• Sonuç bulunamadı

Sakarya'da şehir düşen zenci:Dalaman'a bir seferinde 1500 zengi getiren Mısır Hıdivi, burayı ihya etmiş, ama niyeti çok başkaymış

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sakarya'da şehir düşen zenci:Dalaman'a bir seferinde 1500 zengi getiren Mısır Hıdivi, burayı ihya etmiş, ama niyeti çok başkaymış"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

M tcâtv/Uc

Sudanlı Avon

Dayı’nın (Avni

Karakartal) babası,

ülkesini işgal eden

“gâvur”dan kaçmış.

Anadolu istilaya

uğrayınca, Kuvayı

Milliye'ye katılıp,

Sakarya Savaşı’nda

şehit düşmüş

---

©

T

Ü RK İY E’nin batısında, Ege’de, bir milyon dönüm toprak üzerine kurulmuş bir zenci devleti düşünün... Bereketli topraklarda, bağrımızda...

Zenci devleti lafı, sözün gelişi... Zencisi, beyazı, Arabi, fellahı ile bir devlet... Kurucusu da, altınlarım va­ purla taşıttığı söylenen, kendisi için

"Ben Yabudilerden de daba çok Yahudiyim!” diyerek böbürlenen,

bir sabık Mısır Hıdiv’i...

Abbas Hilmi Paşa, kendisinden "Mısır'ın en büyük tarımcısı ve toprak sahibi, armatörü ve demir­ yollarının baş hissedarı" diye bah­

sedilen bir kişi... Avusturya İmpa- ratoru’nun ömrünün son yıllarında da Hitler’in yakın dostu... Dahası, Kurtuluş Savaşı yıllarında, Ankara Hükümeti’ne para ve silah yardımı yapan biri.

İzmir’de, Ege Üniversitesi öğre­ tim üyelerinden araştırmacı Şadan

Gökovalı ile bu konuyu konuşuyo­

ruz. Gökovalı, Ege’ye, onun tarih ve kültürüne gönül vermiş biri...

DALAMANI

İHYA EDEN PAŞA

— "Düşünün bir kere” diyor, “ Abbas Hilmi Paşa'mn yalnız Da­ lamamdaki çiftliği 640 bin dönüm­ dü. Diğer arazilerini de hesaba kat... Sevres Antlaşması ndan son­ ra, Türkiye’den o da bir pay kap­ mayı düşündü. İngilizler kendisini Mısır'dan kovmuş. Alabildiğine bü­ yük parası var. Türkiye üzerine tür­ lü oyunlar oynanıyor. O da, ‘Ben

nasıl bir pay kaparım” düşüncesin­

de... Dalaman'a bir keresinde 1500 zenci köle birden getirmiş. Oraya liman yaptırmış... Bataklıktan ku­ rutmuş... Demiryolu inşa ettir­

miş." '

Tamam, İngilizler, Fransız, İtal­ yan ve Yunanhlar Anadolu’yu par­ çalayıp taksim etmişler aralarında ama... Sürgün’deki bir Mısır Hıdiv’i nasıl böyle bir düşe kapılır.

“ Mustafa Kemal, Abbas Hil­ mi Paşa'mn içten içe böyle niyet­ leri olduğunun farkındaydı” diyor Şadan Gökovalı... “ Ama Abbas Hilmi bir yandan da, Ankara Hü­ kümeti ile ne olur ne olmaz diye iyi geçiniyordu... Alın size para, alın silah diyordu... Mustafa Ke­ mal bu nedenle üstüne varmadı onun, hatta Kurtuluş sonrası Ya­ lova’ya özel yatıyla gelen sabık Hı- div'i, devlet başkam töreni ile kar­ şıladı... Sanayi ve Maadin Banka- sı’mn baş bissedan olması için onu teşvik etti.”

Gökovalı, tarihin hâlâ aydınla­

tılmamış yanlan olduğunu, bunla- nn artık kamuoyuna yansıtılması gerektiğine değiniyor. Bunlar, araş­ tırm acılara konusu...

BİR ANI...

Ege’de yaşayan Afrika kökenli yurttaşlanmızm öykülerine yeniden dönmeden, bu konuyla ilgili bir ara­ ya kısaca yer verelim... Teşkilat-ı

Mahsusa, yani İttihat ve Terakki’

nin gizli haber alma örgütü mensup- lanndan Hüsamettin Ertürk’ün bir anısını dinleyelim:

"Sabık Mısır Hıdiv'i Abbas Hilmi Paşa'yı, Cihan Harbi’nin son yılı ve son ayında, Bebek’teki ya­ lısında ziyaret etmiştik. Yakında özel yatıyla ülkeden ayrılacak olan paşaya sorduk: ‘Hıdiv Hazretleri,

İzmir’de, Dalaman çiftliğinde misa­ fir bulunan Mısırlı zabitanın bera­ berinizde götürülmesini tensip bu­ yurur musunuz?”

Düşünün, İzmir’in Dalaman çiftliğinde, Mısırlı zabitan! Bunlar şimdiki Arap turistler gibi, yaz ta­ tiline gelmemişlerdi herhalde...

Unutmadan söyleyelim, aynı zat

Çelik Gülersoy'un büyük gayretlerle

onarıp halka açtığı Çubuklu Kasrı’ nın da sahibiydi bir zamanlar.

TİRE'DE BİR BAKKAL

Kulağımıza fısıldadılar. "Tire’

ye gidin, orada Kesikbaş Mahalle­ sin d e, Avun adlı bir Arap bakkal var... Çok yaşlıdır; bu zencilerin- halini. geçmişini, bilirse o bilir"

dediler.

Adı üstünde, “ Kesikbaş” Ma­ hallesi. Muhabbet de çok olurmuş orada.

Tire’ye girdik; bir patırdı, bir kı­ yamet! Meğer yakında deve güreş­ leri varmış. Başpehlivan adayı de­ veleri takıp takıştırmışlar, o sokak senin, bu sokak benim, dolaştırıyor­ lar. İddiayı kızıştırılmış bu boy gös­ terme yürüyüşleri...

Biz develere aldırmayıp, bakkal Avun’u sorduk.

— “ Ooo, çoktan devretti dükkânını” dediler.” İhtiyarlık.

Bir delikanlı yol gösterdi, evine götürdü.

Çal kapıyı, vur kapıyı, açılmaz. İster misin dedim, kendi kendime bir garip öldü diyeler, üç gün son­ ra duyalar misali, tam biz gelmiş­ ken ölmüş olsun!

Neyse, Tanrı uzun ömür versin, yatıyormuş, zor duymuş.

Komşu bir kadın avluya girilen kapıyı açıp, girdi; çekti çıkardı ya­ tağından A vun’u, kapıya, bize getirdi.

Pijaması ile, hasta, perişan, hızlı hızlı soluk alıp veren biri...

Üç yaşında iken, anasının kuca­ ğında gelmiş Türkiye’ye.

O zaman adı Avun imiş, “ ka­

fa kâğıdT’na Avni yazmışlar: Av­ ni Karakartal! 83 yaşında. Bir oğ­

lu Almanya’da. Bir oğlu Tire’de, bahçeci. Kızı, Karadeniz’e gelin git­ miş.

BİR ŞEHİT ZENCİ...

“ Hep geldik oğlum” dedi. “ Hep geldik! O zaman savaş var­ mış Sudan’da, Libya’da... Gâvur­ lar girmiş memlekete; babamlar, amcamlar, hep birlikte kaçmışlar... Önce Manisa tarafına gelmişler. Amcam sıtmadan ölm üş.”

“ O zaman Araplar bir o yan­ da var, Dalaman’da, bir bu yanda var. Biz buraya gelmişiz. Sonra Yu­ nan geldi buralara; babam da, ben gâvurlardan kaçüm, bizi burada da buldular dedi. Gitti. Kuva-yı Milli- ye’ye kaulJı... Sonra Sakarya Sa- vaşı’nda öldü... Ben gençtim o za­ manlar... Geri dönenlerde oldu, ama biz kaldık.”

Avun Dayı, nefes nefeseydi. Bizi

içeri de alamadı, belli.

Fazla yormayalım dedik. Ayrı­ lırken, nasihat yollu seslendi:

— “ İyi çalışın, memlekete ha­ yırlı evlatlar olun, şu Paşa başımız­ da iken.”

— “ Hangi Paşa?” diye inadı­

na sorduk.

— “ Kenan Paşa!” dedi. “Gerçi çok paşalarımız var, ama o, Cum- hurreisi Paşa!”

---YARIN:---TARLADAN KAHVEYE,

SİYAH-BEYAZ KAYNAŞMASI

B A K K A L A V U N

Bakkallık etmişti Avun efendi.. Yıllar geçti, bıraktı dükkanını. “ Avu n” demek “ Avni” demekti... Kim hatırlar A vu n ’ u . . .

B E Y A Z B İ R A V U Ç I Ç I

“ Ben ki, babam beyaz,anam kara, ama işte hayat bu. Bana mı sordular rengin nedir diye” dedi Mahmut. Beyaz avuç içlerini gösteren Mahmut’ un soyadı Karaosmanoğlu... Breh, breh, breh...

Eg e ’ nin toprağı cömert, Ege’ nin toprağı beraketli, herkes için.. Ahmet İletmiş, manav, kütür kütür üzümler satıyor. Zencilik mi? Kim takar yahu "Burası Türkiye" diyor Ahmet İletmiş...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

The study is using PZB model to design Clinical Laboratory High Risk Reminder (HRR) System service quality questionnaires, to measurement clinical medical staffs their expection

腦震盪後女性復原差~雙和醫院影像研究證據出爐,引起國際矚目

İngiltere’deki Hull Üniversitesi’nde çalışan ve aynı zamanda olay yeri DNA eşleştirmesi uzmanı Stephen Haswell, “yonga-üzerinde-laboratuvar teknolojisinin

DETERMINING PROFILE OF DOSE DISTRIBUTION FOR PD-103 BRACHYTHERAPY

Cahit Sıtkı’nın şiiri iki özelliğiyle dikkati çekiyor: Bütün yazdıklarında içten olması ve Türkçenin olanaklarını kullanmadaki başarısıyla

Başgil daha sonra şöyle demiştir: «CHP prensip! itibariyle devletçi bir partidir. Diğer üç parti ise libe rai temayüllüdür. Onun için mecbur kalmadıkça CHP

«— Herkes, dedi, benim An­ kara radyosundan ayrıldığımı sanıyor. Halbuki ben radyodan