• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyette ilk teşkilatlı muhalefet:Terakkiperverler haraketi:Hilafet ve saltanatı birbirinden ayırarak saltanatı lağvedeceğiz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cumhuriyette ilk teşkilatlı muhalefet:Terakkiperverler haraketi:Hilafet ve saltanatı birbirinden ayırarak saltanatı lağvedeceğiz"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Cuk7iâtli ^ thaiefett ş‘ Terakkiperverler Hareketi

“ H ilâfef ve saltanatı birbirinden

ayırarak saltanatı lâğvedeceğiz,,

Ankaraya avdet etim. Bu esnada 28 Teşrinievvel 338 de, i’tilâf devleteri tara­ fından Lozanda inikad edecek olan sulh müzakeresine dâvet olunduk. î ’tilâf dev­ letleri hâlâ İstanbulda bir hükümet tanı­

mak istiyor ve onu da bizimle beraber

konferansa dâvet ediyordu.

Bu müşterek dâvet keyfiyeti, saltanati

şahsiyenin lağvı muamelesini kat’î ola­

rak intaç etti. Filhakika 1 Teşrinisani 338 tarihli kanun mucibince, hilâfet ile salta­ nat bir birinden tefrik olundu. İki buçuk seneyi mütecaviz bir zamandan beri fiilen icrayı hüküm eden saltanatı milliye teyid olundu. Hilâfet, sarih bir hukuka malik ol­ maksızın bir müddet daha bırakıldı.

— Efendiler; bu hususa dair lüzumu kadar mazbut malûmat mevcuddur. Mese­ lenin hususatma ait cihetler, belki heyeti âliyenizi alâkadar eder mülâhazasiyle, ba­ zı malûmat arz edeceğim:

Malûmdur ki, saltanat ve hilâfet ma­ kamları ayrı ayrı ve mümteziç olarak mü­

him mesailden addolunmakta idi. Bunu

teyiden bir hatıramı zikredeyim. 1 Teşri­ nisani 38 tarihinden ikdamı meclis muhi­ tinde muhalifler, benim saltanatı lağv e-

deceğim hakkında, telâşlı ve heyecanlı

propaganda yapıyorlardı.

Rauf bey, bir gün meclisdeki odama gelerek benimle mühim bazı hususata da­ ir görüşmek istediğini ve akşam (Keçiö- rende) Refet paşanın evine gidersem daha

güzel konuşabileceğimizi söyledi. Rauf

beyin teklifini kabul ettim. Fuat paşanın da hazır bulunmasına muvafakatimi isti­ zan etti. Onu da münasip gördüm. Refet paşanın evinde dört kişi içtima ettik. Ra­ uf beyden dinlediklerimin hülâsası şu i- di: Meclis, makam saltanatının ve belki hilâfetin ortadan kaldırılmak noktai na­ zarının takip edildiği endişesiyle müteez- zidir. Sizden ve sizin âtiyen alacağınız va­ ziyetten, şüphe etmektedir. Binaenaleyh meclisi ve dolayısiyle efkârı umumiyei mil leti, tatmin etmeniz lüzumuna kaniim.

Rauf beyden, saltanat ve hilâfet hak- kındaki kanaat ve mütaleasının ne oldu­ ğunu sordum. Verdiği cevapda; şu tasri- hatta bulundu: Ben, dedi, makamı saltanat ve hilâfete vicdanen ve hissen merbutum. Çünkü benim babam, padişahın nan ve ni metiyle yetişmiş, Osmanlı devletinin rica­ li sırasına geçmiştir’ Benim de kanımda o nimetin zeratı vardır. Ben nankör değilim ve olamam. Padişaha muhafazai sadakat borcumdur. Halifeye merbutiyetim ise ter

biyem icabıdır. Bunlardan başka, umumî mütaleam da vardır. Bizde vaziyeti umu- miyeyi tutmak güçtür. Bunu ancak, herke­ sin erişemiyeceği kadar yüksek görülmeğe alışılmış bir makam temin edebilir. O da, makamı saltanat ve hilâfettir. Bu makamı lağv etmek, onun yerine başka mahiyette bir mevcudiyet ikamesine çalışmak, felâ­

ket ve hüsrana mucibdir. Asla caiz ola­

maz.

Rauf beyden sonra, karşımda oturan Refet paşadan mütaleasını sordum. Refet paşanın cevabı şu idi: Tamamen Rauf be­

yin fikir ve mütaleasına iştirak ederim.

Filhakika, bizde padişahlıktan, halifelik­ ten başka bir şekil idare mevzuu bahis o- lamaz.

Ondan sonra Fuat paşanın fikrini öğ­ renmek istedim. Paşa, yeni Moskovadan

geldiğinden, vaziyeti, efkârı ve hissiyatı

Umumiyei lüzumu derecede tetkike he­

nüz vakit bulamadığından bahsederek gö­ rüşülen mesele hakkında kati bir fikir ve kanaat dermeyan etmekte mazur olduğu­ nu ifade etti.

Ben, muhatablarıma, kısaca, şu ceva­ bı verdim: mevzuu bahis etiğiniz mesele, bugünün meselesi değildir. Meclisde bazı­ larının telaş ve heyecanına da mahal yok­ tur.

Rauf bey, bu cevabımdan memnun

göründü. Fakat şu veya bu tarzda, mev­

zuu bahis mesele etrafında, görüşmeğe

devam olundu. Akşam üzeri başlayan mü- lâkatımız, bütün gece, sabaha kadar uza­ dı. Rauf beyin bir şeyi temi netmek iste­ diğini ihtisas ettim. Benim hilâfet ve sal­ tanat ve âtiyen şahsen alabileceğim vazi­

yet hakkında kendilerine söylediğim

ve itimanan bahş buldukları sözleri bana kürsüden bizzat meclise söyletmek...

Kendilerine söylediğim sözleri aynen

söylemekte beis görmediğimi bildirdim.

Fazla olarak bu sözleri kurşun kalemiyle lir kâğıt parçasına tesbit ve ertesi günü meclisde bir münasebetiyle beyanat tar­ zında dermeyan edeceğimi vaadettim. Bu vaadimi ifa da eyledim, benim bu beyana­ tım, muhaliflerce Rauf beyin bir eser mu­ vaffakiyeti telekki ve kendisi takdir edil­ miş...

Efendiler; ihtimal Rauf bey, bir ta­ kım zevat indinde deruhte ettiği vazifeyi yapmıştı. Ben de umumî ve tarihî vazi­ femden, o güne ait safhayı izah ettiğim gi­ bi ifa eylemiştim. Fakat umumî vazifemin emir ettiği asıl noktayı ifa ve tatbik etmek

lâzım geldiği zaman da asla tereddüt etme dim. Tevfik paşanın telgrafları vesilesiyle saltanatı filâfette nayırmağa ve evvel sal­ tanatı lağv etmeğe karar verdiğim zaman, ilk yaptığım işlerden biri de, derhal, Ra­ uf beyi, meclisdeki odama celp etmek ol­ du. Rauf beyin, Refet paşanın evinde sa­ bahlara kadar dinlediğim kanaat ve mü- taleatma hiç muttali değilmişim gibi ayak­ ta, kendisinden şu talebde bulundum: Hi­ lâfet ve saltanatı birbirinden ayırarak sal­ tanatı lağv edeceğiz! Bunun muvafık ol­ duğuna dair kürsüden beyanatta buluna­ caksınız! Rauf bey ile fazla bir tek kelime teati etmedik. Rauf bey, odamdan çıkma­ dan evvel ,aynı maksatla dâvet etmiş ol­ duğum Kâzım Karabekir paşa geldi. On­ dan da aynı zeminde beyanatta bulunma­ sını rica ettim.

Efendiler, o tarihe ait zabıt ceridele­ rinde görüldüğü veçhile Rauf bey kürsü­

den bir iki defa beyanatta bulundu ve

hatta saltanatın lağv oluduğu günün bay­ ram kabul edilmesi teklifini de dermeyan etti.

Burada, bir nokta, dimağlarda düğüm halinde kalabilir. Bana, padişaha, muha­ fazai sadakati borç bildiğinden, makamı

saltanatın yerine başka mahiyette bir mev cudiyetin ikamesine çalışmanın felâket ve hüsrana mucip olacağından bahis etmiş o- lan Rauf bey, benim, yeni kararıma mut­ tali olduktan ve bahusus kararımın lehin de ve saltanatın lağvı hakkında beyanatta bulunmasına dair teklifim karşısında, mü- talea dahi serd etmeksizin mutavaat göster miştir. Bu tavır ve hareket nasıl tefsir o- lunabilir? Rauf bey ,eski kanaatlerini teb­ dil mi etmişti? yoksa kanaatlerinde esasen samimi değil mi idi? Bu iki noktayı birbi­ rinden tefrik etmek ve biri üzerinde tanı kanaatle hüküm vermek müşküldür.

— Efendiler, böyle meşkûk bir hü­ küm vermeğe girişmekdnse, vaziytin mü- taleasmı tshile mdar olacak bazı safha- tı, muamelâtı v münakaşatı, heyeti âliye- nize hatırlatmağı tercih ederim.

Arz etmiştim ki, saltanatın lağvı, Lo­ zan konferansına İstanbuldan da bir he­ yeti murahhasa dâvet edilmesi ve İstan- bulun yâni Vahdeddin ve Tevfik paşa ve refikasının dahi böyle bir daveti, Türk milletinin büyük emeklerle, fedakârlıklar

la istihsal eylediği menfaati küçültmek,

belki de manâsız bir mahiyete düşürmek

bahasına olduğu halde, kabul eylemesi

yüzünden ileri gelmişti. (Devamı var)

Referanslar

Benzer Belgeler

Hence, the decay constants of the involved species at 360 K, 370 K and 380 K were calculated using the peak height values measured at the same temperatures for

The patients were classified into 3 groups: those older than 40 years who underwent reduction mammoplasty targeting predominantly the glandular tissue (group 1), those younger than

1 Kasım 1928 de Harf İnkılâbının kabul edilmesinden sonra, 1 Ocak 1929’dan itibaren Millet Mekteplerinin açılmasıyla her kesimden halkın yeni

Büyük bir tutkuyla başladığı sa­ natında algıları, deneyimleri, gözlemleri ve kılı kırk 'yaratarak' yaptığı incelemeleriyle yalın, öz­ gün ama durağan

In the present case, TRUS was performed to the patient for initial evaluation, and it showed absence of left seminal vesicle and hypoplastic right seminal

Sher ve arkadaşları[11] palatal cerrahide başarı kriteri olarak apne hipopne indeksi (AHI)’de %50 azalma olarak kabul edildiğinde UPPP ile vakaların yalnızca %50’sinde

Bu sohbetimizde Münire Dıranas, sevgi­ li eşi Ahmet Muhip Dıranas’ı şöyle an­ latıyordu: “ ...Bir duygu adamı idi.. İrade

Hasta ve sağlıklı bireylerin uyku ile ilgili olarak yaşadıkları sorunları, uykuyu etkileyen hastalıkları, çevrenin koşullarını belirleyebilmeli ve uyku kalitesini