• Sonuç bulunamadı

Başlık: Avrupa Gazetelerinde Atatürk'ün Ölümüyle İlgili Olarak Çıkan Haber ve Yorumların Türk Basınına YansımasıYazar(lar):TOKSOY, NurcanSayı: 37 DOI: 10.1501/Tite_0000000057 Yayın Tarihi: 2006 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: Avrupa Gazetelerinde Atatürk'ün Ölümüyle İlgili Olarak Çıkan Haber ve Yorumların Türk Basınına YansımasıYazar(lar):TOKSOY, NurcanSayı: 37 DOI: 10.1501/Tite_0000000057 Yayın Tarihi: 2006 PDF"

Copied!
46
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi S 37-38, Mayıs-Kasım 2006, s. 141-186

Avrupa Gazetelerinde Atatürk'ün Ölümüyle İlgili

Olarak Çıkan Haber ve Yorumların Türk Basınına

Yansıması

Yrd. Doç. Dr. Nurcan TOKSOY*

ÖZET

Mustafa Kemal Atatürk'ün tarih sahnesine çıkmadan önce ve çıktıktan sonra Avrupa'nın Türkiye'ye bakış açısı arasında büyük farklılıklar olmuştur. I. Dünya Savaşı yıllarında "hasta adam"ın cenaze törenini yapan Avrupa, Milli Mücadele ve sonrasında Türkiye ve Türk milletinden çok daha büyük bir saygı ile bahsetmeye başlamıştır.

M. Kemal Atatürk, 1921-1937 yılları arasında dünyanın birçok ülkesiyle dostluk anlaşmaları yapmak suretiyle yeni kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni bir barış çemberi içerisine almış ve ona güvenli bir gelecek sağlamıştır. O'nun zamanında On sekiz Avrupa ülkesinde Türk elçilikleri açılmış ve Türkiye'nin dış ilişkilerinde yeni atılımlar gerçekleşmiştir. Gerçekleştirilen bu barışçı çabalar tüm dünya tarafından takdirle karşılanmıştır.

Atatürk'ün dost ve düşmanlarıyla kurmuş olduğu bu dostluk ilişkisi dünyada ilk ve tek örnektir. Bu nedenle ölümünden sonra dünya kamuoyunda yazılanlar ve söylenilenler de belki de başka bir lidere nasip olmamıştır. Atatürk için yazılanlar bir araya getirildiğinde O'nun büyüklüğünü daha iyi anlamak mümkün olacaktır.

Anahtar Kelimeler: Atatürk, Avrupa, Basın, Türkiye, İnkılâp

The Reflections, in the Turkish Media, of the News and

Comments Regarding Atatürk's Death in the European Press

ABSTRACT

There were quite differences in the point of view of European against

Turkey after and before coming out Mustafa Kemal Atatürk's to the history ' Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler ABD.

(2)

stage. During the World W ar I, although the European carried o ut the funeral ceremony of the "patient man", in the national struggle and then, they had been talked about Turkey and Turkish nıore respectful than the old.

Mustafa Kemal Atatürk formed a peace hoop around The Turkish Republic founded newly providing he the friendship pacts with the thirty two countries between 1921 and 1937 provided that was a trust future to Turkey. İn his time, Turkish embassies were opened in the eighteen European countries and were carried oııt same advances in the Turkish foreign ajfairs. These peace efforts have been approved of ali worlds with appreciation.

The friendship relation of Atatürk between the friend and the enemy countries was the first and unique in the world. Therefore, the publications and talks about him in the world~public opinion after his death have not been done for another leader. İt is possible that it could be understood when they are collected the publications about Atatürk.

Keywords: Atatürk, European, Presses, Turkey, Revolution

GİRİŞ

Atatürk, Türk Milli Mücadelesini zaferle sonuçlandırınca sömürgeci Batı telaşa kapılırken, Doğu halkları, yani Asya ve Afrika'nın mazlum milletleri Mustafa Kemal'i kahraman olarak yüceltmiş, bayraklaştırmıştır. O'nun büyük zaferi dünyada çığır açan bir zafer olmuş, ezilen halklara ilham vermiş ve sömürgeciliğin sonunu hazırlamıştır. Atatürk'ün Kasım 1938' de vefatı da aynı şekilde büyük yankı uyandırmış, bu defa dünyanın yalnız doğusu değil batısı da bu haber karşısında büyük bir yasa boğulmuştur. Kısaca O'nun tarih sahnesine çıkışı da dünyadan ayrılışı da evrensel bir olay olmuştur. Özellikle yabancılar Atatürk'ü tanımlarken O'nun için yetmiş üç sıfat kullanmışlardır'.

Gerçekleştirdiği mücadelesiyle emperyalizme karşı koyan Atatürk, ülkesindeki bağımsızlık hareketiyle örnek alınırken, yine bağımsızlık sonrası milli devlet yaratma teşebbüsü, doğulu bir toplumu modern batılı bir millet haline getirmesindeki başarıları büyük bir dikkat ve itina ile izlenmiştir. Bütün bunları yaparken de savaş sonrası Atatürk'ten memnun olmayan Avrupa kamuoyunu inkılâpları ve barışçı çabalarıyla etkileyerek hayranlık uyandıracak dereceye getirmesi son derece önemli bir başarıdır. Atatürk, özellikle Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'nin kararlarına uymasını, barışın ve silahsızlanmanın ihlal edildiği dünyada şartları takip ederek görüşmeler yolu ile hoşnutsuzluğunu gidermesini sağladığı gibi, II: Dünya Savaşı'na doğru giden dünyada bölgesinde barışı koruyan ve dünya barışına katkı yapan bir ülke olarak anılmasını da sağlamıştır.

' Bu sıfatlardan bazıları; "Türkiye'nin Lideri", "İslam Dünyasının Kahramanı"

."Doğunun Kahramanı" "Evrensel Sima"."Çağımızın En Büyük Adamı","Dünyanın En Büyük Devlet Adamlarından Biri", "Dünyanın En Büyük Devlet Kurucularından Biri", "Dünyanın En Büyük Simalarından Biri"."Hürriyet Şampiyonu", "Dünyanın Yetiştirdiği En Büyük Reformcularından Biri"dir. Bkz. Bilal Şimşir, "Atatürk'ün Küresel Yönü Üzerine

(3)

ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜYLE İLGİLİ, AVRUPA GAZETELERİNDE 143

Şöyle ki Atatürk, dünyanın birçok ülkesiyle dostluk anlaşmaları yapmak suretiyle yeni kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni bir barış çemberi içerisine almış ve ona güvenli bir gelecek sağlamıştır. Kısaca Atatürk'ün takip ettiği bu politika, dört kıtayı dostça kucaklamak, doğusu, batısı, kuzeyi ve güneyi ile yer küresine bir bütün olarak bakmak demekti. Açıkçası Atatürk, yer küreyi bir bütün olarak kavrayıp, Türkiye'nin dış politikasını dostluk temeline oturtmak istediği için dünyada bu kadar büyük bir etki yaratmış ve bütün bu barışçıl çabaları tüm dünya tarafından büyük bir takdirle karşılanmıştır. Hatta 1920'lerde Türkiye'nin ezeli düşmanı olan Yunanistan Başbakanı E. K.Venizelos'un, Atatürk'ü 1934'de Nobel Barış Ödülü'ne aday göstermesi o dönemde ciddi anlaşmazlıklarla ayrılmış olan milletlere samimi bir barış örneği vermiştir.

Atatürk belki Nobel Barış Ödülünü alamadı ama ondan sonra gelen II. Dünya Savaşı ve dünyanın her köşesinde devam eden çatışmalar O'nun barışçı politikasının önemini ortaya koymaya kâfi gelmiştir. Hatta Atatürk'ün tüm yaşamı boyunca insanlar arasında hiçbir renk, din, ırk ayrımı gözetmeksizin bir uyum ve iş birliğinin yayılması yolundaki çabalarını dikkate alan UNESCO, 1981 yılını Atatürk yılı olarak ilan etmiştir. O'nun ölümünden sonra Avrupa gazetelerinde çıkan yazılarda, çalıştığı tüm alanlarda olağanüstü inkılâpçı olduğu belirtilmiş, özellikle sömürgecilik ve emperyalizme karşı açılan savaşların ilk lideri olduğu vurgulanmış, dünya milletleri arasında karşılıklı anlayışın ve devamlı barışın değerli öncüsü bulunduğu gerçeğine önemle işaret edilmiştir.

Bu çalışmada Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünden sonra onun kişiliğinin ve yarattığı eserinin, dolayısıyla ülkesinde gerçekleştirdiği yeni yapılanmasının Avrupa devletleri tarafından nasıl değerlendirildiği ve ne şekilde algılandığı üzerinde durulacaktır. Bu değerlendirmede Avrupa gazetelerinde yayınlanan haberlerin Türkiye'deki gazetelere yansıyan yönleri ele alınacaktır. Özellikle Milli Mücadele sonrasında Avrupa'nın Türkiye'ye bakış açısı ön planda yer almakla beraber, bir dünya lideri olarak Atatürk'ü nasıl değerlendirdikleri üzerinde de durulacaktır. Atatürk ile beraber dünya politikasında saygın yerini alan Türkiye ve dolayısıyla Türk milleti zedelenmiş gururu ile birlikte onurunu da kurtarmış, dünyanın diğer çağdaş toplumları arasında layık olduğu konuma kavuşmuş olması Avrupa gazetelerinde yer alan en önemli husus olmuştur.

A- İngiltere'deki Yankılar

Atatürk henüz hayatta iken dahi O'nun ölmez eserinden ve başarılarından büyük bir övgüyle bahseden Avrupa gazeteleri ve yazarlar, O öldükten sonra da aynı şekilde yazılarına devam etmişler ve Türk milletinin büyük acısını paylaşmışlardır2. Atatürk'ün ölümü yalnız Türk milletinin

2 "Büyük Önderimizin Vefatı Bütün Cihana Derin Heyecan ve Teessür Verdi", Tan, 12

Kasım 1938, s. 2; İngiltere Başbakanı, VVinston Churchill Atatürk için; "Hiçbir yerde zafer

Türkiye ye karşı olduğu kadar tamlıkla kazanılmamış, hiçbir yerde zafer sahiplerinin gücüne karşı Türkiye de olduğu kadar mağrurca kafa tutulmamıştır". Bkz. Cemal Avcı, "Türkiye ve

(4)

kalbinde değil bütün dünya milletleri üzerinde derin bir tesir yaratmıştır. Atatürk'ün lehinde olmaları önceden imkânsız görülenler bile olumlu sözler söyleyerek sütunlar dolusu yazılar yazabilmişlerdir. Örneğin Times gazetesi onun için şu cümleleri kullanmıştır; "Bir zamanlar Avrupa'ya fuzuli girmiş

sayılan Türkiye, Atatürk'ün sayesinde Avrupa'nın iç politikasında değerli bir üye olmuştur"3.

Bütün Londra gazetelerinin, onun için baş makaleler ve makaleler yazdıklarını Türkiye'deki gazete haberlerinden öğrenmekteyiz. Londra'daki

Observer gazetesinin Atatürk için; "Muasır hiçbir isim Atatürk adı kadar büyük saygı telkin etmemiştir. Atatürk yalnız Türkiye'nin bütün hayatını değiştiren bir deha değil, fakat beynelmilel münasebetlerde iyilik ve yalnız

iyilik yapan bir adamdır4" ifadelerini kullandığını Ulus gazetesinin verdiği

haberden öğrenmekteyiz.

Ulus gazetesinin verdiği başka bir habere göre, Sunday Times

gazetesinde çıkan bir yorumda da; "İngiltere cevval, cesur bir düşman sonra

da sadık bir dost olarak tanıdığı büyük adamı selamlamaktadır5" denilerek,

Türk milletinin acısını paylaştığını ve İngiliz gazetelerinin Atatürk'ün, hiçbir devlet adamının o zamana kadar yapamadığı işleri başardığını büyük bir hayranlıkla yazdıklarını bildirmiştir.

Ayrıca Sunday Times'da Herbert Sidebotham imzasıyla yayınlanan makalede, büyük lider için devlet adamlarının en cesur ve en orijinali olduğu belirtilerek; "Mustafa Kemal Atatürk, Gelibolu'da İngiliz ordusunu mağlup

etmiş, Filistin'de çarpışmış, büyük harpten sonra Yunan ordusunu yenerek gazi unvanını kazanmıştır. Fakat 1923'de cumhuriyeti ilan ettiği güne kadar bütün dünya onun asker olduğu kadar da devlet adamı olduğunu bilmiyordu. Onun bir devlet adamı görüşüne sahip olduğunu ilk gösteren emare Ankara'da yeni bir hükümet merkezi kurması olmuştur. O, harbin acı hatıralarını ortadan kaldırmış, yalnız Türkiye için yeni bir siyasetin temelini atmakla kalmamış, fakat İngiltere için de sağlam bir şark politikasının esasını kurmuştur... Atatürk, eskimiş ilimlerle lüzumsuz yere kafasını yormamış olduğundan dolayı daha cesur ve daha taze düşünen adamlardan birisidir... İngiltere'ye dost olmuştur ve dost kalacaktır. Onun bir memlekete olan dostluğu ve hayranlığı, aynı siyaset müesseselerine malik olmayan milletler arasında bir dostluk teşekkül edemeyeceği hakkındaki anti tezin boşluğunu belirten bir delil diye gösterilebilir6" denilmiştir.

Times gazetesi başmakalesinde Atatürk için; "Yeni Türkiye'nin Kurucusu ve Yapıcısı Büyük Asker, Büyük Devlet Adamı ve Büyük Şef Dünya için Artarak Devam Eden Önemi ile Atatürkçü Düşünce Sistemi", Beşinci

Uluslararası Atatürk Kongresi, I, Ankara 2005, s. 847. 3 "1938 Türkiyesi", Ulus, M Aralık 1938, s. 5.

4 "Büyük Yasımız ve Yabancı Basın", Ulus, 14 Kasım 1938, s. 3; "Atatürk'ün Ölümü

Karşısında Dünya Matbuatı", Kurun, 15 Kasım 1938, s. 2; Ayın Tarihi, Kasım 1938, s.173.

5 "Büyük Yasımız ve Yabancı Basın", Ulus, 14 Kasım 1938, s. 3.

(5)

ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜYLE İLGİLİ, AVRUPA GAZETELERİNDE 145

sıfatını kullanmış ve ölümünü haber verdikten sonra O'nun gerçek hayat hikâyesinin 1919'dan itibaren başladığını ve Türkiye'nin tarihinin O'nun hayatının tarihi olduğunu; "Cesareti ve vatanperverliği onu ümitsiz görünen

bir teşebbüsün başına, küçük bitkin ve muzaffer müttefiklerin kahir istekleri önünde bütünlüğünü kaybetmiş bir milletin mukavemetinin başına koydu. Onun ruh kuvveti, azim ve iradesi kim olursa olsun diğer herhangi bir şefi sarsabilecek olan zorlukları yenmesine yardım etti" dedikten sonra O'nun

daha önce Gelibolu yarımadasındaki mücadelede İngilizlere karşı askeri dehası sayesinde milletinin talihini tersine çevirdiğini ve sonuçta kesin bir zafer kazandığını belirtmiştir. Ayrıca zafer sonrasında galip asker olmakla beraber, cesareti ve basireti sayesinde de büyük bir devlet adamı olma vasfını kazandığını da yazmıştır. Gazete, Avrupa'nın kısa zaman önce yaptığı hatayı da vurgulayarak, Türkler için "hasta adam" deyimini kullandığını ve O'nun ölümü için ayin yaptığını, ancak büyük liderin Avrupa otoritelerini mahcup ettiğini belirtmiştir. Makalenin devamında ise;

"Türkiye sekiz sene hemen hemen kesilmeden devam eden harpten dolayı son derece ezilmişti. Yolları, ziraatı ve ticareti harap ve perişan bir durumdaydı... Türkiye'yi ziyaret eden Avrupalıların birçoğunun hilafına olarak bu cesur idealist adam güzel hayaller beslemiyordu. Avrupalı düşman ve menfaatperest devletlerin arasında nüfuz ve kuvvetten mahrum padişahların debdebesi, ülkenin geleceğine hâkim olmak sevdası kendisine cazibedar olamamıştır. Kendisi bunların ölmüş bir imparatorluğun ve göçmüş bir âlemin bakayasından başka bir şey olmadığını görmüştü"

cümleleriyle o dönemin Türkiye'sinin içinde bulunduğu durumu tasvir ederken gerek Türk çiftçisinin gerekse Türk kadınının içinde bulunduğu duruma da değinerek yapılması gerekenleri doğru tespit ettiğini vurgulamış ve Atatürk'ün Doğuya sırtını çevirerek Batıya yönelmesini ve Batının değerleriyle barışık olmasını tasvip etmiştir. Burada gazete çok önemli bir gerçeği de ifade ederek, Avrupa'nın o zamana kadar Türkleri kendilerine düşman olarak gördükleri halde ve Atatürk'ün bu bakış açısını bilmesine rağmen yine de Avrupa'ya yönelmesini büyük bir takdirle karşıladıklarını yazmıştır7.

Times gazetesi bütün bu yorumlarını yaparken objektif davranmış ve

Atatürk'ün üstün özellikleri arasında özellikle insani yönü üzerinde durarak şöyle devam etmiştir; "Onun muvaffakiyetleri yalnız memleketin dâhilinde Avrupalılaşmasına münhasır kalmıyordu. Daima ilham ve bazen de idare ettiği harici politika, Türkiye'yi batı devletlerinin dostluk çerçevesi içine koydu ve eski düşmanlardan yeni dostlar yaptı. Evvelce Avrupa 'da bir tüfeyli telakki edilen Türkiye, onun idaresi altında Avrupa politik hayatının kıymetli ve müterakki bir azası haline geldi. Türkler için bir bahtiyarlık eseri olarak o, diğer millet şeflerini eski arkadaşlarını uzaklaştırmaya sevk eden şüphe ve hasetlere asla kapılmadı. Onun kurduğu sosyal ve politik akide sağlam

(6)

temellere dayanmaktadır9'".Yapılan bu yorumda Atatürk'ün Avrupa'ya

yönelirken doğru bir tercih yaptığı ve devletinin temellerini sağlam esaslara dayandırdığını da söylemesi olayların gidişatından duydukları memnuniyetin bir ifadesi olmuştur.

Atatürk'ün yeni bir Türkiye yaratması hususunda ise;"Türkiye,

Atatürk'ün liderliği altında Avrupa'nın iç politikasının kıymettar ve terakkiperver bir azası olmuştur. Türkiye'nin içtimai ve siyasi yeni binası sağlam temeller üzerine kurulmuştur. Latin harflerinin kabulü, kadınların hürriyeti, idare tarzının ıslahı, yolların, maliyenin ve ziraat usullerinin iyileştirilmesi, yeni ve insani kanunların uygulanması hepsi Atatürk'ün eseridir. Harp ve ihtilallerden doğan yeni Avrupa'nın liderlerinden hiç biri Atatürk'ün karşılaştığı müşkülatın daha büyüğüne maruz kalmamış ve ondan daha fazla hizmet göstermemiştir. Kendisi tarafından hazırlanmış ve idare edilmiş olan Türk inkılâbı, erkek, kadın bütün vatandaşlara Türkiye'nin evvelki nesillerden hiçbirine nasip olmayan hür, tam ve emin bir hayat verdi. O bir milleti, matem içinde bıraktı. Türkler şimdi dostları olan ve Atatürk'ü kendisinden korkulur bir düşman sıfatıyla derin bir hayranlıkla takdir etmiş olan İngilizlerin bu kadar büyük bir adamın ölümünün Türkiye ve Avrupa için hâsıl ettiği ziyadan dolayı pek ziyade müteessir olduklarını bilerek müteselli olabilirler. Kararı cesareti ve şiddeti Türkiye'yi düşmandan kurtarmış ve sonra da yalnız Rusya'da Pier ve Lenin tarafından yapılan sosyal değişikliklerle kabili mukayese değişiklikler vücuda getirmiş olan hayret verici adam öldü..?" yorumuyla Atatürk'ün üstün özelliklerini

anlattığını Ulus, Cumhuriyet, Akşam ve Tan gazetelerinin haberlerinden öğrenmekteyiz.

Tan gazetesindeki başka bir haberde ise, Times gazetesinde Atatürk

hakkında yeni bir makale yayınlandığını ve bu makalede; "Asker, teşkilatçı

ve idareci, onun modern Türkler arasında hiçbir rakibi yoktu ve çok eski zamanın harpçi sultanları arasında da pek az rakibi vardı. Muvaffakiyetleri Türkiye'yi bir Avrupa devleti yaptı. Yakın doğunun tarihini değiştirdi ve

Müslümanlığın istihalesinde hala daha kati bir tesiri olabilir"10 yorumunun

yapıldığını görmekteyiz".

8 Ayın Tarihi, Kasım 1938, s. 172; S. R. Sonyel , "Kurtuluş Savaşı Döneminde Mustafa Kemal Atatürk'ün Evrenselliği", Üçüncü Uluslararası Atatürk Sempozyumu, I, Ankara, 1998, s. 50-51.

g Ayın Tarihi, Kasım 1938, s. 172; "Dahi Asker, Dahi Devlet ve Islahat Adamı Atatürk",

Akşam, 13 Kasım 1938, s. 2; "Hariçte Duyulan Derin Teessürler", Tan, 13 Kasım 1938, s. 9;

"Dünya'nın Büyük Kaybı", Cumhuriyet, 12 Kasım 1938, s. 5; Atatürk ve Cihan",

Cumhuriyet, 15 Kasım 1938, s. 5; "Muzaffer Bir Kumandan Basiretli ve Uzağı Gören

Islahatçı Bir Devlet Adamı Atatürk", Ulus, 16 Kasım 1938, s. 5.

"Hariçte Duyulan Derin Teessürler", Tan, 13 Kasım 1938, s.9; Yabancı Gözüyle

Cumhuriyet Türkiyesi, s.97-103.

" İngiltere, Atatürk için sadece ölümünden sonra değil hayatta iken de, pek çok yazılar yazmış ve yaptıklarıyla yakından ilgilenmiştir. Örneğin Times Gazetesi, 28 Temmuz 1923 tarihli sayısında Ağa Han'ın Müslümanlara yönelik şu mesajını yayınlayarak Atatürk'ün bir ilke imza atmış olduğunu belirtmiştir; "Tarihte ilk kez Müslüman bir ulus adına, batının yüce

(7)

ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜYLE İLGİLİ, AVRUPA GAZETELERİNDE 147

İngiltere'nin Ankara Büyükelçisi Percy Loraine, Atatürk'ün ölümü üzerine 25 Kasım 1938'de, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Halifax'a gönderdiği yazıda Atatürk için; "Atatürk, yalnız bu veya şu savaşı kazanmak,

bu yasayı veya şu alfabeyi uygulatmak, fesi yasaklamak ve devleti laikleştirmekle değil, yüzyıllar boyunca bir ulus oluşturan, ruhu kamçılayıcı idaresizlik altında inleyen bir soyun dehasına güvenmekle ve uzun süre kölelik altında kalmasına izin vermeyeceği hesapsız güç ve yetenekleri özgürlüğe kavuşturmakla, son on beş yıl içinde, ölçülmesi güç iyilikler yapmıştır. Bu iyilikler onun yüceliğinin ve olağanüstü düşünün ölçüsü olmalıdır.. ,1 2" ifadelerini kullanmıştır.

Percy Loraine ayrıca gazeteye verdiği demecinde de; "Atatürk

yapılması gerektiğine inandığını yapmaktan asla yılmadı. Hastalığının sonucu olarak ölüme yaklaştığı sırada dahi kalbine ve aklına asla korku işlemedi. Türk halkının hizmetinde öldü. Ölüm dahi onu en büyük zaferi olan şu başarılarında asla aldatamadı. Atatürk Türk Halkına yaşam, onur, gurur, yaşam aracı ve en yüce ödül olarak tüm bunların zevkini tatma özgürlüğü sağladı"'3 demiştir.

Bütün bu yorumlarıyla Loraine'nin, Atatürk'ü gerçek anlamda çok iyi tahlil ettiğini görmek mümkün olmaktadır. Bir Avrupalı olarak O'nun, Atatürk'ü tarafsız olarak böyle bir değerlendirmeye tabi tutmuş olması da yine büyük liderin kendi şahsiyetiyle doğrudan orantılıdır. Loraine, 3 Aralık

1938'de İngiltere Dışişleri bakanlığına gönderdiği yazıda ise Atatürk için duyduğu özlemi şöyle ifade etmiştir; "Dramatik dinamizmi ve mıknatıs gibi

çekiciliği ile Atatürk özlenecektir. Onun yası gerçektir. Bu özlem, cenaze törenleri sırasında halk arasında pek acı bir biçimde kendini göstermiştir ve kesinlikle gerçektir... Atatürk'ün anısına olan bağlılık ve onun kurmuş olduğu yapının sağlamlığı, gelecek yılların ağırlığı altında denenecektir. Kendi görüşünce her ikisi de bu ağırlığı başarıyla kaldıracaktır"^. Bu

cümlelerde dikkatimizi çeken bir diğer husus ise Türkiye'nin O'nun ölümünden sonra da adımlarını sağlam atacağı ve temellerin sağlam olduğu konusundaki inancı olmuştur.

Gazi Mustafa Kemal'in metin önderliği için en yüce kredidir. Türk milli devletinin sağlamış olduğu özgürlük bir bütündür".

Yine İngiliz Yarbay A.C. Yate, The Asiatic Review dergisinin Ocak 1923 sayısında şöyle diyordu; "Mustafa Kemal'in adı, kendi ilkelerini ve uluslarını kurtaranlar gibi tarihe

geçecektir". İngiliz yazar Elizabeth Monroe aynı fikirleri destekleyerek; "Onun yenilgiye uğratılmış bir devletin, yenen devletlere eşit koşullara göre işlem yapabileceğini, Sevr Antlaşmasını yırtarak onun yerine büsbütün değişik olan Lozan Antlaşmasını kabul ettirebileceğini göstermiş olması, Arap dünyası, Mısır ve İran'da hoşnutsuz uluslar için bir tonikti. Bu gelişmelerden sonra, bu uluslar, uzun yıllar bu başarıyı düşünürken zevk duyuyorlardı" demiştir.

Bkz. Sonyel , "Kurtuluş Savaşı Döneminde Mustafa Kemal Atatürk'ün Evrenselliği", s. 50-51.

12 S. R. Sonyel, a.g.m, s. 50-51.

I3S. R. Sonyel , "Yabancı Gözü ile Atatürk", Türk Kültürü, IX, No. 91. Kasım 1970, s.

24-25.

14 S. R. Sonyel , "Büyük General, Asil Düşman ve Cömert Dost Gazi Mustafa Kemal" , Belleten, XLIII, No.171, Temmuz 1979, s. 75.

(8)

Daily Telegraph gazetesi, "Modern Türkiye'nin Yaratıcısı" başlığı

altında yayınladığı başmakalesinde Atatürk için; "Devrimiz, ne lüzumlu

varlıkların ve iktidarların uğradığı süratli değişikliklere şahit olmuş ve birçok kuvvetli adamların ansızın otokratlığa yükseldiklerini görmüştür. Tarih bu adamların başarılarını araştırdığı zaman, Atatürk'ten başkasının bir milleti ve devleti yeniden kurmak hususunda daha hayret verici, daha iyi ilhamlı bir şekilde hareket etmediğine karar verebilir. Ziraatla derinden alakadar olan Atatürk, yeni Türkiye'yi ziraata bağladı. Ziraat metotlarının ıslahını, çiftçilerin korunmasını temin etti. Memleket endüstrisini kurmak için geniş projeler hazırlanmış ve memleket kaynakları geniş ölçüde işletilmiştir. Hepsinden daha önemlisi Kemal Atatürk'ün milli enerjiyi canlandırması, sosyal hayatı hızlı bir şekilde değiştirmek gibi Türkiye'ye mazi gözüyle bakanların imkânsız saydıkları işi başarmasıdır. Büyük Petro, Rusya'yı bu derece değiştirmeği aklından geçirmemişti. Şer'i mahkemeler kaldırılarak yerlerini medeni kanuna bırakmış, Avrupai giyim kabul olunmuştur. Hepsinden daha çok hayret vereni kadın hürriyetinin teminidir. Kadınlar başka hiçbir memlekette bu kadar süratle ilerlememişlerdir. Bir

milletin bu derece değişmesi tarihte hakikaten eşi olmayan bir hadisedir"'5

yorumunu yaparak O ' n a tarih sayfalarında önemli bir yer ayırırken, inkılâplarını ön plana çıkardığını Ulus gazetesinden öğrenmekteyiz.

Ulus Gazetesi, Daily Telegraph gazetesinde yer alan bir başka yoruma

bağlı olarak verdiği haberinde Atatürk'ün liderlik vasfıyla ilgili olarak;

"Müteaddit kuvvetli adamların iktidar mevkiine geldiğini gören neslimiz bunların eserlerini gözden geçirdiği vakit hiçbir millet ve devlet inkılâbının ne Atatürk tarafından yapılan kadar fevkalade ne de onun kadar iyi mülhem olmadığını anlayacaktır "1 6 sözlerine yer vermiştir.

News Chronicle gazetesi ise, "Bozkurt" başlığı altında yazdığı

makalesinde; "Atatürk eğer yaşasaydı tarihin bugünkünden çok farklı

olacağını, bir hakikat olarak söyleyebileceğimiz mahdut adamlardan

birisiydi. Hiçbir diktatörün başaramadığı muvaffakiyetleri Atatürk

başardı"" diyerek O'nun tarihin akışına yön verebilecek kadar büyük bir

değer olduğunu vurgulamıştır.

Yine aynı gazetenin Charles Vernon Bartlett'in imzasını taşıyan bir makalesine dair verdiği haberinde Kurun ve Akşam gazeteleri büyük lider için şu ifadelere yer vermiştir; "Atatürk'ün ıslahatı devamlı olacaktır. Zira

bu ıslahat harpten evvel kendisini tanımış olanlar için hemen hemen tanınmayacak derecede değişmiş olan Türkiye'de Türk milletini kurtarmıştır. Atatürk Türkiye'yi inhitat etmiş bir memleket halinden kuvvetli ve hürmet

15 "Modern Türkiye'nin Yaratıcısı", Ulus, 16 Kasım 1938, s. 5; Ayın Tarihi, Kasım

1938, s. 173.

16 "Atatürk Karşısında Dünya'nın Dili", Kurun, 13 Kasım 1938, s. 3.

""Dahi Asker, Dahi Devlet ve Islahat Adamı Atatürk", Akşam, 13 Kasım 1938, s. 2; "Hariçte Duyulan Derin Teessürler", Tan, 13 Kasım 1938, s. 9.

(9)

ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜYLE İLGİLİ, AVRUPA GAZETELERİNDE 149

edilen bir memleket haline çevirmiş ve onu tek düşmanı kalmadan

bırakmıştır. Bu, zamanımızın hiçbir diktatörünün başaramadığı bir şeydir,,n.

Yine; Kurun, Akşam ve Tan gazeteleri Daily Mail gazetesindeki bir makaleye dair verdikleri haberlerinde, o günkü Türkiye'nin durumundaki gelişmelerden bahsederken şu satırlara yer vermişlerdir; "Bugün Türkiye

büyük ve yeni bir memlekettir. Harp sonrasının dehşet ve bitkinliğinden çıkmış olan bu yeni Türkiye Atatürk'ün dimağında vücut bulmuştur. O, bu Türkiye'yi kendi elleriyle dünyaya getirdi"^. Böylece Atatürk'ten günlerce

bahseden İngiliz gazeteleri O'nun dehasını, yenilmez kişiliğini, büyüklüğünü ve ileri görüşlülüğünü resmen kabul etmiş oluyorlardı. O'nun dünya barışma yaptığı katkıyı hürmetle anarken yeni bir Türkiye yaratmak için verdiği mücadeleyi de büyük bir saygı ile kabul etmişlerdir.

Daily Express gazetesi de, Atatürk'ün Türkiye'yi hesaba katılması

gereken yeni bir memleket haline getirmesinden bahsederek önemli bir gerçeği vurgularken Daily Herald ise O'nun hayatını uzun uzun anlatmakla

• 90

yetinmiştir .

J . H . W a l t u n , Daily Telegraph gazetesine yazdığı makalede;

"Cumhuriyet Türkiye'si, toprak ihtiras ve anlaşmazlığı bulunmayan ve harp

sonu sınırlarından memnun olan birkaç memleket arasındadır"2' derken,

Türkiye'nin entrika ve hilelerden arınmış olduğunu Atatürk'ün sayesinde "hasta adam" unvanından kurtulduğunu da vurgulamak istemiştir22.

1935-1938 İngiliz Büyükelçiliği yıllık raporlarında da Atatürk için özel bir yer ayrılmış ve 10 Kasım'da oldukça genç yaşta vefat eden büyük liderin ölümü duyurulmuştur. Hatta Atatürk'ün değerini, karakterini ve başarılarını anlatmak için yıllık raporun uygun bir yer olmadığı belirtilmişse de yine de O'nun hakkında kısa da olsa bilgi vermeden geçememişlerdir. Yıllık raporda O'nun için şu satırlar yer almıştır; "Asker, devlet adamı ve reformcu olarak

18 "Atatürk Karşısında Dünya'nın Dili", Kurun, 13 Kasım 1938, s. 3; "Dahi Asker, Dahi

Devlet ve Islahat Adamı Atatürk", Akşam, 13 Kasım 1938, s. 2; Ayın Tarihi, Kasım 1938, s. 173.

19 "Atatürk Karşısında Dünya'nın Dili", Kurun, 13 Kasım 1938, s. 3; "Dahi Asker, Dahi

Devlet ve Islahat Adamı Atatürk", Akşam, 13 Kasım 1938, s. 2; "Hariçte Duyulan Derin Teessürler", Tan, 13 Kasım 1938, s. 9; Ayın Tarihi, Kasım 1938, s. 173.

2 0 "Dahi Asker, Dahi Devlet ve Islahat Adamı Atatürk", Akşam, 13 Kasım 1938, s. 2;

"Hariçte Duyulan Derin Teessürler", Tan, 13 Kasım 1938, s. 9. 1Yabancı Gözüyle Cumhuriyet Türkiyesi, s. 190.

2 2 Rom Landau bu hususla ilgili olarak 25 Haziran 1937'de The Spectator

Mecmuasındaki yorumunda Atatürk'ün hasta adam kimliğinden kurtulmak için yaptıklarını şöyle anlatmaktadır; "Atatürk 'ün memleketi için neler yapmış olduğunu tam manasıyla

görebilmek ve anlayabilmek için Türkiye'yi ziyaret etmek şarttır... Türkiye inkılâbı çok daha yenidir, bu inkılâbı geçiren memleket çok daha geri çok daha karışık ve disiplinsizdi buna rağmen Kemal'in kurduğu inkılâbın semereleri bu kadar kısa bir zaman için de olsa dahi mazeret göstermek lüzumunu hissetmeyecek kadar bariz ve kâfidir. Atatürk 'ün başarıları İtalyan ve Alman liderlerininkinden çok daha yüksektir... Atatürk'ün müstakil ve mütecanis bir Türkiye yaratması hiç şüphesiz tarihi bir başarıdır. Fakat bundan daha mühim olan bir hakikat vardır ki o da Atatürk'ün Türk milletine yeni bir ruh aşılamış olmasıdır". Bkz.

(10)

Türkiye bugün bulunduğu noktaya Atatürk gibi önemli bir liderin 15 yıllık bir yönetimi altında gelmiştir."23

B- Fransa'daki Akisler

Atatürk'ün ölümü İngiltere'de olduğu gibi Fransa gazetelerinde de önemli bir etki yaratmıştır. Özellikle O'nun laiklik yönü üzerinde durarak barışçı çabalarını ön plana çıkarmışlardır. Fransa'da yayınlanan Mond e

Vuayaji mecmuası, "1938 Türkiyesi" adlı makalesinde Türkiye'yi daima

mistik bir gözle görmüş ve göstermiş olan Avrupalıların bu inanışına karşı o günkü Türkiye'nin vurduğu darbeyi anlatmaya çalışmıştır. Yazıda bu husus şu şekilde ifade edilmektedir; "...Türkiye şarklılık damgasından tamamen

kurtulmuştur. Türkiye'de artık ne sarık, ne fes, ne de şalvar vardır. Kadınlar artık bize hayalet değildir. Türk kadınları sokaklarda serbest ve açık olarak dolaşmaktadırlar. Giyimleri tıpkı Paris ve Roma kadınları gibidir... Bu değişmeler bütün Türkiye 'nin değişmesinin bir emsalidir. Bu icraatlarından dolayı Atatürk, Türklerin babası adını aldı ve yine bunun içindir ki, eski şark tarihinin derinliklerine Etilere kadar giderek milletinin asıl unvanlarını aradı. Bu gün Türkiye nüfusunun hemen hepsi Türklerden müteşekkildir ve Türkçe konuşulur. Türkiye bu mütecanis halkıyla vaktiyle ki geniş ve gayri mütecanis Osmanlı İmparatorluğu'ndan çok daha kuvvetlidir. Çünkü şimdi Türkiye'de kuvvetli bir milli irade vardır"24... dedikten sonra Türkiye'nin

ekonomi alanında kat ettiği mesafeye de değinerek kısa zaman sonra Türkiye'nin bir endüstri memleketi olacağını, servet kaynaklarını daha fazla işleteceğini ve sonuçta Türk halkının tamamen refaha kavuşacağını da vurgulamıştır. Bütün bu açıklamalarda Fransa'nın üzerinde durduğu husus, Türk milletinin artık bundan sonra tamamen modern bir devlete sahip olmasıdır.

Paris Soir gazetesi de öncelikli olarak O'nun inkılâpları hakkında

değerlendirmede bulunmuş ve şöyle yazmıştır; "... Muzaffer bir general olan Türklerin babası yeni Türkiye'yi yarattı, sultanları kovdu, kadınlara hürriyet verdi, fesi kaldırdı ve memleketinde radikal bir değişiklik yaptı"

2 3 Mustafa Yılmaz, "İngiliz Büyükelçiliği Yıllık Raporlarında Türkiye(1935-1938)", Beşinci Uluslararası Atatürk Kongresi, I, Ankara 2005, s. 646; Dünya radyoları da yine

Atatürk için özel yayınlar yapmışlar ve; "Dünya Büyük Bir Devlet Adamını Kaybetti" ifadesini kullanmışlardır. Londra Radyosu Atatürk'ün ölüm haberini verdikten sonra şu sözleri söylemiştir; "Türkiye Atatürk'ü kaybetmekle bugünkü refah ve nüfuzunu temin eden

yüksek dirayetli, uzak görüşlü şefini ve dünya büyük bir devlet adamını kaybetmiştir" Bkz.

"Dünya Radyoları Atatürk için Neşriyat Yaptılar", Tan, 11 Kasım 1938, s. 2; Aynı şekilde Paris, Berlin ve Roma Radyoları da ölüm haberini verirken Türk milletinin büyük acısını paylaşmışlardır. Atatürk ölümünden çok daha sonra da dünyada gerek bilim ve düşünce çevreleri gerekse politika ve devlet adamları tarafından büyük bir ilgi odağı olmaya devam etmiştir. Sürekli olarak O'nun fikir ve düşünceleriyle ilgilenilmiş ve örnek alınmıştır. Örneğin Lord Kinross, Atatürk hakkında özel incelemeler yapmış ve bir kitap yazmıştır. Kitabında O'nun hiçbir zaman kendisini düşünmeyen, bütün varlığını yurduna ve ileri insanlık idealine vakfeden kişi olduğundan bahsetmiştir. Bkz. Abdullah İlgazi, "Dün Bugün ve Gelecekte ki Yansımalarıyla Atatürk'ün İnsan Haklarına Verdiği Değer", 4. Uluslararası Atatürk

Kongresi, I, s. 427.

(11)

ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜYLE İLGİLİ, AVRUPA GAZETELERİNDE 151

dedikten sonra Ulus gazetesi verdiği haberinde Fransız İçişleri Bakanı Albert Sarraut'un O'nunla ilgili bir hatırasını da eklemiştir25.

Albert Sarraut'un aynı gazeteye Atatürk'ün ölümü dolayısıyla yazdığı bir diğer makaleye dair Akşam, Tan ve Ulus gazetelerinin verdiği haberlere göre; "Atatürk'ün ölümü herkeste hayranlık uyandıran Türkiye için azim bir

ziyadır. Onun kahramanlığı ve dehası o memleketin istiklalini yaratmış ve kalkınmasını temin etmişti. Bu ziya Fransa için de çok acıklıdır. Çünkü Atatürk onun sadık ve samimi bir dostu idi. Bu ziya sulh havası için de çok elimdir. Zira bu büyük devlet şefi yorulmaz bir surette bu davanın korunmasına çalışmaktaydı. Bu ölüm şahsen beni de fevkalade müteessir etmiştir" diyerek Atatürk'ün başlattığı barış politikasının ölümüyle beraber

sonuçsuz kalacağı endişesi dile getirilmiştir.

Albert Sarraut makalesinin devamında, Atatürk ile arasındaki duygusal bağlılığa dair; "Ankara'da elçi bulunduğum günlerde, o zaman adı Gazi

Mustafa Kemal olan o büyük zatla sık sık temas imkânını bulmuştum. Aramızda samimi ve kalbi bir sevgi hâsıl olmuştu. Ona karşı hayranlık ve sevgi besliyordum. Türkiye'de bulunan bütün dostlarım, Türk milletinin en büyük matem gününde duyduğum ıstırabın ne kadar geniş olduğunu takdir

ederler"26 diyerek bir Fransız siyaset adamı olarak böylesine büyük bir

liderin büyüklüğünü dehasını kabul etmiş olması ve bunu dile getirmesi önemlidir. Sarraut, aynı zamanda Türk basınına da aynı tarzda beyanatta bulunmuş ve Türk milletine özel taziyesini sunmuştur27.

Jean Laubespin2 8'in, Atatürk hakkında yazdığı makaleye dair Ulus

gazetesinin verdiği bir haberde, Atatürk için söylediklerine yer vermiş ve değişik bir bakış açısıyla şöyle değerlendirmiştir; "Bütün bir milletin Atatürk

adıyla andığı adam, harikulade bir adamdı. Onda her şey tezatla doluydu. İnsan onunla tanıştıktan sonra ilk zamanlar, şahsiyetinden intişar eden mıknatısiyetin tesiri altında kalıyor. Sonradan zarif giyinişine, kibar tavırlarına ve ince fikirlerine dikkat edebiliyordu. Etrafını hayrete düşürmekten hoşlanan bu adam tabiatın lütfuna mazhar olmuştu. Çünkü onda her şey hakikaten insanı hayrete düşürüyordu. Onun çatık alnında ve iradesini gösteren ağzında mavi gözlerinin bir tek bakışının derin bir tatlılık uyandırdığını, hiç beklemediğimiz bir anda görüyordunuz. Her hangi bir ziyaretçi tam onun meziyetlerini methettiği sırada, o dudaklarında esrarlı bir

2 5 Sarraut hatırasını şöyle anlatmaktadır: "Atatürk geçenlerde, sefirlerimizden biriyle konuşurken şöyle diyordu: Biliyor musunuz? Ben hakikaten, "ihtilalci" telakki olunacak ilk hareketi Paris'te yaptım. Bu hareket ne idi ekselans? Paris'e gelir gelmez ilk işim fesimi çıkararak sizin demokratik mölon şapkanızı giymek olmuştu. Kemal Atatürk'ün çehresi mermer gibi sakin dururken, gözleri alaycı parıltılarla yanıyordu. Filhakika fesin ortadan kalkması büyük bir inkılâbın sembolünü teşkil etmiştir...". Bkz ."Atatürk, Albert Sarraut", Ulus, 15 Kasım 1938, s. 5.

2 6 "Atatürk'ün Ölümü Her Tarafta Derin Bir Teessür Uyandırdı", Akşam, 11 Kasım

1938, s. 2; "Hariçte Duyulan Derin Teessürler", Tan, 13 Kasım 1938, s. 9; "Atatürk, Albert Sarraut", Ulus, 15 Kasım 1938, s. 5.

2 7 "Milli Matemimiz ve Cihan", Cumhuriyet, 12 Kasım 1938, s. 3. 2(1 Fransız gazeteci.

(12)

gülümseyişle daima aynı şeyi söylüyordu. Ben on yaşından beri inkılâpçıydım. O zamandan beri hiç değişmedim. Gene sık sık tekrarlarından hoşlandığı bir cümle de şu idi. On yaşında iken Selanik'in en yaramaz çocuğu da ben idim. Fakat onun hayatını yazanlar, aynı fikirde değillerdir. Hepsi, onun daha küçük yaşta iken harikulade bir çocuk olduğunda müttefiktirler.. ,"29.

Fransa'nın eski Ankara Büyükelçisi Kont de Chambrun, aynı gazetede yazdığı makalede, Atatürk'ün büyük bir medeniyet eseri meydana getirdiği ve el koyduğu her şeyde tamamıyla başarılı olduğundan bahsetmiştir. Figaro gazetesine yazmış olduğu makalesini ise Kurun ve Ulus gazetelerinin haberlerinde görmekteyiz. Kont de Chambrun burada da Atatürk için;

"Avrupa'nın karışık âleminde en önemli rolü oynayanlardan birini kader yere sermiştir. Mustafa Kemal, fakirliği, şeref ve zaferi tanımış, ananeleri yıkmış ve dağınık bir imparatorluğun harabeleri üstünde milli bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuştur. Bu akşam bu satırları yazarken, beş sene müddetle bana karşı göstermiş olduğu hayırhah dostluğu, Fransa'ya karşı dürüstlüğünü düşünüyorum" dedikten sonra büyük liderin tevazu

yönüne vurgu yaparken aynı zamanda olayları değerlendirmedeki ustalığını da dile getirmiştir. Ona göre Atatürk çok farklı yeteneklere sahip bir insan, hoş sohbet, etkileyici, insanları ikna edici, fikirlerinde idealist, hayallerinin, onlara çizdiği hudutları aşmasına müsaade etmeyen karaktere sahip bir kişiydi. Hatta O'nun karakterinin en dikkate değer noktasının bu husus olduğunu söyleyerek; "O, emelleri tehdit etmeye muktedirdi" ifadelerini de kullanmıştır30.

Kont de Chambrun, bir başka yazısında da Atatürk'ten, "Türklerin

Babası" olarak bahsederek O'nun bu ismi savaşlardaki başarıları ve barışçı

çabaları ve uygarlaştırıcı adımlarıyla hak etmiş olduğunu söyledikten sonra;

"... Kuşkusuz tahta çıkabilirdi, sağduyusu ve akılcılığı onu bundan uzak tutmuş, milletin babası olmayı tercih etmişti. Kasılmadan, övünmeden şatafata kapılmadan düşünür niteliğini korumuş ve itibarı artmaya devam

etmiştir" 3 1 cümleleriyle insan Atatürk üzerinde durmuş ve bu ifadelerini

hayranlıkla dile getirmiştir.

Fransa'daki Le Journal gazetesinde yayınlanan bir yazıya dair Kurun gazetesi verdiği haberinde, Atatürk'ün ölümüyle zamanın en büyük adamlarından birini kaybettiklerini, fakat ondan geriye kalan bağımsız ve müstakil Türkiye'nin, kuvvetli ve modern bir ordunun Türk milleti için en büyük bir güvence olduğunu vurgulamıştır32. Yine aynı gazete, Atatürk'ün

bütün mesaisinin yapıcı olduğunu ve yapılan şeylerin devam edeceğini ve

2 9 "Kemal Atatürk'ün Harikulade Hayatı", Ulus, 15 Kasım 1938, s. 5.

3 0 "Fransız Basını", Kurun, 14 Kasım 1938, s. 4; "Kont de Chambrun'un Bir Yazısı", Ulus, 16 Kasım 1938, s. 5; Ayın Tarihi, Kasım 1938, s. 175.

3 1 Turhan Baycu, "Yabancı Gözüyle Atatürk", Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 111,

Mart 1987, S. 8, s. 394.

(13)

ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜYLE İLGİLİ, AVRUPA GAZETELERİNDE 153

O'nun eserinin daima baki kalacağını yazarak33, Ankara'da imzalanan

Türk-Fransız Antlaşmasını da hatırlattıktan sonra, Atatürk için normalin üstündeki büyük adamlardan biri olarak bahsetmiştir34. Eski Fransa Başbakanı Mösyö

Heryo ise, Atatürk'ü yakından tanımış olmanın mutluluğu içerisinde O'nun için, büyük bir kumandan, büyük devlet adamı olarak bahsetmiş olduğunu

Kurun gazetesinin verdiği haberden öğrenmekteyiz35.

Saint-Brice, aynı gazetede onun için; "Atatürk'ün bütün yapıcı eseri,

çalışmaya, kitlelerin disiplinine ve gayretteki devam hassasına imtina ediyor. Türkiye'nin maddi terakkileri, cidden mahirane teşebbüslerle dolu bir harici politikanın neticesidir.. .36"demiştir.

Petit Journal gazetesinde, Schacre'de ölüm haberiyle birlikte

Türk-Fransız ilişkileri ve Türk dış politikasında her hangi bir değişiklik olmayacağı ile ilgili yazılar yazdığını yine Yeni Sabah gazetesinden öğrenmekteyiz.

Paris'in Temps gazetesi ise; "Atatürk bir milleti birkaç yılda

asrileştirmek mucizesini yaratmıştır"37 yorumunu yaptıktan sonra Tan

gazetesinin verdiği habere göre şöyle devam etmektedir; "Yeni Türkiye'nin

yapıcısı ölmüştür. Bütün bir millet şimdi vatanının halaskarına ve memleketi baştanbaşa değiştiren inkılâpların amili muhterem büyük şefi için ağlıyor. Ölüm mağlubiyet nedir bilmeyen bu adamı mağlup etmiştir. Fakat onun muazzam eseri bakidir ve Türkiye Cumhuriyeti'nin mazisi istikbal için bir kaptandır. Balkan Antantı'nm lideri ve Şark paktının yaratıcısı olan Türkiye,

dünyada kendi mevkisini almıştır"38. Genel olarak A t a t ü r k ' ü

değerlendirirken, O'nun ülkesine yaptığı hizmetten ve Türkiye'nin geleceğini kurtarmış olduğundan bahsetmektedirler.

İntronsigeant gazetesi de ölüm haberiyle beraber büyük liderin hayatına

geniş yer ayırmış ve Marcel Sauvage'nin39 "Atatürk'ü Nasıl Tanıdım" başlığı

altında bir röportajını yayınlamış ve bu röportajı Akşam gazetesi aynen vermiştir. Buna göre, Marcel Sauvage, Atatürk için; "Atatürk'ün şahsında

yalnız etraflarında hayat ve ölüm mistiği yaratmaya kadir şeflere has manyetizma vardır" diyerek Atatürk'ün kendisine söylediği şu cümleyi asla

3 3 "Atatürk'ün Ölümü Her Tarafta Derin Bir Teessür Uyandırdı", Akşam, 11 Kasım

1938, s. 2.

3 4 "Ulu Önderimizin Vefatı Bütün Cihana Derin Bir Heyecan ve Teessür Verdi", Tan,

12 Kasım 1938, s. 9.

3 5 İstanbul'a gelerek Atatürk ile bizzat görüşen Heryo, onun siyasilere mahsus yüksek

meziyetine yakından şahit olup ve takdir edebilmiş ve bu takdirini de ülkesine geri döndükten sonra Vişi şehrinde verdiği genel bir konferansta defalarca dile getirmiştir. Bkz. "Atatürk'ün Portresi", Kurun, 11 Kasım 1938, s. 9.

3 6 "Ulu Önderimizin Vefatı Bütün Cihana Derin Bir Heyecan ve Teessür Verdi", Tan,

12 Kasım 1938, s. 9; "Kurtarıcıya En Büyük Bir Şükran Delili", Ulus, 17 Kasım 1938, s. 5.

3 7 "Atatürk Hakkında Dünya Matbuatı Neler Yazmıştı", Yeni Sabah, 10 Kasım 1953, s.

3; Ayın Tarihi, Kasım 1938, s. 174.

3 8 "Ulu Önderimizin Vefatı Bütün Cihana Derin Bir Heyecan ve Teessür Verdi", Tan,

12 Kasım 1938, s. 9; Ayın Tarihi, Kasım 1938, s. 173-174.

(14)

unutmadığını söylemiştir; "Çok büyük milletlere ait küçük memleketler

vardır. İstikbal öteki milletlerden ziyade bu milletlere aittir. Bu cümleler ölümünün arifesinde yakın doğunun ve hatta bütün doğunun en şuurlu, en uyanık ve en emin adamı olarak ortaya çıkan Atatürk'ün harikalarla dolu hayatının derin manasını göstermesi açısından önemlidirdiyen Marcel,

Atatürk'ün şöhretinin memleketten memlekete geçerek hayatının efsanevi denebilecek bir mahiyet aldığını da vurgulamıştır.

Aynı şekilde, Akşam gazetesinin verdiği habere göre Matin gazetesinin de Mustafa Kemal Atatürk için; "Mustafa Kemal banisi olduğu Türkiye

Cumhuriyeti'nde hiçbir zaman Çarların bile malik olamadıkları hudutsuz kuvvet ve salahiyete sahipti. Bu derece derinden sevdiği memleketinin modern inkişafına engel olan asırlık ananeleri ve dini adetleri yıkmak için bir tek imzası kâfi gelmişti... Zira Atatürk, hakikaten zamanımızın objektif

zihniyetli ve temkinli büyük adamlarından birisiydi" 4 1 yorumunu yaptığını

görmekteyiz.

Ayrıca Jour Echo de Paris42, Journal, Petit Journal de Excelsior

gazetelerinin de Atatürk'ün hayatı hakkında uzun makaleler yayınlamış43

olduklarını yine Türk gazetelerinden bilmekteyiz.

Petit Parisien gazetesi ise, bütün Türkiye'de büyük bir matem hüküm

sürdüğünden bahisle büyük devlet reisinin şahsiyetinin çok yüksek olduğunu ve hiç kimsenin O'nun kadar halkının kalbine yakın olmadığını yazmıştır44.

Ayrıca Journal de Jönev Gazetesinde de Prof. Ojen Pittar, Atatürk hakkında büyük övgülerle dolu bir makale yayınlamıştır45.

Albert Kammerer, Excelsior gazetesinde, Mustafa Kemal için; "Atatürk çok büyük bir adam ve politik bir dehadır. Memleketine en büyük hizmetleri

40 Ayın Tarihi, Kasım 1938, s. 174; "Her taraftan Büyük Matemimize İştirak Ediliyor",

Akşam, 12 Kasım 1938, s. 2.

41"Her taraftan Büyük Matemimize İştirak Ediliyor", Akşam, 12 Kasım 1938, s. 2; Ayın Tarihi, Kasım 1938, s. 174.

4 2 Courson, Jour Echo de Paris gazetesine verdiği demecinde Atatürk için şunları

söylemiştir: "Bu karışıklıklarla dolu zamanımızda belki Atatürk'ün şöhreti kadar büyük

şöhretler vardır. Fakat hiçbir zaınan bir tek muvaffakiyetsizlik bile kaydetmemiş yegâne şöhret onun şöhretidir". Bkz. "Ulu Önderimizin Vefatı Bütün Cihana Derin Bir Heyecan ve

Teessür Verdi", Tan, 12 Kasım 1938, s. 9; "Atatürk Karşısında Dünya'nın Dili", Kurun, 13 Kasım 1938, s. 3; "Büyük Yasımıza İştirak Edenler", Ulus, 15 Kasım 1938, s. 5.

4 3 "Her taraftan Büyük Matemimize İştirak Ediliyor", Akşam, 12 Kasım 1938, s. 2; Ayın Tarihi, Kasım 1938, s. 174.

4 4 "Atatürk Karşısında Dünya'nın Dili", Kurun, 13 Kasım 1938, s. 3; Ayın Tarihi,

Kasım 1938, s, 173.

4 5 Prof. Öjen Pittar, 1928'de ilk defa Ankara'ya geldiğinde, Atatürk ile tanışmış ve

kendisinden çok etkilenmiştir. Atatürk, bir tarihçi olması hasebiyle, onun bilgilerinden faydalanmak istemiştir. Özellikle Anadolu'nun tarih öncesi devirleri ve Türk ırkının ve Türk medeniyetinin menşei hakkında kendisiyle uzun sohbetlerde bulunmuştur. Prof. Öjen Pittar, bu sohbetler sırasında Atatürk'ün fikirlerinden oldukça etkilenmiştir. Bkz. "Atatürk Hakkında Bazı Şahsi Hatıralar", Ulus, 5 Aralık 1938, s. 5.

(15)

ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜYLE İLGİLİ, AVRUPA GAZETELERİNDE. 155

yapmıştır..."4 6 y o r u m u n d a b u l u n d u ğ u n u Cumhuriyet gazetesinden

öğrenmekteyiz.

Maurice Pernot4 7 ise O'nun hakkında oldukça uzun bir makale

yazmıştır. Cumhuriyet gazetesinde de yayınlanan makalesinde o; "Eğer

hakikaten Emili adı verilmeye layık siyasi bir ihtilal varsa, o da 1919-1920 Türk ihtilalidir. 19 Mayısta Samsun'a ayak basan adam için olduğu kadar onun arkasında toplanan millet için de o tarihte bir tek sual mevcuttu. Yarın yeni bir Türkiye'nin yaşaması için ne yapmak lazım. İhtilal hareketinin ilk aşaması yabancı istilası altında kalan toprakların müdafaası ve kurtarılması olmuştur. Mustafa Kemal bunun için Türklerin yurt severlik duygularına, askeri meziyetlerine, gururlarına müracaat etmekle, onlardan beklediği bütün fedakârlıkları ve gayretleri temin etmiş oldu. Zafer elde edildikten sonra da Türkiye'yi kurtaran adamın memleketi nasıl işlerse öğle idare etmek hakkına sahip olduğunu inkâr eden bulunmadı. Mustafa Kemal, Türkiye'ye cumhuriyet şeklini verdi... O, devleti demokratik bir devlet olarak yarattı. Nihayet Türkiye'yi modern bir devlet yani garp organizasyon şekillerini kendi ihtiyaçlarına uydurmaya muktedir bir devlet haline getirmek istedi. 1923'de Mustafa Kemal'in bana söylediği sözleri maksadının Avrupa'yı taklit etmek değil onun terakki vasıtalarından istifade etmek ve icabında, kendisini ona karşı müdafaa etmek için ondan silah almak olduğunu izah edişini şimdi yine işitir gibi oluyorum... Bütün zaferlerden sonra gazi kendisine minnettar kalan millete arzularını kolayca kabul ettirebilmişti. Fakat Atatürk'ün kendisine has dehasının tezahür ettiği nokta, milletin gayret ve faaliyetini tehlike geçtikten sonra da idame etmek hareket zevkini muhafaza eğleme ve bu yeni vecibelerin her birine mukavemet edilemez bir cazibe vermek hususunda kullandığı vasıtalardır. Bu cihetin mantıkla izahına imkân yoktur. Bu onun şahsi sırrıdır. Atatürk insan olarak mütehakkimdir. Fakat şiddet taraflısı değildir. O, iktidar

mevkiinin realitelerini sever görünüşünden ve boş sözlerden hoşlanmazdı "48

diyerek gerçekten tarafsız bir gözle değerlendirmeye çalışmış ve bunu yaparken de O'na olan hayranlığını gizlememiştir.

Ünlü devlet adamı ve yazarı Edouard Herriot ise Fransa Başbakanı olarak 1933'de İstanbul'a geldiğinde, Atatürk ile görüşmüş ve O'nu yakından tanımak fırsatını yakalamıştır. Herriot, Atatürk'ü büyük bir barış mimarı ve yüzyılın en büyük devlet adamı olarak dünyaya örnek olduğunu söylemiştir. Atatürk'ün özelliklerini "Orient" adlı eserinde şöyle tarif etmektedir; "Atatürk'e yaklaşmış ve görüşmüş olanlar, onun bakışının

gücünü, söylediklerinin doğruluğunu, kişiliğinden doğan enerjiyi, bilgisinin zenginliğini, evrende çok az örneği olan bir şahsiyetle karşı karşıya olduğunu hemen anlar... Mustafa Kemal Doğu Avrupa'da yükselen bir uygarlık abidesidir. Gerçek devlet adamı sıfatı yalnız ona verilebilir. O bir

4 6 "Atatürk ve Avrupa", Cumhuriyet, 20 Kasım 1938, s. 8; Ayın Tarihi, Kasım 1938, s.

175.

4 7 Fransız Gazeteci.

(16)

barış adamıdır... Ülkesinin gerçek sahibi olarak tanımladığı köylüyü yüceltmekle kalmadı, ona bilgi, insanlık, Türklük şerefi kazandırdı. Artık

hasta adam yoktu, onun yerine genç, dinamik, Türkiye Cumhuriyeti vardı"49.

Le İllustration mecmuası50 Atatürk'ün vefatı dolayısıyla yayınladığı bir

makalede; "Onun vefatıyla harp sonrası devlet reislerinin ilki kaybolmuş

bulunuyor. Tarih, Yeni Türkiye'nin yaratıcısına diğer liderlerden en fazla takdir edecektir. Çünkü onun karşılaştığı vaziyet en ümitsiz vaziyetti. Kırılmaz bir enerji ile başladığı ve neticelendirdiği eser, müşküllerle en fazla dolu olanı idi. Mesele yalnız bir milleti siyaseten yükseltmek ve ona milletler manzumesinde yeniden itibarlı bir mevki kazandırmaktan ibaret değildi. O milleti, asırlık uykusundan uyandırarak ruhunda değişiklik yapmak icap ediyordu. Eğer Mustafa Kemal yalnız Avrupa'ya karşı mücadele etmek mevkiinde kalmış olsaydı bile bu iş başlı başına fevkalade sayılabilirdi. Hâlbuki Atatürk tasarladığı hedefe varmak için içtimai bir çerçeveyi kırmak, bir teokrasiyi imha etmek, adetleri alt üst etmek, ortaçağdan beri yer etmiş ananeleri ve batıl akideleri kökünden sökmek mecburiyetinde kalmıştı. 10 sene içerisinde Türkiye'yi beş, altı asır ileri götürdü. Buna rağmen tek başına denebilecek kadar yalnız çalışıyordu. Başkaları gibi büyük bir milli hareket onu sürüklemiş değildi. Hatta çoğu zaman onun aleyhinde çalışılıyordu. O, azmi sayesinde bütün zorlukları yendi... Hayret uyandıracak sebepler bakımından çok bereketli olan yaşadığımız devrin bu hususiyetine rağmen, en harikulade adamlardan biri olan Atatürk'ün hatırasını onun şahsiyetine karşı borçlu olduğumuz takdir ve hürmetle

selamlayalım"5' derken gerçek anlamda Atatürk'ü tanımlayabilmiş ve bu

özel yorumu Cumhuriyet gazetesi de aynen vermiştir.

İllustration mecmuasının Cenevre muhabiri Noelle Roger, Atatürk

hakkında yayınladığı makalesinde; harp sahasında zafer kazandıktan sonra, ilim ve iktisat sahasında mücadeleye atılan Atatürk'ün bu vadide ilk zaferi, Ankara'yı kurmaktaki mucizesi olduğunu söyledikten sonra harf inkılâbından bahsederek bu büyük eserin nasıl mantıklı bir plan ve muntazam bir mesai sayesinde vücuda geldiğini izah ederek dil inkılâbı sırasında Atatürk ile ilk defa görüştüğünde O'na ait intibalarıni şöyle anlatmaktadır: "O'nun gözleriyle bir kez karşılaşınca bir daha unutmak

imkânı yoktu. Bu gözler, o kadar derin ve o kadar irade doluydu ki, bakışlarına mukavemet etmek bir delilik olurdu. O'nun insana bir defa bakması kâfiydi. Çünkü istediğini elde edeceğine kanaat getirmiştir. Türklerin babası kendisinden hiçbir şey esirgemeyen milletine bir baksa yeter... 'Yorgunluk denilen şey, mevcut değildir' diyen Atatürk, vekillerine iki saat uykuya ihtiyacım var iki saat sonra gelin derdi. Gün doğmadan önce kesinlikle uykuya yatmaz az uyur, kalktığında yüzmeden sonra tekrar

4 9 Mehlika Aktok Kaşgarlı, "Kurtuluş Savaşında Türk-Fransız İlişkileri ve Mustafa

Kemal Atatürk'ü En İyi Anlayan ve Tanıyan Fransız Devlet Adamı Adouard Herriot", 4.

Uluslararası Atatürk Kongresi, I, Ankara 2000, s. 192; Baycu, a.g.m., s. 396. 5 0 Paris'te haftalık olarak çıkmıştır.

(17)

ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜYLE İLGİLİ, AVRUPA GAZETELERİNDE 157

çalışmaya başlardı. Ruhunu teşkil ettiği büyük memleketin çeşitli işleriyle ve Avrupa siyasetinin karışık safhalarıyla uğraşır, aynı zamanda sevdiği mevzular üzerinde tetkikatta bulunurdu... Orta boylu olduğu halde çok yüksek görünen Atatürk, süratli yürüyüşü, cevval insanlara has keskin jestleriyle etkileyici bir liderdi. Özellikle Türklerin menşei meselesi üzerinde duruyordu... Yenilmez bir iradeye sahipti. İyi kalpli, insan bir adam Türk milleti onun şahsında kendisini görüyordu"52.

Atatürk'ün sağlık problemleri nedeniyle kendisini muayene eden Fransız doktor, Şarl Fisenje'nin, Journal des Praticien mecmuasında onunla ilgili yayınladığı bir makaleye dair Cumhuriyet gazetesinin verdiği habere göre, O ' n a ve büyük eserine hayran olduğunu ve birkaç gün içinde Türkiye'nin bütün tarihini gördüğünü söyleyerek; "1919'da Türkiye bitmişti.

Büyük harp onu bitirmişti. Ordunun silahı kalmamıştı. İtilaf Devletleri, memleketin büyük bir kısmını işgal etmişlerdi. Artık Türkiye yoktu. Mustafa Kemal milli ruhu yeniden kurmak zaruretinde kalmış, yeni baştan bir ordu yaratmış Türkiye'yi kurtarmıştır. Türklerin İstiklal Harbi dedikleri bu harekettir. Bir yandan imar ederken bir yandan da yurtseverlik bakımından zaafı, Türkiye'nin batmasına sebep olan eski içtimai bünyeyi yıkmak

lazımdı"53 yorumunu yapmıştır.

Pier Dominik'in5 4 Atatürk için yazdığı makaleye dair Ulus gazetesi

verdiği haberinde büyük liderin hayatını ve liderlik özelliklerini gerçek yönleriyle değerlendiren şu satırlara yer vermiştir; "Kemal Atatürk

olmasaydı yeni bir Türkiye görecek miydik? Belki de hayır. Mutlak bir bozgun arasında, en facialı şartlar için de o, bunca zamandan beri köhnemiş ve çürümüş eski Türkiye devletinden ilk hamleleri dünyayı hayrete düşüren ve yirmi seneye yakın bir zamandan beri mağlubiyet tanımamış olan yeni canlı ve kudretli bir devlet çıkarmıştır. Sürülmüş ve kanun dışı edilmiş olan Kemal Atatürk, Anadolu'ya hareket ettiği zaman resmi idare ve İtilaf Devletleri onun düşmanıydı. İdeali uğrunda hayatını fedaya amade fakat aynı zamanda bu ideale Türk ve yabancı başkalarının hayatlarını da fedaya amade idi. Vatanperverleri etrafına topladı, yeni bir hükümetin esaslarını kurdu. Silahı eline aldı, üç sene süren çetin bir harpten sonra Yunanlıları mağlup etti" dedikten sonra bu arenada Fransızların ve İngilizlerin rolüne de

değinen Dominik, büyük liderin üstün vasıfları karşısında mağlup olduklarını söyleyerek şöyle devam etmiştir; "Bir an sahilde ısrar etmek

isteyen fakat nihayet geriye çekilen İngilizlere rağmen İstanbul'u aldı. Bundan sonra Fransızlara döndü ve o kadar maharetle hareket etti ki, biz Çukurova'yı tahliye ettik ve Suriye ile birlikte müdafaası imkânsız bir hatta kadar geri çekildik. Onun siyasi ve içtimai reformatör rolü üzerinde ısrar etmiyorum. Türkiye'den geri kalan 750 bin km. arazi üzerinde 15-16 milyon

5 2 "Türklerin Babası Türkiye'nin Kalbinde Ebediyen Yaşayacaktır", Cumhuriyet, 29

Kasım 1938, s. 3.

5 3 "Bugünkü Türk Bir Avrupalıdır, Faaliyeti, Tavrı Bunu Anlatıyor", Cumhuriyet, 29

Kasım 1938, s. 3.

(18)

insanı avucuna aldı ve aynı azim ve bazen şiddetle onu modernleştirme işine girişti. Bu, insan gücünden üstün bir işti. Çünkü burada karşısında ordular değil, bir dini zümre, ananeler ve bir cihetten vicdanlar vardı. Bununla beraber bütün engeller aşıldı. Bugün Türkler dört, beş yüz sene önce Avrupa'yı titreten canlı millet haline gelmiştir. Şunu da bilirim ki, eserine bütün gayretiyle girişen Kemal Atatürk, yaşadığı müddetçe yolundan şaşmadı ve 1919'dan beri çelik elini asla açmadı. Kemal Atatürk, büyük bir siyasi ve büyük bir reformatör olmadan önce büyük bir kahramandı. Haritalarını tekrar eline aldı ve harbi kazandı ve ancak sonra kendisini tedavi ettirdi"55.

Paris'te aylık bir mecmua olarak çıkan Florian Delhorbe i s e Cumhuriyetin 15. yıl dönümü münasebetiyle yayınladığı bir makalede Atatürk için; "Türkiye beynelmilel işlerde giderek genişleyen büyük bir yer

işgal etmektedir. Bu sefer Balkan Antantı'nın başında olarak tarihte ikinci defa Tuna kıyalarına geldi. Aynı zamanda muslihane diğer bir akım onu Asya Paktı vasıtasıyla Himalaya'nın eşiğine kadar götürdü. Ankara, Almanya ve ingiltere arasında sıkı bir nüfuz mücadelesinin cereyan ettiği diplomasi merkezi haline geldi. Fransa oraya yeni bir sefir gönderdi. Devlet adamları ve iş adamları Türkiye hakkındaki mütalaalarında tamamen yanılmışlardır. Profesyonel ekonomi mütehassısları hata işlemek hususunda hiçbir zaman fırsat kaçırmazlar... Times gazetesi 9 Ağustos 1938 tarihli sayısında, büyük harbi takip eden ihtilallerden hiç birisinin Türk ihtilali kadar beklenmedik bir mahiyet taşımadığını yazıyor. Çünkü Türkler, asırlarca müddet Avrupa'da kaldıkları halde Avrupalılaşmadıkları için bunun sonsuza kadar böyle devam edeceğini düşünüyorlardı. Bu hatayı umumiyetle Türk zihniyeti hususundaki cehaletle izah edebiliriz. Bir milletle, onu idare eden güzide sınıf arasında mevcut münasebetler bahsindeki mutlak bilgisizlikte ayrıca bunu izah eden bir sebeptir... Sevr Antlaşmasını genç

Türkiye'nin muzaffer orduları derhal yırttı"56 cümlelerini kullanırken

bundan sonra da devam eden ölüm kalım mücadelesine de değinmiş 9 Eylül'de bitirilen savaşın sonunda ki zafer sevincinin arkasından başlatılan yeni mücadele anlatılmıştır.

Gerçekleştirilen bütün bu mücadelenin Türklerin kahramanlığı sayesinde başarıldığı da vurgulanmıştır. Makalenin devamında yapılan yorumda masa başında kaybeden bir milletin yeniden diriliş öyküsü şöyle anlatılmıştır; "Türkler Büyük kumandanlar yetiştirmişlerdir. Fakat harp

bittikten ve ganimetler paylaşıldıktan sonra askerler köylerine dönerlerdi. Harpte muzaffer olan millet sulhta kabiliyetsiz idare adamları yani rejim menfaatperestleri tarafından ihanet görürdü. Generaller yenmesini biliyorlar, fakat zaferden istifade etmesini bilmiyorlardı. Burada Mudanya Mütarekesi bir dönüm noktası olmuştur... Türkiye parçalanıyordu. Bu büyük tehlike karşısında, memleket büyük generaller ve bir lider bulmak

5 5 "Kuvvetli ve Dirilmiş Canlı Bir Türkiye'dir", Ulus, 18 Kasım 1938, s. 5. 5 6 "Bir Fransız Mecmuasına Göre Yeni Türkiye", Cumhuriyet, 19 Kasım 1938, s. 3.

(19)

ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜYLE İLGİLİ, AVRUPA GAZETELERİNDE 159

mazhariyetine erdi. H itler'den ve Mussolini'den önce bir Mustafa Kemal ortaya çıktı. Atatürk, ana ve babasından büyük seciyeleri yaratan iki büyük kuvvete tevarüs etmişti... Harp bittikten sonra eski mesele yeniden ortaya atılmıştı. Osmanlı Devleti yeniden modern bir devlet olabilir miydi? Yoksa yabancı bir devletin vesayeti altında bir ortaçağ teokrasisi olarak kalmaya mı mahkûmdu? Galip devletlerin cevabı gecikmedi. Küflenmiş imparatorluğun bakiyelerini paylaşmaktan başka yapacak şey yoktu. Fakat galipler, imparatorluk öldükten sonra Türkiye'nin yaşadığını, toprağından ordularla kahraman asker fışkırtmaya muktedir olan memleketin henüz son sözünü söylemediğini ve bu memleketin bir şefe yani azme ve idareye sahip olduğunu anlamamışlardı. Bir tek adam iki işi birden ele almış yürütüyordu. Devlet adamı ve halk çocuğu Atatürk, kendisini maruz hisseden her millet gibi Türk milleti de başının çaresine bakmak için şefinin sevk ve idaresi altında, Anadolu'nun yalçın tepelerine çekilmişti... Türkiye'nin doğuşunu temin edecek olan yeni ruh, Anadolu'nun ortasında kendisini göstermişti...

Atatürk birçok meziyetlere sahip bir milletin57 desteğine güveniyordu" .

Makale, Atatürk'ün savaştan sonra gerçekleştirdiği icraatlarına yer verdikten sonra şu cümle ile bitmiştir; "Türkiye bir tek insanın memleketinin

yükselmesi hususunda nelere kadir olabileceğini gösteren en kuvvetli bir misaldir"5*.

Fransız basını, bir yandan bu şekilde uzun makalelerle Atatürk'ü yâd ederken diğer yandan da 12 Kasım'da Ankara'da bir koloni oluşturup, Ulus meydanındaki Atatürk anıtına giderek, Türk ve Fransız bayraklarının renklerini havi büyük bir çelenk koymuşlar ve cenaze törenine İçişleri Bakanı ve Eski Ankara Büyükelçisi Albert Sarraut'un5 9 başkanlığı altında

oluşturulan özel bir heyetle katılmışlardır.60 Heyete, yüksek harp meclisi

5 7 Elisee Reclus, Türk milletini şöyle tarif etmektedir: "İktidarın miirtekipliğe sevk edemediği, istibdadın ifsad edemediği Türk, hiç şüphesiz meziyetlerinin heyet-i umumiyesiyle en fazla beğenilen insanlardan biridir. Türk asla aldatmaz, namuskâr, doğru, hakikatperestir. Kendinden olanlarla tesanüdü çok fazladır, varını memnuniyetle paylaşır ve kendisi bir şey istemez. Ne denirse densin bahşiş suistimali Avrupa'da şarktakinden daha fazladır. En mağrur ve en kuşkulularda dâhil olmak üzere bir tek seyyah var mıdır ki, Türk köylüsünün samimi ve hasbi konukseverliği karşısında derin surette mütehassıs olmuş olmasın". Böyle insani vasıflara sahip bir millette gelişme ve ilerleme imkânları da o nispette büyüktür". Bkz.

"Bir Fransız Mecmuasına Göre Yeni Türkiye", Cumhuriyet, 19 Kasım 1938, s. 3.

5 8 "Bir Fransız Mecmuasına Göre Yeni Türkiye", Cumhuriyet, 19 Kasım 1938, s. 3;

K.S. Chantitch, 1929'daki bir yazısında şöyle demektedir: "Bu ülkede, önemli değişiklikler

gerçekleşmiş ise bu Mustafa Kemal Paşa sayesinde olmuştur. Bu günün Türkiye'sinde bütün reformların hazırlayıcısı ve yürütücüsü odur. Yeni cumhuriyetin reform devri, Mustafa Kemal'in zihniyetinden o derece etkilenmiştir ki, ekonomik, sosyal, siyasi ve fikri bir meselenin incelenmesi, büyük reformcunun şahsiyeti üzerinde durulmadan yapılamaz. Bu sebepledir ki, Mustafa Kemal Paşa, ülkenin ruhu haline gelmiştir. Yeni Cumhuriyet, Mustafa Kemal'in fikirlerinin simgesinden ibarettir". Bkz. Baycu, a.g.m., s. 394.

5 9 Albert Sarraut, Türkiye'ye tören için geldiğinde yaptığı açıklamada şunları

söylemiştir, "Türkiye'de sefir bulunduğum müddet içinde itimat ve dostluk hisleriyle beni

taltif eden Atatürk'e o zamandan beri derin hayranlığım vardır. Emin olunuz ki, bütün Fransa onun kıymetini takdir ediyordu. O, çok büyük bir inkılâpçıydı. Büyük inkılâbınız onun en büyük eseridir. "Çankaya'daki Güneş", Akşam, 20 Kasım 1938, s. 3.

6 0 Oluşturulan koloni, konsolos Ganet'in ve Ankara'nın eski Fransız sakinlerinden

Referanslar

Benzer Belgeler

Having lived anıong both whites and Indians, Lame Deer is able to evaluate both cultures and, in his memoirs, he describes the myst i cism of being an Indian in

Comparison of the obtained results on the total widths in this work with the experimental value and taking into account the results of our previous mass prediction on the Ω(2012)

The algorithms considered in the investigation of the non-identical case problems are the best performing algorithms for the identical machines case (CUgr, BUgr) (Duman, 1998),

De…ning the class of approximately solutions of a given functional equation one can ask whether every mapping from this class can be somehow approximated by an exact solution of

Öğrencilerin sorumluluk bilinci ve öz güven duygusu kazanmalarına imkân tanıyan performans görevleri, aynı zaman- da konuşma ve dinleme gibi temel dil

“Hüküm Gecesi”, “Ankara” ve “Hep O Şarkı” romanlarının zaman zaman diğer romanlara da göndermeler yaparak karşılaştırmalı biçimde incelendiği bu

The older brother tries to contain the shameful secret and puts on a good face for the public.. He is able to contain his emotions even in the doorways and

It was noted that a specific administrative department which is in charge of the health programs of"mountain areas and off-shore islands" was established in 1998 by the