oc^4< I <5
%
P e y a mi S a f a ’ nı n
Onbi r Roma nı nda
Kel i me H â z i n e s i
Dil ve Ü s l û p Ö z e l l i k l e r i
■
ZEYNEP PASLI
' î . c V ' tO
O « — Peyami SafaB
u çok yönlü sanatçının, onbir romanındaki kelime hâzinesi, dil ve üslûp özelliklerini incele meye yönelmemiz, çok zengin bir dil ve üslûba sahip olan romancımızın eserlerinin, daha önce böyle bir incelemeye girmemiş olmasındandır.
Genellikle, romanlarının ilk baskılarından çalış
mak istediğimiz bu konu, gerçekte çok geniş ve üze rinde çok durulması, gereken bir konudur.
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve
Edebiyatı kürsüsü mezuniyet tezi olarak hazırladığımız bu ufak çalışmada, elimizden geldiğince faydalı olma ğa çalıştık. Daha sonra, bu çalışmayı ünlü yazarımızı sevenlerin gözleri önüne sermeği düşündük.
I. Bölümde, yazarın Onbir romanında kullandığı kelimeler genel olarak alındı. Bu arada özellik gös terdikleri için, Tıp ve Metafizikle ilgili kelimeler ay rıca alındı.
II. Bölümde, bu romanlarındaki dil ve üslûp özel likleri incelendi. Sanatçının dili ve üslûbu akıcı ve
canlıdır. Türkçe’nin bütün imkânlarından faydalan
mış, söylemek istediği çapraşık bir konuyu dahi, bir çırpıda bir kaç cümle ile ifade edebilmiştir.
Bulunduğu Millî Edebiyat Devrinde dil; şuurlu
bir şekilde ele alınmış, bütün süslerden, lüzumsuz ke lime oyunlarından vazgeçilerek, anlaşılması kolay bir üslûbla kullanılmağa başlanılmıştır,
İşte Peyami Safa da, bu devri, dil açısından tem sil eden Genç Kalemler Dergisi’nin fikirlerini kabul etmiş ve öyle yazmıştır.
Romanlarında kullandığı bu temiz ve sade Türk çe yanında, konuları itibarı ile kullandığı Tıp ve Fel
sefe terimleri yüzünden hayli tenkit edilmiştir. Bu
tenkitler gereksizdir. Çünkü; kullandığı terimlerin hiç birisinin karşılığı Türkçe’de yoktur. Yazara göre; eğer bütün yabancı kelimeleri atacak olursak; o zaman di
limiz fakirleşecektir. O da Genç Kalemler yazarları
gibi, aşırı bir özleşmeğe taraftar değildir. 32
Dilde sadeleşme hareketinde o kadar samimi idi ki; sadece eserlerini, sade bir dille vermekle kalmadı,
aynı zamanda T.D.K. Yönetim Kurulu üyeliğine de
girdi. Fakat T.D.K. yüzde yüz bir öz Türkçe istediği için, oradan ayrıldı.
Bu değerli yazarın elinde, güzel Türkçemiz daha bir güzellik, akıcılık, canlılık kazanmıştır.
I. BÖLÜM. V O K A B Ü L E R
Yapılan incelemede onbir romanında 6143 kelime
kullandığı anlaşılmıştır. - sayı, kelimelerin sadece
birer kere ele alınma ya çıkan bir rakamdır.
Bunun içinde 2150 30 Arapça, 383 Farsça,
840 diğer yabancı ¿.elime vardır.
a — YABANCA i-. .MELER : Rakamlardan da görüldüğü, gibi, yabancı kelimeler, hayli fazladır. Bun ların çoğu —ARAPÇA ve FARSÇA’dan geçmiş olan lar— dilimize yerleşmiş kelimelerdir.
Tıp ve Metafizikle ilgili olanlar ise, yukarda da izah edildiği gibi, romanların konusu dolayısıyla kul
lanılmış olan kelimeler ki; bunlar genel olarak 124
tanedir ve karşılıkları Türkçe’de yoktur, (lyodöform, Eter, Fistül, Kloroform, Basil dö koh, Ispazmoz, Te lepati, Hallisinasyon, Nevroz v.b...)
Yazar, yabancı kelimelerin alınabileceğini, fakat
bunu ileriye götürmemek gerektiğini söyler ve şöyle d e r: «Milletlerin birbirlerinden kelime almaları zaru rettir... Saf ve katıksız dil yoktur. Türkçe’ye de Av rupa dillerinden kelime girmiştir, girecektir... Ancak,
dilimizin özgürlüğünü kaybetmesi felâketi, karşılığı
bugünkü Türkçe’de bulunan yabancı kelimeler kabul
edildiği zaman başlar.» (Yabancı Kelime Suiistimali,
Milliyet, 13.1X.1958)
Yazar, kütüphanelerimizdeki, yüz binlerce eserin
Arap harfleriyle yazıldığını, bu eserlerin bugün okun madan kalışlarını hiç hazmedemez. Gençlerimize Arap harflerinin öğretilmesini arzu eder.
O, Arapça ve Farsça kelimeleri, en doğru karşı lıklarını buluncaya kadar devam ettirmeğe kararlıdır.
Fakat, bu kullanış, o kelimelerin öz Türkçe karşılık larını, arama yolundaki isteğine engel değildir.
b — A R G O : Romanlarında argoya fazla yer
vermeyen yazar, onları çok gerekli hissettiği zaman
kullanmıştır. Çirkin ve bayağı sözlerin, romana girme sini şiddetle kınar ve der k i : «Gerçek halk şiirinde v^ hâlis folklor örneklerinde, öyle pis kelimelere rast lanmaz. (Ahmet Kabaklı, Türk Ed. T., C. III, s, 422) Kişileri, kendi ağızları ile konuşturup, onların, sosyal ve kültürel seviyelerini verip, mizaçlarını orta
ya koymak için bayağı bulduğu bu sözleri ara sıra
kullanmıştır : (Kazık atmak, Mortiyi çekmek, Tüymek,
Kartaloz, Kokana, Kodes, Köftehor, Uçlanmak ve
bunun gibi). Argo kelimelerin hepsi 54 tanedir. Ro manların hacmine göre bu sayı az sayılır.
c — HALK DEYİMLERİ : Yazara göre, halk
tabirlerini kullanmalı, ama bu işte aşırılığa kaçmama lıdır. Kullandığı halk deyimleri, yazıya çeşni katmış ve üslûbun güzel olmasında etkili olmuştur. Bu konu
da şöyle der: «Halka doğru inmek, orada kalmak
için değil, onu yukarı çıkarmak içindir. Bir sanatkâr, halk tabirlerini kendi mütekâmil yazı dili ve hususî nahvi içinde bazan kullanabilir; fakat, bu tabirlerden
ibaret bir yazı, halkın evvelce bulduğu sembolleri
tekrarlamaktan ibaret, bir yerinde sayma hareketi
olur.» (Argo ve Halk Tabirleri, Cumhuriyet, 25.LV.939J Genel olarak 150 tane halk deyimi kullanılmış tır. Meselâ: Göz atmak, Gözü korkmak, Kulak ka bartmak, Diş bilemek, Can kulağı ile dinlemek, El pençe divan durmak, Bir kaşık suda boğmak, İçine kurt düşmek ve bunun gibi.
d — ATA SÖZLERİ : Genel olarak romanların da 40 tane atasözü vardır. Ata sözlerinin dağılışı dü
zensizdir. Bazı romanlarında çok var bazılarında hiç yoktur. (Can çıkar huy çıkmaz, Sözün anası' sükûttür. Cennetin anahtarı sabırdır, Gün doğmadan meşime-i şebden neler doğar, Çok gülen çok ağlar ve bunun gibi.)
e — DİVAN EDEBİYATI NDAN GELENLER :
Divan Edebiyatının etkisi, romanlarında azdır. Kul
landığı kelime ve terkipler, genellikle dilimize yerleş miş olan kelime ve terkiplerdir. (Bigâne, Ümmî, Câ-
nân, Nigâh, Çeşm-i Bülbül, Âlem-i gayb, sûz-i dil
Dest-i yâr gibi)
Sayı bakımından az da. olsa, kıta ve beyitlere de rastlanır. Meselâ:
Cihanı pertev-i fikrin tutarsa çok mudur Vâfi Benim ol mevlevî kim, zerresiyim Şems-i Tebriz'in
f _ DOĞU VE BATI KÜLTÜRÜNE MENSUP ŞAHIS İSİMLERİ : Yazarın, çok geniş kültüre sahip olması, felsefe ve Metafizik, Tıp gibi ilim dallarına eğilmesi, O’nun, zaruri olarak bazı din ulularının, ta rihi şahısların, kral ve padişahların, ilim ve siyaset adamlarının, artist ve sanatkârların isimlerini kullan
masına yol açmıştır. Geçen isimler, konularla bağ
daştırılarak, uygun yerlerde kullanılmıştır. Meselâ:
Hazreti Yusuf, Hacı Bayram, Hazreti Yakup gibi din uluları. Kanunî Sultan Süleyman, Sultan Aziz. Napol- yoıı, Sezar gibi Kral ve Padişahlar. Fuzulî, Mevlânâ, Namık Kemâl, Tevfik Fikret, Ömer Hayyam, Viktor
Hügo, Molier gibi sanatkârlar. Churchil, Mussolini,
Staliıı, Lenin gibi siyaset adamları. Jüpiter, Afrodit, Venüs, Zeus gibi Mitoloji kahramanları. Gary Cooper, Dina Duplin gibi artist isimleri geçiyor.
Yazarın, tarihi kültürü, sosyoloji bilgisi. siyasî görüşleri, dinî bilgisi romanlarında geçen isimlerden ve konulardan anlaşılmaktadır.
(Sonu Gelecek Sayıda)
İ N S A N
Yüreklerin büyüdüğü yerdedir insan
Erdemin ezildiği yerde değil
Dört mevsim bir tatlı aldanıştır bu
Mutluluk baharda karda değil
İnsanca yaşamaya bakmalı ömrü
Tanrı bizim kadar hovarda değil
Bir pembe şarkı bir alımlı sestir
İçki dolu, güçsüzlük dolu bardaklarda değil
A. DURAN AYYILDIZ
33