• Sonuç bulunamadı

Ankara'da sergiler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ankara'da sergiler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ankara’da

sergiler

ERHAN KARAESMEN

T J ERYERDE olduğu gibi Ankara' * da da yılbaşını izleyen günler­ de belli bir duraksama geçiren sergileme faaliyeti ocak ayı ortala­ rında yeniden canlanmağa başladı. Şubat başından bu yana ise bu alanda alabildiğine yoğun bir et­ kenlik izleniyor. Bu yazının kaleme alındığı günlerde 1980-1981 sergi­ leme sezonunun ortalarına varılmış bulunuyor. Genelde yoğun ve canlı bir sanat yılı yaşanıyor. Olağanüstü bir olay yok belki. Ama umut verici bir canlılık bu. "Bilinen ve tanın­ mış" sanatçılar yıllık, ya da iki yılda birlik sergilerim hazırlarken, ilk sergisini açmanın telaşını ve özel duygularını taşıyanlar da oluyor. Bu arada uzun aralardan sonra yeniden sergiliyenler de eksik değil.

Fikret Mualla'yı dramatik ya­ şamının son yıllarına doğru etten kemikten tanıma fırsatı bulmuş­ tum. Ancak çok yırtılışlı, sancılı bir dönemini yaşıyordu. Kişisel ikili ilişki geliştirme olanağı bulamadığım gibi, Paris'te kendisini sevenlerin durumunu üzüntüyle izlemekten öteye bir şey yapama­ dığını görmenin sıkıntısını da ağırlı­ ğıyla hissettim. Türkiye'de yeterin­ ce tanınıyor muydu o zamanlar (onbeş yıl önce falan) bilemiyorum. Renkli ancak bunalımlı yaşamı, sanatsal olgunluğunun doruğun- dayken kendisini yakalayan trajik son gibi unsurlar Fikret Baba'yı bir dramatik sansasyon kahramanı olarak 1970'ler Türk sanat, kültür dünyasının ilgi odaklarından biri haline getirdi. Resmini gören, görmeyen, bilen bilmeyen Fikret Mualla'dan söz eder oldu. Trajedi, sansasyon ve moda kavramlarından arınmış soğukkanlı bir gözle Fikret Mualla'yı büyük sanatçı büyük ressam olarak yeniden algılamanın,

algılatmanın zamanı geldiğini bir süredir düşünüyor ve yeri geldikçe yazmağa çabalıyorum. Artisan Ga- lerisi'nin dört özel kolleksiyon sahibinden ince bir beğeniyle to­ parladığı Fikret Mualla tabloların­ dan oluşan bir sergi düzenlemesi bu kişisel anı ve düşüncelerimi bana yeniden tazeletti.

Montparnasse dünyasındaki re­ sim düşünürleri (kendi teleffuzla- rıyla) Moualla'da hem Fauvişme' den, hem Expressionisme'den çizgi­ ler aramışlardır. Başka bir mantık içinde de renkçiliği, buradaki başa­ rısı vurgulanmıştır. Fikret Mualla bunların hepsidir, doğru. Ard ve Son "Fauve" cular çizgisine sokabi­ lirsiniz. kendisini. Dışa vurumcudur. Bunalımlı gündelik yaşamın men- genesinesıkışmışinsancıkları,adamın yüreğini deler geçer. Renkçidir, bu da doğru. Baharda gelincik tarlası gibidir tuvalleri. Ama, hepsinin dışında Delki bütün bu unsurların sentezi olarak ama yine de dışında, Fikret Mualla'da bir gündelik insancıl tazelik vardır ki, tarifi mümkün değildir. Bu yüzden kendisini primitif kategori­ sine sokanlar da olmuştur, büyüklük lerini tartışmak kesinlikle benim harcım olmaksızın, Toulouse Faut- rec'te, Modiglian'da, So-utine'deki dışa püskürtülmüş insan­ cıkların bunaltarak ürperti verici yönleri olduğunu düşünebiliyorum. Mualla'da bu dışa fırlama, bunalta­ rak değil, sevgiye çağrıda bulunarak ürpertiyor insanı. Belki abartıyo­ rum. Belki yurttaşlık duygusu, bel­ ki böyle bir Türk sanatının sanatçı­ sına sahibolmanın gururu, özel duygululuğu beni itiyor bu savları sıralamağa. Eler neyse, "kısa ve sancılı yaşadın, şen olmadın, ama bizi gururlandırıp, şen kılıyorsun,

T T - S o ? S

selam anılarına, saygı sana, Fikret baba" diyorum.

Fikret Mualla'nın odağını oluş­ turduğu bir sezon ortasında dikkate değer diğer faaliyetin hiç olmazsa bir küçük bölümünden daha söz etmetneğe gönlüm elverm iyor. Genç kuşaktan (hele resim sanatı için çok genç kuşaktan) olağan dışı yetenekli bir sanatçıyı, Müfit Çelik'i Evrensel Galerisi'ndeki sulu boya sergisinde zevkle, ilgiyle izledi AnkaralIlar. Öyle Guaş desteği •falan olmaksızın, okul sulu boya - sıyla, okulu genç uçarılığıyla bo­ yanmış Müfit Peyzajlar, portreler,

doğadaki hareketli insan ve hay­ van figürleri. Hareketi yakalamakta ve resmetmekteki ustalığı ve resim alanındaki sadece birkaç yıllık deneyimiyle birlikte düşünül­ düğünde parmak ısırtıcı geldi, bana. Müfit Çelik'e dikkat edelim ve birlikte izleyelim.

Karma sergilerin, oluşturuluş ve derleniş gelişigüzelliğinden sıyrıl­ ması pek kolay değildir. Bu yüzden insanı sıkar, çoğunlukla, beni de pek etkilemez. Ancak temiz, aydın­ lık ferah bir salonunu sürekli sanat galerisi olarak ayırmakla Ankara'ya önemli bir sanat hizmeti sunan İngiliz Kültür Heyetinin bu yeni salonundaki ilk sergide duran Kara­ ca, Cemil Eren, Nuri İyem, gibi kabul edilmiş ustalarla, genç kuşaktan Tülin Akşin gibi yetenekli bir ressam ötedenberi parlak bir geleceğin adayı olduğunu düşün­ düğüm heykelci Mükremin Mun- gan'ı ve çok az sergileyen özgün bir sanatçı Yaşar Yeniceli'yi biraraya getiren karma sergiyi alışılmışın dışında bir ilgiyle izleyip, mutlu olduk. Karaca ve Eren'in yıl içinde açacakları kişisel sergilerinin öncü- cü, habercisi olan çok güçlü çerçeveleri,kendilerinden daha çok ve daha sık görme sabırsızlığımızı artırıyor.

Ve Orhan Taylan, genç kuşağın bu güçlü, vurucu, ama gündelik uğraşların yüküyle güç yitire yitire resimden uzaklaşabileceğinden sa­ mimi kuşku duymaya başladığım, bu yetenekli sanatçısı yeniden bize geliyor. Levni Galerisi'ndeki kişisel desen sergisinde, "Daha sık göre­ lim, daha çok lezzetine varalım" dileğini oluşturan desenler, bunlar. İnsan, insanlar, insansal sahneler. Bu insan sevgisi dolu gönülle ve anadan doğma ressam bileğiyle, senden daha çok resim beklemek hakkımız, Orhan. •

59

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Daha sonra bu epitelyal retiküler hücreler, birikerek soğan kabuğu benzeri tabakalanma gösterdiği konsantrik organizasyonuyla karakterize HC yapılarını oluştururlar

ZEYTİNBURNU KÜLTÜR SANAT Etkinliklerimizi YouTube kanalımız üzerinden canlı olarak takip

KÜLTÜR SANAT Etkinliklerimizi YouTube kanalımız üzerinden canlı olarak da takip

Diğer taraftan 1988 yılında meyve vermeyen ağaç sayısı 735 bin iken, bu sayı 2018 yılında 5.4 milyona ulaşmış olup, araştırılan dönem için yıllık ortalama 1.69 milyon

Çevre Fiziksel Çevre Doğal Çevre Abiyotik İklim Toprak Su Doğal Yapı Biyotik Bitkiler Hayvanlar Yapay Çevre Yerleşim Alanları İş Yerleri Eğitim Kurumları Ulaşım

– Halihazırda Viyanaʼdaki Sanat Tarihi Müzesinde bulunan, olasılıkla Banatʼtaki feodal prenslerden birisi için yapılmıș Sânnicolau Mare Hazinesi (Timiș); çekiç ye

Biraz daha ileri gidilecek olursa, buradan çıkan sonuç kültürün, sıradan insanların her gün yaşadığı şeyler değil, daha çok boş zamanları dolduran, festivallerde

Türk motifleriyle süslü, gül ağacından yapılmış 500 koltuklu, localı bir salona sahip olan bina, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk operalarının sahnelenmesi, ilk dil ve