SAYFA
2
CUMHURİYET t
g-b f 3
KÜLTÜR
Yeşilçam’ın önde gelen genç senaryo yazarlarından Ümit Ünal ‘İyi senaryo yok’ görüşüne tepki duyuyor
Yeşilçam’da senaryo yazan olmak...
CUM HUR CANBAZOĞLU Ümit Ünal, Türk sinemasının son
dönemdeki en gözde senaryo yazan. “Tatlı Betüş” gibi, temmuz ayında
Tomris Giritlioğlu’nun yöneteceği Ah met Haindi Tanpmar'm “Yaz Yağ
m uru” gibi televizyon senaryolan da var Ünal’ın.
İzmir Güzel Sanatlar Fakültesi Si- nema-Televizyon Bölümü mezunu Ümit Ünal (doğum 1965). Öğrencilik döneminde 8mm’lik filmler yapmış, ödüller kazanmış. Okul bitince en düstrinin merkezi İstanbul’a gelmiş.
Atıf Yılmaz’la tanışmış. “Adı Vasfiye’-
’de Yılmaz’ın asistanlığım yüklenmiş.
Müjde Ar’la yakınlaşınca “Teyzem’in
senaryosunu ortaya çıkarmış. Halit
Refiğ’in elinde güzel bir film olmuş
“Teyzem”. Bu başarıdan sonra Ertem
Eğilmez’le “Milyarder”i, A tıf Yılmaz’-
la “Hayallerim Aşkım ve Sen” ile “A r kadaşım Şeytan’T hazırlamış. Tunç
Başaran’m Oscar aday adayı olan “Pia-
no Piano Bacaksız’Tn senaryosunda yine onun imzası var. Son olarak si- riema için Şerif Gören’e “Amerikah”yı yazdı Ümit Ünal. Televizyonun da ya rattığı olanaktan gözardı etmeden kul varda yürümekten yana.
1
985’ten 90’a
kadar zorluk
çekmeden yaşadım.
90’dan sonra sinema
krize girince iş
bulamaz oldum ve
reklam sektörüne
geçtim. Bir yıldır
sinemadan ekmek
yiyorum yine. Ama
televizyon olmasa
herhalde ayakta
duramam.
-Bir yapıtı sinemaya uyarlamak herhalde özgün senary o yazmaktan daha zor bir iş. Örneğin “Tatlı Betüş ”te ne gibi zorluklar yaşadınız?
Uyarlamalarda kitap hiçbir zaman tek başına yeterli kaynak olamıyor. En sinemasal denilen kitap bile sine macı gözüyle yeniden ele alınmayı ge rektiriyor. “Tadı Betüş” de güzel bir kitap olmasına karşın sinemasal özel liğe sahip değil. Kitapta çok hikaye var, ama dil esprisiyle senaryo ileri git miyor. A tıf Yılmaz’la oturup olmayan bir kız yarattık, “Tatlı Betüş"ün yeğeni yaptık. Kitap monologlar halinde. Olaylar gelişirse nasıl olur diye küçük olayları büyüttük.
-Yılmaz Güney’in “Salpa”sını senar- yolaştırma projesi ne aşamada? Bu ko nuda Fatoş Güney’le bazı görüşmeleri niz olmuştu...
“Salpa”ya hiç giremedim. O dö nemde “Tadı Betüş”ü yazarken Fatoş Güney bu teklifle geldi. Çok yoğun dum, Cemal Şan’ı önerdim. Cemal bi raz yazdı ama birtakım problemler den ötürü o da devam edemedi.
-Televizyona senaryo yazmakla sine maya yazmak arasında ne farklar var?
Sinemada daha özgür
kuruyorsu-Türk sinemasının ünlü yönetmenleriyle çalışanÜmit Ünal'ın yazdığı senaryolar arasında. “Teyzem” Hayallerim Aşkım ve Sen”, “Milyarder”, “Piano Piano Bacaksız” ve “Amerikalı” bulunuyor.
nuz öyküyü. Televizyonda ise hikaye yi belli bir zaman süresi içine sığdırmanız, gelecek bölüm için izleyi ci meraklandırmanız, çok tatlı bir yer de bölümü kesmeniz gerekiyor, yani daha fazla hesap kitap gerektiriyor.
-Yönetmenler ve yddızlar senaryoya fazla müdahele ediyorlar mı?
Yıldızların müdahelesiyle hiç karşı laşmadım ama yönetmenler bazen hayli değişiklik yapabiliyorlar. Bir de zaten sete çıktığınızda ister istemez bazı yerleri değiştiriyorsunuz. Oyuncu geliyor, mekan canlanıyor. İki, üç gün sonra bakıyorsunuz ki o insan o lafi etmez. Kendiniz değiştirmek zorunda kalıyorsunuz.
-Sürekli Türk sinemasında yeterli senaryo üretilmediği söyleniyor, sine mamızın ileri gidememesinde senarist lerin önemli payı olduğu vurgulanıyor...
A
merikalı
olabilmek büyük şans.
“ Radyo Günleri”ni
ele alalım. Şarkılar
bütün dünyanın
ezberlediği şarkılar,
mekânlar bütün
dünyanın filmlerde
defalarca gördüğü
yerler.
Geçen gün Müjde Ar bir söyleşide “ Bizde senaryo yok” demiş. Çok ko mik bir açıklama. Onların varolmasını bu senaryolar sağladı. O filmlerin se naryolan olmasaydı, Müjde Ar nasıl efsane kadın haline gelirdi. Ama kalkıp bunları söyleyebiliyorlar. So run böyle polemiklere gelirse, birçoğu na göre doğru dürüsüt oyuncu ve yö netmen de yok sinemamızda.
-Peki Amerikan sinemasında senar yolar nasd bütün dünyayı etkisi altına alabiliyor?
Amerikalı olabilmek büyük şans. “Radyo Günleri”ni ele alalım. Adam kendi çocukluğunu anlatıyor. Şarkılar bütün dünyanın ezberlediği şarkılar, mekanlar bütün dünyanın filmlerde defalarca gördüğü yerler. Hollywood yıllarca insanlara sunduğu imajları bol bol kullanıyor. Dolayısıyla
Anadolu’-nun bir köyü kadar iyi tanıyorsunuz, çöldeki benzin istasyonlarını ya da yol üzerindeki motellerin neon ışıklarını.
-Bizde ilginç polisiye ya da macera filmi çekilmiyor. Bunun nedeni Türki ye’deki katillerin kıt fantezili insanlar olmasına bağlanabilir mi?
Bizde cinayetler anlık kızgınlık ya da karar vermeyle gerçekleşiyor. Cinayeti kurgulama gibi bir olay görülmüyor. “Hoş Cinayet” diye bir kitap var. Av rupa’da polisiye romanın nasıl gelişti ğini anlatıyor, toplum değişiyor, ya şam komplike hale dönüşüyor, cina yetler de ilginç işleniyor. Biz daha o
^ V ^ ü j d e Ar bir
söyleşide ‘Bizde
senaryo yok’ demiş.
Çok komik bir
açıklama. Onların
varolmasını bu
senaryolar sağladı. O
filmlerin senaryolan
olmasaydı, Müjde Ar
nasıl efsane kadın
haline gelirdi?
aşamadan filan geçmedik. En çok sa tan polisiyeler SAS’lar zaten bizde.
-Türkiye’de senaristlikten geçiniliyor mu?
1985’ten 90’a kadar zorluk çekme den yaşadım. 90’dan sonra sinema kri ze girince iş bulamaz oldum ve reklam sektörüne geçtim. Bir yıldır sinema dan ekmek yiyorum yine. Ama televiz yon olmasa herhalde ayakta dura mam.
-Kendi senaryonuzu çekmeyi düşünü yor musunuz?
Üzerinde çalıştığım bir senaryo var ama araya hep başka senaryolar girin ce onu ihmal ediyorum. Vakit ve para bulduğumda hemen bir film yönet meye girişeceğim.
-“Berlin in Berlin”in kağıt üzerindeki senaristi görünüyorsunuz ama daha sonra bunu reddettiniz. Sinan Çetin’in aynı anda bastırdığı kitabın girişinde de size ağır suçlamalar yöneltiliyor. Nasd bu noktaya gelindi?
Ortaya çıkan filmin benimle en küçük bir alakası olmadığı için üstlen meyi reddediyorum. Film İçin çok za man harcadım ama kurgu sonunda çıkan filmle duygusal bir bağım da kalmadı. En kötü yazdığım senaryoyu bile özlerim, bunu özlemiyorum. Si nan, senaryoyu kitap halinde bastırmış, girişinde bana, Gökhan Ak-
çura’ya ve Nezih Ünel’e demediğini bı
rakmamış. Sinan Çetin, Salieri benzeri bir trajedi yaşıyor. Herkese kendini büyük yönetmen olarak göstermeye çalışıyor; ama yaptığı filme baküğmda büyük yönetmen olmadığını anlaya cak kadar da bu işten anlıyor. Bu da onu saldırgan yapıyor. Senaryoyu tanınmayacak hale getirerek büyük saygısızlık yaptı. Bence Yeşilçam’m en büyük sorunu da bu. Oyuncu çıkıyor, ‘senaryo yok’ diyebiliyor. Yönetmen senaryoyu istediği gibi altüst ediyor, sonra kitap yazdırıp senariste rahat rahat hakaret edebiliyor. Sonra da herkes Yeşilçam’daki kalitesizliği eleş tirebiliyor.