v © f © r a < e ® dİ © v iril m d İ® Dsibaıınılbuıll
Y enicami nasıl yapıldı ?
--- --- — ...
Bir zamanlar Eminönü, Hocapaşaya
kadar hep yahudi mahallesi idi
Oraya ötdenberi Emin iskelesi derlerdi. Etraf ve civarı, hatta Hocapaşaya kadar, hep Yahudi mahallesi idi. Camiin arsasında bir Rum kilisesi, bir de Yahudi sinavisi vardı. Camie, Yenicami denilmesi sonradır. Tarihlerimiz de Yenicami denildiği zaman, Sultanahmed camii anlaşılır. Bu rası valide camiidir. Çünkü camii yaptıran, üçüncü Mehmedin anası Safiye sultan, Venedikli Baffadır.
Camiin inşasına başlanmadan evvel kilise ile Yahudi sinavisi yıktırıldı. Yahudilerin ne kadar kagir evleri varsa hepsi satın alın mıştı. Evler yıktırılarak inşaata başlanıldı. (1597). Camiin plânı nı yapan ve inşasına başlıyan, mimar Sinanın halefi «sermimarı âlem» Davud ağa idi. Kızlar ağa sı Osman ağanın kethüdası Kara Mehmed bina emini idi. Kapıcı lardan biri de maiyetine kâtip olarak verilmişti. Binanın yokla ma vazifesini de sadrazam Haşan paşa üzerine almıştı.
Camiin ve medresenin inşasına başlanır başlanmaz, müderrisleri bile tayin olundu. Valide camii medresesine, ilk müderris olarak, Sarı gerez zade kaynı demekle maruf mevlâna Mustafa efendi yüz akçe ile tayin olundu. Artık müderrisler arasında bir silsile yürüdü. Mustafa efendinin yerine Süleymaniye darülhadisinden Me- mikzade Mehmed efendi, onun yerine Süleymaniye medresesin den Abdürrahman çelebi, onun yerine Şehzade medresesinden mevlâna Haydar efendi, onun ye rine de Fatihten Kara çelebi zade efendi tayin edildi.
Mimar Davud ağa, camiin res mini hazırlamıştı. O sabah erken den bütün vezirler Eminönüne geldiler. Temel kazılma merasi minde hepsi de hazır bulundular. İnşaata «muharreml007 (1598) de başlandı. Molla Fütuhi efendi zayice yazarak eşref saati tayin etti, ve o gün temel atılmaya baş landı. Cami tam deniz kenarına yapılacaktı. Arsa dağ eteğinde olduğu için temelden fazla su çı kıyordu. Binanın inşasında hazır bulunan Selânikli Mustafa efendi
Yüz sene evvel Yenicami ve Eminönü"
diyor ki: «Tulumbalar ile suyu değirmenler yürütür... Mühendisi ruzigâr, mimarı zaman Davud ağa lebi deryada böyle bir dişvar azi- mülbünyane temel bırağılmamış- tır. Acîb eseri hâs olup nümunei devran olacaktır» dedi.
Fakat binayı bitirmek mimar Davuda nasip olmadı. Bir ay son ra vebadan öldü. Hadikatulceva- mie göre de katledildi. Yerine su nazırı dalgıç Ahmed çavuş sermi- mar tayin edilerek inşaata devam etti.
1599 da inşaata devam edili yordu. Fakat tam o sene bina emi ni Kara Mehmed ağanın yolsuz lukları meydana çıktı. Kara Meh medin okuma yazmadan haberi yoktu. Zaten onun için yanına bir de kâtip verilmişti. Fakat Kara Mehmed, kızlar ağasına güvendi. Aklına geleni işlemekten geri dur madı. Esasen bütün selâtin vakıf ları ellerinde idi. İkinci Selim ve üçüncü Murad türbelerinin tevli yetleri Kara Mehmedin elinde idi. Kara Mehmed, Yahudilerin evle rini yıktırdığı zaman bedellerini tamam vermedi. Hatta bu meyan- da vüzera ve ulema evkafı da var dı. Bunların da bedellerini hatta iki misli vermek icab ediyordu. Kara Mehmedin bu zorbaca ha reketleri üzerine şikâyetler başla dı. Rumlarla Yahudiler de bun dan cesaret aldılar. Cami arsasın da yıktırılan kilise ile sinaviye be del bir kilise ve bir de sinavi yap tırmak istediler. Fakat bu arzu «hilâfı şer’i şerif» ti. Devlet adam ları hediyeleri görünce, dayana madılar. «İstedikleri üzere bedeli bir virane kiliseleri meremet olu na deyu» ellerine bir hükmü şerif verdiler. Hatta bazı batıl naible- rin imzasile bir de hüccet yazdır dılar. Rumlar, fırsattan bilistifa de, başka bir mahallede yepyeni bir kilise yaptırdılar. «Nöbet Ya- hud taifesine gelincek» işin haki kati meydana çıktı. «İmza olunan hüccet mevalii izam imzasile ol madıkça istihkâm bulmaz» diye Yahudilere hiç bir şey yaptırma dılar. Fakat Rumların da yakası nı bırakmadılar.
İstanbul kadısı Esad efendi ka- {
piçinin elinden hücceti alır almaz, bir göz gezdirdi Hücceti imzalı- yan Mahmud paşa naibi idi. Za ten bütün sahte hüccetlerde mi- nelezel hep Mahmud paşa mah kemesinden çıkardı. Mahmud pa şa naibini huzuruna çağırttı. A- damakıllı haşladı. Bununla da kalmadı; derhal azletti. Subaşıyı, muhtesibi yanma aldı. Rumların yaptırdıkları kiliseyi kökünden yıktırdı. Oradan şeyhislâm efendi hazretlerine koştu. Ona da mese leyi anlattı. Hatta:
— İmza etmezlerse, yerlerine gelecek müftü eder.
Denildiğini de hikâye etti. Der hal üçüncü Mehmede, Safiye sul tana kâğıtlar yazıldı. Onun bu nun hakkı yenilerek yapılan hay ratın meşru olamıyacağı izah edil di. Kara Mehmed bir anda azle dildi. Yerine, bina emini olarak, dergâhı âli kapıcılar kethüdası Nasuh ağa tayin olundu.
Valide camiinin inşası üçüncü Mehmedin ölümüne kadar sürdü (1603). Ve bütün inşaata sermi- mar dalgıç Ahmed çavuş nezaret etti. Nihayet Venedikli Baffanın eski saraya atılması, mimar Sinan mektebinin bu nefis eserini yarı yerde bıraktırdı...
Aradan yarım asır geçti. 1660 da İstanbulda Ayazma kapısın dan müthiş bir yangın çıktı. Be desten, Hocapaşa, Tahtakale ve «mahallâtı Yahud» kâmilen yan dı. Ahaliye ta Tophaneden ekmek getirtmeğe mecburiyet hasıl oldu. İstanbulda yeniden inşaat başla dı. Köprülü Mehmed paşa Avrat pazarında cerrah Mehmed paşa camiini tamir ettirmek istedi. O seneler, Lehli Turhan sultanın hü kümran olduğu senelerdi. Köprü lü işi Valide sultana açtı, muvafa katini aldı. Fakat başmimar Mus tafa efendi başka mütaleada bu lundu. Onun fikrince: «Bahçeka- pısı dahilinde gümrüğe nazır mü- ceddeden tamir binasına mübaşe ret eylediği camii şerif oğlu vefa- tile kendi sarayı atika nefyolun- mağm el çekilip natamam muat-
(Devamı 9 uncu sahifede)
Ahmed Refik
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi