AZERBAYCAN ÂŞIK EDEBİYATINDA
TÜR VE ŞEKİL
Yrd. Doç. Dr. M. Öcal OĞUZ
Türkiye'deki aşık edebiyatı araştırma larında, tür ve şekil meseleleri üzerinde yeterince durulmadığı, yapılan sınırlı sayı daki çalışmanın da konuyu aydınlığa ka vuşturmadığı bu alan araştırıcılarınca bi linmektedir. T ürkiye sa hasında geleneğin ortaya çıktığı zamandan günüm üze kadar âşıkların kullandığı nazım türleri ve şekil leri, cönk, m e cm u a ve divan gibi yazılı kaynaklarla kaynak kişilerden tesbit ed i len bilgilere dayanmaktadır büyük çoğun lukla. Türkiye'de aşık edebiyatı araştırma larının yaklaşık seksen yıllık ömrü vardır ve ancak bunun son kırk-elli yılı İlmî ve bütüncü çalışmaları içine almaktadır. Hâl böyle olunc a gerek yazılı gerekse sözlü kaynaklardan tesbit edilenlerin yanında gün yüzü görm ey e n bilgi ve belgelerin m evcudiyetine işaret etmek gere km ekte dir. Bunun yanında geleneğin bugünkü sı nırlarımızın dışında kalan yerlerdeki geç mişteki ve günü m ü z d ek i durum unun da yakın zamana kadar değerlendirmelerim i zin dışında kalmış olduğunu belirtmeliyiz.
Son z a m a n la rd a şahsen d ikka tim izi yönelttiğimiz âşık edebiyatında tür ve şe kil konusunda da benzer bir durumun bu lunduğunu söylemeliyiz. Türkiye'de araş- tırıcılarca tiir vc şekil konusunda yapılan çalışmaların, alanla ilgili bir çok soruya cevap verdiğini inkâr etmek m ümkün d e ğildir. Ancak, yapılan çalışmaların bir ta kım a d la n d ırm a probJemeriniıı yanında ciddi bir terminoloji kargaşasını da bera beri nde getirdiğini ifade etmek lâzımdır.
"Tür" ve "Şekil" kavramarından neyin an laşılması gerektiği sorusuna bir yazım ızda cevap aradığ ım ız i ç i n 1 bu konuya tekrar dönm eden benzer problem lerin A z e rb a y can sahasında da bulunduğunu söyleyerek bu saha üzerine dikkatim izi y ö n le n d ir e lim.
Elimizde, Mürscl H ckim ov tarafından hazırlanan "Aşık Şe'rinin Növleri" adını taşıyan kitap bulu nm akta dır.2 Yazar, T ü r kiye'de bu konuda yapılan çalışm ala rdan bir kısmını da görerek bazı karşılaştırma lar y a p m a k t a d ı r . 3 H e k im o v , k ita b ın a "Növler" adını vermekle ve şekil özellik lerini g ö z ö n ü n e a l m a m a k l a D iz d a r o ğ - lu’nun bu konudaki görüşüne paralel d ü şüncelere sahip olduğunu ortaya k oym a k tadır. Bununla birlikte kitapta geçen "for ma" ve "şekil" terimlerinin "növ"den fark lı manala rının o lu p -o lm a m as ı k o n u su n a açıklık getirilmemiştir. Kitabın hem en ba şında takdim cümlesi olarak verilen şu s a tırlar bu konudaki karışıklığı ortaya koy maktadır: "Vesaitde âşık şe'rinin növleri- niıı Tesnif, Bayalı, Geraylı, Goşm a, Tec- nis. Divanî, M ühe m m c s ve onların ehata etdiyi bir sıra şe’r şekilerinden, lekniki k u ruluşlarından, Hacılık m e gam ından belıs olunur".4 Bu cümleden A zerbaycan’d a ve ya daha doğru bir ifadeyle elim izdeki ki tapta tür ve şekil kavramlarının birbirle rinden ayrılmadığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında "növ", "forma" "şekil" "jaıır" ie~ rimlerinin varlığı, bu terimleri yeniden ta
rif etme ve değerlendirme gerekliliğini ki tabın bütün sayfalarında hissettirmektedir.
Âşık edebiyatının d iğe r konularında old uğu gibi tür vc şekil kon u su n d a da doğru tesbit ve değerlendirm elere ulaşa bilmek için bütüncü yaklaşımların gerek liliği bu kitap vesilesiyle bir kez daha gö r ü lm e k te d ir ’. İki ayrı saha gibi görülen Türkiye ve Azerbaycan âşık edebiyatı bir- likte değerlendirildiği zaman daha doğru sonuçlara ulaşm ak müm kün görünm ekte dir ki bu İlmî b akım dan da gereklidir. M eselâ, Türkiye'de nazım şekli, tür veya makam olarak da değerlendirilen ve henüz bütün araştırıcılarca ortak bir tarifi bulun mayan "Varsağı”nın, "hey, bre, behey" ni dalarıyla başlam ayan ve kahramanlık te masını işlemeyen şiirlerin de adı old uğu artık kabul edilm ektedir.5 Varsağı; Varsak Türklerinin özel ezgisi midir y oksa varsa ğının ortaya çıkışının başka bir izahı mı vardır? T ü rk iy e 'd e s o n u ç l a n d ı r ı l m a y a n bu tartışmaya yeni bir boyut kazandırabi lecek bir bilgiyi A ze rb a y ca n sahasında bulm aktayız. G erek görm e fırsatı buldu ğ u m u z diğer çalışm ala rda gerekse Heki- m ov'un k ita b ın d a öte d e n b e ri A z e r b a y c a n 'd a â ş ık la r a " A ğ s a k k a l" , "D e d e ", " A ta ", " L c lc" , " P i r u s t a d ”, " P irb a b a " , "Uğurustad", ""Varsag", "Ozan", "Ustad" gibi adlar da verildiği bilinmektedir.6 K o num uz la ilgisi bakımından âşıklara veri len "Varsag" adını yeniden değ e rlen d ir mek gerekmektedir. Bu adın XVI. yüzyıl da "âşık" terimi billurlaşmadan önce kul lanıldığı kaynaklarda ifade edilmektedir. Yani bu terimin Islâm kültür dairesine gir dikten sonra "ozan" kavramındaki değiş m eden sonra ortaya çıktığı vc bir dönem kulanı (diktan sonra yerini "âşık"a terketli- ği düşünülebilir. Bu noktadan baktığımız zaman varsağı'nın "âşıklama" karşılığı ya ni varsaglarca söylenen şiir olduğu söyle nebilir. B öylec e d e Varsağı'n ın V arsak
Türkleri'nin ezgisi old uğu şeklindeki d e ğerlendirmelerin doğruluğu tartışılır hale gelir. Tabii bu arada bir d önem de de olsa âşıklara "Varsag" denilm esi ile "Varsak Türkleri" arasındaki ilişki, bağlantı g ö z den geçirilmelidir.
Hekim ov tarafından "növ" olarak d e ğerlendirilen ancak bize göre bir kısmı "şekil" olan terimlerin bir bölümü aynı ad la T ü rk iy e sa h asın d a d a bilin m ek ted ir. Bunun yanında T ürkiye sahasın da yaygın olan fakat başka adlarla bilinen tür vc ş e killerden başka tamamen bu sahaya ait tür ve şekiller de bulu nmaktadır. A ncak b ü tün bu şekil vc tür adları hcccyle o rtay a konula n şiirlerim izdeki d örtlük, kafiye özelliklerin den ayrılm am aktadır. A ruzla yazılan şekillerin bir takım özelliklerinin de heceyle yazılanlara geçtiği görülm ekte dir. Esasen A zerbaycan sa hasında karşı mıza çıkan bu özelliklerin Doğu Anadolu özellikle Kars yöresi âş ıklarım ızda karşı laştığımız şekil özelliklerinin benzeri o l duğunu ifade etmeliyiz. Azerbaycan sa ha sındaki tür ve şekil adları ile bunların ta riflerini Türkiye sahası ile m ukayese e d e rek vc iki sahanın tür ve şekil özellikerini birlikte değerlendirerek daha isabetli so nuçlara ulaşm anın m ü m kün o lduğunu da bu arada belirtmeliyiz. Esasen gerekli ola nın da bu karşılaştırma çalışması old uğu gözden uzak tutulmamalıdır.
İlerde yapm ayı tasarladığım ız böylesi bir karşılaştırma ç a lışm asına ön hazırlık olması vc bu alanda çalışan araştırıcıların tenkit, tesbit ve katkılarının değerlendiril m e sin e imkân vc zemin sa ğ lam ası için Azerbaycan sa hasında kullanılan "növ"le- ı i kısa tarifleri ile buraya kaydediyoruz.
T E SN İF
Âşık edebiy atında "Tesnif" adı ile iş lek makamı olan bu lirik forma A ğ Aşık, Aşık Alı, Hüseyn Şem kirli, V arhiyanlı
Aijik M ehem m ed, Molla Cüm c, Aşık B e ş ti, Şair Veli gibi görkemli söz-saz üstadla- rımızıtı yaratılıcığında önde gelen şiir şe- killerindendir. Tesnifler; geraylı, goşma, lecnis, divanî, m ühemes şiir formaları gibi ayrıca da yazılıp okunur. Böylesi tesnif- icrde âşık son b en d d e ( M ü h ü r bendi) mahlasını söyler, ancak, yazanı-söyleyen i unutulmuş tesniflcr de vardır.
Tesnifler hem forma bakımından hem dc konu yönünden çeşitlidir. Öyle ki usta âşıklar tesnitlerin saya, nakaratlı, mürveti formalarından başarıyla istifade etmişler dir. Öğiit, nasihat meramlı tesnifler bir çe şit atalarsözü vc meselleri üzerine kurulur. Böyle tesniflerde eğitici fikirler şiirin ö n de gelen özeliği durumundadır. Tesnifler de sevgi motifleri de güçlüdür. Tesniflcr- den bazıları nakaratlıdır. Ayrıca âşıkların "tekerleme t e s n i f de dedikleri "Mürveti tesniflcr" bulunmaktadır. Bunlarda şiirin birinci mısraı 6, ikinci mısraı 5 hecelidir. Kafiye sistemi klasik yazılı edebiy at ö r nekleri gibidir. Âşık edebiyatında kullanı lan tesniflcr 3, 4, 5, 6 mısralı olm akta ve bend sayıları 3, 5, 7, 9, 11 arasında değiş mektedir.
T e sn ifle r de bayatı, goşm a, gcraylı, tccniş, divani, mühem m es gibi belirli hece vc kafiye esasına göre söylenmektedir.
B irin cisi A şık A lı'dan İkincisi Ağ Aşık'tan (Aşık Allahverdi) alınan iki tes nif örneği hakkında fikir veren iki bent aşağıya çıkarılmıştır:
"Sehalı varsız Güzelse arsız İgİd vügarsız Yamandır yam an" *** "Gulaç saçdı Geleni gaşdı Ağzın açdı Gövhcr saçdı Süsenberim" B A Y A T I
Gerek şifahî halk edebiyatında gerekse saz âşıklarını yaratıcılığında en çok işle nen növlerden biri de bayatıdır. Bayatı, cdebî-bedii növ gibi hem klasik hem de m üa sır şair ve aşıkların y aradıcılığında hususi yer tutar. Şiirlerinde bayatı növüne yer veren sa natka rlardan Em anî, Ezizî, Zabit, Lclc, Sarı Aşık, M ezlum , Hüscyn, Salch, Bikes, M e hzun, M üştak, M e h e m med bey Aşık, Aşık Peri ve başkaları sa yılabilir. Bayatılar lirik şiirlerdir ve insan hayatının her ânı bayatıların konusu olabi lir.
Bayatı sözünün menşei hak kında çeşit li fikirler bulunm a kta dır. A n c a k bunlar içinde en fazla kabul göreni O ğ u zla rın Bayat boyu ile olan bağlantısıdır. Bayatı- lar âşık edebiyatında diğer növlerden for ma vc şekli hususiyetlerine göre farklıdır. Bu bedii növ dört mısralı yedi hecelidir. 1, 2, 4. mısralar hem kafiye 3. mısra ise ser besttir. B u rad a 1. ve 2. mısralar, 3., 4. mısralarda verilen poctik fikri kuvvetlen dirmek için zemin hazırlar.
"Mele ceyranım mele Balanı verme ele Men meledim gelmedi Sen mele belki gele" GERAYLI
Gcraylı, hem yazılı hem dc âşık edebi yatında en oynak en mahsuldar ve en zen gin lirik şiir növlerindedir. Geraylıyı koş madan ayıran sadece hece sayısıdır. Gc- raylılar hecenin sekizli kalıbı ile sö y le n mektedirler. T ürkiye sahasındaki Semai ve Varsağı'nın A zerbaycan sahasında Ge- raylı olarak adlandırıldığını söyleyebiliriz. Geraylılarda, semaideki aşk, tabiat ve gü zellik konuları ile varsağılardaki k a h r a manlık edası birlikte işlenmiştir. Geraylı- lar genci olarak 3, 5, 7 dörtlükten m e y d a
na gelmektedir. Geraylı növünü klasik şa irlerimizin y anında âşık la rım ızdan K ur banı, Abbas Tufarganlı, Tahir Mirze, Aşık Novvruz, Aşık Kerem , Aşık Gerib, Aşık Abdulla, Koroğlu, Heste Gasım, Ağ Aşık, Aşık Alı, Aşık Elesker, Aşık Hüseyn Bo- zalganlı, M o lla C ü m e, Y eh y e Bey Dil- genı, Ş em kirli H üseyn, H e y y a t M irze, Aşık Esed, Aşık Mirze, Aşık Şimşir, Aşık Hüseyn Cavan, Mikail Azabil ve başkaları k ulla nm ış lardır. Ö zellik le XIX . ve XX. y ü z y ıl â ş ık y a r a t ı c ı l ı ğ ı n d a g e r a y lıla r önemli bir yer tutar. Geraylılar, bendlcr- deki mısra sayılarına ve bunların k a f i y d e niş b iç im le rin e göre "C ig alı G eraylı", "S a lla m a G eray lı", "M ürveti G eraylı", "Elif-Lam Geraylı", "Gaytarma Geraylı", "T c cn is G eray lı", "N egeratlı G craylı", "Gcraylı Diklenmez", "Geraylı Rübai" gi bi alt dalara ayrılmaktadır. (Hekim ov'un kitabında bu alt dallar hakkında da tefer ruatlı izahat buunmaktadır. N e var ki, bu rada bunların tamam ının verilmesi bu kü çük yazının hacmini çok aşmaktadır.)
G O ŞM A
Azcrbaycan sahasında da koşma ile il gili tarif ve yaklaşımların Türkiye sahası ile paralel olduğu görülmektedir. Hecenin on birli kalıbı ile yazılan ve 3 ile 13 dört lükten m eydana gelen şiirler koşma adına bağlanmaktadır. Kafiye şeması ise Türki ye sa h a s ın d a bilinen şeklin aynısıdır. Azerbaycan sa hasında 3, 4, 5, 6 heceliler "Tesnif", 7 heceliler "Bayatı", 16 heceliler " m u h am m es" olarak a dlandırılm akta ve diğer şekillerin bunlardan çıktığı görüşü benim se nm ekte dir. Bu cü m led e n olarak
I 1 heceli bütün şiirlere K oşm a denm ekte vc Türkiye sahasındaki "Destan", "Koçak lama", "G üzellem e", "T aşlama", "Türk- ınanî" gibi şiir türlerinin mevcudiyeti He- kim ov tarafından enine boyuna sorgulan maktadır. Koşma'nın esasen bu konularda
yazıldığını söyleyen Hekim ov "Bu növler bizim başa d ü ştü ğ ü m ü z lirik növ olarak goşm anın tererrüm materiali olan sözerin ideya-m ezm unundan doğan addır. Bu k i mi m ezm unları e d e b iy y a tşu n as lık b a k ı mından bele heç cür goşm anm şekli kîmi adlandırmak olmaz. Her hansı bir növün şe k lin d e bele, h atta onun fo rm a la şd ığ ı növden az-çok m e 'n a da ferklene bilecek el amel i olmalıdır.7 "görüşüne yer verm e k tedir.
Türkiye sahasına benzer şekilde A z e r baycan'da da koşmalar çeşitli özelliklerine göre şeklî bakımdan alt dallara ay rılm ak tadır. "Dedim-Dedi"li şiirler "K elm e kes- di", "Dedim Söyledi", "Dedim Dedi" gibi adlarla da a n ılm a k la birlikte d a h a çok "Güllü Gafiyc" olarak adlandırılmaktadır. A y rıc a "G o şa Y a r p a g G o ş m a " " H a c a Beyt", "Çapraz Kafiye", "Dahili Kafiye" veya sadece "Goşa Yarpag" olarak da ad landırılmaktadır. (Bu Özellik T ürkiye sa hasındaki "İçkafiye" "m usam m at" te rim leriyle karşılanmaktadır.) Ayrıca "G oşm a M üsetzad-Ayakh Goşm a" adlı bir koşm a çeşidi de bulunmaktadır.
U ST A D N A M E
Azerbaycan âşık edebiyatında ustadna me, te essü f nam e deyişine, he rbe-zorba, gıfılbend gibi bayatı, geraylı, goşm a, tec- nis, divani, ınuhemmes gibi növIeri ö z ü n de birleştiren bu terime sık sık rastlanır. Ustadname, ustad nasihati, ustad sözü, us- lad vasiyeti demektir. A zc rba yca n sa h a sında D ede K orkut vc Kurbani'den başla mak üzere bir çok âşık ustadnam e yaz m ış tır. Ü sta dnam c lcr yaşı kemalini bulm uş, cemiyete nasihat etme hakkına ulaşm ış ki şilerin dedelik nasihatleridir.
T E E S SÜ F N A M E
Ü sta dnam c , ö ğ ü tn a m c , n e s ih a t n a m c ile yan aşı, aşık yaradıcı lığında
teessüfna-me dc hususî yer tutar. Adından da anlaşı la c a ğ ı ü z e r e t e e s s ü f n a m e , s a z - s ö z sanatkârlarının his, heyecan, niyet ve ar zularına bağlıdır. Teessüfname aşık poezi- yasının (şiirinin) bütün növlerinde olabi lir. T eessüfnam eler mersiyecilik, nasihat çilik hususiyetlerini de gösterir.
T E C N İS
Azerbaycan âşık edebiyatında en çok m üracaat edilen şiir formasıdır. Tecnistc k afiy e ler cinas sözlerden olu şur. U sla aşıkların hem en hepsi tecnis söylemiştir. T ecnisler şu formalardan oluşur: "Tecnis (Gara Tecnis)", "Cigalı Tecnis", "Bayatı Tecnis", "Geraylı Tecnis", "Ayaglı T e c nis'' (M üstezad-Sekir Tecnis), "Nefesçek- me T e c n is " , " D o d a g d e ğ m e z T e c n is" , "Zincirleme Tecnis", "Ö yüdleme Tecnis", "Evvel-Ahır H c rf Üste Tecnis". Tecnisler şekli hususiyetlerine göre en çok on bir- liklerc-koşmaya çok yakındır. Lirik janrın (şek il-fo rm a) bu n ö v ü n d e şiir koşm a k aşıklan söz sanatında hadsiz bir yetkinlik, beceri ister. Başlangıçta tenis, koşmanın içinde yer alırken günüm üzde ulaştığı d e receye bakarak onu yeni bir növ olarak kabul etmek lazım gelmiştir.
H E Y D E R İ
Âşık edebiy atında işlenen cinas cigalı şiir növ leıindcn biri de hey deridir. Hey de ri. hem klasik hem dc m uasır aşık ede bi- y atıda çok az işlenen lirik bir növdür. Âşık edebiyatının diğer növlerinde olduğu gibi bunda da beşeri muhabbet, vatan aşkı gibi cıı vacib arzu ve istekler ön plana ç e kilir. Hcydcrinin birinci bendi 6 mısra vc bir b a y a n d a n ibaret olur. Birinci mısra serbest, ikinci-beşinci bir, iiçüncü-altıncı mısralar ise birbiri ile kafiyelidir. Dördün cü mıs ra ise şiire ilave olunan bayatıyla cinas kafiye ile kafiyelcndiriÜr. Heyderi- nin sonraki bendlerindc ise her bir beııd
beş mısra ve bir bayatıdan meydana gelir. "İbtida elifden dersim alanda
Gösterdiler mana ne gara yahşi Ohudum dersimi her aye gerez
Yoh aşık her ayine Halların herayi, ne? Aşık söyün ne dedi Dost yetdi herayine Görse canım beyenmez her ayine Seyredip geyibsen ne gara yahşi Nalesi yetişsin haraya gerez
E L İF-L A M
Eiif-lam, aşık şiirlerinin şekilleri için de kuruluşu ve form a bakım ın dan zor o l duğundan bu şekle âşıklar çok az yer ver mişlerdir. Bununla beraber, geraylı, ko ş ma, divan i,divan i m u h a m m e s m üse d d es elif-lam başka aşık şiir şekillerinden M ol la Cüme, Aşık Elesker, Hüseyn Cavan ve başkaları istifade etmiştir. E lif lam şiir şekli hem de gıfılbend üzerin e kurulur. Elif-lam form asın da şiirde işlenen sözün ya özü ya da baş harfleri hesabına gıfıl- bend düzeltilir.
V Ü C U D N A M E (B E Y A N -I H A L )
V ücudnam c, aşık şiiri şeklinde üstad aşık bir növ aslı-necabeti, soy-kökü, ana bedenine düşmesi, anadan olması, uşaklık, gençlik yılları, talim-lerbiycsi, edep-erka- ııı aile-ahlakı, cem iyetle tuttuğu mevkii, cli-obası, vatan yolunda gösterdiği alp-er- lik, m eşakkati, tercüme-i hali h a k k ın d a bilgi verir. A bbas T u fa rg an lı, Koroğlu. Aşık Valch, Melikballı Gıırbanî ve başka larının viicudnameleri meşhurdur. Vücud- name bütün aşık şiiri şekillerinde olabilir. Vücudnamclcr, diğer şekillere göre sayıca daha çok bende sahiptir. M uhte vasına g ö re üsta dnam e olabilir. Şiirin bu şeklinde ustad aşık lirik "ben" in anadan olandan mezara kadar geçtiği yolu bedii şekilde nazma çeker. Kafiye kuruluşu I . bendde
biriııci-üçüncü m ıs ralar serbest, ikinci- dördüncü mısralar hemkafiye olur. Kalan bendlerde dc birinci-ikinci-üçüncü mısra lar birbiriyle, dördüncü mısra, birinci ben din ikinci-dördüncü mısraları ile hemkafi- yelidir.
C A H A N N A M E (T A R İH İ M A N Z U M E )
C ahannam e, bütün âşık şiir şekillerin de olabilir. Cahanname, üstad aşığın yaşa dığı devirdeki hadiselere şahidlik etm esi nin n az m a çekilm esid ir. C a hanna m enin 36 bende ulaşan örnekleri bulunmaktadır.
D İV A N İ
Divanî, âşıkların en çok müracaat etti ği nazım şeklidir. Divani de aşık şiirinde tesnif, bayatı, geraylı, goşma, mühem m es gibi sabitleşmiş şiir şeklidir. İlk divanî ör neği G u rb a n î'n in H ataî'nin ö lü m ü için söylediği "Ola" redifli divanı mersiyesi vc "G öz el" redifli divani üsta d n am esid ir. Divanî her bendi dört mısralı, 15 heceli şi ir şeklidir. Divaniler, "Gıfılbend divani", "Cigalı Divani", "Divani Mersiye", "Diva ni F c h r iy y e ( Ö ğ ü d l e m e - U s t a d n a m c ) " , "Divani M ü h e m m e s Beyan-ı Hal Tarihi Manzume", "Divani M ühemmes Elif-lam" gibi adlara bağlı şekillerle anılırlar.
M Ü H E M M E S
M ü h e m m e s , aşık ede b iy a tın a yazılı ede biya tta n gelen bir formadır. Bu şiir şekli üstad aşıkların yaratıcılığında XVIII. yüzyılın sonlarında görülm eye balar. M ü hem mes; Aşık Valch, Ağ Aşık, A şık Ah, Hüseyn Şemkirli, Aşık Musa, Varhiyanlı Aşık M c h e m m e d , A şık Elesker, M olla C ü m e , B o z a lg a n lı H üseyn, A ğ d ab a n lı Aşık G urban, Aşık Penah Seyfeli, Aşık Esed, Aşık Mirze, Şair Veli, Aşık Hüseyn, Mayii, Aşık Koca, Aşık N ec ef Elimcrdan- lı, Aşık Hüseyn Cavan ve başkalarının şii rinde önemli bir yer tutar. M ühemmes, 3,
5, 7, 9, 11 v.s. bcndlerden oluşur. 16 hece li bu şiir şekli çeşitli şekillerde hece böl - güsii yapılarak okunur. G oşayarpag-çap- raz kafiye m ü h e m m e slcrd e de kullanılır. M ü h c m m c sle rin birinci bendinde bütün mısralar birbiri ile kafiyelidir. Diğer bend- ierdc ilk dört mısra birbiriyle beşinci mıs ralar birinci bendin mısraları ile h em k afi ye olur. D iğ er aşık şiirleri gibi m ühe m - meslcrdc dc cıga dördüncü m ıs ra ve b e şinci mıs ra arasında ya tesnif ya da bayatı olarak ilave edilir.
D E Ğ E R L E N D İR M E
T e s n i f ten başlayarak M ü h e m m e s ile b iti rd i ğ im iz bu növle r, M ü rscl H eki- mov'un kitabında yer alan Azerbaycan s a hası âşık şiir şekilleri ve türleridir. Növle- rin aç ık la n m a sın d a M ürsel H ekim ov'u n verdiği bilgilere müdahele edilm eden hat ta yer yer kullandığı terimlere dokunulm a dan tarif ve teshiller özet halinde buraya kaydedilmiştir. H e k im o v ’un sık sık kul- landığ "Növ", "Forma", "Şekil", "Janr" g i bi tür ve şekil kavramlarını gösteren te rimler özenle yerlerinde tutulmuştur. Ç ü n kü, Hekimov'un "növ" olarak adlandırdığı şekil vc türlerin birbirinden ayrılması za rureti vardır. Koşma ile üstad namenin, ca- h an a m e n in veya v ü c u d n a m e n in "növ" başlığı altında değe rlendirilm esi, tü r ve şekil kavramlarının birbirlerinden ayrı d ü ş ü n e m e m e s in d e n kaynaklanan bir tasar ruftur vc doğru bir yaklaşım değildir. Kal dı ki kesin birer şekil olarak verilen ve ad alışlarında hece sayıları esas alman tesnif, geraylı, g oşm a gibi aynı kafiye şem asına sahip şiir şekillerinin ayrı birer nazım şek li olup olmadığı da sorgulanmalıdır. A y rı ca, Hekim ov'u n "bu növ bütün aşık şiiri şekillerinde olabilir" açıklamasıyla verdiği "növ"lcrin bir nazım şekli olm adığı o rta dadır. Tecnis gibi sadece kafiyesindeki ci nas ile belirginleşen bir "növ"ün g erç ek