• Sonuç bulunamadı

Darüşşafaka

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Darüşşafaka"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

No. U . Haziran 1945 ,

AYLIK ANSİKLOPEDİ

Bu konsey, vesayet altındaki toprakları

idare eden makamların raporlarını ve bu makamlarla istişare etmek suretiyle müraca­ atları inceliyebilir ve ilgili makamla birlikte tesbit edeceği bir tarihte bu toprakları za­ man zaman ziyaret edebilir.

Vesayet altında stratejik mahiyeti haiz olmıyan bir toprağı idare eden makam, Vesa­ yet Konseyinin tertibliyeceği bir sual varaka­ sı formülü dairesinde her yıl Genel Kurula, bu bölgede refah yolunda tahakkuk ettirilen ıslahat hakkında bir rapor verecektir.

Vesayet Konseyi çoğunlukla karar verir. Her üye bir oya sahibdir.

M i l l e t l e r a r a s ı A d a l e t D i v a n ı : Teşkilâtın bütün üyeleri Divanın görev ve usulünü tayin eden ve Anayasaya ekli bulu­ nan statüsüne otomatik olarak iltihak etmiş­ lerdir. Birleşmiş Milletler teşki lâtında üye olmıyan bir devlet, Güvenlik Konseyinin tav­ siyesi üzerine Genel Kurul tarafından kabul edilmek şartiyle Divanin statüsüne iltihak edebilir.

Teşkilâtın her üyesi Divanın kararlarını kabul etmeği taahhüd eder. Bu kararlara riayetsizlik halinde mesele, bu hususta hare­ kete geçilmek üzere Güvenlik Konseyine ha­ vale olunur.

Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi, Divan­ dan istişarî mahiyette rey sorabilir, teşkilâ­ tın diğer organları Genel Kurulun müsaade­ siyle ayni surette hareket edebilir.

S e k r e t e r l i k : Birleşmiş Milletler teşkilâtının idari faaliyeti, Güvenlik Konseyi­ nin tavsiyesi üzerine Genel Kurul tarafından seçilen bir genel sekreterin başkanlığı altında ve her türlü millî vecibelerden âzade olarak çalışan bir sekreterlik tarafından idare edilir. Genel Sekreter, Genel Kurul tarafından tan­ zim edilen nizamata uygun olarak sekreterlik

Üyelerin bu yasa ile giriştikleri millet­ lerarası taahhüdlerin, diğer taahhüdleriyle tezad haline girdiği yerlerde birinci taahhüd-

ler esaatıs». --*■ •

Teşkilât ve bu teşkilâtın memurları, her üye devletin topraklarında, vazifelerinin ifası için gerekli imtiyaz ve masuniyetlerden istifade edeceklerdir.

İ n t i k a l d e v r e s i n e a i d g ü v e n ­ l i k a n l a ş m a l a r ı : Yasa yürürlüğe gi­ rinceye ve Güvenlik Konseyi fiilen işlemeğe hazır olduğu kanaatine varılmcaya kadar, Gü­ venlik Konseyinin daimî üyesi olacak millet­ ler, kendi aralarında ve icab ederse imzasını koymuş diğer devletlerle, barışın ve güven­ liğin idamesi için lüzumlu tedbirler hakkında danışmalarda bulunacaklardır.

T â d i l l e r : Anayasa tâdilleri, genel kurul tarafından 2/3 oy ile kabul ve Güven­ lik Konseyinin beş daimî üyesi de dahil olmak üzere, teşkilât üyelerinin 2/3 ü tarafından tasdik edildikten sonra yürürlüğe girecektir.

Anayasanın gözden geçirilmesi için Ge­ nel Kurulun 2/3 çoğunluğu ve Güvenlik Konse­ yinin herhangi yedi oyu ile genel bir konferans toplanabilir. Bu konferans, 2/3 oy ile tâdil tekliflerinde bulunabilir ve bu tâdiller, Gü­ venlik Konseyinin bütün daimî üyeleri de da­ hil olmak üzere teşkilât üyelerinin 2/3 ünün tasdikiyle yürürlüğe girer.

Genel Kurul yıllık 10 uncu oturumu için toplanıncaya kadar bir Gözden Geçirme Kon­ feransı toplanmamış ise, böyle bir konferan­ sın toplanması meselesi otomatik olarak otu­ rumun gündemine girecektir. Bu takdirde konferans, Güvenlik Konseyi üyelerinden her­ hangi yedisinin de iştirakiyle Genel Kurulun oy çoğunluğu ile toplantıya davet edilecektir.

T a s d i k ve i m z a : Anayasa, Güven­ lik Konseyi daimî üyelerinin her biri ve im-EMNİ Y ET K O N S E Y İ

5 DAİM 1 AZA SEK R ETE R LİK

BEYNELMİLEL ADAlET

6 Muvakkat aza

U M U M İ M E C L İS

f o m e y t / f r U ü i r ç y ] haxirU'f rıuvaKKât ı/y*rtre e* ' 7

tayrtel***ü«ı İktisadi ıçt'maîi

çf3 etüdler yapar | İşbirliği «utla,

nnı incel«' G^nlt Kurıımy

K w fr-ij- ■...

Urtuâdî. Klimaİ i<ler k on ç?

Raporlar inciler ve hazırlar f

Aıkeri ihtiyaçları tanzim SÜİhlaMU İ t r i n i Ku^etkullanma.

Tecr.vSztkaryt hart» Sulkü bozma kare Aalaımazlarm barı»

' . ,.ltr kellerim inseler yolüe halime- şali"' lunr köyse

Birleşmiş M illetler teşkilatım ve bu teşkilâta dahil organların vaıife ve çalışmalarım gösterir kir şema

memurlarını tâyin eder ve Genel Kurula teş­ kilâtın çalışması hakkında yıllık bir rapor verir. En başta gelen vazifelerinden biri, ba­ rış ve dünya güvenliği için bir tehlike teşkil eder mahiyette görülen herhangi bir durum üzerine Güvenlik Konseyinin dikkat nazarını çekmek olacaktır.

G e n e l h ü k ü m l e r : Anayasanın yü­ rürlüğe girmesinden sonra üye devletler ta­ rafından aktedilecek bütün andlaşmalar Sek­ reterlik tarafından tescil ve ilân edilecektir. Bu suretle tescil edilmemiş olan andlaşmalar, âkid taraflarca Birleşmiş Milletlerin herhangi bir organı önünde ileriye sürülemez.

zalıyan diğer hükümetlerin çoğunluğu tara­ fından kendi Anayasa usullerine uygun ola­ rak tasdik edildikten sonra yürürlüğe gire­ cektir.

Yasanın çince, İngilizce, fransızca, rusşa ve İspanyolca resmî metinleri aynı derecede muteber olacak ve Birleşik Amerika Devlet­ leri hükümetinin arşivlerinde muhafaza edile­ cektir. Aslına uygun olduğu tasdik edilecek suretleri, imzalıyan diğer devletlerin hükü­ metlerine gönderilecektir. (S . C. S.)

ÇİLEK — Güzel kokulu, mayhoş lez­

zetli, ufacık çekirdekleri etinin içine gömülü,

423

serinletici, lâl^a^if (linnet verici), fakat hazmı biraz güç meyva. .Çileğin lâtince teknik adı «Fragaria Vesca» dır. Fransızcası olan «Fraise» ile italyancası olan «Fragola» latincesinden gelmektedir. Çileğe İngilizler çöp meyvası demek olan «Strawberry», Almanlar da yer meyvası demek olan «Erdbeere» adlarını ver­ mişlerdir.

Çileği veren nebat; gülgiller cinsinden,

üç yaprakcıktan meydana gelmiş bileşik

yapraklı, beyaz çiçek­ li, mutedil iklimlerde yetişen bir bitkidir.

Aslında beş altı çeşidi olan çileğin bütün dünyada birçok çeşidleri üretilm iştir. Bunlar iki grupa ay­ rılırlar : Küçük ve büyük çilekler. Küçük çilekler sonbaharda da meyva verirler ve Avrupa’da forsacılar tarafından forsa (ısıt­ ma, gübreleme v.s. ile zorlama) ile hemen her mevsimde çilek yetiştirilir. Çilek, tohumundan alınan (idelerle ve bilhassa fışkın (iki düğüm arası çok uzıyan ve birinci yaprağa doğru kök tutan sürgün filiz) larm daldırılmasiyle

Çilek

Çileğin başlıca düşmanları mayısböceği tırtılı (beyaz kurt), salyangoz ve karıncadır. Çilek tarlalarını bunlardan korumak gerektir.

Çileğin memleketimizde yetişen başlıca çeşidleri Arnavudköyü (Osmanlı çileği), frenk çileği ve Ereğli çileğidir.

Ereğli çileğine gittikçe artan rağbet yüzünden Arnavudköyü çileğinin yetiştirilmesi

günden güne azalmaktadır. Bunda İstan­

bul’da bu çileğin yetiştirildiği sahaların mahdud olmasına karşılık Ereğli’de çok daha geniş bir bölgenin çilekçiliğe ayrılmış olması­ nın ve bu yüzden rekabet ibresinin Ereğli lehine meyletmesinin tesiri de vardır. Diğer taraftan Ereğli çileğinin daha kırmızı, daha iri ve bilhassa reçel ve komposto yapmağa daha elverişli olması Arnavudköyü çileğini ikinci plâna atmıştır.

Arnavudköyü çileği, tat ve kokuca çilek çeşidlerinin hepsine üstün olan dağ çileğinin ıslah edilmişidir. Arnavudköyü çileği pembe, ufalt, çok güzel kokuludur.

Ereğli’de çilek yetiştirilmesine on beş yıl kadar önce başlanmış ve günden güne geliştirilmiştir. Ereğli çileği, Arnavudköyü ve frenk çilekleri kırmasıdır; bunun için frenk çileğine üstün ve Arnavudköyü çileğine ya­ kındır.

Frenk çileği iri taneli, mayhoş, az ko­ kuludur.

Çilelc üstüne tozşeker ekilerek veya kremle tabiî halinde yendiği gibi kompostosu, reçeli, jölesi, şerbeti, dondurması yapılan bir meyvadır.

Çilek, istidatlı kimselerde ürtiker (cild- de isilik gibi pembe lekeler ve kaşıntı) yapar. Bünyeleri kum yapmağa müsaid kimseler için de çilek zararlıdır. Bunların çileği, hiç olmazsa, iyice yıkandıktan sonra yapılmış komposto halinde yemeleri tavsiye olunabilir.

(A B.)

DARÜŞŞAFAKA — İstanbul’un ilk

liselerinden olup 15 nisan 1873 te kurulmuş­ tur. Bu mekteb, hükümet eliyle ve devlet büd- cesiyle değil, şimdi adı «Türk Okutma Ku­ rumu» na çevrilmiş bulunan «Cemiyeti

(2)

Tedri-424

*

siyei İslâmiye» tarafından açılmıştır. Bina bu cemiyetin toplıyabildiği otuz beş bin altın lira ile yapılmıştır.

öksüz ve kimsesiz Türk-İslâm çocuklarını toplayıp okutmak için böyle bir mektebin açılması fikrini, ilkin, esnaf çıraklarını okut­ mak maksadiyle açılan «Çırak Mektebleri»

Darüşşafaka mektebi

çalışmaları bu cemiyete telkin etmiştir. Bu fikir şöyle dolmuştur : Sabahları Büyükçarşı- nm kapıları önünde toplanan bir kısım çocuk­ ların çarşı açılıncaya kadar vakitlerini boş yere geçirmekte oldukları görülmüş ve bu boş vakitten faydalanarak onlara biraz okuyup yazmak, biraz hesab yapmak öğretilirse fay­ dalı birer unsur olacakları düşünülüp işe başlanmış ve işte Çırak Mektebleri de bu suretle doğmuştur.

Bu hayırlı ve faydalı işde önayak olan­ lar, Miralay Muhtar Bey (Gazi Ahmed Muh­ tar Paşa), Miralay Tevfik Bey (Vidinli Tevfik Paşa), Babıseraskerî Muhasebecisi Ziya Bey (Maliye Nazırı Yusuf Ziya Paşa) dir. Çırak Mektebi teşebbüsünden ilham alarak Cemiyeti Tedrısiyei İslâmiyeyi kuran ve Darüşşafakayı yaptıran da bunlardır.

Cemiyet âzası çoğaldıkça öksüz ve kim­ sesiz çocukları okutmak hevesi artm ıştır, işte bu hevesin ve gayretin netieesi olarak Darüşşafakanın yapılmasına 1867 tarihinde baş­ lanmış ve inşaat bitince mekteb 1873 tarihin­ de açılmıştır.

1867 senesinin Türkiye eğitim tarihinde bir başka bakımdan da önemi vardır : Bu tarihte Galatasaray binasında türkçe ve fran- sızea tedrisatta bulunmak üzere Osmanlı ve Fransız İmparatorluklarının müşterek gayret­ leriyle bir lise daha açılmış, fakat bu liseye hali, vakti yerinde olanların çocukları ücretle alınıp okutulmak yoluna gidilmiştir.

İkisinin açılmasına aynı tarihte teşebbüs olunduğu halde Galatasaray Lisesinin Darüşşa- fakadan beş sene önce öğretime başlamış olması mevcud bir binanın mektebe verilmiş olmasından ileri gelir.

Darüşşafaka ile Galatasaray Lisesinin Türkiye eğitim tarihinde neden dolayı önemli birer yeri olduğunu belirtmek için bugün lise dediğimiz idadi mekteblerinin onlardan on altı sene sonra ve ancak 1883 tarihinde açıl­ mış olduğunu hatırlatmak yerinde olur.

Darüşşafakanın kuruluşunda Sakızlı Esad Paşanın adını da anmak icabeder. Esad Paşa bu tarihlerde Paris Sefirliğinden ayrılarak İstanbul’a dönerken oradaki «Prytanee Mili- taire de la fleche» adındaki mektebin plânını, programını, okuttukları ders kitablarmı, hattâ talebesinin giydiği elbiseyi de birlikte getir­ miş ve gelir gelmez Cemiyeti Tedrisiyei İslâ- miyeye müracaatla yeni yapılacak mektebin her veçhile Paris’tekinin aynı olmasını, hattâ bu yapılacak mektebde yalnız erkek çocuk­ ların değil, kızların da okutulmasını teklif etmiştir. Bu teklif Cemiyetçe kabul edilerek

AYLIK ANSİKLOPEDİ

Darüşşafakanın kız ve erkek bir mektebde 1 okutulacak tarzda yapılmasına başlanmıştı.

Fakat sonra kız talebe alınmaktan vaz­ geçilerek yalnız erkek çocuklar okutulmuştur. : Darüşşafakanın bu devirlerde açılan mekteb-

ler arasında daha başka bir hususiyeti, binanın yeniden ve bilhassa mekteb olarak yapılmış olmasıdır. Filhakika bu zamanlarda askerî olsun, i mülkî olsun nekadar mekteb açılmış ise ! bunlar için yeni birer bina^ yapılmıyarak el- ! de bulunan kışla, hastane ve karakol bina­ larından veya kira ile tutulan tahta yapılı konaklardan birisi hemen mekteb ittihaz edil­ mekle işe başlanmışken, Darüşşafakanın resim ve plânı, Dolmabahçe Sarayını yapan Ohannes Kalfaya tanzim ettirilm iş, inşaata Şehremini

Server Paşa ile Erkânıharbiyei Umumiye

Reisi Mahmud Paşa bakmış, Hesab İşlerini Babıseraskerî Muhasebecisi Yusuf Ziya Bey görmüş, hattâ homisyonun maiyetinde plânı tatbik etmek üzere Barironi adında yabancı bir mimar da işe karıştırılmıştır.

Garibdir ki Darüşşafaka bu bina yü­ zünden büyük bir tehlike de atlatm ıştır ve bu tehlike vakit vakit tekerrür etmiştir. 1876 da Osmanlı - Rus harbinden mağlubi­ yetle çıkan İkinci Abdülhamid memleketin yeniden kalkınması sebeblerinden birisinin de tahsil görmüş idare adamları yetiştirmek ol­ duğunu takdir ederek 1859 da açıldığı halde kendi zamanına kadar orta derecede bile bir

B ir D arüşşafakalılar grupu

tahsil temin edememiş olan Mülkiye Mekte­ binin idadisile birlikte yüksek bir tahsil mü- essesesi haline getirilmesi neye bağlı ise dü­ şünülerek kendisine bildirilmesini Heyeti Vü­ kelâya emretmiştir. Heyet düşündükleri ted­ birler arasında Darüşşafaka binasının Mülkiye Mektebine tahsisini de uygun bulup arzet- mişlerse de hükümdar, çok yerinde olarak, bu yetim yuvasına dokunmamış, bunun üzeri­ ne Mülkiye Mektebi için de ötekiler gibi

mevcud binalardan birisi bulunup tahsis

edilmiştir.

Darüşşafakanın bina işi böylece halle­ dilmekle beraber bu ^manlarda açılan mek- tebler gibi, onun için en büyük müşkülât öğretmen tedarikinde'görülüyordu. Her neka­ dar din ve dil öğretecek hocalar şöyle böy­ le bulunabiliyorsa da müsbet ve modern ilim­ leri okutacak kimseler âdeta hiç bulunamı­ yordu. Bereket versin ki askerî mektebler bir asır önce kurulmuş ve ilk öğretimden baş- lıyarak en yüksek derece olan Erkânıhar- biye sınıflarına kadar teşekkülünü derece de­ rece tamamlayıp bir hayli malûmatlı eleman yetiştirmiş olduğu için Darüşşafaka gibi ilk açılan liselerin, hattâ sonradan açılan idadi­ lerin imdadına bu elemanlar yetişmiştir. Bu­ günkü yaşlı nesil, hocalarının çoğunun asker olduğunu unutmamışlardır.

Hattâ asker öğretmenler, o zamanlarda askerî mektebler ders nazırlığında bulunan Süleyman Hüsnü Paganın himmet ve delâle- tile Darüşşafakada parasız hocalık yapmak­ la beraber üstelik okuttukları derslerin

ki-No. 14 - Haziran 1945 tablarını da yazıp yahud tercüme edip cemi­ yete vermişlerdir.

öğretim i bu asker hocalar sayesinde yoluna konan Darüşşafaka, ilk mezunlarını 1879 da vermiş ve o sene çıkanları Telgraf ve Posta Nazırlığı hemen dörtyüz kuruş maaşla hizmetine almıştır. Bunun sebebi şu­ dur: Osmanlı İmparatorluğu ülkesinde telgraf, ilkin 1853 Kırım Muharebesi dolayısile İmpa­ ratorluğun yardımına koşan Müttefik dev­ letler tarafından Edirne ile Sivastopol ara­ sında yapılmış, sonra telgraf telleri Edir­ ne’den İstanbul’a uzatılmış ve daha sonrada, tabiî yavaş yavaş yurdun ötesine berisine yayılmağa başlamışsa da o zamanlarda bu türlü işleri yapacak ve işletecek tahsil gör­

müş Türk mühendisleri bulunmadığı için

Telgraf Nezareti Darüşşafakalılardan bu hu­ susta istifade etmeği ihmal etmemiştir. Her

sene mektebden çıkanlar arasında en kabi­ liyetli iki genci Paris’teki Yüksek Telgraf Mektebine göndererek orada yüksek matema­ tik, fizik, elektrik ve bunların tatbikatını, bilhassa telgrafçılığı öğrettikten sonra ge­ tirip bu işin başına geçirmiştir. Bu suretle

Darüşşafakalılar yarım asırdan fazla bir

müddet bu memleketin elektrik ve telgraf işlerini idare etmişlerdir.

Telgraf Nazırlığının himmetile, fakat başka bir maksadla garbda yüksek tahsille­ rini yapıp İstanbul’a dönen Darüşşafaka ço­ cukları kendi mekteblerindeki asker hocala­ rın yerine geçip onlar da öğretimi parasız yapmışlar ve bu suretle bu biricik cemaat veya cemiyet mektebi bir müddet kendi ço­ cukları tarafından yürütülmüş ve yaşatıl- mıştır. Darüşşafakanın bir hükümet mekte­ bi olmadığını şimdiye kadar verilen izah® göstermiş olacaktır. Şu halde masrafı ne suretle ve nerelerden temin olunuyordu ? sualinin hatıra geleceği şüphesizdir.

Darüşşafakanın geliri; cemiyet âzasınm vermeği taahhüd etmiş oldukları paralarla hü­ kümetçe gelirleri mektebe bırakılmış olan akarların kiralarından ibarettir. Bu akarların başlıeaları; şimdiki Askerî Tıb Mektebi bi­ nası altında, Üniversite bahçesi etrafında, Dişçi ve Eczacı Mekteblerile Ayasofya’da vanan Adliye binası altındaki dükkânlardı.

İkinci Abdülhamid zamanında cemiyetin kuvvetlenmesine, âzasınm çoğalmasına, hele toplanmasına asla müsaade edilmemesi

yüzün-D arüşşafakalılar bir Cumhuriyet Bayramı geçid resminde

den âza taahhüdatı gittikçe azalmış, Da­ rüşşafaka akarlarının kiraları da büyük bir yekûn tutmıyarak mektebde yeni sınıflar açıldıkça idarede sıkıntı başgöstermiştir. Bunun üzerine Babıseraskeriye bağlı Niza­ miye Fırkasiyle, Hazinei Hassadan et, ekmek, pirinç, yağ gibi bellibaşlı yiyecek ve yakacak gibi bir kısım zarurî ihtiyaçlar parasız

(3)

veril-No. 14 - Haziran 1945

inekle bu müşkül durum bir dereceye kadar düzeltilmiştir. Fakat Mutlakıyet ve İstibdat Devrinin uzaması üzerine Cemiyeti Tedrisiyei İslâmiye faaliyetini büsbütün tatile mecbur olarak Darüşşafaka’nm idaresi 1903 senesinde Maarif Nezaretine geçmiş ve 1908 inkılâbına kadar bu mekteb, hükümet liselerinden birisi halinde idare olunmuştur.

1908 inkılâbının getirdiği hürriyet ve serbestlik sayesinde Cemiyeti Tedrisiyei İslâ­ miye yeniden kurulunca mektebini Maarif Ne­ zaretinden geri almış ve bugüne kadar mu­ vaffakiyetle idaresine çalışmıştır.

î ~ ,

. - * * ' * '•

' - ♦ a , Ç?> *

M *

Darüşşafaka’da bir dars

Bu cemiyeti ilk kuranlar çok yerinde bir usul de tutmuşlar ; hükümetin himaye­ sinden ve yardımından hiçbir zaman müs­ tağni kalınamadığı için hem «kendisini, hem de Darüşşafakayı yaşatabilmek üzere cemi­ yetin başkanlığını Sadrazamlara vermişler ve bu faydalı usule ve güzel geleneğe Cum­ huriyet devrinde de devam olunarak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanları da her zaman bu

cemiyetin başkanlığını memnunlukla yap­

mışlardır.

Cemiyetle Darüşşafaka, Cumhuriyet

devrinde en büyük yardımı, hiç şüphe yok, Başbakan İsmet Paşa’dan görmüştür. «Türki­ ye’de Orta öğretim » adı altında bir maarif tarihi yazmış olan Millî Eğitim Bakanı Haşan Ali Yücel eserinde bu hizmeti şu satırlarla tarihe geçirmiştir : «Darüşşafaka çok değerli ve memlekete çok faydalı adamlar yetiştir­ miştir. Cumhuriyet devri bu kıymetli ve emektar irfan müessesesi için tam bir gelişme çağı sayılabilir. Başbakanımız İspıet İnönü Darüşşafaka’ya yakından alâka göstermiş, maddî ve manevî himayesiyle bugünkü kuv­ vetli duruma onu yükseltmekte çok mües­ sir olmuştur».

Bu türlü yüksek himaye ve müzaharetler sayesindedir ki bugün Darüşşafaka’ya Maliye Bakanlığınca senede yüz yirmi bin lira yar­ dım edilmekte ve ayrıca Maarif Bakanlığiyle Vakıflar Umum Müdürlüğünce ve İstanbul Hususî İdaresince yapılan resmî yardımlardan başka millî ve malî müesseselerden verilen paralarla bu mekteb kendi gelirinden başka iki yüz küsur bin lira raddesinde bir yardım temin etmektedir.

Gene bu yardımlar cümlesinden olarak Başbakan Refik Saydam’m dilediği bir hayır cemiyetine verilmesi devletçe kendisine bıra­ kılmış olan yüz bin lirayı yetmiş iki seneden- beri yapılması tasarlanıp da bir türlü başla- namıyan Kız Darüşşafakası inşası için ilk sermaye kaydiyle cemiyete vermiş olması ve

Başbakanlığa bağlı Vakıflar Umum Mü­

dürlüğünce yüz bin l ir a lı yakın bir para sarfiyle Darüşşafaka’nın vaktiyle tahtadan yapılmış olan döşeme ve tavanlarının demir

AYLIK ANSİKLOPEDİ

putrelli betona çevrilmiş bulunması ve Maliye büdcesinden verdirilen kırk beş bin lira ile de Darüşşafaka’da kalorifer yaptırılarak öksüz­ lerin ısıtılması mekteb ve cemiyet tarihine şükranla yazılan iyiliklerden olmuştur.

Darüşşafaka’nm gerek şerefli geçmişi, gerekse yetiştirdiği talebenin üstün ve ka­ biliyetli oluşu halk arasında bu mektebe ve onu idare eden cemiyete karşı bir sempati uyandırmış ve bunun neticesi olarak Darüş­ şafaka’ya birçok teberrular yapılmış ve va­ kıflar tesis olunmuştur. Bugün Darüşşafaka akarları arasında vaktiyle hükümetin verdik­ lerinden başka birçok ev, dükkân, han, ha­ mam ve apartmanın bulunması bu sempatinin

gözle görülen eserlerindendir. Bahsolunan

akarların başında Çemberlitaş’taki Osman Bey Matbaası ve sinema binası gelir.

Para ve tahvilât vakfedip bunun geli­ riyle Avrupada mühendislik tahsili yaptırmak için tesis yapanlar da olmuştur. Eski sefirleri­ mizden Hüseyin Hasib Bey bu türlü tesis yapanların başında gelir. Hüseyin Hasib Beyi Sabit Taşman adında bir fizik öğretmeni takib etmiştir. Bu zat da bıraktığı paranın nemasiyle İstanbul’da fizik tahsil edecek bir talebeye yardım etmek maksadiyle bir tesis yapmıştır. Darüşşafaka’nın bugünkü öğretim ve eğitim durumu üzerinde durmuyorum. Bu, Millî Eğitim Bakanlığının bütün mektebler için çizmiş olduğu program dairesinde cere­ yan etmektedir, demekle iktifa ediyorum.

(Osman E rgin)

Referanslar

Benzer Belgeler

Kurulduğu tarihten bu yana Darüşşafaka Lisesi’nin sınıfla­ rını, koridorlarını, kütüphane ve kantinini ilk defa kız öğren­ cilerin sesleri dolduruyor,

1945 yılında Diyarbakır'ın Cüngüş ilçesi Arapdere kö­ yünde dünyaya gelen sanatçı, 1963 yılında Adana Halk Eği­ tim Merkezi'nde nota ve şan dersleri almaya

[r]

Temenni edelim kİ arkasından gelen ve gelecek olan nesiller de onlar kadar sağlam karaktere sahib

Gazeteci Selim Baban’m kızı ve eski bakanlardan Cihat Baban’ın yeğeni olan Ayşe Semiha Baban, daha önce İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Halkla İlişkiler

Daha sonra doğrusallık performansını artırmak için Paralel Diyot Doğrusallaştırıcı (PDD) devresi, eleman değerleri optimize edilerek GY’ye

Mo katkılı CdS ince filmlerin yüzeyleri katkısız CdS ince film yüzeylerinden daha düzgün olduğu ve molibden katkılı CdS ince filmlerin yüzey

ESD benim için eğlenceyi ve yeni şeyler öğrenmeyi ifade ediyor çünkü ESD bize yeni şeyler öğretirken aynı zamanda bizi yaptığı çalışmalar ve