• Sonuç bulunamadı

Galata Kulesi:Bıkmayan aşık

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Galata Kulesi:Bıkmayan aşık"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Büyük Hendek Caddesi'ne adım attığınız an, orada, karşınızda, kınından çekilmiş yalın bir kılıç gibi, güvendi ve cüretkâr yükseliyor... Galata Kulesi bu, geçmişin yangın gözcüsü, saat habercisi, kahvehanesi... Şimdiyse geceleri, dansözler dönüyor tepesinde... Yakında Kule ve çevresi yeniden doğacak, harap duran 4 katı da hizmete açılacak; kısacası turistik bir mücevhere dönüşecek gri-san duvarları...

L e y la İS M İ ER

B

UGÜN Şişhane'ye, yağmur

yağmıyor. Gene de, İstanbul'­ un en eski gökdelenine giden

Büyük Hendek Caddesi, loş mu loş.

Evlerin yüzleri hep dudak dudağa, karanlığı yaratan, bu... Bir kaynağa göre 495'te İmparator Zenon'un, bir başka kaynağa göre 528'de İmpara­

tor Jüstinyen'in kısa etekli yapı işçi­

lerine diktirttiği ilk kulenin son türevi,

orada sokağın ucunda, bitmeyen bir

İstanbul nöbetinde. Deniyor ki, o ilk

kule, 1261 yılında yıkılmış 1349 yılın­ da Cenevizliler tarafından, gözcülük etsin diye yeniden yapılmış.

Kulenin boyunu bücür bulup sü­ rekli yükselttiren zamanın Ceneviz valisi Marfa, şimdiki caddeyi teftişe çıksa, beğenir miydi acep? Telefon tellerini taşıyamayan pırtık tenteleri, tozu hiç üflenmemiş bakkal vitrinleri­ ni, seyyar muzcuyu, yeşil boyalı oyma demir kapılan, içeri bir türlü giremeyen tek pabuçlu çocuğu,

tez-61 m etrelik yaşlı

kule, İstanbul’un

tarihinde

vazgeçilmez bir

durak. Yüzyıllar

içinde gözcülük eden,

bayrak çekilen,

saati haber veren,

barınak olan kule,

çok yangınlar

geçirmiş, yıkılm ış,

yapılmış... Şimdi yen:

bir yaşamın

eşiğinde. Beyoğlu

Belediyesinin

liderliğinde köklü biı

restorasyondan

sonra, dört dörtlük

bir turizm

bölgesinin kraliçesi

olacak

H ürriyet PAZAI L

(2)

Kule kapısından girdiniz mi, ışıltılı mavi çiniyle sarı pirinç pırıltının kucağına düşüyorsunuz. Tam ortada dev bir sarı mangal... Az sonra asansörler açılacak, taş borunun kalbinde yürüyen uygarbk kutusu, sizi yormadan. 204 basamak yukarı, tepeye çıkacak.

Fotoğraflar: Sinan ÛZBALKAN

Galata kulesi:

Bıkmayan âşık

gâhı hep gri bezlerle silinen, camı portakal dizili sandöviççileri...

Bunlar galiba değişiyor pek ya­ kında. Kule ve Kuledibi, Beyoğlu

Belediyesi'nin gayretiyle “antikanın hası” olacak. Geç bile kalındı belki

de. . Bakın Katina'nın perdesinde koca bir yırtık: “Para olsaydı, biz

kendimiz de onarırdık.” Oysa çok

değil 550 yıl önce, Katina'nın evinin birkaç sokak üzerinde Pera'da, Ce-

nova'nın soylu aileleri, tüccardan Adorno'lar, Botteghe'ier, Ocase'ler

yaşamışlar çağdaş tarihçilerimize göre...

*

Kuledibigüzeli

Şimdinin güneşli öğle sonrasın­ da ise. 8 yaşındaki Katolik Marya­ nın yoksul güzelliği var Kuledibi'n- de... Bayan Delal ile Bay Şahan'ın kızları Marya, eski çeşmenin taşına oturmuş, bacak bacak üstüne atarak yetişkinliğe kur yapıyor. Yeşil lastik çizmeleri, mor pantolonu, rüzgârın habire savurup sonra taradığı saç­ ları ve vakitsiz takılmış saçaklı altın küpeleriyle bir içim su.

Marya, Kule'nin ayak ucunda,

Anadolu'dan Pera'ya göçmüş, silah­ şor Mustafa'nın havalı tüfekle ekme­ ğini kazanışını seyrediyor: Bir atış 25 lira. Avusturya Lisesi'nin lacivert gri üniformalı nişancıları Burak,

Tunç ve Murat, duvar dibindeki atış

tahtasını zıplatırken, Cenevizli cen- gâverlerin gölgeleri bir bir kaçışıyor sağa sola.. Atıcılar, yoksul Marya­ nın farkında bile değiller.

Bu özgürlüklerin kıymetini bilin; eskiden Galata havalisi size yasaktı, cici beyler... Çünkü Galata'da bir ba­ kışta kalpleri esir alan rastıklı, sür­

meli güzeller pek çoktu. Ahmet Ra-

sim onlara yakılmış şarkıları çok

duy muştu: “Galata da güzel çoktur/

Hiçbirinde vefa yoktuı/ Gül yanak­ tan güzel öptür/ Elâdo, elâdo, ey çeşm-i ahu...

benizden 140 metre yükseğe ku­ rulmuş Kule'nin tam dibinde, aşka virgül koyalım ve yuvarlacık duvarda bir başka teslimin tarihini okuyalım şimdi: “29 Mayıs 1453 salı sabahı,

Cenevizler'in Galata kolonisi anah­ tarlarını Fatih Sultan Mehmet'e teslim etmiş ve Galata'nın teslimi 1 Haziran günü tamamlanmıştır.”

• Kule kapısına 16 basamak sayın, 61 metre boyundaki taş borunun içinde turistik bir geziye hazırlanın. Her gün, Kule çevresini arşınlayan 600-700 yabancı meraklıdan biriy­ seniz, içeri daldığınızda önce mavi çini duvarları, agat taşları ve gümüş­ ten yapılma hediyelik eşyayı, Sultan kızın gülümseyişlerle birlikte broşür dağıttığı resepsiyonu göreceksiniz. Aklınızaa bulunsun, giriş 500 lira.

Halen yalnızca 8. ve 9. kat turistik hizmet veriyor. Kulenin 2'nci katın­ da, fincanları boş kalmış bir Şark

Kahvesi ne zamandır uyukluyor.

Fıskiyesindeki su kurumuş, bir baş­ ka dünyanın artığı gri demir dolaplar ortaya yığılmış. 3'üncü kat, amacına ulaşamamış teşhir salonları; 4'üncü katta işletmeci Erol Kaynar Bey'in bürosu... Onaltıncı yüzyılda Kasım­

paşa tersanelerinde çalıştırılan Hı­

ristiyan esirlerin barındığı, kalınlığı 375 santimi bulan duvarlarda şimdi

Boğaz tabloları, Beşiktaş hastası Erol Bey'in siyah beyaz boncukları,

flamaları...

5'inci kat... Ah, anılarla dolu Ce­

neviz Meyhanesi, “tahta masamız­ d a ” kaç şişe şarap?... Burası

1979'da bir anlaşmazlık sonucu ka­ panmış, öylece kalmış.

Erol Kaynar, Kule’nin yeterince

değerlendirilemeyişindenyanadert- li: “Turist kuleye girdiğinde tarihe

dokunmak, eski taşları ellemek is­ tiyor. Oysa biz turisti aşağıdan asansöre bindiriyor, restorana so­ kuyor, yedirip eğlendiriyor, gene asansörle indiriyoruz. Ama Beyoğ­ lu Belediyesi'nin burayı trafiğe ka­ palı turistik bir merkez yapma giri­ şimi hepimizi mutlu etti.”

Daracık m erdivenlerden, çe­ nemiz göğsümüze yapışık mutfak katına çıkıyoruz. Hey gidi Osmarılı leventleri, Kule'yi mesken edinmiş gözcüler, yangın habercileri, bu iç çapı 895 santimlik Hristo Kulesi'nin kılcal merdivenine nasıl sığardı be­ deniniz?

Tüllü d a n sö z

*

var

7'inci kat fuaye, 8'incide lokanta, 9'uncuda gece kulübü var. Her gece bir Alman ya da İtalyan delikanlısı, diyelim ki bir Cenovalı'nın kimbilir kaçıncı torunu, köşe masalardan bi­ rinde, şarap kadehinin üst çembe­ rinde çeviriyor parmağını... Şarap dönüyor içinde, Kule dönüyor başın­ da, pistteki dansöz kadın, beyaz pul­ lu tüllerini orfozlayıp fır dönüyor kar­ şısında... Galata'nın cici beyleri, keş­ ke siz de bu güzeli görseydiniz...

Yaklaşık bir buçuk asır önce İs­ tanbul'a gelen İtalyan yazar

Edmon-do de Amicis'in belki de fal kapadığı

kahvehanede şimdi fiks mönüler, à la carte'lar... 90-100 kişilik lokantada Fransız ve Türk mutfağı tadılıyor, is­ terseniz, 10 bin liraya özel mönü var. Gece kulübünün fiksi, 29 bin lira. Kafkas havası, İspanyol raksı, göbek dansı da cabası... Gece kulübünün, bir zamanlar Fatih tarafından onar­ tılan sivri külahının içinde 31 toplu demir avize, ışığını kan kızılı halılara döküyor her gece. “Wunderbar...

wonderful... merveilleux... che bel- lezza...” Turistlerde, her telden ça­

lan turistik bir neşe...

Akşamları bir yana bırakalım; güneş henüz bizimle... Gündüzleri de çay kahve içilen gece kulübünün salonundan, balkona çıkalım: Bu ku­ lede rüzgâr OsmanlI'dan da baskın. Gözünüzü yere pikeleyin hele, aşa­ ğısı kuş bayramı.. Kiremit damlar, pupa yelken yoksul çamaşırlar, ba­ kın Marya hâlâ orada çeşme kena­ rında, salatacılar, portakalcılar, bir eskici... Yanımda bir Alman turist, köprüleri karıştırmış uzaktan: “Bu

muydu Galata? Bu, Unkapanı mı yoksa?” Rüzgâr saçlarını almış gö­

türecek, ya da kadını toptan uçu­ racak. 17. yüzyılda dünya uçuş tari­ hine geçirdiği; Kule'den alıp Üskü­ dar'a Do’ğancılar'a bıraktığı cin fikirli

Hezarfen Ahmet Çelebi gibi...

Gelin birlikte dönelim Kule'nin balkonuyla: Sarayburnu, Topkapı Sarayı, Süleymaniye, Galata Köp­ rüsü, Unkapanı, Haliç, damlar,

otel-ler, Boğaz Köprüsü, Çamlıca Tepesi, Kız Kulesi, Marmara'ya açılış, Ada­ lar... Bir gün aklınıza eserse, Kule'yi bir güverteden seyredin. Sabahları sarı-gri suratlı, mahmur ve makyaj­ sız; gün batımlarında, kınından taze çekilmiş bir kılıç gibi dimdik...

Kule'nin bir belalısı var: Topal martı. Balkon demirinin trabzanında, sabahtan akşama tahtaya bıçak zo­ ruyla yazılmış aşklar üzerinde gezi­ niyor: Kenan... Ali... Serhat... De­ mek ki, Türk turistin çoğunluğu, âşık kızlar...

^ Sevdalı yıldız

Kule, kaç sevgi arasında bin par­ ça... Külahındaki madeni mızrak, her gece aynı yıldızla öpüşüyor. Canı ya­ nıyor yıldızın, ama katlanıyor buna; kuleye değebilmek uğruna... Kuley- se, açıktan açığa suyun ötesine sev­ dalı. OsmanlI'nın nazlı minarelerine ilk günden beri vurgun. Kule bu saatlerde yorgun; gölgesini yavaşça aşağı salıyor. Güneş ufka daldıkça, rüzgâr daha hoyrat... Sana bugün 204 basamaklı Kule'den baktım, İs­ tanbul... Kızma; uzaktan daha güzel­ sin.

Dünyadaki "hizmete açık en eski” Kule, kımıltılar içinde hazırla­ nıyor şen şakrak geceye... Katina yırtık perdesini bitmiş günün üzerine çekerken, o da kapılarını açıyor tu­ ristlere: “Welcome... Willkommen...

Bienvenu... Hoşgeldiniz hepiniz. Caz var, saz var, dansöz var...”B

Galata Kulesi, masal kızı Rapunzel'in saçları gibi uzayan gölgesini, kırmızı kiremit damlardan aşağı, yorgun İstanbul'un yüzüne sarkıtmış gene...

Beyoğlu Belediye Başkanı Haluk Öztürkatalay

Kule’de

• •

projesi

B

EYOĞLU Belediye Başkanı

Haluk Öztürkatalay'ın verdiği bilgiye göre, Galata Kulesi nde içten ve dıştan restorasyon yapıla­ cak. Şu anda çalışmalar, rölöve çizim aşamasında. Anıtlar 3. Böl­ ge Kurulu'nda tasdikten sonra restorasyon çalışmaları başlaya­ cak... Öztürkataİay, Şişhane'den Kule'ye giden yolda yalnızca 7 bi­ nanın istimlak edileceğini belirti­ yor. Bunun için 100 milyon lira ayrılmış. Belediye, bölgedeki tarihi eser kapsamında bulunan 37 bi­ naya ek olarak 94 binanın daha eski eser kapsamına alınmasını sağlamış. Bölge, bütünüyle turizm bölgesi ilan edilecek. Pansiyon­ culuk yapmak isteyenler teşvik e- dilerek kredi verilecek ve yatak sorununa katkı sağlanacak. Bina­ ların alt katları ise kafeterya, hedi­ yelik eşya dükkânı olarak düşünü­ lüyor. Halen turist otobüslerine ait parkı olmayan Kule'nin yakın çev­ resine ise park yerleri, turistik sa­ tış kulübeleri, hediyelik eşya re­ yonları yapılması düşünülüyor. Kule'nin işletmeci firması, resto­ rasyonuna da talip.

Kule, tepelerde çamaşır asan kaç kadın gördü kimbilir; kaç eski çarşaf saydı İstanbul güneşinde

ak-pak... Bunlar, onun küçük zevkleri...

İşte Marya, Kuledibi güzeli. Bacak bacak üstüne atmış yetişkinliğe kur yapıyor. Muhallebici dedenin

müşterisi bol bugün; 50 liraya plastik yuvarlakta bir tadımhk muhallebi...

) H ürriyet PAZAR

Avusturya Lisesi'nin üniformalı atıcıları, Kuledibi'nde nişan taliminde... Onlar tetiğe bastıkça,

Cenevizliler'in asırkk gölgeleri sağa sola kaçışıyor.

Daracık Kule merdi­ venle­ rinde, işletmeci Erol Bey'1e teftiş­ teyiz. 204 basa­ mağa soluk yetiş­ tirmek kolay v - değil. Şükür asansör var... Hürriyet PAZAR

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

sitopatolojisi Bethesda kriterlerine göre; nondiagnos- tik veya yetersiz sitoloji, benign sitoloji, önemi belir- siz atipi veya önemi belirsiz foliküler lezyon, foliküler neoplazm

Bu dörtlüğü Nazım Hikmet, Semiha Berksoy için “ İstanbul Sokak- larında” nın çekiminden bir yıl sonra

Bu çalışmadaki amacımız acil servise gelen AMl’ lü hastaların erken tanısında kullanılan kardiyak markerler olan Troponin T ve Myoglobin'inin halen rutin olarak kullanılan

Yönetim Bilimleri Dergisi (2: 2) 2004 Journal of Administration Create Order Create Miscellaneous Jobs Material Handler # 1 Branch Create Another Order Branch Material Handler #

Onun bu yaklaşımına göre birey günah işledikten sonra bu günahından tevbe eder, tevbesi Allah tarafından kabul edildikten sonra tekrar o günahı işlerse tevbesi geçersiz

Balığın arkasından tatlı yemek ge­ rek geleneğine uymak için bir ayva tat­ lısını bölüşmek üzere isterken, birer.. “ porsiyon” da elma ve

orientalis bitkilerinden elde edilen ringer ve metanol özütlerinin Acanthamoeba castellanii kist ve trofozoitleri üzerindeki yüzde (%) canlılık etkisi ve IC50

gününde, kontrol O-3 uygulaması ile MAP ile muamele olmuş O-2 ve O-3 olgunluk safhasındaki meyvelerden diğer uygulamalara göre önemli derecede daha yüksek