Kitap Hastanesi
1992 yılı ağustos ayında bilgisayar sistem ine geçen Süleym aniye K ü tü p h a n e s in in en ilgi çekici y ö n lerin d en birisi d e T ü rk iy e’n in ilk ve te k “K ita p H astalıkları H a s t a n e s in i b ü n yesin d e b u lu n d u rm a sıd ır. K itap cildi ve ta m iri k o n u su n d a uzm anlaşm ış kişilerin hiz m et v erdiği “C ilt ve P atoloji S e r v is in d e ta m ire m u h taç, özellikle çeşitli k ita p k u rtla rı ta rafın d an d an tel haline getirilm iş, ru tu b e t d a hil çeşitli ta b ia t ve d iğ e r fak tö rlerin etkisiyle dağılm ış kırılm ış, yırtılmış, kirlenm iş, solm a ya yüz tu tm u ş eserlerin y aprakları b ü y ü k b ir itina ile onarılıyor, te d av i ediliyor. Ilh an A k - b u lu t bu ilginç hastaneyi yazdı.
18 ve 19. sayfalarda
1992 yılı ağustos ayında
bilgisayar sistemine geçen
Süleymaniye
Kütüphanesi’nin en ilgi
çekici yönlerinden birisi de
Türkiye’nin ilk ve tek “Kitap
Hastalıkları H astanesini
bünyesinde
bulundurmasıdır. Kitap cildi
ve tamiri konusunda
uzmanlaşmış kişilerin hizmet
verdiği “Cilt ve Patoloji
Servisi”nde tamire muhtaç,
özellikle çeşitli kitap kurtları
tarafından dantel haline
getirilmiş, rutubet dahil
çeşitli tabiat ve diğer
faktörlerin etkisiyle dağılmış,
kırılmış, yırtılmış, kirlenmiş,
solmaya yüz tutmuş eserlerin
yaprakları büyük bir itina ile
onarılıyor, tedavi ediliyor.
DR. İ1HAN AKB ULUT
B
ilim ve kültür hayatının temel taşı olan kitap, basılı kağıt yaprakları nın bir araya getirilmesiyle ortaya çıkan yazı destesidir. Kitap bugün kü haline gelinceye kadar çeşidi biçimler den geçmiş, uygarlık tarihi ile birlikte geliş miştir. Eski zamanlarda yazılar taş, maden gibi çok dayanıklı ağır malzeme üzerine kazılırdı. Sonra, tahta, kil tabakası gibi da ha hafif, taşınabilir malzeme kullanıldı. Çinliler ipek kumaş kullandılar. Nil kıyıla rında, yaprak haline getirilmiş papirüs lif leri kullanıldı. Kitaplar, ağaç bir silindire sarılmış ağır tomarlar biçimindeydi. Yazı, papirüsün yalnız bir yüzüne fırça ile yazı lırdı. Bilinen ilk kitap örneğinin M .Ö .llO O ’lerde Mısır’da papirüs yaprak ları üzerine yazılan ve dini metinleri içeren “Ölüler Kitabı” olduğu sanılmaktadır. Mısırlılar ve îbraniler, kitaplarda papirü sün yanı sıra, deri de kullanmışlardır.Türk kitap elyazması döneminin Uy gurlarla başladığı bilinmektedir. Bunlar “tam ar” ve “kodeks” biçimindeydi. Çoğu deri üzerine yazılmıştı. Elyazması kitapta asıl gelişme İslam kültürünün benimsen mesinden sonra görülmüştür. Cilt ve ciltçi lik, süslemecilik de kitaba bağlı olarak ge lişmiştir. Elyazması kitap üretimi Osman- lılar’da büyük bir hız kazanmıştır. M edre se hocaları, öğrencileri ve din bilginlerinin bu işe büyük katkıları vardır. Öğrenciler ders kitaplarını yazarak çoğaltıyor, hocalar ve din bilginleri de çoğaltma yoluyla kitap üretmeyi günlük işlerinden sayıyorlardı. Yazma kitap üretimi aynı zamanda önemli
ilk ve tek kitap hastanemiz, Süleymaniye
Kütüphanesi bünyesinde çalışıyor
Kitap hastalıkları
ile mücadele
1992 yılı ağustos ayında bilgisayar sistemine gecen Süleymaniye Kütüphanesi'nin en ilgi cekici yönlerinden birisi de Türkiye'nin ilk ve tek "Kitap Hastalıkları Hastanesi'ni bünyesinde bulundur masıdır. Ayrıca kitap cildi ve tamiri konusunda uzmanlaşmış kişiler hizmet vermektedir. bir kazanç yolu idi. Dönemin önde gelen
yönetici ve zenginlerinin yazı ustalarınıko- rumaları, özendirme ve ödüllendirmeleri sonucu, yazma kitap sayısı hızla artmış, ev lerde özellikle dinsel konuları içeren kitap lıklar kurulmasını sağlamıştır. Yazmaki- tapları yazı, süsleme, resim ustaları ortak laşa üretirlerdi. Bunlara sırasıyla hattat, müzehhip, nakkaş denilirdi. Bu alanda ün yapmış çok kıymetli ustalar yetişmiştir. Bu ustalar, toplum un her kesiminden büyük ilgi görmüş, devlet yöneticilerince koru nup desteklenmişlerdir.
Yazılı belgeleri saklama, kitaplık oluş turma düşüncesi yazının tarihi kadar eski dir. Yazılı belgeler, özellikle kil tabletler, önceleri tapınaklarda saklanırdı. Ninova kazılarından anlaşıldığına göre, Asurlular kil tablederini özenle korumuş, uygarlık tarihinin en eski kitaplarının temelini at mışlardır. Büyük İskender’in Mısır’da kurdurduğu İskenderiye Kütüphanesi, papirüs tomarlarından oluşuyordu ve bu rada kütüphanecilik teknikleri uygulan mıştı.
Günümüzde, ülkemizin en zengin yaz ma koleksiyonu şüphesiz Süleymaniye
Kütüphanesi’ndedir. 1557 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın isteğiyle Mimar Si nan’ın inşa ettirdiği Süleymaniye Külliye- si’ndeki birinci ve ikinci medreselerde b u lunan Süleymaniye Kütüphanesi, sahip ol duğu 117 koleksiyonla dünyada en büyük İslami elyazmaları merkezi olarak hizmet vermektedir. Süleymaniye K ütüphane sin d e 100.000 elyazması eser mevcut. Bu raya bağlı kütüphanelerden Atıf Efendi, Köprülü, Nuruosmaniye, Koca Ragıp P a şa ve Üsküdar’daki Hacı Selim Ağa k ütüp hanelerindeki 25.000 eserle birlikte Süley maniye koleksiyonundaki yazma eserlerin sayısı 125.000’e ulaşıyor.
1992 yılı ağustos ayında bilgisayar siste mine geçen Süleymaniye Kütüphanesi’nin en ilgi çekici yönlerinden birisi de T ürki ye’nin ilk ve tek “Kitap Hastalıkları Hasta- nesi”ni bünyesinde bulundurmasıdır. Ki tap cildi ve tamiri konusunda uzmanlaş mış kişilerin hizmet verdiği “Cilt ve P ato loji Servisi”nde tamire muhtaç, özellikle çeşitli kitap kurdarı tarafından dantel hali ne getirilmiş, rutubet dahil çeşidi tabiat ve diğer faktörlerin etkisiyle dağılmış, kırıl mış, yırtılmış, kirlenmiş, solmaya yüz tu t
muş eserlerin yapraklan büyük bir itina ile onarılıyor, tedavi ediliyor. Bu işlemden sonra tam ir edilmiş yapraklar bir araya ge tiriliyor ve şirazesi örüldükten sonra da cilt servisine sevk ediliyor. Cerrahlar gibi çalışan bu uzmanlar, eski kitapları gerek kurt yeniklerinden ve gerekse zamanın tahribinden kurtanyor ve nesiller boyun ca kalıcı olmalarını sağlıyorlar. K ütüpha necilerin bu konuda, en büyük yardımcısı çağımızın teknoloji harikası bilgisayarlar oluyor kuşkusuz. Bu sayede bilgisayar h a fızasına kaydedilen eserlerin, asla yok ol maması sağlanıyor.
Eski bir kütüphaneci olan Muzaffer Gökman, “Kitabın Sağlık Bil gisi” adlı eserinde, kitapları delen ve içlerine girip besle nen haşerelerin 67 çeşidinin bulunduğunu belirtmekte ve bazılarım şöyle anlatmaktadır: “Bunların başlıcaları “Anobi- ums” halk dilinde “Vrilet- te”dir ki bunların en tehlikelisi “Vrilette du Pain”, kitabı b u r gu gibi deler. Sonra “Thysano- uves”ler gelir ki bunların için de “Lepisme” yahut “Poisson d ’argent” küçük beyaz kabuk lu ve parlak fevkalade seri bir böcektir. Bunlardan başka yi ne bu kabil tehlikeli olanlar dan “Lepisme de sucre, Biatte veya Ravets” yahut “Cancre- lats” gelir. Fakat bunların en müthişi “Fourmis blanc- hes”dir ki en sert maddeler b i le buna dayanamaz. Ve kısa bir zamanda mahvolur. Asa lak hayvanlarda mücadele ve bunların yok edilmesi için asır lardan beri dünya bilginleri nin çok yoğun çalışmalarına rağmen netice pek de m em nu niyet verici değildir. Bibliyo- tek ilminde en ileri gitmiş olan Alman ya’da bile birçok araştırmalara rağmen müsbet bir netice elde edilememiştir. 18. Astın ikinci yansında Avrupa’da bu kitap düşmanlarını öldürecek veya tesirsiz hale getirecek çareleri bulanlara mükâfat vaat edilmiş ve bir de müsabaka açılmıştı. 1900 tarihinde de yine Paris’te bu konu üzerin de Millederarası b il kongre toplandı. F a kat bir netice elde edilemedi. Bu müthiş kitap düşmanları arasında “ Anobium po- niceum” cinsinden bir dişi senede 800.000 yavru çıkarır ki kitaplıkların ne kadar müthiş bir düşman karşısında b u lunduğunu anlamak güç değildir. Bu asa laklarla mücadele için muhtelif terkipler de hazır ilaçlar kullanılmış, kokusu böcek lerin gelişip büyümesine engel olduğu d ü şüncesi ile etejer ve dolap rafları servi ağa cından yapılmış, bir kısım şark kitaplıkla rında da yazma kitaplar araşma pelin yap rakları yerleştirilmişse de olumlu bir neti ce elde edilememiştir. (Pelin: Suyu, sıtma yı iyileştirici ve kuvvetlendirici sayılan acı ve güzel kokulu bir bitki.) Son zamanlar da bütün dünya basınında methini işittiği miz ve birçok sahalarda da olumlu tesiri görülen DDT, bu asalaklar üzerinde bir şey yapamamıştır. Bu vaziyet karşısında bu insanlık düşmanlarıyla mücadele
*cak temizlik ile mümkün olabilecektir. Bu asalaklar, hemen daima kitaplara arkadan hücum ediyorlar. Çünkü cildin imalinde kullanılan zamk, nişasta, çiriş gibi m adde ler onlar için yerleşmeye müsait bir saha teşkil ediyor. Bir de buna ilaveten tarihi yazma kitapların sayfalarının birleşiminde fazla m iktarda bitki türünden maddelerin bulunuşu ve iyi bir birleşme yapılamamış olması, kitap sırtlarına yerleşmiş kurtlar için iyi bir gıda oluşturuyor. Yelpaze şek linde kitabın içine uzanarak eseri kem ir meye başlıyorlar. Yeni yapılan ciltlerde, kolanın, unun veya çirişin içine bir miktar şap ilave ediliyorsa da bunun kurtlar üze rinde tesiri görülmüyor, ancak farelerin yemesini önlüyor. Asalaklarla başlıca m ü cadele, temizliktir. Bu meyanda raflar sık sık silinmelidir. Tozları silkme fenadır.
Çünkü bu tozların yer değiştirmesin den başka bir işe yaramaz. Senede iki defa nisan ve eylülde raflardaki ciltleri elden ge çirmek ve kitaplıktan ayrı bir yerde silmek icap eder. Kitabın bundan sonra yan ve üst kenarları yumuşak bir fırça ile fırçalanır ve hepsi kuru, yumuşak bir bezle silinir. Bu bez sık sık kitaplardan ayrı bir yerde silke lenir. Bu işlemden sonra kitap kapakları nın içi ve sahifeleri gözden geçirilir. Asa lakların yerleştiklerinden şüphe edilen ka bartılar küçük bir iğne ucu ile açılır. Kurt veya kurtçuk görülen kitaplar birkaç defa
1557 yılında Kanuni Sultan Süleyman'ın isteğiyle Mimar Sinan'ıninsa ettirdiği Süleymaniye Külilyesi'ndeki birinci ve ikinci medreselerde bulunan Süleymaniye Kütüphanesi, sahip olduğu 117 koleksiyonlad ünyadaen büyükislami el yazmaları merkezi olarak hizmet yemektedir. el ileyapılacaktemizliktir.”
Kırk yılı aşkın süredir kütüphanecilikle uğraşmakta olan Süleymaniye K ütüpha nesi M üdürü Muammer Ülker, yazma ve basma kitapların bakımı ve korunması ile ilgili şu bilgileri vermektedir: “Yazma ve eski basma eserlerin bunlunduğu depo, dolap, etejer ve benzeri yerlerin güneş al maması fakat bol ışıklı olması, sık sık hava landırılması lazımdır. Kitaplarm muhafa za edildikleri yerler, ister bir depo olsun , ister bir salonda bulunan dolap veya raf ol sun kitaplarm bulundukları her yerde, 18- 20 derece; nem % 50-65 derece arasında olmalıdır. Aşırı sıcak ve soğuk, fazla ısı farklılıkları zararlıdır. Şayet kitaplarm b u lunduğu depo, dolap veya bölümlerde ru tubet derecesi normalin üstünde ise fazla rutubet, rutubet alma cihazları ile gideri lir.
Normalin altında ise kitapların bulun dukları her yerde fazla suya ihtiyacı olan ve o nisbette fazla su sarfeden bitki topluluk ları, süs ve salon çiçekleri bulundurmak gerekir.” Muammer Ülker, kitaplarm ba lamı ve korunması ile ilgili alınması gere ken tedbirleri ise şöyle sıralamaktadır: “Kitaplar en az senede bir defa tek tek el den geçirilmelidir. Tozları alınacak kitap lar bir dolap içerisinde veya raflarda bulu nuyorsa yerlerinden alınarak temiz havaya çıkartılmalıdır. Temizleme işi son derece
yumuşak bir bez veya fırça ile y apılmalıdır. Temizlikte elektrik süpürgesi kullanılma malıdır. Temizliğin açık bir yerde yapıl ması zarureti varsa mudaka havarim du r gun ve sakin olduğu günleri seçmek lazım dır. Kitaplarm tozu alınırken cilt ve varak ları kemiren canlı böceklere rastlandığı takdirde bu kitaplar derhal tecrit edilmeli dir. Yazma eserlerin onarım ve cilt işlemi yalnız İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi Cilt ve Patoloji Servisi’nde yapılmakta dır. ”Son yıllarda kitap, özellikle eski kitap, gerek Türkiye’de, gerekse uluslararası p i yasada tam anlamıyla antikanın gördüğü ilgi doğrultusunda değer kazanmaya baş ladı. Bunda birçok etken var. Ama en önemlisi kitabın artık müzayedelere gir meye başlamasıdır.Ancak kitabın değeri ni belirleyen en önemli noktalardan birisi, iyi korunmuş olmasıdır. Yani kitabm fizi ki durum u çok önemlidir. Türkiye’de ilk kitap müzayedesinin yapıldığı 1985 yılın dan bu yana çeşitli aralıklarla müzayedeler düzenleniyor, ilk yapılan kitap müzayede sinin işlem hacmi 10 milyon lira dolayın- dayken, günümüzde düzenlenen müzaye delerde b u rakam 100 milyon lirayı geçi yor. Bu süre içinde satılan kitaplarm fiyat larında da ciddi artışlar görüldü. Miss. Ju- lia Pardoe’nin “The Beauties of Bospho- rus”un fiyatı ilk müzayedede 230 bin lira ya, 1987 yılında 750 bin liraya, 1991 yılın
da da 4 milyon 300 bin liraya ulaştı. Ro- bert W alsh’m
gözden geçirilir. Ve bir deftere not edilir. Bu türlü temizlikle hiçbir zaman kurtlan manın önüne geçilmiş olmaz. Cilt arkası nın açılıp bakılması mümkün olmadığı ci hetle yumurtaların kalmış olması ihtimal dahilindedir. Bu itibarla kayıdanmış olan bu kitabm daimi bir kontrol ve temizliğe ihtiyacı diğerlerinden fazladır. Mümkün olduğu takdirde bu kitabm karantinaya alınan bir hasta gibi ayrılması ve daima el altında bulundurulması şayanı tavsiyedir. Raflara gelince, onlar da tozları alındıktan sonra rutubetli bir bezle silinir ve iyice k u rutulmadan kitaplar yerleştirilmez. N iha yet raflara hafif bir cila yapılır. Ayrıca bir formol veya çözülmüş asit de sürülür. Asa laklarla yapılacak mücadelede en son ve kesin usul, kitap depolarının “Potassium cyanur” gazı ile yapılan temizliğidir. Sonu cu gayet kesin olan bu işlemin küçük kitap lıklarda yapılması tehlikeli ve çok güçtür. Bundan dolayı kitaplıklarda yapılacak asa laklarla mücadele için en iyi ve sağlam usul, C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 8 3
“Constantinopel und die Malerische Ge- gend Sieben Kirschen in Kleeinasien” adlı kitabı 1986 yılında 160 bin liraya satılır ken, 1988 yılında 900 bine, 1990 yılında da 4 milyona satıldı. Meninski’nin elyaz- m alan 1985 yılında 940 bine alıcı bulur ken, 1991 yılında 6 milyon 500 bine satıl dı. Yine Tavem ier’in “Relatione del Ser- raglio”su 1990 yılında 78 milyon liraya sa- tıldı.Kanımızca, kitap müzayedelerinin yapılması kültür hâzinelerimiz olan eski kitaplarımızın yurtdışma kaçışma kısmen de olsa mani olmuştur. Ancak bu eserlerin yurtiçinde kalması için elden ne geliyorsa yapmak bir vatandaşlık görevidir. ■ KAYNAKÇA_______________________