• Sonuç bulunamadı

İlginç Yayın Özetleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İlginç Yayın Özetleri"

Copied!
38
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İ L G İ N Ç Y A Y I N Ö Z E T L E R İ

O The American Journal o f Clinical N utrition Cilt 30 : 1977.

• Zayıfama Diyetlerinde Metabolik Adaptasyona Diyetin Birleşiminin Etki­ si Lewis, S. B., Wallin, J. D., Kane, J. P. ve Gerich, J. E. sayfa : 160 O İnsanlarda Turunçgil Pektininin Kan Lipitleri ve Gaita Steroid Salgılan­

masına etkisi. Kay, R. M , ve Truwell, A. S. sayfa, 180

O Kalıtımsal Tirozineminin Tedavisinin bir Komplikasyonu Olan Fenilalanın Tirozin Yetersizliği Sendromu Colin, R. M., Yudkoff, M ., Yost, B ve Segal

s. sayfa : 209

• Diyetin Kalitesi ve Diğer Faktörlerin Bebeğin Doğum Ağırlığına Etkisi Philips, C. ve johnson, E. sayfa : 215.

• Boston’da Yaşlılar Üzerindeki bir Araştırmada Demirle Zenbinleştirmenin Orta Derecede Anemik Şahıslardaki Etkileri Gershoff, S. N., Brussis, O.. A., polito, H., Mino, V. ve Huber, A. M. sayfa 226.

• C vitamini, Soğukalgınlığı ve Demir Emilimi Cook, D. ve monsen, R. E. sayfa 235.

• Karaciğer Kolesterol Sentezinin İntestinal Denetimi Üzerinde bir Varsa­ yım. Krumdieck, C. L. ve Ho, K. sayfa : 255

• Endemik Guatırlı bir Bölgede Tiroid Büyüklüğü ile Büyüme Arasında Korelasyon Eksikliği Bautirta, A., Barker, P., Dunn, J., ve sanchez, M . say­ fa : 275.

Zayıflama Diyetlerinde Metabolik Adaptasyona Diyetin Bileşi­ m inin Etkisi :

B iri düşük karbonhidrat, yüksek yağlı (enerjinin % 10 CHO, o/o 70 yağ, % 2 0 protein) diğeri düşük yağ, yüksek karbonhidrat­ lı (E nerjinin % 10 yağ, % 70 CHO, % 20 protein) olan iki diyet­ ten, toplam enerji değeri aynı olacak şekilde, Kg. başına 10 kal. ol­ m ak üzere 10 şişman erkee» 14 gun süre ile verilerek metabolik uyumları, incelenmiştir. Her iki diyette kolayca ka­

(2)

İLGİNÇ Y A Y IN ÖZETLERİ 121 bul edilm iştir. Y üksek yağlı diyette daha hızlı zayıflama görülmüş­ tür. Tuz ve su alınım ı, idrar hacm i her iki diyette benzer bulunmuş­ tur. H er iki diyette açlık kan şekeri ve insülin düşük olmasına kar­ şın, düşüş yüksek yağlı diyette daha önemli bulunmuştur. Açlık glikagon düzeyi ise yüksek karbonhidrata yanıt olmak üzere ö­ nem li düşüş gösterm iştir. Glikoz toleransında değişme olmamıştır. Yine se::um lipid düzeyindeki düşüş, yüksek yağlı diyette yüksek karbon hidrat diyetten daha önemli olmuştur. Bunun yanında yağ­ lı diyette serum keton cisimlerinin konsantrasyonu artmıştır. Bu değişm e yüksek yağlı diyet almımında hepatik serbest yağ asitleri m etabolizm asının trigliserit sentezi yerine ketojenezise dönüştü­ ğünü gösterm ektedir. Y üksek yağlı diyette İnsulin’in glikagona oram n düşm esinin bu hcrm anların metabolik adaptasyonda rolleri olabileceğini düşündürm ektedir. Pratik olarak her iki diyette de zayıflam a olm aktadır. Yüksek yağlı diyette daha hızlı zayıflama olurken hiperketonem i görülmesi arzu edilmeyen bir durumdur. B u nedenle zayıflam a diyetlerinde toplam enerjinin karbonhidrat­ tan gelen oranının daha yüksek tutulmasının doğru olacağı belir­ tilm iştir.

İnsanlarda Turunçgil Pektinin Kan lipidleri ve Gaita steroid Salgılanmasına Etkisi

Turunçgil pektini (15 gün) eklenmiş 3 haftalık metabolik kont­ rollü diyetin etkileri 9 kişide incelenmiştir. Pektin meyva ve şeker­ den jel şeklinde elde edilmiş olup öğünlerde belli dozlar halinde verilm iştir.

Deney, yaşları 21-28 arasında değişen 4 erkek, 5 kadın üzerin­ de yapılm ıştır. Y iyecek çeşitleri yağ ve kolesterol alımmını kont­ rol edecek biçim de verilmiştir. Her deney başlangıcında çeşitli miktarİE/rda yağ ihtiva eden yiyecekler verilmiştir. Alkol alınımı- na ise kısm en izin verilmiştir.

Turunçgil pektini 15 gm pektin, 19 gm şeker, 75 gm donmuş çi­ lek, 70 gm portakal suyu ve 50 gm su ile yapılarak az miktarlarda yem ek s.ralarında, daha fazla miktarlarda ise öğünlerde verilmiştir. 9 bireyde 8 inde pektin alınım döneminin ilk haftasında ortalama 0,6 olm ak üacre 0,02-1,5 kg arasında değişen kısa süreli bir kilo ar­

tış ı görülm üştür. Gastro intestinal sistemin ilk kısımlarında su m iktarında artış gözlenmiştir. Deney süresince bir kadm (migren- li) dışında değerleri günlük pektin alınımına uyum göstermiştir.

(3)

122 B E S L E N M E V E D İY E T D E R G İS İ 3 haftalık p sktin ilave edilm iş diyette ön em li ölçü d e plazm a kolles- terol seviyesinde düşüş gözlenm iştir. B u ora n kişisel fa rk lılık lar­ dan dolayı % 5 ile 26 arasında olup, ortalam a °/b 13 dür. Plazm a trigliserid seviyesi ise değişm em iştir. Pektin barsak h areketlerin ­ de ve defekasyon sayısında ço k az (ö n e m siz) değişm eye n eden o l­ m uştur. Gaitada yağ artım ı % 44, nötral steroid ler % 17 ve fekal safra asitleri salgısı ise % 33 oranında artış gösterm iştir. B u ça ­ lışm ada ra p or edildiği üzere pektin sadece diyet k ollesterolü m ev­ cut olduğu zam an serum k olesterol düzeyini dü şü rm ek ted ir. P ek­ tin, diyetle alman kollesterol m iktarı fazla old u ğu zam an dü şürü­ cü bir etken olm aktadır. Bu çalışm ada olduğu gibi günlük k oles­ terol alınımı 200-630 m g arasında değişen kişilerin plazm a k olles­ terol düzeyi ile pektin arasında bir korelasyon olm a d ığı saptan­ mıştır. Pektin’lipid, kolesterol ve safra asitlerinin fekal salgılan­ m asını artırarak serum kolesterol seviyesini azaltm aktadır.

Kalıtım sal T irozinem i’nin Tedavisinin b ir K om p lik a syon u olan Fenilalanin-Tirozin Yetersizliği Sendrom u

I. tip kalıtımsal tirozinem ili erkek bebekte, fenilalanm ve tiro- zinden kısıtlı sentetik diyet verildikten sonra, fenilalanm -tirozin eksikliği sendrom u gelişm iştir. Bu sen drom bü yü m ede gecikm e, anoreksi, uyuşukluk ve hipotoni ile karekterize edilip, H ipofen ila- laninemi ve hipotirozinem inin yanında diğer am ino asitlerin kan konsentrasyonunda artış olm aktadır. H astaların diyetine fenilalanin ve tirozin eklendiğinde biyokim yasal ve klinik anorm allikler düzel­ m iştir. Diyet tedavisi hepatik sirozlu çocu klarda etkin olm am akta­ dır. İncelenen olgu 4 aylık erkek bebek olup, hastaneye uyuşuk­ luk, anoreksi, kusma, gelişme geriliği şikayetiyle kabul edilm iştir. Doğum ağırlığı 3.200 gm ve norm al süresinde d oğm u ş, d oğu m u n ­ dan 4 yılönce 9 aylık bir kız kardeşi karaciğer sirozundan ölm ü ş­ tür. Bebeğin ilk sorunları neonatal dönem de görülen inatçı sarılık, hepatom egali ve hipotoni imiş.

Laboratuvar bulguları : Total serum biluribini 10 m g dİ, SGÖT 151 IU, alkalen fosfataz 432 IU, H b. 18.7 g m /d l olarak bulun­ muştur. Oral glikoz tolerans testi, kan glikoz sev iy esin in yüksek­ liğini gösterm iştir. 3 haftalıkken yapılan karaciğer biyopsisin d e n e­ deni b'linm eyen siroz tanısı konulm uştur. Plazm ada tirozin k on ­ santrasyonu 280 n m /c c (norm al 82 F26), Fenilalanm kon santras­ yonu 70 n m /c c (normal52 + 14), m etionin kon santrasyonu 160 nrn

/c c (norm al 21 + 9) saptanmıştır. I. tip kalıtımsal tirozinem inin eti- yolojisinin hepatik siroz, pozitif aile hikayesi, hipertirozinem i o l­

(4)

İLGİNÇ Y A Y IN ÖZETLERİ 123

duğu iddia edilm ektedir. 2 aylıkken fenilalanin ve tirozinden kısıtlı diyet tedavisi uygulanm ıştır. Bu diyet 4 aylık oluncaya kadar bebe­ ğin yegEJie en erji kaynağını oluşturmuştur. Bu dönemde günlük fenilalanin alınım ı 10 m g/1 kg, tirozin alımı ise 5 m g/1 kg. imiş. Plazm a fenilanin ve tirozin düzeyinde düşüş, metionin düzeyinde ise "jrtış gözlenm iştir. Hastanın halsizliği, anorektik durumu daha da artm ıştır.

H astanın b u semptomlarının diyetteki fenilalanin ve tirozin eksikliğinden olduğu düşünüldüğü için bu 2 amino asidin oral yük­ lem esi yapılm ıştır (PA 100 mg. 1 kg 1 gün tirozin 50 mg 1 kg l gün) 2 gün içinde düzelme kaydedilmiştir. Bu mamaya fenilala­ nin ve tirozin ilave edildi, tadı değişmedi mamanın oral alımı 600 m it ye yükseltildiği halde kronik karaciğer hastalığı nedeniyle kilo artışı 10 gm 1 gün idi. Kas tonusu arttı. Fenilalanin-tirozin nor­ mal konsantrasyonuna ulaştı, diğer artan asit seviyeleride nor­ m ale dönm üştür. Diyete tirozin eklendikten sonra hastanın donuk, zayıf olan saçlarında olum lu düzelmeler görülmüştür. Fakat ami­ n o asit seviyesinin norm al seviyeye getirilmesi bile karaciğer sirozu­ nu önleyem em iştir. 6.5 aylık olunca karaciğer fonksiyonları bozu- m uş, asit oluşum u, hipoalbuminemi oluşumundan sonrada hasta

ölm üştür.

Fenil ketonüride fenilaninden kısıtlı diyet uygulanmasıyla bu tip kom plikasyonlar oluşmaktadır. Yine de herediter tirozinemi- nin akut form undaki karaciğer sirozunu önlemede fenilalanin ve ti­ rozinden kısıtlı diyet almak şimdilik geçerli sayılan bir görüştür. B u tip özel diyetleri mutlaka beslenme eksikliği hastalığına neden olacağı da söylenemez.

Diyetin Kalitesi ve Diğer Faktörlerin Bebeklerin Doğum Ağırlığı­ na etkisi

B ebeğin doğum ağırlığını etkileyen çevresel ve anneye ait ne­ denler hakkında b irçok araştırma yapılmış olmasına karşın hiç­ kim se diyet kalitesinin doğum ağırlığını etkilemesi hakkında baş- lıbaşına b ir çalışm a yapmamıştır. Bu çalışma, gebe kadınların ge­ beliğin 2. yarısında diyet alınımı ve bunun çevresel ve diğer etmen­ lerle ilişkili olarak bebeğin doğum ağırlığını incelemek amacıyla yapılmıştır.

Araştırm a için yaşları 16— 35 arasında değişen kadınlar seçil­ miş, kadınlardan 24 ü 12 yıl, 8 tanesi 9-11 yıl, 15 tanesi 12 yıldan

(5)

da-124 B E S L E N M E V E D İY E T D E R G İS İ ha fazla eğitim görm ü şlerdir. M eşguliyet ve eğ itim dü zeylerin e g ö ­ re sınıflam a yapıldığında ise 1 kişi ü st sın ıf, 9 kişi o rta n ın üstü, 11 orta, 21 çalışan, 5 düşük sınıfta y e r alıyorm u ş. K en d ilerin e neler yem eleri gerektiği hakkında gerekli bilgiler verilm iş ve d oğu m a kadar olan sürede aldıkları yiyecek m iktarları h er 8 gü n d e soru lu p kaydedilm iştir. 1 2 besin öğesinin alınm a düzeyi ve günlü k yiyecek istihkakım belirtm ek am acıyla besin öğeleri yeterlilik (N A R ) in­ deksi kullanılm ıştır. B u besin öğeleri p rotein , Ca, V it, A, thiam in, riboflavin, niasin V it C, Mg, pan thoten ik asit, B6 ve B,2 vitam in i­ dir. Araştırm a sonuçlarına g öre anne diyetinin kalitesiyle, beb eğin doğu m ağırlığı arasında p ozitif b ir ilişki bu lun m u ştu r. 47 bebeğin doğu m ağırlığı 2.240-4.578 g ortalam a 3.451 q=491 g arasın d a değiş­ m ekteym iş. Prenatal dönem de kilo artışı ise orta la m a 25 9 p ou n d bulunm uştur.

Sigara içim inin; doğu m ağırlığı, prenetal d ön em d e ağırlık ka­ zanma ve diyet kalitesini olum suz y ön d e etkilediği görü lm ü ştü r. 12 besin öğesinin alim im sigara içenlerde daha az im iş. G ebelik es­ nasında sigara içen 8 kadının bebeklerin in d o ğ u m ağırlığı 3.008.7 + 457.2 g, diğer sigara içm eyen 32 kadının b eb eğ in in d o ğ ­ um ağırlığı ise 3.539.8 + 467.8 g, prenetal dön em de ağırlık kazan­ m a sigara içenler için 18.6, içm eyenler için 23.6 p o u n d b u lu n m u ş­ tur.

Doğum ağırlığını, anne yaşının fazla olm ası da olu m su z etkile­ m iştir. Kadının kendi ağırlığı, gebelik haftasının süresi sigara iç ­ m e ile ilgili değildir. Fakat gebelik süresi doğu m ağırlığını etkile­ m ektedir. Prenatal dönem de ağırlık kazanm a ile günlük protein alımı arasında p ozitif bir ilgi vardır.

B ir araştırm a dışında tüm araştırm alar diyet kalitesiyle doğu m ağırlığı arasında önem li ilişki bulunduğunu açıklam aktadır. D em ir ve protein alım m ınbebeğin küçük doğum uyla p o z itif ilişkili olduğu C vitamininin ise daha az etkili olduğu söylenm ektedir.

Sosyoekonom ik durum , meşguliyet, gelir dışarıda ve evde ye­ nilen öğün sayısı, diğer etm enlerin yanında doğu m ağırlığıyla ö ­ nem li derecede ilişkili değildir. Sigara yiyecek alim im ve diyet kalite"

sini kötü etkilediği için; diyet tedavi program ın ın ise kadınları da­ ha iyi beslenm elerini sağladığı için olum lu yönde olm ak üzere d o ­ ğum ağırlığıyla önem li derecede ilişkilidir.

(6)

İLGİNÇ Y A Y IN ÖZETLERİ 125

B o sto n ’da Yaşlılar Üzerine Yapılan Eiı* Araştırm a: Demirle Zenginleştirm enLı Orta Dereceli Anemik Şahıslardaki Etkileri,

Yaşlı Amerikan halkında demir eksikliğine bağlı orta derece­ li anem inin sık görüldüğü bilinmektedir. Bu çalışma, hemoglobin düzeyi 9-12.9 g /d l değişen, serbest yaşayan, araştırmaya katılmayı kabul eden yaşları 60 üzerinde olan 165 beyaz, 104 siyah 779 kişi üzerinde yapılm ıştır. Bu kişilerin kan bileşimi, sağlık durumları ve beslenm e alışkanlıkları incelenmiştir. Deneklerin hiçbirinin mal- absorbsiyon, pem isiyöz anemi, malignency, hikayesi yokmuş. De­ neklerin hem oglobin düzeyleri 9-10.9 v,e 11-12.9 g/dl, renk ve cinsi­ yetlerine göre guruplara ayrılarak 2/3 ’üne ferrik ortofosfatasla zen­ ginleştirilm iş tahıllı yiyecekler, 1/2 üne ise aynı yiyeceklerin Fe ile zenginleştirilm em iş olanlarım kapsıyan (6 -8 ay süreli) bir diyet uygulanm ıştır. Diyet kişilerin yiyecek istihkakı, yiyecekleri kullan­

m a sıklığı gibi etmenler göz önüne alınarak düzenlenmiştir. 160 ki­ şi araştırm a sonuna kadar kalmıştır. Günde 150 mg. Ferros sülfat verildikten 3 ay sonra hemoglobin ve hemotokrit değerleri ölçül­ m üştür.

Araştırm aya katılan beyaz ve siyah ırklar arasında istatistik­ sel önem lilik bulunmamıştır. Siyah kadınların hb ve hemotokrit değerleri biraz daha düşük; serum proteinleri daha yüksek, er­ keklerin hb, hem otokrit değerleri yüksek serum kolesterol düzeyi ile sistolik kan basıncı, Fe bağlama kapasitesi düşük. Beyaz kadın­ ların ağırlığı beyaz erkeklerin ağırlığından daha düşük, siyah ka­ dın ve erkeklerin ağırlığı ise birbirine yakınmış. Araştırmaya katı­ lan siyahların çok azı bir müessesede çalışıyormuş. Bunların hb düzeyi, kiloları, albumin globulin oranı serbest yaşayanlardan da­ ha düşük, bulaşıcı hastalık prevalansı serum globulin düzeyi, se­ rum folacin, transferin satürasyonu yüksekmiş. Kontrol ve deney grupları arasındaki farklar şöyledir. Kontrol gurubu kadınların serum ürik asit düzeyi düşük, erkek kontrol gurubunun sistolik kan basıncı daha düşüktür. Erkek ve kadınlar arasındaki tek fark erkeklerin kilosunun daha fazla olmasıymış.

Araştırmanın sonuna kadar kalan 160 kişi tekrar incelenmiş­ tir. Deney ve kontrol gurubunda hemoglobin seviyesinde artış gözlenm iştir. H em otokrit değerin de de % 0.66 oranında bir artış olm uştur. H er 2 gruptada sistolik ve diastolik kan basıncı seviye­ sinde önem li bir azalma olmuş. Deney gurubunda istatistiksel ö- ııemliliği az olan bir kilo kaybı varmış, Deney ve kontrol gurubu arasm da diğer ölçüm ler yönünden ayrımlılık yoktur. Heme kadar

(7)

126 B E S L E N M E V E D İY E T D E R G İS İ hem aglobin ve h em otok rit değeri artm ışsa da; b u n u n dem ir ile zen­ ginleştirilm iş b ir diyetle sağlanm ış old u ğu hakkında kesin bir delil elde edilem em iştir. H em oglobin seviyesinde h er 2 gu ru ptada 1.4gl /d İ düzeyinde artış görü lm ü ştü r. Fakat d em ir ile zen gin leştirilm iş rağm en 13 g /d l in altında im iş.

Son uç olarak, b u araştırm a hastalara kendi d u ru m la rı hakkın­ da bilgi verm ekte, tedaviyi kabul etm esi için tedavi m e to d u n u ö ğ ­ retm ektedir. A raştırm a sonu n da h em og lob in düzeyin deki artışa kon trol edilem iyen m evsim sel fa k törler etki etm iş olu p , d e m ir ile zenginleştirilm iş diyetin önem li rol oynayıp oyn a m ad ığı açıkça bu diyet verildikten 3 ay sonraki h em og lob in ö lçü m ü yükselm esine ispat edilem em iştir.

C Vitam ini, Soğukalgınlığı ve D em ir E m ilim i

Toplum un büyük kesim inde C vitam inin fazla m ik ta rd a alın­ masının üst solunum yolu enfeksiyonlarını azalttığı g örü şü vardır. Bu araştırma, C vitam inin dem ir (F e) dengesine, ra d yoa k tif Fe em üim ine etkisini gösterm ek am acıyla 63 erkek üzerin de yapılm ış­ tır, 25 — 1000 m g /g ü n arasında Cvit. eklenm iş yarı sentetik yiye­ cekler diyete eklendiği zam an Fe em ilim i gittikçe artan b ir oran gösterm ektedir. Fe nin em ilim oranı a sk orbik asit eklen m ediği za­ m an 1.65 iken, askorbik asit eklendiğinde 9.57’e yükselm ektedir.

Araştırm ada; yüksek ve alçak dozlarda alınan C vitam in inin Fe em üim ine etkileri kandaki Fe 55 ve Fe 59 nin ölçü m ü açıldanm ış- tır. (ölçü m son testten 14 saat sonra yapıldı) D eneklerin sağlık, Fe'nin em ilim bozukluğu, Fe eksikliği, transferrin satürasyonu, se­ rum ferritin seviyesi düşüklüğü gibi sorunları yokm u ş. D eney sü­ resince deneklere sığır eti, patates, şeftali, m ısır unu, don du rm a, ekm ek, m argarin içeren standart diyet (S T D ) verilm iştir. B u diyet verüm eden önce; patates 0 ,1 m g radyoaktif ferrik k lorü r şeklinde­ ki Fe ile karıştırılarak, kişüerin yiyebileceği şekilde hazı rlanmış; ikinci test yem eği birinci test yem eğine kimyasal b ileşim bakım ın ­ dan ço k benzeyen sem isentetik diyettir ki, kullanılm a o r s ju daha fazladır. Bu diyet D ekstrom altoz, m ısıryağı, ovaalbüm in içerm ek ­ te Ca ve P dan yoksundur (S S ) yem eği olarak adlandırılm ıştır.

STD yemeği ise 202 m g Ca, 414 m g P içerm ektedir. H er denek­ te, C vitam ini ilave edilen ve edilm eyen diyetlerin uygulam asıyla Fe em ilim inde nasıl b ir artış olduğu gözlendi. E n az d o z olan 25 m g

(8)

İLG İN Ç Y A Y IN ÖZETLERİ 127

C vit. almdığı zaman Fe emilimi 1.65, 50 mg alındığı zaman 2.53, 100 m g iken 4.15, 250 mg iken 4.70, 500 mg iken 6.19,1000 mg iken 9.57 olduğu saptanmıştır.

SS yem eği C vitamini eklenmeden verildiği zaman Fe emilimi % 1 civarında imiş. Bu yemeğe Ca ve P eklenmediği için amilim daha yüksek bulunmuştur. 100 mg C vit. eklenmiş SS diyetinde em ilim % 7.86, C vitaminsiz SS diyetinde % 2.0, 100 mg vit. eklen­ m iş ve eklenmemiş diyette Fe emiliminin sırası ile °/o 6.78 ve 4.05 olduğu bulunmuştur. Et ihtiva eden STD yemeğinde Fe emilim ora­ nı daha az olmaktadır.

Ayrıca araştırma sonuşları C vitamininin eklenme zamanının Fe em ilim ini ne yönde etkilediğinide açıklamaktadır. Şöyleki SS yem eği verildikten 4 saat sonra, ascorbik asit verildiğinde Fe emi­ lim i °/o 1.3 olup, ascorbik asitsiz verilen yemekten pek fazla bir ay­ rım lılık gösterm iyordu. C vitamini sabah kahvaltısıyla beraber verildiğinde diğer öğünlerdeki demirin emilimine etkisi olmuyordu.

Bu bulguları pratiğe uygulamak amacıyla rastgele seçilen 100 kişinin askorbik asit alınımı incelenmiştir. 63 kişi 50-2000 mg ara­ sında, 100 kişi ise 280 mg askorbik asit alıyordu. Büyük çoğunluğu C vitaminini sabah kahvaltısında aldığı için günlük Fe emilimine etkisi olm uyordu. Sabah alman C vit. Fe emilimini 2 misli, bölün­ m üş dozlarda her öğünde alınan C vit. Fe emilimini 3 misli artırı­ yordu. ( hsm de tüm Fe emilimini etkiliyordu).

N orm al diyetle alman Fe nin 1/3 ü emilmektedir. Araştırmada diyeti2 alman C vitam ni dozlarına göre, Fe emüim oranında artiş olduğu açıklanmıştır. Et, Ca ve P kapsamayan SS diyetinde emilim oranı daha fazla olmuştur.

İdiopatik hemakromatosis, talasemi majör, sideroblastik ane­ mi gibi Fe emilimini bozan hastalıklarda bile C vitamininin diyete eklenm esi Fe emiliminde bir artışa neden olmaktadır.

Karaciğer Kollesterol Sentezinin İntestinal Denetimi Üzerine B ir Varsayım.

Günümüzde kardiovasküler hastalıklardan, başlıca aterloskler- czd an ölüm oranı artmıştır. Atherlosklerotik kalp hastalıkları ile ailesel hiperkollesterol emili hastalarda serum kollesterol seviye­ sinde bir artış gözlenmektedir.

(9)

128 BESLEN M E VE D İY E T DERGİSİ

Kişiler diyetin sebep olduğu hiperkollesterolem iye direnç gös­ terirler, kollesterolden zengin bir diyet alınsa bile diyetle alman kollesterolün em ilim i yavaştır. E ndojen kollesterol sentezinden dolayı serum kollesterol seviyesi yine % 75, üstündedir. Bu neden­ le serum kollesterol seviyesine, endojen kollesterol sentezi, intesti- nal kollesterol emiliminden daha fazla etki etm ektedir.

Karaciğer, kollesterol m etabolizm asının m erkezidir. Aktif bir organ olan karaciğer’de kollesterol sentezi ve onun safra asitlerine çevrilm esi işlemi de yapılmaktadır. Serum kollesterol seviyesinde hepatik kollesterologenezisin önemli oldu ğu bilinm ektedir. Kolles­ terol seviyesinin düzenlenmesiyle ilgili negatif bir feed -b a ck meka- nizmasıda mevcuttur. Bu mekanizma aüesel hiperkollesterolem ili hastalarda bozulmuştur. Bu nedenle serum kollesterol seviyesi yüksektir. Total intravenöz beslenm e ve portakoval shunt koyul­ duktan sonra serum kollesterol seviyesinde düşüş gözlenmiştir. K ollesterol senteziyle ilgili düzenleyici faktörler hakkında öne sü­ rülen varsayıma göre, barsak ürünleri, intraluminal safra asitlerine ihtiyaç arttığı zaman hepatik kollesterologenezisi artırmaktadır. Aksi taktirde safra tuzlarının verilm esiyle hepatik kollesterologene- zis azalmaktadır.

Tüm memeli canlılar kollesterol sentezleyebilmekted:.r. Fare ve maymunlarda direkt olarak gösterildiği gibi, barsak, k o lesterol sirkülosyonunda yardımcıdır. Fakat serum kollesterol kasmağının en önem lisi karaciğerdir. Fareler üzerinde yapılan çalışm alarda serbest kollesterollü diyet verildiği zam an intestinal m ukozoda kollesterol sentez edilmektedir. Bunun % 22 si vücu t kollesteroline dönm ektedir. Geri kalanı karaciğerinkine katılm aktadır. Bazı araş­ tırm alar insan karaciğerinin kollesterol sentezinde deney hayvan­ larından daha fazla aktif olduğunu açıklam ışlardır.

M em elilerden bazı ayrıcalıklar gösteren tavşan gibi hayvan­ larda, geliştirilen hiperkollesterolem inin nedeninin yüksek kolles­ terollü diyet olduğu saptanmıştır. İnsanlarda diyet kollesterolünün barsaktan em ilebilen hududunu saptam ak am acıyla b ir ç o k araş­ tırm a yapılm ıştır. 15 beyaz kadında yapılan çalışm ada ise diyet kollesterolünün em ilim derecesinin günlük kollesterol alım ıyla ilgi­ li olduğu bulunm uştur. 375 73 m g /g ü n kollesterol alııum m da m axim um em ilim kapasitesi olm aktadırki bunun sadece % 24 ü vücu t kollesteroline çevrilm ektedir. Aynı araştırm a kollesterolün vücu dda çevrilen m iktarının en d ojen sentezi ve intestinal emilimle orantılı olm adığı da ispatlam ıştır. N orm al kişilerde kabul edilen

(10)

128 BESLENME VE D İY E T DERGİSİ Kişiler diyetin sebep olduğu hiperkollesterolemiye direnç gös­ terirler, kollesterolden zengin bir diyet alınsa bile diyetle alman kollesterolün emilimi yavaştır. Endojen kollesterol sentezinden dolayı serum kollesterol seviyesi yine % 75, üstündedir. Bu neden­ le serum kollesterol seviyesine, endojen kollesterol sentezi, intesti­ nal kollesterol emiliminden daha fazla etki etmektedir.

Karaciğer, kollesterol metabolizmasının merkezidir. Aktif bir organ olan karaciğer’de kollesterol sentezi ve onun safra asitlerine çevrilmesi işlemi de yapılmaktadır. Serum kollesterol seviyesinde hepatik kollesterologenezisin önemli olduğu bilinmektedir. Kolles­ terol seviyesinin düzenlenmesiyle ilgili negatif bir feed-back meka-

nizmasıda mevcuttur. Bu mekanizma ailesel hiperkollesterolemili hastalarda bozulmuştur. Bu nedenle serum kollesterol seviyesi yüksektir. Total intravenöz beslenme ve portakoval shunt koyul­ duktan sonra serum kollesterol seviyesinde düşüş gözlenmiştir. Kollesterol senteziyle ilgili düzenleyici faktörler hakkında öne sü­ rülen varsayıma göre, barsak ürünleri, intraluminal safra asitlerine ihtiyaç arttığı zaman hepatik kollesterologenezisi artırmaktadır. Aksi taktirde safra tuzlarının verilmesiyle hepatik kollesterologene- zis azalmaktadır.

Tüm memeli canlılar kollesterol sentezleyebilmekted:.r. Fare ve maymunlarda direkt olarak gösterildiği gibi, barsak, k olesterol sirkülosyonunda yardımcıdır. Fakat serum kollesterol kaj'nağmın en önemlisi karaciğerdir. Fareler üzerinde yapılan çalışmalarda serbest kollesterollü diyet verildiği zaman intestinal m ukozoda kollesterol sentez edilmektedir. Bunun % 22 si vücut kollesteroline dönmektedir. Geri kalanı karaciğerinkine katılmaktadır. Bazı araş­ tırmalar insan karaciğerinin kollesterol sentezinde deney hayvan­ larından daha fazla aktif olduğunu açıklamışlardır.

Memelilerden bazı ayrıcalıklar gösteren tavşan gibi hayvan­ larda, geliştirilen hiperkollesteroleminin nedeninin yüksek kolles­ terollü diyet olduğu saptanmıştır. İnsanlarda diyet kollesterolünün barsaktan emilebilen hududunu saptamak amacıyla b irço k araş­ tırma yapılmıştır. 15 beyaz kadında yapılan çalışmada ise diyet kollesterolünün emilim derecesinin günlük kollesterol alımıyla ilgi­ li olduğu bulunmuştur. 375 + 73 m g/gün kollesterol almımında maximum emilim kapasitesi olmaktadırki bunun sadece % 24 ü vücut kollesteroline çevrilmektedir. Aynı araştırma kollesterolün vücudda çevrilen miktarının endojen sentezi ve intestinal emilimle orantılı olmadığı da ispatlamıştır. Normal kişilerde kabul edilen

(11)

İL G İ N Ç Y A Y I N Ö Z E T L E R İ 129 s e r u m k o l l e s t e r o l s e v iy e s in d e e n d o je n k ollesterol sentezi, diyet kol- le s t e r o lü n ü n b a r s a k e m ilim in d e n dah a ön em li olm aktadır.

Ç a lış m a la r d a , k o lle s t e r o l m eta b olizm a sın ın hiperlipidem ili h ip e r B - l i p o p r o t e i n e m i ’li k işile rd e incelendiğinde kollesterolün ç e v r ilm e o r a n ı y ü k s e k t ir (9.23 g / gün, n orm a ld e 1.51 g / gün). Has­ ta la r k o l l e s t e r o l d e n k ıs ıtlı d iy e t aldıkları zam an, onların günlük y ü k s e k k o l l e s t e r o l ç e v ir im i e n d o je n k ollesterol sentezinden sağla­ n ır . B u ç a lış m a in s a n k a r a c iğ e r in in k o lle ste ro l sentezinde ço k ak­ t i f b i r r o l o y n a d ığ ın ı k a n ıtla m ıştır. K o llesterol seviyelerinin feed- b a c k k o n t r o l m e k a n iz m a s ı sa y esin d e düzeltildiğide bilinmektedir. B u m e k a n iz m a k a r a c iğ e r d e k o lle s te ro l sentezinde rol alan 3 hid- r o k s i - 3 m e t il g lu ta r il c o en zim A (H M G -C O A ) redüktaz enzimi­ n in a k t iv it e s in d e o la n d e ğ işik lik le sağlanır. Bu enzim in aktivitesi

d a n s it e li l i p o p r o t e i n v e k o lle s te r o l eklendiği zam an durmaktadır. A ü e s e l h ip e r k o lle s t e r o le m ili h a sta la rd a elde edilen fibroblast kül­ tü r le r i k o l e s t e r o l s e n te z in d e k i fe e d - b a c k m ekanizm asından daha a z e t k ile n m e k t e d ir le r . B ir a ra ştırm a cı glik ojen depo hastalığı olan b ir e y in in t r a v e n ö z b e s le n m e esn asın da kollesterol seviyesinde azal­ m a k a y d e d ilm iş t ir . A y n ı s o n u ç b a şk a araştırm alarla da elde edil­ m iş tir . 12 y a ş ın d a I I . tip h ip erlip o p ro te in e m ia lı ve intravenöz bes­ le n e n b i r h a s t a d a s e r u m k o lle s te r o l seviyesinde % 23 lük düşüş

g ö z le n m iş t ir . 2 h a fta lık p a ra n te ra l b eslen m e esnasında 3 ailesel hi-

p e r k o l e s t e r o l e m i l i h a s ta d a s e ru m kollesterol seviyesinde azalma 5 g v e y a 0.36 g / g ü n b u lu n m u ştu r. Seru m kollesterolünde böyle b ir a z a lm a in t r a v e n ö z b e s le n m e esnasında nötral steroller ve safra a s itle r in in h e r ik is in d e n fe k a l salgılanm asından dolayı endojen s e n te z in a z a lm a s ın a b a ğ lıd ır . İn traven ü s beslenm e esnasında olu­ şa n d ü ş ü k k o lle s t e r o l sev iy esin in aynı beslenm e ile norm al kişiler- d e d e k o l le s t e r o l s e v iy e s in d e azalm aya neden olabileceği gösteril­ m iş tir .

Y iy e c e k a lim in in h e p a tik ve intestinal kollesterologenezisi dü­ z e n le d iğ i d e n e y h a y v a n la rın d a gösterilm iştir. N orm al beslenen ko­ b a y la r d a h e p a tik k o lle s t e r o l sentezi gece en çok, öğlen en azdır. Bu d e ğ iş m e s ır a s ın d a H M G -C O A redü k taz enzim inin aktivite ve kon- s a n tr a s y o n u n d a d a d e ğ iş m e oluşm aktadır, HMG-COA redüztaz e n z im in in r it m ik a rtış aktivitesi, h em karaciğer hem intestinal kol­ le s te r o l s e n te z in in a rtışı öğü n lere bağlıdır. Açlık sonunda hepatik k o le s t e r o l sen tezi, H M G -C O A redüktaz aktivitesi azalmaktadır. D a h a s o n r a s t o k d iy e tle b u d u ru m düzeltilm ektedir. Hepatik koles­

te r o l s e n te z in in ritm i, d iy etin bileşim ini değiştirmekle sağlanır. H e p a tik m ik r o z o m la r d a k i H M G-COA redüktaz’ın maximum

(12)

akti-130 BESLENME VE D ÎY E T DERGİSİ vitesi, kontrol diyet.ne % 5 mısır yağı eklendiği zaman sentezi 2 katma çıkarmakla sağlanır. % 2 kolestromin kapsayan diyet uy­ gulandığı zaman 10 katı bir artış gözlenmektedir. K olesterol veya kolik asit mideye indirildikten senra enzimin aktivitesi azalmak­ ta veya ortadan kalkmaktadır.

Yukarıda açıklanan deliller bizi safra asitleri ve tuzlarına ih­ tiyaç arttığı zaman karaciğerde, kolesterol sentezini teşvik etmek için intestinal faktörlerin var olduğu görüşüne götürür. Barsakta; intestinal faktörün oluşması için yiyecek ve yağm bulunm ası iyi bir uyarıcı olmaktadır. Yiyecekl:rin emilim ve sindirim i esnasın­ da intestinal faktör oluşmakta ya barsak içinde kalm akta ya da dr,cırı salınmaktadır. Bu faktörün bileş mi hakkında kesin bir gö­ rüş yoktur. Halen mukoza tarafından salgılanan basit bir bileşik veya hem mukoza, hem intestinal bileşiklerden yapılan 2 veya da­ ha faz’a maddenin meydana getirdiği bir kom pleks olduğu görüşü

vardır.

Bu yazıda, ailesel hiperkolesterolemili hastalar ile norm al ki­ şilerin intravenöz beslenmesi sırasında serum kolesterol sentezin­

de düşüş gözlenmişt r. Portakaval shunt koyulduktan sonra ise bu değişme sürekli olmaktadır. Bu ve diğer bazı faktörler koles­ terol sentezinin düzenlenmesinin intestinal faktörlere bağlı oldu­ ğunu açıklamaktadır. Bu faktör barsakta safra asitlerine ihtiyaç arttığı zaman, kolesterol sentezini artırmakla görevlidir.

Endemik Guatr’h Bir Bölgede T?roid Büyüklüğü ile Büyüme Ara­ sındaki Korelasyon Eksikliği

Bu çalışma Bolivya’da, yaşları 6-14 arasmda değişen 408 ç o c u k

üzerinde yapılmıştır. Tiroid büyüklüğü, boy, kilo, kafa çevresi gibi antropometrik ölçüler yanında, okul başarılanda incelenmiştir. Tiroid bszi büyüklüğüne göre çocuklar 5 guruba ayrılmıştır.

Bu konuyla ilgili olarak 1955 de 19.000 çocu k üzerinde iyot ek­ sikliğinin neden olduğu endemik guatr incelenmiştir. Bu bölgede çocukların % 50 si guatrlı imiş. Araştırma bulgularına göre guatr kızlarda daha sık rastlandığı gibi tiroid bezi daha genişmiş. Bü­ yük guatrlı çocuklar küçük guatrlı olan çocuklardan daha ağır ve uzun boyluymuş, Küçük guatrlı olanlar ise normal olanlardan da­ ha uzun ve ağırmış. Okul başarıları diğer normal çocuklardan da­ ha düşükmüş. Buna göre fiziksel büyüklükle guatır arasında kore­ lasyon yoktur.

(13)

İL G İN Ç Y A Y I N Ö Z E T L E R İ 131

B ir d iğ e r a ra ştırm a ya g ö re guatr ile b oy arasında mühim bir k o r e la s y o n v a rd ır. B u n a g öre guatrlı olanların boyları, guatrlı ol- m ıy a n a y n ı y a şta k i k işilerd en daha kısadır.

N ep a ld e y a p ıla n araştırm aya göre guatrlı olanların boyu biraz d a h a k ısa d ır.

Y u n a n is ta n d a ya pıla n en d oğru araştırma sonuçlan ise şöyle- d ir. Y u n a n ista n d a ; İ y o t eksikliğinin söz konusu olduğu bölgede g u a trlı o la n ve o lm ıy a n çocu k la r birarada yaşıyormuş ve bu çocuk­ la rın b o y , k ilo , d eri kalınlığı gibi ölçüm leri arasında farklılık yok­ tu r. F a k a t b u ç o c u k la r en dem ik guatrlı olmıyan bölgede yaşayan

ç o c u k la r d a n daha, k ü çü k yapılıym iş. Aym araştırmada guatırlı y e tiş k in k işile rin d e yaşıtlarından daha ince ve uzun boylu olduğu b u lu n m u ş tu r.

B o liv y a ’d a k i b u çalışm adada Yunanistandaki bulgulara ben­ z e r s o n u ç la r e ld e ed ilm iştir. V ü cu t ölçüsü ile guatr arasında bir k o r e la s y o n b u lu n m a m ıştır, (iy o t eksikliği bu araştırma bölgesin­ de, Y u n a ııista n d a k i araştırm a bölgesinden daha şiddetlidir).

B u a ra ştırm a d a k i çocu k la rm boyları başçevresi Amerikan s ta n d a r tla rıy la karşılaştırıldığında daha düşük bulunmuştur. Bun­ d a b e s le n m e , gen etik ve bilinm eyen birtakım faktörler rol oynaya­ b ilir. B u n a ra ğ m en b u guatrlı çocu kların boyları guatrlı olmadığı s ö y le n e n b ö lg e d e k i ço cu k la rm boylarından farklı değildir. Antro- p o m e t r ik ö lç ü le r d e n h içbirin in guatr ile kesin ilişkili olduğu hak­ k ın d a b ir b u lg u eld e edilm em iştir. T iroid bezi büyüklüğüne göre

a y rü a n 5 g u ru p ta n tiro id bezi daha büyük olan 3.4.5 guruplar ile t ir o id b e z i k ü çü k o la n 1 .2 guruplar arasmdada boy, kilo, baş çev­ resi, o k u l b a ş a rıs ı arasında esaslı bir aynlık bulunamamıştır.

E r k e k ço c u k la r d a (kızlar hariç) zekayla ilgili okul başarısında g u a trın etkili o ld u ğ u bulunm asına rağmen bunda diğer etmenle­ rin d e ö n e m li r o l oyn adığı bilinm ektedir.

B u a ra ştırm a d a guatrın oluşum unda iyot eksikliğinin serum T S H sev iy esin in yü kselm esin den daha etkili olduğu sonucunda el­ d e ed ilm iştir. H ip o tro id izm d e serum TSH seviyesi artmıştır. Kı­ sa ca ; e n d e m ik guatrlı b ir bölgede yapılan bu araştırma guatr ile b ü y ü m e a ra sın d a aşikar b ir ilişki bulunmadığını açıklamaktadır.

(14)

132 BESLENME VE D İY E T DERGİSİ O The American Journal of Clinical Nutritinon Cilt : 29. 1976. 9 Pantotenik asit, COA ve İnsandaki ülseratif kolit. Ellestad-sayad, J. J., Nle_

son, R. A,, Adson, M. A., Palmer W. M., ve soule, E. H. sayfa : 1333. • Gebelikte vitamin B6 Eklenmesinin etkisi. Lıımeng, L. Cleary, R. E., wag-

ner, R., Yu, P. lo. and Li, Ting-Kai. sayfa : 1376. • Kolon Kanseri ve Diyet, Walker, A. R. P. sayfa : 1417.

• Preadolesanlarda kol terinin ölçülmesiyle mineral kayıplarının hesaplan­ ması, Harrison, M. E., Walls, C., Korslund, M. K. and Ritehey, S. J. say­ fa : 842.

• Erkeklerde vitamin B6 metabolizmasınmda yaşa göre değişmeler, Rose, C. S., György, P,, Butler, M., Andres, R., A. H., Shock, N. W., Tobin, J., M. and spiegel, H. sayfa : 847.

• Magnezyum yetersizliğinde vitamin D direnci. Medalle, R., Waterhouse, C. and Hahn, T. sayfa : 854.

• Hiperglisemik diabetli erkeklerde yüksek karbonhidrat, yüksek posalı diyetin yararı, Kieııhm, G. T„ Anderson, W , S. and Ward, K. sayfa : 895.

Pantotenik asit, Koenzim A (COA) ve İnsandaki Ü lseratif Kolit,

Pantotenik asit yetersizliği ile ülseratif kolit arasındaki ilişki­ leri saptamak amacıyla 29 ülseratif kolitli hastada pantotenik asit ve COA aktiviteleri ölçülmüştür. Koliti olmayan 31 kişi de kontrol grubu incelenmiştir. Hastaların plazmaları, kırm ızı kan hücrele­ ri, kolon mukozalarının toplam ve serbest pantotenik asit değer­ leri mikrobiyolojik yöntemle saptanmıştır. K olon m ukozasında COA aktiviteside ölçülmüştür. İki grubun kandaki ve k olon m uko­ zasındaki serbest, bağlı ve toplam pantotenik asit düzeylerinde bir ayrıcalık görülmemiştir. K olon mukozasındaki serbest pantotenik asit konsantrasyonu kandakinin 50 katı yüksek bulunmuştur. Aynı şeküde kırmızı kan hücrelerindeki pantotenik asit konsantrasyonu- da plazmadan yüksek bulunmuştur. Ülseratif kolitli m ukozalarda­ ki COA aktivitesi kontrol grubununkinden önemli derecede düşük bulunmuştur.

Ülseratif kolitte pantotenik asidin COA ya dönüşm esinin engel­ lenmiş olabileceği ileri sürülmüştür.

Gebelikte Vitamin B6 Eklenmesinin Etkisi

Gebelik sırasında değişik düzeylerde verilen piridoksinin an­ ne ve bebeğin plazma piridoksal fosfat (PLP) düzeyi ile aspartat

(15)

İL G İN Ç Y A Y I N Ö Z E T L E R İ 133 a m in o tr a n s fe r a z ( E G O T ) ve alanın aminotransferaz (aEGPT). e n z im le r in in k o e n z im d oym u şlu k derecelerine etkisi incelenmiştir. N o r m a l p la z m a P L P düzeyini sağlam ak için günlük 4 mg dan çok p ir id o k s in g e re k sin d iğ i bulunm uştur. Anne ve kordon kanıdaki PT ,~P d ü z e y in in feta l d ö n e m d e alm an vitamin B6 miktarı ile korelas­ y o n g ö s t e r d iğ i b u lu n m u ştu r. aEGOT ve aEGPT ölçümlerinin plaz­ m a P L P k a d a r g eçe rli ölçü t olm adığı sonucuna varılmıştır. Denek­ le r in ç o ğ u n d a za m an la aEGOT ve aEGPT deki değişmeler plazma P L P d ü z e y i ile za y ıf k orela sy on gösterm iştir. Buna karşın zamana b a ğ lı o lm a d a n v eriler analize edildiği zaman aEGOT ve palazma P L P a r a s m d a k o r e la s y o n görülm üştür. Diyet araştırmaları denek­ le r in ç o ğ u n u n gü n d e besinlerle 2 m g dan daha az vitamin B6 aldık­ la rın ı g ö s te r m iş tir . N orm a l plazm a PLP düzeyini sürdürmek için

g e b e le rin g ü n lü k 4 m g ’ın üstü n de vitam in B6 almaları önerilmiştir.

K o lo n K a n s e ri ve D iyet

G e ç m iş te e n d e r görü len k olon kanseri, günümüzde batının ge­ lişm iş to p lu m la r ın d a k i ölü m lerin % 2 ile 4 ünün nedenidir. Bunun b a ş lıc a n e d e n in diyettek i değişm eler olduğu ileri sürülmüştür. G a ita s a fr a a sitle ri ve sterollerü ı yüksek konsantrasyonda olması ve d ış k ü a r m sü resin in uzunluğunun karsinojenik metabolitlerin o lu ş u m u n a zem in hazırladığı ileri sürülmüştür. K olon kanserinin o lu ş u m n e d e n le ri şö y le özetlenebilir; (1) Posalı besinlerin diyette a za ltılm a sın ın b a rs a k hareketini olumsuzlaştırması, (2) Diyette p o s a a za lırk en y a ğın artm ası. B u durum gaitada safra asitleri ve s te r o lle r in k on sa n tra sy on u n u arttırm aktadır. K olon kanserini ön­ le m e k iç in d iy ette b a zı düzeltm elerin yapılması (diyette posa mik­ tarı a rtırıla ra k yağ m iktarın ın azaltılması) önerilmiştir. Bunun ya­ n ın d a k o lo n k a n seri ile d iyet arasm daki ilişkiler ve kolon kanserin­ d e k a lıtım sa l etm en in etkisinin ayrıntılı olarak araştırılması gerek­ tiğ i b e lirtilm iştir.

P re a d olesa n ia rd a K o l Terinin Ölçülmesiyle Mineral Kayıplarının H esa p lan m a sı.

Ü ç d ü ze y d e a z o t alm ım m m preadölesan çocuklarda terle azot k a y b ın a etk isi a zot dengesi araştırm aları ile saptanmıştır. Araştır­ m a la r sırasın d a terd ek i kalsiyum demir, magnezyum, potasyum, s o d y u m v e ç in k o m iktarlarıda saptanmıştır. Değişik durumlar­

(16)

134 BESLENME VE D İY E T D ERG İSİ da kolda oluşan ter bir saat süre ile polietilen torbalarda toplan­ mıştır. Terdeki azot ve mineraller analize edümiş, bulunan değer­ lerden tüm vücut terindeki azot ve mineraller hesaplanm ıştır. T er­ le mineral kayıplan almanın yüzdesi olarak ifade edilm iştir. M ine­ ral kayıp oranı % 0.12 ile % 1.10 arasında değişm iştir. B u araş- tımanın koşullarında terle mineral kaybının önem taşım adığı to p ­ lam vücut mineral kaybını hesaplamada dikkate alm m ayabileceği belirtilmiştir.

Erkeklerde Vitamin B6 Metabolizmasında Yaşa G öre Değişiklikler

Yaşları 18-19 olan 617 erkek üzerinde, yaşın vitam in B6 m eta­ bolizmasına etkileri araştırılmıştır. Vitam in B6 statüsünü sapta­ mada plazmada piridoksal fosfat (PLP) düzeyi ölçüt olarak kullanıl­ mıştır. Diyet öykülerinden deneklerin günlük vitam in B6 alımları- mn 0.1 ile 105 mg. arasmda değiştiği saptanm ıştır. Plazm a PLP dü­ zeyi ek vitamin almayanlarda ortalama 1 2 .3 + 03 n g /m l olarak bu ­ lunmuştur. Her 10 yıllık dönem de PLP düzeyinde 0.9 n g /m l lik bir düşüş (istatistiki olarak önem li) görülm üştür. E k vitam in B6 alanlarda plazma PLP düzeyi ortalam a 20.5 + 1.0 n g /m l bulunm uş­ tur. Plazma GOT düzeyi vitamin B6 alanlarda alm ayanlardan daha yüksek bulunmuştur. E ritrosit GOY düzeyinde yaşla hafif düşm e görülmüştür.

Magnezyum Yetersizliğinde Vitam in D Direnci

Gastrointestinal bozukluğu olan 4 hasta ile kron ik alkolik bir hastada hipokalsemi ve hipom agnezemi görülm üştür. Y ü ksek doz vitamin D, hastaların çoğunda hipokalsem iyi etkilem em iştir. Üç hastada paratroid. horm onu yüksek bulunm uştur. B ir hastaya ve­ rilen paratiroid horm onu serum kalsiyum düzeyini yükseltm em iş­ tir. Bu durum paratiroid horm onuna karşı kalsem ik yanıtın b ozu l­ duğunu göstermektedir. M agnezyum verilm esi hipokalsem i ve hipo- magnezmiyi kendiliğinden düzeltmiştir. Denge araştırm alan, bu durumda serum kalsiyumundaki düzelm enin kem iklerden kalsi­ yumun mobilizasyonu ile olduğunu gösterm iştir. B u veriler m ag­ nezyumun vitamin D ve paratiroid h orm on u varlığında kalsiyum un kemiklerden çekilmesine olanak sağladığını gösterm ektedir. Bu oluşumun mekanizması bilinm em ektedir.

(17)

İLGİNÇ Y A Y IN ÖZETLERİ 135 K iperglisem ik D’ abatli Erkeklerde Yüksek Karbonhidrat, Yüksek Posalı Diyetin Y a ra n

Günlük bir grubu 15— 18 ünite diğer grubu 40— 55 ünite insülin gereksinm esi olan 13 lıiperglisem ik diabetli erkekler yüksek kar­ bonhidrat, posası ço k diyetle beslenmişlerdir. Denekler ilk bir haf­ ta enerjinin °/o 43 ü karbonhidrattan gelen diyetls, sonra 2 hafta

% 75 i karbonhidrattan gelen ve 15 gm posa içeren diyetle beslen­ m işlerdir. Y üzde 75 karbonhidratlı diyette iken bir grup hastalar­ dan insülin kesilm iş, bazılarına verilen miktarda 15 üniteye düşül­ müştür. Deneklerin 10 unda açlık plazma glikoz düzeyi önemli ölçü­ de düşm üştür.. Buna karşın günlük 40-55 ünite insülin gerektiren 3 hastanın açlık plazm a glikozu değişmemiştir. Yüksek karbonhid­ ratlı diyette serum koleserol ve trigliserit düzeyi başlangıç diyetine göre önem li derecede düşük bulunmuştur. Buna göre yüksek kar­ bonhidratlı ve posalı diyetlerle gönde 30 üniteden az insülin gerek­ sinmesi olan diabetlilerin tedavisinin yararlı olacağı belirtilmiştir.

O The Am erican Journal Nutrition cilt : 20, 1977.

G Kentlerin fakir semtlerinde çocuklarda demir, folat ve B 12 vitamini yeter­ sizliği Anemisi. Margo, J., Baroni, Y., Green, R. ve Metz, J. sayfa; 947. © Glikoz Toleransını Saptamada Maltozun kullanılması, Harano, Y. ve Abe,

gemdun, R. F. sayfa; 918. H. sayfa; 924.

© Kolesterol Metabolizması Bozuklukları Simpozyumu, Kritchersky, D. (Baş­ kan) sayfa; 965.

O Katkı öğe’ erin'ın allerjik etkileri; Aspirin intoleransı olmadan tatraz'.ne duyarlık. Zlotlow, M . J. ve Settipane, G. A. sayfa; 1023.

© 1 alfa-hidroksivitamin D., ve 1,25 dihidroksivitamin D3 ün insanda mineral metabolizmasına Etkisi; 1. Fosforun net emilimine etkisi. Brickman, A. S., Hartenbower, D. L., Norman, A, W , ve coburn, J. W, sayfa : 1064.

O Vasopressın Yanıtlı ve Dirençli Diabetes Insipidus Tedavis.'nde Diyetin Rolü, Blalock, T., Gerron, G., E ve Rudman, D. sayfa 1070.

O Parenteral çözeltilerde Bulunan Glikoz-Amino Asit Kompleksinin Plasen- tal Transferi. Stegink, L. D. ve Pitkin, R. M , sayfa : 1057.

O Çocukların Folik Asit Gereksinmesi, Aslour, R, Wahbeh, N., Waslien, C., I , Guindi, S. ve Darby, D, J. sayfa : 1078.

O Okul Çocuklarında proteinin kullanılmasına çinkonun etkileri. Meiners, C. ti., Taper, J. L., korslund, M. K. ve Ritehey, S. J. sayfa; 579.

(18)

136 BESLENM E VE D İY E T DERG İSİ • Radyoaktif işaretleme ile besinlerdeki Çinkonun Emil iminin ölçülmesi

Evans, G. W. ve Johnson, P. E. sayfa. 873.

e Demir yetersizliği Anemisi olanlarda Fiziksel çalışma yeteneği ve Metabo- lik Stresler. Gardner, G. W. Edgerton, R. V, Senewiratne, B., B am ard J, R.

ve Ohird, Y. sayfa; 910.

• Kolon Hücrelerinin Yenileşmesinde Diyetin Etkisi, Stragand, J J. ve Ha-gendum, R.F. Sayfa, 918

• Kontrollü Vitamin B6 alan oral kontraseptiv kullanan ve kullanmayan ka­ dınlarda metionin metabolizması. Leklem, J. E, Links Wiler, H . M ., Brown, R. R., Rose, D. P. ve Anand, C, R. sayfa : 1122.

• Penilketonurili kadınların Gebeliklerinde Beslenme, Puesehel, S. M ., Hum, C. ve Andrews, M. sayfa : 1153,

• Demirle zenginleştirmede Fe (III) ETA Bileşiği. Layrisse, M . ve Martinez Torres, C, sayfa : 1166.

+ Orta Amerika Ülkeleri Çocuklarında Vitamin A Yetersizliği ve Anemi, Majıa, L. A., Hodges, R. E., Arroyave, G., Viteri, F. ve Torün, B, sayfa : 1175.

Radoaktif Işaretlerme ile Besinlerdeki Çinkonun E m ilim inin ö lç ü l­ mesi

Bazı besinlerdeki çinkonun em ilim i radyoaktif işaretlem e ile laboratuvar farelerinde tayin edilm iştir. Çinkonun em ilim oranı besin türlerine göre değişmektedir. Çiğ m ısır unundaki çinkodan vücudun yararlanma oranı % 51, anne sütündekinden % 59, yağsız süttekinden % 43, sütle hazırlanmış ço cu k m am aların kinden % 37, soya proteininden yapılm ış m am alardakinden % 26 dır. B una göre vücuda en çok yarayışlı çinko anne sütündedir. M ısırdaki çinkonun karaciğerin çinkosundan daha yüksek oranda em ildiği bulunm uş fakat bunun nedeni açıklanamamıştır.

Okul Çocuklarında Protein Kullanılm asına Çinkonun E tkileri

Çocuklar günlük 4.17 gr. azot ve 5.5 m g çin ko içeren ve diğer yönlerden yeterli bir diyetle beslenm işlerdir. Ç ocukların b u diyeti­ ne bazı dönem lerde 5 m g çinko, bazı dönem lerde azot, bazı dönem - lerdede her ikisinin karışım ı eklenerek çin k o ve a zot dengesi araş­ tırılmıştır. Çinko ve azot eklenm esi azot birikim ini artırm am ıştır. Yine çinko eklenmesi üre azotu, ürik ve kreatinin atım ında b ir de­ ğişme yapmamıştır. Düşük düzeyde çin ko alan denekler negatif,

(19)

İLGİNÇ Y A Y IN ÖZETLERİ 137 çin ko eklenm esi yapılanlar p ozitif çinko dengesi göstermişlerdir. Am ino asit eklem esi azot birikim ini etkilememiştir. Günlük alman 5 .5 mg. çin konu n b u yaş grubunda pozitif azot dengesini sağlamada yeterli olacağı kanısına varılm ıştır.

Dem ir yetersizliği Anem isi Olanlarda Fiziksel Çalışma Yeteneği ve M etabolik Stresler

H em oglobin düzeyleri 6.1 ile 15.9. gr/100 mİ olan çay işinde ça­ lışan 75 kadının hem oglobin, serum demiri, total demir bağlama yeteneği, 2,3 difosfo-gliserik asitli ve laktik asid düzeyleri tayin edil­ miştir. Ekzersiz sırasında düşük hem oglobinlilerin kalp hızı artış gösterm iş ve dinlenm e sırasında ilk 3 dakika bu hız sürmüştür. Kadınlar h em ogolob in düzeylerine göre gruplandırılmıştır. Grupla­ rın perform an s değerleri karşılaştırılmıştır. En düşük hemoglobin düzeyi olan grup 10.4 dakika çalışm a sürdürürken en yüksek he­ m oglobini olanlar 18.0 dakikalık dayanma göstermişlerdir. En yük­ sek çalışm a gösterenlerin oranı b irin ci grupta sıfırken, ikinci grup­ ta0/!) 100 olm uştur. Çalışma yüküne kalp hızı, ekzersiz sonu laktik asit düzeylerinde de ayrıcalık görülm üştür. Hem oglobini düşük olanlarda laktik asit oluşum u artmıştır. Bu, oksijen almadaki adap­ tasyonun artm asına bağlıdır. Araştırm a sonuçları, demir yetersiz­ liği anem isinde çalışm a yeteneğinin önem li ölçüde düştüğünü bu­ nunda verim düşürdüğünü ispatlamaktadır.

K olon H ücrelerinin Yenilenm esinde Diyetin Etkisi

Daha ön cek i çalışm alarda açlık süresince incebarsak hücrele­ rinin yenilenm e hızının yavaşladığı işaretlenmiştir. Açlık kolon hücrelerindede aynı olum suz etkiyi göstermektedir. Bu çalışmada diyetteki belirli öğelerin barsak hücrelerinin yenilenmesine etkile­ ri araştırılm ıştır. A raştırm a sonuçları; 72 saatlik açlığın kolon hüc­ relerinin çoğa lm a hızını °/o 50 oranında düşürdüğünü göstermiştir. Açlıktan son ra tekrar beslenm ede 16 saat sonra hücre çoğalma hızı k on trol düzeyine gelm iştir. Diyette düzeltici etkiyi yaratan öğelerin; kazein, şeker ve tuz karışım ı olduğu görülmüştür. Diyet­ te m adenlerin yetersizliği hücre çoğalm a hızım olumsuzlaştırmış- tır. Bu bulguların gelecekteki araştırmalarla geliştirilerek

(20)

barsak-138 BESLENME VE D İY E T D ERG İSİ lardaki çeşitli hastalıklara uygun diyetlerin düzenlenebilsceği b e ­ lirtilmiştir.

Glikoz Toleransını Saptamada Maltozım Kullanılması

Normal ve diabetlilerde 50 ve 100 gr. m altozla glikoz tolerans testi yapılarak kan şekeri, insuline cevap ve yan etkiler glikoz ve­ rilenlerle karşılaştmlmıştır. Ayrıca pankreasın fonksiyonel b ozu k ­ luğu olanlarda maltoz, nişasta ve hidrolize edilm iş nişastanın hi- perglisemik etkisi incelenmiştir. Normal ve diabetlilerde m altoz tolsıans testi, kan şekeri ve insuline cevapta glikoz tolerans testi ile aynı etkiyi göstermiştir. Maltoz verildiğinde glikozda görülen bulantı ve kusma gibi yan etkiler ancak beşte bir oranın da görü l­ müştür. Pankereas salgılarının dışarıya akıtıldığı durum larda

(ameliyat gibi) maltoz tolerans testi ile hidrolize edilm iş nişastaya göre daha iyi diabet tanısı yapılabilmiştir. A raştırm a sonuçları; maltozun glikozdan daha az yan etki yaptığını, pankreasın fon k si­ yonel bozukluklarında hidrolize edilmiş nişastadan daha iyi glikoz toleransını gösterdiğini belirtmektedir.

Kentlerin Falrîr Semtlerinde Çocuklarda Folat, Vitam in B12 ve De­ mir yetersizliği Anemisi

Güney Afrikada, yaşları 1-16 arasında olan 344 ço cu ğ u n üzerin­ de demir, folik asit ve B12 vitam inine bağlı anemi du ru m u araştı­ rılmıştır. İlk 2 yaş grubunda anemi sıklığı % 23 ola ra k bu lu n m u ş­ tur. Aneminin başlıca etkeni, diyetin m ısıra dayalı olm asıdır. B ar­ sak parazitleri ve diğer hastalıklar anemi etkeni olarak görü lm e­ miştir. Anemi büyük çoğunlukla dem ir yetersizliğine bağlıdır. Fo- lat’ın etkisi önemsî7; bulunmuştur. B12 vitam ini yetersizliği olg u ­

suna ise rastlanılmamıştır. I ;

i j f

Kolesterol Metabolizması B ozuldukları Sim pozyu m

Yetişkin insan vücudunda 250 gr. kadar sterol bulun m akta­ dır. Bunun 100 gr. kadarı sürekli değişken kalanı değişm eyen dir. Kolesterol besinlerle alındığı gibi vücutta asetattan da ssntezlen- mektedir. Notral ve asidik sterol olarak diğer sterollere yıkılm ak­ ta, barsaklarda da değişikliğe uğram aktadır. K olesterolü n b u türev­

(21)

İLGİNÇ Y A Y IN Ö ZETLERİ 139 leri dışkı ile atılm aktadır. D iyet posasının lipit m etabolizm ası üze­ rine önemli etkileri vardır. B u nedenle p osa diyetin önem li b ir öğesi olarak kabul edilm elidir. Plazm a kolesterol konsantrasyonu ile aterosklerosiz arasında önem li ilişki olduğu kabul edilmektedir. Bugün için klinikçilerin bü yü k çoğunluğu hiper kolesterom inin dü­ zeltilmesinin yararlı olacağı görüşündedir. H iperkolesterom i hafif, orta ve ağır şeklinde tanım lanm aktadır. H afif hiperkolesterom i, plazma kolesterol konsantrasyonunun 225-275 m g /d l durumunu açıklamaktadır. B u du rum un oluşm asının etkenleri; diyet, şişman­ lık,hareketsizlik, stres ve sigara içm e olabilir. Diyetin donm uş yağ­ lar ve kolesterolden zengin olm ası ön em li etkendir. Düşük dansite- li lipoprotein m artm ası ön em taşım alıdır. K anda yüksek dansiteli lipoprotein fraksiyon un u n artm ası koru yu cu olm aktadır. Hiper kolesterom inin tedavisi; diyet ve ilaçla olm aktadır. H afif lıiperko- lesterom ide diyet tercih, edilir. Tem el ilke, şişmanlığın düzeltil­ mesi ve hayvansal yağların azaltılm asıdır. B u durum da kolestero- lin atımı artm aktadır. Plazm a kolesterol düzeyinin 275-350 m g /d l olması orta h ip erk olesterom iyi gösterir. B u durum da ateroskloro- siz riski 200 m g /d l k olesterol düzeyine göre oldukça yüksektir. Or­ ta h ip erkolesterom i bazı kişilerde diyete iyi cevap verm ektedir. Bazılarında etkenin kalıtım sal old u ğu görüşü vardır. Diyete cevap vermeyen b u du rum larda ilaç kullanılır. Plazm a kolesterol düzeyi 350 m g /d l yı aşarsa ağır hiperk olesterom idir. Diyet tedavisi yanın­ da ilaç ve cerrahi tedavi uygulanır.

Katkı Cgelerinin A llerjik E tk ile r i: Aspirin İntolerasısı Olmadan Tetıazir e Duyarlık.

Tatrazin sıklıkla yiyecek ve içecekleri renklendirm ek için kul­ lanılan b ir katkı öğesidir. A yrıca piyasada bulunan b ir ço k ilacm içinde de y er alır. G ünlük tatrazin alınım ının ortalam a 7,5 m g ka­ dar olduğu tahm in edilm iştir. Ç oğu kez tatrazine duyarlık aspirin intoleransı olan bireylerde görülür. B u araştırm ada aspirinin into- leransı olm adanda tatranzine duyarlık gösteren b ir olgu anlatıl­ maktadır. K ron ik ü rtik eleri ve zam an zam an şişm e (ö d e m ) gibi b e ­ lirtileri olan 16 yaşında b ir erkek üzerinde incelem e yapılmıştır. Hastanın diyetinden b oy a lı m a dd eler çıkarıldıktan sonra allerjik belirtiler ortadan kalkm ıştır. Tatrazin allerj isinde aspirin intole- ransmda görülen b elirtiler ortaya çıkm aktadır. B u durum tatrazin duyarlığı ile aspirin intoleransı m ekanizm alarının benzer olduğunu işaretlem ektedir.

(22)

140 BESLENME VE D İY E T DERGİSİ I Alfa-Hidroksi Vitamm D3 ve 1,25 Dihidroksi Vitamin D3 ün İnsan­ da Mineral Metabolizmasına Etkisi 1. Fosforun Net Emilimine Etkisi.

Bu araştırma, vitamin D nin iki analoğunun fo s fo r em ilim ine etkisini saptamak amacıyla yapılmıştır. B öbrek yetersizliği olan kadın ve erkek 5 denek üzerinde 20 denge çalışm ası yapılmıştır. İki erkekte kontrol olarak alınmıştır. 1,25 dihidroksivitam in Da ve 1 alfa-hidroksivitamin D:,normal ve böbrek yetmezliği olanlarda net fosfor emilimini artırmıştır. Fosfor emilimindeki artış, vitamin dozu ve kalsiyum emilimindeki artışla paralellik gösterm iştir. Vi­ taminle tedavi sırasında böbrek yetmezliği olan hastalarda idrarla fosfor atımı azalmış, normal kontrollerde artmıştır. Verilen dozda­ ki vitaminlerin üremik hastalarda plazma im m unparatiroid hor­ mon düzeyini düşürdüğü başka araştırıcılar tarafından rapor edil­ miştir. Paratiroid. hormonunun salgılanmasının inhibe edilmesinin böbrek tubulenndan fosforun geri emilimini artırıcı etki göster­ diği kanısına varılmıştır.

Vasopressin-Yanıtlı ve Dirençli Diabetes İnsibitus Tedavisinde Diyetin Rolü

Diabetes insibidusda, ya vasopressin (antidiuretik horm on ) nerohipofiz den dolaşıma salgılanmakta, ya da horm on dolaşım da yeterli olduğu halde böbrek tubularındaki bozukluk nedeni ile h or­ mon etkisizdir. Her iki durumda da böbrekler idrarı yoğunlaştır- mamakta, poliuri ve polidipsi ile sonuçlanmaktadır. Bu araştırma diabetis insipiduslu hastalarda protein ve tuz alm ım m ın doğrudan poliuri derecesini etkilediği görüşünün doğruluğunu saptamak amacıyla yapılmıştır. Araştırma 5 hasta üzerinde yapılmıştır. Tüm ilaç tedavisi bırakılarak hastalar değişik düzeylerde protein içeren; biri düşük tuz ve proteinli, diğeri yüksek tuz ve proteinli diyet­ lerle beslenmişlerdir. Diyetlerin protein düzeyi 40 gr/gün den 130 gr/güne kadar, tuz düzeyinde 0.5 gr/gü n den 10 g r/g ü n e kadar ar­ tırılmıştır. 24 saatlik idrar hacmi ve ozm olar atımı diyetin tuz ve protein içeriğine paralel olarak artış göstermiştir. Düşük tuz ve proteinli diyetten yüksek tuz ve proteinli diyete geçiş, idrar ozm o­ lar atımını % 137 den % 241 e yükseltmiştir. Ortalama artış % 224 olmuştur. Beş hastadan dördünde p rotein /tuz alm ım m ın azaltıl­ ması poliuri derecesinde % 50-100 düşüş sağlamıştır.

(23)

İL G İN Ç Y A Y IN Ö ZETLERİ 141

Paranteral Ç özeltilerde Bulunan Glikoz— Amino asit Kompleksi­ nin Plasental T ransferi

İn tra ven ös sıvılar sterilize edilirken glikozla amino asitler ara­ sında M aylard tepkim esi ile kompleksler oluşmaktadır. Bu komp­ lekslerin b ebek lerd ek i hafif dehidratasyon bebek ve yetişkinler­ deki iz elem en t iy on atımı ile ilgili olduğu sanılmaktadır. Glikoz am in o asit kom p lek si içeren parenteral çözelti gebe rehus may­ m u nlara verildiğinde , bu maddeler anne plazmasında birikmekte v e fetü su n d olaşım ına transfer edilmektedir. Bu kompleksler ple- cantadan geçm elerine karşın bebekte ki düzeyleri anneninkinden o ld u k ça d ü şü k bulunm uştur. Bu maddelerin amniotik sıvı yoğun­ lukları anneye b u tür çözeltilerin'verilme süresine bağlı olarak ar­ tış gösterm iştir. Deney hayvanlarına parenteral çözelti ısı ile ste­ rilize ed ilm eden verildiğinde bu maddelere anne plazma ve idra­ rında fe tü s plazm a ve idrarında veya amniotik sıvıda rastlanma­ m ıştır. G likoz am ino asit komplekslerinin toksisitesi dikkate alı­ narak b u tür kom pleksler içeren parenteral çözeltilerin gebe kadın­ ların intravenös beslenm elernide kullanılmaması önerilmiştir.

Ç ocu k ların F olik Asit Gereksinmesi

İk i yaşm dan küçük 24 çocu k normal diyetlerin 3.6, 4.3, 5.0 ve 16 m c g /k g düzeylerinde folik asit eklenerek incelenmiştir. Her yön d en yeterli ve günlük 3.6 m cg/k g düzeyinde folat içeren diyetle beslenen çocu k la rd a 6-9 ay süren gözlemlerde normal büyüme ve gelişm eleri ile lıem opoisizin sağlandığı, sağlıklarınmda korunduğu g örü lm ü ştü r. B u düzeydeki folat alınımı FAO/WHO önerisinin % 70 dır. Seru m ve kırm ızı kan hücrelerinin folat düzeyi sınırda bulunm uştur. F ola t alınımı 4.3-5.0 m cg/kg düzeyinde olduğu zaman aynı şekilde bü yü m e ve hem opois sağlanmış, serum ve kırmızı kan hü crelerindeki fo la t düzeyleride biraz artmıştır. Folat alınımının 16 m c g /k g a çıkarılm ası sadece serum ve kırmızı kan hücrelerinin fola t düzeyinin artm asını sağlamış, büyüme ve hemopoise fazla etki etm em iştir. B u bulgular bu yaş gurubu için önerilen 3.6-5.0 m c g /k g fo la t m iktarının yeterli olduğunu kanıtlamaktadır.

K on trollü Vitam in Bü Alan Oral Kontroseptif Kullanan ve Kullan­ m ayan K adınlarda M etionin Metabolizması

Oral K on trosep tif kullanan 14 ve kullanmayan 10 kadında me­ tion in m etabolizm ası incelenmiştri. Kadınlar önce 28 gün vitamin

(24)

142 BESLENME VE D İY E T DERGİSİ B6 dan yetersiz diyetle beslenmişler, sonraki 28 günlük dönem için günlük diyetlerin 0,8-2 .0 veya 2 0 .0 mg. düzeylerinde pirodoksin hidroklorid eklenmiştir. Vitamin B6 yetersizliği dönem inde 3 gr L- metionin yüklemesi her iki gruptada idrar sistatiyonin atımını art­ tırmıştır. Bu yönden gruplar arasında bir ayrıcalık görülrc.emiştir. Günlük verilen 2.0 piridoksin-HCI 3-4 haftalık sürede her iki grup­ ta sistatiyonin atımını yetersizlik öncesi düzeye döndürm üştür. Günlük verilen 0.8 mg. prodoksin-HCI ise 4 haftalık sürede her iki grupta da sistatiyonin atımını önleyememiştir. İdrar metionin, sis­ tem sülfinik asit ve taurin atımında iki grup arasında hiç bir dö­ nemde önemli ayrıcalık görülmemiştir. M etionin m etabolizm ası yönünden oral kontroseptif kullananla kullanmayanların vitamin B6 gereksinmelerinin ayrılımlı olmadığı, günlük 2,0 m g vitamin B6 nm iki grup içinde yeterli olduğu kamsma varılmıştır.

Fenilketonürili Kadınların Gebeliklerinde Beslenme

Fenilketonüri (PKU) li kadınlarda artan fenilalinin konsantras­ yonu fetusun merkezi sinir sisteminin norm al gelişimini engelle­ mektedir. Çeşitli yayınların incelenmesinde 61 PKU lü kadından dcğan 197 bebeğin durumu şöyledir : 17 si PKU lü, 180 i PKU süz­ dür. PKU lü 17 bebsğin 11 inde metal gerilik, 1 i doğm adan tedavi görmüş, ] i ölmüş, 4 üde normal mental gelişimli imiş. PKÜ lü ol­ mayan 180 çocuğun 135 inde mental gerilik görülmüş, 13 ölm üş, 4 ü doğmadan tedavi görmüş, sadece 28 i normal metal gelişim göster­ miştir. Bu durum PKÜ lü kadmlarm gebelik sürelerinde özel diyet­ le beslenmelerinin doğacak bebeğin sağlığı yönünden önem ini açık­ lamaktadır. Diyet ilkesi, düşük fenilalanm içeren, yeterli ve dengeli diyettir. Bunun için özel hazırlanmış amino asit karışımı kullan­ mak zoruluğu vardır. Avrupa’da Albumaid XP, Cymogran, Aminog- ran ve Minafen; Japonya’da Phenytol ve lophemilk; ABD’de Lofe- nelak, Product adlarında karışımlar hazılanmıştır. Bu karışımlar ve doğal besinlerle gebe kadınlar için yeterli ve dengeli diyet düzen­ lenebilmektedir. Bu diyetlerin fenilalanin içeriği bireyin ,en az ge­ reksinmesini karşılayacak düzeyde tutulmalıdır.

Demirle Zenginleştirmede Fe (III)-E D T A Bileşiği

Besinleri demirle zenginleştirmede indirgenmiş dem ir ve de­ mir tuzlan kullanılmaktadır. Demirle zenginleştirmede Fe (II I) -EDTA bileşiğinin ferros sülfat dahil birçok demir tuzundan daha yararlı olduğu açıklanmaktadır. Bu bileşikteki demir incebarsak

(25)

İL G İN Ç Y A Y I N Ö Z E T L E R İ 143

lu m e n le rin d e seb zelerle alm an dem irle yer değiştirebilmekte ve e m ilm e o r a n ı d iğ e r b ileşik lerd en dalıa yüksek olmaktadır. Araştır­ m a d a b u b ile ş ik te k i d em irin em ilm e oranının ferros sülfatın iki k a tı o ld u ğ u b u lu n m u ştu r. A raştırm a verileri günlük bu bileşikten a lm a n 10-15 m g d e m ir in bitkisel besinlere dayalı diyetle beslenen to p lu m la r d a d e m ir yetersiziliği anemisini önleyebileceğini işaretle­ m e k te d ir .

O rta A m e r ik a Ü lkeleri Çocuklarında Vitamin A Yetersizliği ve A n em i

V ita m in A y ö n ü n d e n beslenm enin anemi sıklığı üzerindeki ro lü n ü sa p ta m a k için b eslen m e araştırma verileri değerlendirilmiş­ tir. A r a ş tır m a y a k a tıla n Ç ocuklar; 1-4,5-8 ve 9-12 yaş gruplarına

a y rılm ışla rd ır. A n em i ile ilgisi olan bazı göstergeler (hemoblobin, s e ru m d e m ir i), p la zm a retin ol düzeyi ile korelasyon göstermiştir. 5-12 y a ş g r u b u ç o c u k la r d a hem oglobin düzeyi ile plazma retinol d ü z e y in d e ö n e m li artı k orela syon bulunurken 1-4 yaş grubu çocuk­ la rd a b u k o r e la s y o n görülm em iştir. Tüm yaş gruplarında plazma re tin o l d ü ze y i ile se ru m d em iri arasında korelasyon bulunmuştur, P la zm a re tin o l dü zeyi düşü k olanlarda trasferin doymuşluk oranı d ü ş m ü ş tü r. D e m ir tü ketim i yeterli olan çocuklarda plazma reti­ n o l d ü zey i ile s s r u m d e m ir düzeyi arasında önemli artı korelasyon b u lu n m u ştu r. D iyeti d em irden yetersiz olanlarda bu korelasyon e k s ik tir. B u v e rile re g ö re V itam in A yetersizliği ile anemi arasında b ir ilişk in in o la b ile c e ğ i sonu cun a varılmıştır. Bunun nedeninin de­ m irin h s m p r o te r in in sentezinde kullanılmasında Vitamin A mn ro­ lü n d e n ileri geld iği belirtilm iştir.

O N u tritio n R e v ie w s. Cilt 34— 1976. ...

O K oron er kalp Hastalıklarından Korunma Sayfa : 220

® Alkole B ağlı Olm ayan Kronik Karaciğer Hastalıklarında Beslenme duru­ m u Sayfa : 207

O V ita m in C Toksisitesi Sayfa : 238

O M alnutrisyon ve İlaç Metabolizması Sayfa : 237

e E m zirm e ve Çocuk M amaları Üzerinde görüşler Sayfa : 248 © R aşitizm in O luşum unda Kalıtım ve Çevre Etkenler, iSayfa : 266 Ö Ateş ve Am ino asit Metablolizması Sayfa : 267

Referanslar

Benzer Belgeler

Paramedian talamik enfarktların akut gelişen bilinç durum değişikliği, nöropsikiyatrik ve vertikal bakış bozuklukları ile karakterize klasik bir triadı vardır

Yeşil çay ekstresinin kandaki glukoz, trigliserid ve yağ asitleri oranını kontrol grubuna göre düşürdüğü yapılan çalışmalarla

Gastrik bezlerdeki genişlemeler ve eozinofilik hücreler, açlık ve bir gün doyurulma grubuna göre azalmakla beraber doyurulmanın üçüncü, beşinci ve yedinci

Anemia is common in the elderly with MIC or various degree of AD as indicated by blood related markers Hb、Hct or MCV and Hb is the most sensitive markers of anemia..

Bu makalede sorgulayacağımız konu, ceninin ne zaman birey sayılıp birey sayılmayacağı ile kanunda öngörülmüş olsa dahi doktrinde tartışmalı olan kürtajı, salt

Antioksidan gıda maddelerinden C vitamini ve β­karoten ile semen volümü arasında, kriptoksantin ve β­karoten ile toplam hareketli sperm sayısı arasında ve son olarak

Ancak, kan ürik asit düzeyi ile kan trigliserit, VLDL (çok düşük dansiteli lipop- rotein), HDL (yüksek dansiteli lipoprotein) ve açlık kan şekeri düzeyleri

Türk atasözlerinde bireysel veya toplumsal sorun olarak açlığa dair çeşitli hükümler verilmiştir. Hüküm içeren atasözlerinin sayısı, tavsiye ve çözüm