• Sonuç bulunamadı

11 EYLÜL SALDIRILARINA İLİŞKİN EDİM - EYTİŞİMSEL BiR ÇÖZÜMLEME ÖRNEĞİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "11 EYLÜL SALDIRILARINA İLİŞKİN EDİM - EYTİŞİMSEL BiR ÇÖZÜMLEME ÖRNEĞİ"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

11 EYLÜL SALDIRILARINA İLİŞKİN EDİM-EYTİŞİMSEL BİR

ÇÖZÜMLEME ÖRNEĞİ

Bilge ÖZTÜRK

*

Özet

Çatışma çözümleme sözeylemi olan düşüngüdülem, günlük konuşmalardan bilimsel tartışmalara kadar yaşamın birçok alanında kullanılan tartışma söyleminin temel bir bileşenidir. Bu çalışmada da düşüngüdülem söylem örneği olduğu düşünülen metinler, van Eemeren ve Houtlosser’ın (1997, 1999) ileri sürdükleri

edim-eytişimsel yaklaşım açısından incelenmiştir. Düşüngüdülem söyleminin temel

özellikleri sunulduktan sonra edim-eytişimsel yaklaşımın savları gözden geçirilmiş ve bu doğrultuda Aydın Engin’in 11 Eylül 2001’de New York ve Washington’da gerçekleşen terörist saldırılara ilişkin yazdığı 16 Eylül 2001 tarihli köşe yazısı ve 14 Eylül 2001 tarihindeHürriyet Gazetesinde yayınlanan Ertuğrul Özkök’ün ‘Dünyanın En Aşağılık Ama’sı’ adlı köşe yazısı karşılaştırılarak çözümlenmiştir. Sonuç olarak, Hürriyet Gazetesinde yayınlanan ‘Dünyanın En Aşağılık Ama’sı’ adlı köşe yazısının edim-eytişimsel açıdan başarılı bir düşüngüdülem metni olup olmadığı

değerlendirildiğinde, yazarın öznel tutumu göze çarparken metin, uygun sunum araçları kullanma açısından incelendiğinde ise yazarın, katılımcıların rolü açısından özel bir seçim yapmadığı görülmektedir. Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanmış ‘Ben de Teröre Karşıyım, Ama’ adlı köşe yazısında kullanılan düşüngüdülem söylemin edim-eytişimsel yaklaşıma göre değerlendirilmesi ise, yazarın, konu seçimi,

dinleyicinin beklentilerine uygun seçimler yapma ve uygun sunum araçları kullanma hamlelerini başarıyla kullandığı ve sözbilimsel sorulardan yararlanarak, okuyucuya kendi görüş açısını benimsetme yoluna gittiği gözlenmektedir. Metinde edim-eytişimsel yaklaşımın çözümleme aşamaları açık bir biçimde görülmekte ve bu aşamalar birbirini izleyen bir sırayla metnin başlangıcından sonuna kadar kesintisiz bir biçimde devam etmektedir.

Anahtar Kelimeler: Düşüngüdülem söylemi, edim-eytişimsel yaklaşım, gazete köşe

yazıları, 11 eylül saldırıları Abstract

As a way of critical discussion analysis, argumentation is a main component of argumentative discourse used in various areas like daily speeches and scientific arguments. In this study, texts representing argumentative discourse will be examined within the framework of pragma-dialectical analysis proposed by van Eemeren and Houtlosser (1997, 1999). First of all, main characteristics of argumentative discourse will be explained, and then arguments of the pragma-dialectical approach will be taken into consideration. Thus, two op-ed articles related to 11th September attacks written by two authors of the different newspapers having different ideological grounds will be analyzed comparatively. When the first op-ed article pressed in Cumhuriyet taken into consideration, it was clearly seen that the author had a subjective attitude. In the same op-ed article when the text is evaluated in terms of proper presentation tools, it can be said that the author didn’t make subjective choices in terms of participants’ roles. On the other hand, in the second op-ed article pressed in Hürriyet, the author successfully chose the topic and used the proper presentation tools and by the help of rhetorical questions, the author tried to persuade the reader. In this text, stages of the analysis of the pragma-dialectical approach can be obviously followed till the end.

Key Words: Argumentative discourse, pragma-dialectical approach, op-ed articles,

September 11th attacks

* Yard. Doç. Dr. , Kocaeli Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü,

(2)

1. Giriş

van Eemeren ve Grootendorst, düşüngüdülemi, belli bir dayanak noktasının kabul edilebilirliğini akılcı bir eleştirmene, bu dayanak noktasını meşrulaştıracak ya da yanlışlayacak bir önermeler bütünü yoluyla kabul ettirmeyi amaçlayan sözel, toplumsal ve akılcı bir etkinlik olarak tanımlamaktadırlar (2004: 1-2).

Düşüngüdülem söylemine eleştirel açıdan yaklaşan Edim-Eytişimsel Yaklaşım, yalnızca savların biçim ya da içeriklerini değil, bu savların söylem bağlamı içindeki işlevsel ve etkileşimsel özelliklerini ve toplumsal alandaki etkilerini de göz önünde bulundurulması gerektiği fikrinden yola çıkmaktadır. Bu yaklaşım, düşüngüdülem söylemini, belli bir görüş ayrılığını çözmeyi amaçlayan sözel hamleler olarak tanımlamaktadır (van Eemeren ve Houtlosser 1999: 480). van Eemeren ve Grootendorst’un (1984, 1992) geliştirdiği edim-eytişimsel yaklaşım düşüngüdülemi bir çatışma çözümlemesi yolu olarak ele almaktadır (Henkemans 2001: 231).

van Eemeren ve Houtlosser’ın benimsedikleri edim-eytişimsel yaklaşım, hem akla uygunluk ölçütlerine uyulmasını hem de sözeylemler olarak gerçekleşen bütün düşüngüdülem hamlelerinin tanımlanmasını sağlamaktadır (1999: 480). Ancak düşüngüdülem söyleminde taraflar her zaman etik kurallara ve akla uygun davranmayabilir ve var olan çatışmayı kendi lehlerine yönelik çözme yolunda hamleler yapabilirler. Bu nedenle van Eemeren ve Houtlosser’in (1999) yaklaşımı salt eytişimsel boyutla ilgilenmemekte, düşüngüdülemin sözbilimsel boyutuna da değinmektedir. Bu sözbilimsel boyutun inceleyeceğimiz metinle olan ilişkisi ileriki bölümlerde açıklanacaktır.

2. Malzeme ve Metodlar

van Eemeren ve Houtlosser’ın edim-eytişimsel yaklaşımı, çatışmaları çözüme ulaştırma sürecini dört aşamadan oluşan bir modele göre çözümlemektedir (1999: 480-481):

i. çatışma: çatışmanın ve fikir ayrılığının tanımlanması ii. açılış: düşüngüdülemin dayanak noktalarını ortaya konması

iii. tartışma: savların ve eleştirilerin takas edilmesi

iv. sonuç: düşüngüdülemin sonucunun belirlenmesi

Taraflar bu aşamalardan her birinde kendi dayanak noktalarının meşruiyetini güçlendirecek ya da karşı tarafın dayanak noktalarını çürüterek zayıflatacak hamleler yaparlar. Bu hamleler, konu seçimi, dinleyici/okuyucuların beklentilerine uygun seçimler yapma ve en uygun sunum araçlarını kullanma biçiminde

özetlenebilir (van Eemeren ve Houtlosser 1999: 484). Konu seçiminde taraflar düşüngüdülem söyleminde yer alan ve bir tartışmaya başlamak için en uygun olan dayanak noktasını seçerler. Dinleyici/okuyucu beklentilerini uygun seçimlerde ise seslendikleri kitlenin sağduyusu ve geçmiş ortak deneyimlerine uygun, o kitle tarafından doğruluğu sorgulanmayacak savlar ileri sürerek kendi dayanak noktalarını güçlendirirler. Uygun sunum araçlarında ise taraflar düşüngüdülem söylemi için en uygun ve bu amaca en iyi hizmet edeceğini düşündükleri sözcük ve yapıları seçerler.

van Eemeren ve Houtlosser’ın (1999) yaklaşımlarına dahil ettikleri sözbilimsel boyuta yeniden bakıldığında, bu boyutta sözbilimsel soruların önemli bir yer tuttuğu görülür. Sözbilimsel sorular bir konuyu sorgulamayan, seslenilen kitlenin

(3)

zaten inanmış olduğu gerçekliği değerlendiren ya da karşı taraftan onay beklentisi içinde yapılan hamlelerdir. Bu hamleler aracılığıyla, bir düşünce ya da bakış açısını geliştirme, bir düşünceyi savunma, bir düşünce ya da rakibe saldırma ya da

tartışmayı sonuca bağlama gibi birçok sözeylem gerçekleştirilebilir (Ilie 1994: 93). Bu soruların temel amacı seslenilen kitlenin bu sorular aracılığıyla çıkarımda bulunmasını sağlamaktır, böylece dayanak noktasına ilişkin verilen savlar

dinleyicinin zihninde güçlenecek ve seslenilen kitlenin konuşucunun bakış açısını benimsemesi kolaylaşabilecektir. Ancak düşüngüdülem söyleminde tarafların her zaman etik kurallara ve akla uygun davranmayabilecekleri ve var olan çatışmayı kendi lehlerine yönelik çözme yolunda hamleler yapabilecekleri olgusu burada da karşımıza çıkmaktadır. Ilie’ye göre, taraflar hatalı neden-sonuç ilişkileri kurarak karşı tarafın bir dayanak noktası hakkında ileri sürdürdüğü savları safsataya dönüştürerek gayrimeşrulaştırabilir (1994: 152).

Bu çalışmada da, yukarıda açıklanan Düşüngüdülem yaklaşımı temelinde Aydın Engin’in 11 Eylül 2001’de New York ve Washington’da gerçekleşen terörist saldırılara ilişkin yazdığı 16 Eylül 2001 tarihli köşe yazısı ve 14 Eylül 2001 tarihinde Hürriyet Gazetesinde yayınlanan Ertuğrul Özkök’ün ‘Dünyanın En Aşağılık Ama’sı’ adlı köşe yazısı karşılaştırılarak

çözümlenmiştir.

3. Bulgular ve Tartışma

Aydın Engin’in 16 Eylül 2001 tarihli köşe yazısı Hürriyet gazetesinde yayınlanan Ertuğrul Özkök’ün köşe yazısına bir yanıt gibi başlamaktadır:

1. YİNE başladı. Hem de daha ilk günden, olayın acısı bile

geçmeden başladı. O aşağılık ‘‘ama’’lar yine ortaya çıktı. Güya terörü lanetliyor. Cümleye, ‘‘New York ve Washington'da meydana gelen terör olaylarını kınıyoruz’’ diye başlıyor.

2. İçinde en küçük bir sıcaklık izi olmayan, kuru bir cümle.

E. Özkök

3. Hürriyet 'te Ertuğrul Özkök, teröre karşı olduğunu söyledikten

sonra başlıktaki ''ama'' sözcüğüyle sözünü sürdürenlere ''nefretini'' ilan etmişti.

4. Teröre karşıyım. Ama bunu söyledikten sonra şu ''ama'' sözcüğü

ile başlayan paragraflarım var ve onları okurla bölüşmeye kararlıyım.

A. Engin 1. örnekte, Özkök, hoşnut olmadığı bir durumdan söz etmeye başlayarak bu hoşnutsuzluğu yaratanlarla bir çatışma başlatmaktadır. 2. örnekte ise, açılış aşamasındaki savı ortaya koymaktadır, ancak bu sav somut gerçekliğe dayalı bir sav değildir. Özkök, karşı tarafın da ‘terörü kınayan’ tümceler kullandığını ancak bunların içtenlikten yoksun olduğunu söyleyerek, karşı tarafın ikiyüzlü ve aşağılık olduğunu ileri sürmekte ve tartışmanın dayanak noktasını bu eksende

belirlemektedir. Ancak karşı tarafın içten olmadığı belirlemesi öznel bir

değerlendirmedir ve gerçekliği göreli olarak sorgulanabilecek niteliktedir. Aydın Engin’in köşe yazısına bakıldığında ise, 3. ve 4.'deki önermeler düşüngüdülem söylem çözümlemesinin ilk iki aşamasını oluşturan çatışma ve açılış basamakları gibi görülebilir (van Eemeren ve Houtlosser 1999: 480-481). Yüzleşme aşamasında Aydın Engin’in, Ertuğrul Özkök’ün nefretini sergilediği durumun karşısında bir tutum sergileyerek ‘‘ama’ sözcüğüyle sözünü sürdürme’ durumunu

(4)

meşrulaştıracağı ve fikir ayrılığını bu şekilde tanımlamakta olduğu düşünülebilir. Açılış aşamasında ise Özkök’ün nefret ettiği ‘ama’ sözcüğüyle sözünü sürdürmenin meşruiyeti üzerinden düşüngüdülemin dayanak noktalarını ortaya koymaktadır ve konu seçimini ‘teröre karşı olup da ‘ama’ sözcüğünü kullanabilme’ olarak

yapmaktadır.

Savlama aşamasında Özkök, ‘teröre karşıyım, ama’ diyenlerin kullandıkları tümceleri karşı sav olarak ileri sürmekte ve bu savları özgün durumlarından kopartarak safsatalaştırmakta, dayanak noktalarını zayıflatmaktadır.

5. ‘‘Terörü lanetliyorum ama Türk devleti de şunu

yapmasın.’’

6. ‘‘Terörü lanetliyorum ama o da benim kız arkadaşıma yan

baktı.’’

E. Özkök 5. ve 6. örneklerde de görüldüğü gibi yazar, savlama kısmında gerçekleşmemiş ya da bağlama oturmayan önermeleri kullanarak karşı tarafın savlarını küçük

göstermeye çalışmaktadır.

7. Çünkü terör onları hiçbir zaman vurmuyor.

8. Çünkü terör ‘‘ama’’ gerekçesini hayat tarzı yapmamış

insanları vuruyor.

E. Özkök 7. ve 8.’deki örneklerde ise savlama bölümünde yine öznel bir değerlendirme kullanmakta ve bu savını destekleyici hiçbir kanıt sunmamaktadır. Yazar burada terörün vurduğu insanların arasında ‘teröre karşıyım, ama’ diyen insanların da olabileceği gerçeğini yadsımaktadır.

Aydın Engin ise, ‘teröre karşıyım ama’ diyebilmenin nasıl savunulacağını gösteren sav yapılarını belirlediği dayanak noktası etrafında oluşturarak düşüngüdülem hamlelerini gerçekleştirmektedir.

9. Teröre karşıyım. Ama...

Onlar yıllardır (yüzyıllardır!) deri rengi kara, sarı, kızıl; etnik kökeni Latin, Türk, Arap, Hintli, Çinli, Fars; dinsel kimliğinde Müslüman, (hatta) Katolik, Budist, Brahman, putatapar yazan milyarlarca insanı, iliği kemiği sömürülecek, yarattığı değerlere yok pahasına, hatta bazen hiç pahasına el konacak, yaşadıkları yurtlar çokuluslu şirketlerin avlağına dönüştürülecek, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri yağmalanacak ''uygarlığa

ulaşamamış'' yaratıklar olarak gördüler, görüyorlar.

‘Teröre karşı olma’ durumunu yazarın seslendiği okuyucu kitlesine uygun seçim yapıp yapmadığını değerlendirdiğimizde ‘teröre karşı olma’ durumunun bu okuyucu kitlesinin sağduyusuna seslendiğini ve 9.’da da görüldüğü gibi

(5)

bulunan yadsınamaz olaylardır ve tartışma için sağlam birer sav oluşturmaktadırlar. Bu hamlelere tek tek bakılacak olduğunda aşağıdaki gibi bir görünüm ortaya çıkmaktadır.

Düşüngüdülem için uygun sunumsal araçların yani sözcük ve yapıların seçimine bakıldığında, Özkök’ün terörün kötü ve vahşi yönünü ortaya koyan ifadelerin yanı sıra ‘teröre karşıyım ama’ diyenleri aşağılayan, onlara saldıran ifadeler de

görülmektedir.

10. […]Çünkü o ikiyüzlülüğü bir zeka perdesinin arkasına saklayacak

kadar bile insaniyetleri, utanmaları yok. […] […]Karşımda suratı olmayan bir insan duruyor. […]

[…]Ben artık o kelimeye ve arkasından gelen cümleye iğrenerek bakıyorum […]

[…]Ve bu ikiyüzlülüğü lanetliyorum […]

[…]Terör hep başkalarını vuruyor da o, ‘‘ama’’ çetesine dokunmuyor. […] Ne biçareyiz ki, katilleri buluyoruz, çeteleri paramparça ediyoruz da bu ‘‘ama’’ çetesini bir türlü

çökertemiyoruz […]

Özkök, ‘teröre karşıyım, ama’ diyenleri, toplumun hassas olduğu PKK sorunu ile bir tutarak onları ‘çökertilemeyen çete’ olarak tanımlamakta ve öznel ve duygusal ifadeler kullanmayı tercih etmektedir.

Engin ise, teröre karşı olma durumunun nedenlerini daha çarpıcı biçimde ortaya koyabilmek için yalnızca terörün ve teröre neden olanların kötü ve vahşi yönünü ortaya koyan sözcükler ve yapılar seçmektedir:

11. […] napalm bombaları ile yakıp kavuran […]

[…] o bitek toprakları kimyasal silahlarla bugün bile ot yetişmeyen çöllere dönüştüren […]

[…] ölümüne yol açan […] […] köyler yakarak […] […] işkence yaparak […]

12. […] iliği kemiği sömürülecek […]

[…] yaşadıkları yurtlar çokuluslu şirketlerin avlağına dönüştürülecek […]

[…] yeraltı ve yerüstü zenginlikleri yağmalanacak […]

13. […] ABD'nin generalleri, finans baronları ve siyasal önderleri

[…]

[…] çokuluslu silah şirketlerine yatırım yapan finans baronları […]

(6)

11.’de yazarın teröre karşı olduğu iddiasını terörün vahşi yüzünü ortaya koyan duygusal ifadelerle güçlendirdiği görülmektedir. 12’de ise terör kurbanlarını olması gerektiği gibi etkilenen konumunda edilgen yapılar içinde sunmaktadır. 13.’te de görüldüğü gibi terörün asıl sorumlularını ayrıntılı olarak nitelenmiş ad öbekleriyle sunmaktadır.

14. […] ABD'nin generalleri, finans baronları ve siyasal önderleri

terörist değil mi? […]

[…] Onlar daha mı az tiksindirici? […]

[…] kendi ürettikleri silahların namlusuna, kendi ürettikleri mermileri mi sürdüler? […]

[…] çokuluslu silah şirketlerine yatırım yapan finans baronları daha mı az terörist? […]

[…] devlet adamı mıydı, terör çetesinin başı mı? […]

Engin’in köşe yazısında göze çarpan bir diğer nokta da 14.’teki örneklerde görülen, bir konuyu sorgulamayan, seslenilen kitlenin zaten inanmış olduğu gerçekliği değerlendiren ya da karşı taraftan onay beklentisi içinde sorduğu sözbilimsel sorulardır. Bu sorulardaki amaç karşı taraftan bir yanıt almak değildir. Soruların yanıtı zaten kendi içlerinde bulunmaktadır. Burada amaç dinleyicinin ileri sürülen savı onaylamasını sağlamaktır. Görüldüğü gibi Engin’in sözbilimsel soruları akla uygun sorulardır ve safsata özelliği taşımamaktadırlar.

Düşüngüdülem söylem çözümlemesinin sonuç aşamasında ise yazarlar, tartışmanın dayanak noktasını ve temel savını ortaya koymaktadırlar. Özkök ‘terörün anası ‘ama’dır’ savıyla sonuç aşamasını belirtirken, Engin ‘ama’ sözcüğünün hangi koşullarda kullanılabileceğini kendi kullandığı sav yapısında karşı tarafa sunmaktadır.

15. Terörün anası olur.

Anası da işte o iğrenç ‘‘ama’’ kelimesiyle başlayan cümledir.

LANETLİ KELİME

Hepimizin, masum insanların, barışın, kardeşliğin ve

demokrasinin düşmanı olan o cümle. Ben artık o kelimeye ve arkasından gelen cümleye iğrenerek bakıyorum. Ve bu ikiyüzlülüğü lanetliyorum.

16. Evet, ben de teröre karşıyım. Ama...

Ama teröre kimden ve nereden gelirse gelsin karşıyım. Terörün her türüne aynı şiddette, aynı ilkesel tutumla karşı çıkmayan; teröristler arasında ayrım yapan; çifte standart uygulayan ikiyüzlülükten de tiksiniyorum.

4. Sonuç

Hürriyet Gazetesinde yayınlanan ‘Dünyanın En Aşağılık Ama’sı’ adlı köşe yazısının edim-eytişimsel açıdan başarılı bir düşüngüdülem metni olup olmadığı

(7)

değerlendirildiğinde, yazarın, dayanak noktasını belirlerken öznel davranması özellikle tartışma aşamasında kendi savlarından çok, karşı tarafın savlarının safsataya dönüştürülmesi göze çarpan özelliklerin başında gelmektedir. Metin, uygun sunum araçları kullanma açısından incelendiğinde ise yazarın, katılımcıların rolü açısından özel bir seçim yapmadığı görülmektedir. Sözcük seçimlerinde ise karşı tarafa saldıran, onları aşağılayan ve terörü lanetleyen öznel ve duygusal ifadelere yer verildiği gözlenmektedir.

Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanmış ‘Ben de Teröre Karşıyım, Ama’ adlı köşe yazısında kullanılan düşüngüdülem söylemin edim-eytişimsel yaklaşıma göre değerlendirilmesi ise, yazarın edim-eytişimsel yaklaşımın akla uygunluk ve etik ölçütlerine uygun bir düşüngüdülem metni oluşturduğunu görülmektedir. Yazarın, konu seçimi, dinleyicinin beklentilerine uygun seçimler yapma ve uygun sunum araçları kullanma hamlelerini başarıyla kullandığı ve sözbilimsel sorulardan yararlanarak, okuyucuya kendi görüş açısını benimsetme yoluna gittiği

gözlenmektedir. Metinde edim-eytişimsel yaklaşımın çözümleme aşamaları açık bir biçimde görülmekte ve bu aşamalar birbirini izleyen bir sırayla metnin başlangıcından sonuna kadar kesintisiz bir biçimde devam etmektedir. Kaynakça

Engin, A. (2001, 16 Eylül ) Teröre Karşıyım Ama. Cumhuriyet Gazetesi.

Henkemans, F.S. (2001) Argumentation, explanation and causality: An exploration of current linguistic approaches to textual relations. T.J.M. Sanders (Ed.)

Text Representation. Linguistic and Psycholinguistic Apects . PA, USA:

John Benjamins Publishing,

Illie, C. (1994) Identification and Interpretation of rhetorical questions. C. Illie (Ed.) What else can I tell you? A Pragmatic Study of English Rhetorical

Questions as Discursive and Argumentative Acts . Stockholm.

Özkök, E. (2001, 13 Eylül). Dünyanın En Aşağılık Aması. Hürriyet Gazetesi. Van Eemeren, F.H.and Grootendorst R. (1984) Speech Acts in Argumentative

Discussions: A Theoretical Model for the Analysis of Discussions Directed towards Solving Conflicts of Opinion. Dordrecht: Foris/Mouton de Gruyter.

Van Eemeren, F.H.and Grootendorst R. (1992). Argumentation, Communication,

andFallacies: A Pragma-Dialectical Perspective. Hillsdale, NJ: Lawrence

Erlbaum.

Van Eemeren, F.H.and Houtlosser, P. (1997) Rhetorical Rationales for Dialectical Moves. J.Klumpp (Ed.) Proceedings of the Tenth NCA/AFA Conference on

Argumentation ,ss.51-56, Annandale, VA: Speech Communication

Association.

Van Eemeren, F.H.and Houtlosser, P. (1999) Strategic Manoeuvring in Argumentative Discourse. Discourse Studies, ss. 479-497.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bireylerin, toplumları hakkında genel bilgi ve değerler edinerek, toplumsal yaşamın bir parçası haline gelmelerinde, kitle iletişim araçlarının önemli bir yeri

313 yılında Milan fermanı ile kendisi de Hıristiyan olmuş Đmparator Konstantin Hıristiyanlığı devlet himayesine alır. 19 Hıristiyanlığı Roma

ABD tarafından 1997 yılında açıklanan “Yeni Bir Yüzyıl İçin Ulusal Güvenlik Stratejisi”nde; terörizm, yasa dışı uyuşturucu ticareti, silah

Uluslararası her terör eyleminde olduğu gibi, bu tür eylemlerin barış ve uluslar arası güvenlik için bir tehdit oluşturduklarını ayrıca teyit ederek,.. Birleşmiş

Dolayısıyla, Irak ve Afganistan gibi ve hali hazırda nükleer bir tehdit olarak algılanılan İran gibi ülkelerin, Batı tarzı demokrasilere geçmeleri ve bir manada, Soğuk

(Birinci Baskı). İstanbul:Timaş Yayınları, 73.. Kore de kendisini tek meşru devlet saymıştır. Bu sebeple 1950 yılında Kuzey Kore, Sovyet Birliği’nden destek alarak

Bu dönemde Afganistan’ın takip ettiği dış politika hedefleri arasında; devletin bekası ve varlığını korumak, ulusal güvenliğini ve istikrarını sağlamak, bağımsızlık

http://www.reuters.com/news/video?videoChannel=1&videoId=99942 (Erişim.. a-) Türkiye’nin Kore’den Kosova ve Afganistan’a kadar birçok yerde yaptığı katkılardan