• Sonuç bulunamadı

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü GÜZ YARIYILI TDE 243 METİN TAHLİLLERİ (ŞİİR) (202) DERSİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü GÜZ YARIYILI TDE 243 METİN TAHLİLLERİ (ŞİİR) (202) DERSİ"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ

FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

2021-2022 GÜZ YARIYILI

TDE 243 METİN TAHLİLLERİ (ŞİİR) (202) DERSİ

11.HAFTA - Doç.Dr.Adem ÇALIŞKAN-243

Psikanalitik Bakış Açısıyla Metin Tahlili ve Uygulaması:

Necip Fazıl’ın Otel Odaları ve Sefa Kaplan’ın Derviş Meseli Şiirleri

A-NECİP FAZIL KISAKÜREK’İN OTEL ODALARI ŞİİRİNİN TAHLİLİ

Doç.Dr.Adem ÇALIŞKAN

KONU : Otel Odaları (göstergesi doğrultusunda modern birey(ler)in yalnızlık ve çıkmazları).

ANAFİKİR : Oteller sıradan bir mekân değil, ruhsal açıdan bunalım ve yalnız bireylerin psikolojik olarak eşyaları ile hemhal oldukları sığınakları ve yurtları konumundadır.

TEMA : Ruhsal bunalım ve yalnızlık; yersiz-yurtsuzluk ve yabancılaşma duygusu.

ŞEKİL : Gazel.

TÜR : Biyografik şiir; İzlenimci ve Dışavurumcu şiir.

ÖLÇÜ : 7+7=14’lü hece ölçüsü.

Necip Fazıl Kısakürek (1904-1983), Cumhuriyet devri Türk edebiyatında 1923 Kuşağı’nın en güçlü ve en meşhur şairlerinden biridir.

Şairliğe ilk adımını on iki yaşındayken, annesinin arzusuyla atan ve ilk şiirlerini Yeni Mecmua’da yayımlayan Necip Fazıl Kısakürek (ö.1983)1, Cumhuriyet devri Türk şiirinde gerek düşünce

1 Şiirleri: 1-Örümcek Ağı (1.bs., Necm-i İstikbâl Matbaası, İstanbul, 1925, 64 s.), 2-Kaldırımlar (1.bs., İstanbul Nümûne Matbaası / İkbâl Kütüphanesi, İstanbul, 1928, 64 s.), 3-Ben ve Ötesi (1.bs., Semih Lütfü - Suhûlet Kütüphanesi, İstanbul, 1932, 160 s.), 4-Sonsuzluk Kervanı (1.bs., Serdengeçti Neşriyatı, Ankara, 1955, 192 s.), 5-Çile (1.bs., Bedir Yayınevi, İstanbul, 1962, 232 s.; 18.bs., Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 1992, 511+Ekler), 6-Şiirlerim (1.bs., Fatih Yayınevi, İstanbul, 1969, 280 s.), 7-Esselâm / -Mukaddes Hayattan Levhalar- / (1.bs., Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 1973, 144 s.; 6.bs., Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 1997, 144 s.), 8.Öfke ve Hiciv (1.bs., Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 1988). Hakkında bkz.: Arif Bülendoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Şiiri, Sanatı, Aksiyonu, İstanbul, 1968; Selim Kocahanoğlu, Türk Edebiyatında Necip Fazıl Kısakürek, Hayatı – Sanatı – Çilesi (Hakkında Derlenmiş Yazılar), Ağrı Yayınları, İstanbul, 1982;

(Komisyon), Necip Fazıl Kısakürek, Toker Yayınları, İstanbul, 1984; Mehmet Kaplan, “Kaldırımlar”, Şiir Tahlilleri II, ss. 69-80; M. Orhan Okay, Necip Fazıl Kısakürek, 1.bs., Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1987; Hasan Çebi, Bütün Yönleriyle Necip Fazıl Kısakürek’in Şiiri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1987; Mustafa Miyasoğlu, Necip Fazıl Kısakürek, Akçağ Yayınları, Ankara, 1992; Ekrem Sağıroğlu, Necip Fazıl Şiirinde Ölüm Senfonisi, 1.bs., Esra Sanat Yayınları, Konya, 1997, 83 s.; Hece Aylık Edebiyat Dergisi [Düşünce, Tarih ve Bir Coğrafya Tasarımı Olarak Büyük Doğu ve Necip Fazıl], S. 97, Ocak 2005, 884 s.; Mehmet Rifat, “Necip Fazıl Kısakürek’in Çile’sini “Takdim”i ve “Poetika”sı”, Metnin Sesi, 1.bs., Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2007, ss. 103-115; Ali Haydar Haksal, Büyük Doğu Irmağı Necip Fazıl Kısakürek, 1.bs., İnsan Yayınları, İstanbul, 2007, 256 s.

(2)

2 dünyası ve gerekse şiir anlayışı bakımından tek başına bir ekoldür. Dönemin pek çok şairi gibi bohem hayatı içinde şiirlerini kaleme alan ve çevresindekilerin taltifleri içinde kendine önemli bir yer edinen şairin 1934 yılında Nakşibendî şeyhi Abdülhakim Arvâsî ile tanışmasından sonra dünya görüşü gibi şiirini besleyen kaynak da değişir. Buna paralel olarak kaleme aldığı dinî ve edebî pek çok eseri ile yeni bir çevreye yeni bir şiir anlayışı ile hitap etmiştir. Dünya görüşü ve sanat anlayışındaki değişimin bir sonucu olarak bu dönemden önceki bazı şiirlerin ‘kendisi ile ilgisi kalmadığı’nı söylemiş ve “Ben şiiri, her türlü hasis gayenin üstünde, doğrudan doğruya kendi zat gayesine –san’at için san’at-, fakat kendi zat gayesinin sırrıyle de Allah’a ve Allah davasının topluluğuna –cemiyet için san’at- bağlı kabul etmişim...”2 gibi cümlelerle yeni şiir anlayışını ortaya koymuştur. Böylelikle, ‘yalnızlık, fizikötesi kaygılar ve büyük kent sorunları yanında doğrudan İslâmî tem ve konular’ kendisini gösterir. Şiirleri, Nazım Hikmet ile yükselen “sosyal-ideolojik muhtevalı şiire bir reaksiyon”3 niteliğini taşır ve tam karşı kutupta yer alır. O, Cumhuriyet devri Türk şiirinde 1946’da Büyük Doğu dergisinde kısım kısım neşredilmeye başlanan ve ilk defa 1955’de Sonsuzluk Kervanı’nda bütünleşen4, daha sonra Çile’nin sonuna alınan Poetika’sı5 ve kaleme aldığı çeşitli eserleri ile özlediği bir edebiyata işaretlerde bulunduğu için Mehmet Akif Ersoy gibi 1960’lardan sonra oluşacak Yeni İslâmî Akım’ın öncü şahsiyeti olarak kabul görecektir.

Necip Fazıl Kısakürek’in ‘Otel Odaları’ şiirini tahlile geçmeden yazılış ve yayımlanış sürecine yakından bir bakmak gerekir.

Otel Odaları Şiirinin Yazılış ve Yayınlanışı:

Necip Fazıl Kısakürek, 1927 tarihli Otel Odaları adlı şiirini, İş Bankası’nda müfettiş olarak çalışırken İzmir ilinin bir ilçesi olan Ödemiş’e geldiği sırada kaldığı 1927’de hizmete başlayan ve döneminin modern yapılarından biri olan Yıldız Oteli’nden esinlenerek yazmış ve o yıllar Ödemiş’ini de imkânı nispetinde yansıtmıştır.

Şiirin yazıldığı tarihte hemfikir olunmasına rağmen, yazıldığı yer konusunda biri oğlu Mehmet’in, diğeri bizzat kendisinin söyledikleri olmak üzere iki görüş vardır: Oğlu, bu şiirin 1927’de Paris’te yazıldığını ve “bence bütün kasaba otelleri babamı etkilemiştir” görüşünü ileri sürmesine rağmen, kendi görüşleri bunun tam tersi gibi görünmektedir.

Konuşmalar adlı eserinde “-Şiirlerinizi nasıl yazarsınız? Mevzularınızı aradığınız olur mu?”

sorusuna verdiği cevapta bu şiirin yazılış yeri ve süreci hakkında görüşlerini de dile getiren Necip Fazıl, şunları söylemiştir:

“Vallahi şiirlerimi nasıl yazarım? Muazzam bir komplekstir bu. Daima sokakta, şu veya bu faaliyette bulunurken, hatta yemek yerken, rüyada bile düşünen adamım ben. Bir mevzu gelir hatırıma, yazarım. Ya o birden gelir böyle tarda doğuran karı gibi. Yahut forsepstemde çekilemeyecek kadar zor yazılır. Mesela benim en büyük eserim olan Çile şiiri aylarca sürmüştür. Buna mukabil çok sevilen şiirlerimden biri olan Otel Odaları’nı kurşun kalemim de olmayan bir gece, otelde hafızamda yazdım. Sabahleyin de çıktım, temize çektim. O zaman Hayat Mecmuası denilen Maarif Vekaleti’nin bir mecmuası vardı. Hemen götürdüm ve sattım yirmi beş liraya. O devrin yirmi beş lirası bugünün iki bin beş yüz lirasıdır.”6

Necip Fazıl, Otel Odaları adlı şiirini yayımlanması için, önce Hayat Mecmuası’na, ardından Yedi Meş’ale dergisine göndermiş ve beşer lira almış. Yedi Meş’alecilerden Cevdet Kudret Solok, Atilla Özkırımlı’nın kendisiyle yaptığı bir söyleşide bu konuyu vaktiyle şöyle anlatmıştır:

2 Necip Fazıl Kısakürek, Çile, 18.bs., Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 1992, s. 13.

3 M.Orhan Okay, Necip Fazıl Kısakürek, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1987, s. 24.

4 Orhan Okay, Şiir Sanatı Dersleri –Cumhuriyet Devri Poetikası-, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yayını, Erzurum, 1987, s. 41.

5 Necip Fazıl Kısakürek, “Poetika”, Çile, ss. 469-499.

6 Necip Fazıl Kısakürek, Konuşmalar, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 1990, s. ?

(3)

3

“Müthiş adamdı Necip Fazıl. Ünlü Sayıklama şiirini bize vermiş, beş lirasını almıştı. Yusuf Ziya, Meserret’e tavla oynamaya götürdü bunu. Sonra da tavlada yenip beş lirayı geri aldı.

Küplere bindi Necip. Ertesi sayı Otel Odaları’nı getirdi, beş lirasını aldı yine. O sırada bir de Hayat dergisi çıkıyordu haftalık. Bizimki on beş günlüktü. Otel Odaları’nı Hayat’a da veriyor Necip. Faruk Nafiz’e (Çamlıbel) her gün telefon edip o hafta yayımlanmasını istiyor şiirinin.

Nitekim bizden bir hafta önce Hayat’ta yayımlandı Otel Odaları. Böylece Necip Fazıl, Yusuf Ziya’dan öcünü almakla kalmadı, tavlada kaybettiği beş lirasını da geri aldı. Üstelik belki de beş lira Hayat’tan kopardı.”7

(………..)

NOT: Öğrencilere şiirin kalan kısmı derste yüz yüze veya online olarak anlatılacaktır. Ancak öğrenciler, yukarıda sunulan örnek ve plana göre zaten dinlemiş olacakları bu şiiri tahlil etmeliler. Onlar şiirin tamamından sorumludurlar.

*Psikanalitik metin tahlili hakkında bilgi ve bu şiirin ona göre tahlili ders anlatılırken aktarılacaktır.

7 Atilla Özkırımlı, “Portre Cevdet Kudret: Ömür Boyu Edebiyat” (Söyleşi), Cumhuriyet, 18 Nisan 1988, s. 18.

(4)

4 B-SEFA KAPLAN’IN DERVİŞ MESELİ ŞİİRİNİN TAHLİLİ

Doç.Dr.Adem ÇALIŞKAN

KONU : Bir derviş hikâyesi / Derviş’in Şeyh’ine verdiği ders.

ANAFİKİR : 1-Bazı dervişler, bilgi ve samimiyeti ile ‘sözden ziyade bir hal ilmi olan tasavvufta ve tasavvufî merhalelerde mürşidini / şeyhini bile aşabilir.

2-İlim bir deryadır, kişi kasesi nispetinde nasiplenir.

3-‘Boynuz kulağı geçer.’ şeklindeki atasözü din ve ilâhiyat dahil her alanda gerçekleşebilir.

4-Bir işte samimiyet ve ruh ortadan kalkıp şeklen yürüyorsa sorunların ortaya çıkması kaçınılmazdır. (*Bu durumu, zaman zaman günümüz bazı tasavvuf ve tarikat çevrelerinde de görmek mümkündür).

TEMA : Tasavvufî geleneğe bağlılık duygusu; Tasavvufî neş’e; Şeyh ve derviş arasındaki duygusal bağ ve/veya ilmen kıyaslama; (şiirin yazıldığı dönem itibariyle) dervişinin gerisinde kalan şeyh(ler)i hiciv … vb.

ŞEKİL : Vezinsiz kafiyeli serbest nazım.

TÜR : Gelenekle bağ kurma olarak tasavvufi şiir.

ÖLÇÜ : Ölçüsü yok.

Sefa Kaplan (d.1956), Cumhuriyet devri Türk edebiyatında 1980 Kuşağı şiirinin temsilcileri arasında yer alan bir şairdir.

Sefa Kaplan, 1956 yılında Çorum’da doğdu ve daha sonra kaydını İstanbul’a aldırdı. İlk ve orta öğrenimini Samsun, Urfa, Konya ve Ankara’da tamamladı. Ardından, Gazi Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü bitirdi, ardından İstanbul üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü son sınıfta bıraktı.

Kaplan, bir süre öğretmenlik yaptı, 1984 yılında öğretmenliği bırakıp gazetecilik yapmaya başladı. Aktüel dergisine yazdığı bir yazı dolayısıyla mahkum olduğundan 1995-2000 yılları arasında İngiltere’nin başkenti Londra’da beş yıl yaşadıktan sonra Türkiye’ye döndü ve “Uzun süre Hürriyet'te çalıştı; burada kültür, sanat, siyaset gibi alanlara dair yazılar yayımladı; kitap tanıtımları yaptı, dosya editörlükleri üstlendi. Kaplan, 2016'dan itibaren T24'ün kültür sanat portalı K24'te sanat ve edebiyat konulu yazılar yazmayı sürdürdü.”8

Şiir, hikâye, roman, deneme, söyleşi ve biyografi türlerinde eserler yazmaya başladı. Halen yazı hayatına devam eden Sefa Kaplan, İstanbul’da ikamet etmektedir.

İlk şiirleri 1978’de Türk Edebiyatı dergisinde çıkmaya başlayan ve başka dergilerde devam eden9 Sefa Kaplan, Cumhuriyet devri Türk edebiyatında 1980 Kuşağı şairleri arasında yer alır.

“1980 Kuşağı şiirinin geleneği önemsediğine dair genel kanının aksine Sefa Kaplan, 1980 Kuşağı’nın geleneğin birikimine eğildiği, ondan yararlanma yoluna gittiği, kimi şairlerin de geleneği poetikasının merkezine aldığı düşünce ve tespitlerinin aksini söyleyerek aykırı duruş sergileyen bir şairdir:

“Maalesef, günün şairi; vahiy geleneğini, Batının putlarına peşkeş çektiğini zannederek yeni bir güç elde etmeyi umarken, başını ‘anti-şiir sloganlarının’ taşlarına vurmaktadır. Üstelik bu

8 Devrim Özbek, “Kaplan, Sefa”, Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü, http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/kaplan- sefa , Yayın tarihi, 30.12.2019 ve Erişim tarihi: 07.09.2020.

9 Mehmet Yalçın (ed), “Kaplan, Sefa”, Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, K-Z, 3.bs., Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2010, C. 2, s. 576.

(5)

5 durumu; çarpıcı zaaflarını gizleyerek yansıttığını umduğu halde, ortalığa dökülmekte ve ‘şiir /okurunu’ (nitelikli okur elbette) bir defa daha hayal kırıklığına uğratmaktadır. Neden derseniz, şair, kendisine bu kimliği veren geleneğin ısrarla dışında kalmak ve farkına varmamak istemekte ve bu itibarla yazdıkları karşılık bulamamaktadır. Bu durum ise onu –yani şairi–

benmerkezciliğin yine gelenekte karşılıksız olan sokaklarına itmekte ve Batılı bencilliğin iptidai eteklerinde dolaştırmaktadır.” (Asiltürk, 2013: 84)10.

Şairin bu bakış açısı, onun şiirlerindeki konu ve izleklerde kendisini bireye ve topluma doğru açılan bir eleştiri olarak da gösterir. Eleştirilenin karşısınaysa tabii olarak bize, geleneğe, özümüze ait olanı koyar. Böylece, kuru slogancı ve bir fikrin taklitçisi olmayan şair, söz konusu bakışını şiirlerinde poetikasının fikrî yanı olarak ortaya koyar.

İnsan Bir Yalnızlıktır adlı kitabıyla 1990 yılında “Behçet Necatigil Şiir Ödülü”nü de alan Sefa Kaplan, geçmiş şiirin bilgisine ve zihniyetine oldukça hâkimdir. Ancak şair, bunun kendi şiirine yansımasını modernle harmanlayarak sağlar. Sürekli bir yenilik peşindedir. Bunu gerek “öz” gerek “dil”

ve “biçim” boyutlarında örneklendirir. Onda birçok şaire göre farklı olan taraf, geleneği duyumsayışını sezgici yanıyla açık etmesidir. Onun sezgici yanı, en çok da anlamı öteleyerek duygu ve duyumsamayı öne çıkardığı, okurla şiirde verdiği anlamın ötesinde bir iletişim yolu seçme eğilimi gösterdiği yerlerde kendini gösterir. Bu nitelik, şairle okur arasında samimi ve sağlam bir bağ kurar. Zira bu bağın bir ucu buradayken diğer ucu, eski şiire, önceye ve ustalara uzanır. Burada bilinçle sezgi ve duygulanım buluşur.

Sefa Kaplan da Osman Hakan A., ve V. B. Bayrıl gibi Yahya Kemal / Ahmet Haşim, Ahmet Muhip Dıranas, Asaf Hâlet Çelebi, Behçet Necatigil, Hilmi Yavuz çizgisinde durur. Saf şiir anlayışının cumhuriyetin ilk dönemlerindeki bu takipçilerinden etkilenmesi, kullandığı dili de etkilemiş kendi çağdaş okuruyla belli noktalarda ayrılıklar yaşamasına sebep olmuştur. Ek olarak Bâki Asiltürk, Sefa Kaplan’ın “bir yandan Attilâ İlhan, bir yandan da Necatigil ve Hilmi Yavuz üzerinden kendine mal ettiği geleneksel söylemi dönüştürme iddiasında ol(duğunu)” (Asiltürk, 2013: 311)11 söyler. Nitekim şairin, bu söylemi gerçekten dönüştürdüğü ve özgünlüğünü daha çok da bu noktada elde ettiği görülür.

Sefa Kaplan, hüznü yaşayan ve yazan bir şairdir. Onun şiirlerindeki konu ve izlekler, şair- bireyin süzgecinden geçerek şiire dâhil olur. Hayat, bütün genişliğini onun kendi perspektifinden alır.

Bu yüzden ağırlıklı olarak bireyin dünyası işlenir. Tabii sosyal konular da vardır ama bunlar da bireyin bakışıyla yorumlanır, şekillenir, görünürlük kazanır. Ancak bunlar, şairin basit bir değerlendirmeyle

“bireyci” sayılmasını gerektirmez. “Mistik ve materyalist deneyimlerden uzak şiiri daha çok can yan(g/k)ısı niteliğindedir. Onun şiirlerinden tedirgin bir ruhun sonu gelmez çığlıkları yükselir” (Özcan, 2011: 27)12. Kaplan, hüznü geniş bir perspektifte, herkesin hüznü olarak duyar ama münzevi bir şairdir.

Sürgün Sevdaları’nda daha çok aşk, hatıra, hatırlama, çocukluk, geçmişe özlem, ölüm düşüncesi, hüzün, tedirginlik, durağanlaşan-tekdüze hayat, sevda, modern hayat/çağ eleştirisi, yalnızlık, fakirlik-yoksulluk ve zenginlik-lüks hayat çatışması gibi konu, tema ve izlekler işlenir. Daha çok bireyin dünyasına yönelik bu konu ve izleklerle beraber kitabın sonlarına doğru kimi şiirlerden anlaşıldığına göre, şairin sosyal- siyasal durumlara da kayıtsız kalmadığı görülür. Kaplan’ın üzerinde en çok durduğu konulardan biri aşktır. Ancak aşk, daima acı ve hüzünle beraber gelir. Çoğu zaman, geçmiş düşüncesi de bu acıyı katlar.

Şiirlerinde sürekli yaşanmış ama memnun olunmamış o geçmişte kalan "an"a bir dönüş isteği göze çarpar. Yarım kalan, tamamlanmamış bir yaşantının özlemini duyar. Bu yüzden şiirlerinin oturduğu yapı olumsuz bir dünya görüşü üzerine kuruludur.

(………..)

10 Baki Asiltürk, Türk Şiirinde 1980 Kuşağı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2013, s. 84.

11 Baki Asitürk, Türk Şiirinde 1980 Kuşağı, s. 311.

12 Tarık Özcan, “Sefa Kaplan’ın Dönme Dolap Günleri İsimli Şiiri üzerine Bir Tahlil Denemesi” (An Analysis of an Essay on Sefa Kaplan’s Poem Named ‘The Days of Ferris Wheel), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi / Fırat university Journal of Social Science, C. 21, S. 1, (Elazığ) Mart 2011, s. 27.

(6)

6 NOT: Öğrencilere konunun ve şiirin kalan kısmı derste yüz yüze veya online olarak anlatılacaktır.

Ancak öğrenciler, yukarıda sunulan örnek ve plana göre zaten dinlemiş olacakları bu şiiri tahlil etmeliler. Onlar şiirin tamamından sorumludurlar.

*Psikanalitik metin tahlili hakkında bilgi ve bu şiirin ona göre tahlili ders anlatılırken aktarılacaktır.

HAFTAYA GÖRÜŞMEK ÜZERE

……….. & ….………

Doç.Dr.Adem ÇALIŞKAN

Referanslar

Benzer Belgeler

Şu sıralar gösterimde olan "M ektup" ve "H am am " filmlerinde izlediğimiz Necdet Mahfi Ayral, 89 yaşında ve aktörlükte 65 yılını geride bıraktı.. Yedi

A n ta ly a 'd a 25 Şubat’ta yaşamını yitiren K oç H olding’in Kurucusu ve Şeref Başkanı Vehbi Koç’un büyük kızı Semahat Arsel, ba­ basının

Osmanlı musikisinin en önemli kurumların- dan olan mehterhane, görüldüğü gibi savaş ve yürüyüş havaları çalan askeri bir bando olmak­ tan öte, ilahiler

Etraf tarafından görünmek için buralara gelen insanlar başka bir mekana alışmaya başladıklan zaman, ki galiba bu grup yavaş yavaş TIKE’ye kaydı bile, buranın işi çok

Dün, Fuat Köprülü’nün Akbıyık- taki evine giden gazeteciler, Köprü- liiler’i kapıdan ciharken görebilmiş­ ler ve Fuat Köprülü ile aralarında şu

323 el-Bundârî, Irak ve Horasan Selçukluları Tarihi, s.XLI; Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri Boy Teşkilatı Destanları, s.106; Köymen, Büyük Selçuklu

Mitolojide kimera, tek bedende çok kimlikli yarat›k, a¤z›ndan alevler püskürten bir aslana benzeyen yarat›¤›n bafl› aslan, gövdesi keçi ve kuyru¤u y›lan fleklinde

Bu uydulardan üçü (Mars Odyssey, Mars Recon- naissance Orbiter ve MAVEN) NASA’ya yani ABD’ye, Mars Express, ExoMars Trace Gas Orbiter isimli uydular Avrupa Uzay Ajansı