Mahmut Şevket Paşa
NaşıİJSadrazam Oldu?
Ahmet Bedevi, (Babıâli Baskını) yazısında, Mahmut Şevket Paşadan bah setmişti. İhsan Nuri Sir, hâdiseyi bu yazısı ile tavzih etmekte ve yazıldığı
şekilde olmadığını ileri sürmektedir.
V \ V S S \ S \ S S V V S \ \ S \ * X \ \ N \ \ V % S ^ X X N V V V % V * S V * V V S V V \ S V S S \ \ S \ \ \ V > > .V
Yazan: İH SAN NURİ SİR Yakın tarihe ait yazıların bazısında
«Babıâlb baskını hakkında malumat veril diği sırada bu hâdise üzerine sedarete gel miş olan Mahmud Şevket Paşa merhuma dair vakıa uygun olmıyan neşriyata tesa düf edilmekte ve bunların bir kısmında pa şa (cereyan etmekte olan hazırlıklardan ha berdar bulunuyordu ve sedarete getirilece
ği Enver Bey tarafından bir kaç gün evvel kendisine bildirilmişti.) denildiği gibi bir kısmında da (Sadaretin evvelâ Enver Bey tarafından merhum İzzet Paşaya teklif edi lerek kabul etmemesi üzerine Mahmud Şev ket Paşaya teklif olunduğu) yazılmaktadır. Bu her iki beyanın merhumun hattı desti ile muharrer olup halen Bağdatta biraderi
FIKRA:
'JL U .İ'H v jx v a w o v* ---s/ —
leyman Bey nezdinde bulunan gayrı münte şir hatıratına uymadığını açıklamayı bir ha kikatin tezahürü için vazife bilirim.
Balkan harbinin aleyhimize döndüğü ve düşmanların Çatalca hattı müdafaasına dayandığı günlerin birinde, Talât ve Hacı Adil Beyler paşanın evine ziyarete geliyor lar. Ahvali hazıra hakkında konuşup tees sürlerini birbirlerine naklediyorlar. Paşa, Talât ve Hacı Adil Beylere bir kaç gün ev vel yapmış olduğu ziyaretleri şu suretle an latıyor:,
«Geçen gün Beyoğlu cihetine geçtim. Almanya, Avusturya ve Fransa sefirlerini ayrı ayrı ziyaret ettim. Kendileriyle vaziyet hakkında görüştüm. Almanya ve Avustur ya sefirleri bize karşı hayırhah bulunmakla beraber ordumuz askerî bir muvaffakiyet göstermedikçe lehimizde bir müdahele veya tavassuta imkân göremediklerini ifade etti ler. Fransa sefiri de hemen hemen aynı be yanatta bulundu. Sanki iki rakip zümre se firleri benim kendilerini ziyaret edeceğimi ve bu mevzu üzerinde görüşeceğimi biliyor larmış da ağız birliği etmişler gibi mütaala- da bulundular. Bu hal karşısında vaziyetin inkişafına intizardan başka yapacak bir şey göremiyorum, dedim. Bu sözlerim üzerine her iki zat mey’us ve mütevekkil bir eda ile avdet ettiler.
(İstanbul M ezarlıklarında Fatihin A - damları) başlıklı yazım ızın üçünciisü m a a lesef bu sayım ıza yetişem em iştir. Bunun sebebi, üçüncü yazının m evzularından bi ri olan bir m ezar taşının okunm asının h e nüz tamamlanamamış olmasıdır. Bu m e zar taşı, şim diye kadar hiç kim se tarafın dan okunm am ış, binaenaleyh bahis de edilm em işti. G ele ce k sayımızda, bu ilk defa okunm ak m u v a ffa k iyeti tem in ed i len p ek mühim kitabenin klişesini v e m etnini de n eşred eceğiz. Bu sayım ıza y e tiştir eced iğim iz için okuyucularım ızdan özü r dileriz.
G eçen sayım ızda hâzinede saklı bir aynadan ba h sederken, eski tabirle m m ta- ka-i büruc mânasına gelen zodiaque bir hâs isim olarak kaydedilm işti. K ıy m etli okuyucularım ızdan D ok tor Talha S ey m e- J
noğlu, bir m ektupla bu yanlışlığa işaret etm iştir. Alâkasına teşek k ü r eder, o k u yucularım ızdan özür dileriz.
738
Ç a l ı n a n T a s
Hudavendigâr Sultan Murat zama nında, Pilevne kalesinden alman gani metler hâzineye gelirken bir altın ta. kaybolur. Tası, hizmette bulunan iç ağa larından birinin aşırıp takkesinin altım sakladığını padişah fark eder. Hazineda ra:
— Ganaim içinde bir de altın ta; vardı, ne oldu?
Diye sorar. Hazinedarın cevan ver mek için telâş ettiğini görünce:
— Müsterih ol, tas zayi olmamış. Bu mucip oğlan seninle eğlenmek için başına giymiş, çıkar da al' der.
Fakat bir kaç gün sonra evime gele bir heyet Nazım Paşanın bir kaza kurşun ile vefat ettiğini ve Kâmil paşanın da istif eylediğini ve sedaret makamının boş bulur duğunu anlatarak sedareti kabul etmekliğ min vatan ve millet menfaati icabından o duğunu söylediler. Uzun boylu düşünmey ve münakaşaya hal ve zaman müsait değild Teklifi kabule mecbur oldum. Üsküdar iske leşine geldiğimiz zaman bir istimbot bh beklediğini gördüm ve hayretle Saraybuı nuna doğru yol almaya başladığımız ve Al manyanın (Göben) zırhlısının - şimdiki Ya vuz zırhlımız - yanından geçtiğimiz esnad. gemi bizi düdüğü ile uzun uzun selâladı. He hangi bir söz ve vaidde bulunmaksızın ka bul ettiğim sedaret makamına gitmek üzere sirkeciden Babıâliye doğru çıkarken halle (Edirne bizim canımız feda olsun kanımız) diye haykırıyordu.
İhsan Nuri SİE NOT:
A h m et B ed evi Kuran, Babıâli Baskın yazısındaki fıkrasını A li Haydar Mithat Be yin n eşrettiği (H âtıralarım ) isimli kitabu 243 üncü sahifesinden aldığını, binaenaleyl verd iği m alûmatın tevsik edilm iş bulundu ğunu; mamafih, ileride gen e bu bahse tem aı ed eceğin i söylem iştir. Tarih Dünyası, esasen hiçbir taraf tutm am akta, sadece yakın tari hin bilinm iyen bazı hâdiselerini aydınlatm a ya hizm et m aksadiyle bu yazıları n e şr et m ekledir.
Taha Toros Arşivi