• Sonuç bulunamadı

Azerbaycan Âşık Edebiyatında Tür ve Şekil Yrd. Doç. Dr. M. Öcal Oğuz

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Azerbaycan Âşık Edebiyatında Tür ve Şekil Yrd. Doç. Dr. M. Öcal Oğuz"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

AZERBAYCAN ÂŞIK EDEBİYATINDA

TÜR VE ŞEKİL

Yrd. Doç. Dr. M. Öcal OĞUZ

Türkiye'deki aşık edebiyatı araştırma­ larında, tür ve şekil meseleleri üzerinde yeterince durulmadığı, yapılan sınırlı sayı­ daki çalışmanın da konuyu aydınlığa ka­ vuşturmadığı bu alan araştırıcılarınca bi­ linmektedir. T ürkiye sa hasında geleneğin ortaya çıktığı zamandan günüm üze kadar âşıkların kullandığı nazım türleri ve şekil­ leri, cönk, m e cm u a ve divan gibi yazılı kaynaklarla kaynak kişilerden tesbit ed i­ len bilgilere dayanmaktadır büyük çoğun­ lukla. Türkiye'de aşık edebiyatı araştırma­ larının yaklaşık seksen yıllık ömrü vardır ve ancak bunun son kırk-elli yılı İlmî ve bütüncü çalışmaları içine almaktadır. Hâl böyle olunc a gerek yazılı gerekse sözlü kaynaklardan tesbit edilenlerin yanında gün yüzü görm ey e n bilgi ve belgelerin m evcudiyetine işaret etmek gere km ekte­ dir. Bunun yanında geleneğin bugünkü sı­ nırlarımızın dışında kalan yerlerdeki geç­ mişteki ve günü m ü z d ek i durum unun da yakın zamana kadar değerlendirmelerim i­ zin dışında kalmış olduğunu belirtmeliyiz.

Son z a m a n la rd a şahsen d ikka tim izi yönelttiğimiz âşık edebiyatında tür ve şe­ kil konusunda da benzer bir durumun bu­ lunduğunu söylemeliyiz. Türkiye'de araş- tırıcılarca tiir vc şekil konusunda yapılan çalışmaların, alanla ilgili bir çok soruya cevap verdiğini inkâr etmek m ümkün d e ­ ğildir. Ancak, yapılan çalışmaların bir ta­ kım a d la n d ırm a probJemeriniıı yanında ciddi bir terminoloji kargaşasını da bera­ beri nde getirdiğini ifade etmek lâzımdır.

"Tür" ve "Şekil" kavramarından neyin an­ laşılması gerektiği sorusuna bir yazım ızda cevap aradığ ım ız i ç i n 1 bu konuya tekrar dönm eden benzer problem lerin A z e rb a y ­ can sahasında da bulunduğunu söyleyerek bu saha üzerine dikkatim izi y ö n le n d ir e ­ lim.

Elimizde, Mürscl H ckim ov tarafından hazırlanan "Aşık Şe'rinin Növleri" adını taşıyan kitap bulu nm akta dır.2 Yazar, T ü r­ kiye'de bu konuda yapılan çalışm ala rdan bir kısmını da görerek bazı karşılaştırma­ lar y a p m a k t a d ı r . 3 H e k im o v , k ita b ın a "Növler" adını vermekle ve şekil özellik­ lerini g ö z ö n ü n e a l m a m a k l a D iz d a r o ğ - lu’nun bu konudaki görüşüne paralel d ü ­ şüncelere sahip olduğunu ortaya k oym a k­ tadır. Bununla birlikte kitapta geçen "for­ ma" ve "şekil" terimlerinin "növ"den fark­ lı manala rının o lu p -o lm a m as ı k o n u su n a açıklık getirilmemiştir. Kitabın hem en ba­ şında takdim cümlesi olarak verilen şu s a ­ tırlar bu konudaki karışıklığı ortaya koy­ maktadır: "Vesaitde âşık şe'rinin növleri- niıı Tesnif, Bayalı, Geraylı, Goşm a, Tec- nis. Divanî, M ühe m m c s ve onların ehata etdiyi bir sıra şe’r şekilerinden, lekniki k u ­ ruluşlarından, Hacılık m e gam ından belıs olunur".4 Bu cümleden A zerbaycan’d a ve­ ya daha doğru bir ifadeyle elim izdeki ki­ tapta tür ve şekil kavramlarının birbirle­ rinden ayrılmadığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında "növ", "forma" "şekil" "jaıır" ie~ rimlerinin varlığı, bu terimleri yeniden ta­

(2)

rif etme ve değerlendirme gerekliliğini ki­ tabın bütün sayfalarında hissettirmektedir.

Âşık edebiyatının d iğe r konularında old uğu gibi tür vc şekil kon u su n d a da doğru tesbit ve değerlendirm elere ulaşa­ bilmek için bütüncü yaklaşımların gerek­ liliği bu kitap vesilesiyle bir kez daha gö­ r ü lm e k te d ir ’. İki ayrı saha gibi görülen Türkiye ve Azerbaycan âşık edebiyatı bir- likte değerlendirildiği zaman daha doğru sonuçlara ulaşm ak müm kün görünm ekte­ dir ki bu İlmî b akım dan da gereklidir. M eselâ, Türkiye'de nazım şekli, tür veya makam olarak da değerlendirilen ve henüz bütün araştırıcılarca ortak bir tarifi bulun­ mayan "Varsağı”nın, "hey, bre, behey" ni­ dalarıyla başlam ayan ve kahramanlık te­ masını işlemeyen şiirlerin de adı old uğu artık kabul edilm ektedir.5 Varsağı; Varsak Türklerinin özel ezgisi midir y oksa varsa­ ğının ortaya çıkışının başka bir izahı mı vardır? T ü rk iy e 'd e s o n u ç l a n d ı r ı l m a y a n bu tartışmaya yeni bir boyut kazandırabi­ lecek bir bilgiyi A ze rb a y ca n sahasında bulm aktayız. G erek görm e fırsatı buldu­ ğ u m u z diğer çalışm ala rda gerekse Heki- m ov'un k ita b ın d a öte d e n b e ri A z e r b a y ­ c a n 'd a â ş ık la r a " A ğ s a k k a l" , "D e d e ", " A ta ", " L c lc" , " P i r u s t a d ”, " P irb a b a " , "Uğurustad", ""Varsag", "Ozan", "Ustad" gibi adlar da verildiği bilinmektedir.6 K o­ num uz la ilgisi bakımından âşıklara veri­ len "Varsag" adını yeniden değ e rlen d ir­ mek gerekmektedir. Bu adın XVI. yüzyıl­ da "âşık" terimi billurlaşmadan önce kul­ lanıldığı kaynaklarda ifade edilmektedir. Yani bu terimin Islâm kültür dairesine gir­ dikten sonra "ozan" kavramındaki değiş­ m eden sonra ortaya çıktığı vc bir dönem kulanı (diktan sonra yerini "âşık"a terketli- ği düşünülebilir. Bu noktadan baktığımız zaman varsağı'nın "âşıklama" karşılığı ya­ ni varsaglarca söylenen şiir olduğu söyle­ nebilir. B öylec e d e Varsağı'n ın V arsak

Türkleri'nin ezgisi old uğu şeklindeki d e ­ ğerlendirmelerin doğruluğu tartışılır hale gelir. Tabii bu arada bir d önem de de olsa âşıklara "Varsag" denilm esi ile "Varsak Türkleri" arasındaki ilişki, bağlantı g ö z ­ den geçirilmelidir.

Hekim ov tarafından "növ" olarak d e ­ ğerlendirilen ancak bize göre bir kısmı "şekil" olan terimlerin bir bölümü aynı ad­ la T ü rk iy e sa h asın d a d a bilin m ek ted ir. Bunun yanında T ürkiye sahasın da yaygın olan fakat başka adlarla bilinen tür vc ş e ­ killerden başka tamamen bu sahaya ait tür ve şekiller de bulu nmaktadır. A ncak b ü ­ tün bu şekil vc tür adları hcccyle o rtay a konula n şiirlerim izdeki d örtlük, kafiye özelliklerin den ayrılm am aktadır. A ruzla yazılan şekillerin bir takım özelliklerinin de heceyle yazılanlara geçtiği görülm ekte­ dir. Esasen A zerbaycan sa hasında karşı­ mıza çıkan bu özelliklerin Doğu Anadolu özellikle Kars yöresi âş ıklarım ızda karşı­ laştığımız şekil özelliklerinin benzeri o l­ duğunu ifade etmeliyiz. Azerbaycan sa ha­ sındaki tür ve şekil adları ile bunların ta­ riflerini Türkiye sahası ile m ukayese e d e ­ rek vc iki sahanın tür ve şekil özellikerini birlikte değerlendirerek daha isabetli so­ nuçlara ulaşm anın m ü m kün o lduğunu da bu arada belirtmeliyiz. Esasen gerekli ola­ nın da bu karşılaştırma çalışması old uğu gözden uzak tutulmamalıdır.

İlerde yapm ayı tasarladığım ız böylesi bir karşılaştırma ç a lışm asına ön hazırlık olması vc bu alanda çalışan araştırıcıların tenkit, tesbit ve katkılarının değerlendiril­ m e sin e imkân vc zemin sa ğ lam ası için Azerbaycan sa hasında kullanılan "növ"le- ı i kısa tarifleri ile buraya kaydediyoruz.

T E SN İF

Âşık edebiy atında "Tesnif" adı ile iş­ lek makamı olan bu lirik forma A ğ Aşık, Aşık Alı, Hüseyn Şem kirli, V arhiyanlı

(3)

Aijik M ehem m ed, Molla Cüm c, Aşık B e ş ­ ti, Şair Veli gibi görkemli söz-saz üstadla- rımızıtı yaratılıcığında önde gelen şiir şe- killerindendir. Tesnifler; geraylı, goşma, lecnis, divanî, m ühemes şiir formaları gibi ayrıca da yazılıp okunur. Böylesi tesnif- icrde âşık son b en d d e ( M ü h ü r bendi) mahlasını söyler, ancak, yazanı-söyleyen i unutulmuş tesniflcr de vardır.

Tesnifler hem forma bakımından hem dc konu yönünden çeşitlidir. Öyle ki usta âşıklar tesnitlerin saya, nakaratlı, mürveti formalarından başarıyla istifade etmişler­ dir. Öğiit, nasihat meramlı tesnifler bir çe­ şit atalarsözü vc meselleri üzerine kurulur. Böyle tesniflerde eğitici fikirler şiirin ö n ­ de gelen özeliği durumundadır. Tesnifler­ de sevgi motifleri de güçlüdür. Tesniflcr- den bazıları nakaratlıdır. Ayrıca âşıkların "tekerleme t e s n i f de dedikleri "Mürveti tesniflcr" bulunmaktadır. Bunlarda şiirin birinci mısraı 6, ikinci mısraı 5 hecelidir. Kafiye sistemi klasik yazılı edebiy at ö r ­ nekleri gibidir. Âşık edebiyatında kullanı­ lan tesniflcr 3, 4, 5, 6 mısralı olm akta ve bend sayıları 3, 5, 7, 9, 11 arasında değiş­ mektedir.

T e sn ifle r de bayatı, goşm a, gcraylı, tccniş, divani, mühem m es gibi belirli hece vc kafiye esasına göre söylenmektedir.

B irin cisi A şık A lı'dan İkincisi Ağ Aşık'tan (Aşık Allahverdi) alınan iki tes­ nif örneği hakkında fikir veren iki bent aşağıya çıkarılmıştır:

"Sehalı varsız Güzelse arsız İgİd vügarsız Yamandır yam an" *** "Gulaç saçdı Geleni gaşdı Ağzın açdı Gövhcr saçdı Süsenberim" B A Y A T I

Gerek şifahî halk edebiyatında gerekse saz âşıklarını yaratıcılığında en çok işle­ nen növlerden biri de bayatıdır. Bayatı, cdebî-bedii növ gibi hem klasik hem de m üa sır şair ve aşıkların y aradıcılığında hususi yer tutar. Şiirlerinde bayatı növüne yer veren sa natka rlardan Em anî, Ezizî, Zabit, Lclc, Sarı Aşık, M ezlum , Hüscyn, Salch, Bikes, M e hzun, M üştak, M e h e m ­ med bey Aşık, Aşık Peri ve başkaları sa­ yılabilir. Bayatılar lirik şiirlerdir ve insan hayatının her ânı bayatıların konusu olabi­ lir.

Bayatı sözünün menşei hak kında çeşit­ li fikirler bulunm a kta dır. A n c a k bunlar içinde en fazla kabul göreni O ğ u zla rın Bayat boyu ile olan bağlantısıdır. Bayatı- lar âşık edebiyatında diğer növlerden for­ ma vc şekli hususiyetlerine göre farklıdır. Bu bedii növ dört mısralı yedi hecelidir. 1, 2, 4. mısralar hem kafiye 3. mısra ise ser­ besttir. B u rad a 1. ve 2. mısralar, 3., 4. mısralarda verilen poctik fikri kuvvetlen­ dirmek için zemin hazırlar.

"Mele ceyranım mele Balanı verme ele Men meledim gelmedi Sen mele belki gele" GERAYLI

Gcraylı, hem yazılı hem dc âşık edebi­ yatında en oynak en mahsuldar ve en zen­ gin lirik şiir növlerindedir. Geraylıyı koş­ madan ayıran sadece hece sayısıdır. Gc- raylılar hecenin sekizli kalıbı ile sö y le n ­ mektedirler. T ürkiye sahasındaki Semai ve Varsağı'nın A zerbaycan sahasında Ge- raylı olarak adlandırıldığını söyleyebiliriz. Geraylılarda, semaideki aşk, tabiat ve gü­ zellik konuları ile varsağılardaki k a h r a ­ manlık edası birlikte işlenmiştir. Geraylı- lar genci olarak 3, 5, 7 dörtlükten m e y d a­

(4)

na gelmektedir. Geraylı növünü klasik şa­ irlerimizin y anında âşık la rım ızdan K ur­ banı, Abbas Tufarganlı, Tahir Mirze, Aşık Novvruz, Aşık Kerem , Aşık Gerib, Aşık Abdulla, Koroğlu, Heste Gasım, Ağ Aşık, Aşık Alı, Aşık Elesker, Aşık Hüseyn Bo- zalganlı, M o lla C ü m e, Y eh y e Bey Dil- genı, Ş em kirli H üseyn, H e y y a t M irze, Aşık Esed, Aşık Mirze, Aşık Şimşir, Aşık Hüseyn Cavan, Mikail Azabil ve başkaları k ulla nm ış lardır. Ö zellik le XIX . ve XX. y ü z y ıl â ş ık y a r a t ı c ı l ı ğ ı n d a g e r a y lıla r önemli bir yer tutar. Geraylılar, bendlcr- deki mısra sayılarına ve bunların k a f i y d e ­ niş b iç im le rin e göre "C ig alı G eraylı", "S a lla m a G eray lı", "M ürveti G eraylı", "Elif-Lam Geraylı", "Gaytarma Geraylı", "T c cn is G eray lı", "N egeratlı G craylı", "Gcraylı Diklenmez", "Geraylı Rübai" gi­ bi alt dalara ayrılmaktadır. (Hekim ov'un kitabında bu alt dallar hakkında da tefer­ ruatlı izahat buunmaktadır. N e var ki, bu­ rada bunların tamam ının verilmesi bu kü­ çük yazının hacmini çok aşmaktadır.)

G O ŞM A

Azcrbaycan sahasında da koşma ile il­ gili tarif ve yaklaşımların Türkiye sahası ile paralel olduğu görülmektedir. Hecenin on birli kalıbı ile yazılan ve 3 ile 13 dört­ lükten m eydana gelen şiirler koşma adına bağlanmaktadır. Kafiye şeması ise Türki­ ye sa h a s ın d a bilinen şeklin aynısıdır. Azerbaycan sa hasında 3, 4, 5, 6 heceliler "Tesnif", 7 heceliler "Bayatı", 16 heceliler " m u h am m es" olarak a dlandırılm akta ve diğer şekillerin bunlardan çıktığı görüşü benim se nm ekte dir. Bu cü m led e n olarak

I 1 heceli bütün şiirlere K oşm a denm ekte vc Türkiye sahasındaki "Destan", "Koçak­ lama", "G üzellem e", "T aşlama", "Türk- ınanî" gibi şiir türlerinin mevcudiyeti He- kim ov tarafından enine boyuna sorgulan­ maktadır. Koşma'nın esasen bu konularda

yazıldığını söyleyen Hekim ov "Bu növler bizim başa d ü ştü ğ ü m ü z lirik növ olarak goşm anın tererrüm materiali olan sözerin ideya-m ezm unundan doğan addır. Bu k i­ mi m ezm unları e d e b iy y a tşu n as lık b a k ı ­ mından bele heç cür goşm anm şekli kîmi adlandırmak olmaz. Her hansı bir növün şe k lin d e bele, h atta onun fo rm a la şd ığ ı növden az-çok m e 'n a da ferklene bilecek el amel i olmalıdır.7 "görüşüne yer verm e k­ tedir.

Türkiye sahasına benzer şekilde A z e r­ baycan'da da koşmalar çeşitli özelliklerine göre şeklî bakımdan alt dallara ay rılm ak ­ tadır. "Dedim-Dedi"li şiirler "K elm e kes- di", "Dedim Söyledi", "Dedim Dedi" gibi adlarla da a n ılm a k la birlikte d a h a çok "Güllü Gafiyc" olarak adlandırılmaktadır. A y rıc a "G o şa Y a r p a g G o ş m a " " H a c a Beyt", "Çapraz Kafiye", "Dahili Kafiye" veya sadece "Goşa Yarpag" olarak da ad­ landırılmaktadır. (Bu Özellik T ürkiye sa­ hasındaki "İçkafiye" "m usam m at" te rim ­ leriyle karşılanmaktadır.) Ayrıca "G oşm a M üsetzad-Ayakh Goşm a" adlı bir koşm a çeşidi de bulunmaktadır.

U ST A D N A M E

Azerbaycan âşık edebiyatında ustadna­ me, te essü f nam e deyişine, he rbe-zorba, gıfılbend gibi bayatı, geraylı, goşm a, tec- nis, divani, ınuhemmes gibi növIeri ö z ü n ­ de birleştiren bu terime sık sık rastlanır. Ustadname, ustad nasihati, ustad sözü, us- lad vasiyeti demektir. A zc rba yca n sa h a ­ sında D ede K orkut vc Kurbani'den başla­ mak üzere bir çok âşık ustadnam e yaz m ış­ tır. Ü sta dnam c lcr yaşı kemalini bulm uş, cemiyete nasihat etme hakkına ulaşm ış ki­ şilerin dedelik nasihatleridir.

T E E S SÜ F N A M E

Ü sta dnam c , ö ğ ü tn a m c , n e s ih a t n a m c ile yan aşı, aşık yaradıcı lığında

(5)

teessüfna-me dc hususî yer tutar. Adından da anlaşı­ la c a ğ ı ü z e r e t e e s s ü f n a m e , s a z - s ö z sanatkârlarının his, heyecan, niyet ve ar­ zularına bağlıdır. Teessüfname aşık poezi- yasının (şiirinin) bütün növlerinde olabi­ lir. T eessüfnam eler mersiyecilik, nasihat­ çilik hususiyetlerini de gösterir.

T E C N İS

Azerbaycan âşık edebiyatında en çok m üracaat edilen şiir formasıdır. Tecnistc k afiy e ler cinas sözlerden olu şur. U sla aşıkların hem en hepsi tecnis söylemiştir. T ecnisler şu formalardan oluşur: "Tecnis (Gara Tecnis)", "Cigalı Tecnis", "Bayatı Tecnis", "Geraylı Tecnis", "Ayaglı T e c ­ nis'' (M üstezad-Sekir Tecnis), "Nefesçek- me T e c n is " , " D o d a g d e ğ m e z T e c n is" , "Zincirleme Tecnis", "Ö yüdleme Tecnis", "Evvel-Ahır H c rf Üste Tecnis". Tecnisler şekli hususiyetlerine göre en çok on bir- liklerc-koşmaya çok yakındır. Lirik janrın (şek il-fo rm a) bu n ö v ü n d e şiir koşm a k aşıklan söz sanatında hadsiz bir yetkinlik, beceri ister. Başlangıçta tenis, koşmanın içinde yer alırken günüm üzde ulaştığı d e ­ receye bakarak onu yeni bir növ olarak kabul etmek lazım gelmiştir.

H E Y D E R İ

Âşık edebiy atında işlenen cinas cigalı şiir növ leıindcn biri de hey deridir. Hey de­ ri. hem klasik hem dc m uasır aşık ede bi- y atıda çok az işlenen lirik bir növdür. Âşık edebiyatının diğer növlerinde olduğu gibi bunda da beşeri muhabbet, vatan aşkı gibi cıı vacib arzu ve istekler ön plana ç e ­ kilir. Hcydcrinin birinci bendi 6 mısra vc bir b a y a n d a n ibaret olur. Birinci mısra serbest, ikinci-beşinci bir, iiçüncü-altıncı mısralar ise birbiri ile kafiyelidir. Dördün­ cü mıs ra ise şiire ilave olunan bayatıyla cinas kafiye ile kafiyelcndiriÜr. Heyderi- nin sonraki bendlerindc ise her bir beııd

beş mısra ve bir bayatıdan meydana gelir. "İbtida elifden dersim alanda

Gösterdiler mana ne gara yahşi Ohudum dersimi her aye gerez

Yoh aşık her ayine Halların herayi, ne? Aşık söyün ne dedi Dost yetdi herayine Görse canım beyenmez her ayine Seyredip geyibsen ne gara yahşi Nalesi yetişsin haraya gerez

E L İF-L A M

Eiif-lam, aşık şiirlerinin şekilleri için­ de kuruluşu ve form a bakım ın dan zor o l­ duğundan bu şekle âşıklar çok az yer ver­ mişlerdir. Bununla beraber, geraylı, ko ş­ ma, divan i,divan i m u h a m m e s m üse d d es elif-lam başka aşık şiir şekillerinden M ol­ la Cüme, Aşık Elesker, Hüseyn Cavan ve başkaları istifade etmiştir. E lif lam şiir şekli hem de gıfılbend üzerin e kurulur. Elif-lam form asın da şiirde işlenen sözün ya özü ya da baş harfleri hesabına gıfıl- bend düzeltilir.

V Ü C U D N A M E (B E Y A N -I H A L )

V ücudnam c, aşık şiiri şeklinde üstad aşık bir növ aslı-necabeti, soy-kökü, ana bedenine düşmesi, anadan olması, uşaklık, gençlik yılları, talim-lerbiycsi, edep-erka- ııı aile-ahlakı, cem iyetle tuttuğu mevkii, cli-obası, vatan yolunda gösterdiği alp-er- lik, m eşakkati, tercüme-i hali h a k k ın d a bilgi verir. A bbas T u fa rg an lı, Koroğlu. Aşık Valch, Melikballı Gıırbanî ve başka­ larının viicudnameleri meşhurdur. Vücud- name bütün aşık şiiri şekillerinde olabilir. Vücudnamclcr, diğer şekillere göre sayıca daha çok bende sahiptir. M uhte vasına g ö ­ re üsta dnam e olabilir. Şiirin bu şeklinde ustad aşık lirik "ben" in anadan olandan mezara kadar geçtiği yolu bedii şekilde nazma çeker. Kafiye kuruluşu I . bendde

(6)

biriııci-üçüncü m ıs ralar serbest, ikinci- dördüncü mısralar hemkafiye olur. Kalan bendlerde dc birinci-ikinci-üçüncü mısra­ lar birbiriyle, dördüncü mısra, birinci ben­ din ikinci-dördüncü mısraları ile hemkafi- yelidir.

C A H A N N A M E (T A R İH İ M A N Z U M E )

C ahannam e, bütün âşık şiir şekillerin­ de olabilir. Cahanname, üstad aşığın yaşa­ dığı devirdeki hadiselere şahidlik etm esi­ nin n az m a çekilm esid ir. C a hanna m enin 36 bende ulaşan örnekleri bulunmaktadır.

D İV A N İ

Divanî, âşıkların en çok müracaat etti­ ği nazım şeklidir. Divani de aşık şiirinde tesnif, bayatı, geraylı, goşma, mühem m es gibi sabitleşmiş şiir şeklidir. İlk divanî ör­ neği G u rb a n î'n in H ataî'nin ö lü m ü için söylediği "Ola" redifli divanı mersiyesi vc "G öz el" redifli divani üsta d n am esid ir. Divanî her bendi dört mısralı, 15 heceli şi­ ir şeklidir. Divaniler, "Gıfılbend divani", "Cigalı Divani", "Divani Mersiye", "Diva­ ni F c h r iy y e ( Ö ğ ü d l e m e - U s t a d n a m c ) " , "Divani M ü h e m m e s Beyan-ı Hal Tarihi Manzume", "Divani M ühemmes Elif-lam" gibi adlara bağlı şekillerle anılırlar.

M Ü H E M M E S

M ü h e m m e s , aşık ede b iy a tın a yazılı ede biya tta n gelen bir formadır. Bu şiir şekli üstad aşıkların yaratıcılığında XVIII. yüzyılın sonlarında görülm eye balar. M ü ­ hem mes; Aşık Valch, Ağ Aşık, A şık Ah, Hüseyn Şemkirli, Aşık Musa, Varhiyanlı Aşık M c h e m m e d , A şık Elesker, M olla C ü m e , B o z a lg a n lı H üseyn, A ğ d ab a n lı Aşık G urban, Aşık Penah Seyfeli, Aşık Esed, Aşık Mirze, Şair Veli, Aşık Hüseyn, Mayii, Aşık Koca, Aşık N ec ef Elimcrdan- lı, Aşık Hüseyn Cavan ve başkalarının şii­ rinde önemli bir yer tutar. M ühemmes, 3,

5, 7, 9, 11 v.s. bcndlerden oluşur. 16 hece­ li bu şiir şekli çeşitli şekillerde hece böl - güsii yapılarak okunur. G oşayarpag-çap- raz kafiye m ü h e m m e slcrd e de kullanılır. M ü h c m m c sle rin birinci bendinde bütün mısralar birbiri ile kafiyelidir. Diğer bend- ierdc ilk dört mısra birbiriyle beşinci mıs­ ralar birinci bendin mısraları ile h em k afi­ ye olur. D iğ er aşık şiirleri gibi m ühe m - meslcrdc dc cıga dördüncü m ıs ra ve b e ­ şinci mıs ra arasında ya tesnif ya da bayatı olarak ilave edilir.

D E Ğ E R L E N D İR M E

T e s n i f ten başlayarak M ü h e m m e s ile b iti rd i ğ im iz bu növle r, M ü rscl H eki- mov'un kitabında yer alan Azerbaycan s a ­ hası âşık şiir şekilleri ve türleridir. Növle- rin aç ık la n m a sın d a M ürsel H ekim ov'u n verdiği bilgilere müdahele edilm eden hat­ ta yer yer kullandığı terimlere dokunulm a­ dan tarif ve teshiller özet halinde buraya kaydedilmiştir. H e k im o v ’un sık sık kul- landığ "Növ", "Forma", "Şekil", "Janr" g i­ bi tür ve şekil kavramlarını gösteren te­ rimler özenle yerlerinde tutulmuştur. Ç ü n ­ kü, Hekimov'un "növ" olarak adlandırdığı şekil vc türlerin birbirinden ayrılması za­ rureti vardır. Koşma ile üstad namenin, ca- h an a m e n in veya v ü c u d n a m e n in "növ" başlığı altında değe rlendirilm esi, tü r ve şekil kavramlarının birbirlerinden ayrı d ü ­ ş ü n e m e m e s in d e n kaynaklanan bir tasar­ ruftur vc doğru bir yaklaşım değildir. Kal­ dı ki kesin birer şekil olarak verilen ve ad alışlarında hece sayıları esas alman tesnif, geraylı, g oşm a gibi aynı kafiye şem asına sahip şiir şekillerinin ayrı birer nazım şek­ li olup olmadığı da sorgulanmalıdır. A y rı­ ca, Hekim ov'u n "bu növ bütün aşık şiiri şekillerinde olabilir" açıklamasıyla verdiği "növ"lcrin bir nazım şekli olm adığı o rta ­ dadır. Tecnis gibi sadece kafiyesindeki ci­ nas ile belirginleşen bir "növ"ün g erç ek ­

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu makalede küresel salgın sürecinde Kazakistan’da aytısın düzenlenmesi ve âşık atışmasında Covid-19 konulu şiirlerin işlenmesi değerlendirilmiştir.. Salgının

Ho: Ekonomideki toplam özel nihai tüketim harcamaları ile bağımsız değişkenler seti toplam özel harcanabilir gelir, mevduat faiz oranları, enflasyon oranları ve kredi kartı

• Bu çalışmada, uygulama okul ortamı, müdürü, öğretmeni, öğretim elemanı, öğretmen adayı, öğretmen adayı doyumu ve teknoloji kullanımı değişkenlerinin

Bu bağlamda aile içi rol-mesleki rol etkileşiminde kadınların annelik rolünü anahtar rol olarak kabul ettikleri, kadınların çalışma yaşamında yer almalarına rağmen hala

Bu resmin ihtiyacı olan çerçeve, sahnede dekoru oluşturan resimsi fona çerçeve olarak antik dekorun kemerli kapıları getirilince ortaya çıkan sahne önü kemeri

Bu türden geniş bir vergi tabanına sahip olmasalar bile küresel düzeyde gelir kaynağı olabilecek ve böylece global kamusal malların finansmanında kullanılabilecek

With these features, Minstrel Kahraman legends on the oc- cupation and liberation of Kars and told by Minstrel Şeref Taşlıova are an example of oral history text in terms of

Heyelan anlık gerçekleşen bir olay olup aşırı ve şiddetli yağış durumunda daha sık meydana