• Sonuç bulunamadı

Ödünç vermeyen sanatçı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ödünç vermeyen sanatçı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

s

Mehm et ERGÜVEN İlk kişisel sergisini 1932 yılında

yapan Zühtü Müridoğlu'nun başlıca yapıtları şunlardır: Zonguldak Atlı Atatürk ve Atlı İsmet İnönü Anıtı (H. Bara ile), Barbaros Anıtı (H. Bara ile), Büyükada Atatürk Anıtı. Muş Atatürk Anıtı, Yaşamak (ağaç), Uzanmış Çıplak.

Tutarlı bir üslup çizgisi

Amt kompozisyonları, tek figür ve rölyef çalışmalarıyla tutarlı bir üslup çizgisini sürdüren Müridoğlu ilk yıl- . lardaki yapıtlarında yoruma yer ver­

memiş, gerçekçi, form anlayışı ile çalışmıştır, Paris'te geçen yılları onu sanat sorunlarıyla başbaşa bırakmış ■ve bu dönemde soyutlayıcı üslubu ortaya çıkar. Ahşap ve demir malze­ menin kullanıldığı soyut yapıtlardaki davranışın sanatçının klasik heykel caıışmaıarında temellendiği görülür.

Müridoğlu, Cum ali Sanat Gale- ris l’nde son birkaç yıldır çalıştığı

fî-S

örterini se rg iliyo r. “ K uğunun tümü” adını taşıyan sergide bronz balerinler ve dansçılar var

G

ÜCÜNÜ inandığı “doğru” dan alıp, yaşamı boyunca hiç kimseye ödün vermeyen ressam Mahmut Cüda, bunun bedelini hayli ağır ödemiştir. Son yıllarda gördüğü ilgi ve saygıya pek kanmayalım; o başarı­ nın ardında çok az insanın göze alabileceği bir özveri yatmaktadır çünkü. Gerçi üniversitedeki kartoğraflık görevi resimle ilgili çalışmalarına hiçbir zaman engel olmamış, dilediği zaman tuvalinin başına geçebilmiştir Cüda. Ama bir resim satabilmek için kapı kapı dolaşıp, sürekli düş kırıklığına uğradığı yıllardır bunlar. Nitekim, insan onuruyla bağdaşmayan bu gerçek karşısında Cuda'nın tepkisi çok ağır olmuş, tam 17 yıl boyunca elini fırçaya sürmemiştir.

Çağdaş uygarlık, “ saygı” kavramını açıklığa kavuşturup, yeni bir bo­ yut eklemiştir ona: Yazı. Çünkü, yazılı belgeye dönüşmeyen her şey eninde sonunda yok olmaya mahkûmdur. Bitmedi: Tutarlı düşünce, ken­ disini sınayarak gerçekten var olma hakkına, “ s ö z ” le değil, ancak “ya- z ı”yla sahiptir. Bu bağlamda, Cüda ile ilgili yazılı belgeleri iki öbekte toplayabiliriz.

Fırça ve kalem

Bunlardan birincisi: Sanatçının çeşitli konularda kaleme aldığı yazılar. Cüda resmin topluma maledilmesi yolunda fırçası kadar, kalemiyle de savaş vermiş ve bu amaçla çok sayıda yazı yazmıştır. Muzip ve iğneleyici üslubunun en çarpıcı biçimde dile geldiği bu yazılar, şimdilik çeşitli dergi­ lerin sayfalan arasında gün ışığına çıkacağı araştırmayı beklemektedir. Yine Cüdanın son yıllarında yazmaya başlayıp, ancak bir bölümünü tamamlayabildiği atılan ise “fragm an” boyutunu aşm asa da mutlaka basılmalıdır. Hele mektupla resim eğitimi nedeniyle kaleme aldığı resim notlarının bastırılması - bu tamamlanmamış bir çalışm adır çünkü - Cu- da'yı sevenler için kaçınılmaz bir gönül borcudur adeta.

ikinci öbekte ise özellikle şu konuyu vurgulamak gerekiyor: Cüda ile ilgili yazıların tekrar elden geçirilerek derli toplu okuyucuya sunulması da kaçınılmaz bir görev olmuştur bu aşamada. Ama daha önemlisi, desen ve yağlıboyalarının tarih veya konularına göre numaralandırılarak katalo- gize edilmesidir. (Ne yazıktır ki, böyle bir çalışm a bu güne kadar hiçbir Türk sanatçısı için yapılmamıştır.)

Kılı kırk yaran bir ayrıntı düşkünlüğü ile “ Dölce Farniente” nin albe­ nisi arasında yalpalayan Cüda için, daha çok şeyler söylenip anlatılacak­ tır elbette. Çünkü, renkli ve cana yakın kişiliği ile, kendisini tanıyanlar için oldukça zengin bir sohbet malzemesi bırakmıştır geride. Ama unutma­ yalım ki, bu tür saygı gösterilerinin günümüzde fazla bir kıymeti harbiyesi kalmamıştır artık. Nedeni ortada: Sanat tarihi için “sözlü düşünce” nin çapı yetersiz kalıyor; salt anı ile “bugün” e taşınan “dün” , "yarm”a kalmıyor çağımızda.

Hürriyet Kültür ve S an at S erv isi nin 10 yayınevinden d erled iği “H aftanın K itaptan

Q GLASNOST. ASIL NEYİ İSTİYORUM? M. Gorbaçov (Dönemli Yayıncılık) g ) Hayır ...Adalet Ağaoğîu (Remzi Yayınevi)

0 Sıfır Noktasındaki KadmNeva! El Saddavi (Metis Yayınları) EJZiverbey Köşkü... İlhan Selçuk (Çağdaş Yayınları) gSolak Kadın... Peter Handke (Metis Yayınları) 0 0 Karanlıkta Biz...Attila İlhan (Bilgi Yayınları) Büyük Defter... Agosta Kristof (Afa Yayınları)

0 Nazım Hikmet Orhan Kem al Dostluğu ... Kemal Sülker (Amaç Yayıncılık)

ElÇin den Peru'ya Dünya Şiirinden Çeviriler Cevat Çapan

(Kıyı Yayınları)

ÜS Bütün Hikâyeler... Samuel Beckett (Dönemli Yayıncılık)

HAYAT B Ö Y L E

G E Ç E R

ŞAVK AY

Yine bahara kapıldım

B

ESBELLİ artık kötü havaları bütün bütün geride bıraktık. Hava

ılınmaya başladı. Denizden esen yel sanki daha ılık. Güneşin cömertliğine aynı cömertlikle cevap veren ise toprak. Bütün bir kış boyunca bağrına bir bıçak gibi saplanmış, dahası saplanmakla da yetinmeyip kök salmış ağaçları nasıl da kolaycacık affetti. Hepsini beyaz, sarı, pembe çiçeklerle donattı şu birkaç gün içinde.

Baharın, tıpkı çiçeklerde ve ağaçlarda olduğu gibi, insan üzerinde de canlandırıcı bir etkisi bulunduğu bir gerçek. Baharla birlikte neşe, yaşama sevinci sanki bir simyacının imbiğinden süzülüp büyülü bir ilaç oluyor ve bahar da bu ilacı pir gece ansızın damarlarımızdan bütün vücudumuza zerk ediyor.

Nedense şiiri bana hep tatlı bir hüzün veren Ziya Osman Saba,

“Kimbilir” adlı şiirinde, “İlk yağmur damlası düştü Kuru yapraklarına güzün. Ardında kış kıyamet. Dert, hüzün.

Alınyazısı hepsi... KısmeL..

Ha yazı ha kışı geceyle gündüzün, Kimbilir kaç günü kaldı

Ömrümüzün?”

diye yazıyor. Siz şairin, şiirin ikinci dörtlüğünde “ha yazı ha kışı

geceyle gündüzün” dediğine bakmayın. Dert hüzün, Ziya Osman'ın

şiirin'ilk dörtlüğünde söylediği gibi, hep güzü hatta kışı akla getirir. Gerçekten de, kış kıyamet değil midir? O karamsar Ziya Osman bile, bakın “Bahar Beklerken Yazılmış Şiir”de neler söylüyor:

“O günü görmek için sade bekleyeceğiz, Göreceğiz bir sabah yeşil tomurcukları. Hazırlanıyor gibi, gökyüzü, ufuk, deniz, Bir sabah dökülecek baharların baharı.

Bu bahar yalnız mesut günler taşımaktadır, Baş başa kalacağız kenarında bir suyun, Göz alabildiğine yeşil uzanan çayır, Bir saadet içinde sessiz otlayan koyun. Bu bahar güleceğiz en içten bir sevinçte, Bir melek ordan bize uzatacak elini.

- Beni bırakma kalbim, kalbim sen bana söyle. Ümitlerinin en güzelini!...”

Bahar, kışın o soğuk ve karanlık günlerini bir fırça darbesiyle süpürür atar. Tıpkı, ışığın karanlığı kovması gibi... Necip Fazıl'ın deyişiyle anlatacak olursak,

“Uyan yârim, sesler geldi derinden, Karanlık oynadı, koptu yerinden; İlk ışık, kapının eşiklerinden, Şimdi bir gölgeyi kovmak üzredir.”

Dünyanın her köşesinde, hemen her dönemde, insanlar baharın geli­ şini çeşitli vesilelerle kutlamışlar. Hâlâ da kutlamaya devam ediyorlar. Bahanesi ne olursa olsun, bahar gelince insanlar çoğu kez, sepetle­ rine yiyeceklerini ve içeceklerini doldurup, kendilerini yeniden hayat bulan tabiatın kucağına atmışlar.

Dr. Hadiye Tuncer'in bir bildirisinde anlattıklarına bakacak olursak,

Fatih döneminde İstanbul tam bir mesire cenneti imiş. Mesire yerleri­ nin çokluğu kadar, eşsiz doğal güzellikleri de insanı ister istemez derinden etkiliyor.

Şöyle kısaca özetlersek. Ayazma mesiresi ile söze başlayabiliriz. Etrafı gök gözükmeyen bir ormanla kaplı bu mesire yerinde ok atma talimleri için gelinirmiş. Kayıtlara göre, Puta yeri mesiresi, içinde binbir çeşit süs ağaçları, meyve ağaçlan ve buz gibi sular akan çeşmeleri olan bir yeryüzü cennetiydi. Divdar çeşmesi mesiresi, dört tarafında göklere uzanan çınar ağaçları bulunan, tatil günleri daha ziyade ulemanın itibar ettiği bir yerdi.

Piyale Paşa mesiresi, kendisi bir çukurda olup, etrafı kale duvar­ ları ile çevrili diye tarif ediliyor. Anlatılanlara göre, bu mesire yerinde bir de unlu tekke varmış. Mesire yerlerini tarif eden yazar, “Bu tekke

iki katlı olup, ikişer bin kişi alırdı” diye yazıyor. Tekkenin mutfağında

yılda üç bin inek kesilir ve her gece fakirlere yemek dağıtılırmış. Yine yazar, “o kadar çok çınar ağacı vardı ki,” diye anlatıyor, “en sıcak

günlerde bile buranın havasını değiştirir, adeta serinletirdi.”

Boşnak bağı mesiresi, ününü çeşit çeşit meyve ağaçlarına borçlu görünüyor. Bir de güllerine... Söylenenlere bakılırsa, “ne Arabistan'da ne de İran'da böyle güller görülmemiş!"

Dilerseniz, önümüzdeki hafta da o zamanlar insanların saadet kapısı saydığı eski Dersaadet, yeni İstanbul'un baharla birlikte anılan mesire yerlerinde dolaşalım. Yanımıza alacağımız yemekleri de bu haftadan hazırlamaya başlayarak tabii... önce, dilerseniz yemeği pişi­ rirken içmek için bir kokteyl tarifi vereyim.

Çikolata Asker

Bu kokteylin içinde boşuna çikolata aramayın. Kokteylin adı, içki meraklılarının iddialarına göre, renginden geliyor. Ama istiyorsanız, siz içkiyi pekâlâ bir parça çikolata ile içebilirsiniz. Hem böylece kan şekeriniz yükselir ve yemek pişirirken açılan iştahınız sizi oburluğa sürüklemez.

Malzemesi: t ölçü kırmızı vermut, 2 ölçü an, 1 adet küçük limonun suyu.

Hazırlan ışı: Vermut ve cini bir karıştırma kabına koyun. Üzerine,

süzerek, limon suyu ekleyin. Bol kırılmış buz ilave edin. İyice karış­ tırın Süzdürerek soğutulmuş bardaklara aktarın. Kenarını bir dilim limonla süsleyip, mutfakta ocak başında terledikçe içinizi serinletin.

Hürriyet P A Z A R 1 7

İstanbul Şehir üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

üzerinde yeni bir otoinflasyon aracı olan otovent® cihazının etkinliği araştırılmıştır. Dekonjestan tedavi verilerek tedavi edilen 30 SOM'lu hasta kontrol grubu

akşam kendisini ziyarete gittik­ leri vakit bu kara haberle karşı­ laşmışlar, ailesini teselli etmiş­ lerdir. Reisicümhur

Bu sabah parti vilâyet kongra- sında hazır bulunmuş o !.~n Saylav Cevdet Kerim İnce Dayı İçel vilâ­ yeti parti kongrasında hazır bu­ lunmak üzere bu gün

Candida glabrata which is one of the fl uconazole resistant non- Candida albicans Candida species was responsible for only four candidemia episodes in our patients.. This

Vitamin B12 eksikliği olan çocuklarda 3.00, 5.33, 9.49, 16.87 Pa kayma kuvvetlerinde yapılan eritrosit deformabilite ölçümlerinde EI’lerinin sağlıklı kontrol grubuna

Conclusion: Combined proximal and distal realignments of the patella effectively treat HDP in adults with associated high-grade

Yani, “siz bu ifli çok iyi yap›yorsunuz, ancak ay›rabilece¤i- miz kaynak bu kadar, bununla idare misiniz” gibi sözlerin motivasyonlar›n için çok önemli oldu¤unu