• Sonuç bulunamadı

Sanat Dergisi'nin soruşturması:Türkiye'deki mimari miras, korunması ve geleceği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sanat Dergisi'nin soruşturması:Türkiye'deki mimari miras, korunması ve geleceği"

Copied!
32
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M illiy e t

13 Haziran 1975 iayi: 136

300 Kuruş

S A N A T DERGİSİ

(2)

M illiy e t

SA N A T

DERGİSİ

Sahibi:

M illiyet Gazetecilik

A .Ş . adına

ERCÜMENT KARACAN

Genel Yayın Müdürü

ABDİ İPEKÇİ

Genel Müdür

NURETTİN DEMİRKOL

Sorumlu Yazı

İş le ri Müdürü

AKAL ATİLLA

ABONE : Yıllık 125

TL. (Uçak postası 150

T L .) A ltı aylık 62. 50

T L . (Uçak postası 75

T L .) Yabancı ülke -

le r için ayrıca pos -

ta ücreti eklenir.İLAN

F İY A T L A R I

;

Renkli

(Arka Kapak . 3. 000,

içeride tam

sayfa

2.000

yarım sayfa

1500 TL ) Siyah - Be -

yaz (Tam sayfa 1.500 ,

yarım sayfa 750, sü -

tun santimi 30 TL.)

Dizgi

-

B askı: M İL -

L İY E T Ofset Te -

sisleri (İs t .)

Ad

-

res : Nuruosmani -

ye Cad. 65

-

67 Ca -

ğaloğlu

-

İstanbul .

Tel -.22 44 10

Kapak düzeni:

Yalçın Gültekin

M M M y c t

SAN AT

DERGİSİ

Öğretmen

ve

Öğrencilere

Milliyet Sanat Dergisi, bir süre önce sona

erdirdiği indirimli ve kitap armağanlı abone

kampanyasını okullardan gelen sayısız istek

üzerine, yalnızca öğretmen ve öğrenciler için

sürdürme karan almıştır. Buna göre, dergimi­

ze abone olacak öğretmen ve öğrenciler, yıllık

abone karşılığı sadece 100 lira ödeyecekler,

bunun yarımda aşağıda listesini sunduğumuz

armağan kitaplarımızdan birine de sahip

olacaklardır. Sanat Dergisi aynca, en az 10

kişiden oluşan grup abonelerine, okul ya da

sımf kitaplıklan için Milliyet Yayınlan’mn

ansiklopedik nitelik taşıyan kitaplanndan

birini de armağan edecektir.

ARMAĞAN KİTAPLARIMIZ

DÜNYAM IZIN F A T İH L E R İ, J .G . Leithauser; S İY A S İ Y Ö N L E R İY L E K U R T U LU Ş S A V A Ş I, N.H Uluğ; TA R İH İM İZD E G A R İP L İK L E R , M. Şeyda; TA R İH İM İZD E İL K L E R O Arıkanlı G E C E Y A R IS I K O V BO YU , J . L . Herlihy; M A YISTA Y E D İ GÜN, W . B alle v - F K nebel; E V L B İR KADININ G Ü N LÜ Ğ Ü N D EN , Peride ~ C e lâl; TAV ŞAN --- . ... ..., K A Ç , J . U p d ik e ;. ALTIN y ... EVLİ

---; İZM 1

H A Z ÎN E L E R İ, B . Traven; B EN ANNEMİ S EV İY O R U M , W . Sarovan; I JmIR A T E S L E R İÇİN D E' A, Bridge; A Ş K B A Ş K A D IR , G . de M aupassant; Ş Ö H R E TİN SONU B . Schulberg; T A N R ILA R IN A R A B A L A R I, E .V . Daniken; E L E K T R O N İK Y A R G ILA M A W . Kem pley; Y IL D IZ L A R A DÖNÜŞ, Daniken; K O R KU B A K A N L IĞ I, G Greene; G Ö R EV İM İZ T E H L İK E , T. Pow el; P R E N S İN M İR A S I, C . Heaven; AM A N SIZ T A K İP , B . Garfield- G O E T H E (Seçm eler), S . B irse l; N ietzsche (S eçm eler), I.Z . Eyüpoğlu; F İK R E T M U A LLA , Ö Kolodlu; P R E Z İO S I, O. Ö ndeş; YA B A N Ğ Û LÛ (K atrin a), S . Salm iı---- --- --- --- ---S E V M E D İK Ç E , A , ---Seton; T İY A TR O K ILA '

K A R A A F R İK A , H, Topuz; H A YA TIM , G .

... ... ...J . Salm inen; TA N R IÇ A T A Ş L A . M aybury; SEN S E V M E D İK Ç E , A , Seton; T İY A TR O K ILA V U Z U , M. And; R ES İM K ILA V U Z U , S . Tansuğ

S . Sand; TA R İH BO YU N CA BÜYÜK Ö Ğ R E T İL E R

■ - w r u ,t | ı ı n ı n ı i i y i, ,v-i ‘ , u ı 1 1111 o L/ T u IY U M w w , w . . _ __ — --- -,

A .G , VVidgery; BU Ş EH R -I İS T A N B U L K İ, S . K utlu; T Ü R K T A S A V V U F Ş İİR İ A N T O L O JİS İ, A. G ö lpınarlı; DİVAN Ş İİR İ A N T O LO JİS İ, H .E . Cengiz; TÜ R K H A LK Ş İİR İ A N T O LO JİS İ, R, Mutluay; TAN ZİM ATTAN GÜN ÜM ÜZE K A D A R T Ü R K Ş İİR İ, R . M utluay.

GRUP ABONELERİNE AYRICA VERİLECEK KİTAPLAR:

• 100 BÜYÜK İNSAN

• 100 BÜYÜK OLAY

• 100 BÜYÜK GÜN

(3)

BÜLENT ÖZER

Dünyanın hiç bir yerinde bizdeki kültür

kıyımına

rastlanamaz.

Oysa

mimarî

mirasın tahrip edildiği yerde öteki sanat

dallarının ayakta kalabilmesi olanaksızdır.

1975,

Avrupa Konseyi ‘ nce

"Geçm i}im iz için

Bir

G e le ­

cek" sloganıyla

" Avrupa

Mimarlık Mirasını

Koruma

Y ılı" ilan edildi.Bu konuda

Avrupa'da uluslararası d ü ­

zeyde toplantılar, sempoz­

yumlar düzenleniyor.Türki­

ye'de de -yeterli ölçüde

gerçeklejtirilemese

b ile -

birtakım çalıjmalar yapılı -

yor. Bu konunun ağırlık ka­

zandığı elinizdeki

sayıda

konunun çejitli dallarda u z­

manı olan kişilerce ya zıl -

mis iIginç ya zıla r; aşağıda

ise Teknik Üniversite pro -

fesörlerin'den Bülent Özer' -

le yapılmış bir konuşma bu­

lacaksınız.

"K ü ltü r" ile "M im a rfk a v -

ram ları arasında ne gibi

b ir bağıntı kurulabilir ?

Aradaki bağıntıyı kurm a­ ya g irişm eden önce,kanımız - ca bu iki kavram üzerinde ö - nemle durmak gerekecektir.

Önce, "K U ltU r"ile "U ygar - lık " arasında herhangi b ir a - y ırım gözetm eyen bütüncü an­ la y ışı e le alırsak, T ylor'u n 1871'de ortaya attığı şu tanımı

hâla prototip olarak tek ra rla­ y a b iliriz : "Kültür , toplumun b ir üyesi olarak kişinin elde e ttiğ i b ilgi, inanç, sanat, g e le - nek-görenek, alışkanlık ve be­ c e r ile r i içeren karm aşık bir bütündür. "

Alm an sosyologu Thurn- wald ise, b ir yandan "Kültür " ile "U y g a rlık "ı a y rı a y rı ele alacak, öte yandan da K ü ltü r'- de b e lir li b ir nitelik arayacak - tır. Ona g ö r e ,"U y g a r lık " sa - dece "B ilg i ve tekniğin b iri - k im i"d ir . "K ü ltü r" ise , " T u ­ tumlardan,davranışlardan, ge - lenek ve g ören eklerd en , dü - şüncelerden, ifade ta rzla rın ­ dan, değer yargılarından, ku - rum ve örgütlerden oluşan ve bütün bu faktörlerin zamanla b irb ir le riy le kaynaşmaların - dan meydana gelen uyumlu bir bütündür." B iz de kendi a ç ı ­ mızdan bu üçüncü tanımlama tarzına k atılıyor ve Kültür' de onu oluşturan öğe ve etkenle­ rin uyumlu bir senteze v a r ­ m a la rın ı* va zg eçilm ez b ir ko­ şul sayıyoruz.

"M im a ri"k a vra m ın a g e ­ lince. . . Herşeyden önce, bi - linm esl gereken husus, çağ - daş sanat biliminin, m im arlık anlayışının, m im ari kavram ı­ nı inşa edilm iş çevrenin tü­ müne yaygın kıldığıdır. "Şu ni­ teliklerdeki k iş ilerin tasarla­ yıp inşa e ttik leri, şu tü rler - deki yapılar m im a r id ir" an

-layışı bugün artık geçersizdir Çünkü, en geniş anlamı ile mi­ mari, eylem olarak tanımlan­ dığında, "İnsanî faaliyetleri barındırmak amacıyla uzayın düzenlenme8i"d ir. Bu düzen - leme zamana ve mekâna göre , şu veya bu şekilde olabilir. O halde, barındırdığı insani faa - liyetleri duygusal yönden de destekleyebilen, ve de eldeki ekonomik, teknik olanaklarla işlevsel, yani fonksiyonel ihti­ yaçlar arasında başarılı bir denge kurabilen her yapı bir mimari eserdir. Bu nedenle, çoğunlukla kamu oyunca önem­ senmeyen küçücük bir evin meslek çevrelerinde koskoca bir malikâneye kıyasla daha fazla "m im ari" sayıldığı sık sık rastlanan bir olaydır.O hal­ de, kısaca tekrar edilebilir ki, insani bir faaliyeti barındır - mak amacıyla,ofaaliyetin i s ­ tek ve gereklerine en uygun düşecek tarzda eldeki ekono­ mik ve teknik olanaklardan yararlanarak gerçekleştirilen her tür ve boyuttaki mekân dü­ zeni "m im ari" dir.

"Kültür "ile "M im ari" kav­ ramlarını böylece tanımladık­ tan sonra, bunların arasındaki sıkı bağıntı da şüphesiz ken

-diliğinden ortaya çıkmış ol - maktadır.Gerçekten de, insa­ ni faaliyetlerin tümünü barın­ dıran mimarînin, bu faaliyet - lerin düzenleniş ve gelişimin­ de ön plânda etkili ve sorum­ lu olduğu, tartışma götürmez bir husustur. Ortaya konan me­ kân düzenleriyle, insani faali­ yetlerin durumuna göre, be - lirli ölçülerde olumlu ya da o- lumsuz sonuçlara sürüklene - bileceğini ileri sürmek h e r ­ halde b ir abartma sayılam az. O halde, kültürel dengenin sağ­ lanmasında, "KUltür'ü oluş - turan bileşenlerin potasını meydana getiren mekân düze­ ni, yani mimari,fevkalâde ö - nemli bir faktördür.

Demek ki, "Kültürel M i - r a s " ile "M im a r î M ira s " arasındaki bağıntı da böy - lece açıklanmış oluyor.

Evet, KUltür'ü İntikal etti­ ren pek çok etken vardır.Bun- ların başında da şüphesiz mi­ mari gelir.A slına bakılırsa , insanlığın kültürel m iras,ora­ dan da mimari miras bilinci­ ne varışı çok yeni bir olaydır. Nitekim, gerek kültürel , ge - rekse de mimari miras soru

-nunun endüstri çağının nüfus patlaması, şehirleşme ve de sosyal yabancılaşma gibi be - lirtileriyle damgalanan kri - tik dönemine kadar dikkatleri pek çekmediği görülür.Tarım­ sal düzendeki değişimin nite­ lik ve temposu gözönünde bu - lundurulduğunda, zaten böyle- slne b ir bilinçlepmeye gerek olmadığı da kendiliğinden or - taya çıkar.

Kültürel mirasın, mimari yönden kütlesel tahribi , ileri Batı ülkelerinde,20.yüzyıl İle birlikte başlam ış,fakatçokkı- sa b ir zamanda olumlu blrta - kim tedbirlerle kanallze edi - lebilmiştir.

^ınu da eklemek gerekir ki, bugün hangi Batılı anıtları koruma uzmanı ile konuşur - sanız konuşun, kendisi ülke - sinde yapılanları daima az ve yetersiz bulacaktır . Onların gözünde, yitirilen en küçük bir mahalle, hatta b ir bina dahi kültürel miras açısından top- lumca uğranmış bir cinayet - tir.

Söylediğinize bakılırsa, o

ülkelerdeki cinayet

is e ,

bizdekine belki de en azın­

dan katliam demek gere

-

kecek.

Çok haklısınız. Gerçekte, bizdeki katliam ise, İtalya 'da Avusturya'da, İsviçre yada Po­ lonya'da olanları en fazla bi - re r sıyrık ya da burkulma say­ mak gerekir.İstanbul gibi müs­ tesna b ir kültür merkezinin başına gelenler ne bilimin, ne aklın, ne de insafın kabul ede­ bileceği cinstendir. Gördüğü- müz ve bildiğimiz kadarıyla, böyleslne bir kültürel katlia - ma dünyanın başka hiç bir yerinde rastlanamaz. İstan­ bul'un ardından küçüklü bü ­ yüklü bütün öteki kentlerimi - zin, kasabalarımızın, köyleri­ mizin de aynı umursamazlık ve bilinçsizlikle harcandığını içlırm kan ağlayarak seyret­ mekteyiz. M imari mirasın tah­ rip edildiği yerde, diğer sa - nat dallarının sağ salim ayak­ ta kalabilmesi de olanaksız - dır. Kültür ve Sanat T a rih i' - nin daima ispat ettiği, zaten aklın ve mantığın da göster - diği üzere, belirli b ir faali - yeti barındıran mekân düze - nlnin tahrip edildiği hallerde, adı geçen faaliyet de, o düzen ile birlikte ya ortadan kalk - makta ya da yozlaşıp köksüz bir karaktere bürünüvermek - tedlr.Demek oluyor kİ,KUltür'ü oluşturan bileşenlerin ayrı ay­ rı sağlıklı kalmaları,

(4)

«1975 Avrupa Mimarlık

Mirasını Koruma Yılı» ve

Türkiye'deki uygulamalar

Dr. Engin Yenal

"Geçmişimiz İçin B ir Ge­ lecek" sologanlyla simgeleş - tiril en 1975 Avrupa Mimarlık M irasını Koruma Y ılı *nın~ program amaçlarını şöyle saptayabiliriz : Kent ve bölge planlamalarının bir alt bölti - mii olarak ele alınacak koru­ ma, düzenleme, yenileme,ye­ niden işlevlendirme yöntem - leriyle tarihsel yapı ve kent bölgelerinin çağdaş kent yapı­ sına uydurulması ¡kentsel ge­ lişim ve çevre koruma kav­ ramlarında ana elemanları o- luşturm a...

Avrupa Konseyi’nin özel alt çalışma gruplarından olan "A nıtlar ve S it le r Komitesi" çalışm alarını 1970'den beri sürdürmekte ve Konsey üyesi her ulus bu çalışm alara ikişer üye ile katılmaktadır. Konse­ yin, hükümetlerarası çalışma programının 3122/3 sayılı ka­ rarıyla "P ilo t proJe"leruygu­ lamasında her ülke, anıt ve ait­ lerin korunmasına ilişkin bir program taslağı sunmuş ve da­ ha sonraki toplantılarda da kır­ kı aşkın proje seçilmişti.

Ulusal projelerin seçimin­ deki ayırıcı özellikler şunlar­ dır s

• H er proje, uygulama konu­ su olan kent yapı gruplarıyla, slt ve çevrelerinin gelecekte­ ki kullanış biçimleri üzerinde gerçekçi öneriler getirmeli.ki- şl ve kuruluşlar arasında ya­ kın bir bağın kurulmasına ve işbirliğine yol açabilmelidir. • Uygulamalarda çeşitli e y ­ lem lerin (mimarlık yönünde^

sosyal ve parasal yöndenjbü­ tünleşmesinin sağlanması a - maçlanmaktadır.

• Örnek projelerin, belirgin olabilmeleri için, büyükölçek- te yapılması zorunluğu yok - tur. Ancak korumanın her bo­ yutunda tam bütünlük sağla - yabllecek tüm sorunları İçer­ melidir : Bilimsel ve teknik, Yasal ve yönetsel, Parasal ve sosyo-ekonomik.

B elirli bir bakış açısı için.

©

"M im arlık M ira sı Y ılı”nın am blem i

de farklılaşm ış bölgelerdenör- nekler seçilmelidir.

'

a) Ekonomik içerik bakı­ mından bir sınıflama yapıldı - ğmda, projelerin : - Gelişen bölgeler ( Na - m ur-Brugge-Helsingor-Rou - en-Bolonya-Lüksemburg-Ams- terdam-Middleburg ) - Duraklamakta olan böl­ geler (Salzbu rg-K rem s-Lef - koşe-Christianfeld-Colm ar - Chester-Edinburgh -V e ro n a - V isby- M urten-O rvelle-Lim e- rick-Mdina) biçiminde grup­ laştıkları gö rü lü r.. .

b) Coğrafi konumları ba­ kımından ise projeler şöyle sınıflandırılır :

-Kentsel konumda olanlar: Yasal açıdan bakıldığında kent­ sel projelerin karşılaştırıl - malarında ilginç sonuçlar be­ lirmektedir. Yerel yönetim tarafından getirilen özel ko - ruma yasası ile Salzburg, a y ­ rıcalığı olan örnek bir kent olarak belirmektedir. B ir kı - sim kentlerde ise ( Namur- C hester-Poole-Verona - To - ranto-LUksemburg-Colm ar - RouenLim erickBol onyajya -salar ancak belirli, sınırlı kent parçaları için teknik ve parasal düzenlemeler getire­ bilmektedir.

- Kırsal konumda olanlar: Büyük ölçüde kültürel ve do­ ğal değerleri olmasına kar - şm,genellikle kırsal bir böl­ gede yer alan bu örneklerde , turizm büyük bir önemkazan- mış bulunmaktadır. Çözüm - lenmesi gereken sorunlar şun­ lard ır : Yerel ekonomi ile tu­ rizm arasında sağlam bir iliş

-İngiltere'nin York kentinde korunmuş bir sokak.

ki kurulması ya da bir zaman» la r varolan dlnsel-kültürel - ekonomik etkinliklerin yerine yenilerinin bulunma sı ve konulması.Örnekler:Rust Con

-Orvelte- Christianfeld. Örnek projelerde korun - ması gerekli üniteler şöyle saptanmıştır :

a) Konut ifllAvinıİAnlunlrn.

(5)

katkıları olan tarihsel yapı - l a r s Hemen her Avrupa ken­ tinde konut bölgelerini oluş - turan tarihsel yapılar fiziksel çöküş, sağlık koşullarına uy­ mazlık, çağdaş olanakların var olmayışı,ekonomik baskı- la rv e spekülasyon gibi olum -

suz etkenlerle karşı karşıya­ dır. Bütün bu etkenler bu böl - gelerin hem görüntüsünü hem de sosyal yapısını değiştirme ye yöneliktir. Amaç, bu kent kesimlerinin kurtarılması ve korunmasıdır.

•b) Kamu yararına d insel, sosyal ya da kültürel işle v le ­ ri olan anıt ve yapılar ; Kent­ sel eelişme sürecinde asıl ve ilk işlevlerinde değişmeler gösteren bu tür yapıların y e ­ nilenmesi, yeni olanak ve iş - levlere yöneltilmeleri sağlan­

malıdır.

c) Açık alanlar, parklar, ö- zel bahçeler, korular : Özel oto sayısının sorumsuzca art­ ması sonucu toplu taşımanın etkisiz kalmasıyla, yayalar ya da yavaş gidebilen taşıtlar i - çin düzenlenen yol ve cadde - le r bol tarihsel kent merkez - lerinde çözümlenmesi çok zor sorunlar belirtmektedir. Gü­ rültü, çevre kirlenme sinin k i­ şilere ve yapılara olumsuz et­ kileri ve çıkarcılığın sonucu olan başıbozukluğun yarattığı düzensizlik yine birçok tarih­ sel kentte yaşamı zorlaştıran eski mutlu günleri sık sık a

-nımsatan güncel sorunlardan olmuştur a rtık .. . Birçok A v­ rupa kentinde bütün bu sorun­ la ra köktenci planlama yön - temleriyle çözümler aranmak­ ta ve çoğu kez başarılı örnek­ le r gerçekleştirilebilmekte - dir.

Avrupa programının belir­ gin özellikleri :

a) Teknik ve bilimsel be­ lirginlik : Her örnek projenin amacı, koruma sayımının(en- vanterin) tamamlanmasıdır. İster basit ister karmaşık ol­ sun tüm envanterlerin uygu - lamaya dönük olması isten - mektedir. Bazı uygulamalar - da yapının yalnızca dış görü - nüşünün korunmasıyla yetinü- mekte, diğerlerinde ise içer - lerde de düzenlemelere gidil­ mektedir. Değişik Avrupa ül­ kelerinde görülen yapı tekno­ lojilerinin farklılığı, taş-tuğ­ la yapılarda.ahşap yapılarda değişik sorunlar ortaya çı - karmaktadır. Ancak teknik o- larak basite indirgeme ve çağ­ daş yöntemlerin uygulanması uğruna bilimsel, tarihsel, kül­ türel değerler açısından ko­ rumada bazı kayıplara uğra - nıldığı da bir gerçektir.

b) Yönetsel ve yasal b e ­ lirginlik s H er uygulama p ro ­ jesi, o ülkede geçerli olan yö­ netsel ve yasal olanakları bü­ yük ölçüde yansıtmaktadır . Korufhanın başarıya ulaşması uğruna, yeni yasalar hazırlan

dığı gibi, bazı kentler lçinözel amaçlı yasalar bile çıkarıl - maktadır. Korunacak yapıla - rın sahiplerine parasal ola - naklar sağlayarak yardımcı olma konusunda yasaların var­ lığı gitgide yaygınla şan bir uy­ gulamadır.

c) Parasal ve sosyo-eko- nomik belirginlik : Para sal o - lanaklar açısından yasal ola - nakların elverişli olmasına karşın parasal olanakların ko­ laylıkla sağlanamaması ç ö ­ zümlenecek en büyük sorun - dur. Parasal işlem lerin amaç­ landığı ölçüde sağlanamadığı belirtilmektedir. Sosyo- eko - nomik belirginlik ise. özellik­ le konut sorununda ortaya çık­ maktadır. "Koruma"dan önce o bölgelerde yaşayanların sos- yo-ekonomik sorunlarının ko­ ruma yöntemleriyle dengeli bir çözüme ulaştırılmasında birçok güçlüklerle karşılaşıl­ maktadır. Yeniden düzenlenen kent kesimlerinde çoğu kez bir sosyal sınıfın diğerinin yerini alm ası gibi çelişkili sonuçlar da belirmektedir.

Avrupa programının uygu­ lanması s Pıpgramın ana ama­ cının, yerel ve ulusal düzey - deki sorumluların çalışm ala­ rına yeni boyutlar katmak ol -

duğu söylenebilir... Projele­ rin uygulanma sorumluluğu yerel, bölge sel, ulu sal yöne - ticilere aittir 5 bunlar ' ara sonuçları zaman zaman

"ulu-sal Komite" aracılığıyla” U - lu slararası Komite"ye ilete - çeklerdir. Europe Nostra'nın başkanı, "U lu slara rası Komi- te"nin de başkamdir. Bu komi­ tede her ülkenin tem silcileri, Avrupa Konseyi görevlileri , Avrupa Yerel Yönetimler Fe­ derasyonu üyeleri, UNESCO, Icomos, Europe Nostra vb . gibi kuruluşlar yer almakta - dır.

Program ın "deneysel" ve "tanıtıcı"bir yönelim taşıdığı belirlenmiştir; bu nedenle ba­ sın, bu kampanyayı kamuoyu­ na tanıtma ve ilkelerini yay - gınlaştırma yönünden önem taşımaktadır. Radyo ve tele - vizyonun da konuyu değişik açılardan ele alması, sürekli yayınlarda bulunması, eğitici ve tanıtıcı program lar düzen­ lem esi yararlı olur. Tanıtma filmlerinin de geniş halk kit - 1 el erine, konuyu açıkça yansıt­

maları amaçlanmıştır. Kamu­ oyunun dikkatini çekmek İçin el İlanları, afişler hazırlanma­ lı , sergiler, törenler, ses ve ışık gösterileri düzenlenmeli, yarışm ala r,gezile r yapılm a­ lı, bütün etkinliklere türlü ku­ ruluşların katılmaları sağlan­ malıdır. Ulusal düzeydeki bü­ tün bu etkinliklerin düzenlen­ mesi sorumluluğu"Ulusal Ko- m ite"lere bırakılmıştır.

U lu slararası düzeydeki ça­ lışm aların düzenlenmesi ama­ cıyla ilkin 4-7 temmuz 1973 tarihlerinde ZUrih'te bir ha­ zırlık toplantısı yapıldı. Bu toplantıda alınan Uç ana karar şunlardı : Kültürel ilgiyi ç e ­ ken bölgelerde koruma yön­ temleriyle ilgili bütünleşmiş uygulamalara dönük yasal ted­ birle r alınması ; tarihsel kent kesimlerinde koruma ve y e ­ nileştirme konuları ve kamu oyunun ilgisinin çekilmesi . Bilimsel düzeyde bilgi d eği­ şiminin sağlanabilmesi için de, uluslararası Üç sempoz­ yumla, 1975 yılı içinde p ro g­ ramının sonuçlarının tartışı­ lacağı bir toplantının yapılma­ sı kararlaştırıldı.

tik sempozyum 2 2 -2 5 ocak 1974 tarihlerinde Edin­ burgh >da düzenlendi. " K o r u ­ manın Ekonomik ve Sosyal Uy­ gulanma 01anakları"genel a - dini taşıyan, yüz kadar uzm a­ nın katıldığı toplantıda-çok ö - nemll iki ana karar alındı:

(Sayfayı reviriniz)

©

' « H W » V ' l l i M J M K : i. 1

a

1

i

S

i

i l

f ı i ı l i i

(6)

-'K oru m a ve yeni yapı, bir birini bdtUnleyen oluşlardır ı aynı anda planlanmaları zo - runludur.

- Parasal olanaklar ve kredi kolaylıkları açısından koruma projelerinin uygulan- masında"Yapı endüstrisi "nin katkısının sağlanması yolunda yasal ve yönetsel yeni düzen­ lenm eler getirilm elidir.

ikinci sempozyum ise 22- 26 ekim 1974 tarihlerinde B o - lonya'da "Thrihsel Kent M e r­ kezlerinin Korunma sındaki Sosyal Boyutlar" konusunda düzenlendi. Yirm i bir Avru - pa ülkesinden yüz elliyi aşkın uzmanın katkısıyla varılan so­ nuçlar şunlar :

- Tarihsel kent merkez - lerlnin korunması ve bütünlü­ ğünün sağlanması için bilim ­ sel yöntemlerden hareket e - den "bütüncül" bir programın uygulanması zorunludur.

- Tarihsel kent merkezle­ rinin korunmasında sosyal ko­ şulların araştırılm ası, ençok önem verilm esi gereken bir ana konu olarak ele alınm alı­ dır. Him "Kent" ve " Bölge " planlamalarının tabanınT'Ko - ruma" kavramı ve bunun so­ nuçları oluşturmalıdır.

- Kamu yönetimlerinin , yalnızca yeni kentsel gelişme bölgelerinin değil, tarihsel kent merkezlerinin veni bir dü­ zenlenmesine de katkılarda bu­ lunması, bunlara yeni bir yön verm esi zorunludur.

- Kamu yönetimi, " Özel sektör"Un yasal yöntemlerle, koruma çabalarına katılması­ nı ve etkinliğini sürdürm esi­ ni sağlamalıdır.

- Tarihsel kent merkezle­ rinde koruma ve düzenleme dışında yeni beliren toplum gereksinmelerine uygun yeni b ir sosyal düzen de getirilm e­ lidir.

- Yurtta şiar m sürekli e - ğltiml sağlanmalı, uygulama - larda yurttaşların daha etkin olması amaçlanmalıdır.

üçüncü ve son sem poz - yum ise bu yılın 21 ve 24 ni - san tarihleri arasında Krems*- de" "Orta Büyüklükteki B ir Kentte Yeniden Canlandırma­ ma Estetik, Ekonomik ve Sos­ yal Sorunları-Yurttaşlar ile Yerel Yönetimler Arasında Dayanışma ve İşbirliği" genel başlığı altında yapıldı. Sonuç­ l a r şunlardı :

©

- Yerel yönetim ( beledi­ ye) lerin etkinlikleri: Yerel yönetimler, yürürlükteki ulu­ sal ve yerel mevzuat'ın u y ­ gulanmasını sağladığı kadar , parasal olanakların da daha etkili bir biçimde kullanılması­ nı sağlam alıdırlar.

-Korum a çabalarında b ir ­ birini etkileyen şu ana öğele­ rin varlığı göz önünde tutul - malıdır: rIlı rİh sel merkez ve kentin bir bütün olarak ele a - Un ma sı ve bölgesi içinde y e ­ rinin kesinlikle belirmesi.Do- layısiyle "korum a" eylemi , "korum a" kavramının getirdi­ ği dar anlamda değil, çok da - ha karmaşık "Kent ve Bölge Planlam aları'r kavramı için­ de değerlendirilm elidir. G e ­ niş kapsamlı bir koruma-ye- nileştirme ve yeniden işlev - lendirme'den önce. "Bilim sel" bir tutumla araştırm aların yapılması sağlanmalıdır.

- M erkezi yönetim (hükü­ met) lerin etkinlikleri: Yerel yönetimlerin çabalarının b a­ şarıya ulaşm ası,m erkezi yö­ netimin yasal ve parasal o la ­ nakları gerçekleştirmesiyle sağlanabilir. Yeni yapılar için ayrılan parasal olanaklardan, "koruma" için de harcama yet­ kisi verilebilm elidir.

- Yerel yönetimlerin s o s ­ yal konut p rogram lan, tarih - sel kent merkezlerini de kap­ samalıdır. Toprak ve yapı spe­ külasyonunu önleyici yasal ve yönetsel düzen getirilm elidir. - Korumada görevlendiri­ leceklerin eğitimine önem ve­ rilm eli, el sanatları ve ilgili diğer hizmet sektörleridecan- landırıl malıdır.

"1975 Avrupa M im a rlık Mi­ rasın ı Koruma Y u r'n m e n son ve en ön em li ola yı, bu y ılın 22- 24 ekim ta rih le ri arasında A m sterdam ' da toplanacak kongre. Bu kongrenin ana a - m açı, Avrupa çapında düzen - lenen program ın en b a şa rd ı örneklerin in derlen m esi, ile - r ic i görüşlü koruma yöntem - lerln in sosyo-ekonom ik yasal, yönetsel ve teknik boyutları - nın b elirgin i e ş tirilm e sid ir.

Kongre programı üç ana konunun inceleneceği çalışma grupları toplantılarını iç er - mektedir. Bu konuları şöyle ö - zetleyebiliriz :

- Kent planlaması kavra­ mı içinde m im arlık mirasının korunm ası: Çağdaş toplumun gereksinmelerine uygun iş - levler yüklenemeyen tarihsel yapıların ya da yapı grupları­ nın korunmalarının günümüz

"Kent görünümü ve planlama­ s ın d a göz önüne alınmayacağı bellidir. "Bütünleşmiş koru - ma"yöntemleri, soruna bu a - çıdan bakmaktadır.

-Y e re l yönetimin sorum - lulukları, yurtta şiarın katkısı, "Bütünleşmiş koruma"nmsos­ yal sorunları, koruma ve y e ­ nileştirme uygulamaları için tekniK ve parssa, olanaklar vb.

Ülkemizde de "1975 Avru­ pa Mimarlık Mirasını Koru - ma Y ı l ı " çalışmalarını,-Kül - tür Bakanlığının öncülüğünde kurulan Ulusal Komite yürüt­ mektedir. Avrupa programına katılmak üzere, bu komitenin saptadığı projeler şunlardır :

kent kesim leri ). İlk iki proje Orman Bakanlığı-M illi Park­ la r Dairesi Reisliği'nce 1971». de tamamlanan bir progra - mm ürünleridir. Side projesi ise 1969'da sonuçlanan ulus - la ra ra sı b ir "Turizm planla - ma y a rışm asın ın kapsamına girmektedir. Doğal, bilimsel ve özellikle arkeolojik sitle - rin korunması konularının, u - lu slararası düzeyde saptanan "M im arlık M irasım K orum a" program amaç ve ilkelerine ne denli uyduğu (ya da uyma - d ı ğ ı ) ortadadır. Tek anıt ya da sit koruma çabalarının ülke­ mizde yüksek birdüzeye u la ­ şamadığı, bu kavramın kamu­ oyuna yayılamadığı, benimse- tilemediği gerçeği ortadadır.

Buna karşılık program ha­ zırlık ları için geniş parasal olanaklar sağlanarf'UlusalKo- mite"nin çalışmalarının ne denli başarılı,sayılabileceği sorusu dn ortadadır. "U lu slar­ a rası program" amaçlarından Amsterdam Kongresi' ndeki sergiye katılmak gibi yalnız - ca bir tekini benimseyen Ulu­

sal komite, nedense tüm prog­ ram önerilerini gerçekleşti - re bil meyi yüklenmek isteme­ mektedir. Tüm program etkin İlkleri bilimsel çevrelerin, U- niversite ve akademilerin do­ ğal ve ilk işlevleri sayıl - dığından, bunların gerçek - leştirilm eleri bu kuruluş - lara bırakılıverilm iştir. Ko - ruma yolunda çabalar göste - ren kişi ve kuruluşlarla çok boyutlu bir işbirliği gerçek - leşt irebil me şansı yitirilmiş, Komite tüm olanaklarım kul­ lanmaktan sakınan bir tutum içine girm iştir. Oysa ki, U - lu slararası Komite'nin öneri­ siyle, ulusal düzeyde yarış - malar düzenlenmesi ve orta - ya çıkacak başarılı koruma projelerinin Avrupa Konseyi'n- ce ödüllendirilmesi de isten­ mekteydi. Tabana yayılmak bir yana, bilimsel çevrelerin bile katkısının sağlanamadığı bir program yılının göster me­ çe den öteye gidememesi Uzü - cüdür.A maçlarından saptırı - lan ve belli çevrelerin tekelin­ de kalan programın ana amacı olan kamuoyunu geniş Ölçüde etkileme umutları da, böylece yarınlara kalmış bulunmakta­ dır.

■ Dr. ENGİN Y E N A L

Salzburg kentinin merkezinde, m im ari mirasın k o ­ runmasında kentsel dokuyu gösteren ilginç bir örnek

(7)

Krem s Dominiken manastırı (Erken

Gotik Devri)

Mimarî geçmişimizin geleceği için

yapılanlar ve yapılamayanlar nelerdir?

D oç. Halûk Sezgin

Avrupa ülkelerinde, yak­ laşık yüz yıla yakın b ir süre­ dir,akademi üyeleri, m im ar­ lar .tarihçiler ve birtakım kişiler,bazı boş şatoların sa­ lonlarında bir araya gelip ,u - luslarının sahip oldukları mi­ m ari mirasın korunması ile kültürel düzeyin lehinde, bu­ na karşıt olarak da, endüstri çağının getirdiği spekülatif gelişim lerin aleyhinde karar­

lar alırlar. V e, aldıkları ka­ rarların uygulanacağından e - min,bu konuda hiç b ir kuşku duymadan, gönül rahatlığıy­ la evlerine dönerler . Çünkü o n lar,bir katedralin ya da bir yel değirmeninin kendi fonk­

siyonlarından öte taşıdıkla­ rı tarihf ve sanatsal. değer­ ler açısından yörelerine kat - kıda bulundukları konusun­ da .çevrelerindeki toplumun bilinçli olduğundan yüzde yüz emindirler.

İşte bu düzeydeki düşün - ce birikim leri ile bazı ülke - terin m imarf mirasının kade­ ri belirlenm iş, korunmala - rı ve gelecekleri konusunda teoriye dayanan esaslar geti- rllfeıiştir. 1975'inM im arf Mi - rası Yılı olarak ilân edilme

-Endüstri çağı,eski toplu­ mu ve gelenek düzenini ke­ mirmeğe devam ederken ,mep merden yontulmuş nice blok­ lar yurt-rlışına taşınmış, Bo­ ğaziçi kıyıları doğanın gelişi­ güzel bir parçası olm uştur... Avrupa'nın gayrötU kişileri şatolarında toplanırken,bugün onların Türkiye'deki m eslek- daşları aynı yöndeki çalışm a­ ları için ne b ir konak, ne de b ir yalı bulabilmektedirler.

Ortaçağda kentsel yaşan - tının,bireyleri .özgürlüğe itti­ ği söylenir. Bu ise daha iler­ de görüleceği gibi bilim ve sa­ natın gelişmesinin temel un­ surlarından biri oldu.Çok d a­ ha sonraları Avrupa kıtasın - daki insanların yaşama şart­ l a r ı,uluslararası ekonomik ve sosyal ilişk iler öylesine g e ­

lişti ki ¡günün birinde b ir ulu - sa ait olan ve sadece o ulusa m iras kaldığı düşünülen bir m im arf e s e r , onun kişisel ma­ lı olmaktan çıkarak tüm ulus- lara' ait b ir varlık olarak ka­ bul edildi.

1975'in Avrupa M im arf M irası Yılı ilân edilmesinden sonra Avrupa ülkeleri konu - ya ciddiyetle eğildiler. B azı­ ları için teknik yönden hiç bir engel yoktu,yasal olanaklar ise elverişli idi ; uygulayıcı kadrolar yetmiş ve tecrübe sahibi idiler. Üstelik birçok - la n savaş sırasında harabe haline gelen kentlerini elle - rinde bulunan belgelere daya­ narak geçerli yöntemlerle yeniden inşa etmişlerdi. Tek sorunları sosyo - ekonomik yöndendi. Parasal olanakların kolaylıkla sağlanamaması ve diğer spekülatif etkenler ne gibi çelişkili sonuçlar çıkara­ bilirdi?

Toplumun ve onu yöneten­ lerin bu konuda bilinçli olma­ ları üstün geldi ve çalışm a­ lar sürdürüldü.

"Avrupa M im arf M irası Y ılı" dolayısiyle 17 ülkenin hazırlamayı üstlendiği 45 ka­ dar proje önümüzdeki ekim ayı sonlarında ortaya çıka - çaktır. Ancak bir yıla yakın bir süredir yapılagelen seminer ve toplantılarda ülkelerin ko­ nu ile ne kadar ilgili olduk - la n hemen hemen belirm iş - tir.Örneğin ülkemiz M illfKo­ mitesi'nin hazırladığı proje - lerln,kapsamı içine eiren v ö -

(Sayfayt ç e v ir im i)

©

sini ise bu yolda atılmış ev­ rensel b ir adım olarak kabul edebiliriz.

Avrupa ülkelerinin konu­ yu kendilerine sorun ettikle­ ri yıllarda,Türkiye'nin "m i­ m arf eser kaybı" olarak nite­ lendirilebilecek b ir derdi yoktu.Çünkü,diğer bazı fak - törlerle birlikte,çok önem­ li olan gelenek ve görgü ku­ ralları büyük faydalar sağlı - yordu. Uygarlığımızın önem - li ürünlerinden olan Vakıf ku­ ruluşları kendi çaplarında ya­

ra rlı işler yüklenmişlerdi.Öp neğin ; İmaret bakım ekibi içinden iki kişinin görevleri - nin,bina duvarlarına yazılmış yazıları, çizilmiş resim leri temizlemek olduğunu ve bu iş için aylık aldıklarını Fatih Vakfiyesinden ibretle öğreni­ yoruz.

Böyle bir disiplin duygu­ su ne kadar sürebilirdi?

Değişen toplum, kendi (özel) yararlarını dUşünfne- ğe başlayıncaya kadar.

(8)

^¡nM anesokağıtıda,türbe,m eseit,sebil ve çeşme gibi kaybolmağa

yüz

tutmuş

e s k ie s e rle ri kurtarmak

ıçm aoç.Dr.Haluk Sezgm'm hazırladığı restorasyonprojesi (üstte) ve Tavukhane sokağından

b ir görünüş

( alta)

relerde,bazı korumalar öne­ rilm iş bulunmaktadır. Buna rağmen,uygulamalar gerçek­ leştiği takdirde dahi,bu p ro ­ jenin m im arf m irası koru - ma amacına hizmet edipede- meyeceği, hedefe tam olarak ulaşılıp ulaşılamayacağı ta r­ tışma konusu olabilir.

M im arf mirasın korunma­ sı ilkesi bazı Ülkelerce tam olarak benimsenmiş ve uygu­ lam alara çoktan başlanm ış­ tır.

İtalyada y ılla r önce spo - letto,A ssisigibi tarihf kent­ lerde koruma,binalarınen ufak ayrıntılarına kadar inmiştir. Bu (ilkenin pilot bölgelerin­ den Bologna kenti için yapı­ lan yeterli sayılabilecek pro­ jenin oluşmasında mahalli i - darenln çabaları gerçekten etken olmuştur.

Problem leri bilerek ko - nuya bilinçle eğilen b ir ülke de Avusturyadır.Ülkenin M a­ caristan sınırındaki Rust kenti bünyesinde bulunan eski e - serlerin korunması, Koruma Örgütü tarafından program içine alınmıştır. Kentliler de yetkililerin önerilerine uya­ rak restorasyon ve koruma işlem lerim gerçekleştirip kendilerine düşen görevi ye­ rine getirm işlerdir.

Avusturya'nın ünlü kent­ lerinden Salzburg da pilot projeler içindedir. Her büyük kent gibi kendine özgü prob - lemleri olan Salzburg için de,daha önce hazırlanan anıt ve eski eser envanterlerin­ den yararlanılarak korunma

©

planları geliştirilm iştir. K rem s,çalışm a ve uygu - lama yönünden Avusturya'nın belki de en başarılı kenti o l­ muştur. Kentin merkezin - de XBI ile XVIII. yüzyıllar arasında yapılmış anıt nite - liğini taşıyan binalar yoğun durumdadır. Mahalli idare , merkezdeki önemli yapıların restorasyonunu gerçekleşti­ rerek çevredekilerin gelece­ ği için kent halkını teşvik et - mekle işe başlam ıştır. Bunun sonucu,İstenen amaca varıl­ mış ve halkın katkısı ile t a ­ rih i doku eski canlılığına ka­ vuşmuştur. KremB kentinde en büyük çabayı mahalli ida­ re yüklenmiştir. Ayrıca para­ sal ve teknik olanakların sağ­ lanması yanında kent halkının bilinçlendirilmesi ve kam­ panyaya katkıda bulunmaları bu olumlu sonucun alınmasın­ da en önemli etken olmuştur.

Böylece sıraladığımız bu kentlerin gelecekleri hakkın - da umutsuz olunamıyacağı a r ­ tık kesinlikle ortadadır.

Kuzey ve Batı Avrupa' da daha nice kentlerin toplumla- rı,ortak, değerleri belirgin - leşmiş eski sokaklarda zevk- le ve heyecanla dolaşmakta, bu olanağın sağlanmasında en büyük payın, kendilerinde ta­ şıdıkları bilinç ve kendi ça­ baları olduğunu da bilmekte - dirler.

Yukarıda sözünü ettiğimiz ülkeler,şüphesiz,birçok d e ­ ğerleri bünyesinde toplayan , türlü nitelikleri olan yörele - re,kentlere ve eserlere s a ­ hiptirler. Ama hiç biri Türki­ ye kadar yüzyılların derinli - ğlne inen sanat birikimine sa­ hip değildir.O e se rle r k i, şu­ nun veya bunun olmaktan zi­ yade Anadolu halkının kendi malıdır. Kendilerinde bütün

değerleri toplayan ve insan­ ları her zaman heyecanlandı­ ran bu yapıtların geleceği için harcanması gereken çaba - lar vardır.

Bugün ülkemizde birçok niyetli kişi ve kuruluşlar bazen amatörce de olsa koru­ ma uygulamaları yapmakta - d ırlar. Ancak ortayaçıkan so­ nuçlara bakıldığında, y a p ıtla -' r ı tehdit eden tehlikelerin da­ ha çok b e şe rf hatalardan gel­ diğini görüyoruz.

Oysa Türkiye, bugün, en azından Avrupa'daki örnekler kadar koruma yöntemi ve pro­ jesi düzenleyip uygulavabile - cek kadrolara sahip bulun - maktadır.

Günümüz m im arf m irası­ mızın korunması için girişim ­ ler ve bu işle uğraşan kuru­ lu ş la r az da olsa vardır. An -

cak herhangi bir sonuca yöne­ lik çalışma henüz belireme - miştir. Hazırlanan bazı p ro ­ jeler,yine bazı nedenlerle uy­ gulanma olanakları bulama - m ıştır. Bunlara en önemli ne­ den olarak sosyo - ekonomik sorunlar gösterilmekteair.As- lında sorunlar daha da fazla­ dır ve bir zincirin halkala­ rı gibi birbirlerine bağlıdır - lar. Çözüm için herşeyden ön­ ce devletin yeterli b ir orga - nizasyon kurup iş le r durum­ da tutması ve bunu sürek - li kontrol etmesi gerekmek - tedir.Konu ile ilgili akademik -ve kamusal kuruluşlarda eski eser envanterlerine yetecek

(9)

MAĞARADAN GÜNÜMÜZE MİMARTNİN GELİŞİMİ

veya Yunan mimarileri söz konusu edilmeksizin, sözgeli­ şi Rönesans mimarisi anlaşı­ lm ayacağından, "ta rih " ister istemez en azından Grek Dün­ yası'na kadar uzatılır. M ısır ve Mezopotamya uygarlıkla - rının etkilerini de göz önün - de bulunduran daha titiz ve dikkatli ekol ya da kişiler,"ta- rih"i biraz daha derinleştir - mek zorunluluğunu duymuş­ lardır. Her iki halde de, bu, yukarıda da değindiğimiz üze­ re , genellikle ıraslanam bir tu­ tumdur ve de eksiktir, yan­ lıştır. Buna karşı, özellikle de son yıllarda gerçek anlam­ da evrensel sayılabilecek e - serler kaleme alınm ış, sanat veya mimarlık ta rih leri, ar - tık sadece b irer "uzantılı B a­ tı sanatı ve mimarlığı tarih - leri " olmaktan çıkarılmıştır. Ne var ki, eski yöntemin çok daha sınırlı ve basit olup, mal?

zeme bakımından da bol mik­ tarda hazır dokümana dayan - m ası,gerek çeşitli düzeyler- deki eğitim programlarında , gerekse de yayınlarda ona hâ­

la geçerlilik sağlayabilmek - tedir.

Sanat ya da mimarlık ta­ rihini ele alırken,onu insan­ lığın gelişiminin Uç temel a - şamasını meydana getiren Göçebe Uygarlık - Tarım sal Uygarlık-Endüstri Uygarlı - ğı dönemlerine göre mafsal- landırmanın en İsabetli, en objektif,en bilimsel yöntem olacağı kanısındayız. Gerçek­ ten de,uygarlığı,giderek de kültürü radikal değişiklikle - re,hattâ başkalaşımlara uğ - ratan bu Uç dönüm noktasını somut örneklerle en iyi yan - sıtabilen disiplinin- hem bir teknik,hem de bir sanat olgu­ su olması nedeniyle - mima­ r i olduğu söylenebilir.

2. Mimarfnin gelişimi

GÖÇEBE UYGARLIK DÖNEMİNDE MİMARÎ

Başlangıcından M Ö .10,000- 7 , U00 yıllarına Kadar uzanan Sürede, insanlık tümüyle 'G ö ­ çebe Uygarlık dönemini yaşa­ m ıştır.M .Ö . 500,000-600,000 yıllarında ortaya çıktığı zan­ nedilen Homo Erectus’un y a ­

ni ayakta dik durabilen inşa - nın karakteristik nitelikleriy­ le bugünün insanına son dere­ ce yaklaştığı ileri sürülm ek­ tedir. E lleri ve kafatası henüz ilkelcedir. Buna rağmen, grup halinde yaşayabilecek düzeye ulaşm ıştır ; ateş yakması­ nı b ilir ; A sya,A frika ve A v ­ rupa'da b ir hayli yaygındır. Afrikadakiler basit el balta - ları imal edebilme beceresi - ne dahi sahiptirler. Homo Erectus yaşamını büyük hay­ van avı ve meyva toplayıcılı - ğıyla sürdürür. E ski Taş Dev­ ri,yani Paleolitik'in son ya­ rım milyon yılını teşkil eden bu uygarlık döneminde mima- rftıin ortaya çıkmış olması ge­ rektiği ileri sürü lebi Uyor. "Yaşam sal kaygılarla barın­ ma ihtiyacı duymak,ve bu ih­ tiyacı en elverişli şekildegi - dermeye çalışmak" gerçekten mimarftıin çağdaş anlayışa Uygun düşen b ir tanımıdır. Böylece, Mağara M im arisi’ni» İnsanoğlunca belirli nitelikle­ ri yüzünden secilipbarınako- larak kullanılan, kendiliğin - den oluşmuş,yani spontane bir m im ari olduğu söylenebilir.

Bundan sonraki aşama - da,çadır ve kulübe mimari - siyle karşılaşırız. Temelsiz mimarfnin bu iki önemli türü­ nü göçebe toplumlar kendi çabalarıyla gerçekleştirirler. Kulübelerin inşasında göze­ tilmesi gereken birtakım bağ­ layıcı hususların aksine, ça­ dır ihtiyaca göre şuradan ve­ ya buradan uzatılıp k ısaltıla- bilme.yükseltilip alçaltılabil- me olanaklarına sahiptir. Bu yüzden biçimini .konfigüras - yonunu.giderek de estetiği - ni fonksiyonuyla yaratan bir m im ari türüdür. Günleri - ni büyük bir yaşam kavgası i - çerisinde geçiren göçebe in - san,mimarisinde de form- fonksiyon (biçim -işlev) uyu­ munun parlak örneklerini ya­ ratmak zorundadır. Çadır sal mimarfnin çağımızda yeniden aktüel ve geçerli hale gelişi; modern teknolojinin sayesin­ de günümüz mimarîsinin ge - rektirdiği boyutlara kavuştu - rularak,örneğin Münih O lim ­ piyat Sitesi'ndebaşarıyla u y -

(Sayfayı

çeviriniz)

Prof. Dr. Bülent özer

1. Yöntem hakkında

Mimarinin gelişimini in­ celerken, en önemli sorunun "tarih" kavramının kapsamıy­ la bölümlerinin tesbitinde yo­ ğunlaştığı söylenebilir. Ko - nuyla ilgili kitapların büyük b ir çoğunluğunda Taslandığı üzer e . san at ya da mi mar lık tarihi genellikle Eski Yunan'- dan,bazı hallerde de eski Mı­

sır ya da Mezopotamya uy - garlıklarından başlatılıp, B a ­ tı uygarlığının çeşitli dönem­ lerinden geçirtiİerekgünümü- ze kadar vardırılan bir disip­ lindir. Böylece,buradaki" ta - rih" anlayışı,insanlığın g e r ­ çek tarihinin ancak ufak bir bölümünü oluşturmaktan öte - ye gidemez. Burada öğreti - len ya da öğrenı len m im arf ge - lişim ,sadece Batı mimarisi - nin gelişim idir. Eski Roma

Batman yöresinden bir ça d ır. (F oto : Argun Ö z e r)

Ürgüp yöresinden bir "oturulabilir" mağara örneği.

(10)

gulanışı b ir raslantı veya ö - zenti değildir.

Kendinden sonra gelen dö­ nemde,yani Tarım sal U ygar­ lık Çağı'nda da büyiik ölçüde devam eden göçebe düzene , bugün de halâ pek çok ülkede, bu arada Türkiye'de de deği­ şik nüans ve oranlarda r a s la - nabilmektedir. Avustralya,Ye- ni G ine,A frik a, ve Amazon bölgesindeki ilkel toplumlar ise,kelimenin tam anlamıyla prehl stor i k , paleo li tik .yani ta- rih-öncesi ve eski taş devri karakteristiklerine sahiptir - ler.

TARIM SAL UYGARLIK DÖNEMİNDE MİMARÎ

Tarım sal Uygarlık döne­ minin,başka b ir deyimle de neolitik,yani cilalı taş d e v ri- nin-bugün için - yaklaşık ola­ rak bundan 9-10 bin yıl önce Ortadoğu'da başladığına ina­ nılıyor. Bin yıl içerisinde,ta­ rımcılık buradan Güneydoğu Asya'ya sıçrayacaktır.Tarım - sal düzenin diğer önemli aşa - maları ise M .Ö . 6,400dolay - larında Anadolu ve İran'da ba­ kırın, M .Ö . 3000 civarında Mezopotamya'da SUmerler ta- tarafından tuncun ve nihayet M .Ö . 1700 sıralarında Hitit — lerce demirin bulunması olay­ larıdır.

Tarım sal düzen,insanoğ - >luna belirli b ir yere kesin­

likle yerleşebilme olanağını tanımıştır. Böylece, kendili­ ğinden oluşmuş,hazır ya da temelsiz portatif m im arf ye - rine,toprağa,zem ine, sürek­ li olmak üzere kurulan b ir mi­ m arf tür geliştirilm iştir.

Mezopotamya'da insanoğ­ lunun M. 0.7,000-8,000 dolay larında toprağa bağlanıp "yek­ leştiğini" kabul edersek, T a ­ rım sal Düzen' in ilk önemli uygarlıklarına (Hochkultur' - lara) gelinceye kadar, aradan takriben3,500-4,000 yıl geçe­ cektir. Bu süre, şehircilik b a ­ kımından insanoğlunun köyden kente gidişini, kent uygarlı - ğını kuruşunu da gösterir.M.0. 3,500-3,000 yıllarında,gerek Fırat ve Dicle'nin suladığı va­

dilerde,gerekse de Nil nehri boylarında kentsel uygarlı - ğı simgeleyen merkezlerin te­ şekkül ettiği görülür.

Tarım sal Düzen M .S. 18'- inci Yüzyıl'ın ortalarına ka­ dar evrensel uygarlığın ortak niteliği olacaktır. Bu dönemin mimarfsini belirleyen genel çizgiler yaklaşık olarak şun - lardır : Malzeme açısından pek tabif ki yerel bağlılık söz konusudur. Kerpiç, kil, kalkep- ta şı, kumtaşı, m erm er, granit,

ya da ahşap, gene ilikle r a s t ­ lanan malzeme türleridir.Ro- ma'da betonun geliştirilmesi büyük bir devrim olmuştur . Nitekim, Roma'ya gelinceye kadar,mimarinin ya bir Ust- üste yığm a,ya da lento - sütun ilişkisine dayanan bir yapı fa ­ aliyeti olmaktan öteye gide -• I mediğini görüyoruz. İlk defa

bur ada, ger çek anlamda ke­ m er, tonoz ve de kubbe inşaa­ tından türeyen bir m im ariy­ le karşılaşırız. Romalıların tarihin ilk büyük inşaatçıları oldukları, onlar la birlikte m i­ m arlık tarihinin çok önemli bir devrim geçirdiği inkâr olu­ namayacak bir gerçektir.

Yine strüktürel bakımdan Sasanfler'in katkısı fevkalâde önemlidir.Sarvistan(M. S. 350) ya da Firuzâbad (M. S. 450 ) ! saraylarında,kare plân üze­ rine köşe yarım-kubbecikle - rinden, meslek dilinde tromp­ lardan yararlanarak ilk g e r­ çek kubbeyi inşa edebi lenler Sasanfler olacaktır. Bundan hemen sonra, Bizanslılarca geliştirilip Ayasofya'da (M.S. 532) doruk noktasına eriştiri­ len pandantifli kubbeyle T a ­ rım sal Düzen mimarfsi en ka­ rakteristik simgesine kavuş - turulmuştur. Herhangi bir a - bartmaya sapma tehlikesiyle kar şılaşmaksızın .tromplar ve

Ayasofya, İstanbul ; M . S. 532-7 (F o t o ; Bülent Ö zer)

(11)

pandantifli kubbe mimarfsinin en parlak örneklerininOsman- lılar tarafından gerçekleşti - rlldiğl söylenebilir. SUleyma- niye (1550 -57),Selimiye(1569- 7 5 ),Şehzade (1544-18), Sultan Ahmet (1609-17) ve Yeni Ca - mi (1597-1663) bu alanda T a ­ rım sal Düzen uygar lığının i f ­ tihar etmesi gereken- mimarf şaheserlerdir.

«y n ı uygarlık döneminin strüktürel açıdan göğsünü ka­ bartan diğer bir m im arf ge - lişme d e,M .S . I2 'nci yüzyılın ortalarında Fransa'da başla­ yıp süratle diğer ülkelere ya­ yılan, ve sonradan Gotik Ü s ­ lûbu adı altında mimarlık ta - rihine geçen bir kışa etme tarzıdır. Günümüz mimarfsin- de demir .çelik,alüminyum ya da betonarme sayesinde yeni­ den geçerli hale gelen karkas yapı,iskelet yapı anlayışının tarihteki ilk ilginç örnekle - ri şüphesiz-Gotik diye tanı­ nan dönemin yapıları, ö

zel-likle de katedralleridir. P a - ris'deki Notre-Dame Kilisesi (1163-1250) Gotik'in klâsik prototiplerinden biri sayılır.

Bütün ihtişamına rağmen, Rönesans’ın mimariye çokbil- yük katkıda bulunduğu ileri sü­ rülemez. Antik dünyaya ait başarıların eklektik, seçme- ci b ir anlayışla yeniden ele alınıp değerlendirildiği b ir dö­ nemde, dikkati çekecek oriji - nal bir yaratıcılık atılımı söz konusu değildir.Onu izleyen dönemde,yani Barok'ta ise b ir yandan plâstik, hacimsel d eğerleri, öte yandan da iç mekân düzeni açısından mi - ;marf yepyeni tecrübeler ge - ç lrm iş , modern yapı sanatının Ida pek çok örneklerinde b e - ilirleylci nitelik olarak işle­

nen dinamizm ilk başarılı ö r - jneklerine Barok diye adlan - dırılan dönemde kavuşmuştur İlkönce I7'nci yüzyıl ortala - rıada İtalya'da beliren bu a - kım.daha sonra diğer

Ulkele-M im a rt miras 'ın korunduğu Siena şehrinden bir görünüş ;

re de sıçrayacak,Güney Al­ manya ve Avusturya'daki ya­ pılarla mimarlık tarihine çok ilginç çözümler getirecektir.

Tarım sal düzenin Am eri- ıka ve Asya'daki diğer büyük uygarlıklarının (Great Çivi - lization.Hochkultur'ların) mi- jmarflerinde strüktürel açı - jdan önemli sayılabilecek İcat ve gelişm eler mevcut değildir Ne var ki,mekânı örtmede, büyük açıklıkları geçmede ke­ mer tonoz-kubbe tekniğine sıp tını çevirebilen Endüstri Çağı mimarîsinde,tarımsal düze - nin strüktürel becerilerinden çok, konuya yaklaşma ta rz ı,

de üzerine daima artan b ir li­ ği ile eğilenen yapı sanatla­ rı haline gelm işlerdir. Gele - neksel Japon mimarfsinin, a- nıtından en basit evine kadar, gerek çağdaş Japon, gerekse de modern yapı sanatının tü - münU ne derece güçlü ve kök­ lü etkileyebildiği herkesçe bilinmektedir.Bu arada, t a ­ rım sal düzenin anıtsal mima­ rîsinin yanında,bâzen ondan da daha önemli olarak halk mi- marfsi ,yani tanınmış .yetişti­ rilm iş m im arlarca yapılma - m ış,anonim .isim siz m im arf çağdaş mimarların dikkatini çeker hale gelm iştir. Halk mimarîlerinin üzerinde du

-Almanya 'aa Neresheim manasttr HUisesi (B a ro n ); Jo­ hann Balthasar Neumann ; 1745-92 (F oto:B ü len t ô z e r )

fonksiyonel ve estetik huşu s - larm işlenişi,yapıda İnsa­ nî değerlere öncelik verilme­ si gibi faktörler ağır basma - ya başlam ıştır.O yüzden de. Batı ve Ortadoğu uygarlıkla - nnın dışındaki uygarlıkların m im arîleri de,yukarıda say - dığımız nedenlerle günümüz

-rulup belirtilmesi gereken üstün taraflarında biri de , resm î m im arîler gibi, za - man zaman dış faktörle­ rin etkisinde kalıp yozlaş - mamış olm alarıdır. Böyle - ce,fonksiyona,ekonomik tek­ nolojik, ve de estetik

gerekli-(Sayfayı çeviriniz,

N euf-Brisach şehrinin havadan görünüşü.

(12)

1967 Montreal Sergisi 'nde Am erikan Pavyonu.

—L

Münih Olimpiyat T esisleri ; Çadır sal Striiktttr.

osaea serg isin d e F u ji Holding Pavyonu

İlklere bağlılık hiçbir zaman gerçek,otantik verilerin s ı­ nırlarını açmayacak, m im a ­ riyi şu veya bu anlamda bir biçimcilik UrlinU haline getir­ meyecektir.

Kentsel organizasyon açı­ sından, tarımsal uygarlık şe ­ hirleri her şeyden 3nce birer korunma ve de a lış-v e riş, on­ dan sonra da belirli ölçüler­ de kültür merkezidirler. Ko­ runma ve a lış -v e riş, d eğiş- tokuş faktörlerinden birinin daima daha ağır bastığı görü­ lür. Özellikle de vaşam ihti - yaçlarm ın, giderek ticari iliş­ kilerin kısıtlı olduğu yer ve

dönemlerde kent her şeyden önce bir toplu korunma nüve­ sidir. Batı uygarlığında dahi , tarımsal düzenin son yüzyı­ lına gelinceye kadar şehirler bir bakıma karmaşık fonksi­ yonlu, kalabalık " müstahkem mevki" olmaktan öteye gide­ m ezler. Kent mimarfsi de fi - ziksel planlama düzeyinde bu gerçeği yansıtan bir karakte­ re sahiptir.

ENDÜSTRİ ÇAĞI'NDA MİMARLIK

Endüstri Çağı Mimarfsi - ne Modern M im arf de diyoruz. Tıpkı modern resim , modern

New York Havaalanı <nda TWA terminal binası.

Plastik bir "taşınabilir" hazır ev (Japonya).

Prefabrike bloklardan oluşan konut kompleksi.

heykel,modern tiyatro, m o ­ dern müzik dediğimiz gibi . Modern'in sözlük anlamı, " i - çinde yaşanılan zamana ya da yakın bir geçmişe ait" tir. Aşağı yukarı çağdaş ile an - lamdaş olduğu söylenebilir. Ancak,belirli bir zamanda ortaya konan her edim veya üretilen her nesne,o zam a­ na kıyasla çağdaş sayılacağın­ dan, çağımızın mimarfsini,En düstri Çağı Mimarisi anlamı­ nı kapalı olarak belirtebile - cek şekilde,Modern M imarf diye adlandırmak yoluna gi­ dilmiştir. Ünlü Avusturya

-lı Mimar Otto W agner, 1896' - da yayımladığı kitaba verdi - ği başlıkta,daha sonra tüm sanat biliminin kabulleneceği deyimin isim babası olmuş - tur.

Endüstri Devrimi'nden,ya ni 1760'lardan itibaren M o­ dern M im arfnin gelişimine eğildiğimizde, karakteristik örnek, prototip seçimini tak­ riben şu ölçüte göre yapıyo - ruz : belirli b ir insanf faali - yeti barındırmak üzere plân - lanan ya da inşa edilen mi - mârl yapıtın,gerek fonksiyo - nel,gerek teknolojik, g e re k ­ se de estetik bakımlardan her

(13)

hangi b ir tâviz ya da yabancı­ laşmaya,yozlaşmaya yer ver­ meksizin .doğrudan doğruya o faaliyeti gerçek anlamda be­ lirleyen ana verilerden hare­ ket etmiş olması. 18'inci yüz­ yılın sonlarında ortaya çıkma­ ya başlayan demir köprüler, o yüzden Modern M im arfn in ilk otantik örnekleri sayılırlar. Bina olaraksa,l85lLondaSer- gisi*ndeki Paxton'un Crystal Palace’ına gelinceye kadar.tâ- vizsiz b ir prototip gösterebil­ me olanağı yoktur. Yaklaşık olarak 7 0 bin metrekarelik b ir alanı kaplayan bu teşhir galerisi,standardize eleman - lar halinde demirle camın kay- naştırıldığı ilk önemli prefab­ rikasyon örneğidir. Nitekim, böylesine muazzam bir bina 16 hafta içerisinde, o zaman için mucizevf,bugünse hâlâ şaşırtıcı sayılabilecek b ir sü­ rede inşa edilip bitirilebilmiş. tir. Crystal P alace'ı, çeşitli özellik ve nitelikleriyle M o­ dern Mimart'nin başlatıcısı ve de eskimez örneklerinden biri halinde değerlendirmek yan - lış olmaz.

Endüstri Çağı M im arfsi' - nin strüktürel yönden en il - ğinç tarafı,teknolojik yetkin - Uğin sağladığı,neredeyse sı­ nırsız denilebilecek b ir özgür­ lüktür. 1964 Lausanne, 1967 Montreal ve 1970 O saka dün­ ya fuarlarındaki pavyonların Modem M im arfy e getirdikle­ ri strüktürel çözümler, sö z- konusu özgürlüğü somut ör - neklerle İfade etmesini bilmiş, lerrilr. Betonarmenin, çeliğin, alüminyumun,plâstik madde - lerin kılıktan kılığa sokulup taşıyıcı ve örtücü fonksiyon - lara kavuşturulduğu modern strüktür anlayışı çerçevesin­ de, Alman mimarı F rei Otto'- nun geliştirdiği çadırsal kons- trüksiyonlar, Göçebe Uygarlık- ta rastlanan bir mimarlık tü­ rüne bambaşka içerik ve bo - yutlarla yeniden dönülmesi bakımından, kamuoyu için bel­ ki de günümüzün en ilginç mi­ m ari örneğini teşkil ediyor - lar.Nitekim,Münih Olimpiyat Sitesi'nin uyandırdığı derin yankı meslek-dışı çevreler - de dahi henüz kaybolmuş d e - ğildir.Ünlü Japon mimarı Ken- go Tange yönetimindeki eki - bin plânlayıp inşa ettiği Tok­ yo Olimpiyat Sitesi'nin, yine adı geçen özgürlük anlayışı

mimarların önerip uyguladık­ ları Rasyonalist Fonksiyoncu- luk anlayışı,giderek 1950'ler- de tümel mekân (total space ) mimarîsini doğuracaktır.Ras- yonalizmin,yani basit g e o ­ metrik biçim lerle dikaçîsal - lığın savunuculuğunu yapan a - kımın verdiği en saf m im arf tasarlama anlayışını dile ge - tiren bu tarz çalışmada, ko - nular strüktürel olarakdıştan taşman basit geometrik ( ka­ re , dikdörtgen gibi ) plânlara yerleştirilir. Bunun dışında, Brütalizm adı altında I950'le- rin ortalarında meydana çıkıp gelişen diğer bir temel akım, doksan dereceyi reddetme - mekle beraber,herhangi b ir binada,o binayı oluşturan çe - Bitli hacimlerin kendilerini dışarıya vurma zorunluluğu­ nu ileri sürecektir. Malze - me »»kullanımında da ay m tu­ tumu öneren bu akı m, mi ma - r f tasarlamada " sorumlulu - ğunu gösterme" felsefesin - den hareket etmektedir/90de- rece ya da belirli b ir açısal düzeni vazgeçilmez koşul o- larak kabul etmeyen iki önem­ li eğilimden birine *Ekspre>- siyonist yani ifadeci tutum di­ yebiliriz. Alman mimarı Erich Mendelsohn'un 1915-4919 y ıl­ ları arasında geliştirdiği pro­ je le rle , inşa ettiği Potsdam' - daki meşhur rasathane .Eins­ tein Kulesi bu tutuma ait ka­ rakteristik örneklerdir.Fonk­ siyonu somut bir biçime ka­ vuşturmada mimara kişisel özgürlük tanıyan ekspresyo - nİ8t davranışların mimarlık tarihinde,dün olduğu gibi bu­ gün de, dal ma devam edegel - diği inkâr olunmaz bir g e r ­ çektir. Ünlü Finli Mimar A l - var Aalto'nun çalışm aların­ dan bazılarında olduğu g ib i, özellikle Modern M im arfnin en önemli birkaç anıtından biri sayılan Le Corbusler'nin Ronchamp Şapeli'nde d e(1951) böylesine ifadeci .ekspresiyo- nist bir davranış söz konusu­ dur. Nihayet, dördüncü önem­ li akım da ünlü Alman mimar la n Haering İle Scharoun'un yaratmış oldukları O rganım - sı M im arf prganhafte Archi­ tektur) adlı akımdır. Temel ilkesi bakımından arada B rü - talizm'le bir paralellik kura­ bileceği söylenilebilir.Nite

-(Sayfayı çevirinizi

0

Kassel şehri Tiyatro Binası yarışmasından maket

Mannheim Tiyatro Binası yarışmasına ait maket (1953)

Richards Araştırm a Laboratuar ta n binası ^Pennsylvania.

syaney Opera Binası 'na ait ilk maket (1956).

İle hem büyük,hem de küçük salonun dış ve iç mimariler** de ne derece başarılı bir çö - züm tarzı getirebildiği hatır­ lardadır.

Bu strüktürel b asan lara paralel olarak,çeşitli mima

-r f konula-rın planlanmasında da her türlü tasarlam a, d i- zaynlama olanağının Modern Mimarf'de aynı zamanda tem­ sil edildiğini görüyoruz. Loos, L e C orbu sie r,Gropius ve de Mies van der Rohe gibi ünlü

Referanslar

Benzer Belgeler

Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü binasının bodrum katında kurulan Ağaç-iş, Maden-iş, Modelaj, Fotoğraf, Kağıt Mukavva-iş, Sınıf Tekniği, atölyeleri

聲帶老化及萎縮 返回 醫療衛教 發表醫師 王興萬醫師 發佈日期 2011/03 /30 聲帶老化及萎縮

Diğer iki evde üçer oda, bir mutfak, bir bod- rum, iki helâ bir de banyo mahalli mevcut olup odalarda ve mutfakta yerli dolap ve yüklükler vardır.. Projede orta halli aileler

Bir hol üzerinde sağda, sa- lonlar ve bunların ittisalinde, sefirin yatak odaları, çocuk ya- tak odaları bulunmaktadır.. Arka tarafta, servis kısmı

Perakende olarak evlerde ve gerekse hariç siparişine isnat edilemeyerek tüccarlar tarafından yaptırılan İzmir hinterlandındı haricinde kalan merkezi Anadolu vilayetlerinin

Daha sonra Çalışma ve Toplum dergisinin Yayın Kurulu, bu özel emek oturumunda sunulan tebliğleri bir özel sayı olarak yayınlama arzusunu ortaya koydu; Türk Sosyal

1) Genç Türk piyanisti Nilgün Keleş, dünyaca ünlü Zürih Konservatuarı ve Müzik Okulu’nda, Profesör Homero Francesch’in Usta sınıfında bir yıllık bir burs

Dersin İçeriği Türk evi plan tipleri, malzeme, teknik, bezeme, oda düzenlemeleri gibi özellikleri kapsar. Dersin Amacı Osmanlı döneminin konutları hakkında, plan tipinden