• Sonuç bulunamadı

İslami İlimler ve Tasavvuf

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İslami İlimler ve Tasavvuf"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

.

fSL~M

/ stl•n:

12..,

AGif51os/

15ı5

·

[MAKALE

• .ı

İSLAMi İLİMLER

VE

·

TASAVVUF

;

'

Zaman

Nur-ı

nübüvve 'ten

uzaklaştikça

bu eklemeler

artmiş,

bid'at derecesine

varm1ş,

sonra gelenler de bu yolun ilk

temscileri de böyle idi

sannuşlardu·.

Buna

karŞtlık yaşa-

.

dıkları

zamanlarda;Kitab ve Sünnet'e

bağlı

kalmasmt

bilen iilimler ve

şeyh

ler

(E/ıl-i

Sünnet l'e '1-cemiiat),

bunları

bid'at

e/ıli

dij·e

reddetmişlel~miisliinıa1ılan

\

,.

bu sapmalardan

sakmdırmaya çalışnuşlardtr.

Islam ilimlerinin tedvin tarihini inceleyenler bilirler ki,

Asr-ı seadette bu ilimlerden hiçbirinin, bugünkü bilinen

şekil ve adları mevcut ohrtadı~ı gibi Thsavvuf'un'da adı yoktu. Ancak nasıl ki öteki Islam ilimleri, tarihi gelişme­

ler karşısında tedvin edilmiş ve haklarında eserler yazıl­

mışsa, özü Allah'ın Elçisi (S.A.V.)'in ve O'na uyanların

söz ve davranışianna dayanan tasavvuf da zamanla

geli-şerek Islam ilimleri arasındaki yerini almıştır. İsrailiyat bu-lunabilir endişesiyle Thfsir'i kabul etmemek veya hadis uy-duranlar olmuştur diye Hadis'i kabul etmemek nasıl müm-kün degilse, bazı yönlerden Yunan veya Hint dilşiince

sis-•temleriyle benzerlik gösteriyor diye Thsavvuf'un islamili-gini inkar etmek de mümkün de~ildir. Öyie bir ,iddiada bulunmak, bir hintli veya yunanlı da. ekmek yiyor diye ek-me~i helal ve faydalı oldu~unu kabul etmemek gibi bir ga-.

rabet olur. . '

Gerçekten de, başlangıçta, yalnızca ayet -i kerimeler

ya-zılmak suretiyle "Mushaf" teşekkül etmişti. Peygamber (S.A.V.fin izni ile meydana getirilen ·"sahife'~ler ise, sınırlı sayıdaki hadisleri ihtiva ediyordu. Geri katilifbütün lsla-. mi bilgiler sahabe-i kiramın parlak Mfız!Jlw:!nd.a bulunu-yordu. Resfil-i Mücteba Muhammed Musl<Jfaı(s.a.v.) Efen-dimiz'in ra:tıle-i tedrisinde yetişmiş olan Sflhabe-i güzin san

-ki birer canlı Kur'an idi. Islam'ın zahiri-bat:ıni·bütün

özel-141

ISLAM

Yrd .

.

Doç. Dr. A

'.lman

ASLAN

.

.

likleri onların yaşayışlarında: yerini alıyordu. Onlar Kur'-an ve Sünnet'e sarılmada.insanların en ileri derecede

olari-ları idi. Çünkü o dinimaLve ca~ verere~ Ö~renmişlerdi. Allah ve ResOlU'nün emirterinin hayata hakim kılınması ve milim şaşmadan günlük hayatlarında uygulanması ise onlar için, mal ve canlarından daha kıymetli idi. :.

Ilk müslümanlar Fıkhi-i'tikadi, zahiri-batıniher türlü müşkillerini Peygamber (s.a.v.)'e arzediyor ve dertlerine de-va olacak cevapları pratik ve en mukni bir şekilde alıyor~

!ardı. Resfil-i Ekrem (s.a.v.)'in irtihalinden sonra ise, ayet-i kerimelerin açıklanması yolunda Tcfsir Hmi dogmuş, Sün-net'in derli toplu bilinmesi için Hadis ilmi tedvin edilmiş

ve yaşanan hayatın problemlerini çözmek için de Fıkıh il-.

mi meydana getirilmiştir. Ma'nevi-_batı ni diyebilecegimiz meseleleri halletmek üzere ise Thsavvuf ilmi tedvin

edil-miştir. Yani-temsilde hata olmazsa-ekonomide, "taleb" e göre piyasaya mal sürütmesi gibi, müslümanların

ihtiyaç-larına göre de Islami bilgiler bölümlere ayrılıyor, tasnif edi-liyordu. Dogrusu t~dvin devrinin başJimnda ~a "tasavvuf" · ismi geçmiyor fakat onun muhtevası zühd, hakikat,

tak-va,

rekaik ... gfibi degişik isimlerle anılıyorduı. Nitekim.

sonraki devirlerde yazılmış olan tasavvufi eserlerin1 muh~

tevası, başta Buhari'nin ei-Camiu's-sahih'i olmak Uzere hadise ait te'liflerde edeb, zühd, rakaik ve benzeri kitab .,_

(2)

1

·

MAKALE

ve bab başlıkları altında ele alınmıştır. İmam Ahmed b. Hanbel (241!855)"in Kitabü'z-zühd'ü ile İmam-ı

Azam'-ın talebelerinden Abdullah b. Mübarek (181/797)'in Kitabüz-zühdi ve'r-rakaik'ı konuyla ilgili müstakil eserler

olmaları açısından dikkatimizi çekmektedir. Yine Ebu

Ha-nife' nin talebelerinden İmam Muhammed (189/805)'in, kendisine "Niçin zühd hakkında bir kitap yazmıyorsu­

nuz?" diyenlere "Kitabu'l-büyu'u ( = alış-veriş ve ticari meselelerle ilgili kitabı) yazdım", diye cevap vermesi3 dik -kat çekicidir. Bu sözüyle o, zühd ve tabinın ancak mua-melata ai.tkonulardaki hatıllı davranışlardan kaçınınakla

mümkün olabileceğine işaret etmektedir. Ayrıca bu riva-yet bize, bugün, ''fıkıh imamı, alimi'' deyip geçtiğimiz bir

zatın fıkıhla zühdü nasıl birbiriyle içiçe gördüğünü

göste-rir. Öte yıuıdan zahidiıne düşüncenin birinci nesilden, ikinci ve üçüncü İslam nesillerine nasıl ve ne derecede intikal

et-ıiıine de işaretler taşır.

1

Ancak belirtmeliyiz ki, her devirde,

!

her iyi ve güzel

işin

gerçek sahipleri

ı bulunabileceği

gibi sahtekarlan da

ol-/

muştur ve olacaktır. İnsanlık tarfhi

'

·

buna

şahittir. Genel yapıst itibariyle

(

istismara müsait bulunan tasavvufu

.:

da zaman içinde, kötüye kullananlar

olmuştur.

Zamanla,

jıkh-1 bôtın

yo-·

lundaki

İslam

büyüklerine tôbf

olduk-1'larınt söyleyen baz1 kimseler bu yola

·

:

:

bir

takım

eklemelerde

bulunmuşlaı~

·

yeni

birtakım

usuller ihdas

etmişler-ı.

·'

dir.

Yine ifade etmeliyim ki, tedvin devrinde tasavvufun baş­

ka isimlerle anılması, yalnızca bu ilme mahsus bir durum

değildir. Nitekim Fıkıh ilmi de "ilmu'ş-Şeri'a" diye

anılırd{ Diğer taraftan, Arap diline ait istılahların bugün bilinen şekillerini de ilk devir müelliflerinde aynen göre-miyoruz; farklılıklar gösteriyor. Kısaca ifade edecek

olur-. sak tasavvufun gelişmesinde de, diğer İslami ilimierin ted-vinindeki gelişmeye paralel bir durum görülmektedir.

Tasavvuf'un islamiliğini gösteren delillerden biri de bu ilimle ilgili terimierin esaslarını ayet ve hadislerle

bulma-nın mümkün olmasıdır. Bu cümleden olmak üzere tasav-vufa ait pekmeŞhuıiki terim olan "salik" (= yola giren) ve ''et-tarik" (yol)'un, "men seleke tarikan .. .'' diye baş­ layan ve "her kim ilim tahsiliiçin yola (sefere) çıkarsa bu yüzden Allahu Teala ona Cennet yolunu kolaylaştırır .. .''5

mealindeki hadiste geçen "seleke" ve "tarikan" ifadele-rinden ilham alınarak konulmuş istılahlar olduğu

düşünülebilir6. Denilebilir ki, İslam tarihi boyunca fıkıh!a

tasavvuf içiçe olmuştur. İlk devirlerde bu durum daha da belirgindir. Birincisine fıkh-ı zahir denilirken ikincisine

fıkh-ı biitın adının verilmesi elbette boşuna değildir.

Öte yandan deniliyor ki, Resul-i Ekrem (s.a.~·.), devleti idare etme. ümmetin ilmi meselelerini halletme ve ümmet fertlerinin ruhlarını terbiye etme gibi üç önemli işi

omuz-lamış bulunuyordu.

o

beka alemine inihal bu)urunca,

dev-leti idar~ işinin (hükümdarlar, idarecilerı ilmi meselelerin hallini alimler, ma'ne-.·i ve ruhi meselelerin çözümünü de

meşayıh-ı kirarn üzerlerine almışlardır.

Demek oluyar ki ;.ukarıda ifadeye çalıştığımız şekliyle

tasavvuf dinin özü, ruhu, meyvesi ve hikmetidir.

o.

ruh-ların eğitilmesi ve ma'ne-.·i hastalıkların tedavisi için

pra-tik bir metoddur 7 .

İŞte bu düşüncelerden hareketle u lema ve meşayıh-ı

ki-ram yaşayışiarını olabildiğince Sünnet'e uygun hale

getir-meye çalışmış ve b id' atierden son derece uzak durmuşlar­

dır. Ancak belirtmeliyiz ki, her devirde, her iyi ve güzel

işin gerçek sahipleri bulunabileceği gibi sahtekarları da

ol-muştur ve olacaktır. İnsanlık tarihi buna şahiııi~ Genel

yapısı itibariyle istismara müsait bulunan tasawufu da

za-man içinde, kötüye kullananlar olmuştur. Zamanla, fıkh­

ı biitın yolundaki İslam büyüklerine tabi olduklarını söy-leyen bazı kimseler bu yola bir takım eklemelerde

bulun-muşlar, yeni binakım usuller ihdas etmişlerdir. Zaman

Nur-ı nübüvve1ten uzaklaştıkça bu eklemeler artmış, bid'at de-recesine varmış, sonra gelenler de bu yolun ilk temscileri de böyle idi sanmışlardır. Buna karşılık yaşadıkları zaman-larda, Kitab ve Sünneı'e bağlı kalmasını bilen alimler ve

şeyhler (Ehl-i Sünnet ve'l-cemaat), bunları bid'aı ehli

di-ye reddetmişler, müslümanları bu sapmalardan sakındır­

maya çalıŞmışlardır.8 Çünkü onlar biliyorlardı ki, bid'at,

din binasının dibine konulan bir dinarnit veya bu binanın

bir yerine asılan bombalı bir pankarı demektir. :ı

(1) Haris el-Muhasibl, Risaletü'l-müsterşidln, thk. Abdülfettah

Ebu Gudde, Beyrut, 1971, (Haseneyrı Muhammed Mahlı1fun

tak-rizi), s.9.

(2) Haris el-Muhasibi (243/857)'nin eserleri, Kuşeyri

(465/1072)'nin er-Risale'si, Gaziili (505/llll)'nin el-İhya'sı, Süh-reverdi (632/1234)'nin Avarifu'l-me'arif'i vs.

(3) Birgivi, et-Tarikatü'l-mı.ihammediyye, Istanbul, 1307, s.l64. (4) Haris el-Muhasibi. a.g.e,s.9.

Ayrıca, günümüzde Turkiye'nin doğusunda bazı yörelerde fıkıh

kitaplanna "Şeriat kitabı" denildiğini, İstanbul Yüksek İslam

Ens-titüsü'ndeki sınıf arkadaşlarımdan Abdullah Aydın'dan duymuş­

tum. Daha sonra Ekrem Yel de bu bilgiyi ıe'yid etti. (5) Nevevi, Riyiizüssalihin Tercemesi, (Terceme: Hasan Hüsnü Er-dem). D.I.B. yayınları, Ankara, 1976, lll,7.

(6) Tasavvufi konulardan ve sı1fiyyenin terceme-i hallerinden bah-seden eserler mevcuttur. Tasavvuf ısıılahiarı nı konu edinenler de

vardır. Ancak tasavvufi terimierin menşe'i ve mesnedlerini toplu bir şekilde ele alıp açıklavan bir tasavvuf terimleri sözlüğü

bula-madım. Tasavvuf lite(atürü böyle bir eserden yoksunsa bu

konu-da çalışma yapmanın gerekli olduğuna işaret etmek isterim.

(7) Haris el-Muhasibi. a.g.e.,s.S-9.

(8) Muhammed b. Ahmed, Burhanu'ı-tarika. Süleymaniye kıb.

Kılıç Ali Paşa kısmı, No: 1472, v.24b.

Referanslar

Benzer Belgeler

Demir, Mahmut, Tarihsel Bağlamından Koparılmış Bir Hadis: -“O’nu Azgın Bir Topluluk Öldürecek…” Rivâyeti Üzerine Bir İnceleme-, Din Bilimleri Akademik Araştırma

Derste Arapça metin takip edilmekte olup, metinler katılımcılar tarafından tartışılıp değerlendirilmektedir1. Okunacak konu başlıkları

Peygamber’in, İslam Ümmetini Kendisinden Sonra 12 Kureyşli Halifenin Yöneteceğini Haber Vermesi.. Söz Konusu 12 Kureyşli

Peygamber’in Ahir Zamanda Bazı Kötü Olayların (Şerlerin) Meydana Geleceğine İşaret Etmesi (Olmuş ve Olacak Olanlar).. Fakirlerin Cennete Zenginlerden

Ahir Zamanda Mehdinin Geleceğine, Onun Raşid Halifelerden Olduğu, Rafızilerin İddia Ettiği ve Beklediği Gibi Samarra’da Yer Altından Çıkacak Biri Olmadığı.. Mehdi’nin

Peygamber’in Öldürücü Birtakım Fitnelerin Ortaya Çıkacağını Haber Vermesi ve Kurtuluşun Bu Fitnelerden Ve Bu Fitnelere Götüren Yollardan Uzak Durmakta Olduğuna

Peygamber’in Öldürücü Birtakım Fitnelerin Ortaya Çıkacağını Haber Vermesi ve Kurtuluşun Bu Fitnelerden Ve Bu Fitnelere Götüren Yollardan Uzak Durmakta

Peygamber’in Bazı Adaları, Rum İllerini, Fars Ülkelerini Fethedeceklerine ve Müslümanların Hak Davalarının Deccal’in batıl Davasını Mağlup Edeceğine İşaret