M illiy e t
13 Haziran 1975 iayi: 136
300 Kuruş
S A N A T DERGİSİ
M illiy e t
SA N A T
DERGİSİ
Sahibi:
M illiyet Gazetecilik
A .Ş . adına
ERCÜMENT KARACAN
Genel Yayın Müdürü
ABDİ İPEKÇİ
Genel Müdür
NURETTİN DEMİRKOL
Sorumlu Yazı
İş le ri Müdürü
AKAL ATİLLA
•
ABONE : Yıllık 125
TL. (Uçak postası 150
T L .) A ltı aylık 62. 50
T L . (Uçak postası 75
T L .) Yabancı ülke -
le r için ayrıca pos -
ta ücreti eklenir.İLAN
F İY A T L A R I
;Renkli
(Arka Kapak . 3. 000,
içeride tam
sayfa
2.000
yarım sayfa
1500 TL ) Siyah - Be -
yaz (Tam sayfa 1.500 ,
yarım sayfa 750, sü -
tun santimi 30 TL.)
•
Dizgi
-B askı: M İL -
L İY E T Ofset Te -
sisleri (İs t .)
Ad
-res : Nuruosmani -
ye Cad. 65
-67 Ca -
ğaloğlu
-İstanbul .
Tel -.22 44 10
Kapak düzeni:
Yalçın Gültekin
M M M y c tSAN AT
DERGİSİ
Öğretmen
ve
Öğrencilere
Milliyet Sanat Dergisi, bir süre önce sona
erdirdiği indirimli ve kitap armağanlı abone
kampanyasını okullardan gelen sayısız istek
üzerine, yalnızca öğretmen ve öğrenciler için
sürdürme karan almıştır. Buna göre, dergimi
ze abone olacak öğretmen ve öğrenciler, yıllık
abone karşılığı sadece 100 lira ödeyecekler,
bunun yarımda aşağıda listesini sunduğumuz
armağan kitaplarımızdan birine de sahip
olacaklardır. Sanat Dergisi aynca, en az 10
kişiden oluşan grup abonelerine, okul ya da
sımf kitaplıklan için Milliyet Yayınlan’mn
ansiklopedik nitelik taşıyan kitaplanndan
birini de armağan edecektir.
ARMAĞAN KİTAPLARIMIZ
DÜNYAM IZIN F A T İH L E R İ, J .G . Leithauser; S İY A S İ Y Ö N L E R İY L E K U R T U LU Ş S A V A Ş I, N.H Uluğ; TA R İH İM İZD E G A R İP L İK L E R , M. Şeyda; TA R İH İM İZD E İL K L E R O Arıkanlı G E C E Y A R IS I K O V BO YU , J . L . Herlihy; M A YISTA Y E D İ GÜN, W . B alle v - F K nebel; E V L B İR KADININ G Ü N LÜ Ğ Ü N D EN , Peride ~ C e lâl; TAV ŞAN --- . ... ..., K A Ç , J . U p d ik e ;. ALTIN y ... EVLİ
---; İZM 1
H A Z ÎN E L E R İ, B . Traven; B EN ANNEMİ S EV İY O R U M , W . Sarovan; I JmIR A T E S L E R İÇİN D E' A, Bridge; A Ş K B A Ş K A D IR , G . de M aupassant; Ş Ö H R E TİN SONU B . Schulberg; T A N R ILA R IN A R A B A L A R I, E .V . Daniken; E L E K T R O N İK Y A R G ILA M A W . Kem pley; Y IL D IZ L A R A DÖNÜŞ, Daniken; K O R KU B A K A N L IĞ I, G Greene; G Ö R EV İM İZ T E H L İK E , T. Pow el; P R E N S İN M İR A S I, C . Heaven; AM A N SIZ T A K İP , B . Garfield- G O E T H E (Seçm eler), S . B irse l; N ietzsche (S eçm eler), I.Z . Eyüpoğlu; F İK R E T M U A LLA , Ö Kolodlu; P R E Z İO S I, O. Ö ndeş; YA B A N Ğ Û LÛ (K atrin a), S . Salm iı---- --- --- --- ---S E V M E D İK Ç E , A , ---Seton; T İY A TR O K ILA '
K A R A A F R İK A , H, Topuz; H A YA TIM , G .
... ... ...J . Salm inen; TA N R IÇ A T A Ş L A . M aybury; SEN S E V M E D İK Ç E , A , Seton; T İY A TR O K ILA V U Z U , M. And; R ES İM K ILA V U Z U , S . Tansuğ
S . Sand; TA R İH BO YU N CA BÜYÜK Ö Ğ R E T İL E R
■ - w r u ,t | ı ı n ı n ı i i y i, ,v-i ‘ , u ı 1 1111 o L/ T u IY U M w w , w . . _ __ — --- -,
A .G , VVidgery; BU Ş EH R -I İS T A N B U L K İ, S . K utlu; T Ü R K T A S A V V U F Ş İİR İ A N T O L O JİS İ, A. G ö lpınarlı; DİVAN Ş İİR İ A N T O LO JİS İ, H .E . Cengiz; TÜ R K H A LK Ş İİR İ A N T O LO JİS İ, R, Mutluay; TAN ZİM ATTAN GÜN ÜM ÜZE K A D A R T Ü R K Ş İİR İ, R . M utluay.
GRUP ABONELERİNE AYRICA VERİLECEK KİTAPLAR:
• 100 BÜYÜK İNSAN
• 100 BÜYÜK OLAY
• 100 BÜYÜK GÜN
BÜLENT ÖZER
Dünyanın hiç bir yerinde bizdeki kültür
kıyımına
rastlanamaz.
Oysa
mimarî
mirasın tahrip edildiği yerde öteki sanat
dallarının ayakta kalabilmesi olanaksızdır.
1975,
Avrupa Konseyi ‘ nce
"Geçm i}im iz için
BirG e le
cek" sloganıyla
" Avrupa
Mimarlık Mirasını
Koruma
Y ılı" ilan edildi.Bu konuda
Avrupa'da uluslararası d ü
zeyde toplantılar, sempoz
yumlar düzenleniyor.Türki
ye'de de -yeterli ölçüde
gerçeklejtirilemese
b ile -
birtakım çalıjmalar yapılı -
yor. Bu konunun ağırlık ka
zandığı elinizdeki
sayıda
konunun çejitli dallarda u z
manı olan kişilerce ya zıl -
mis iIginç ya zıla r; aşağıda
ise Teknik Üniversite pro -
fesörlerin'den Bülent Özer' -
le yapılmış bir konuşma bu
lacaksınız.
"K ü ltü r" ile "M im a rfk a v -
ram ları arasında ne gibi
b ir bağıntı kurulabilir ?
Aradaki bağıntıyı kurm a ya g irişm eden önce,kanımız - ca bu iki kavram üzerinde ö - nemle durmak gerekecektir.
Önce, "K U ltU r"ile "U ygar - lık " arasında herhangi b ir a - y ırım gözetm eyen bütüncü an la y ışı e le alırsak, T ylor'u n 1871'de ortaya attığı şu tanımı
hâla prototip olarak tek ra rla y a b iliriz : "Kültür , toplumun b ir üyesi olarak kişinin elde e ttiğ i b ilgi, inanç, sanat, g e le - nek-görenek, alışkanlık ve be c e r ile r i içeren karm aşık bir bütündür. "
Alm an sosyologu Thurn- wald ise, b ir yandan "Kültür " ile "U y g a rlık "ı a y rı a y rı ele alacak, öte yandan da K ü ltü r'- de b e lir li b ir nitelik arayacak - tır. Ona g ö r e ,"U y g a r lık " sa - dece "B ilg i ve tekniğin b iri - k im i"d ir . "K ü ltü r" ise , " T u tumlardan,davranışlardan, ge - lenek ve g ören eklerd en , dü - şüncelerden, ifade ta rzla rın dan, değer yargılarından, ku - rum ve örgütlerden oluşan ve bütün bu faktörlerin zamanla b irb ir le riy le kaynaşmaların - dan meydana gelen uyumlu bir bütündür." B iz de kendi a ç ı mızdan bu üçüncü tanımlama tarzına k atılıyor ve Kültür' de onu oluşturan öğe ve etkenle rin uyumlu bir senteze v a r m a la rın ı* va zg eçilm ez b ir ko şul sayıyoruz.
"M im a ri"k a vra m ın a g e lince. . . Herşeyden önce, bi - linm esl gereken husus, çağ - daş sanat biliminin, m im arlık anlayışının, m im ari kavram ı nı inşa edilm iş çevrenin tü müne yaygın kıldığıdır. "Şu ni teliklerdeki k iş ilerin tasarla yıp inşa e ttik leri, şu tü rler - deki yapılar m im a r id ir" an
-layışı bugün artık geçersizdir Çünkü, en geniş anlamı ile mi mari, eylem olarak tanımlan dığında, "İnsanî faaliyetleri barındırmak amacıyla uzayın düzenlenme8i"d ir. Bu düzen - leme zamana ve mekâna göre , şu veya bu şekilde olabilir. O halde, barındırdığı insani faa - liyetleri duygusal yönden de destekleyebilen, ve de eldeki ekonomik, teknik olanaklarla işlevsel, yani fonksiyonel ihti yaçlar arasında başarılı bir denge kurabilen her yapı bir mimari eserdir. Bu nedenle, çoğunlukla kamu oyunca önem senmeyen küçücük bir evin meslek çevrelerinde koskoca bir malikâneye kıyasla daha fazla "m im ari" sayıldığı sık sık rastlanan bir olaydır.O hal de, kısaca tekrar edilebilir ki, insani bir faaliyeti barındır - mak amacıyla,ofaaliyetin i s tek ve gereklerine en uygun düşecek tarzda eldeki ekono mik ve teknik olanaklardan yararlanarak gerçekleştirilen her tür ve boyuttaki mekân dü zeni "m im ari" dir.
"Kültür "ile "M im ari" kav ramlarını böylece tanımladık tan sonra, bunların arasındaki sıkı bağıntı da şüphesiz ken
-diliğinden ortaya çıkmış ol - maktadır.Gerçekten de, insa ni faaliyetlerin tümünü barın dıran mimarînin, bu faaliyet - lerin düzenleniş ve gelişimin de ön plânda etkili ve sorum lu olduğu, tartışma götürmez bir husustur. Ortaya konan me kân düzenleriyle, insani faali yetlerin durumuna göre, be - lirli ölçülerde olumlu ya da o- lumsuz sonuçlara sürüklene - bileceğini ileri sürmek h e r halde b ir abartma sayılam az. O halde, kültürel dengenin sağ lanmasında, "KUltür'ü oluş - turan bileşenlerin potasını meydana getiren mekân düze ni, yani mimari,fevkalâde ö - nemli bir faktördür.
Demek ki, "Kültürel M i - r a s " ile "M im a r î M ira s " arasındaki bağıntı da böy - lece açıklanmış oluyor.
Evet, KUltür'ü İntikal etti ren pek çok etken vardır.Bun- ların başında da şüphesiz mi mari gelir.A slına bakılırsa , insanlığın kültürel m iras,ora dan da mimari miras bilinci ne varışı çok yeni bir olaydır. Nitekim, gerek kültürel , ge - rekse de mimari miras soru
-nunun endüstri çağının nüfus patlaması, şehirleşme ve de sosyal yabancılaşma gibi be - lirtileriyle damgalanan kri - tik dönemine kadar dikkatleri pek çekmediği görülür.Tarım sal düzendeki değişimin nite lik ve temposu gözönünde bu - lundurulduğunda, zaten böyle- slne b ir bilinçlepmeye gerek olmadığı da kendiliğinden or - taya çıkar.
Kültürel mirasın, mimari yönden kütlesel tahribi , ileri Batı ülkelerinde,20.yüzyıl İle birlikte başlam ış,fakatçokkı- sa b ir zamanda olumlu blrta - kim tedbirlerle kanallze edi - lebilmiştir.
^ınu da eklemek gerekir ki, bugün hangi Batılı anıtları koruma uzmanı ile konuşur - sanız konuşun, kendisi ülke - sinde yapılanları daima az ve yetersiz bulacaktır . Onların gözünde, yitirilen en küçük bir mahalle, hatta b ir bina dahi kültürel miras açısından top- lumca uğranmış bir cinayet - tir.
Söylediğinize bakılırsa, o
ülkelerdeki cinayet
is e ,
bizdekine belki de en azın
dan katliam demek gere
-kecek.
Çok haklısınız. Gerçekte, bizdeki katliam ise, İtalya 'da Avusturya'da, İsviçre yada Po lonya'da olanları en fazla bi - re r sıyrık ya da burkulma say mak gerekir.İstanbul gibi müs tesna b ir kültür merkezinin başına gelenler ne bilimin, ne aklın, ne de insafın kabul ede bileceği cinstendir. Gördüğü- müz ve bildiğimiz kadarıyla, böyleslne bir kültürel katlia - ma dünyanın başka hiç bir yerinde rastlanamaz. İstan bul'un ardından küçüklü bü yüklü bütün öteki kentlerimi - zin, kasabalarımızın, köyleri mizin de aynı umursamazlık ve bilinçsizlikle harcandığını içlırm kan ağlayarak seyret mekteyiz. M imari mirasın tah rip edildiği yerde, diğer sa - nat dallarının sağ salim ayak ta kalabilmesi de olanaksız - dır. Kültür ve Sanat T a rih i' - nin daima ispat ettiği, zaten aklın ve mantığın da göster - diği üzere, belirli b ir faali - yeti barındıran mekân düze - nlnin tahrip edildiği hallerde, adı geçen faaliyet de, o düzen ile birlikte ya ortadan kalk - makta ya da yozlaşıp köksüz bir karaktere bürünüvermek - tedlr.Demek oluyor kİ,KUltür'ü oluşturan bileşenlerin ayrı ay rı sağlıklı kalmaları,
«1975 Avrupa Mimarlık
Mirasını Koruma Yılı» ve
Türkiye'deki uygulamalar
Dr. Engin Yenal
"Geçmişimiz İçin B ir Ge lecek" sologanlyla simgeleş - tiril en 1975 Avrupa Mimarlık M irasını Koruma Y ılı *nın~ program amaçlarını şöyle saptayabiliriz : Kent ve bölge planlamalarının bir alt bölti - mii olarak ele alınacak koru ma, düzenleme, yenileme,ye niden işlevlendirme yöntem - leriyle tarihsel yapı ve kent bölgelerinin çağdaş kent yapı sına uydurulması ¡kentsel ge lişim ve çevre koruma kav ramlarında ana elemanları o- luşturm a...
Avrupa Konseyi’nin özel alt çalışma gruplarından olan "A nıtlar ve S it le r Komitesi" çalışm alarını 1970'den beri sürdürmekte ve Konsey üyesi her ulus bu çalışm alara ikişer üye ile katılmaktadır. Konse yin, hükümetlerarası çalışma programının 3122/3 sayılı ka rarıyla "P ilo t proJe"leruygu lamasında her ülke, anıt ve ait lerin korunmasına ilişkin bir program taslağı sunmuş ve da ha sonraki toplantılarda da kır kı aşkın proje seçilmişti.
Ulusal projelerin seçimin deki ayırıcı özellikler şunlar dır s
• H er proje, uygulama konu su olan kent yapı gruplarıyla, slt ve çevrelerinin gelecekte ki kullanış biçimleri üzerinde gerçekçi öneriler getirmeli.ki- şl ve kuruluşlar arasında ya kın bir bağın kurulmasına ve işbirliğine yol açabilmelidir. • Uygulamalarda çeşitli e y lem lerin (mimarlık yönünde^
sosyal ve parasal yöndenjbü tünleşmesinin sağlanması a - maçlanmaktadır.
• Örnek projelerin, belirgin olabilmeleri için, büyükölçek- te yapılması zorunluğu yok - tur. Ancak korumanın her bo yutunda tam bütünlük sağla - yabllecek tüm sorunları İçer melidir : Bilimsel ve teknik, Yasal ve yönetsel, Parasal ve sosyo-ekonomik.
• B elirli bir bakış açısı için.
©
"M im arlık M ira sı Y ılı”nın am blem i
de farklılaşm ış bölgelerdenör- nekler seçilmelidir.
'
a) Ekonomik içerik bakı mından bir sınıflama yapıldı - ğmda, projelerin : - Gelişen bölgeler ( Na - m ur-Brugge-Helsingor-Rou - en-Bolonya-Lüksemburg-Ams- terdam-Middleburg ) - Duraklamakta olan böl geler (Salzbu rg-K rem s-Lef - koşe-Christianfeld-Colm ar - Chester-Edinburgh -V e ro n a - V isby- M urten-O rvelle-Lim e- rick-Mdina) biçiminde grup laştıkları gö rü lü r.. .
b) Coğrafi konumları ba kımından ise projeler şöyle sınıflandırılır :
-Kentsel konumda olanlar: Yasal açıdan bakıldığında kent sel projelerin karşılaştırıl - malarında ilginç sonuçlar be lirmektedir. Yerel yönetim tarafından getirilen özel ko - ruma yasası ile Salzburg, a y rıcalığı olan örnek bir kent olarak belirmektedir. B ir kı - sim kentlerde ise ( Namur- C hester-Poole-Verona - To - ranto-LUksemburg-Colm ar - RouenLim erickBol onyajya -salar ancak belirli, sınırlı kent parçaları için teknik ve parasal düzenlemeler getire bilmektedir.
- Kırsal konumda olanlar: Büyük ölçüde kültürel ve do ğal değerleri olmasına kar - şm,genellikle kırsal bir böl gede yer alan bu örneklerde , turizm büyük bir önemkazan- mış bulunmaktadır. Çözüm - lenmesi gereken sorunlar şun lard ır : Yerel ekonomi ile tu rizm arasında sağlam bir iliş
-İngiltere'nin York kentinde korunmuş bir sokak.
ki kurulması ya da bir zaman» la r varolan dlnsel-kültürel - ekonomik etkinliklerin yerine yenilerinin bulunma sı ve konulması.Örnekler:Rust Con
-Orvelte- Christianfeld. Örnek projelerde korun - ması gerekli üniteler şöyle saptanmıştır :
a) Konut ifllAvinıİAnlunlrn.
katkıları olan tarihsel yapı - l a r s Hemen her Avrupa ken tinde konut bölgelerini oluş - turan tarihsel yapılar fiziksel çöküş, sağlık koşullarına uy mazlık, çağdaş olanakların var olmayışı,ekonomik baskı- la rv e spekülasyon gibi olum -
suz etkenlerle karşı karşıya dır. Bütün bu etkenler bu böl - gelerin hem görüntüsünü hem de sosyal yapısını değiştirme ye yöneliktir. Amaç, bu kent kesimlerinin kurtarılması ve korunmasıdır.
•b) Kamu yararına d insel, sosyal ya da kültürel işle v le ri olan anıt ve yapılar ; Kent sel eelişme sürecinde asıl ve ilk işlevlerinde değişmeler gösteren bu tür yapıların y e nilenmesi, yeni olanak ve iş - levlere yöneltilmeleri sağlan
malıdır.
c) Açık alanlar, parklar, ö- zel bahçeler, korular : Özel oto sayısının sorumsuzca art ması sonucu toplu taşımanın etkisiz kalmasıyla, yayalar ya da yavaş gidebilen taşıtlar i - çin düzenlenen yol ve cadde - le r bol tarihsel kent merkez - lerinde çözümlenmesi çok zor sorunlar belirtmektedir. Gü rültü, çevre kirlenme sinin k i şilere ve yapılara olumsuz et kileri ve çıkarcılığın sonucu olan başıbozukluğun yarattığı düzensizlik yine birçok tarih sel kentte yaşamı zorlaştıran eski mutlu günleri sık sık a
-nımsatan güncel sorunlardan olmuştur a rtık .. . Birçok A v rupa kentinde bütün bu sorun la ra köktenci planlama yön - temleriyle çözümler aranmak ta ve çoğu kez başarılı örnek le r gerçekleştirilebilmekte - dir.
Avrupa programının belir gin özellikleri :
a) Teknik ve bilimsel be lirginlik : Her örnek projenin amacı, koruma sayımının(en- vanterin) tamamlanmasıdır. İster basit ister karmaşık ol sun tüm envanterlerin uygu - lamaya dönük olması isten - mektedir. Bazı uygulamalar - da yapının yalnızca dış görü - nüşünün korunmasıyla yetinü- mekte, diğerlerinde ise içer - lerde de düzenlemelere gidil mektedir. Değişik Avrupa ül kelerinde görülen yapı tekno lojilerinin farklılığı, taş-tuğ la yapılarda.ahşap yapılarda değişik sorunlar ortaya çı - karmaktadır. Ancak teknik o- larak basite indirgeme ve çağ daş yöntemlerin uygulanması uğruna bilimsel, tarihsel, kül türel değerler açısından ko rumada bazı kayıplara uğra - nıldığı da bir gerçektir.
b) Yönetsel ve yasal b e lirginlik s H er uygulama p ro jesi, o ülkede geçerli olan yö netsel ve yasal olanakları bü yük ölçüde yansıtmaktadır . Korufhanın başarıya ulaşması uğruna, yeni yasalar hazırlan
-î
dığı gibi, bazı kentler lçinözel amaçlı yasalar bile çıkarıl - maktadır. Korunacak yapıla - rın sahiplerine parasal ola - naklar sağlayarak yardımcı olma konusunda yasaların var lığı gitgide yaygınla şan bir uy gulamadır.
c) Parasal ve sosyo-eko- nomik belirginlik : Para sal o - lanaklar açısından yasal ola - nakların elverişli olmasına karşın parasal olanakların ko laylıkla sağlanamaması ç ö zümlenecek en büyük sorun - dur. Parasal işlem lerin amaç landığı ölçüde sağlanamadığı belirtilmektedir. Sosyo- eko - nomik belirginlik ise. özellik le konut sorununda ortaya çık maktadır. "Koruma"dan önce o bölgelerde yaşayanların sos- yo-ekonomik sorunlarının ko ruma yöntemleriyle dengeli bir çözüme ulaştırılmasında birçok güçlüklerle karşılaşıl maktadır. Yeniden düzenlenen kent kesimlerinde çoğu kez bir sosyal sınıfın diğerinin yerini alm ası gibi çelişkili sonuçlar da belirmektedir.
Avrupa programının uygu lanması s Pıpgramın ana ama cının, yerel ve ulusal düzey - deki sorumluların çalışm ala rına yeni boyutlar katmak ol -
duğu söylenebilir... Projele rin uygulanma sorumluluğu yerel, bölge sel, ulu sal yöne - ticilere aittir 5 bunlar ' ara sonuçları zaman zaman
"ulu-sal Komite" aracılığıyla” U - lu slararası Komite"ye ilete - çeklerdir. Europe Nostra'nın başkanı, "U lu slara rası Komi- te"nin de başkamdir. Bu komi tede her ülkenin tem silcileri, Avrupa Konseyi görevlileri , Avrupa Yerel Yönetimler Fe derasyonu üyeleri, UNESCO, Icomos, Europe Nostra vb . gibi kuruluşlar yer almakta - dır.
Program ın "deneysel" ve "tanıtıcı"bir yönelim taşıdığı belirlenmiştir; bu nedenle ba sın, bu kampanyayı kamuoyu na tanıtma ve ilkelerini yay - gınlaştırma yönünden önem taşımaktadır. Radyo ve tele - vizyonun da konuyu değişik açılardan ele alması, sürekli yayınlarda bulunması, eğitici ve tanıtıcı program lar düzen lem esi yararlı olur. Tanıtma filmlerinin de geniş halk kit - 1 el erine, konuyu açıkça yansıt
maları amaçlanmıştır. Kamu oyunun dikkatini çekmek İçin el İlanları, afişler hazırlanma lı , sergiler, törenler, ses ve ışık gösterileri düzenlenmeli, yarışm ala r,gezile r yapılm a lı, bütün etkinliklere türlü ku ruluşların katılmaları sağlan malıdır. Ulusal düzeydeki bü tün bu etkinliklerin düzenlen mesi sorumluluğu"Ulusal Ko- m ite"lere bırakılmıştır.
U lu slararası düzeydeki ça lışm aların düzenlenmesi ama cıyla ilkin 4-7 temmuz 1973 tarihlerinde ZUrih'te bir ha zırlık toplantısı yapıldı. Bu toplantıda alınan Uç ana karar şunlardı : Kültürel ilgiyi ç e ken bölgelerde koruma yön temleriyle ilgili bütünleşmiş uygulamalara dönük yasal ted birle r alınması ; tarihsel kent kesimlerinde koruma ve y e nileştirme konuları ve kamu oyunun ilgisinin çekilmesi . Bilimsel düzeyde bilgi d eği şiminin sağlanabilmesi için de, uluslararası Üç sempoz yumla, 1975 yılı içinde p ro g ramının sonuçlarının tartışı lacağı bir toplantının yapılma sı kararlaştırıldı.
tik sempozyum 2 2 -2 5 ocak 1974 tarihlerinde Edin burgh >da düzenlendi. " K o r u manın Ekonomik ve Sosyal Uy gulanma 01anakları"genel a - dini taşıyan, yüz kadar uzm a nın katıldığı toplantıda-çok ö - nemll iki ana karar alındı:
(Sayfayı reviriniz)
©
' « H W » V ' l l i M J M K : i. 1a
1
i
S
i
i l
f ı i ı l i i
-'K oru m a ve yeni yapı, bir birini bdtUnleyen oluşlardır ı aynı anda planlanmaları zo - runludur.
- Parasal olanaklar ve kredi kolaylıkları açısından koruma projelerinin uygulan- masında"Yapı endüstrisi "nin katkısının sağlanması yolunda yasal ve yönetsel yeni düzen lenm eler getirilm elidir.
ikinci sempozyum ise 22- 26 ekim 1974 tarihlerinde B o - lonya'da "Thrihsel Kent M e r kezlerinin Korunma sındaki Sosyal Boyutlar" konusunda düzenlendi. Yirm i bir Avru - pa ülkesinden yüz elliyi aşkın uzmanın katkısıyla varılan so nuçlar şunlar :
- Tarihsel kent merkez - lerlnin korunması ve bütünlü ğünün sağlanması için bilim sel yöntemlerden hareket e - den "bütüncül" bir programın uygulanması zorunludur.
- Tarihsel kent merkezle rinin korunmasında sosyal ko şulların araştırılm ası, ençok önem verilm esi gereken bir ana konu olarak ele alınm alı dır. Him "Kent" ve " Bölge " planlamalarının tabanınT'Ko - ruma" kavramı ve bunun so nuçları oluşturmalıdır.
- Kamu yönetimlerinin , yalnızca yeni kentsel gelişme bölgelerinin değil, tarihsel kent merkezlerinin veni bir dü zenlenmesine de katkılarda bu lunması, bunlara yeni bir yön verm esi zorunludur.
- Kamu yönetimi, " Özel sektör"Un yasal yöntemlerle, koruma çabalarına katılması nı ve etkinliğini sürdürm esi ni sağlamalıdır.
- Tarihsel kent merkezle rinde koruma ve düzenleme dışında yeni beliren toplum gereksinmelerine uygun yeni b ir sosyal düzen de getirilm e lidir.
- Yurtta şiar m sürekli e - ğltiml sağlanmalı, uygulama - larda yurttaşların daha etkin olması amaçlanmalıdır.
üçüncü ve son sem poz - yum ise bu yılın 21 ve 24 ni - san tarihleri arasında Krems*- de" "Orta Büyüklükteki B ir Kentte Yeniden Canlandırma ma Estetik, Ekonomik ve Sos yal Sorunları-Yurttaşlar ile Yerel Yönetimler Arasında Dayanışma ve İşbirliği" genel başlığı altında yapıldı. Sonuç l a r şunlardı :
©
- Yerel yönetim ( beledi ye) lerin etkinlikleri: Yerel yönetimler, yürürlükteki ulu sal ve yerel mevzuat'ın u y gulanmasını sağladığı kadar , parasal olanakların da daha etkili bir biçimde kullanılması nı sağlam alıdırlar.
• -Korum a çabalarında b ir birini etkileyen şu ana öğele rin varlığı göz önünde tutul - malıdır: rIlı rİh sel merkez ve kentin bir bütün olarak ele a - Un ma sı ve bölgesi içinde y e rinin kesinlikle belirmesi.Do- layısiyle "korum a" eylemi , "korum a" kavramının getirdi ği dar anlamda değil, çok da - ha karmaşık "Kent ve Bölge Planlam aları'r kavramı için de değerlendirilm elidir. G e niş kapsamlı bir koruma-ye- nileştirme ve yeniden işlev - lendirme'den önce. "Bilim sel" bir tutumla araştırm aların yapılması sağlanmalıdır.
- M erkezi yönetim (hükü met) lerin etkinlikleri: Yerel yönetimlerin çabalarının b a şarıya ulaşm ası,m erkezi yö netimin yasal ve parasal o la nakları gerçekleştirmesiyle sağlanabilir. Yeni yapılar için ayrılan parasal olanaklardan, "koruma" için de harcama yet kisi verilebilm elidir.
- Yerel yönetimlerin s o s yal konut p rogram lan, tarih - sel kent merkezlerini de kap samalıdır. Toprak ve yapı spe külasyonunu önleyici yasal ve yönetsel düzen getirilm elidir. - Korumada görevlendiri leceklerin eğitimine önem ve rilm eli, el sanatları ve ilgili diğer hizmet sektörleridecan- landırıl malıdır.
"1975 Avrupa M im a rlık Mi rasın ı Koruma Y u r'n m e n son ve en ön em li ola yı, bu y ılın 22- 24 ekim ta rih le ri arasında A m sterdam ' da toplanacak kongre. Bu kongrenin ana a - m açı, Avrupa çapında düzen - lenen program ın en b a şa rd ı örneklerin in derlen m esi, ile - r ic i görüşlü koruma yöntem - lerln in sosyo-ekonom ik yasal, yönetsel ve teknik boyutları - nın b elirgin i e ş tirilm e sid ir.
Kongre programı üç ana konunun inceleneceği çalışma grupları toplantılarını iç er - mektedir. Bu konuları şöyle ö - zetleyebiliriz :
- Kent planlaması kavra mı içinde m im arlık mirasının korunm ası: Çağdaş toplumun gereksinmelerine uygun iş - levler yüklenemeyen tarihsel yapıların ya da yapı grupları nın korunmalarının günümüz
"Kent görünümü ve planlama s ın d a göz önüne alınmayacağı bellidir. "Bütünleşmiş koru - ma"yöntemleri, soruna bu a - çıdan bakmaktadır.
-Y e re l yönetimin sorum - lulukları, yurtta şiarın katkısı, "Bütünleşmiş koruma"nmsos yal sorunları, koruma ve y e nileştirme uygulamaları için tekniK ve parssa, olanaklar vb.
Ülkemizde de "1975 Avru pa Mimarlık Mirasını Koru - ma Y ı l ı " çalışmalarını,-Kül - tür Bakanlığının öncülüğünde kurulan Ulusal Komite yürüt mektedir. Avrupa programına katılmak üzere, bu komitenin saptadığı projeler şunlardır :
kent kesim leri ). İlk iki proje Orman Bakanlığı-M illi Park la r Dairesi Reisliği'nce 1971». de tamamlanan bir progra - mm ürünleridir. Side projesi ise 1969'da sonuçlanan ulus - la ra ra sı b ir "Turizm planla - ma y a rışm asın ın kapsamına girmektedir. Doğal, bilimsel ve özellikle arkeolojik sitle - rin korunması konularının, u - lu slararası düzeyde saptanan "M im arlık M irasım K orum a" program amaç ve ilkelerine ne denli uyduğu (ya da uyma - d ı ğ ı ) ortadadır. Tek anıt ya da sit koruma çabalarının ülke mizde yüksek birdüzeye u la şamadığı, bu kavramın kamu oyuna yayılamadığı, benimse- tilemediği gerçeği ortadadır.
Buna karşılık program ha zırlık ları için geniş parasal olanaklar sağlanarf'UlusalKo- mite"nin çalışmalarının ne denli başarılı,sayılabileceği sorusu dn ortadadır. "U lu slar a rası program" amaçlarından Amsterdam Kongresi' ndeki sergiye katılmak gibi yalnız - ca bir tekini benimseyen Ulu
sal komite, nedense tüm prog ram önerilerini gerçekleşti - re bil meyi yüklenmek isteme mektedir. Tüm program etkin İlkleri bilimsel çevrelerin, U- niversite ve akademilerin do ğal ve ilk işlevleri sayıl - dığından, bunların gerçek - leştirilm eleri bu kuruluş - lara bırakılıverilm iştir. Ko - ruma yolunda çabalar göste - ren kişi ve kuruluşlarla çok boyutlu bir işbirliği gerçek - leşt irebil me şansı yitirilmiş, Komite tüm olanaklarım kul lanmaktan sakınan bir tutum içine girm iştir. Oysa ki, U - lu slararası Komite'nin öneri siyle, ulusal düzeyde yarış - malar düzenlenmesi ve orta - ya çıkacak başarılı koruma projelerinin Avrupa Konseyi'n- ce ödüllendirilmesi de isten mekteydi. Tabana yayılmak bir yana, bilimsel çevrelerin bile katkısının sağlanamadığı bir program yılının göster me çe den öteye gidememesi Uzü - cüdür.A maçlarından saptırı - lan ve belli çevrelerin tekelin de kalan programın ana amacı olan kamuoyunu geniş Ölçüde etkileme umutları da, böylece yarınlara kalmış bulunmakta dır.
■ Dr. ENGİN Y E N A L
Salzburg kentinin merkezinde, m im ari mirasın k o runmasında kentsel dokuyu gösteren ilginç bir örnek
Krem s Dominiken manastırı (Erken
Gotik Devri)
Mimarî geçmişimizin geleceği için
yapılanlar ve yapılamayanlar nelerdir?
D oç. Halûk Sezgin
Avrupa ülkelerinde, yak laşık yüz yıla yakın b ir süre dir,akademi üyeleri, m im ar lar .tarihçiler ve birtakım kişiler,bazı boş şatoların sa lonlarında bir araya gelip ,u - luslarının sahip oldukları mi m ari mirasın korunması ile kültürel düzeyin lehinde, bu na karşıt olarak da, endüstri çağının getirdiği spekülatif gelişim lerin aleyhinde karar
lar alırlar. V e, aldıkları ka rarların uygulanacağından e - min,bu konuda hiç b ir kuşku duymadan, gönül rahatlığıy la evlerine dönerler . Çünkü o n lar,bir katedralin ya da bir yel değirmeninin kendi fonk
siyonlarından öte taşıdıkla rı tarihf ve sanatsal. değer ler açısından yörelerine kat - kıda bulundukları konusun da .çevrelerindeki toplumun bilinçli olduğundan yüzde yüz emindirler.
İşte bu düzeydeki düşün - ce birikim leri ile bazı ülke - terin m imarf mirasının kade ri belirlenm iş, korunmala - rı ve gelecekleri konusunda teoriye dayanan esaslar geti- rllfeıiştir. 1975'inM im arf Mi - rası Yılı olarak ilân edilme
-Endüstri çağı,eski toplu mu ve gelenek düzenini ke mirmeğe devam ederken ,mep merden yontulmuş nice blok lar yurt-rlışına taşınmış, Bo ğaziçi kıyıları doğanın gelişi güzel bir parçası olm uştur... Avrupa'nın gayrötU kişileri şatolarında toplanırken,bugün onların Türkiye'deki m eslek- daşları aynı yöndeki çalışm a ları için ne b ir konak, ne de b ir yalı bulabilmektedirler.
Ortaçağda kentsel yaşan - tının,bireyleri .özgürlüğe itti ği söylenir. Bu ise daha iler de görüleceği gibi bilim ve sa natın gelişmesinin temel un surlarından biri oldu.Çok d a ha sonraları Avrupa kıtasın - daki insanların yaşama şart l a r ı,uluslararası ekonomik ve sosyal ilişk iler öylesine g e
lişti ki ¡günün birinde b ir ulu - sa ait olan ve sadece o ulusa m iras kaldığı düşünülen bir m im arf e s e r , onun kişisel ma lı olmaktan çıkarak tüm ulus- lara' ait b ir varlık olarak ka bul edildi.
1975'in Avrupa M im arf M irası Yılı ilân edilmesinden sonra Avrupa ülkeleri konu - ya ciddiyetle eğildiler. B azı ları için teknik yönden hiç bir engel yoktu,yasal olanaklar ise elverişli idi ; uygulayıcı kadrolar yetmiş ve tecrübe sahibi idiler. Üstelik birçok - la n savaş sırasında harabe haline gelen kentlerini elle - rinde bulunan belgelere daya narak geçerli yöntemlerle yeniden inşa etmişlerdi. Tek sorunları sosyo - ekonomik yöndendi. Parasal olanakların kolaylıkla sağlanamaması ve diğer spekülatif etkenler ne gibi çelişkili sonuçlar çıkara bilirdi?
Toplumun ve onu yöneten lerin bu konuda bilinçli olma ları üstün geldi ve çalışm a lar sürdürüldü.
"Avrupa M im arf M irası Y ılı" dolayısiyle 17 ülkenin hazırlamayı üstlendiği 45 ka dar proje önümüzdeki ekim ayı sonlarında ortaya çıka - çaktır. Ancak bir yıla yakın bir süredir yapılagelen seminer ve toplantılarda ülkelerin ko nu ile ne kadar ilgili olduk - la n hemen hemen belirm iş - tir.Örneğin ülkemiz M illfKo mitesi'nin hazırladığı proje - lerln,kapsamı içine eiren v ö -
(Sayfayt ç e v ir im i)
©
sini ise bu yolda atılmış ev rensel b ir adım olarak kabul edebiliriz.
Avrupa ülkelerinin konu yu kendilerine sorun ettikle ri yıllarda,Türkiye'nin "m i m arf eser kaybı" olarak nite lendirilebilecek b ir derdi yoktu.Çünkü,diğer bazı fak - törlerle birlikte,çok önem li olan gelenek ve görgü ku ralları büyük faydalar sağlı - yordu. Uygarlığımızın önem - li ürünlerinden olan Vakıf ku ruluşları kendi çaplarında ya
ra rlı işler yüklenmişlerdi.Öp neğin ; İmaret bakım ekibi içinden iki kişinin görevleri - nin,bina duvarlarına yazılmış yazıları, çizilmiş resim leri temizlemek olduğunu ve bu iş için aylık aldıklarını Fatih Vakfiyesinden ibretle öğreni yoruz.
Böyle bir disiplin duygu su ne kadar sürebilirdi?
Değişen toplum, kendi (özel) yararlarını dUşünfne- ğe başlayıncaya kadar.
^¡nM anesokağıtıda,türbe,m eseit,sebil ve çeşme gibi kaybolmağa
yüztutmuş
e s k ie s e rle ri kurtarmakıçm aoç.Dr.Haluk Sezgm'm hazırladığı restorasyonprojesi (üstte) ve Tavukhane sokağından
b ir görünüş( alta)
relerde,bazı korumalar öne rilm iş bulunmaktadır. Buna rağmen,uygulamalar gerçek leştiği takdirde dahi,bu p ro jenin m im arf m irası koru - ma amacına hizmet edipede- meyeceği, hedefe tam olarak ulaşılıp ulaşılamayacağı ta r tışma konusu olabilir.
M im arf mirasın korunma sı ilkesi bazı Ülkelerce tam olarak benimsenmiş ve uygu lam alara çoktan başlanm ış tır.
İtalyada y ılla r önce spo - letto,A ssisigibi tarihf kent lerde koruma,binalarınen ufak ayrıntılarına kadar inmiştir. Bu (ilkenin pilot bölgelerin den Bologna kenti için yapı lan yeterli sayılabilecek pro jenin oluşmasında mahalli i - darenln çabaları gerçekten etken olmuştur.
Problem leri bilerek ko - nuya bilinçle eğilen b ir ülke de Avusturyadır.Ülkenin M a caristan sınırındaki Rust kenti bünyesinde bulunan eski e - serlerin korunması, Koruma Örgütü tarafından program içine alınmıştır. Kentliler de yetkililerin önerilerine uya rak restorasyon ve koruma işlem lerim gerçekleştirip kendilerine düşen görevi ye rine getirm işlerdir.
Avusturya'nın ünlü kent lerinden Salzburg da pilot projeler içindedir. Her büyük kent gibi kendine özgü prob - lemleri olan Salzburg için de,daha önce hazırlanan anıt ve eski eser envanterlerin den yararlanılarak korunma
©
planları geliştirilm iştir. K rem s,çalışm a ve uygu - lama yönünden Avusturya'nın belki de en başarılı kenti o l muştur. Kentin merkezin - de XBI ile XVIII. yüzyıllar arasında yapılmış anıt nite - liğini taşıyan binalar yoğun durumdadır. Mahalli idare , merkezdeki önemli yapıların restorasyonunu gerçekleşti rerek çevredekilerin gelece ği için kent halkını teşvik et - mekle işe başlam ıştır. Bunun sonucu,İstenen amaca varıl mış ve halkın katkısı ile t a rih i doku eski canlılığına ka vuşmuştur. KremB kentinde en büyük çabayı mahalli ida re yüklenmiştir. Ayrıca para sal ve teknik olanakların sağ lanması yanında kent halkının bilinçlendirilmesi ve kam panyaya katkıda bulunmaları bu olumlu sonucun alınmasın da en önemli etken olmuştur.
Böylece sıraladığımız bu kentlerin gelecekleri hakkın - da umutsuz olunamıyacağı a r tık kesinlikle ortadadır.
Kuzey ve Batı Avrupa' da daha nice kentlerin toplumla- rı,ortak, değerleri belirgin - leşmiş eski sokaklarda zevk- le ve heyecanla dolaşmakta, bu olanağın sağlanmasında en büyük payın, kendilerinde ta şıdıkları bilinç ve kendi ça baları olduğunu da bilmekte - dirler.
Yukarıda sözünü ettiğimiz ülkeler,şüphesiz,birçok d e ğerleri bünyesinde toplayan , türlü nitelikleri olan yörele - re,kentlere ve eserlere s a hiptirler. Ama hiç biri Türki ye kadar yüzyılların derinli - ğlne inen sanat birikimine sa hip değildir.O e se rle r k i, şu nun veya bunun olmaktan zi yade Anadolu halkının kendi malıdır. Kendilerinde bütün
değerleri toplayan ve insan ları her zaman heyecanlandı ran bu yapıtların geleceği için harcanması gereken çaba - lar vardır.
Bugün ülkemizde birçok niyetli kişi ve kuruluşlar bazen amatörce de olsa koru ma uygulamaları yapmakta - d ırlar. Ancak ortayaçıkan so nuçlara bakıldığında, y a p ıtla -' r ı tehdit eden tehlikelerin da ha çok b e şe rf hatalardan gel diğini görüyoruz.
Oysa Türkiye, bugün, en azından Avrupa'daki örnekler kadar koruma yöntemi ve pro jesi düzenleyip uygulavabile - cek kadrolara sahip bulun - maktadır.
Günümüz m im arf m irası mızın korunması için girişim ler ve bu işle uğraşan kuru lu ş la r az da olsa vardır. An -
cak herhangi bir sonuca yöne lik çalışma henüz belireme - miştir. Hazırlanan bazı p ro jeler,yine bazı nedenlerle uy gulanma olanakları bulama - m ıştır. Bunlara en önemli ne den olarak sosyo - ekonomik sorunlar gösterilmekteair.As- lında sorunlar daha da fazla dır ve bir zincirin halkala rı gibi birbirlerine bağlıdır - lar. Çözüm için herşeyden ön ce devletin yeterli b ir orga - nizasyon kurup iş le r durum da tutması ve bunu sürek - li kontrol etmesi gerekmek - tedir.Konu ile ilgili akademik -ve kamusal kuruluşlarda eski eser envanterlerine yetecek
MAĞARADAN GÜNÜMÜZE MİMARTNİN GELİŞİMİ
veya Yunan mimarileri söz konusu edilmeksizin, sözgeli şi Rönesans mimarisi anlaşı lm ayacağından, "ta rih " ister istemez en azından Grek Dün yası'na kadar uzatılır. M ısır ve Mezopotamya uygarlıkla - rının etkilerini de göz önün - de bulunduran daha titiz ve dikkatli ekol ya da kişiler,"ta- rih"i biraz daha derinleştir - mek zorunluluğunu duymuş lardır. Her iki halde de, bu, yukarıda da değindiğimiz üze re , genellikle ıraslanam bir tu tumdur ve de eksiktir, yan lıştır. Buna karşı, özellikle de son yıllarda gerçek anlam da evrensel sayılabilecek e - serler kaleme alınm ış, sanat veya mimarlık ta rih leri, ar - tık sadece b irer "uzantılı B a tı sanatı ve mimarlığı tarih - leri " olmaktan çıkarılmıştır. Ne var ki, eski yöntemin çok daha sınırlı ve basit olup, mal?
zeme bakımından da bol mik tarda hazır dokümana dayan - m ası,gerek çeşitli düzeyler- deki eğitim programlarında , gerekse de yayınlarda ona hâ
la geçerlilik sağlayabilmek - tedir.
Sanat ya da mimarlık ta rihini ele alırken,onu insan lığın gelişiminin Uç temel a - şamasını meydana getiren Göçebe Uygarlık - Tarım sal Uygarlık-Endüstri Uygarlı - ğı dönemlerine göre mafsal- landırmanın en İsabetli, en objektif,en bilimsel yöntem olacağı kanısındayız. Gerçek ten de,uygarlığı,giderek de kültürü radikal değişiklikle - re,hattâ başkalaşımlara uğ - ratan bu Uç dönüm noktasını somut örneklerle en iyi yan - sıtabilen disiplinin- hem bir teknik,hem de bir sanat olgu su olması nedeniyle - mima r i olduğu söylenebilir.
2. Mimarfnin gelişimi
GÖÇEBE UYGARLIK DÖNEMİNDE MİMARÎ
Başlangıcından M Ö .10,000- 7 , U00 yıllarına Kadar uzanan Sürede, insanlık tümüyle 'G ö çebe Uygarlık dönemini yaşa m ıştır.M .Ö . 500,000-600,000 yıllarında ortaya çıktığı zan nedilen Homo Erectus’un y a
ni ayakta dik durabilen inşa - nın karakteristik nitelikleriy le bugünün insanına son dere ce yaklaştığı ileri sürülm ek tedir. E lleri ve kafatası henüz ilkelcedir. Buna rağmen, grup halinde yaşayabilecek düzeye ulaşm ıştır ; ateş yakması nı b ilir ; A sya,A frika ve A v rupa'da b ir hayli yaygındır. Afrikadakiler basit el balta - ları imal edebilme beceresi - ne dahi sahiptirler. Homo Erectus yaşamını büyük hay van avı ve meyva toplayıcılı - ğıyla sürdürür. E ski Taş Dev ri,yani Paleolitik'in son ya rım milyon yılını teşkil eden bu uygarlık döneminde mima- rftıin ortaya çıkmış olması ge rektiği ileri sürü lebi Uyor. "Yaşam sal kaygılarla barın ma ihtiyacı duymak,ve bu ih tiyacı en elverişli şekildegi - dermeye çalışmak" gerçekten mimarftıin çağdaş anlayışa Uygun düşen b ir tanımıdır. Böylece, Mağara M im arisi’ni» İnsanoğlunca belirli nitelikle ri yüzünden secilipbarınako- larak kullanılan, kendiliğin - den oluşmuş,yani spontane bir m im ari olduğu söylenebilir.
Bundan sonraki aşama - da,çadır ve kulübe mimari - siyle karşılaşırız. Temelsiz mimarfnin bu iki önemli türü nü göçebe toplumlar kendi çabalarıyla gerçekleştirirler. Kulübelerin inşasında göze tilmesi gereken birtakım bağ layıcı hususların aksine, ça dır ihtiyaca göre şuradan ve ya buradan uzatılıp k ısaltıla- bilme.yükseltilip alçaltılabil- me olanaklarına sahiptir. Bu yüzden biçimini .konfigüras - yonunu.giderek de estetiği - ni fonksiyonuyla yaratan bir m im ari türüdür. Günleri - ni büyük bir yaşam kavgası i - çerisinde geçiren göçebe in - san,mimarisinde de form- fonksiyon (biçim -işlev) uyu munun parlak örneklerini ya ratmak zorundadır. Çadır sal mimarfnin çağımızda yeniden aktüel ve geçerli hale gelişi; modern teknolojinin sayesin de günümüz mimarîsinin ge - rektirdiği boyutlara kavuştu - rularak,örneğin Münih O lim piyat Sitesi'ndebaşarıyla u y -
(Sayfayı
çeviriniz)Prof. Dr. Bülent özer
1. Yöntem hakkında
Mimarinin gelişimini in celerken, en önemli sorunun "tarih" kavramının kapsamıy la bölümlerinin tesbitinde yo ğunlaştığı söylenebilir. Ko - nuyla ilgili kitapların büyük b ir çoğunluğunda Taslandığı üzer e . san at ya da mi mar lık tarihi genellikle Eski Yunan'- dan,bazı hallerde de eski Mı
sır ya da Mezopotamya uy - garlıklarından başlatılıp, B a tı uygarlığının çeşitli dönem lerinden geçirtiİerekgünümü- ze kadar vardırılan bir disip lindir. Böylece,buradaki" ta - rih" anlayışı,insanlığın g e r çek tarihinin ancak ufak bir bölümünü oluşturmaktan öte - ye gidemez. Burada öğreti - len ya da öğrenı len m im arf ge - lişim ,sadece Batı mimarisi - nin gelişim idir. Eski Roma
Batman yöresinden bir ça d ır. (F oto : Argun Ö z e r)
Ürgüp yöresinden bir "oturulabilir" mağara örneği.
gulanışı b ir raslantı veya ö - zenti değildir.
Kendinden sonra gelen dö nemde,yani Tarım sal U ygar lık Çağı'nda da büyiik ölçüde devam eden göçebe düzene , bugün de halâ pek çok ülkede, bu arada Türkiye'de de deği şik nüans ve oranlarda r a s la - nabilmektedir. Avustralya,Ye- ni G ine,A frik a, ve Amazon bölgesindeki ilkel toplumlar ise,kelimenin tam anlamıyla prehl stor i k , paleo li tik .yani ta- rih-öncesi ve eski taş devri karakteristiklerine sahiptir - ler.
TARIM SAL UYGARLIK DÖNEMİNDE MİMARÎ
Tarım sal Uygarlık döne minin,başka b ir deyimle de neolitik,yani cilalı taş d e v ri- nin-bugün için - yaklaşık ola rak bundan 9-10 bin yıl önce Ortadoğu'da başladığına ina nılıyor. Bin yıl içerisinde,ta rımcılık buradan Güneydoğu Asya'ya sıçrayacaktır.Tarım - sal düzenin diğer önemli aşa - maları ise M .Ö . 6,400dolay - larında Anadolu ve İran'da ba kırın, M .Ö . 3000 civarında Mezopotamya'da SUmerler ta- tarafından tuncun ve nihayet M .Ö . 1700 sıralarında Hitit — lerce demirin bulunması olay larıdır.
Tarım sal düzen,insanoğ - >luna belirli b ir yere kesin
likle yerleşebilme olanağını tanımıştır. Böylece, kendili ğinden oluşmuş,hazır ya da temelsiz portatif m im arf ye - rine,toprağa,zem ine, sürek li olmak üzere kurulan b ir mi m arf tür geliştirilm iştir.
Mezopotamya'da insanoğ lunun M. 0.7,000-8,000 dolay larında toprağa bağlanıp "yek leştiğini" kabul edersek, T a rım sal Düzen' in ilk önemli uygarlıklarına (Hochkultur' - lara) gelinceye kadar, aradan takriben3,500-4,000 yıl geçe cektir. Bu süre, şehircilik b a kımından insanoğlunun köyden kente gidişini, kent uygarlı - ğını kuruşunu da gösterir.M.0. 3,500-3,000 yıllarında,gerek Fırat ve Dicle'nin suladığı va
dilerde,gerekse de Nil nehri boylarında kentsel uygarlı - ğı simgeleyen merkezlerin te şekkül ettiği görülür.
Tarım sal Düzen M .S. 18'- inci Yüzyıl'ın ortalarına ka dar evrensel uygarlığın ortak niteliği olacaktır. Bu dönemin mimarfsini belirleyen genel çizgiler yaklaşık olarak şun - lardır : Malzeme açısından pek tabif ki yerel bağlılık söz konusudur. Kerpiç, kil, kalkep- ta şı, kumtaşı, m erm er, granit,
ya da ahşap, gene ilikle r a s t lanan malzeme türleridir.Ro- ma'da betonun geliştirilmesi büyük bir devrim olmuştur . Nitekim, Roma'ya gelinceye kadar,mimarinin ya bir Ust- üste yığm a,ya da lento - sütun ilişkisine dayanan bir yapı fa aliyeti olmaktan öteye gide -• I mediğini görüyoruz. İlk defa
bur ada, ger çek anlamda ke m er, tonoz ve de kubbe inşaa tından türeyen bir m im ariy le karşılaşırız. Romalıların tarihin ilk büyük inşaatçıları oldukları, onlar la birlikte m i m arlık tarihinin çok önemli bir devrim geçirdiği inkâr olu namayacak bir gerçektir.
Yine strüktürel bakımdan Sasanfler'in katkısı fevkalâde önemlidir.Sarvistan(M. S. 350) ya da Firuzâbad (M. S. 450 ) ! saraylarında,kare plân üze rine köşe yarım-kubbecikle - rinden, meslek dilinde tromp lardan yararlanarak ilk g e r çek kubbeyi inşa edebi lenler Sasanfler olacaktır. Bundan hemen sonra, Bizanslılarca geliştirilip Ayasofya'da (M.S. 532) doruk noktasına eriştiri len pandantifli kubbeyle T a rım sal Düzen mimarfsi en ka rakteristik simgesine kavuş - turulmuştur. Herhangi bir a - bartmaya sapma tehlikesiyle kar şılaşmaksızın .tromplar ve
Ayasofya, İstanbul ; M . S. 532-7 (F o t o ; Bülent Ö zer)
pandantifli kubbe mimarfsinin en parlak örneklerininOsman- lılar tarafından gerçekleşti - rlldiğl söylenebilir. SUleyma- niye (1550 -57),Selimiye(1569- 7 5 ),Şehzade (1544-18), Sultan Ahmet (1609-17) ve Yeni Ca - mi (1597-1663) bu alanda T a rım sal Düzen uygar lığının i f tihar etmesi gereken- mimarf şaheserlerdir.
«y n ı uygarlık döneminin strüktürel açıdan göğsünü ka bartan diğer bir m im arf ge - lişme d e,M .S . I2 'nci yüzyılın ortalarında Fransa'da başla yıp süratle diğer ülkelere ya yılan, ve sonradan Gotik Ü s lûbu adı altında mimarlık ta - rihine geçen bir kışa etme tarzıdır. Günümüz mimarfsin- de demir .çelik,alüminyum ya da betonarme sayesinde yeni den geçerli hale gelen karkas yapı,iskelet yapı anlayışının tarihteki ilk ilginç örnekle - ri şüphesiz-Gotik diye tanı nan dönemin yapıları, ö
zel-likle de katedralleridir. P a - ris'deki Notre-Dame Kilisesi (1163-1250) Gotik'in klâsik prototiplerinden biri sayılır.
Bütün ihtişamına rağmen, Rönesans’ın mimariye çokbil- yük katkıda bulunduğu ileri sü rülemez. Antik dünyaya ait başarıların eklektik, seçme- ci b ir anlayışla yeniden ele alınıp değerlendirildiği b ir dö nemde, dikkati çekecek oriji - nal bir yaratıcılık atılımı söz konusu değildir.Onu izleyen dönemde,yani Barok'ta ise b ir yandan plâstik, hacimsel d eğerleri, öte yandan da iç mekân düzeni açısından mi - ;marf yepyeni tecrübeler ge - ç lrm iş , modern yapı sanatının Ida pek çok örneklerinde b e - ilirleylci nitelik olarak işle
nen dinamizm ilk başarılı ö r - jneklerine Barok diye adlan - dırılan dönemde kavuşmuştur İlkönce I7'nci yüzyıl ortala - rıada İtalya'da beliren bu a - kım.daha sonra diğer
Ulkele-M im a rt miras 'ın korunduğu Siena şehrinden bir görünüş ;
re de sıçrayacak,Güney Al manya ve Avusturya'daki ya pılarla mimarlık tarihine çok ilginç çözümler getirecektir.
Tarım sal düzenin Am eri- ıka ve Asya'daki diğer büyük uygarlıklarının (Great Çivi - lization.Hochkultur'ların) mi- jmarflerinde strüktürel açı - jdan önemli sayılabilecek İcat ve gelişm eler mevcut değildir Ne var ki,mekânı örtmede, büyük açıklıkları geçmede ke mer tonoz-kubbe tekniğine sıp tını çevirebilen Endüstri Çağı mimarîsinde,tarımsal düze - nin strüktürel becerilerinden çok, konuya yaklaşma ta rz ı,
de üzerine daima artan b ir li ği ile eğilenen yapı sanatla rı haline gelm işlerdir. Gele - neksel Japon mimarfsinin, a- nıtından en basit evine kadar, gerek çağdaş Japon, gerekse de modern yapı sanatının tü - münU ne derece güçlü ve kök lü etkileyebildiği herkesçe bilinmektedir.Bu arada, t a rım sal düzenin anıtsal mima rîsinin yanında,bâzen ondan da daha önemli olarak halk mi- marfsi ,yani tanınmış .yetişti rilm iş m im arlarca yapılma - m ış,anonim .isim siz m im arf çağdaş mimarların dikkatini çeker hale gelm iştir. Halk mimarîlerinin üzerinde du
-Almanya 'aa Neresheim manasttr HUisesi (B a ro n ); Jo hann Balthasar Neumann ; 1745-92 (F oto:B ü len t ô z e r )
fonksiyonel ve estetik huşu s - larm işlenişi,yapıda İnsa nî değerlere öncelik verilme si gibi faktörler ağır basma - ya başlam ıştır.O yüzden de. Batı ve Ortadoğu uygarlıkla - nnın dışındaki uygarlıkların m im arîleri de,yukarıda say - dığımız nedenlerle günümüz
-rulup belirtilmesi gereken üstün taraflarında biri de , resm î m im arîler gibi, za - man zaman dış faktörle rin etkisinde kalıp yozlaş - mamış olm alarıdır. Böyle - ce,fonksiyona,ekonomik tek nolojik, ve de estetik
gerekli-(Sayfayı çeviriniz,
N euf-Brisach şehrinin havadan görünüşü.
1967 Montreal Sergisi 'nde Am erikan Pavyonu.
—L
Münih Olimpiyat T esisleri ; Çadır sal Striiktttr.
osaea serg isin d e F u ji Holding Pavyonu
İlklere bağlılık hiçbir zaman gerçek,otantik verilerin s ı nırlarını açmayacak, m im a riyi şu veya bu anlamda bir biçimcilik UrlinU haline getir meyecektir.
Kentsel organizasyon açı sından, tarımsal uygarlık şe hirleri her şeyden 3nce birer korunma ve de a lış-v e riş, on dan sonra da belirli ölçüler de kültür merkezidirler. Ko runma ve a lış -v e riş, d eğiş- tokuş faktörlerinden birinin daima daha ağır bastığı görü lür. Özellikle de vaşam ihti - yaçlarm ın, giderek ticari iliş kilerin kısıtlı olduğu yer ve
dönemlerde kent her şeyden önce bir toplu korunma nüve sidir. Batı uygarlığında dahi , tarımsal düzenin son yüzyı lına gelinceye kadar şehirler bir bakıma karmaşık fonksi yonlu, kalabalık " müstahkem mevki" olmaktan öteye gide m ezler. Kent mimarfsi de fi - ziksel planlama düzeyinde bu gerçeği yansıtan bir karakte re sahiptir.
ENDÜSTRİ ÇAĞI'NDA MİMARLIK
Endüstri Çağı Mimarfsi - ne Modern M im arf de diyoruz. Tıpkı modern resim , modern
New York Havaalanı <nda TWA terminal binası.
Plastik bir "taşınabilir" hazır ev (Japonya).
Prefabrike bloklardan oluşan konut kompleksi.
heykel,modern tiyatro, m o dern müzik dediğimiz gibi . Modern'in sözlük anlamı, " i - çinde yaşanılan zamana ya da yakın bir geçmişe ait" tir. Aşağı yukarı çağdaş ile an - lamdaş olduğu söylenebilir. Ancak,belirli bir zamanda ortaya konan her edim veya üretilen her nesne,o zam a na kıyasla çağdaş sayılacağın dan, çağımızın mimarfsini,En düstri Çağı Mimarisi anlamı nı kapalı olarak belirtebile - cek şekilde,Modern M imarf diye adlandırmak yoluna gi dilmiştir. Ünlü Avusturya
-lı Mimar Otto W agner, 1896' - da yayımladığı kitaba verdi - ği başlıkta,daha sonra tüm sanat biliminin kabulleneceği deyimin isim babası olmuş - tur.
Endüstri Devrimi'nden,ya ni 1760'lardan itibaren M o dern M im arfnin gelişimine eğildiğimizde, karakteristik örnek, prototip seçimini tak riben şu ölçüte göre yapıyo - ruz : belirli b ir insanf faali - yeti barındırmak üzere plân - lanan ya da inşa edilen mi - mârl yapıtın,gerek fonksiyo - nel,gerek teknolojik, g e re k se de estetik bakımlardan her
hangi b ir tâviz ya da yabancı laşmaya,yozlaşmaya yer ver meksizin .doğrudan doğruya o faaliyeti gerçek anlamda be lirleyen ana verilerden hare ket etmiş olması. 18'inci yüz yılın sonlarında ortaya çıkma ya başlayan demir köprüler, o yüzden Modern M im arfn in ilk otantik örnekleri sayılırlar. Bina olaraksa,l85lLondaSer- gisi*ndeki Paxton'un Crystal Palace’ına gelinceye kadar.tâ- vizsiz b ir prototip gösterebil me olanağı yoktur. Yaklaşık olarak 7 0 bin metrekarelik b ir alanı kaplayan bu teşhir galerisi,standardize eleman - lar halinde demirle camın kay- naştırıldığı ilk önemli prefab rikasyon örneğidir. Nitekim, böylesine muazzam bir bina 16 hafta içerisinde, o zaman için mucizevf,bugünse hâlâ şaşırtıcı sayılabilecek b ir sü rede inşa edilip bitirilebilmiş. tir. Crystal P alace'ı, çeşitli özellik ve nitelikleriyle M o dern Mimart'nin başlatıcısı ve de eskimez örneklerinden biri halinde değerlendirmek yan - lış olmaz.
Endüstri Çağı M im arfsi' - nin strüktürel yönden en il - ğinç tarafı,teknolojik yetkin - Uğin sağladığı,neredeyse sı nırsız denilebilecek b ir özgür lüktür. 1964 Lausanne, 1967 Montreal ve 1970 O saka dün ya fuarlarındaki pavyonların Modem M im arfy e getirdikle ri strüktürel çözümler, sö z- konusu özgürlüğü somut ör - neklerle İfade etmesini bilmiş, lerrilr. Betonarmenin, çeliğin, alüminyumun,plâstik madde - lerin kılıktan kılığa sokulup taşıyıcı ve örtücü fonksiyon - lara kavuşturulduğu modern strüktür anlayışı çerçevesin de, Alman mimarı F rei Otto'- nun geliştirdiği çadırsal kons- trüksiyonlar, Göçebe Uygarlık- ta rastlanan bir mimarlık tü rüne bambaşka içerik ve bo - yutlarla yeniden dönülmesi bakımından, kamuoyu için bel ki de günümüzün en ilginç mi m ari örneğini teşkil ediyor - lar.Nitekim,Münih Olimpiyat Sitesi'nin uyandırdığı derin yankı meslek-dışı çevreler - de dahi henüz kaybolmuş d e - ğildir.Ünlü Japon mimarı Ken- go Tange yönetimindeki eki - bin plânlayıp inşa ettiği Tok yo Olimpiyat Sitesi'nin, yine adı geçen özgürlük anlayışı
mimarların önerip uyguladık ları Rasyonalist Fonksiyoncu- luk anlayışı,giderek 1950'ler- de tümel mekân (total space ) mimarîsini doğuracaktır.Ras- yonalizmin,yani basit g e o metrik biçim lerle dikaçîsal - lığın savunuculuğunu yapan a - kımın verdiği en saf m im arf tasarlama anlayışını dile ge - tiren bu tarz çalışmada, ko - nular strüktürel olarakdıştan taşman basit geometrik ( ka re , dikdörtgen gibi ) plânlara yerleştirilir. Bunun dışında, Brütalizm adı altında I950'le- rin ortalarında meydana çıkıp gelişen diğer bir temel akım, doksan dereceyi reddetme - mekle beraber,herhangi b ir binada,o binayı oluşturan çe - Bitli hacimlerin kendilerini dışarıya vurma zorunluluğu nu ileri sürecektir. Malze - me »»kullanımında da ay m tu tumu öneren bu akı m, mi ma - r f tasarlamada " sorumlulu - ğunu gösterme" felsefesin - den hareket etmektedir/90de- rece ya da belirli b ir açısal düzeni vazgeçilmez koşul o- larak kabul etmeyen iki önem li eğilimden birine *Ekspre>- siyonist yani ifadeci tutum di yebiliriz. Alman mimarı Erich Mendelsohn'un 1915-4919 y ıl ları arasında geliştirdiği pro je le rle , inşa ettiği Potsdam' - daki meşhur rasathane .Eins tein Kulesi bu tutuma ait ka rakteristik örneklerdir.Fonk siyonu somut bir biçime ka vuşturmada mimara kişisel özgürlük tanıyan ekspresyo - nİ8t davranışların mimarlık tarihinde,dün olduğu gibi bu gün de, dal ma devam edegel - diği inkâr olunmaz bir g e r çektir. Ünlü Finli Mimar A l - var Aalto'nun çalışm aların dan bazılarında olduğu g ib i, özellikle Modern M im arfnin en önemli birkaç anıtından biri sayılan Le Corbusler'nin Ronchamp Şapeli'nde d e(1951) böylesine ifadeci .ekspresiyo- nist bir davranış söz konusu dur. Nihayet, dördüncü önem li akım da ünlü Alman mimar la n Haering İle Scharoun'un yaratmış oldukları O rganım - sı M im arf prganhafte Archi tektur) adlı akımdır. Temel ilkesi bakımından arada B rü - talizm'le bir paralellik kura bileceği söylenilebilir.Nite
-(Sayfayı çevirinizi
0
Kassel şehri Tiyatro Binası yarışmasından maket
Mannheim Tiyatro Binası yarışmasına ait maket (1953)
Richards Araştırm a Laboratuar ta n binası ^Pennsylvania.
syaney Opera Binası 'na ait ilk maket (1956).
İle hem büyük,hem de küçük salonun dış ve iç mimariler** de ne derece başarılı bir çö - züm tarzı getirebildiği hatır lardadır.
Bu strüktürel b asan lara paralel olarak,çeşitli mima
-r f konula-rın planlanmasında da her türlü tasarlam a, d i- zaynlama olanağının Modern Mimarf'de aynı zamanda tem sil edildiğini görüyoruz. Loos, L e C orbu sie r,Gropius ve de Mies van der Rohe gibi ünlü