hadislerin ya-ıılmasıylc ilgili kera},eti aksettiren muhtelif hıılıerler için bkz.eı.IJa~ibu'ı.Bağdiidl, Ta/;y1d,,'/-c,/ •••. s.45.'IIı.

(9)

İBN ,~iıı.:\n F.z-znml

59

ve ihtinıaın gö~ternıek lazıındır. Bu dikkat ve ihtimam, ne d~rece büyük olur-sa olsun, bazan, f!lratı icahı hat.a yapmakt.an mastın olmayan insalUn, hu za-yıf hali göziiniinde bulull(lurulursa, işin ci.ldiyet.i .laha kolayanlaşılır ve ha-.lislı: yalnız dıil olanlarııı meşgulolması gerektiği, l'cddedil,~mez bir zaruret olarak ortaya çıkar. Bu hakım<lan, hadis sahasında hafıza kudrel i, başlanğıç-tan beri chliyetin mutlak bir öI','üsii olarak kabiıI edilmi~, hadi"lcrini lufzet.-meyenler, köt.ü hir dille y.:rilirken, .-liğerleri, alim, Ja/,:ıh gihi övgü jfad~ edcn

tahirler yanında MiJız unvanıylc .Ie mc.lh~dilm.işlcf(;ir. İşte hu t.at.bikatın hir ıwt.ieesi olacaktır ki, hirçok kim~e1er, ha.lis kitahetini hrih görmüş olsalar hik ezberlenıek için yine de yazıdan faydalanınışlar, tam olarak ezberledikleri-ne kanaat get.irdikten sonra yazdıklarını iınha etmişlerdirsı. Hatta yazdıkları-m iyazdıkları-mha edenler arasında, bundan pişmanlık duyanlarS2, ömürlerinin hir

kıs-ınında yazmadıklarıs3, yahut bütün ömür boyunca yazıya hiç başvurmadık-ları için nadim olanlar, yahutta ümiirlerinin wnlarında kitaplarını yakanlar, veya öldükten sonra yakılmasını vasiyct edenler .le vardls4. Büt.ün bunlar, yukarıda .la işaret cttiğimiz gibi, ehil olmayanların hadise el at.malarını engd-leınek için başvurulan tedbirlerin hir neticesi idi. Bununla beraber, hadis ki-t.abet.ine karşı duyulan hu keralıet uzun müddet devam eJcnıezdi. Zira el-.lJa!ih'in de belirttiği gibi, "hadislerin yazılması işi, hir müddet. nahoş karşı-laııdıktan sonra, geniş çapta t.atbik sahası buldu ve hadislerin kitaplar halin-de tedvinin'~ başlanıldı; çünkü rivayetler yayılmış ve isnadlar uzamış, riealin adları, künyeleri, Ilishdleri çoğalm!ş ve senedIeriıı ifade tarzı muhtdif şekillı,r alınış: hulasa in~an harızası şıı sayılıklarıınızı zahtctmekt.en aeiz kalmış, yazılı hadis ilminin, sadece Iıilfızaya ,layanan bir ilimden daha sağlam olduğu haki-katı ortaya çıkmıştır"s;.

G'~l"çek flurıım, d-IJatib'iıı ı/elirI tiği gibi olmakla ve yazı, hadis muhafa-zasmıla t.anı bir rahatlıkla kullaııılınağa başlaıımakla berabı:l', onu nahoş kar-şılayanlar yönünden korkıılıı "Iaıı (luruın, aı'aba ort.aya çıkmamış ve yazının kullanılmasıyle chil olmayaııların eli bu. sahaya uzanmamış mıdır? Eğer,

mcş-1ןil1' fakih imam e!-Evzii'i (Ö.157) nin konu il,~ ilgili şu sözü hatırlaııacak

olur-sa, hu walin cevahım rahatlıkla tesbit. ctnwk mümkin olacaktır: "Bu ilim

hü-51 Bu konuua :ıe!en ırıİ,nl1er için lıkz.'l'U/,',\' id. ,,53-60. 52 Aynı eser.

".on.

53 Aynı yer. 54 Aynı e.,er. ,.6ı-63. 55 Ayııı e"er. ,.64.

(10)

6()

yük bir ş('.rı~fc sahipti. Ricalin hıfzın<la iken ağızdan alınır ve müzakere edi-lirdi. Fakat kitaha girince nııru kayholdu; chilolmayanların eline düştü"56.

Öyle zannediyoruz ki, hadis kitahetiyle ilgili olarak yapmağa çalıştığı-ınız bu açıklama, ZuhrI'nin yazıya ihtiyaç duymayacak kaılar hMız olduğu halde, muhtemelen, topladığı hadisleri lııfzetmck için yazdığı, sonra da bu ya-zılanları imha cuiği görüşünü ileri süren e;:;-ZehehI'yi anlamak hU!;lI~unda yar-dımcı olacaktır. Filhakika, Salil.ı İhn Kcysiin ve Ehu'z-Ziniid'tan naklen yu-karıda verdiğimiz haherler, Zuhri'nin, ister Hazreti P'~)'ganıb<:rden, ister saha-heden gelmiş olsun, her ~,eşit haberi ,\aima yanında taşıdığı lavha ve sahife-lere yazdığım göstermi~ olmakla heraber, hiç hir kitaba sahip bulunmadığına delaJet eden haberleri, e;:;-Zehehi'nin ileri sürdüğü görüşten başka bir şeyle izah etmek münıkin görülmemektedir.

ZuhrI'nin kitap sahibi olmadığını göstercn haherlerrlen birisi, ıs:urra İbn Şuveyl'den gelir. Ona göre ZuhrI'nin elinde, kavminin ncsebi ile ilgili kitaptan başka bir şey yokturs7• Bir başka habcrde Yünııs (İbn Yezid), Zulıri'ye kitap-larını (;lkarmaIHIlI i~temiş, Zuhri de onu elinden t.ut.up odasına göt.ürmüştür. eariyesinden kitaplarını isteyen Zuhd, şiir )'nılı bir takım sahifeler çıkarmış ve "bende bunlarılan başka bir şey yok" demişt.irsR• l'ı'Iiilik İbn Enes'e göre de nc İbnu'l-Museyyih, ne el- ıs:iisıııı, ne 'Urva ve ne de ZuhrI öldükleri zaman bir kitap bırakmışlardır59•

Görülüyor ki Zuhri, muhtemelen hayatının ilk devrelerinde, hadis topla-mak için meclislerine gittiği imamlardan işit.t.iklerini bir takım lavhalara ve sahifelere yazmış, e;:;-~ehebI'nin belirttiği ve bizim de yııkarıda açıkladığımız gibi, hadis kitahetini kerih görenlerin adetine uyarak, yazılı metinleri, lu1£ı-zasına iyice yerle~tirdikten sonra imha etmi~t.ir. Onun da diğer ba.zı hadisçi-ler gibi kit.abeti kcrilı giirdüğünü kcndisindcn nakledilen şu mcşhur sözündl'n de anlamak mümkindic. ileride, üzerinde ayrıca duracağımız bu söz, Halife Hişiim İbn 'Abdi'l-Melik'in Zuhri'yi hadis kitabet.inc zorlaması üzerine söy-lenmiştir. Zuhri, hu zorlama ile ilg;li olarak şiiyle der: "Umeranm bizi hadis yazmağa zorlarlıkları zamana kadar kitabı hoş karşılamazdık. (Onların zoru ile kitap Yiieıırla getirdiktcn sonra) anladık ki, artık müslümanları da hadis

yaz-56 Aynı yer.

57 E~-Zclıcb[, '["""b, \".143: Tc;kira. ı.ıiı. 58 E~-Zcbcbl, Tii"iı, V.ı.15.

(11)

61

maktan menetmek manasızdır"60. Ebu'I-MeHl:ı'tcn nakledilen şu sözlerin de ZulırI'nin biraz önce zikrettiğimiz sözlerini nasıl teyid ettiğini görmemek müm. kün değildir: "Biz, ZuhrI'nin yanında hadis yazmağa heves etmezdik; fakat Hişaın zorlayıpta Zuhrr onun oğulları için hadis yazıDca, bütün halk da yazma-ğa l)aşladı "61.

ZuhrI'nin kitap sahibi olmadığını belirten haberlerle, bunları nakzeder mahiyette gelen haberll'r, insanı, halledilme~i güç bir problemle karşı karşıya getirmiş gibi görünürse de, daha önce yapılan açıklamanın ışığı altında müş. kilin telifi her halde güç olmayacaktır. Bunu açıklamadan önce, yukarıda ve-rilen haberlere tamamiyle zıt manada gelen şu dikkat çekici habere de işaret ctmekte fayda vardır. İbn ljallikan'ın verdiği bilgiye göre Zuhrr, evinde kal-dığı zamanlarda, kitaplarını etrafına yayar ve onlarla meşgul olmaktan dün-ya ile ilgisini keserdi. Bu d urumdan hoşnud olmayan karısı bir gün ona "bu kitaplar, benim için, üzerime getireeeğin üç eşten daha çekilmez" diyerek şi. kayet etmişti62• Haberde bahis konusu edilen kitaplar, eğer daha sonraları Halife Hişam'ın, onu evladları için hadis yazmağa zorlamasından sonra mey-dana getirilmcdiyse bile, onların, ZulırI'nin hıfzetmek için yazdığı, hıfzından sonra da imha ettiği kitaplar olma~;ı muhtemeldir; yahut, ilcride de temas edeceğimiz vechile, Halife (Ümer İbn (Ahdi'J.<Azlz'in ZuhrI'yi hadislerin ted. vini işi ile görc"vlendirmesinden sonra telif ettiği kitaplar olduğu da düşünüle-bilir. Fakat bu ihtimaller ne olursa olsun, işin gerçek olan yönü, ZuhrT'nin ta-lebu'l-(ılme başladığı devreden itibaren Hazreti Peygamberden ve sahabeden gelen hadisleri yazması, aynı zamanda yazdıklarını hafızasma yerleştirmekten geri kalmamış olmasıdır. Hıfzetmek için hem bu kitaplardan yararlanmış, hem de müzakereyi ihmal etmemiştir. E~-ZehebI'nin ve diğerlerinin vcrdiği bir haber, onun müzakere yollarından birisini göstermesi bakımından şayanı dikkattır: "Zuhrr, (Urva ve diğer imamlardan hadis Jiııledikten sonra uyumakıa olan cariyesine gelir, onu, uyandırır ve fulan kimse bana şunu, fulan kimse de şunu tahdis etti (I"ıadde~enr fulanun bike?;a ve fulanun bike~a) derdi. Cariye, şaşkın, bundan bana ne, deyincc, Zuhri, biliyorum bunun sana faydası yok; fakat bunları ycnice işittim ve müzakere edip hafızama yerleştirmek istedim, diye cevap verirdi"63. Ünun diğer bir müzakere yolu da, köylü Araplar arasına inip onlara bildiklerini tekrarlayarak öğretmesi idi. Bu suretle nisyanın da önüne

60 İbn Sa'd; Tabulfat, II-I, 135; İbn KC8Ir, el-Bidii)'e, IX.345; c~-ZehebJ, Tarllı, V.148. 61 Ebü NuCaym, lfılye, 111.363.

62 Bkz. Vafeyat, 111.317; keza İbnu'I-'Imdd, Şe.erat, 1.162. 63 Bkz.Tarnl, V.148; İbn Keşlr, el-Bidaye, IX.34L.

(12)

62

TALAT KOçyj{;iT

gcçmiş 0luyorou64• Zuhri'ye güre ilim, iki ~el)ept('n dolayı yokolunın: Nisyan

vc müzakere yi terketmek65• Unutkanlık verdiği için elma vl' farc artığı yemez,

bol bol bal şerbcti içcr ve buaun, insanın zekasını art ırdığını söylerdi66;

cömert-liği dolayısıyle (le herkese bal ş'~rbl'ti ikram edenli67• Hiifızasınııı kuvvetiyle şöhret kazan<'.n Zuhri'nin sık sık tekrar ettiği şu söz, bütün kaynaklar ta.ra-fmoan nakledilmişt ir: "Kalbi me tevdi ettiğim şeylerden hiç lıirini

unutma-Jım".6B

İşte Zuhri, ilim tahsiline başladığı küçük yaşından, hayatlılın ilk devre-si olarak vasıfIundırdığımız takribcn ~Oyaşına kadar de"am edea süre içeri-sindc, hafıza ve zekii gücü ile, hadis ve fıkıh sahasında mükemmel yetişmiş, çeşitli konular,la kendisinc daııışılan bir kimse olmuştur. Onun, lıu ,levrcden sonra Şam'a gittiğini ve hayatının ikinci denesini yaşamağa başladığıııı gü-rüyoruz. Bu dev're, Zuhri'nin Emcvi halifderiyle sıkı bir temas kurduğu vc onların geniş takoir ve hayranlıklarım topladığı bir deVTC olarak bilinir.

Yazımızın baştarafında, onun nescb ilmini öğrcnmek için nasıl (Abdullah İbn Şa(lebe'nin derslerine on"am etmeğe başladığını, ıalak ile ilgili bir sual-den sonra nasıl İbn Şa(lebe'yi terkedip Sa(id ilıııu'I-Mus'~yyilı'le mücaleset ettiğini, (Urva, (Ubeydullah ve Ebü Bekr İbn (Abdirral~man"lan hadis ve fıkıh öğrendiğini, sonra da Şam'a gittiğini, kendisinden naklen zikretmiştik. Uu hikayenin ılevamım yine kendi ağzıııdaıı dinleydim:

" ... 'Urva, 'lilıcydullah vc Elıü Bekr İhn 'Abdirralpuan İbni'I-l:Iiiri~'lc mücalesct edip fıkhımı geliştirdikıen sonra Şam'a rihkt ettim. Sabah vakti Dımaş~ mescidine girdim. Maksuralardan birinin karşı~ında büyük bir cemaa-ta imamlık yaptıııı. Bana nesebimi sordular: ~ureyş'tcıı bir aoam olduğumu söylcdiııı. limmuhaılı'l-evliid69 hakkında hir bilgim hulunup hulunmadığını

sordular. Onlara 'Ompr İblı'l-lJaqiib'ın lın konudaki güriişiiııii bil,lirdim. Bu, ~ablşa İhn Zu(yeb7°in meclisidir. İşt:" o (la sana geliyor. 'Abdu'I-?ıJl'lik ILLI

64 İlm Keşir, d.Bir/riye. IX.31.5.

65 Ebii NuCayrn. ~11(1e, 111.364: ılın KeşIr. cl.Bid,l)'e. IX.345. 66 İbn Ke~Ir, CI.Bidüye. JX.:H2.

67 Ayııı e,,", IX.343.

68 İlın Eb! J:liitirn, d-Ccr!, le'I.ln'r/i1, IV.I, 71.ı; İlın I:£aeer, Tclı~ib, IX.418: ıbn Kc~Ir, e/-Bidii)'c, lX.:H2; e~-ZclıebL Tr/dt" V.I :ıS; Tc~kircı, J.I09: Ilmn'I.'lnıiiıL ŞCfmıt, 1.162.

69 Ferdi unırnu'l-veled: j\,,"eb itibarİyle dendİsiııdcn çocuğu olan carİyeye ,"erİlen addır ki~ efendi, çocuğun kendisinden olcluğ:unu ikl'ar ctınek suretiyle cfiriycyi istihid: yanİ

nın,nu~J-vcled kılmış alnr.

70 Tereernesİ hakkında bkzjIm ı.laeer. Teh~ib,

vıır

.3'l6-347. ~ab[sa. Med!nc fak,blerin-den olup S6 senesinde Şiim"la vefat etmİştir.

(13)

63

meseleyi ona sormu~; o da bize sordu; fakat bizim bu hususta hiç bir bilgimiz yoktu, dedikI'. O sırada ~abişa geldi; ,Iummu ona bildirdiler. ~abişa nese-bimi soniu; söyledim. Sa(id İbnu'I-Museyyib ve diğerlerini sordu; anlattım. Sonra bana, seni (Abdu'I-Melik'in huzuruna çıkaracağım, dedi. Sabah nama-zını kıldı ve oradan ayrıldı; ben ,le onu takip ettim. Sonra (Abdu'I-Mclik'in yanına girdi: hen kapHla uzun müddet bekledim. Güneş yükselmi~ti. Sonra izin çıktı; bu Medeni ~uraşi nerede, ,Iedi. İşte buradayım, dedim. Beni Emi-ru'l-mu'mininin yanma soktu. Önünde Mushaf (hıruyordu; kapattı ve kaldı-rılmasını emretti. Yanmda IS:ahişu'dan başka kimse yoktu. Kendisine Halife olarak selam verdim. Sen kimsin, dedi. Mul.ıall1med İbn Muslim İbn (Ubey' diIlah ibn 'Al,dillah İbn Şih1ilı, diye cevap verdim. Evet, fitnede ısyan eden kavim! dedi. Babam İbnu'z.Zubeyr jle beraberdi, dedim. Ummuhiitu'l-evHid hakkmda ne biliyorsun, dedi. Bana Sa(id İhnu'l-Museyyib tahdıs etti diyerek bjldiklerimj naklettim. IS:abişa'ya döndü ve bu, her tarafa yazılıp bildirilsin, djye emretti. Kendi kendime şöyle dü~üJldüm: Bu tam zamanı; her halde bun-dan soma bir daha Halifeuin huzuruna çıkarnam. Ona şöyle dedim: Eğer Emi. ru'l-mu'mjnin. münasjb görürse aileme yardım edjlsin, bana maaş bağlamın; zjra divanla ilgim kesjk. Şimdj geç bunu, dedi. Her şeyden ümidi kesmiş ola-rak dışarı çıktım. Arkadan da JS..abışa çıktı ve bunu bana danışmadan niçin yaptm, dedi. Bir daha onu göremeyeceğimi zannettim, dedim. Benimle gel, dedi. Hayvanıilin arkasından yiiriidiim. Yolda halk kendisiyle konuşuyordu.

Riraz soma yerine geldik. Az hir zaman. bekledim ki, hir hadim elinde bir yazı jle çıktı. Bunda, bana verilmek için 100 dinar, bjnmem için bir hayvan, bir köle ve on esvab yazılı idi. Hadime Imnları kimden alaeağımı sordum. Görmüyor musun, gideeeğjn adamın ismj orada yazılı, dedi. Kağıdın yanına baktım; ora-da fulan kimseye git, denjljyordu. Adamı sordum, gösterdjler. Yazılı olan şey. lerin hemen verilmesini l'mrettj. Ertesi günü tekrar geldim. Emiru'l-mu'mi-ninin kapısı önünde hazır bulunmamı emreuiler. Gittjm; huzuruna tekrar gjrdjm; selam verdjm. Oturmaını jşaret ettj. Oturduktan sonra ~ureyş'ten olan kavmimin nesebinj sorınağa haşladı. Halbuki o bunu benden daha iyi lıiljyordu. Sonra bana, sana ajlenin maaşıili bağlatlım, dedi; IS-abişa'ya da dö-nerek IHmim jçin divana yazmasını emretti. Çıktıktan sonra ~abişa bana, Emiru'l-mu'minınin, ashabı arasınıla kalmamı arzu ettiğinj bildirdi. Orada kaldım ve huzuruna gjrip çıkmağa haşladım. Emİru'l-nıu'minin bana kinılerle karşılaştığımı, ensardan kimlerj gördüğümü soruyor, bazı isjmler zjkrediyor-du. Medine'ye diindükten sonra onun zikrettiği kimseleri arayıp buldunı ve yanlarında pek çok ilim lıulunduğunu gördiinı. (Abdu'I-Melik vefat ettikten

(14)

64

sonra, VeIIJ, Suleyman, Ye,dd, (Ümer İbn (Abdi'I.(Azlz v(~Hişaın ile de mii. Hizemetim devam eti"71.

ZuhrI'nin kendi ağzından naklettiğimiı: bu hayat hildiyesi, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, onun için yeni bir Jönemin başladığını göstermekteJİr. Artık bu dönemJe Zuhri, önce Halife (Abdu'I.;\Ielik (Hiliifeti: 65-86 H.)iıı, sonra sırasıyle el.VelId ilm (Abdi'I.Melik (Hiıaeeti: 86.-96), Suleyman ilm (AL. di'I.MeIik (Hiliifeti: 96-99), (Ümer İbn (Abdi'I.(Al:ız (Hilafeti: 99-101), Yc. zId İbn (Abdi'I.Mdik (Hiliifeti: 101-105) ve Hişam İbn (AbJi'I-Mclik (Hila-feti: 105-125)in sohbetlerinde bulunmuş, hadis ve fıkıh sahasındaki geniş bil. gisiyle zaman zaman onlara yardımeı olmuş, bazan da nasihat Ye tavsiyeler-de bulunmwjtur. Ancak biz, bu konulara girmetavsiyeler-den önec, ilerjdf~ karşımıza Çı' kacak bir meselenin miinakaşasına ışık tut.aeağına inandığımız hir konuya bazı haberlerin delaletiyle temas etmeyi gerekli göriiyoruz. Bu konu, ZuhrI. nin (Abdu'l-Mclik ilc ilk defa ne zaman kar~ılaşt.ığlIllIl, bir başka ifa(le ile, bu karşılaşma Şam'da vukubulduğuna göre, ZuhrI'nin hangi tarihlerde oraya geldiğinin tesbitiyle ilgilidir.

Yukarıda naklettiğimiz kendi ifadelerinde Zuhri, Şam'a seyahat ettiği tarihi, hiç olmazsa sene itibari yle, belirtmemiştir. Hcl' ne kadar bıı seyahatla ilgili rivayetlerde Medine'den ayrılış sebebi, yine ZlIhri'nin ağzından. (Abdu '1-Mdik zamamııda MedIne halklIla arız olan bir geçim sıkınt.ısı olarak belirtil-miş ve onun "bu sıkıntı bütün belde halkına yayıldı. Bana öyle geldi ki, hizim ailenin başına gelen bu belde ehlinden hiç kimsenin başına gelmemiştir ... Hızk Allah'tandu diyerek MedIne'den çıktım ve Şam'a geldim" dediği nakledilmiş ise de72,MedIne'deki bu kıtlıkla ilgili olarak tarihlere geçmiş hcl' ha Ilgi Iıir kay. da rastlanamamıştır. Bununla heralıcı' cz;.Zehchi, ZuhrI'nin Şam'a gelişiyle

7l E~-ZehebI, Taritı, V.138-140.-Aynı hikayenin biraz daha mufassal rivayetleri için bkz.Ebü :'iu'aym, lfıl)'e, IlI.367-369; İlın Ke~lr, el.Bida)'e, LX.340-341, 345-:l47. Ri\'ayetlerden anlaşıldığına giire, Zuhrl'nin, 'Abdu'I-:l-lelik'in huzuruna çıkmasma yesile olan hadise, Halifenin ummu'l-veled ile ilgili bir hiikmü iiğrenmek ist"me,idir. Zira o ;ıralarda, lIIuş'ab ihnu'z.Zuheyr'-in umınu'l-veledden olan bir oğlu ölmiiştiir. Anası oğlumın mirasını istemiş, fakat 'Urva İbnu'z. Zubeyr, ana için ıniras hakkı Iıulunmadığı iddiasıyle Luna engelolmuştur. Bunun üzerine Hali-fenin Medlne amili Hişüm İbn İsmü'i!, durumu Hallfeye yaznıış ve ondan mirasla ilgili hüküm istemiştir. Yine rivayetlerden öğrenildiğine giire, Halife bu konuda 'Omer İbnu'I-I':ıanüb'ın tat. bikatı ilc ilgili Iıir hadisi Sa'id İbnu'I-Museyyib'ten işittiğini bilmekte, fakat tam hatırlayama-maktadır. İşte bu sırada ZuhrI Şam'a gelmiş ve yukanda da naklettiğimiz gihi, Sa'id tbnu').Mu-seyyib'ten işittiği umDlu'I-veled ile ilgili 'Omer İbnu'l.tlaWib'm kazasını Halife)"e haber \"Cr-miştir.

(15)

İBN ŞİHAB EZ.ZUHRI

65

ilgjli tarihi şu şekilde vermiştir: "ZuhrI, 80 H.senesi civarında HaIife 'Abdu'l. ;\lelik'e geldi. ilmi Halifenjn hoşuna gitti ve ona jhsanda bulunup horçlarııl1 ödedi"7J. Mul.ıammed el-tIatib, görmek imkanını bulamadığımız ibn 'Asakjr-in Tarilııı Dımaş(f'ından naklen ZuhrI'njn 82 H.senesinde, et. Tari1;u'ş.Şağir • •len tle bi7.zat Zuhd'nin kendi ifadesiyle ibnu'l-Eş'a~ fitnesinin başladığı sı-ralarda 'Abdu'I.Mclik'e geldiğini 7.ikretmiştir74 ki, bu fitnenin 81 senesının

sonlarına doğru ortaya çıktığı ve 82'de biiyüdüğü malumdur7s.

Tarihle ilgili olarak bizim tesbjtine çalıştığıını7. diğer bir husus da, Hali. fe 'Abdu'l-Melik'in ıımmıı'[-veled iıe ilgili bir hükmü araştırmağa koyulduğu sıralarda ZuhrI'nin Şam'a gelmiş olmasıdır; zira 71 No.lu dip notLa da açıkla-dığımız gibi, Muş'ab ibnu'z-Zubeyr'in ummıı'l-veledden olan bir oğlu ölmüş ve anası onun mirasııu talebetmi~tir. 'Urva ibnu'z-Zubeyr'in, ananın mjras-ta hakkı bulunmadığını ileri siirmesi ii7.erine, HaIifenin l'ıledIne'deki amili Hi-şam ilm isma'il, Halifeye durumu bildirmiş ve bu husustaki hükmünü iste-miştir. Halife 'Abdu'I-;\leIik, konu ile ilgili bir tatbikatın geçmişte bulunup hulıııunadığını araştırırken ZuhrI Şam'a gelmiş ve Sa'id ibnu'l-Museyyib'ten işittiği 'Omer İbnu'I-IJaniib'ın tathikatı1l1 Halifeye nakletmiştir. Buna göre, ZuhrI'nin Şam'a gelişi, ıımmıı'l-veled ile ilgjli hükmü Halifeye ya7.ıp soran Hi-şam İbn hma'ıl'in Medıne amili olduğu sıralara rastlamaktadır. İşt.e burada tesbit edilmesi gereken husus, Hjşam ibn !sma'il'in Medıne'ye tayjn olundu-ğu t.arihtir. Her ne kadar bu tarih, Zuhrl'nin Şam'a geldiği 7.amaıı.ı kesinlikle helirlemese bjle, sene itibarjyle takrjbi bİr devrin tesbitine yardımcı olur. Fil. hakika er-TaberI, 82 nci sene olaylarından bahsederken, Halife 'Abdu'l-Me-lik'in Eban İbn 'O~miin'ı Medıne valiliğinden azı ilc, yerine Hişam İbn İsma-'il el-Mabzüml'yi tayin ettiğini kaydeder7b ki, bu da, ZuhrI'nin 82 senesinde Şam'a gjttiğini ve orada bulunduğu sıralarda Medıne valisi Hişam'ın mirasla ilgili mekt.ubunun Halifeye gelmiş olduğunu gö~t.erir.

Yukarıdan berİ verdiğimiz t.arjhleri teyjd edebileceği düşüncesiyle, bu-rada, ZuhrI'njn hir söziine daha işaret etmekte fayda görüyoru7.. Ne münaşe-bı~t.le söylediği kesinlikle tesbit edilmeyen bu sözüll(II~ Zuhl'I şöyle demiştir: "Kırk beş sene hoyunca Şam'dan I:Iieaz'a geldim gittim; şayanı dikkat hjr

73 Bkz.1'e;i<irlı. 1.109-110.

74 Bkz.es-SlIlH,e Kable't-teddıı, ".SI2. 75 Rkz.İLn Keö1r, .l-Bidaye, IX.35-37.

76 Bkz.Tür/i'. V.162.-Yine e~-Taberi'niıı kaydettiğine göre (V.185), cl.Vii~,dl, Hişanı

(16)

66

TALAT KOçYİGİT

hadise rastlamadım"77. Bu sözde kullanılan "kırk heş sene", her halde takribi olarak söylenmiş hir rakkamdır ve ZuhrI'nin Şam'a ilk gelişinden itibaren ha-yatının sonlarına doğru geçen devir kasdcdilmi~ olacaktır ki, onun 124 seııe-sinde vefat ettiği gözönünde bulundurulnrsa, bu devrin başlangıcının da yine

80-82 senesi olduğu anlaşılır.

ZuhrI'nin Şam'a ilk gelişiylc ilgili olarak vermiş olduğumuz bu habcrle-rin hepsi, 80inci seneden sonraki bir tarih iizerinde ittifak ederler. Bu ittifak, aynı zamanda onun Halife (Abdu'l-Melik ile olan ilk karşılaşma.sınm da hir belgesi sayılmak icabeder; zira bunların dışında, ikisi arasında daha önee vu-kubulmuş bir karşılaşınaya dclalet edebilecek hiç bir haber mevcut değildir.

ZuhrI, Şam'a geldikten sonra bütün ömrünii orada geçirmİş değildir. Bir müddet sonra tekrar MedIne'ye dönmüş ve yeni imamlarla karşılaşarak on-lardan hadis dinlemiştir. Keudi ağzından naklettiğimiz (Ahdu'l-Melik'le olan ilk miilakatıyle ilgili haberin son kısımlarında da göriil<1üğü gibi, Halifenin tavsiye ettiği bazı kimseleri MedIne'yc döndüktı,n sonra görmüş ve onları pek çok ilim sahibi kimseler olarak bulduğunu söylemiştir.

ZuhrI'nin, yukarıda isimleri geçen Emevİ halifeleri ilc olan iuisali hilin-mekle beraber, hu ittisaljn mahiyeti ve derecesi hakkmda tatmin edici bilgi-ye rastlanmaz. Ancak, (Ümcr İbn (Abdi'I.(Aziz'in hadislerin tedviııiyle ilgi-li olarak bazı valiıcrine gönderdiği yazılı emirlerden birinin de ZuhrI'ye gelıli-ği ve onun, devlet idaresindeki hayatı çok kısa süren Halifenin hu emrini ilk yerine getiren kimse olduğu bilinmektedir. Bu bakımdan ZuhrI, haılis tarihin-de, hadisleri resmi yoldan ilk defa tedvİn eden hir kimse olarak da miistesna bir yer işgal e,Ier78.

Bilindiği gibi, hadisler sahabc devrinde t.edvin edilmiş değildi. Her ne kadar sahabeden (Abdullah İbn (Amr İbni'l-(A~, (Abdullah İbn (Abbas, Ca-bir İbn (AbdiIlah, Semura İbn Cundeb ve tTiğer bazı kimseler, Hazreti Pey-gamberden işittikleri hadisleri yazarak bazı sahifeler vücuda getirmişlcrse de79, bunlar, ferdi bir takım gayretleri n çok mahdut neticelerinden ha~ka hir şey

77 Ebü Nu'ayın, lfıl:ye, III.362; c~-Zelıelı!,T,ır,!ı, V.142; İbn Ke,!r, el.Bir/iiy<. IX.342. 78 Zuhrl'nin meşhur talebes; iVI,.likİbn Enes'in "e\ velu men uevHne'I-'llme İbn Şihii. bin" (ilmi ilk uefa ted,in eden kimse İbn Şihiih'tır) sözii için Iıkz.Elıü Nu'ayııı, lfı/ye, IIL363; tım (Abdi'I-Barr, Cami' beyani'I.'ı/m, 1.76: İbn Kc,lr. el-Bida:yc, ıX.345.

79 lifeileI•• (Abduııah İlın (Amr İlmi'I.'Aş yazdı~ı ,alıifeye "Şiidi~a" iw,;ni verıııişti. Bkz. e~-ZebebI,Tar,!.,ııi.38; İlın Sa(u, Tabakiit, VII-2, 189.-Semura İbn eundeb'in oğuııarı için yaz-dığı risaIedc de pek çok ilim bulunduğu si;yıenmi~tir. Bkz.İlın ı.laeer, Işiibe, ı IT.130; TeI,;:,b, iV. 236; İbnu'I.Eôlr, Usdıı'l-Göbe, IJ.325.

(17)

67

değildiler. Bıı sahabiler, yalıuz IIazreti Peygamberden i~ittikleri bazı hadis-leri kaydetmeğe .;alışınışlar, fakat Hazret.i Peygamberin bütün hadislerini bir kitapta topla:uayı gaye ediııcı,. geniş çapta bir tedvin işini düşiinmemi~lerdi. Bıı düşünce, helki illw defa, Ehii Bekr eş.Şıddi~'ın zihninde belirmili ye hat-ta bunu gcrçekleştirın.~k için ilk anda 500 hadisi ihtiva etlen bir de kitap mey. tl ana getirmiş ise de, sonradan, bu hadislerin aşlına uygwı bir şekilde rivayet edilmemesi .'ndişesiyle onları yakarak imha etmiştiSO.

Diğer bir tedvın işi, hilafeti zamanmda 'Omer İbnu'I.t!agiib'ııı zihnine yerleşıni~, fakat bu işe başlamadan önce ashabma d".11lşmış, uzun müddet dü. şünmüş, istiharede bulunmuş, sonra etrafındakilere "bildiğiniz gibi size bir Sıl-nen kitabı yazmaktan hahsetmiştim. ilu işi düşündüm ve şu kanaata vardım ki, sizden önet,ki milletler de Allah'm kitabı yanında başka kitaplar yazınış. lar, sonra bu kitaplara dalarak Aııah'm kitabını terketmişlerdi. Allah'a ye.

min ederim ki ben, Allah'm ki tahmı hiç bir şeyle gölgelemem" diyerek o da Iı;dvin işinden vazgeçmişti".

Ebü Bekr v(~ 'Onwr Ihnu'I.t!agiib'm tedvini gerçekleştirmekten çeki n-ıncleri sdıebiyle, bu iş (lıılıa uzun müddet gecikmiş, ancak mahdut mahiyet-tcld kitabet, daha önce de işaret ettiğimiz gibi, onu kerih görmeyenlere, yahut kerih giirscler bile hadisleri ezht~rlcmek için yazıdan faydalanmak isteyenlere ınünhasır kalmıştı.

~e var ki, zaman geçtikçe İslam ülkesinin genişlemesi, hadis bilenlerin bu iilkenin biribirind.,n uzak muhtelif şehir ve ka~abalarına .lağılmaları, da-ha kötüsü, şi'a rafıza havarie gibi siyasi, nıurci'e kaderiyye mutezile gibi iti. kadi mezhebIerin zuhuru ilc müslümaıııarın çe~itli fırka ve hiziblere bölünme-leri, nihayet bunlara parald olarak hadiste va:(.'(uydurma.) harekeıin.in baş. laması, ta at yönünden Kur'aııla eşil. ı1ert'eede kıymeti haiz olan hadis (sun net) iıı karş~şma, eşine rastlanmaz bir tehlike olamk dikilmi~; bu tehlikenin bertaraf edilmeııH'~i haliııde hadislerin tamamen yokolacağı, İ~laJlJ.'ıp' gele. ceğini düşünen hcr müslüman tarafından kolayca idrak edilir olmuştui". İşte bu durumda hadi~çikr, cerlı ve ta'dil faaliyetini başlatarak hadis rivayet cdım. leri göza.Itmda i.utmağa ve sıkı hir tenkit! süzgeeiwlen geçirdikten sonra gü-venilir olanları olmayanlardan ayırmağa, her birinin rivavet ettiği hadisleri

BO E~.ıchebi, Te;kirn. 1.5.

81 El.lJa\ilı el.llağdüd., Tah/d, s.50: İlın Sa'd, Taba~üt, III.I, 206; İlın 'Abdi'I.Barr, Cürni' beyııni'I.',lnı, 1.6<1-:,,,.Sııy,,\.i, Tendrıı'HıU!:ülik ş",!ıı, Mıırullü'ı.lmünı .Mülik (:\Iııkad. dime) '.6.

(18)

68

TALAT KOçYİtİT

sıhhat veya zafiyet yönünden derecelendirmeğe başlamışlardır. Hadisçiler hu faaliyeti sürdürürken, fıkhı, ilmi ve takva~ı yanında, çok hadis rivayetiyle de tanınan ve imam olarak kabpl edilen Halife COmerİbn cAbdi'l.cAzlz (99-101)82 de, sahih hadislerin ancak bir kitapta toplanması halinde korunabileceği inan' cı içinde MedInc'de amili olan Ebü Bekr İbn Mul)ammed İbn CAmrİbn l;Iazm

(ö.ıı

7, 120)831" şu emri göndermiştir: "Hazreti Peygamberin ha Hslerini,

sun-netlerini, cAmra Bint cAbdirraJ:ı.maıı'mrivayet ettiği hadisleri araştır ve yaz; zira ben, ilmin kaybolmasından ve ulemanın (ölüp) gitmelerinden korkuyo-rum"84.

Her ne kadar mezkıir haberin bazı rivayetlerinden, hu emrin yalnız Mc. dIne valisi Ebü Bekr İbn MuJ:ı.ammedİbn CAmrİbn 1:Iazm'e yazıldığı zannı-na vanlırsa da, diğer bazı rivayetlerden, Halifenin, aynı emri idarcsi altında bulunan diğer valilere ve hadisle meşgulolan bazı ulemaya da gönderdiği an-laşılmaktadır. Nitekim, el.tfatib'in bir rivayetinde Halifenin bu emri "MedI. ne ehline" (ila ehli'I.Medlne)85,es.Suyüti'nin Ebü NuCaym'den naklen verdiği haberde de "her tarafa" (ile'l.afa~) yazdığı86 belirtilmi~tir. Esasen Halifenin, tedvin işini ciddi surette gerçekleştirmeğe niyet ettiği düşünülecek olursa -ki başka türlü olması için de her hangi bir sebep yoktur - tedvinle ilgili emrini yalnız Ebü Bekr İbn I:Iazm'e değil, fakat hu işi yapmağa chilolanların bulun. duğu her tarafa gönderIniş olması akla daha yakın gelmektedir. Durum böyle olunca, Halifenin cımini alanlardan birinin de, ZuhrI olması tabiidir. Filhaki-ka ZuhrI'nin kendisinden nakledilen bir haherde, onun şöyle dediği göriilür: "cOmer İbn cAbdi'I.' AzIz bize sunenin toplanması (cemCı)nı emretti. Ona def. ter defter yazdık. O da idaresi altında bulunan her yere bunlardan hir defter gönderdi" .87

cOmer İbn CAbdi'l.CAzlz'iııtedvinle ilgili emriııi ilk gerçekleştiren vc top-ladığı hadisleri Halifcye gönderen kimsenin yine ZuhrI olduğu anlaşılmakta. dır. Zira bu emrin diğer muhatabı Ebü Bekr ibn l;Iazm, işi nihayete erdirip

82 Tercemesi hakkında bkz.İbn J:laccr, Teh~[b, VII.475-478, 83 Tercemesi hakkında bkz.aynı eser, XII.38-40,

84 Bu haberin muhtelif rivayetleri için bkz.İbn Sa'cl, Tabapt, II.2, 134; cd.Düri,ııI, es-Sunen, 1.126; el-nuJ.ı.arI, el-Ciimi'u'ş-Şa(ıi1ı, 1.33,- Eı-nlıbürI mczktlr haberi bab başlığından son-ra talik etmiş, İbn I,Iacer ise, şerhinde, bunun hadis tcdvininin başlangıcına ddiilet ettiğini söy' lemiştir. Bkz.Fcı(ıu'I-Biir. 1.140; C1-IJa!ih cI-BağdiidI, l'alfyld, 5,105-106; el-Herevi, Zcml1lu'l-kclam, 1.70.

85 Bkz,cHJu!ib cl-Bağdadl, Talfyıd, 5.106, 86 Bkz.l'envım'I.{ıaviilik (Mukaddime), 5.6. 87 İbn 'Abdi'I-Barr, Ciimi'bcJ(İni'l-cıım, 1.76,

(19)

İBN ŞİHAB EZ-ZUHRI

69

kitapları göndermeden Halife vefat etmiş, o ana kadar topladığı hadl~ler de Ebii Bekr'in elinde kalmıştırss. Malik İbn Enes'in, sonradan, "Im kitapların ne olduğunu Ebü Bekr İbn l,lazrrı'lIl oğlu <Abduııah'a sordum; kaybolduğuııu söyledi" demesi de89 bunu teyid eder. Zuhri ise, diğerinin aksine, IILI işi

ger-çekleştirmiş ve yukarıda da helirttiğimi;r, gibi toplayıp yazdığı ha(lis1<,ri def-terler halinde Halifeye giindprmİ.,tir.

Zuhri'nin tedvin işini başarması, onun ilk lJlIHlevvin olarak hadis tarihi. ne geçmesini sağlamıştır. Malik İbn Enes "evvelu men devvene'l-l)adl~e İhnıı Şihiibin" (hadisi ilk teavın edeıi kimse İbn Şihiib'tır) derken90, <Ümer İbn <Ah-di'l-<Aziz'in tedvinle ilgili emrini ele alarak bunu tedvinin başlangıcı olarak gösteren İbn Baeer de "hadısleri 'Ümer İbn <Abdi'l-fAzız'in emriyle ilk ted-vin eden kimsenin İhn Şilüib e;r,-Zuhrı olduğunu" söylemiştir91. Zııhd'nin hi;r,-;r,at kl'ndisinin ise "bu ilmi henim tedvin etmemden önce hiç kim~e tedvın et-medi" demek surt~tiyle9ı haberler arasındaki mutahakatı teyidi, ha(lislerin birinci asrın sonu ile ikinci asrın l)aşında, Halifenin emriyk resmen tedvin edildiği görüşüne l,esinlik kazandırır.

Bidayette hadi~lcrin yazılmasına karşı olduğunu helirttiğimiz Zuhri'yi daha sonraları haclis tedvinine sevkt~den amilin, Halife fÜmer İbn fAhdi'l-<Azız'i de harekete geçiren amiııerden birisi, yani hadiste va?-f(uydurma) hare-keti olduğu anlaşılmaktadır. Yeğeni tarafından kendisinden rivayet edilen bir haberde, onu hadis yazmağa sevkeden bu amil açık bir şekilde belirtilmiş. tir. Zuhrİ şöyle demektedir: "Eğer Şark tarafıııclan bilmediğimiz ve kalıul ct. mediğjmiz bir takım hadislt~r gelmemiş olsaydı, ne bir hadis yazardım; Jle de yazılmasına izin vcrirdjm".93

Zuhrı'nin "Şark tarafı" olarak helirttjğj yerin <Ira~ olduğuna ~üphe yok-tur. Çünkü üçüncü Halife <Ü~miiıı İbn fAffan'ln öldürülmesinden ve <AH İhn Ebı ı'alih'e hey'at l'dilmesjnden sonra, müslümanlar arasında baş~österen jh-t.ilaflar, şifa ve havarie olmak üzere jki büyük fırkanın zuhuruna sebep olmuş; Kiife'nin hilafet merkezi olarak jttihaz edjlmesinden sonra da (Irii~, Şifanın

88 Bkz.es,SuyüF, Tcrıvtru'Hıavülih, T.6; c1-Kettiilıl, cr-Risiilelrı'l.jl1I1sla!rafe.

".4.

89 Bkz.tbn Hacer, Telı;lb, XIJ.39.

90 Bkz.:'\ot.78. 91 Feı/.ı,,'l.bürl, 1.1.10.

92 EI-Kettiinf, ee.Hi~iileı,,'I-mustcı!T(ıfe, s.4.-El-KeUiinl'nilı bu sözü aldığı ilk kayna!;ı teshiı elmek mümkün olmaıuıştır. Rununla heraIJer ZulırI'nin "benim yaydığım ilmi hiç kim"c yaymamıştIr" sözü, cl-Ley~ ıbn Sa(d tarafından nakledilmiştir. Bk7..Ebü Nu(aym, ~Iıl)"e, llL. 366; e~-Zehebl, TiirlJ..ı, V.115.

(20)

70

TAL,\T KOçYİGİT

merkezi haline gelmi~ti. HilMdin emeyikrc intikali, şica.llln iktidara kar~ı hu-sumetini artırdığı gibi, sunni t;evrelere karşı aHrlar hoyu devam edecek olan kin ve nefret tohumlarının atılmasına da seb,~p olrlu. İşte bu kin vı~ nefret duy-guları içinde, cAli ve evHirlmm elinden ga>;hı~dilen hilafeti geri alabilmek için hcl' çeiŞit mücaddeyi maşru sayan şica, hiliifetin kendi hakları olduğunu ishat edebilmek maksadıyle hadis vazcını (la haiŞlatmaktan sakmnulth. Bir şica ima-mı olan

tım

Ehi'l-Ifadıd, hu gerı;rği gi..:leııwkte her hangi bir fayda hulunma-oığııı.ı anlamış olacaktır ki, hadis vazcının ilk dda şica eliyle başladığmı açık-lamış ve iŞöyle demiştir: "Bil ki ff~da'il jle ilgili yalaıı hadislerin aslı şi ca cihı,-t ilı(len gdınişt ir. Onlar hidayeııe imamları hakkında muhtelif hadisler va..:-zetmişlen)ir. Onları hadis vaz'ma sevkeden ami! hasımlarm!ıı düşmanlığı idi ... "94.

Hadis yazCııun ilk defa şica tarafmdan Iıaşlatılması, yaşadıkları yer olan clra~'ı da Lu işin mrrkezi haline p:etirmiştir. Xitekim Znhd'nin meşhur tale-besi l\liilik İbn Enes, bu ülkeyi sahte para basılan hir darhhane (diiru\\-~arlı) ye ben;r,l,tmiş ve hadis vaz'IJlI kasderlerek "şi'il"r Imraoa gecI'leri hasar, giiıı-(liizleri harearlanh" deırıiştir95. İşte Mülik'in, hir ıwvi hadis iınalathanesi ola-rak tavsif ettiği clrii~, Zuhd'nin rnezkfır sö;r,ünde hilll1e,likleri ve kabul etme-oikkri bir takım hadislerin iiretildiği "Şark tarafı" olarak hdirlenmiştİr. Bıı gerçeği, ZuhrI'lıin cIra~'lılara yönelttiği bir sözünoe ıle açıkça görmek miirn-kindir. Macmer İhn Haşid'in "Zuhri'den işittim" diyerek naklettiği hir haber. ,Icn anlaşı!,lığma göre ZuhrI şöyle demiştir: "Y ii ehle'1-cJrii!5. (ey clrii!5. halkı)! Hadis hizoen hir karış olarak çıkıyor; fakat ~i7.de bir kulaea ulaşıyor"96. Bu sözden, MedIne'de rivayet edilcıı hir hadisiıı clrii~'a varınca nasıl tağyir ve tahrif edilert,k ~i(aııın görii~ ve inançlarıııı ,Ie~tekler bir ~f~kle >;okuld ıığunu anlamamak miiınkin değildir.

Hadis vazcmın şi ca tarafmdaıı başlatılmasın,{aıı ve nıevzfı hadislerin kı-sa hir zaman içinde her tarafa yayılmasından ~oııradır ki, hir taraftan hadis lIlcmasl bu hüyük tehlikeyi önlemek ve sahih hadisleri yokolup git.mekt.en kurtarmak iı;iıı ecrl.ı ve taCdil faaliyetini ı;eşitli kaideleriyle hirlikte geliştiril'-ken, diğer t.araftan Ha,life cOmerilm cAbdi'I.<Azız, aynı tehlikeye karşı, sahih hadisleriıı toplanması zarııretiııi hissetmiş ve bunu gerçeldeştirınek için her tarafa, Lu arada ZuhrI'ye de ('nıinıaıneler göııdermiiŞtir. Zulırı, hidayette ha-di~ kitaheıine nıuarız oh" hile, Şark t.arafından yayıımağa haşlayan ıııev;r,fı

9'~ Bkz ..?er&ıı S"Iı"i'/.be/iiga, 111.26.

'i5 E~-Z;ehehL c/.ıH'IITlıe1'" miTl .\fiııl",ci's-sıı""". s.HR. % E~.&ehelıi. Tar/ıı, \'.113.

(21)

İBN ŞİH.:\B Ez-zUHRI 7]

hadislere karşı sağlam hir tedhir olarak Halifeniu emrını yerıne getirmiş Ye toplayıp yazdığı hadisleri deflerler halinde ona göndermiştir.

Bu ted vin faaliyeti başlangıı:ta bir dcneme olarak kabul edi be hile, Zuh-d'nin ınuasırı olan bir.;ok hadis/ii, ILLI faaliyeti daha çok genişlet.miş v(~ hatta

topladıklan hadisleri konularına göre muhtelif bablar altmda lasnif ederek hüyük çapt.a kiıaplar nwydana getirmişlerdir. Muştala).ıu'J-I.ıarli~.~ dair ilk ki-tabın mİ.ieııifi olan er-WiIllahurmuzl (Ö.360) hu konuda hiz.~ŞII bilgiyi

ver-miştir: "Bildiğime göre hadblı,ri ilk tasnif edip hablara ayıran kimse, Başra-da er-Rahi( İbn Şubey)) (Ö.160), Sa(id İbn Ebi (Arübe (Ü.156), Y"men'de 'Abd diye adlandırılan lJalid İbn Cı'mll vc ~la(ml'r ibn Haşid (Ö.152), l\1ekk(~-dı, İbn Curayc (Ö.ı.:;O), sonra Küfe'dl' Sııfyan e~-Şevrı (Ö.161), Ua~ra'da l;Talıı-malı İbn Sell'me (Ö.176) ve yine ı\'1ekke'lle Sufyan ilm (ljyeync (Ü.198), Şam. da cl-VelId İlın !\luslim (Ü.194), Rey'de Cerir ibn (Alıdi'I-I:Iamıd (Ü.182), I}o-rasan ve Merv'dc (Alı.lıJlah İlınıı'l-Mıılıiirek (Ö.181), Yasıt'da 1I11şeym İlın Beşır (Ö.183) ve hu asırda Kiife'de İbn Ebı Zii(ide (Ö.182), ilın Fu?-ayl (Ö. 196) ve daha sonra Yemen'de (Abdurrazzii~ (Ü.211) ve Ebii ~urra !\Iiisii İlın Tarı~ olmuştur"97.

Burada şunu hcııwıı hdirlmek isleriz ki, hadisleri ilk defa t.edvın eden kimse Zuhrı olmakla lH,raber, fıkıh balılarına göre t.asnif edeııler, er-Hama-hurıııuzI tarafından yukarıda isimleri verilcn kimselerrlir. Bu bakıından ted. vin ilc tasnifi birbirinden ayırmak vc hı:r ikisinin başlangıç tarihlerini biribi-riyle karıştırmamak lazımdır. Yahudi asıllı meşhur miistı'şrık Güldziher, maa-ıe~ef ikisi arasındaki farkı i(lrak edemeırıiş ve her ikisinin ba~ıangH'1 hakkın-(la verilen ayn ayrı tarilılı~r arasında bir teııakU7: bulunduğunu iddia edcn~k ted "inin başlangıç tarihini çok (Iaha sımralara götiirmeğ.~ çalışml~t.JrOB.

97 Bkz.er-Riimahurmuzi, el-MIlIl(/cIdi~It'I-Jılşıl beyııe'r-,.".', !:c'l-v,,'i. ,".126b.-127a. 98 Bkz.Etude .• sltr la traditiım Islaıııi'lııe, 5.265-267.-- Goldzihcr'in hu yaıılı~ ~üriişleriııiu leııki"i i,;iıı bkz.'LFual Sezgiıı, BI/lıari"i" ka.\'nakları lıakk"u/a araştırmalar (İliıhiyal Fakiilte,i Yaymlarııulaıı, İsıanhul 1965), ,.12 vd.Bu komıda Fual Sezgiıı ~üyle demektedir; "Hadi,lerin

Sa/ı((e adlı hir la kım yazılı ve,ikalara dayandığıııı göstermek husu,uııda selefi Sprenger'İn mesai-~inidevam ettiren GoJdzihcr~ aksint~ İsltunikaynaklar tarafından güstcrilcn ilk terI"İn çağını

tak-riben bira~ırkadar ger:. başlatınak ve bu devri Zulırl'den ilk ınıısııed hadis kitaplarııun lIıcyclana geldiği l.i\'i.incü asır haşlarına kadar indirnıck i~tiyor. Bu ted"İIl i~inin haşlaııg:ıCılta~ kitahında

ayırmı~ olduğu klSılıı ehemmiyeıli bir yer işgal 1"ler -!l1uh.Slud.1L.208-211-. Hadblerin ledviıı "evriııi değiştirmek veya hir asır kurlar lehir elmek için, takibettiği yololdukça çetrdil,lir ve

tezaıları biz;r.at kitahında nlC\'cuttur. Nedense bir dcfa tasavvur etıuİş oldui!u neticeye varıııuk

it;iıı hazı gıırib izahıarı vardır. Bunun [niiııaku~a~ına girişıııcdcn evvel kaydcdcliııı kL

(;oldzilıcr-in tczat olarak tasavvur cıti~i \'Cdolayısıyle ortadan kalehrınağa çalıştığı iki ayrı IlıeIl~C vardır.

(22)

72 TALAT KOçYİCİT

ZuhrI'nin hadis yazıııasıııda miihim rol o)'nadığıııa İşaret ettiğimiz ha. Jis vaz(ı, hadis ri\'ayetinde iS1!iid dediğimiz ve ravi isimlerini zikretmek su. retiyle haberin ilk kaynağına inmek imkanını veren hir sistemin de hadisçi-ler arasında kuııaııılmasını sağlamıştır. Bir haberi veya bir hadisi nakleden kimse, onu kimden işttiğini helirtmek zorundadır; çünkü haherin doğruluğu, onu nakledenlerin güvenilir olmasıyle yakından ilgilidir. Eğer hadisler içine hiç yalan karışmasaydı, veya her insan, işittiği bir şeyi hemen hafızasına yer-leştirebilecek ve aradan sencler geçtikten sonra da onu aynen hatırlayıp tck. rarlayabilecek bir kaabiliyette yaratılmış olsaydı, her halde, hadis rivayetin-de rivayetin-de isnad kullanmağa ve l,ir sürü isim sıralamağa lüzum kalmazdı. Oysa ki, ne hadisler yalancıların tasaIIutundan masun kalmış, ne de insan he:- işit-tiğini anında hıfzedebilecek derecede mükemmel yaratılmıştır. Bu durum, hadislerin sılıhatini garanti alıma alahilmek için, zorunlu olarak, hadis ravi. lerinin adalet ve zaht yönünden haııerinin bilinmesi ihtiyacını doğurmuşlur.

Birinci asrın ilk yarısı, yani salıabenin umumiyetle hayatta bulunduğu devir, hadisin yalnız chilolanların elinde bulunduğu Ye onu. kendilerine ih. tisas sahası yapanların yaşadığı bir devir olarak düşünülürse99, bu devirde İs.

nada ihtiyaç hasıl olmamış olabilir. Hatta sahabc ile Hazreti Peygamber ara-sında hadisi kendilerine ııakledecek bir başka nesil de buluıımadığına göre -sahahilerin birihirlerinden işittikleri hadisler dışında - isnad zikrinin düşüniil-memiş olması da tabii sayılmak icabeder. Fakat Im durumun uzun süre devam

için ileri sürmüş oldukları tarif hariz şekilde hirhirinden ayrıdır. Birincisi için eVI'e/u men dene. ne'l-I.ıadl~. ikincisi için eVL'elumen şamıefe'l-lmıııb tabirini kullanırlar. Birincisiyle hadislerin ki-taplarda toplanmasını, ikincisi ilc mudevyen hadislerin muayyen hilhlara göre tasnifini kasde-derler. İşte kaynakların hu iki mebde için nıayZuu bahs ettiği tarih ayrıdır ye şüphesiz ki tedvin tasniften evveldir. Nasılsa Goldziher bu farka dikkat etmemiş, yani tedvin ile tasnif devrinİ hir-birinden ayırmamış ye dolayısıyle İslami kaynakların bu ikisi için farklı olarak gösterdiği iki tarih arasında bir tezadın mevcut olduğumı farzetmiş, birini ortadan kaldırmağa çahşarak, ted-yine ait haberleri ve kaynaklanııı zayıf addederek bu neticeye ulaşmıştır ... "

99 Bazı kaynaklar, sahabilerin sayısı hakkında muhtelif rakamlar yerirler. ;\rcselillhnu'~-Şaliih'ın Ehü Zur'a er.Riizl'den naklen açıkladığına göre. Hazreti Peygamhcrle birlikte Tebuk gazyesine iştirak eden sahabilerin sayı" 70 bin civarmda,hr. Veda haccında da 40 bin sahahi ha-zır hulunmuştur. Hazreti Peygamber vefat ettiği zaman onu gören ve işiten lIl"dlne ilc Mekke halkından ve sair Araptan olan sahabi sayısı ise, 114 bini buluyordu. (Bkz.'Ulüml.'I.~ıadl~. s. 267-268). Verilen bu rakamlar, mübalilğalı sayılsa hile Hazreti Peygamherdcn <;okhadis rivayet etmekle şühret kazanan ve muk~irün denilen sahahi sayı"nın AI.ımed İbn I:lanbel'e göre sadece altı kişi olma •• (bkz,ayııı yer.s.266), diğer bin kişinin en fazla bir veya iki, üçyüz kişinin de yiiz

ile beşyüz ara!"ında hadİs rivayet etnıcsi, bütün ~ahahilcriıı hadisIc nıcşgul olmadıklarını

(23)

inN !;,İHAR Ez-zmmİ

73

dmediği (le bir gerçektir; çünkü daha önee d,ı işaret ettiğimiz gibi, üçüncü halife 'Otman İbn 'AHiin'ın öldürülmesi, lıunu müteakip 'AH ile Mu'aviye arasındaki mücadele ve nihayet şi'a ve havaric gibi fırkaların zuhuru, hadis vaz'ına yol açan amillerin ha~ında yer almış ve zaman ilerledikçe vaz' i~i bii-tün süratiyle gcnişlr.ıııiştir. Bu ise hadis raviIlerinin teshiti için rivayette is-nad kullanılımısını zorunlu kılmıştır. O halde hiç tereddüt etmeden denebilir ki, imad, hadis vaz'ı sı,bebiyle hadisçikr cephesindeki redd-i fiilin bir netice-,idir Ye hadis vaz'ı ne zaman başlamış ise, isnad tatbiki de vaz' harl'ketiuin hir neticesi olarak ortaya çıkml~tır. I1icretin LLO senesinde vefat eden ve Zuh-rl'nin nmasın olan meşhur hadis imanu l\lul.ıammed İbn SIrln'in bir sözü, bu {!öriişümüzü kesinlikle teyid edecek mahiyettedir. İbn SIrln şöyle der: "İlk zamanlar isnad sormuyorlardı. Ne zaman ki fitile zuhur etti; bize kendilerin-d,~n rivayet ettiğiniz kimselerin isiml,~rini söyleyin, derneğe başladılar. Bu m-retle, ehli sunnetten olanlara bakıyorlar ve hadislerini alıyorlar, ehli bid'attan olanların hadislerini de terkediyorlardl"loo. Keza Sufyan e~.~evrI (Ö.161)nin "raviler yalanı kullandıkları vakit bi7. de onlar için tarihi kulland,k" sözü deLDL

hadis vaz'ının şuyubulmasl1ulan sonra ravilerin gÖ7.aItına alırıdıklarırıı gös-teren hir ba~ka delildir.

Mul.ıammed İhn SIrin'ilı biraz önce zikrettiğimiz sözünde, isnad kullanıl-masına vesile olan fitTlenin belirlenmemiş olması, isnadın erken bir devirde kullanılmış olarnuyaeağı görüşündı~ olan l,azı müsteşrıklan bu fitnenin teshiti gayretine düşürmüştür. Mesela bunlardan Joseph Schacht, İbn SIrin'in sö-zünde bahis konusu edilen fitnenin, Emevi idaresinin sonlarına doğru Halife Velid ibn Yezid'in öldürülmesi (H.126) ile ortaya çıktığını ileri sürmüş ve İbn SIrln'in LLO senesinde ölmü~ olması dolayısıyle bu fitneden söz edemcyeeeği vı' dolay,sıyle n;ezkfır siizün ona atf(~dilmiş yalan bir haher olduğu i(ldiasın-da buluıımuşturloz. Sehaeht'm Im iddiasını garih karşılamamak mümkin de-ğildir. Eğer İslam tarihinin ilk hir buçuk aSTinda, Vd id İL11 Yezid'in öldürül-mesine müneer "Ian fitneden başka ve daha mühim fitneler olmasaydı, bu müs-ıeşnka bir dı~receye kadar hak verilehilirdi. Oysa ki İslam tarilünde üçüncü ha-life 'O~miin ilm 'Affan'ın şehid edilmesiyle neticeleUla! ayaklanma "fitne" ola-rak isimlendirildiği gibi, Cemd ve Şıffin harpleri de bu "fitne'nin devamından

100 Bu haberin rivayet!eri için bkz.Mu,liııı. Şa!,;!, (Mııkaılılime), LlS; İbn Ebi l:Iiitim, el-Cer/.ıve'I.la'dU, I-I, 28; el-Ifa!ih el.Rağdiidi, el-Kifii)",', s.I22; Al:ımcıl ıbn l:Ianlıel, Kilc,b,,'l. 'ılel ve ma'rifeıi'r-rıc,j/, v.Il4h.

101 EI.IJatilı el-Bağdiidi. d-Kifıl)"", s.Il9.

(24)

TALAT KOr,: .••.j(;İT

haşka hir şey ,Ieğildir. Öyle ki bu hiidiseler, asrımızın taııınmış yazarlarından Mışırlı Taha l;luseyn'in el-Fi/ııe/ıı'l-kııbrii adını verdiği hir eserinin konusu bi-le olmuşturl03• Keza Emnı halifesi <Ahdu'l.'felik İbn Meniİli (65-S6 H.)ın

hililfi,tin(l"n iki sene iinee ı:ıiciiz\la idareyı' karşı ayaklanan ve hakimiyetini ilan ed('n <Ahılullah ilmu'z.Zuheyr (6~-73 H.) hadisesi ile SI senesinde Bas-ra'da patlak yeren İhnu'I.F.ş'aE lürlisei'i (le104,birer "fitne" ularak

isimlendi-rilmiştir Ye İbn Sirln'iıı bütün hu fitndl're şahid olduğu, yahut onlar hakklli. da haher verehilec"k durunlCla bulunduğu apaçık meyda.ndadır. Hal hiiylc iknn, Sehaeht'ın hu fitııdcri hiç Iıei'aha katmadaıı İbn SIrln'in vdatmılan 16

sene sonra ortaya çıkan hir 1'itnl')'i bah.is konusu et.mesi, S(lIlra da İlm SIrln'in hıı 1'itncyc şahid ulma(\ığını ileri sürüp onun süylediği bir sözü yalanlamağa kalkışması aklın kabul edebilecl'ği hir husus değildir. Maamafih bu müsteşrı-kııı, isııad tatbikiniıı ikinci asrın haşlangıelIldan daha eski olahill'ceğini kabul etmediğini açıkça hdirtmesjl05, İhn SIrln'in hahis konusu ettiği [itneyi niçin onun öliimündl'n soııra :r.ulıur (',Ien hiidiselerle i:r.ah ctnıeğc Ye hu sözün ilm SIrIn'(ı isnadını yalanlamağa çalıştığlIlI göstermcğn yeterlidir.

lli:r., isnadın haşlangıç tıırihiyle ilgili bu münakaşaya hu kadarla işaret et t ikten sonra, konunun Zuhrı ilc olan ilgisinc geçmek istiyoru:r.. Zira hadis<;.i. miz hakklIlda gelen hazı haherkriıı, İbıı SIrIn'in yukarıda nakl(lt.tiğimi:r. sö. zünü nasıl teyid ettiğini, buna karşılık, aılı gl'\,ıın miisteşrıkın, giil'üşiinde nc kadar yanıldığım gö;;t.(~recektir.

Hicretin 50 nci s(,\H'sinrll~ rlOğrlUğUlııı ve :30yaşlarııula ik(ın ilmi sahada oIJuk(:.a yptişnıiş hir genç olarak Şam'a s(~yalıat ettiğini daha öncc açıkladı-ğımız İbn Şihiih pZ.ZuhrI, (Ümer İbıı <Alı(li'I.<Azız'ilı ıımriyle ha(ııslpıi ilk ted-Y~ııedpıı kimse olduğu gibi, hadıs riyayetiııde isnad tatbikini ilk sağlayan kim-sc olarak da tanıııııııştır. Yine onun talebesi l\liilik İhn Enes'in açıkladığına göre, "hadısi ilk defa isnad cdcn kimsc ibn Şihiilı'tır"lll6. ZuhrI, yalru:r. kendi hadislerinde i:mad kullaıınıakla iktiCa etuHlmiş, :r.aıııaıı zaman yaptığı ihtar-larla lıaşkalarını da isnad kullanmağa zorlamıştır. <Dtheilm EhI J:Iiikim'in verdiği hir haher, ZuhrI'nin isnada nc kadar hüyük değer verdiğini gösterme. ğ(ı yeterlidir. Bu hahere gör(', MedIne\le İs~ak ilm (Abıliilah, ZuhrI'nin mec-lisinde otumıuş "~iile Rasulu'llah (S.A.S.)" (Hasulıı'ııah buyurdu ki ... ) diye.

i03 BiL e-er 1962 senesil"le Mı"r'da ıahedilmişIir.

LO'Llım Ket1r 117iııci sene "laylarından hah,ederken bn hiidiseyi "filııelıı İbni'I-Eş'a." başlığı allında yerir. Bkı.el-Bidiiye t.e'n-rıilıiiye, IX.35.

105 Bkz.TI,,' Origirıs oj Mulıammadarı Jurisprıulerıce, 5.37. 106 İhn Ehi '.(alim, el-C",I; 1'"I-ln'dU, 1"-1, U.

Referanslar

Benzer Belgeler

AAüellife göre, «Şahsın yaşadığı memleketin hükümran kudretini bilme­ mesi mazeret sayılmaz; çünkü o, mevcudiyeti sayesinde muhafaza edilmekte olduğu kudrete dikkat

işsizliğe yer verilmemiştir. Klâsik faraziyeler bizim ilerde tayin ve tarif edeceği­ miz bir üçüncü nev'i «gayrı iradî» işsizlik imkânını kabul etmemektedir.

Ceux qui reussissent aux examens d'agregation portent le titre de «doçent de l'universite» (agreges) s'ils ne sont pas incorpores dans les cadres d'une faculte; une fois

Yemek esna­ sında içilen bira ise hazmı oldukça yavaşlatır (Hilman). Yemekle beraber içilen su miktarının, çiğnemenin, salyanın gıdaya iyice karışmamasının hazımdaki

6 ENGİZİSYON MUHAKEME USULÜNÜN TEDVİN DEVRİ avukatının (savcının) (3) veya şahsî tarafın haklarını suçlunun ik­ rar ve ittirafma istinad ettirmek istediklerini

tmza anında Avrupa Konseyinde 10 devlet bulunuyordu : önce imzalamış olan Bruxelles Pakt'ının beş üyesi (Fransa, Büyük Bri­ tanya, Belçika, Hollanda, Lüksemburg) italya

(29) da oldu­ ğu gibi bu perdeyi kaldıracaklardır. Bu davada, bir demiryolu şir­ keti, nakliye şirketi tarafından çıkarılan kömürlerin aynı şirket ta­ rafından naklini

Kontinental hukuk sisteminin cari olduğu memleketlerden Almanya Common Law sisteminden en çok istifade etmiş bir memlekettir.. ikinci Dünya harbindenberi Almanya, icra kuvvetinin